Yeni Üyelik
51.
Bölüm
@selinayeda_x

 

 

Yeni bölüm için desteklerinizi bekliyorum, eğer belli bir oy ve yorumu geçmezse bölüm yeni bölüm yarın gelemeyecektir maalesef.

Umarım sıkılmadan okursunuz ve yorumlarınız bol olur <3

 

 

 

DÖNÜŞÜM

 

 

Soğuk kasvetli sokakta, bir sokak lambasının altında…

Tam Wilhelm elini Adelia’nın göğsüne saplayacakken, birden Thomas ortaya çıktı. Kurt misali atıldı ve Wilhelm’e engel oldu. İki ölümcül rakip, o an karanlığın içinde boğuşmaya başladı. Pençeler ve yumruklar havada uçuşurken, tozlar ve yapraklar etrafa saçılıyordu. Thomas’ın her hamlesi, Wilhelm’in karanlık gücüne karşı durmaya çalışıyordu.

Wilhelm’in planı kusursuz işliyordu. Brad, o korkunç saldırıdan sağ çıkmayı başaramasa da ölümünün ardından dahi onun üzerinde karanlık bir dönüşüm başlamıştı. Melez, Brad’i kurtarmak için kanını verdiğinde tek amacı dostunu hayatta tutmaktı. Ancak kimse Wilhelm’in Brad’in damarlarına kurtboğan zehri bıraktığını bilmiyordu. Kurtboğan, Brad’in bedenini içten içe tüketirken Melez’in kanı onun bedenine güç ve yaşam katmıştı. Ancak bu güç, ölümle birleşen karanlık bir dönüşümün kıvılcımını ateşledi.

Brad’in bedeninde kurtboğanla birlikte dolaşan Melez kanı, önce iyileştirici etkisini göstermişti. Yaralar kapanıyor, nefesi düzeliyor ve hayata geri dönüyor gibiydi. Ancak bu, geçici bir yanılsamaydı. İyileşmenin hemen ardından Brad’in gözleri karararak derin bir soğuklukla kaplandı. Melez'in kanı, ona hayat verirken aynı zamanda bir lanet de getirmişti. Brad’in bedeni, kısa bir süre sonra yeniden titremeye ve soğumaya başladı. Kurtboğan zehri hala damarlarındaydı ve Melez kanının iyileştirici etkisi bu zehrin onu öldürmesini durduramıyordu.

Brad, gözlerinin önünde, adım adım ölüme yaklaştı. Son nefesini verirken bedeni garip bir şekilde kıvrıldı ve sonra tamamen hareketsiz kaldı. Herkes onun öldüğünü düşündü, ancak gerçek ölüm bu değildi. Melez kanı, Brad’in bedenine nüfuz etmeye ve onu yeniden şekillendirmeye başlamıştı. Brad, fiziksel olarak ölüydü; ama ruhu ve bedeni arasında yeni bir bağ kuruluyordu. Bu bağ, onu yeniden hayata döndüren, ama artık ne insan ne kurt ne de tam bir vampir olan bir varlığa dönüştüren lanetli bir köprüydü.

Dönüşümün belirtileri kısa sürede kendini gösterdi. Brad’in bedeni yeniden hareket etmeye başladı, ancak bu hareketler doğal değildi. Kasları geriliyor, derisi soğuyordu. Gözleri açıldığında, artık eski Brad değildi. Gözlerindeki anlık renk değişimleri Adelia’yı ürküttüğünde Tyler hızlı davranıp Adelia’yı Brad’in yanından uzaklaştırdı.

Brad, bir melez olarak yeniden doğmuştu. Bu, ne tam bir kurt adam ne de bir vampirdi. Bu, Melez’in kanıyla Wilhelm’in karanlık planlarının birleşiminden doğan bir varlıktı. Wilhelm, bu dönüşümü planlarken Brad’i sadece bir düşman olarak değil, aynı zamanda karanlık oyunlarının bir piyonu olarak görüyordu. Onu kurtarmak isteyen Melez, istemeden Wilhelm’in tuzağını tamamlamıştı.

