Yeni Üyelik
46.
Bölüm
@selinayeda_x

 

ÖC

Bir an kalbim duracak gibi oldu. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki gerçeklikten kopmuş gibiydim.

Tam o anda Thomas’ın kahkahasıyla irkildim. "Bir Nisan!" diye bağırdı, sanki tüm bu yaşananlar bir komedi sahnesiymiş gibi. Yavaşça doğrulup, sahte bir yarayı göğsünden çıkararak Brad’e doğru gülümseyerek baktı. Onun gülüşüyle Brad de gülmeye başladı, ardından diğerleri de onlara katıldı.

Ben ise o an donakaldım. Elimi saçlarıma götürüp olan biteni anlamaya çalıştım. “Ciddi olamazsınız,” diye mırıldandım, ama onların gülüşleri durmak bilmiyordu. Bu kadar ileri gidip böyle bir şaka yapmalarına gerçekten inanmak zordu. Şaşkınlığım yüzümden okunuyordu ve bu durum onların keyfini daha da artırmıştı. İçimden kızmak istesem de kendimi o kadar büyük bir şok içinde buldum ki sadece orada öylece kalakaldım.

Onların kahkahaları bahçeyi doldururken, ben bu şakanın etkisini üstümden atmaya çalışıyordum. Kalbimin ritim hızı hala son seviyede çarparken elimle göğsümü sıktım.

Bir nisan öyle mi?

Bir nisan şaka günü içindi her şey…

Başımın ani zonklamasıyla arkadaki ağaç gövdesine zorlukla tutundum. Şalterlerim bir anda inip kalkmış, sanki sigortam atmış gibi hissederken kanın beynime sıçradığını hissettim. Bayılacak gibi olmuştum. Elimle midemi tutarken Thomas yanıma geldi.

 

‘’Sadece griye boyanmış bir plastik!’’

İç çekerken Brad Thomas’ın omzuna arkadaşça vurmuştu.

‘’İnanmazsın sanıyordum ama. İyi oynadık be alfam!’’

İkisi de gülmeye devam ederken sadece kendimi sıkarak çığlık atmıştım. Ardından hepsini es geçip evin yolunu tuttum. Mutfağa gidip bir bardak soğuk su içtikten sonra yemek masasına bıkkınlıkla oturdum. Kahvaltı hazırdı. Her şeyi silip süpürmeye başlarken hepsi yavaş yavaş gülerek gelmişti yanıma. Neyse ki bir şeyler atıştırabilmiştim o yüzden de onların gelmesi ile hızlıca kalkıp odama çekildim.

 

Ben size gösterirdim!

Ben Adelia isem misliyle gösterirdim hem de!

Bu gün yaşadığım o karışık duygular—korku, şaşkınlık, ardından gelen öfke—hala içimdeydi. Ancak ben öyle birini arkamda bırakıp geçecek biri değilim. Şimdi ise intikam vaktiydi!

Planımı dikkatlice hazırlamıştım.

Sabah Bir Nisan şakasıyla aklımı başımdan alan Thomas ve Brad’den intikam alma zamanıydı. Onlara öyle bir oyun oynayacaktım ki, yaptıkları şaka solda sıfır kalacaktı. Şaka için kafamda kurduğum plan hazırdı. Melez’in odasına usulca girip dolabında sakladığı AB- kan paketlerinden birini aldım. Bunları içmek için burada tutuyor olsa da şu an AB grubu benim işime yarayacaktı. Yanıma bir de renkli eyeliner aldım. Boynuma gerçekçi bir vampir ısırığı yapıp kanı etrafına sürecektim. Tüm detayları düşündüğümden emindim.

Elimdeki malzemelerle aşağı kata hızlıca indim. Brad beni fark ettiğinde, yüzünde her zamanki rahat gülümsemesi vardı. “Dövüşe hazır mısın, Adelia?” dedi alaycı bir sesle.

Onunla uğraşacak vaktim yoktu, gözlerimi devirip bağırdım: “Senden nefret ediyorum!” Sesimde öyle bir öfke vardı ki, Brad anında ciddileşti. Onu daha da endişelendirmek için hızlıca ormana doğru koşmaya başladım. Arkadan gelen adımların durduğunu duyduğumda, planımın işlediğini anladım. Onlar şakanın etkisinin üzerimde devam ettiğini düşünüp beni yalnız bırakacaklardı.

