Yeni Üyelik
49.
Bölüm
@selinayeda_x

 

TYLER SALVADORE

Uykulu sesimle kendisine haykırdığımda asla bir karşılık beklemiyordum.

Ama o karşılığı almıştım.

Bir anda olmuştu.

‘’Tyler.’’ Dedi.

Tyler…

Tyler de ne!?

Uykunun kollarına esir olduğumda asla öğrenememiştim de!

Ortamdaki uğultular, rüzgarın perdede bıraktığı etki ve perdenin hışırtısı…

Yavaşça uyandığımı hissedip gözlerimi araladığımda artık güneş tamamen doğmuş, cam ve perdeler ardına kadar açılmış, odaya ise güneş ışıkları vurmaktaydı. Esen rüzgardan perdeler uçuşurken doğruldum. Kendimi daha iyi hissederken etrafıma göz gezdirdim.

Tamamen yalnızlık!

Dün gece gitmeyeceğini ve hep yanımda kalacağını söyleyen adam neredeydi, sözünü tutmadı mı!?

Odamın kapısı yavaşça açıldığında kahvaltı tepsisiyle Melez odaya girmişti.

‘’Günaydın.’’ Gülücük saçmaya çalışan suratıyla kapıyı ardından kapadığında yatakta doğruldum.

‘’Günaydın.’’

‘’Nasıl oldun?’’ Tepsiyi elinden komodine bırakırken.

Başımı olumsuzca salladım ona karşı.

‘’Dün rüya gördüm sanki…’’ diye söze girdiğimde başını salladı olumlu bir şekilde.

‘’Kabustu sanırım?’’ Aslında hayır onu kastetmiyordum.

Başımı hayır manasında sallayınca beni dikkatle dinlemeye başladı. Aklından şunu diyordu belki de:

‘’Tamamen başındaydım ne ara ne olmuştu?’’

Söyleyebileceğim şekilde sözleri ölçüp tarttıktan sonra konuşmaya başladım.

‘’Senle ilgili.’’ Başını olumluca sallayıp dinlediğini belli ettiğinde devam ettim.

‘’Sen bana Tyler dedin.’’ Gülmüştü.

‘’Eee?’’ diyerek devam etmemi istediğinde omuz silktim.

‘’Ee’si yok. Bir anlamı da yok. Rüya işte.’’

Melez sırıttı ve yanı başıma, yatağın sol üst köşesine oturdu.

‘’Değil aslında.’’ Diye söze girdiğinde dinleme sırası bana geçmişti.

Ama söze girmeden önce bana elini uzattı.

Bir eline bir de kendisine bakarken bir kez daha gülümsemişti.

‘’Tyler Salvadore memnun oldum.’’

Gözlerim şaşkınlıktan iki kat daha çok büyümüşken kalakalmıştım.

Melez ismini mi söylemişti bana!?

‘’Tyler…’’ diye fısıldarken elini işaret etti. ‘’Elim havada kaldı ama Adelia Winchester.’’ Zoraki bir gülümsemeyle eline uzandığımda el sıkışma da gerçekleşti.

‘’Bu arada…’’ diye söze girdi. ‘’Bu cömertliğim sadece sana prenses. Sırrımı sakla olur mu?’’ Gülümsediğinde başım yana yatmış bir şekilde kendisine sırıtmıştım istemsizce.

Ardından da benden bir cevap beklediği için başımı yukarı ve aşağıya salladım.

Evet Tyler Salvadore ismini saklayacak ve insan artı insanüstüler içinde yine sana Melez olarak hitap edecektim, anlıyorum.

‘’E kahvaltı o halde!’’ Onu onaylayıp yorganı üstümden attığımda o tepsiyi komodinden alıp yatağa bıraktı ben de biraz daha köşeye kaymıştım yataktan.

Artık ona Tyler mi demeliydim?

Melez’e bu kadar çok alışmışken Tyler diye hitap etmek bir garip olacaktı.

Tyler…

Tyler Salvadore…

Melez Tyler Salvadore…

Mark ve Juliet’in oğlu doğuştan melez Tyler Salvadore!..

