Yeni Üyelik
68.
Bölüm

S3B19(SF)

@selinayeda_x

 

 

 

ONUR KONUĞUNUN DANSI

Balo salonuna döndüğümüzde, gözlerim aniden Tyler'ı başkanla konuşurken buldu. Başkan, yanında Vanessa’yla birlikte Tyler’ı dinliyor ve ara sıra ciddi bir şekilde başını sallıyordu. Konuşmaları, bir şeylerin önemine işaret ediyormuş gibi görünüyordu.

Tyler’ın gözleri, balo salonunda hareket ederken aniden bana takıldı. Sanki zaman bir anlığına durmuş gibiydi; gözlerimiz karşılaştı ve içimden bir soğuk rüzgar geçti. Şaşkınlık içinde, Tyler’ın ne kadar inanılmaz derecede soğuk göründüğünü fark ettim.

Tyler, başkanla konuşmayı kesip hızlı adımlarla yanıma doğru geldi. Yüzündeki ifadeyi anlamak zordu; belki de bir çeşit öfke vardı.

"Adelia," dedi Tyler, Yanımda halen daha Sky varken.

Bakışlarım Sky’a döndüğünde derin bir nefes alıp elini omzumdan çekti ve ardındansa ailesinin yanına Elizabeth teyzenin ve Mike amcanın yanına döndü.

Sky’ın gidişinin ardından bakışlarım Tyler’a döndüğünde beni aştan aşağı bir kez daha süzdü.

‘’Elbiseyi görmüştüm zaten ama… Hepsi birden üstüne buluştuğunda… Gerçekten de bir onur konuğuna yaraşır görünüyorsun prenses.’’

İltifatları kulağımı meşgul ederken son kelimesi ise gözlerimi meşgul etmişti.

Gözlerim istemsizce devrilirken Tyler sırıttı.

‘’Burada bir bebek Martina göremediğime göre ışıltılar içinde prenses hala sensin sevgili Adel!’’

Gözlerimi bıkkınlıkla devirip ellerimi omuzlarına onu ittirmek için kaldırdığımda eli belimi sardı.

‘’Delirdin galiba Tyler!’’

‘’Neden?’’ sorusu gerçekten beni de düşündürürken etrafıma bakındım. Benden halliceleri vardı etrafta.

‘’Madem böyle yapıyoruz…’’ diye fısıldadığımda sözlerimi sürdürdüm. ‘’Başkanla derdin ne!?’’ Gözlerin içindeki ışıltı bir anda solduğunda dişlerini sıktı.

‘’Sence neden!?’’ Bakışlarım Başkan Lewis’e kayarken onu dikkatle incelemeye başladım Tyler’ın omzunun kenarından. Yaptığı el hareketleri meclis üyeleriyle bir köşede sessizce konuşmaları, yüzündeki net ve soğuk tavır…

Şu anki haliyle az önceki halinden eser bile kalmamıştı içinde. Az önceki konuşma yaparken ki şaklabanlıklarından ve yanımda ettiği sözler…

Bakışlarım bir kez daha Tyler’ı bulduğunda öfkesi gözlerinden değil tüm bünyesiyle her yerinden buram buram akıyordu.

Ortamdaki müziğin değişmesi ile Tyler ellerimi belimden çektiğinde yüzündeki ifade yine bir anda değişti.

‘’Vakit geldi.’’

Neyin vakti…

O an gözlerimin kadrajına Elizabeth girdiğinde başı ile dans pistini göstermekteydi. Ve yanındaki Mike amca ise fazlasıyla heyecanlı görünüyordu.

Davetliler dans pistine geçip balo danslarını edebilmek için bir açılış bekliyorlardı.

İlk açılış başkan tarafından gerçekleştirilirken ikinci dansları da meclis üyeleri yapmıştı. Şimdiyse de sıra bir sonraki önemli kişilere geçti. Balonun onur konuğu ben, eski meclis üyeleri olup da hala iyi bir konuma sahip olan Sky’ın ailesi ve de yatırım amaçlı getirdikleri vakfın başkanları!