Wilhelm bu iç savaşı gerçekleştirip zaman kazandığında diğerleri tıpkı Wilhelm’in planladığı gibi Brad ve dönüşümü ile uğraştı.

Melez Tyler ve Thomas bir köşede konuşup planı yürürlüğe soktuktan sonra Tyler Adelia’yı almış Thomas ise Brad’i bayıltarak sırtlamıştı. Kurt evinin yolunu tuttuklarında hepsinin aklındaki şey aynıydı.

Brad ve dönüşümü!

Brad’in ortama bırakabileceği büyük yıkım!

Bir saat on beş dakikalık yolu Tyler kırk beş dakika içinde tamamladığında arabayı evin önünde park edip Adelia’ya döndü. Başı camdan taraf doğru düşmüş bir şekilde sakince uyuyordu, tıpkı baygın Brad gibiydi o an, bayılmış gibi…

Tyler arabadan inip Adelia’nın kapısını açtığında Thomas’a döndü.

‘’Geleceğim yanınıza. Halledin aşağısını!’’ Thomas Tyler’ı onaylayıp Brad’i sırtladığı gibi eve girdiğinde arkasından Tyler Adelia’yı kucaklayarak odasına çıkardı. Pansuman çantası ile yarasına pansuman yaptıktan sonra odanın kapısı tıklatılmış içeriye de Lilith girmişti.

‘’Thomas konuşmak için çağırıyor.’’ Dediğinde Tyler onu onayladı ve Adelia’yı gösterdi.

‘’Sen ilgilen.’’ Lilith onu onayladığında içeri girdi, Tyler da dışarı çıkmıştı. Lilith Adelia’nın üstünü değiştirip onu güzelce yatağa yerleştirdikten sonra perdeleri çekip ışığı kapattı.

Brad’in dönüşümü sancılı bir süreçle devam etti.

 

İlk gün boyunca, Brad baygın halde hareketsiz yattı. Bedeni, içindeki zehirle savaşırken yeniden şekilleniyor, ama bu savaş bir türlü sona ermiyordu. İkinci günün sabahında, odadaki sessizlik, ani bir titreme ve acı dolu inlemelerle bozuldu.

Brad gözlerini açtığında, yüzünde derin bir solgunluk vardı. Göz bebekleri kararmış, damarları belirginleşmişti. Yatakta doğrulmaya çalışırken kaslarının kontrolünü kaybetti. Titremeler tüm vücudunu sardı; sanki içinden fışkıran bir güç onu parçalara ayıracakmış gibi bir acıyla kıvranıyordu. Yerde debelenmeye başladı, sanki etrafındaki her şeye tutunarak hayatta kalmaya çalışıyordu. Ancak bu çırpınışlar, onu sadece daha fazla acıya sürüklüyordu. Nefesi düzensizdi; göğsü bir ileri bir geri şiddetle inip kalkıyordu.

Artık kan içip dönüşümün ikinci aşamasına geçme vaktiydi. Tyler önce kendi damarını ısırıp kanından biraz Brad’e verdi. Ardından insan kanı içirmeleri gerekiyorlardı Brad’e. Lilith ve Thomas kollarından tutarken Elliot ve Lucas da bacaklarından tutmuşlardı Brad’in. Tyler kan torbasının tıpasını açtıktan sonra Maya’ya döndü. Maya Brad’in yüzünü sabitleyip ağzını açtırdığında melez ikinci melezi yüceltmek adına paketlenmiş insan kanından birkaç damlasını Brad’i dönüştürmeye, dönüşümün ikinci aşamasına Brad’i geçirmek için harcadı.

Melez kanının yanına kanın yoğunluğu da karıştığında Brad’in dönüşümü hız kesmeden devam etmişti.

Brad birden bire durdu. Onun duruşu ile vücudundaki eller çekilmişti.

Hepsi geriye doğru uzaklaştığında alan Brad’e kaldı.

