Yeni Üyelik
55.
Bölüm
@selinayeda_x

DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ

Thomas’ın gözleri, elbiseyi dikkatle izlerken yumuşak bir şekilde parlıyordu. “Üzerindeki o yumurtalı harcı temizlemek için biraz geç kalmış olabilirim ama umarım bu elbise, özrümü kabul etmen için iyi bir adım olur,” dedi. Sesinde samimiyet gözler önündeyken sırıtmıştım.

Elbiseyi elime alırken, Thomas’ın bu düşünceli hediyesinin ne kadar anlamlı olduğunu fark ettim. Elbisenin her bir detayı, Thomas’ın bu özrü ne kadar ciddiye aldığını ve aynı zamanda bana değer verdiğini gösteriyordu. Koyu mavi rengi ve dantel detayları, hem şık hem de zarif bir izlenim bırakıyordu.

Gözlerimi elbiseden ayırmadan Thomas’a baktım. “Teşekkür ederim, Thomas. Bu gerçekten çok güzel bir elbise. Yani, bu özür ve hediye… Çok anlamlı,” dedim, sesim hafif titriyordu.

Thomas, başını hafifçe eğdi ve dudakları arasında bir gülümseme belirdi. “Gerçekten üzgünüm, Adelia. Umarım bu elbise, geçmişin izlerini biraz olsun siler ve sana bu küçük özrü ifade edebilir.”

Thomas’ın bu içten özrü ve düşünceli hediyesi, benim için çok şey ifade ediyordu. Ve anlamıştım ki sadece üzerime sıçrattığı yumurtalı harcın değil aynı zamanda da yaşananların genel bir özrü içermekteydi, Brad ile yaşanan o tatsız olayların ...

Bu lacivert güzelle güzeli dantel detaylı özel işlemeli ince kesim elbiseyi nazikçe katlayarak kutunun içine geri koyduğumda Thomas’a bu nazik jesti için teşekkür ettim ve içimde derin bir minnettarlık duygusuyla dolu olarak kutunun kapağını kapattım.

Elbise, sadece bir kıyafet değil, aynı zamanda güzel bir özür, harika bir destek olmuştu benim için.

Thomas’ın düşünceli yaklaşımı, bu olayın ötesinde derin bir anlama sahipti ve bu yüzden elbise, sadece dış görünüşüyle değil, içsel anlamıyla da benim açımdan çok değerliydi.

...

"Ne ara aldın bunu?" Omuz silkerek gülümsediğinde yatağın üzerine yanıma oturmuştu.

"Önemi yok, beğenmen önemli; beğendin mi?" Gülümsemiştim. Ardından kendisine sıkıca sarıldım.

"Bayıldım teşekkür ederim. Şu anlarda o kadar iyi hissettirdi ki beni, iyi ki varsın." Elleri sırtımı kavradığında ellerim boynuna gömülmüştü. Ardından saniyelik bir şekilde hemen benden ayrıldı.

Şaşırmıştım.

"Yarana bir şey olmasın. Canını yakmayayım durduk yere." Dediğinde kendisinde ufakça bir tebessüm ettim. Sonrasında Thomas yataktan ayaklanıp kalkmış ve bir kez daha bana dönmüştü.

"Ee hadi yemeğe!"

Yemek diyorsun ve beni bir kez daha kalbimden vuruyorsun düşünceli adam!

Kutuyu gardıroba güzelce yerleştirip Thomas'ın ardından odamdan çıktım.

Merdivenleri yavaş yavaş inip yemek odasının yolunu tutmuştuk bu sefer. Herkesin olacağını anladığımda geniş odadan içeriye adım attık

Herkes farklı bir yerde oturmaktaydı. İçeri girer girme Brad ile bakışlarımız kesiştiğinde ben de dahil herkes gerilmişti .

Thomas "Sorun yok." Diyerek omzumu sıvazladığında kapı girişinden içeriye bir adım daha attım. Ardından boş olan sandalyelere baktım, hangi sandalye benim için daha güvenli olur diye düşünmekteydim. En sonunda o kararı verdiğimde masaya doğru ilerledim. Melez'in yanı, Tyler'ın yanı her daim boş olurdu ve oraya az önce ciddiyetle yerleştim.