Daha hakkında öğreneceğim ne vardı melez Tyler?

Kahvaltımı yaptıktan sonra melez Tyler… Ah alışana kadar melez Tyler ile idare edecektim!

Tepsiyi alıp komodinin üstüne tekrardan bıraktığında bana döndü.

‘’Ayağına bakmama izin vardır umarım?’’ dediğinde başımı salladım. Yanıma geldiğinde ayaklarımı yataktan sarkıtmıştım.

Sargıyı açtığında dört tırnak izi ile karşılaştım. Morarmış dört iz ve arka tarafta da baş parmağının izi.

Ayağım hala fazlasıyla çok acırken melez bana döndü, Tyler!

‘’Tekrardan saralım. Bekle burada önce mikrobunu kıracağız.’’ Başımı sallamamın ardından Tyler ortadan tepsiyle kayboldu. On saniye sonra geri geldiğinde elinde pansuman çantası vardı. Tentürdiyodu alıp nazikçe uygulamaya başladığında dişimi sıktım.

Tentürdiyot yaramı yakarken melezin üflemeleriyle alev giderek sönmüştü.

Yaramı tamamen sardığındaysa ayağa dikeldi, tam da karşıma.

Artık konuşma vakti!

Tyler pansuman çantasını toplarken bakışlarımı ondan ayırmadan sordum.

‘’Brad’e ne oldu?’’

Bakışları anında beni bulmuştu.

‘’Kötü bir durumda.’’ Anlamamıştım. Anlamsız bir ifade ile kendisine bakarken pansuman çantasını toplamayı bitirdi.

‘’Benim gibi oldu. İlk kanını ilk uyanışında içti. Dönüşümü devam ediyor eğer bünyesi kaldırırsa… Dinç bir şekilde ayaklanacak. İşte o zaman vampir içgüdülerinin kontrolu ele geçirmesini engellemeliyiz.’’

Vampir içgüdüsü devreye girdiğinde ilk saldıracağı kişi de ben olacaktım.

Sıcak kan sahibi insan!

‘’Ama sorun yok.’’ Dedi. Yüzünde sorun olduğu her bir mimiği ve yüz hattıyla anlaşılırken.

‘’Sonra ne olacak?’’ diye sorduğumda yüz hatlarına kadar bütün yüzü değişmişti. Bir şeyler saklamak isterken yüzü hep kendisini ele veriyordu.

En sonunda yanıma oturdu.

‘’Onu zor durdurabiliriz. Ve eğer kontrolden çıkarsa… Kan ritüelini geri getirmek zorunda kalacağız. Çünkü melezi öldürme silahı…’’

‘’Ritüelle toprağa gömüldü!’’ Başını salladığında başımı sallayıp iç çektim. Melez olmak… Bu kadar zor muydu gerçekten?

Eli sırtıma sürttüğünde bakışlarım ona gitti.

‘’Üç gün içinde kendine gelebileceğini sanmam onunla ilgileniyoruz. Arada yanında olamazsam sebebi bu.’’

Başımı olumsuzca salladım. ‘’Atlatırım.’’ Dedim. ‘’Onunla ilgilen sen.’’ Diyerek ekledim ve ‘’Burada güvendeyim nasıl olsa. ‘’ diyerek bitirdim sözlerimi.

Başını olumlu bir şekilde sallayınca bakışları bir yönde odaklandı.

‘’Sen… Dinlen öyleyse, geleceğim. Bir de…’’ dedi ve cebinden bir tüp kan çıkardı. Sadece birkaç damla vardı.

‘’Kullanmak istersen diye.’’ Kan tüpünü elime bıraktıktan sonra gözlerimin önünden kayıp gitti. Ardında sadece bir saniyelik bir rüzgar bırakmıştı.

Ağrı ve acılarım için avucuma bırakmış olduğu melez kanı…

Acaba Brad tamamen dönüştüğünde tek melez olmamak… Ona nasıl hissettirecekti?

Tek başına krallık güzeldi Kral için. Peki ya rakip çıktığında?

