Yeni Üyelik
74.
Bölüm

S4B1: Bir Yıldızın Son Parlaklığı

@selinayeda_x

 

BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI

 

Soğuk, ölümcül bir geceydi. Gökyüzü kara bulutlarla örtülmüş, rüzgar sanki yüzyılların yasını taşıyan bir ağıt gibi inliyordu. Balo malikanesinin önünde, karanlık bir bahçede; hayat ve ölüm arasındaki o ince çizgide, Adelia yere yığılmıştı. Gözleri, sönmeye yüz tutmuş bir yıldız gibi boşluğa bakıyordu. Etrafında kan kırmızısı izler vardı; acımasız bir savaşın izleri. Onu çevreleyenler arasında sessizlik hakimdi. Herkes, her şey bir an için durmuş gibiydi. Hayatın o kaçınılmaz sonu, herkesin yüreğine çökmüş karanlık bir gölge gibiydi.

Adelia’nın nefesi kesik kesikti, her çekişi daha da ağırlaşıyordu. Bedenindeki yaralar, direnişinin son izleriydi. "Hoşça kal…" diye fısıldadı. Ama sesi o kadar zayıftı ki, kelimeleri rüzgarın içinde kayboldu. Ellerini toprağa bastırdı ancak gücü tükenmişti. Onca savaşın, mücadelenin ardından böyle mi son bulacaktı her şey? Ailesini elinden alan On Üç Nisan gecesi şimdi kendisinin mi sonu olacaktı?

Adelia böyle düşündüğünde mutluydu.

Artık ruhu özgür kılınacaktı.

Artık daha fazla acı çekmeye gerek kalmayacaktı.

Artık her şey tamamen toz pembe olabilirdi çünkü dünyada olmayacaktı.

Gözlerinin önünde kısa bir an için tüm anıları canlandı. Çocukluğu, ailesi, Tyler’la geçirdiği zamanlar… Kurt evi, arkadaşlık bağları…

Ama en çok da dostlarına verdiği sözler aklına geldi. “Vazgeçmek yok” diye fısıldamıştı onlara, ama şimdi kendi bedenine ihanet eden bir acizlik içindeydi. Birkaç damla kan dudaklarından süzüldü. Parmakları toprağı kavramaya çalıştı, sanki son bir umutla yaşama tutunuyordu. Ancak son nefesiyle beraber tüm bedeni gevşedi.

Gökyüzünde kara bulutların arasından bir an için ay ışığı sızdı. O an, zaman durmuş gibiydi. Adelia’nın gözleri son bir defa kapandı, dudaklarında yarım kalmış bir ifade… Ölüme teslim oluşunda bile bir asalet vardı. Onun içinde taşıdığı irade, bu dünyada izi kalacak bir hatıra gibiydi. Ama geriye sadece sessiz bir beden ve uğruna savaştığı bir dünya kaldı.

Toprağın soğukluğu bedenine sızarken, herkes anladı. Adelia, kendi hikayesini burada noktalıyordu. Ancak bu ölüm, ne bir yenilgiydi ne de bir kaçış. Bir sondu; belki de bir başlangıcın habercisi.

Ama o gece, gölgeler daha da yoğunlaştı. Sessizlikte yankılanan tek şey, ay ışığının altında dökülen son birkaç damlaydı.

Balo malikanesinin şatafatlı duvarları, Adelia’nın yitip giden varlığına şahitlik etti. Rüzgar, onun ismini son bir kez fısıldadı.

Bu, onun hikayesinin sonu olabilir, ama savaşın bitmediğini herkes hissetti. Adelia'nın bıraktığı boşluk, dolacak bir boşluk değildi. Onun yokluğu, ilerleyen her anı şekillendirecek bir yara gibi herkesin içinde kalacaktı.

Eğer gerçekten sonucu ölüm olacaksa!..

... 

‘’Hoşça kal Kral.’’ Dedi sesi toprağa karışarak, hoş kalabilecek miydi gerçekten o diz çöken kral?’’