Brad derin bir hırıltıyla soluğunu tuttu. Bu sefer tamamen kontrolsüz bir biçimde öfkeyle yere düştü. Bedeni titrerken ağzından köpükler gelmeye başladı. Brad’in kurt adam tarafı içindeki küçük vampire yoğun bir tepki gösterirken elleri yumruk şeklinde sıkı sıkıya kapalıydı.

İçindeki güçle dışarıya vurmak isteyen bir karanlık, onu deliliğe sürüklüyordu. Gözleri kısık bir hırıltıyla kapandı ve baygın düştü. Bütün bu çılgınlık sadece birkaç dakika sürse de, ona sonsuz bir işkence gibi gelmişti.

Dönüşümün üçüncü gününde, Brad gözlerini tekrardan açtığında vücudundaki acı yeniden alevlenmişti. Ancak bu sefer daha farklı bir şey vardı.

İçindeki her hücre kan arıyordu. Gözleri odadaki her şeyi bulanık görüyordu. Dişlerini sıktı, pençelerini yere geçirerek doğrulmaya çalıştı. Ancak o an midesinden gelen derin bir sancı bütün kontrolünü kaybetmesine neden oldu. Brad, nefes nefese yerde kıvranırken ağzından kanlar fışkırmaya başladı. Bu kan, içindeki tüm zehri dışarı atmaya çalışıyordu. Yerde kan birikintileri oluşurken, Brad’in titreyen bedeni bir ileri bir geri kıvrıldı.

Zihni bulanıktı; ne acının ne de kustuğu kanın ne anlama geldiğini anlamıyordu. Tek bir şeyi biliyordu: İçinde bir savaş vardı ve bu savaşı kazanmak için bedeni sınırlarını zorluyordu. Sonunda Brad’in kusmaları kesildi, ancak bedenindeki titremeler durmadı. Gözleri bir an için karardı ve son bir acı dolu inlemeyle yeniden bilincini kaybetti. Dönüşüm devam ediyordu; ancak bu işkence, onu neye dönüştürecekti, kimse bilmiyordu.

Tüm bu kusmalar Thomas ve Tyler’ı bahçeye sürüklerken başında Lilith ve Maya kalmıştı.

Lucas üst katta iken Elliot aldığı emir doğrultusunda yeni kan torbaları getirmek üzere kurt evinden ayrılmıştı.

Brad’in baygınlığı sadece dakikalar sürmüşken baygınlığından sadece dakikalar sonra çok güçlü bir şekilde dönüşümü yeni tamamlanmış bir melez olarak uyanmıştı.

Önünde gördüğü ilk kişi olan Maya’yı duvara vurduğunda tek ihtiyacı kandı. Masanın üstünde duran kan paketini saniyesinde yok ettiğinde bu ana yetmedi.

İki üst kattan gelen yoğun kan akışı, atar damar atımı tüm dikkatini çekmişken ilerledi. Lilith ardından bakakalmışken Maya’ya koştu.

Maya kendinden olduğunu belli ederken Lilith üst kata çıktı.

‘’Durdurun şunu!’’ Sesi duyan Lucas Brad’in önüne fırladığında Brad’i yavaşlatması sadece bir saniye sürdü.

Brad üstüne atlamış Lucas’ı yakasından tutup fırlattığı gibi Lucas camdan savrulup bahçeye uçmuştu.

Brad daha da vakit kaybetmedi.

İki üst katın, evin ortanca katının, yolunu tuttu.

Tek bir istediği vardı, kan!

Tek istediği şey Adelia idi!

Tek istediği Adelia’nın kanını sonuna kadar sömürmek!

Ama buna evdeki kimseler izin vermemişti. Lilith onu etkisiz hale getirecek son hamleyi yaptığında Adelia da diğerleri de huzuru bulmuştu.

Brad artık tamamen dönüşümünü tamamlamış bir melezdi ama bu yeterli değildi. Şimdi Brad’e buna karşı çıkmayı, bunu kontrol etmeyi öğretmeliydiler.