...

Evdeki büyük yemek masası etrafında, sabah kahvaltısından sonra öğle yemeği için toplandığımızda, havada gerilim hissediliyordu.

Ben, Tyler, Thomas, Lilith ve diğerleri bir araya gelmişken, o günkü yaşadıklarımızı etkileri hala hissediliyordu.

Kurt adamlar özellikle dolunayın etkileriyle biraz gerilmiş görünüyordu.

Onların içindeki öfkenin izleri, yüzündeki belirgin çizgiler ve gözlerindeki derin bakışlarda saklıydı. Bir an, gerilimin neredeyse fiziksel bir ağırlık gibi havaya asıldığını hissettim.

Öğle yemeği sırasında, Tyler'ın huzursuzluğu, masanın etrafındaki atmosferi etkiliyordu. Özellikle Elliot, Maya ve Lucas’ın yemek masasından birer birer ayrılması dikkat çekiciydi. Önce Elliot, yavaşça kalkıp odanın diğer tarafına geçti. Onu takip eden Maya, ardından Lucas da masadan ayrıldı. Sanki bir şey onları huzursuz etmiş gibi görünüyordu, ama bu durumun tam olarak ne olduğunu anlayamadan, kendi içimdeki karmaşayı da geçiştirmeye çalıştım.

Masada Thomas, Lilith, Brad, Tyler ve ben kalmış iken hemen hemen herkesin gözlerindeki ifade aynıydı.

Ne olduğunu algılayamazken Thomas’ın bana bir kez daha hatırlatışıyla nihayet algılayabiliyor olmuştum.

Dolunay!

‘’Hepinizi derinden etkiliyor anlaşılan…’’ diye iç çektirdiğimde Tyler sırıtmıştı.

‘’Dolunay beni etkilemiyor. Melezliğin lütfu! Bir kere dönüşüyorsun. Kalan zamanlarda dönüşüm iradene kalmış bir şey. Ve Brad V2’miz ilk dolunayını dönüşümsüz geçirecek. Ama tabii dolunay etkisi diye bir şey var. Kendisi biraz aksi olabilir.’’

Brad ona göz devirirken bakışlarım Brad’e takılmıştı. Neyse ki şu an Tyler’ın yanı başında, dibi denecek kadar yakınındaydım. Gerçi… Bu daha tehlikeliydi! Brad öfkelenip atasına saldırınca arada ben kaynayacaktım.

O an, kapının dışından gelen ince bir sesle irkildim. Kapının çaldığını duyduğumda Lilith kapıya bakmak için gitmişti. Thomas da gelen misafirleri karşılamaya Lilith'in ardınca gittiğinde masada iki melezle baş başa kalmıştım.

Kapının ardındakilerini hisseden Tyler'ın yüzü düşerken ona döndüm. Kim veya kimlerin geldiğini feci halde merak ediyordum.

Aramızda bir sessizlik hâkimken bu sessizlik, Tyler’ın gerilimli haliyle birleşince daha da rahatsız edici hale gelmişti. Tyler’ın gözleri bir anlığına titredi ve öfkesi daha belirgin bir hal aldı.

İlk defa gerçek bir melezin öfkesini bu denli içimde, iliklerime kadar hissetmiştim.

Kapıdaki kişiler…

Önemli birileri olsa gerek…

Bu sırada Tyler ağzında bir şeyler gevelemişti.

‘’Bir bu eksikti!’’

‘’Gelenler kim?’’ diye sorduğumda ayağa fırladı.

‘’Gitmemiz için gelen misafirler!’’

Hiçbir şey anlamamışken Tyler beni dirseğimden tutup kaldırmıştı.

‘’Tyler!’’ Daha sonra saniyeler içinde kendimi üst katta buldum.

‘’Hadi acele et. Alacaklarını al gidiyoruz!’’

Ağzım şaşkınlıkla açılmışken hala hareketsiz durduğumu gören Tyler gardırop kapaklarını bir hışımda açarak çantamı almıştı. Kıyafetlerimi ışık hızında çantama yerleştirdiğinde masamda duran şeyleri sadece bir ıvır zıvırmış gibi masadan çantaya doğru sıyırdığında bana döndü.