Ortalık savaş arenasını andırmayacaksa, birileri zarar görmeyecekse iki melezin varlığı çok da bir sorun teşkil etmezdi benim için.

Yani umalım da sorunsuz bir dönüşüm olsun!

Kendimi odamda kilit altında hissediyordum. Dışarı arada banyo için çıkmaktaydım. Tuvalet ihtiyaçları için. Onun dışında alt kata hiç inmiyordum bile. Bodrum katta ise Brad ile ilgilenmekteydiler.

İki gün sorunsuzca geçmişti. Bu son… Üçüncü gün ise… Nasıl geçeceği bilinmez bir muammaydı. Sadece yaşayarak görecektim ki o da çok uzun sürmedi.

Sabahın ilk ışıklarında kahvaltımı odamda Lilith ile yaptığımda o da bacağımdaki yara ile ilgilenmekteydi.

‘Kanı içtin mi?’’ diye sorduğunda başımı sallamıştım. Maalesef ne kadar dirensem de içmiştim işte. Bugün cuma günü oluyordu değil mi? Dün içmiştim, perşembe.

Lilith kalan kana baktığında uzattı. ‘’Bugün de iç.’’ Yakında bir şeyin kalmayacak.’’ Dediğinde dediğini uyguladım. Öğlene kadar etki etmişti. Ufak ağrılarım tamamen kayboldu. Artık daha iyi yürüyebiliyorken hava almak için odamdan dışarıya çıktım. Koridordaki pencereden bahçeyi ve ormanı incelerken tatilimin son günlerini tadını çıkarmaya çalışıyordum ve aslında tatilimin son üç günü olmadığını da biliyordum. Onlar kendi derdiyle ilgilenirken benim için her şey çok tehlikeliyken… Okula tabii ki de gidemeyecektim!

Ama sadece bir hafta! Sadece bir hafta dayanabilirdim.

Saldırının üstünden artık üç gün geçmişti. Ayağım tamamen iyileşmiş gibi duruyordu. Koridorda bir süre yürümüş ve banyoya gitmiştim. Orada işlerimi hallettikten sonra odama geri döndüm.

Odama geri dönüp pencereyi açıp hava almaya başladığımda Melez’i aşağıda fark etmiştim, Tyler’ı… Bahçede.

Beni çoktan hissetmiş olmalıydı ama biraz geç döndü benden tarafa. Elinde kanlar yere damlarken yüzü endişe saçıyordu, kan!?

Thomas endişeyle yanına fırladığında ‘’Hala kan kusuyor!’’ diye bağırmıştı.

Brad…

Dönüşümünü hala tamamlayamamıştı.

Tyler’ın bir çıkış yolu bulabilmesi için sakinleşmeye ihtiyacı olduğunu buradan doğru fark etmiştim. Ama Thomas’ın onu rahat bırakmaya isteği yok gibiydi.

‘’Bir şey yapsana!’’ diye bağırdığında Tyler ona fevri bir şekilde döndü.

‘’Dönüşüyor işte!’’

‘’Dönüşümünü hızlandır öyleyse!’’ İkisi aşağıda bağrışmaya devam ederlerken bahçede sadece ikisi vardı.

‘’Sen kuradama dönüşmeyi hızlandırabiliyor musun!?’’ diye Thomas’a çıkıştığında alt katta bir gümbürtü kopmuştu. Lucas pencereden dışarıya fırladığında saniyeler içerisinde merdivenlerde büyük bir gürültü koptu.

‘’Thomas!’’ diye bağırdığımda ikisinin bakışları aynı anda yukarıyı, ben, buldu ve hızlıca harekete geçmişlerdi ikisi de.

Brad ilk uyandığında boynu kırılarak tekrardan derin bir uykuya gömüldüğünde dönüşümü başa döndü. Bir günden sonra gözlerini açtığında ilk kanını içmişti. Dönüşümü devam etmesinin ardından kan kusmalar görüldü.

Şimdiyse bir anda sanki başındaki kalabalığın gitmesini bekliyormuş gibiydi. günün ilerleyen zamanlarında, öğlen çoktan geçip gitmiş iken, öğleden sonraki bir vakitte uyanmıştı bir anda.