Ve onlar öyle yaptığında ben de planımı uyguladım.

Ormanın derinliklerine ulaştığımda hemen işe koyuldum. Önce boynuma iki kesik şeklinde vampir ısırığını eyeliner ile çizdim, sonra aldığım kanı dikkatlice etrafına sürdüm. Kanın kokusunu gizlemek için üzerine bolca parfüm sıktım; bu, işin püf noktasıydı. Yanıma biraz da kan damlatıp her şeyin hazır olduğundan emin olduktan sonra, derin bir nefes aldım ve tüm gücümle çığlık attım.

Görelim bakalım ne kadar soğukkanlı durabileceğinizi!

Ormanın sessizliği içinde yankılanan çığlığımın ne kadar inandırıcı olduğunu bilemezdim ama içtenlikle tüm korkumu dışarı vurur gibi bağırmıştım. Birkaç saniye sonra yaprak hışırtıları ve yaklaşan adımlar duydum. Şaka başlamıştı.

Thomas ve Brad hızla bana doğru koşarlarken yanımda Melez’in varlığını hissetmemle irkildim. Elim yaramın üstünde bir şekilde yerde yatarken Thomas ve Brad de yetişmişti bize.

Thomas’ın gözlerinde endişe vardı, Brad ise şaşkın görünüyordu.

‘’Ne oldu Adelia!?’’ diye bağırdığında Thomas yaşlı gözlerimle Melez’e baktım. Melez bana bir garip geçerken elime uzandı. O bunu yaptığında yavaşça yalpalayarak ayağa kalkmaya çalıştım, bir elim boynumda, diğer elimle etrafı yokluyordum. Titrek bir sesle, “Vampir… ‘’ dedim Gözlerimden süzülen yaşlar soğanın acısıyla çoktan akmıştı, bu da sahneyi daha gerçekçi hale getiriyordu.

‘’Bir vampir saldırdı!’’ diyerek zorlukla eklediğimde Brad’in bakışları etrafa dağıldı.

‘’Hiç kokusunu alamadım.’’

Alamazsın tabii şapşal! Daha burnunun ucundaki kanın sahibini tanımıyorsun.

Melez sessizce yanıma yaklaştı, gözlerini boynumdaki kana dikti. “Bu hiç iyi değil…” dedi, sesi her zamanki soğukkanlılığından sıyrılmıştı. Yaklaşırken bana doğru eğildi, kokuyu almaya çalışıyormuş gibi davrandı ama burnuna parfüm kokusu çarptı. Kaşlarını çattı ve gözleri hafifçe daraldı.

 

Tam o sırada dayanamayarak kendimi Thomas’ın kollarına attım. ‘’Ah sanırım vampir oluyorum!’’ Bir elim alnımda iken Thomas’ın kucağına doğru bayılma numarası yaptığımda kahkahalarım tüm ormana yayılmıştı. Thomas şaşkın gözlerle bana bakarken boğazımdaki kuru öksürüğü temizleyerek doğruldum.

‘’Ah evet! Şaka öyle yapılmaz böyle yapılır!’’

Brad ve Thomas başlarını olumsuzca sallarlarken Melez kayıtsızdı. Çoktan şakayı anladığını fark etmiştim zaten. Ben de o yüzden kısa kestim.

Melez yanıma yaklaştığında bir şeyler aramaktaydı.

Çoktan anlamış bir şekilde ona döndüğümde ‘’Burada değil.’’ Diyerek kan paketini sakladığım yere gittim. Tabii ki bir poşetin içine güzelce sarıp sarmaladıktan sonra bırakmıştım çimenliğe.

Melez’e poşeti uzattığımda yavaş hareketlerle açtı. Kanın son haliyle bir süre bakıştıktan sonra gözlerindeki o kayıtsızlık yerini başka bir şeye, birazcık kötü bir şeye bırakmıştı.

Yani öyle hissediliyordu.

‘’Şaka yapıyor olmalısın!’’ dedi. Ve ardından ekledi. ‘’En nadir bulunan bir de üstüne üstlük kendi kanından olan bu torbayı çarçur mu ettin gerçekten?’’ Bıkkınlıkla poşeti yere attığında Thomas yanımıza geldi.