Lilith’in sunduğu melez zehri olan mine çiçeği ve kurtboğan karşımı herkes tarafından kabul gördüğünde mine çiçeği ve kurtboğan ile gerilmiş urgan Brad’i bodrum kata bağladı.

Brad gücünü gün gün tüketirken Tyler elinden geldiği kadar onu kontrol konusunda eğitiyordu.

Brad’in haline içten içe Adelia kendisini suçlarken asıl suç tam olarak Tyler’daydı. Fevri bir hareketle kanını Adelia dediği an içirmeseydi, Brad için belki dönüşme yerine başka bir umut doğardı. Ama bu yol da imkansıza çıkma ihtimali yüksek yollardan bir diğeriydi. Çünkü damarlarında gezen kurtboğan tek bir damarla sınırlı değildi. Aksine kurtboğan işkence olsun diye çizmiş gibi gösterdiği Wilhelm’in çizdiği damarlarda gezinmekteydi.

Ve aynı şekilde Adelia’da da kurtboğan vardı. Ama bu kurtboğan yirmi dört saat içinde çoktan vücuttan atılmıştı.

On Üç Nisan Perşembe balosuna beş gün kalmış iken Tyler Adelia’nın odasındaydı. Brad’in kana susarken kendini kontrol etme düzeyini ölçmek için gerçek bir sıcak kana, hala atan bir şah damara ihtiyacı vardı. Tyler Adelia’yı bütün onaylayıcı bakışlar ile kullanmak istediğinde Adelia’nın gözlerinde korku belirdi ama o korkunun içinde güven kırıntıları da varlığını sürdürmekteydi.

Adelia koşulsuz şartsız Tyler’a güvenebilirdi. O yüzden onu onayladı.

Daha sonrasında sadece saniyeler içinde bodrum kapısının önündeydiler. Brad ve susuzluğunu test ederken.

Tyler, günlerdir Brad üzerinde büyük bir baskı kuruyordu. Dönüşümü tam anlamıyla kontrol altına alması için her türlü zorlu denemeye tabi tutulmuştu. Brad’in bakışlarındaki karanlık, eski haline kıyasla daha soğuk ve uzak bir hâl almıştı. Melez bir varlık olarak içindeki vahşeti bastırmayı öğrenmek zorundaydı; yoksa sadece kendisi değil, çevresindekiler de büyük bir tehlike altında olacaktı. Tyler’ın katı eğitimleri sırasında zaman çabucak geçiyordu. Ama Brad’in de hızlıca öğrenmesi gereken şeyler vardı. Öz irade, yoğun irade denetimi ve irade kullanımı!

“Bugün sınav günü,” dedi Tyler, Brad’in karşısına otururken.

Brad pür dikkat onu dinlerken Tyler sözlerini sürdürdü.

‘’Kana toleransını, kendini ne kadar tutabildiğini artık ölçme zamanı!’’

Brad başını salladığında Tyler oturduğu yerden kalkarak Brad’in karşısına dikildi.

‘’Kendini başka bir şeye odaklayacak ve kanı asla düşünmeyeceksin. Kendini tutmaya çalışacaksın. Bırak içindeki kurt karşı çıksın! Bu seni kontrol konusunda güçlendirir.’’ Brad bir kez daha başıyla onayladığında Tyler’ın ciddi bakışları Brad’inkileri delip geçti.

‘’Adelia’yı şimdi getiriyorum ve ona nazik davranmanı istiyorum. Nazik olabilirsin değil mi!?’’ Brad olumluca kendisini onayladığında Tyler Adelia’nın odasının yolunu üç merdiveni art arda tırmanarak tutmuştu bile.

Kendimi bodrum kapısında bulduğumda kalp atışlarım hızlanıyordu. Tyler sıkıca elimi tuttu.