Müzik salonun içini doldururken, herkesin dikkatli bir şekilde ilk adımı beklediği bir sessizlik hakim oldu. Davetliler, müziğin ritmiyle uyumlu olarak dans pisti etrafında toplanmıştı. Gece ilerledikçe, salonun atmosferi daha da hareketlenmiş, çiftler yavaş yavaş dansa kalkmak için göz göze gelmişti.

“Dans etmeyi ben öğretmiştim, değil mi?” diye fısıldadı Tyler. Başımı ona usulca sallarken tek eli sırtımı usulca kavramış ve beni yavaşça dans pistine sürüklemişti.

“Şimdi bu dansı bana borçlusunuz.”

Gülümseyerek Tyler’ı onayladığımda şimdi pistin tam da ortasındaydık. Herkesin bakışları üstümüzdeyken önce önümde eğilerek elimin parmak uçlarını öpmüş ardındansa belimi sıkıca kavrayışı sonrası beni kendine çekmişti.

Tyler’ın dansı öğretirken ki titizliğini ve öğretici tavırlarını hatırlıyordum. Şimdi, onunla birlikte dans ederken, öğrendiğim her adımın önemini daha da iyi kavramıştım.

Müzik hafifçe yükseldiğinde, Tyler ve ben yavaşça hareket etmeye başlamıştık. Tyler, beni özenle yönlendirirken, dansın her adımını onunla uyumlu bir şekilde attım. Dans pistinde ilerlerken müziğin gürültüsüne ve geniş balo salonundaki etkisine rağmen kalbimin hızlı çarpışını her bir adımımda daha da fazla hissederken bakışlarım Tyler’ı özenle süzmüştü.

Bir melez… Bir insan ile… Bir baloda…

Birlikte dans ediyorduk aramızdaki dağlar kadar farkı görmeksizin.

Salondaki lamba ışıkları, dans pistinin üzerine güzel bir şekilde dağılmış, tavanın yüksekliğinden gelen ışık, ortamı bir peri masalı gibi aydınlatıyordu. Davetliler, zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bizi izliyor, arada bir alkışlar ve gülüşmelerle destekliyorlardı. Başkan ve eşi, müzikle uyumlu bir şekilde adım attıkça, salonun atmosferi daha da yoğunlaşıyor, müziğin her notası adımlarımızla birleşiyordu.

Tyler, ritmi mükemmel bir şekilde takip ederek beni pistin ortasında sürüklerken, gözleriyle adeta müziği okuyordu.

Tyler’ın liderliği, dansın akışını ve uyumunu mükemmel bir şekilde yönlendirirken bakışlarım yanımıza gelip dansa başlayan Elizabeth teyze ve Mika amcaya kaymıştı. Onlar bana gülümsediğinde bende onlara gülümsedim. Bakışlarım o an Sky’ı bulmuştu.

Geldiğimde onunla dans edebileceğimi düşünüyorken şimdiyse bir melezin kolları arasındaydım.

Tyler’ın dans sırasında göstermiş olduğu ustalık içimi biraz olsun rahatlatsa da asıl rahatlık yanımıza birçok kişinin daha gelerek dans etmesi olmuştu.

Dansın ritmiyle Tyler'ın yönlendirmeleri arasında dengede kalırken, aklımdaki sorular bir türlü geçmek bilmiyordu. Başkan Lewis’in kimliği ve geceye dair şüphelerim, adımlarımın akışını bozmuyordu ama içimde yankılanıyordu. Tyler’ın kulağına hafifçe fısıldadım.

Dans hala devam ediyordu.

“Başkanın bu gece seninle konuşmasının sebebi neydi?”

Tyler, dans ederken başını biraz çevirdi, gözlerini benimkilerle buluşturdu. Dansı yavaşlattı, ama gözlerinde hâlâ dikkatli bir bakış vardı.

‘’Onunla hiçbir alakam olamaz benim!’’ diyerek kestirip attığında beni bir anda etrafımda döndürüp yere doğru eğdiğinde irkilerek omzunu sıkıca kavramam bir olmuştu. Beni belimden ittirip bir kez daha kendisine çektiğinde bir elim elimi tutarken öbür eli de belimin hizasına diğer elimin üstündeyken beni sıkıca bedenine bastırmıştı.