Gözlerimi devirip bileğimi ona uzattım.

‘’Çok lazımsa alabilirsin. Ben de AB-‘im sonuçta!’’ Melez öfkeyle burnundan soluduğunda kolumu ittirdi.

‘’Şunu yapmayı kes artık!’’ dediğinde kendimi tutamadım.

‘’Keşke sen de onlar şaka yaparken onları durdursaydın belki değerli kanın çarçur olmazdı o zaman.’’ Dedim normalden biraz yüksek çıkan sesimle.

Ardından Melez’i arkamdan bırakıp evin yolunu tuttum. Bugün Bir Nisan şaka ve tatil günüydü. Yani sadece dinlenme günü. Dövüş falan etmek istemiyordum kimseyle!

Eve varıp hızlıca odamın yolunu tuttuğumda merdivenleri hızlı hızlı çıktım. Benden çok önce Melez gelmişti bile. Üst katın merdivenlerini tırmandığımda onu odasında gördüm. Yarım torbayı mini buzdolabına atmış iken başka bir paketi burnundan soluyup ağzıyla deştikten sonra saniyeler içinde tüketmeye başlamıştı. Gözlerimi kaçırıp hızlıca odama girdiğimde kapıyı kapattım ve kendimi yatağa bıraktım.

Bir Nisan Cumartesi şaka günü işte böyle geçip gitmişti!

Akşam yemeği saatinde aşağı tekrar inip ızgara da hazırlanmış balığı yedikten sonra tekrar odama çekilmiştim. Yarın ise yeni bir dövüş günü olacaktı zaten. O yüzden erkenden yatarak dinlenmeye başladım.

Brad ile dövüş derslerimiz hep biraz farklı olurdu. O, diğerlerine kıyasla çok daha sakin ve stratejik bir yaklaşıma sahipti. İlk başta, onun alaycı ve soğukkanlı duruşu beni sinirlendirirdi ama zamanla anladım ki bu, onun en büyük avantajıydı. Bugün de Kurt Evi’nin geniş bahçesindeydik. Hava serindi, sabahın erken saatleriydi.

Dövüş dersi için en iyi ortam ise serin esen rüzgarın eşliğinde birbirimizi en iyi şekilde gördüğümüz zaman dilimiydi, güneşin gözlerimizi almadığı.

Brad her zamanki gibi kollarını kavuşturmuş, gözleriyle beni süzüyordu. “Hazır mısın, küçük kurt?” diye sordu. Sesi sakindi ama gözlerindeki ciddiyet her zamanki gibiydi.

Küçük kurt!?

Bu da iyiymiş.

Kahkahayı bastığımda ciddiyetle bana baktı. O an boğazımı temizlemiş, gülmemi yüzümden silerek ciddileşmiştim.

"Her zamanki gibi soğukkanlısın, Brad," dedim, hafifçe kaşlarımı kaldırarak. “Bu sefer de seni şaşırtmayı planlıyorum.”

Brad alaycı bir gülümsemeyle başını salladı. “Göreceğiz.”

Brad’in dövüş stili, kaba kuvvetten çok zihin oyunları üzerine kuruluydu. Bana daima dengede kalmayı, acele etmemeyi ve rakibin açıklarını gözlemlemeyi öğretiyordu. Bu dersin farklı olacağını hissettim. Gözlerimizi kilitledik, birbirimizi tarttık. Brad aniden hareket etti; hızı, sakin tavrının aksine son derece şaşırtıcıydı. Birkaç saniye içinde üzerime atıldı, ama ben geri çekilerek onun saldırısından sıyrıldım.

“Fena değil,” dedi Brad, adımlarını ayarlayarak tekrar bana dönerken. “Ama daha hızlı olmalısın.”

“O kadar da kolay olmayacak,” dedim.

Yumruğumla Brad’e saldırdım. Ama o, bir hareketle elimden sıyrıldı ve beni yere savurdu. Sertçe yere düştüm ama hızla toparlandım. Brad’in yüzünde hafif bir gülümseme vardı.

“Kalk bakalım,” dedi, elini uzatmadan. “Biraz zorlandın galiba?’’