‘’Korkunu hissetmesine izin verme, seni hissedebiliyor şu an. Ve korkun sorun çıkarabilir.’’ Yutkunarak Tyler’a başımı olumluca salladığımda merdivenlerden aşağı bodruma doğru yavaşça indik. İçeride bizi Thomas, Lilith ve bağlı bir Brad karşılamışken rahatlamıştım. Burası gayet güvenliydi. ‘’Yine de bitişimden ayrılma.’’ Dedi Tyler. Sanki iç sesimi okurmuş gibi. Ona başımı sallayınca Thomas ve Lilith uzak köşelere çekilişlerdi.

Tyler beni bir adım sonra durdurduğunda Brad’e döndü.

‘’Nasıl hissediyorsun?’’ Brad’in gözleri üzerimdeyken ‘’Normal’’ diye homurdanmıştı.

O an Lilith araya girdi.

‘’O ipler varken istese de bir şey yapamaz ki!’’ dediğinde Thomas’ın sert bakışlarını hissetmişti üstünde.

‘’Ne yalan mı!?’’ Lilith göz devirirken Tyler ona döndü. ‘’Her şey sırayla.’’ Dedi ve bakışları bir kez daha Brad’ kaymıştı. İki adım daha ilerlediğimizde Tyler saçlarımı arkaya doğru topladı. Boynum daha da belirgin olurken Brad’in homurdanmaları ve iç çekişleri başlamıştı bile.

‘’Önce.’’ Dedi kıdemli melez Tyler. Ve ardından sözlerini sürdürdü. ‘’Başka bir şeye odaklan. Empati yeteneğini geliştir. Karşında Adelia var, vampirlere karşı kendini koruyabilsin diye eğittiğin ve Wilhelm saldırdığında onu koruduğun kişi! Onun yaşama hakkı olduğunu düşünerek eğiten sendin. Şimdi en ufak bir içgüdü ile ona saldıramazsın! Kendini odakla, kendini bunları söylemeye devam et. Nefes alıp ver! Kandan ziyade düşüncelerine yoğunlaş her gün daha da kontrollü hissedeceksin.’’

Brad’in olumluca baş sallamaları art arda gerçekleşirken kurt adam azı dişleriyle birleşmiş vampir dişleri de devreye girmişti.

Brad’in çenesi kasıldı. Onu izlerken, içindeki çatışmayı yüzünden okuyabiliyordum. Bir yanda açlık, bir yanda irade… İkisi arasında sıkışıp kalmış gibiydi.

Kalbim hızlandı. Neler olacağını biliyordum. Tyler, Brad’i sınayacak ve bana karşı ne kadar kontrol sahibi olduğunu test edecekti. Bu tehlikeli bir oyundu. Ama bu oyunun bir parçası olmam gerektiğini de biliyordum. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi Brad’e diktim. Gözlerinde karanlıkla dolu bir derinlik vardı. İçindeki yaratığın ne kadar güçlü olduğunu gözlerinden okuyabiliyordum.

“Hazır mısın, Brad?” diye sordu Tyler, soğukkanlı bir sesle.

Brad başını yavaşça salladı, ama bakışları tamamen bana odaklanmıştı. İçinde bir savaşın koptuğunu hissedebiliyordum. Yüzündeki sert ifade değişmedi, ama gözlerinde bir titreme vardı. Tyler adım adım geri çekildi.

Beni Brad ile baş başa bırakırken elimin elinden kurtulup çözülmesi ile arkama döndüm. Hani bitişinde kalmalıydım? Bunu az önce sen söylemiştin bana!

‘’Çözün.’’ Dedi Tyler sonrasında keskin bir ifade ile.

Lilith bu anı beklercesine eline aldığı kesici alet ile urganı tek hamlede Brad’den kurtardı.

Brad tamamen salıkken kendini direk duvar dibine atmıştı hızıyla, benden en uzağa. Nefes alışverişleri sıklaşırken kalbim onun nefes alıp verme hızıyla yarışıyordu.

‘’Hadi Adelia.’’ Dedi Tyler. Ona döndüğümde birkaç adım ilerlememi söylüyordu.

Çoktan Brad benden beslenebilirdi ama bunun yerine duvara kaçmayı tercih etmişti.