‘’Bu kadar mı her şey?’’ Başımı ağır ağır aşağı yukarı salladığımda ‘’İç çamaşırı falan?’’ Başımı bir kez daha salladım. Onları ortalık yerde bırakacak değildim herhalde! Çantamın içindeydiler zaten.

‘’E gidelim o halde!’’ Tyler bana bir adımda geldiğinde daha kendisine nereye gideceğimizi bile soramadan kendimi arabanın yanında bulmuştum.

Tyler çantamı arka koltuğa bıraktığında bana işaret yaptı.

Arabayı kafasıyla işaret ederken ‘’Bin!’’ dedi, kendisi de şoför koltuğunun yerini alırken.

Arabaya kendisini ikiletmeden bindiğimde araba saniyeler içinde çalışmıştı.

‘’Gelenler kimdi söylesene!’’

Tyler arabayı ormanlık yoldan çıkarırken bana anlık bir bakış attı.

‘’Sürünün birkaç üyesi daha.’’ Sürü mü!?

Bu sürüden kasıt kaç kişiyi ele alıyordu!?

Doğru tabii beş kişiden sürü mü olurdu zaten? Elbette devamı olması gerektiğini bilmem lazımdı!

Araba ormanlık alandan çıktığında otoyola saptı. Aslında kurt evinden uzaklaşarak en doğru kararı vermiştik.

Dolunayda dönüşen kurt adamlar varken orada benim can güvenliğim yoktu.

Araba şehir içindeki evinin önünde durduğunda araçtan indik. Kurt adamsız sessiz bir gece…

Ah daha ne isteyebilirdim ki?..

Sessizlik ve huzur!

Artık konuşma metnine güzelce odaklanabilirdim tabii karnım bir kez daha guruldamasaydı.

Oh masada bir şey yiyememiştim ki!

‘’Aç mısın sen?’’ Kendisi şaşkınlıkla bana dönmüştü.

‘’Ne bekliyordun ki? Masaya oturduğum gibi kavga çıktı ağzıma sizi izliyorum diye bir lokma bile atamadım!’’

Sözlerime gülmüştü. Ama bu beni sadece sinir etti o da aç olduğumdandı.

‘’Tamam çatma kaşlarını. Saniyelerimi alır yemek yapması!’’ dediğinde rahatlamıştım. Melez mutfağa gittiğinde kendimi salona attım sonra dakikalar içinde yemek kokusu yükselmişti mutfaktan.

‘’Benden hızlısını bulamazsın!’’ diyerek yanıma geldiğinde kaşlarımı daha da çattım.

‘’Yumurta mı!?’’

‘’Ne yapabilirdim ki, bedenimde doğuştan gelme bir motor olsa bile ocağın ateşini ayarlayamıyorum. En yüksek ayarda bile herhangi bir yemek bir dakika içinde pişmez ki.’’

Gözlerimi devirdim tabağı alıp ayaklarımı bağdaş kurdum ve yemeye koyuldum.

Her zamanki gibi haklıydı tabii.

Karnımı doyurduktan sonra son rötuşlar için bir kez daha odama çekildim artık konuşma metnini bitirme zamanıydı. Yarın ise bir alışverişe çıkmam lazımdı çünkü benim bir balo elbisem yoktu!

‘’Sevgili Konuklar…’’ diyerek başlamayı tercih etmiştim.

Bitiriş cümlem de hazırdı.

‘’Teşekkür eder sevgiler ve saygılar dilerim.’’

Giriş ve sonuç hazır iken bana geriye sadece bir gelişme bulmak kalıyordu. Bu da büyük bir sorun değildi, kısa süre içerisinde onu da halletmiştim.

‘’ İki yıl önce, benim için de böyle bir dönemin başlangıcıydı. O günlerde her şey karanlıktı; umut, sevgi ve güven gibi duygular yerini derin bir kedere ve belirsizliğe bırakmıştı.’’

BALO ALIŞVERİŞİ

 

Yeni bir gün aslında baloyla öyle aramda kalmış son gündü. 12 Nisan Çarşamba benim balodan önceki son günümdü.