Uyanır uyanmaz bodrumdan üst kata tırmandı. Onu engellemeye çalışan Lucas’ı camdan fırlatıp attı. Şimdiyse de tek bir derdi vardı.

Nadir bir kana sahip olan ve hemen üst katında bulunan Adelia Winchester, yani ben!

Kapım büyük bir gürültüyle açıldığında kalçamı cam pervazına dayadığımda Brad üstüme atlamak için bir saniye beklememişti bile.

Vücudum korkudan ve adrenalinden titrerken Brad bir anca üstüme atıldı. Yeni dönüşmüş bir vampir ne kadar kan konusunda istikrarlıysa aynen o kadar nevri dönmüş, gözü dönmüş bir şekildeydi.

Neyse ki bana yaklaşamadan Thomas ve Tyler aynı anda onu tutup geri çektiğinde Thomas bağırdı.

‘’Sıkı tut.’’ Tyler ona karşılık vermişti.

‘’Asıl sen sıkı tut!’’

Brad kendi türündeki ve kendinden daha çok süredir melez olan Tyler’ı tek bir silkelenme hareketiyle duvara fırlattığında odada Lilith bitti. Kuşkusuzca Brad’in sırtına bindiğinde ayaklarını Brad’in boğazına dolamıştı.

‘’Brad!’’ Brad debelenirken Thomas Brad’e çelme takarak dizlerinin üstüne çöktürdü. Sıradaki hamleyi de Lilith yapmıştı. Ayaklarını çözdü, Brad’in omuzlarından destek alıp havalandı. Sırtına bindiğinde elleriyle de başını tuttu. Gözleri sapsarı olduğunda ve köpek azı dişleri sahneye çıktığında Lilith tüm gücüyle hala dönüşüm aşamasında olan Brad’i boyun kemiğini kırarak etkisiz hale getirmişti. Brad’in bedeni boşluğa düşerken Lilith de zorlukla üstünden inmiş hatta önündeki Thomas’ın üstüne fırlamışken Thomas onu kollarından tutarak dengesini bulmasında ona yardım etmişti. İkisinin saniyelik bakışmalarının ardından bakışlarım Tyler’a kaydığında çarptığı duvarda derin bir iz kaldığını fark etmiştim. Duvar geriye doğru eğilmiş bir şekilde durmaktaydı öylece.

Melez üstündekileri silkeleyip yanımıza geldiğinde hem cinsini yerden ensesinden tuttuğu gibi kaldırdı.

‘’Çok büyük sorun çıkarıyorsun be koca oğlan!’’

‘’Bağlayalım!’’ diye bir fikir sunduğunda Lilith hepsi tarafından onaylanmıştı.

Lilith ise sözlerine devam etmişti.

‘’Ne kadar istemesem de kurtboğanlı ve mine çiçekli!’’ Thomas ve Tyler bir kez daha Lilith’i onayladığında kısa sürede uygulamaya koyuldular. Beni umursayan olmamıştı bile. Camdan baktığımda Lucas kemiklerini esnetiyordu.

Beni gördüğünde sırıttı ve ben iyiyim dercesine baş parmağını diğer dört parmağı yumrukken uzattı. İç çekip camı kapattığımda önce duvara sonrasında da kirişinden sökülmüş kapıya baktım.

Ciddi mi ya?

Melez bu kadar mı güçlüydü?

Ve baloya günler kalmışken bunların olması… Berbat bir şeydi!

Geçen günler boyunca mine çiçeği ve kurt boğanla Brad’in vücudu zayıflatıldı. Kendisini kana alıştırma süreci devam etmekteydi. Kan kokusuna tolerans seviyesi, karşı koyma süresi arttığında yakında serbest kalabilirdi.

Brad dönüşüm için, iyileşmek için, kendi için çaba sarf etse de zordu işte.

Bütün bunları, her gün, gün gün Lilith’den dinlemiştim.

Baloya son beş günüm vardı.

On Üç Nisan Perşembe!