‘’Geri dön kraliçe!’’ dedi büyük bir acıyla. Ölümünü engelleyemediğini iliklerine kadar hissederken ve elinden hiçbir şey gelmezken.

Ama sözler nafile.

Kuru sözler hiçbir kusuru da hiçbir olayı da örtmezdi.

Bu sözler birer veda fısıltısı oldu.

Kimsenin bilmediği, kendilerinin bile bilmediği bağ…

Kral ve Kraliçe… Kraliçe daha ortadaki gizli saklı sırları öğrenemeden karışmıştı buz gibi soğuk ve eski bir kilise gibi kasvetli toprağa.

Karanlık gecenin serin rüzgarı ağaçların arasından uğuldayarak geçerken, Wilhelm’in soğuk ve acımasız gülüşü bahçede yankılandı. Adelia’nın içi korkuyla dolmuştu; her nefes alışında acı, vücudunun derinliklerine kadar işliyor, zayıf düşmüş bedeninde yankılanıyordu. Wilhelm, sivri tırnaklarını yavaşça Adelia’nın sırtında gezdirirken, onun çaresizliğini keyifle izliyordu. Kızın bedenindeki her kıpırdanma, Wilhelm’in sadistçe gülümsemesine sebep oluyordu. Az önce mutfaktalarken şimdiyse de bambaşka yerlerdeydi. Ve Adelia Wilhelm’in kendisinden ne istediğini bir kez daha Wilhelm’in kulağına fısıldamasıyla işitti balonun insanlardan uzak mutfağında.

“Ne istediğimi biliyorsun,” dedi Wilhelm alçak bir sesle, “bu gece senin son gecen.”

Wilhelm’in sert hamlesiyle Adelia’nın çığlık atma girişimi yarıda kaldı; Wilhelm’in diyaframına uyguladığı baskı, nefesini kesmişti. Bir an içinde, Adelia kendini balo malikanesinden uzak, terkedilmiş bir bahçede buldu. Sırtı Wilhelm’in güçlü bedenine yaslanmışken, parmakları boğazında dolaşıyordu. Korku dolu gözlerle etrafına bakarken, titrek bir sesle bağırdı: “Bırak beni!”

Wilhelm’in kahkahası kulaklarında yankılandı. Kahkahaları, karanlığın içinden yankılanarak geri dönüyordu. Ellerini Adelia’nın sırtında gezinmeye başlarken, kızın bedenindeki kaslar istemsizce gerildi. Bir an için Brad’e yaptıklarını hatırladı, o anki korkusu tüylerini diken diken etti. Tam kurtulmak için çırpınırken, Wilhelm saçımdan kavrayarak başını geriye doğru çekti. Adelia acı dolu bir çığlık atarken, Wilhelm’in dişleri boynuna yaklaşmıştı. Sivri dişler teninde hafif çizikler bıraktı, nefesi kesiliyordu.

Tam o sırada, derin bir kükreme gecenin karanlığını deldi. “Wilhelm!” Tyler’ın sesi, gökyüzünden inen bir gürleme gibiydi. Wilhelm’in dişleri Adelia’nın boynundan geri çekildi, elini bileğine kenetledi ve diğer eli tehditkâr bir şekilde Adelia’nın şah damarına bastırdı. Tyler’ın yaklaşmasına izin vermeyeceğini açıkça belirtiyordu.

Adelia acı içinde inlerken, gözleri bulanık bir şekilde Tyler’ı fark etti. Tyler’ın gözlerinde öfke ve çaresizlik karışmıştı. Tam harekete geçmek üzereydi ki, Wilhelm sert bir darbeyle Adelia’nın göğsüne bastırdı. Nefesi kesilen Adelia, acı içinde kıvranırken Tyler bir an için duraksadı.

 

Wilhelm’in soğuk sesi bir kez daha duyuldu, sanki ortamdaki tüm sıcaklığı emerek karanlık bir boşluk yaratıyordu. “Kendine kral diyordun değil mi? Tehditler, boş sözler! Ama bak, şimdi sen benim önümde diz çökeceksin! Diz çök, yoksa bu güzellikten geriye hiçbir şey kalmayacak!’’