Yüzümü buruşturdum ama içten içe onun haklı olduğunu biliyordum. Brad ile dövüşmek, kas gücünden çok sabır ve strateji gerektiriyordu. Yavaşça yeniden pozisyon aldım. “Bu sefer farklı olacak,” dedim. Sesimdeki kararlılık, Brad’i bir anlık duraksattı.

Onu analiz ettim. Gözleri hep tetikte, hamlemi bekliyordu. Düşüncelerimi toparladım ve dikkatini dağıtacak küçük hamlelerle etrafında dönmeye başladım. Sonra aniden hızlandım ve solundan bir saldırı başlattım. Brad bunu engelledi, ama tam o anda bir dönüş yapıp diğer elimle de göğsüne vurmak için hazırlandım.

Bu hamle beklediğinden daha hızlıydı ve neredeyse başarıyordum. Son anda sıyrıldı, ama şaşırmıştı.

Gözlerimi devirerek tekrar eski pozisyonuma geçip Brad’in karşısında durduktan başını yukarı aşağı salladı.

Brad derin bir nefes aldı ve bana ciddi bir ifadeyle baktı. “İyi hamleydi. Ama henüz yeterli değil.’’

Tabii ki de değildi!

O yüzden devam etmekte kararlıydım!

Dövüş devam etti. Brad artık ciddileşmişti. Onun hamlelerini kopyalayarak, hızımı ve çevikliğimi kullanarak karşılık verdim. Ama bir noktada onun tuzağına düştüm. Yine yere savruldum, ama bu sefer pes etmeyecektim. Yerimden kalkarken içimden bir plan tasarladım.

“Vazgeçiyor musun?” diye sordu, biraz da meydan okurcasına.

“Hiç sanmam,” dedim ve aniden ona doğru fırladım. Brad savunmaya geçti, tam da istediğim gibi. O dikkatini bana odaklamışken, hızlıca hamle yaptım. El bileğine vurduktan sonra sırtımı ondan tarafa çevirerek dirseğimle diyaframına vurdum. Brad’i geriye birkaç adım kadar ittirmiştim. Şimdi de sağ elim boştaydı. Boştaki elimle yüzüne sertçe yumruk atmaya hazırlanırken engellemesine karşılık diğer elimi hazırlıklı bıraktım. O yumruğumu engellemeye çalışırken bir kez daha elinde vurdum.

Brad yüzünde yumruğumu hissettiğinde gülümsemiştim. Özgüvenle. Ama o esnada Brad’in bana çelme takmasıyla bir anda yere yapıştım.

‘’Sadece dediklerimi yapmaya odaklısın. Her daim gardını korumayı unutuyorsun. Bana vurduğunda hiçbir şey bitmiyor. Neden daha ileri gidip aynı bu şekil beni yere sermeyi hiç düşünmüyorsun?’’

Neden mi?

Yapamayacağım için olabilir mi acaba!?

‘’Sen bir kurt adamsın tüm gücümle saldırsam bile devrilir misin ki?’’

Omuz silkti. ‘’Denemeden bilemezsin.’’

 

Haklıydı!

Deneyeceğim öyleyse!

Derin bir nefes aldım ve geri çekildim. Bu, Brad’le yaptığım en zorlu derslerden biriydi ama bir gün sonunda onunla başa çıkacaktım. Hissedebiliyordum.

‘’Biraz dinlenelim.’’ Dedi. Ardından ekledi. ‘’Kahvaltı eder ardından da devam ederiz.’’ Başımı Brad’e salladıktan sonra birlikte evin yolunu tuttuk.

Yarım saatlik bir kahvaltı molasından sonra tekrar bahçedeydik.

Kozlarımızı hala paylaşamamıştık. Öğlen vaktine çok az kalmış iken bir kez daha minder üstüne çıktık.

Vuruşlarım profesyonelleşmişti çoktan. Kollarımdaki güç halen daha azdı. Ağırlık kaldırmak ve ağırlık kaldırmalı sporlar yapmak vücudumu daha zinde tutacaktı ama şu an biraz zordu onlarla erişmem. En azından evde en azı yirmi kilo olduğundan pek bir ağırlık kaldırma çalışması gerçekleştiremiyordum bu kurt evinde.