Ve bugün nasıl geçeceği çok aşikardı. Önce balo hazırlıkları olacaktı. Yine balo hazırlıkları sonrasında gene balo hazırlıkları...

Tüm günüm sadece balo hazırlığı ile geçecekti.

Yani en azından benim düşüncelerim bu yöndeydi ama her zaman düşündüğüm şeyler olmuyordu. Ve hatta genelde her zaman düşüncelerimin tersi gerçekleşirdi.

Bugün de o günlerden bir tanesi olarak tarihte yerini aldı.

Her ne kadar çok Thomas’ın hediye etmiş olduğu elbiseyi giymek istesem de…

Balo kurallarıydı işte ne yaparsın?

Ama o balo kurallarını bir nebze de olsun çiğneyecektim! Çiğnemeye hazırdım.

Gün, içimi kaplayan yoğun bir heyecan ve biraz da endişeyle başlamıştı.

Kendime uygun, bedenime uygun, görünüşüme uygun, boyu uygun, uzunluğu uygun ve de vücuduma uygun bir elbise bulması zor olacaktı.

En zoru da bu elbisenin siyah olabilmesiydi!

Siyah simli elbiseler ararken, Tyler'ın benimle birlikte olması beni güvende tüten şey olmuştu. Sabah kahvaltıdan hemen sonra çıktığımızda alışverişe yoğun araştırmalar da başlamıştı.

Sabah güneşinin ışıkları, şehre hafif bir parıltı katıyordu, ancak ben ve Tyler için bu alışveriş, sadece bir prosedür olarak hissettirmişti.

Butiğin kapısından içeri adımımızı attığımızda, Tyler bana nazikçe gülümsedi ve “Bugün kendine en iyi görünmeni sağlayacağım prenses!’’ dedi. Sırıtmıştım. Melez’in zevklerine hayrandım zaten. Ups yine mi Melez demişti?

Tyler diyecektim!

Melez Tyler…

İç mekan, yumuşak ışıklarla aydınlatılmıştı ve her şey düzenli bir şekilde sergilenmişti. Renk paleti zarif bir şekilde dizilmiş ve tüm odanın havasına şıklık katmıştı.

Tyler ile butiğin esrarengiz köşelerindeki elbiseleri bulmak için arayışa çıkarken görevliler bizi koltuklara oturttu. Elbiselerin gelmesini beklerken bir yandan da sohbet etmiştik. Tyler’ın zevkini merak ediyordum. Bakalım bana siyah bir elbise seçtiğinde bu üstümde ne denli duracak ve ben o elbiseyi ne denli sergileyecektim? Göreceğiz!

Elbiseler siyah, bordo, lacivert, kırmızı, mürdüm ve fuşya… Sıra sıra önümüzden geçerken önce açık renkliler elendi. Hepsi birbirinden uzun elbiselerken çok da kabarık etek istemediğimi fark ettim. Her şeyin de bir sınırı vardı yani!

Kabarık elbiseler de elendiğinde önümde beş çeşit elbise durdu.

Beni afet gibi gösterecek bordo uzun yırtmaçlı bir elbise.

Benim üstümde normal bir elbise ve normal bir elbisenin zarifliği kadar zarif duracak aynı tür lacivert başka bir elbise.

Beni tamamen yasta gösterecek göğüs dekolteli uzun siyah, belinde altın işlemesi bulunan bir elbise. Ki tek süsü de o bel detayıydı.

Bir diğer elbisemiz ise iki renkliydi.

Eteği uzun üstü simli beyaz halter yakalı ve altı ise lacivert düz renk bir etek.

Sonuncu elbise de gösterildiğinde gözlerim o elbiseye takılmıştı.

Yırtmaçlı, siyah ve de simli.

Hem yasta hem de ışıltılar üstünde!

Gözlerim hemen siyah simli elbiseye takıldı. Bu elbise, zarif bir şekilde parlayan kumaşıyla dikkat çekiyordu. Satış danışmanı, elbiseyi dikkatlice getirdiğinde diğer elbiseleri unutmuştum çoktan.

Tyler bacak bacak üstüne atmış iken elini ‘’Götürün.’’ Dercesne salladı. Ve ardından konuştu.