O gece Kral diz çöktü.

Ama Kralların Soytarıları… Benliklerini belli edercesine…

Bir kez daha tutmamıştı sözlerini!

Wilhelm’in elindeki baskı daha da arttı, parmakları Adelia’nın sırtına daha da derinlemesine saplandı. Her bir tırnak, derin bir yarayı beraberinde getiriyor, acı dolu çığlıklar bahçede yankılanıyordu. Adelia’nın her nefes alışında vücudundaki acı katlanıyordu. Tyler, çaresizlik içinde izlerken, Wilhelm’in vahşi sadizmi ortalığı kasıp kavuruyordu.

“Tyler!” Adelia’nın son umutsuz çığlığı gecede yankılandı. Wilhelm, bu isimle adeta beslenircesine sırıttı. “Tyler demek ha?’’ Adelia’nın verdiği sözler bir bir ihmal edilirken kendisi tarafından Tyler’ın sırları artık bir kişi tarafından daha çözülmüştü. Ve bu koşullarda üç kişinin bildiği şey asla sır olarak kalmazdı.

Wilhelm kudretli melezin, kendine kral diyen adamın ismini öğrendi o gece.

Wilhelm o gece ayriyeten kendine Kral diyen adamı diz çöktürmüştü önünde.

Wilhelm o gece… Kralın Kralı unvanını sahiplenmişti. Wilhelm o gece sadece Gecenin Prensi olmamış, doğası gereği bir avcı olmuş ve de doğası gereği kendi üstünlüğünü üstün görerek gücü ve kudretiyle tüm egosuyla hareket ederek bu unvanı da kazanmıştı.

Bu gece her şeyin fiziksel güce bağlı olmadığının kanıtı iken bazı şeylerin de sorgulandığı bir gece olmuştu.

Bakalım kralın seni kurtarabilecek mi?” dedi Wilhelm net tavrıyla.

Wilhelm, elini daha da ileri ittiğinde Adelia’nın nefesi tamamen kesildi. Her bir kası korkunç bir acıyla kasıldı. Tam o sırada, bir kazık Wilhelm’e doğru hızla fırlatıldı, ancak refleksleri güçlü olan Wilhelm onu havada yakaladı. Bu dikkati dağıtan hamle, Tyler’ın bir anlık fırsatını yarattı. Bir hışımla Wilhelm’in üzerine atladı, ancak Wilhelm hızla geri çekildi ve Adelia’yı sert bir şekilde yere itti. Adelia’nın bedeni çimenlere sertçe düştü, başı hızla yere çarpacakken Lucas son anda yetişip onu tutarak darbeden korudu. Tyler’ın bakışları anında Adelia’ya döndü, “Hayır, hayır! Şimdi olamaz! Şimdi gidemezsin!” diye haykırdı, sesindeki panik ve çaresizlik belirgindi.

Wilhelm kaçmayı başardı, gölgelerin içinde kayboldu. Tyler’ın gözlerinde öfke ve intikam parlıyordu, ancak şu anki önceliği Adelia’ydı. Adelia’nın solukları gittikçe zayıflıyor, gözleri kapanıyordu. Tyler, tereddütsüz bir şekilde bileğini ısırıp kanını Adelia’nın dudaklarına bıraktı, ama artık her şey çok geç olmuştu.

Adelia’nın gözleri bulanık bir şekilde kapanmaya başlarken, bir fısıltı duydu. “Geri dön kraliçe…” Tyler’ın bu fısıltısı, kulaklarında yankılandı. Adelia, acıdan uzaklaştığını hissederken, yavaşça hayatın kollarından kayıyordu.

O sırada, Maya ve Lucas olay yerine ulaştı, ancak iş işten geçmişti. Tyler, çaresizlik içinde Adelia’nın zayıflayan nefeslerini hissetmeye çalışıyordu. Adelia, gözlerinden akan son damla yaşla, hayatın pençesinden kurtulmuştu. Bahçedeki ölüm sessizliği, geride sadece acı ve kayıp hissi bırakıyordu.