‘’Ve işte havalanma vakti!’’ Ayaklarım yerden kesildiği an çığlık atmamak için zor tutmuştum kendimi.

Yere indiğimizde ise beni kendi etrafımda döndürdükten hemen sonra başlangıç profillerimize bürünmüş ve sakince dans etmeyi sürdürmüştük.

Bakışlarım bir anlığına başkana döndüğünde Tyler’ın öfkesini bir kez daha anılarımda hissettim. Başkana karşı hissettiği huzursuzluk ve sorduğumdaki öfke…

Ve o an sözleri aklımdan bir düşünce seli olarak film şeridi gibi geçti önümden.

Geçmiş hakkında anlattıkları.

‘’Kanımın ihalesi. Ritüelin vurgunu. Avcının kızı o geceki çatışmada ölümsüz olduğumu bile bile ve kendinin ölümlü olduğunu bile bile gümüş silahın önüne atladı.’’

Başkan… Tyler’ın hiç haz etmeyeceği bir şekilde…

Vampir avcısı falan mıydı!?

Başkan Lewis’in baloya katılmasının ardında ne gibi sırlar olabileceği hakkında kafamda beliren soru işaretleri vardı. Gözlerimi geceye çevirdiğimde, aniden bir düşünce zihnime düştü. Başkan Lewis’in, yıllardır hem kasaba hem de vakıf üzerinde sahip olduğu etkili pozisyondan başka, karanlık bir sırrı olabilir miydi?

Başkanın eşiyle yaptığı dans ve ardından benimle olan konuşması aklımda dönüp duruyordu. Gülümsemeleri, davranışları, belki de tüm bunlar, gerçek yüzünü gizlemeye çalışan bir maskeden ibaretti.

Tyler ile dans pistinde salınırken bakışlarım bir kez daha gözlerini buldu ve gözlerinin içine bakarken bu düşüncelerimi dile getirdim.

‘’O… O bir vampir avcısı değil mi?’’

Tyler iç çektiğinde sıcak nefesi yüzümü okşayıp geçmişti

Derince bir nefes aldıktan sonra eli belimi okşadı.

“Sana söylemem gerekiyor artık.’’ dedi. Sesindeki ciddiyet, bana bu konuşmanın önemini hissettiriyordu.

‘’Dans etmek iyi bir fırsat olmuş öyleyse.’’ Diye söylendiğimde Tyler olumsuzca başını salladı.

‘’Burada olmaz. O kadar basit bir şey değil.’’

Tyler’ın sözleri aklımı karıştırıp tüm merakımı gözler önüne sererken bir yandan da endişelendirmişti. Bu kadar önemli olan şeyin ne olduğunu tüm benliğimle merak ederken başımı salladım Tyler’a karşı. Davetten ve balodan uzak bir köşede konuşma teklifini kabul etmişken bana burukça gülümsedi.

Ardından başıyla bana selam verip dansı bitirirken önce alkışlar duyulmuş sonrasında ise başkan Lewis’in sahneye çıkışı ile ortam bozulmuştu.

Tyler’ın söylemek istedikleri ise…

Anlaşılan biraz daha bekleyecekti!

Salonun yüksek tavanlarından gelen hafif bir yankıyla başkan Lewis’in adı anons edildi. Herkes bir anda sessizleşti, gözler sahneye çevrildi. Başkan, dikkat çekici bir duruşla sahneye doğru ilerliyordu. Üzerindeki smokin, ışıkların altında parlak bir şekilde parlıyordu, bir elinde mikrofonu tutarak diğer elini salonun genişliğine doğru açtı.

“Lütfen dikkat!” diye seslendi başkan, sesi salonda yankılanırken. “Bu akşamki onur konuğumuzu sahneye davet etmek istiyorum. Sevgili Adelia Winchester… Gelir misiniz lütfen?”