‘’Lacivert ve bordoyu götürün.’’ Ve kalan üçü arasında bir seçim yapılacaktı.

Siyah altın işlemeli.

Beyaz-lacivert.

Ve siyah simli!

Önü tül detaylı, v yaka, uzun bir yırtmacı bulunan simli bir elbise ne kadar güzel olabilirse o kadar güzel bir şekilde ışıl ışıl parlamaktaydı.

İçinde kendimi çoktan süzülürken hissettiğimde Tyler bakışlarımı fark etmişçesine tekrardan elini salladı.

‘’Siyahlara bakacağız!’’

Satış danışmanları bir bir elbiseleri götürdüğünde kalan iki siyah elbise ile iki satış danışmanı kalmıştı.

‘’Beni takip edin efendim, bir deneyelim.’’

Başımı görevli kadına salladığımda çantamı Tyler’a bıraktığım gibi kabinin yolunu tutmuştum.

İlk önce hangisini denemek istediğim belli olsa da… Yine de altın sarı işlemeli olana öncelik verdim.

Aslında bu da güzel duruyordu.

Sadece simli elbise üstüme oturmazsa alabileceğim bir yedek plan olarak kalabilirdi.

Kabinde dikkatle kendimi incelerken kulpu çekip kapıyı açtım.

Kabinden çıktığımda bakışları anında beni bulmuştu. Ardından kaşları hızlıca havalandı. ‘’Değiştir şunu!’’ dercesine.

Başımla Tyler’ı onaylayıp tam önüne dikildiğimde yine de dönüp ardından da reveransımı yapmadan edememiştim kralıma karşı.

Kendisi tam karşımda bacak bacak üstüne atmış bir şekilde otururken bir eli de koltuk arkasındaydı. Bana sırıttığında ona karşılık vererek güldüm. Ardındansa bir kere daha kabinin yolunu tutmuştum. Bu elbiseyi çıkarıp en merak ettiğim favori elbisemi denemek üzere işe koyulmuştum.

Deneme sırasında, elbisenin simli kumaşı vücuduma adeta bir parıltı katmıştı. Aynadaki yansıma, “Bu senin için mükemmel bir seçim,” diyerek fısıldarken kendi kendimi içten bir şekilde onayladığı bir görünüm sunmuştu.

Elbisenin dar kesimi ve zarif simleri, her hareketimde ışıldıyordu.

Aynada uzunca bir süre kendime bakma seansım bittiğinde bir kez daha kapı kilidini açarak dışarı çıkmıştım.

Tyler, elbiseyi üzerimde görmenin verdiği memnuniyeti yüzünde açıkça yansıtıyordu.

Beni tam karşısında gördüğünde gözleri baştan uca elbiseyi ardındansa bir bütün olarak doğruca beni süzmüştü. Bakışlarından elbisenin mükemmel bir seçim olduğunu anlasam da yine de sormadan edemedim.

“Ne düşünüyorsun?” diye sorduğumda Tyler yutkunarak güldü.

‘’Pek bir söze gerek yok gibi.’’ Dediğinde sırıtmıştım.

Ardındansa o bana sordu.

‘’Peki ya sen ne düşünüyorsun?’’ Omuz silktim. Sonrada eteklerimin ucundan tutup bir tur döndüm.

“Bilmiyorum, ama kendimi gerçekten iyi hissediyorum,” dedim.

Ama tabii denemeden bilemezdik değil mi?

Birkaç adımla Tyler’a yaklaştım.

‘’Ama yine de… Bir dans lütfederseniz, daha emin olabilirim gibi duruyor.“ Sözlerim kendisini anında sırıtmaya sürüklediğinde koltuktaki keyfini bozarak karşımda dikilmişti. Sonrasında ise bir eli belimi sararken öbür eli elimi omuz hizalarımız tarafınca tuttu.

Butiğin ortasında deliler gibi dönü dans ederken elbisenin ne kadar rahat ve eteğine basmanın da bir o kadar ne kadar imkansız olduğunu keşfettiğimde kabul ettim, kabul etmeliyim ki bu elbise fazlasıyla süperdi!

Tyler ile birbirimizden ayrıldığımızda başını salladı, başımı salladım.

Ve karar belliydi.

‘’Alıyoruz!’’