Tyler kanını verse de fayda etmedi o çoktan gözlerini derin bir uykuya yummuştu bile.

Sadece bir saniye fark ile!

Sadece bir saniye!

Bir saniye ile insanlar ölür ya da kurtulurdu.

Adelia ise seçimimi yaptı!

Gecenin karanlığı, her zamankinden daha ağır ve daha tehditkar bir şekilde çökmüştü. Ayın solgun ışığı, bahçedeki ağaçların arasında zayıf gölgeler yaratıyor, soğuk rüzgar dalların arasında inceden inceye uğulduyordu. Tyler’ın kalbi göğsünde küt küt atarken, bir an için duraksadı. Gözleri acı içinde kıvranan Adelia’ya kilitlenmişti, zihninde beliren tek düşünce onu kurtarmaktı. Ancak Wilhelm’in acımasız elleri, Adelia’nın narin bedenini sıkıca kavramış, her bir hareketi ona daha fazla acı veriyordu.

Wilhelm, Adelia’nın sırtına gömülmüş tırnaklarıyla sadistçe bir zevkle gülümserken, Tyler’ın öfkesini ve çaresizliğini beslercesine zevk alıyordu. “Kendine kral diyorsun,” diye fısıldadı Wilhelm, sesi karanlığın içinde yankılandı, “ama bak, benim önümde diz çöküyorsun.” Tyler’ın hareketleri adeta donmuştu; bir yanda Adelia’nın hayatı, diğer yanda kendi onuru arasında sıkışıp kalmıştı. İçindeki kurt onu bağırarak harekete geçmeye zorluyordu, ama Adelia’nın acı dolu inlemeleri her şeyin önüne geçiyordu.

Tam o sırada avcı derin bir nefes aldı.

Bir tetik çekildi.

Kazık yayından çıkmış tam da Wilhelm’in kafası hizasında eserken bu dikkat dağıtma Tyler’ın hareket bileti olmuştu.

Kazık, havada hızla ilerlerken Wilhelm’in sezgileri devreye girdi. Refleksleriyle kazığın gelişini fark etti ve Adelia’nın vücuduna gömülmüş ellerini hızla geri çekti. Kazık, hedefine ulaşamadı, ama Wilhelm’in dengesini bozmuştu. Wilhelm’in yüzündeki keyif dolu ifade bir an için silindi, yerini şaşkınlık aldı. İşte o an, Tyler için beklediği fırsat doğmuştu.

Tyler, bu saniyelik boşluğu kaçırmadı. İçindeki kurt, tüm öfkesiyle ortaya çıktı. Güçlü bir hamleyle Wilhelm’i Adelia’nın yanından söküp attı, onu sert bir şekilde uzağa fırlattı. Wilhelm, savrularak birkaç metre öteye düştü, ama bu onun için yeterli değildi.

Avcı bir anlık nefes almasına bile izin vermeden ikinci bir kazığı fırlattı. Wilhelm, kaçmak için hızla gölgelerin arasına kayboldu.

Tyler, hızla Adelia’nın yanına çömeldi, onun solgun yüzüne bakarken kalbi korkuyla doldu. Adelia’nın nefesleri zayıflamış, vücudu soğumaya başlamıştı. Onu hayatta tutmak için yapabileceği tek şey, ona kanını vermekti. Tyler, bileğini dişledi, kanını Adelia’nın dudaklarına sürdü. Ancak Adelia’nın gözleri ağır ağır kapanıyordu, hayat ondan uzaklaşıyordu.

Ancak o zaman Lucas ve Maya olay yerine ulaşabilmişlerdi.

Her şey için çok geçti. Tyler’ın gözleri dolmuş, Adelia’nın cansız bedenini ellerinde tutuyordu.