Çıplak ellerimizle dövüşmeye karar verdiğimizde boks eldivenlerimi çıkardım.

Her zamanki gibi Brad’in soğukkanlı duruşu beni daha da motive ediyordu. Onun dikkatini dağıtmak ve bir açık yakalamak için hızlıca bir strateji geliştirdim.

"Bu sefer seni yere indireceğim," dedim, gözlerimdeki kararlılığı ona hissettirmeye çalışarak. Brad hafifçe gülümsedi, alaycı bakışlarını üzerimde gezdirdi.

"Deneyebilirsin, küçük kurt," dedi sakince.

Birbirimize doğru adım attık. İlk hareketi ben yaptım; Brad’in dikkatini dağıtmak için soluma hızlı bir hamle yaptım, ama bu sadece bir aldatmacaydı. Asıl hedefim, onun savunmasındaki açıklığı bulmaktı. O, bu hamleye odaklandığında aniden yere eğilip bacaklarına doğru bir tekme savurdum. Ama Brad hızlıydı; tekmemden sıyrıldı ve beni denge kaybına uğratacak şekilde geri çekildi.

"İyi denemeydi," dedi, savunmaya geçerek. "Ama yeterli değil."

Gözlerimi devirdim. Birazdan görecektik, yeterli mi değil mi!?

Sert bir nefes alarak toparlandım. Eğer gücüyle başa çıkamayacaksam, çevikliğimle üstün gelmeliydim. Tekrar üzerine atıldım, bu sefer doğrudan üst gövdesine doğru bir yumrukla saldırarak. Brad kollarını kaldırarak yumruğumu engelledi ama hemen arkasından bir dizi tekme ile ona saldırmaya devam ettim. Onun dikkatini dağıttığımı hissettiğimde, planımı devreye soktum. Geri çekilir gibi yapıp bir adım uzaklaştım. Brad bunu fırsat bildi ve atağa geçti, ama beklediğim buydu. Onun hızla üstüme gelmesini bekleyip son anda yana doğru sıyrıldım. Tam arkasındayken bir dönüş hareketiyle dizimi onun böğrüne geçirdim. Darbemin etkisiyle dengesini kaybetti, sendeledi. Bunu fırsat bilip onun üzerine atıldım.

Sırtına ağırlığımla bindiğimde ikimiz de yere savrulmuştuk.

Brad düşerken elleriyle kendini korumaya çalıştı, ama çok geç kalmıştı.

Başarıya çok yaklaştığımı hissederken kollarını kontrol altına almaya çalıştım. Ama Brad’in direnci güçlüydü; bacaklarını kullanarak kendini döndürdü ve beni sırtından savurup geri sıçradı. Birkaç saniye boyunca yüz yüze kaldık, nefeslerimiz hızlanmıştı.

İkimizin de bakışlarında kararlılık vardı.

"Sana söylemiştim, bu kez farklı olacak," dedim, yerden doğrulurken.

Brad’in yüzünde bir memnuniyet ifadesi belirdi. "İyi iş çıkardın," dedi, nefes nefese. "Ama hâlâ son hamlemi görmedin."

Tam bu sırada, üzerine doğru hamle yaptım. Yüzüne yumruğumu savururken tam istediğim gibi elimi tutmuştu ki onun güçlü kolundan destek alıp sırtımı ona döndüm. Gücüm yetmese bile onun dengesini bozsam yeterdi.

Önce elini çevirdim. Sonrasında omzundan koluna inen yeri kavradım. Yere sertçe çöküp kendimi bacaklarının altına attığımda her şey kendiliğinden gerçekleşmişti. Brad ters dönüp ayaklarının minder altından kayması ile sırt üstü mindere çakıldı. Ellerimi silkeleyip yerden kalktığımda Brad’in karşısına dikildim.

Off amma da yorucuydu ya!

Brad’in şaşkın bakışları üstümdeyken sırıttım. ‘’Bence bugünlük bu kadar yeter. Biraz da içeride salonda çalışırım.’’ Dedim. Brad istemsizce başını ileri geri sallarken çoktan eve yönelmiştim bile.

Brad halen daha şaşkınca arkamdan bakakalmıştı.

 

Loading...
0%