Alıyoruz dedik aynı anda.

İkimizin de suratında memnun bir ifade belirdiğinde kasanın yolunu tutmuştuk.

Kasanın yanında aksesuar fark ettiğimde bakışlarım onlara takılmıştı.

Aksesuarları incelerken Tyler da yanıma gelmişti.

Aksesuar seçimleri sırasında, Tyler yanımda durarak her bir seçeneği dikkatle inceledi. Siyah simli elbisenin yanında, ince bir gümüş kolye ve zarif topuklu ayakkabılar önermişti. Elbiseye uygun bu detaylar, geceyi daha da özel hale getirecek gibi görünüyordu.

Gümüş, beyaza çalan parlayan göğse kanar inen bir kolye, statement necklace.

Kolyenin tasarımı oldukça zarif ve gösterişli. Parlak taşlar, bir araya gelerek göz alıcı bir desende düzenlenmiş. Taşların her biri ışıltılı ve keskin hatlara sahip, ışığı farklı açılardan yakalayarak parlıyor. Kolyenin yapısı, genişleyen bir şekil oluşturuyor; merkezden yanlara doğru açılarak daha büyük bir alan kaplıyor. Her bir taş, diğerine özenle bağlanmış ve zarif bir örgü oluşturuyordu.

Kolyenin genel duruşu, omuzlara doğru genişleyen, ancak boyun kısmını sıkıca saran bir yapı sunuyor. Parçalar arasındaki bağlantılar, narin bir işçilikle oluşturulmuş ve taşların birbirine olan uyumu göz kamaştırıyordu.

Işıltısı, özellikle loş bir ortamda dikkat çekici bir parıltı yaratabilir; bu da balo gibi özel bir etkinlikte tam anlamıyla ihtişamı yansıtacak bir aksesuar olduğunu besbelli bir şekilde kanıtlıyordu adeta.

Sanırım bu kolye… Zarif duruşuma zarif bir zarafet katacak o parçaydı!

Sonunda alışverişimizi aldığım siyah parlak deri yaklaşık olarak on santim bir topuklu ile elbisenin ihtişamını dengeleyecek bir ayakkabıyı sonunda tasarım ayakkabılar satan bir yerde bulduğumuzda tamamlanmıştı.

Ayakkabının zarif hatları ve ince detayları, elbisenin uzun ve dökümlü yapısına sofistike bir hava katarken, ayağı sıkıca kavrayarak rahat bir kullanım sağlıyordu.

Aldıklarımızı güçlü kolların taşıması beraberinde son durağımızdan da çıktığımızda Tyler’a döndüm.

Güneş, şehrin üzerinden yükselirken, siyah simli elbisemle birlikte, içimde bir tatmin ve mutluluk hissi vardı. Tyler’ın desteği ve bu özel alışveriş, balo için hazır olma yolunda önemli bir adım atmamı sağlamıştı.

O gece, elbisemin parlaklığı kadar, Tyler’ın yanımda olması da bu anı daha da özel kılacaktı. Bu alışverişin, sadece bir kıyafet seçimi değil, aynı zamanda bir anlam taşıdığını biliyordum.

Tyler ile arabaya binip ev yolunu tuttuğumuzda bir çağrı telefonuma düştü. Amansızca çaldırılıyorken telefon çağrısını cevapladım.

‘’Melez nerede!?’’ diye bir soruyla karşılaşmayı hiç beklemesem de olmuştu işte.

‘’Yanımda.’’ Diye söylendiğimde Thomas sadece onunla konuşuyordu.

‘’Evime gelmenizi rica edeceğim!’’

Tyler’ın göz devirmelerini fark ettiğimde araba ani bir u dönüşü yaptığında savrulmuştum.

‘’Hey!’’

Tyler omzumdan ittirip beni tekrar yerleştirdiğinde ‘’Kemerini takmayı tercih edebilirsin.’’ Dedi, ve bunu dediğinde araba giderek hızlandı. Ve hiç düşünmeden dediğini uygulamıştım.

Araba orman yoluna girdiğinde yol sadece yarım saat sürmüştü.

Ve eve vardığımızda bir özür borcu kendini belli etmişti.

Loading...
0%