O an, gözlerim bir anda genişleyip sahneye yöneldi. Başkan, dikkatli bir şekilde Adelia ismini telaffuz etti. Adımın duyulmasıyla birlikte, içimde bir karışıklık oluştu. Tyler, bu anı fırsat bilerek, beni daha da çekiştirmeye çalıştı. “Dışarı çıkmalıyız,” dedi, kendine olan güveni daha da artmış görünüyordu.

“Ne?” diye sordum, şaşkın bir ifadeyle. “Başkan sahneye çağırdı, yapacağım bir konuşma var!”

Tyler’ın iç çekişleri arkamda kalırken onu ardımda bırakarak sahneye ilerlemiştim. Beni gören herkes alkışlayarak yolumdan çekildiğinde kolayca sahneye vardım ve başkanın elini tutarak merdivenleri geçip sahneye çıktım. Alkışlanmam devam ederken mikrofonu elime aldım.

‘’Teşekkürler.’’

En sonunda alkışlar yavaş yavaş sustuğunda boğazımı temizlemiştim.

Sahneye adım attığımda, salonun sessizliği üzerime yoğun bir ağırlık gibi çökmüştü.

Mikrofonun ısısını parmaklarımda hissettim. Sahnede ışıklar, yüzümü aydınlatırken gözlerimin biraz daha parlak görünmesine neden oluyordu. Herkesin gözleri üzerimdeydi, bu yüzden kalbim hızla çarpıyordu.

Başkan Lewis!

Umarım hazırsındır!

Çünkü bu sürprizi hayatın boyunca unutamayacaksın!

ONUR KONUĞUNUN DANSI

Derin bir nefesle kendimi toparladım. Gözlerimi salondaki kalabalık üzerine gezdirdim. Çeşit çeşit elbiseler ve smokinler arasında parlayan yüzler, gözlerimden akan bir nevi yansımayla birleşmişti. İçimde bir rahatlama hissi belirmişti, ama aynı zamanda bu önemli anın ciddiyeti de üzerimdeydi.

‘’Sevgili konuklar.’’ Diye başladım sözüme. O an ne başkan ne üyeler ne de vakıf umurumdaydı. Tek umurumda olan davetli zengin arkadaşlar ve şehir halkı olmuştu.

‘’Bu akşam burada toplanmamızın bir nedeni var!’’ Herkes pür dikkat beni dinlerken sözlerimi sürdürdüm.

 

‘’Ve bu neden sadece eğlenmek ya da şık giyinip güzel vakit geçirmek değil. Hepimiz biliyoruz ki, hayat bazen çok ağır ve beklenmedik yükler yüklüyor omuzlarımıza. İki yıl önce benim için de böyle bir dönemin başlangıcıydı. O günlerde her şey karanlıktı; umut, sevgi ve güven gibi duygular yerini derin bir kedere ve belirsizliğe bırakmıştı. Ama bugün, bu karanlığın içinde yaktığımız ışığı görmek için buradayız. Düzenlenen balonun anlamı işte tam olarak bu. Sevgili ölen yakınlarımızı bir kez daha anmak. Bir kaza sonucu ölmüş iki değerli meclis üyesini sevgi ve saygı çerçevesinde bir kez daha anmak!’’

Derin bir nefes aldım.

Tabii ki de sözlerim burada bitmiyordu!

Asla da bitemez!

‘’Kaybettiklerimiz bize büyük bir boşluk bıraksa da, onların anıları içimizde yaşamaya devam ediyor. Onların bize öğrettiği değerler ve miras bıraktıkları iyilik, bugün burada bir araya gelmemizi sağlıyor. Çünkü bu gecenin asıl amacı, geçmişimizi hatırlayarak daha güçlü ve kararlı adımlarla geleceğe bakmak. Birçok insan bana, "Nasıl başa çıkıyorsun?" diye soruyor. Cevabım şu: Öz irade, geçmişin hatırı ve size daime destek olan dostlar!’’ Gözümden bir damla yaş düştüğümde devam ettim.

Güçlü olmalısın Adelia, bunu yapabilirsin.

Nefesimi yavaş bir şekilde vererek sakinleştim. Ardından konuşmama devam etmek çok da zor olmamıştı.