Baloya beş gün kaldığında melez Tyler odamdaydı. Gözleri güven saçsa da sözleri biraz farklı hissettirmişti.

Beni Brad’in yanına sokmak istiyordu.

Ben… Ben senin deney faren miydim ki!?

‘’Adel!’’ diye beni kendine getirmek için sesini bir derece yükselttiğinde ona döndüm.

‘’Güvensene bana.’’

Başımı zorlukla salladığımda elimi kavramıştı.

‘’Sadece durumunu anlamak için. Yanında olacağım ve Brad tek bir ani hareket yaparsa seni aynen buraya geri getireceğim. Tamam mı güveniyor musun bana, bize?.. Hepimiz aynı şeyi destekliyoruz Adel…’’

Başımı bir kez daha olumluca salladığımda şimdiyse Brad’in yanındaydım işte.

Beş Nisan Çarşamba… Yeni adımların, yeni hayatların, yeni faciaların başladığı gün. Adelia ve Brad’in saldırıya uğradığı ve Brad’in dönüşüme mahkum olduğu gün!

Beş Nisan Çarşamba. Havanın soğuk esintisi, kasvetli bulutlarla birleşip gökyüzünü gri bir örtüyle kapladığı, yağmurun yağacakmış gibi ama henüz yağmadığı o uğursuz gün… Yeni adımların, yeni hayatların ve hiç tahmin edilemeyen faciaların başladığı gün.

Adelia ve Brad, sessiz sokaklarda bir arada ilerliyorlardı.

Brad’in ifadesi her zamanki sakinliği yansıtırken, Adelia’nın içindeki huzursuzluk büyüyordu. Thomas’ın Kurt Evi’ndeki alfalık görevine çağrılmasıyla bu dönüş yolculuğu, bir başlarına kalmışlardı. Fakat Adelia’nın içinde bir şeyler ters gidecekmiş gibi hissettiren o tanımlanamaz ağırlık git gide büyüyordu. Kendisine bile itiraf edemese de içindeki hazırlıklı kız bunu biliyordu.

Bir sokaktan başka bir sokağa geçtiklerinde olan her şeyin başlangıcı da bu şekilde gerçekleşmişti.

Su uyur düşman uyumaz.

Sen uyursun düşman ise plan yapar!

Günlerdir planlanan planlı ve programlı bir pusunun içine çekildiklerinde Adelia ve Brad pek bir şey yapamamış ve Wilhelm’e karşı koyamamışlardı.

O gece Wilhelm istediği şeyi elde etti. Bir iç karışıklık yarattı ve planının ikinci adımını devreye soktu.

Çünkü o her zaman karanlıklarda saklanır, plan ve gözlem yapardı.

Gecenin Prensi olmak bunu gerektirirdi. Tenhalarda gezer, karanlıkta izler, gündüzleri plan yapar ve geceleri avlanırdı.

Wilhelm’in taktikleri her zaman aynıydı.

Düşmana kendi küçük gösterip ardından düşman karşısında kendini planlı pusuyu gerçekleştirerek yüceltmek.

Wilhelm stratejilerin adamıydı.

Wilhelm Donovan her daim kaç ve savaş taktiğini uygulardı. Önce arkasına döner, geriye doğru ilerlerken bir anda anlarsın ki o geri çekilse bile aslında ileridedir. Bekler, en iyi zamanı kollar ve saldırır!

Ve bu taktik her zaman işe yarar.

Tıpkı Beş Nisan akşamı da işe yaradığı gibi!

Wilhelm Donovan bir kez daha kaybetmiş gibi gözükse de kazanmıştı!

Wilhelm’in karanlıktan fırlayan gölgesi, sinsi bir yılan gibi aniden belirdi. Brad’in gözlerindeki nefret, kinle alevlendi. Jeremy’i öldüren, en yakın dostunu ondan alan bu vampirdi. Ve şimdi, aynı vahşi gözler Adelia’yı hedef alıyordu. Wilhelm’in saldırısı, tereddütsüz ve acımasızdı. Hiçbir selam, uyarı ya da tehdide gerek duymadan doğrudan harekete geçti. Saniyeler içinde, Adelia kendini sert bir şekilde bir duvara çarpılmış halde buldu. Boynundan gelen çığlık benzeri bir acı yankılandı zihninde. Gözleri Wilhelm’in Brad’e yöneldiğini gördü. Brad, Wilhelm’in saldırısını karşılamak için öne atıldığında, o büyük hesaplaşma başlamıştı.