Başarıyordu. Ve ne kadar başarılı olabileceğini test etmek de bana düştü.

Giderek kendisine daha da yaklaştığımda duvar dibine öylece çöküp kalmıştı.

Yanına kadar gidip diz çöktüğümde hiçbir sorun kalmadı. Hala normaldi. Göz rengi turuncuya çalan bir sarımtıraklıkta iken dişleri ise hala meydandaydı.

Bana zarar vermemek için içindeki vampir canavarıyla yoğun bir savaş verse de başarmıştı. Her ne olsa da o da doğuştan kurt adamdı. Kontrol nasıl sağlanır biliyordu. Vampirlik onu yıldırmadı ve içindeki yarı vampiri, vampir tarafını durdurmayı; onu deaktif etmeyi başardı!

Gözleri gözlerimle buluştuğunda, içindeki açlığın ne kadar yoğun olduğunu fark ettim. Tyler onu azami miktarda beslemiş olmalıydı!

Brad bir an duraksadı. Nefesi hızlandı, göğsü şiddetle inip kalkıyordu. Gözleri tekrar bana döndü ama bu kez bakışlarında kararlı bir ifade vardı.

Derin bir nefes aldı, elleri titremeyi bıraktı. Gözlerini yavaşça benden uzaklaştırdı, sanki içindeki canavarı zorlukla zapt ediyormuş gibi.

“İyi iş, Brad,” dedi Tyler, memnuniyetini gizlemeyen bir tonla. “Kontrolünü bırakma. Adelia’ya değil, başka bir yere odaklan.”

Brad’in nefesi yavaş yavaş düzenli hâle gelmeye başladı. Gözlerinde açlığın yerini, irade alıyordu. İçinde ne kadar büyük bir savaş verdiğini anlayabiliyordum. Ama başarıyordu. Kendisini bana zarar vermekten alıkoyabiliyordu.

Brad, gözlerini tekrar bana çevirdiğinde, bakışlarındaki soğukluk azalmıştı. “Sana zarar vermemek için elimden geleni yapıyorum, Adelia,” dedi kısık bir sesle. Sesi titremiyordu, ama içten içe ne kadar zorlandığını hissedebiliyordum.

“Bunu başardın, Brad,” dedim yumuşakça. “Kontrol sende, ve bu hiç kolay bir şey değil.” Brad içtenlikle gülümsediğinde tereddütsüzce ona sarılmıştım, destek olmak için.

O an arkamda çeşit çeşit rüzgar hissettim. Hepsi -Thomas, Lilith ve Tyler- yanımıza kadar geldi. Brad’e sarıldığımda Brad’in şah damarıma çok yakın oluşu nedeniyle bana saldıracağını düşünmüştü hepsi. Ama bu hiç gerçekleşmedi. Brad’den ayrıldığımda Tyler araya girip kan torbasını Brad’e uzattı. ‘’İyi işti.’’ Brad usulca kan torbasından kan içerken Tyler elimden tutup beni odanın ortasına çekti.

‘’Bakalım bir kez kanın tadını aldığında durabilecek misin?’’

Brad kan torbasını tükettiğinde gözlerindeki yoğun turunculukla bana döndü, bir melezin açlığı!

Bir adım gerilemek istesem de sırtım ardımda duran Tyler’a çarptı.

‘’Gel de al küçük oğlan!’’ diye bağırdığında korkudan iyice sindim Tyler’a. O beni Brad’in önüne atmış olmasına rağmen!

Brad boş kan torbasını bir tarafa atmış hırlayarak önümde durduğunda ellerinden çıkmış pençeler ellerini yumruk yaptığında kendini tırnaklamaya başlamıştı. Brad önümde inleyerek diz çöktüğünde Brad’in sonraki hamlesi saçlarını çekmek oldu. Diğer hamlesi de duvarları yumruklayarak sakinleşmek. Artık kendini kontrol sahibi hissederken Tyler kulağıma yaklaşıp usulca fısıldadı.

‘’Özür dilerim.’’

Ne!?

 

 

Loading...
0%