‘’Zorluklar, tek başımıza mücadele etmek zorunda kaldığımız anlarda katlanılmaz hale gelir. Ama çevremizde bizi destekleyen dostlarımız, ailemiz ve bu topluluk oldukça, en derin yaraları bile sarabiliriz. Bu gece, buradaki herkesin bir parçası olduğu dayanışmayı ve birlikteliği, vakfın toplamaya gönüllü olduğu yardım bağışını… tabii ki de kutlamıyoruz!’’

Başkan Lewis’in bakışları ciddileşirken davetlilerin şaşırdığı da gözlerindeki parlaklıktan belliydi.

‘’Bugün günlerden On Üç Mart! Benim ailemin ölüm yıl dönümü! Meclisin en değerli iki üyesinin aynı anda bir trafik kazasıyla öldüğü gün. Bugün bir anma töreni olmalıyken şimdi görüyorum ki bir eğlence organizasyonuna kurban gitmiş bir amaç ve bu organizasyonun onur konuğu olarak yine ben! Ailesini kaybetmiş acılı bir kız! Haydi bağışları yapalım o zaman millet ne duruyoruz!?. ‘’

Sessizlik çöktüğünde güldüm.

‘’Hadi ama!.. Çok etkileyici bir konuşma olduğuna siz de hak veriyorsunuz bence?’’

Sözlerimi sürdürmeye devam ederken elimden kalan şeylerin de alınacağını biliyordum ama artık ihtiyacım yoktu.

Artık korkarak yaşamayacaktım.

‘’Hepinizin burada olmasından onur duyuyorum. Bu gece, sadece kaybettiklerimizi anmakla kalmayıp, onların bize bıraktığı mirası daha da ileriye taşımak için buradayız, ileriye doğru sağlam bir adım atıyoruz. Ve ben sevgili konuklar… Daha fazla bu sahnede kalıp vakıf ve yatırımları hakkında boş boş konuşarak, kendi değerlerimi çiğneyerek kendimi küçük düşürmeyeceğim!’’

Alkışlar bir anda yükseldiğinde gülümsedim.

Mikrofona iki göz dokunduğumda susan alkışlarla konuşmaya devam ettim.

‘’Eminim sözlerimden sonra elimde ailemden geriye kalmış en ufak şeylerin kırıntısı bile kalmayacak. Siz değerli konuklar işte tam olarak bu yüzden bağış yapabilirsiniz. Büyük adamların önemsiz kesimden çaldığı paraların bir nebze de olsa bir geri iadesi olsun diye!’’

Sözlerimle bazıları baloyu öfkeyle terk ederken bir kesimin yaptığım konuşma umurunda dahi olmamıştı. Kalanlar ise sadece beni desteklemek için kalmıştı. Başkan arkada köpürürken gülümsedim.

‘’Evet sadece ailemi kaybetmiş ufak, zararsız bir üniversite öğrencisiyim ben! Aslında tamamıyla anne ve babamın kızlarıyım!’’

Ve kürsüden inme vaktim gelmişti.

‘’Dinlediğiniz için teşekkürler; sevgiler, saygılar!’’

Yoğun alkış balo salonunda koparken merdivenlerden yavaşça indim.

Sahneden inerken, tüm gözlerin üzerimde olduğunu hissettim. Bu gece restleşmelerin gecesi olmuştu tıpkı gündüzü gibi!

Bakışlarım etrafı incelerken Tyler’ı bulmak umudundaydım. Çünkü kendisi bıraktığım yerde değildi. Sözlerimi bitirdikten sonra bana gururla bakıp alkış tutmamıştı. Bunu görememiştim.

Gözlerim bir dakika içinde onu bulduğunda ise yanındaki Maya’yı fark ettim. Açık kahverengi dalgalı saçlı ve benden bir yaş küçük olan kurt kız! Üstündeki siyah parıltılı mor renkli bir balo elbisesiyle ışıldarken Tyler’a mutlu mutlu bir şeyler anlatıyordu.

Anlaşılan Tyler’ın söyleyecekleri çok da önemli bir şey değilmiş.

Davetliler arasında kalmaktan sıkılarak kendimi geniş malikanenin koridorlarına atıp alt kata indim. Burada kimsenin olmadığı bir mutfak bulduğumda içeriye geçtim.