Ancak Wilhelm, beklenenden daha hızlı ve acımasızdı. Brad’in her hamlesini savuşturuyor, her vuruşunda ona işkence etmeye yeminli bir şeytanın soğukkanlılığını sergiliyordu. "Sıra sende, Brad," diye fısıldadı Wilhelm, dudaklarında acımasız bir gülümseme belirirken. "Tıpkı Jeremy gibi, sen de acı içinde kıvranacaksın."

Wilhelm, Brad’in karnına gümüş bir kazık sapladı ve derinlemesine soktu. Brad’in yüzündeki acı ifadesi, çaresizlikle karıştı. Ardından Wilhelm, tırnaklarıyla Brad’in damarlarını çizdi, kasıtlı olarak yavaşça onu bitiriyordu. Her bir çizik, Brad’in bedenindeki son enerjiyi de söküp alıyordu. Adelia bu sahneyi izlerken, içindeki korku ve tiksinme birbiriyle savaş halindeydi.

Adelia’nın bilincinin yavaş yavaş yerine gelmesiyle, Wilhelm onu fark etti. "Doğru, asıl hedefim sensin," dedi, gözleri şeytani bir parıltıyla parıldıyordu. Brad’in bedenine sapladığı kazığı çekip çıkardı ve göğsüne son kez sapladı.

Ardından yavaşça Adelia’ya yöneldi. Adelia, kaçma çabasına girişti ama Wilhelm ona hızla ulaşıp, onu bir kez daha duvara çarptırdı. Wilhelm Adelia ile kedinin fareyle oynaması gibi oynarken kulağına uslu durmasını fısıldadı. Bu bir telkindi ama artık telkinler Adelia da işlevsizdi. Tyler’ın Adelia’ya ilk lütfu bu olmuştu. İkincisi de Wilhelm’i kolayca iyileştirip acılarından sıyıran panzehir!

Adelia kazığı saklamış olduğu ceket cebinden aldı ve Wilhelm’in kalbinin ortasına sapladı. Kazık Wilhelm de etkisiz kalsa da yine de Adelia’ya bir kaçma fırsatı doğmuştu. Sadece birkaç saniye kadar!

‘’Ah artık sende işe yaramadığını unutmuşum.’’ Diyerek peşinde düştü Wilhelm Adelia’nın telkini kastederken.

Adelia küçük bir tökezleme ile yere düştüğünde Wilhelm zevkle, ağır ağır gitti yanına. Kalbindeki kazığı kalbinden çekip son acı mahiyetinde Brad’in kalbine son kez fırlattığında Adelia’ya döndü. Gözlerinde artık eğlencenin kırıntısı dahi yokken tek istediği gözlerinden de anlaşıldığı gibi Adelia’yı öldürmekti. Zevkini çıkara çıkara ve korkusunun tadını ala ala!

Adelia yerde çaresizce sürüklenirken, Wilhelm’in tırnakları bacağına saplandı. Acıdan inleyen Adelia, kaçma çabalarının nafile olduğunu biliyordu.

Wilhelm sırıttı ve bir adım daha ileri atıldı.

‘’Ups! Kazık bir de kurtboğanlıydı biliyor musun!?’’

Adelia’nın tek tek çıkış yolları kapanırken Wilhelm sözlerini sürdürdü ve Adelia’yı baldırından doğru tırnaklarını geçirerek kendine doğru sürükledi.

"Eskiden direk öldürürdüm. Şimdiyse büyüdüm, işkence eder oldum," dedi soğukkanlılıkla. "Seni ise eski günlerin hatırına direk öldüreceğim merak etme. Artık bunu istiyorum, ölmeni!"

Loading...
0%