Tek istediğim bir bardak su içmek iken belaların ardı arkası kesilmemiş bir mıknatıs gibi gelip üzerime yapışmıştı!

İçtiğim bir bardak sudan geriye kalan boş bardağı tezgaha bırakacakken arkamdan duyduğum ses ile bardağı elimden düşürmem ve bardağın tuzla buz olması bir olmuştu.

‘’Özledin mi beni son karşılaşmamızdan bu yana sevgilim?’’

‘’Wilhelm!?’’

Balonun karmaşası, içimi ürperten bir soğuklukla kesilmişti. Wilhelm’in varlığı, geceyi korku dolu bir hale getirdiğinde Wilhelm hemen önümde belirmişti.

“Adelia,” dedi Wilhelm, sesi derin ve soğuk. Karanlık bir fısıltı gibi, hava içinde dolaşıyordu. “Görünüşe göre yalnız kaldık.”

Wilhelm’in bu açıklaması, içimi donduruyordu. Yavaşça yaklaşırken, aramızdaki mesafe gittikçe azalıyor ve korku, adeta etrafımı sarhoş eden bir atmosfer yaratıyordu. O an, kalbimin her atışı, Wilhelm’in bir adım daha yaklaşmasına eşlik ediyordu. Çevredeki tüm huzur, korku ve tehdit tarafından yok edilmişti.

Sözleri, soğuk bir bıçak gibi keskin ve tehditkar bir şekilde havaya yayıldı. Kalbim, hızla çarpıyordu. Geride bıraktığım balo salonunun gürültüsü, şu anki korkunun yanında tamamen yok olmuş gibiydi. Wilhelm’in her hareketi, bir avcı gibi dikkatli ve hesaplıydı.

Wilhelm’in sözleri, kalbimi daha da hızlandırdı. Ellerim titriyordu ve korku içinde derin bir nefes aldım. “Ne istiyorsun benden?” diye sordum, cesaretimi toplayarak.

Wilhelm, soğuk bir gülümseme ile cevapladı. “Ne istediğimi biliyorsun, bu gece son gecen!’’

Wilhelm bir anda üstüme atılırken çığlık atmaya çalışmıştım ama diyaframıma yaptığı baskıyla kalakalmıştım. Sonrasında kendimi balo malikanesinden uzak bir bahçede bulmamla nefes alışverişimi düzene sokmaya çalıştım. Wilhelm sırtımı bedenine yaslamış bir şekilde parmaklarını boğazımda gezdirirken ondan kurtulmaya çalışırcasına bağırdım.

‘’Bırak!’’

Kahkahaları kulaklarıma dolarken debelenmelerim sürmüştü.

Elleri sırtımda gezinmeye başladığında ise tüm kaslarım kasılarak irkilmişti.

Bacağıma geçirdiği tırnaklar…

Daha önce Brad’e yaptıkları…

Ondan, bir vampirin güçlü kollarından kurtulmak isterken o saçımdan kavrayıp başımı geri yatırdığında çığlık attım.

Wilhelm’in dişleri üstümde hakimiyet kurarken elleri de boğazımı tutmuştu.

Sivri dişleri tenimde çizikler bırakırken olduğum yerde kalakalmıştım.

Sivri dişleri boynuma batacakken duyulan bir kükreme ile olduğum yerde buz tuttum.

‘’Wilhelm!’’

Wilhelm’in dişleri anında boynumdan ayrılmış bir eli bileğimi kavramışken öbür eli tehdit edercesine şah damarımın üstüne kapanmıştı.

Elleri altında acıdan inlerken Tyler’ı tam da karşımda fark ettim.

Tam atağa geçeceği sırada göğsüme yediğim bir darbe ile nefesim kesildiğinde Tyler bir kere daha olduğu yerden kıpırdayamamıştı.

Wilhelm bileğimden tuttuğu elini bırakıp sırtımdan içeriye doğru ellerini Jeremy’in kalbini söktüğü gece gibi soktuğunda nefesim kesildi.

Tyler olduğu yerde kalakalmışken Wilhelm’in üstümdeki baskıları arttı.

Tek derdi Tyler’mış gibi konuşuyordu şimdi de, ben orda hiç yokmuşum gibi.

‘’Sen kendine kral diyordun değil mi? Tehditler tehditler! Vampirlere boyun eğdiremedin taçsız kral! Şimdi sen benim önümde diz çökeceksin! Diz çökesin ki bu güzelliğe daha fazla zarar vermeyeyim!’’ Sırtımdan içeri girmiş eli daha da içeri girmiş ve yukarı doğru çıkmış iken acı dolu çığlıklarım bahçeyi inletti.

Tyler… Asla diz çökmezdi hele ki Wilhelm’e karşı. Ve hele ki bir insan için!

Wilhelm’in sesindeki korkutucu soğukluk, zihnime kazınırken, ona karşı koyacak gücüm kalmamıştı artık.

Her şeyi akışına bırakırken canım git gide daha da yanıyor ve içimden bir şey kanatlanıp uçmak ve gitmek için zaman kolluyordu sanki.

er geçen saniye, Wilhelm’in tırnakları sırtımda daha da derinleşirken, her bir çığlık, geceyi daha da aydınlatıyordu. Wilhelm, acı içinde kıvranan bir kuzu gibi hissetmemi sağlıyordu.

Wilhelm, kulağımı kan terleyen bir fısıldama ile sarsarak, “Hadi, çağır kralını,” dedi. “Bağır, bağır ki o da diz çöksün önümde!” Wilhelm’in sesi, geceye derin bir korku salarak, Tyler’ın sessizliğinin ve hareketsizliğinin ağır bir tehdit oluşturduğunu hissettiriyordu. Wilhelm’in elini yukarı, göğsüme doğru itmesi, vücudumdaki acının derinliğini artırdı. Sırtıma batırdığı tırnakları, korkunç bir baskı oluştururken, çığlıklarım daha da yüksek bir noktaya çıktı.

Tyler’ın her hareketsizliği acımı katlanarak artırırken adını çığlıkla gecenin her bir köşesinde yankılattım.

‘’Tyler!’’

Wilhelm’in sırıtışları kulağıma dönerken bir kez daha fısıldamıştı.

‘’Tyler demek…’’

Elleri iç organlarımda gezinirken dişimi sıktım. Ardından gördüğüm şey ise Tyler’ın anlık bir şekilde karşımızda diz çöküşüydü.

Wilhelm’in kahkahası geceyi inletirken eli daha da ileri gitti. Nefesim bir anda kesildiğinde vurulmuş gibi hissetmiştim.

Her şey bir saniye içinde gerçekleşirken uzaktan Wilhelm’in sağ tarafından başına hedef alınmış bir kazıkla işler değişmişti. Wilhelm elini göğsümden çıkardığında kazığı refleksleri gereği havada kaptı. Tyler bir hışımda yanımızda bittiğinde tek bir fırlatma Wilhelm’i bir sokak öteye iterken dengemi kaybederek yere düştüm. Bedenim sertçe çimenlerin üstüne yığılırken Tyler yanıma gelip kafamı dizleri üstüne almıştı.

‘’Hayır hayır hayır! Şimdi olmaz! Şimdi gidemezsin! Sana olanları anlatamamışken ölemezsin!’’

Gülümsedim beyaz ışığa doğru yürürken.

‘’Hoşça kal kral.’’

Ve ardından kulaklarımda fısıltısını işittim.

‘’Geri dön kraliçe.’’

Her an ölümle burun buruna geliyorken şimdi ise artık ölüm beni nihayetinde sahiplenebilmiş, kanatları arasına almıştı. Bu kadar acıdan, yaşattığı ıstıraptan ve getirdiği facialardan sonra!..

Nihayet günlerdir, haftalardır, aylardır ve yıllardır beklediğim huzura…

Nihayet kavuşabilecektim.

Ağzımda bir ıslaklık hissetsem de… Biliyordum ki her şey için çok geçti artık.

Gözümden akan tek bir damla yaş ile…

Elveda!

 

 

Loading...
0%