Avcı acıyla geriye doğru bir adım attı, elleri titrerken gözlerini kapattı. O an, herkesin yüreğinde aynı korku, aynı acı yankılandı. Adelia, hayata veda etmişti. Karanlık gece, acının derin sessizliğini sakladı, ve geride yalnızca kaybolmuş bir ruhun acısı kaldı.

Gece, karanlığın ağırlığı altında sessiz ve tehditkârdı. Gökyüzünde bulutlar, ay ışığını kapatarak bahçeyi boğucu bir karanlığa gömüyordu. Bahçedeki gergin hava, adeta bir fırtına öncesi sessizliği andırıyordu. Tyler’ın gözleri, Wilhelm’in acımasızca Adelia’yı esir aldığı bu anlara şahitlik ederken öfke ve çaresizlikle dolmuştu. Adelia’nın inlemeleri, onun derin yaralarının ve çektiği ızdırabın yankıları olarak geceyi delip geçiyordu. Tyler'ın gözleri öfkeyle parıldıyordu; içindeki vahşi kurt harekete geçmek için kükreyen bir sabırsızlık içindeydi, ancak Wilhelm’in yaptığı tehdit Tyler’ın içindeki mücadeleyi daha da zorlaştırıyordu.

Tyler, Adelia’nın bitkin çığlıklarını ve derin acılarını duydukça içinden gelen hayvani bir öfkeyle boğuluyordu. Ancak hareket edemiyordu; dizlerinin üstüne çökmek zorunda kalmıştı, çünkü Wilhelm’in acımasızca Adelia’ya verdiği zarar her an daha da şiddetleniyordu. Onun için diz çökmek bir yenilgiydi, ama Adelia’nın yaşamı onun ötesindeydi. Göğsündeki derin nefesler, çaresizliğin keskin bıçağı gibi kalbine saplanıyordu.

‘’Keşke daha önce bulabilseydim, keşke daha önce gelebilseydim!’’ diye iç geçirdi Tyler.

Maya ile oyalanmayıp Adelia sahneden iner inmez yanına gitseydi eğer…

Bunların hiçbiri yaşanmamış olacaktı.

Her şey Tyler’ın dikkatsizliği Lucas ve Maya’nın birbirlerine kapılmaları sonucunda gerçekleşmişti.

Gece, balo salonunun içinde dönen kristal avizelerin altında yankılanan kadeh sesleri ve zarif fısıltılarla doluydu. Adelia, gecenin onur konuğu olarak parlıyordu; gözlerindeki derin anlam, her hareketinde asil bir duruş sergileyen bir kraliçeyi andırıyordu. Sky ise, balo salonuna girdiği andan itibaren tüm dikkati onun üzerinde toplamıştı. Adelia’nın yanında Tyler’ı gördüğünde ise geçmişin izleri zihninde hızla canlanmıştı. Tyler ve Sky’ın yolları eskiden kesişmişti, ama bu kesişim, ne dostluk ne de düşmanlık içeriyordu. İkisi de birbirlerinin varlığını her zaman bir tehdit olarak algılamış, ancak bu tehdidi karşı karşıya gelmeden sürdürmüşlerdi.

Sky’ın bakışları, Tyler’ı gördüğü andan itibaren daha dikkatli ve temkinli olmuştu. Tyler’ın Adelia’ya olan bakışlarında bir koruma, bir sahiplenme vardı. Bu, Sky’ın içindeki karmaşayı daha da derinleştirdi. Onların arasında dönen bu bağ, Adelia’nın bu geceki rolüyle birleştiğinde Sky için bazı şeyleri zorlaştırıyordu.

Ancak Sky, hiçbir zaman durumu daha da karmaşık hale getirmek istemedi; bu yüzden kenarda kalmayı tercih etti. Adelia ve Tyler’ın dansını izlerken içinden derin bir nefes aldı. Onların birbirine uyumlu adımlarını, Tyler’ın onu yönlendirirken gösterdiği dikkat ve nazik dokunuşları izlerken, Sky’ın içinde bir huzursuzluk belirdi.

Ama o gece, Sky bir şey yapmamaya karar verdi; izlemek, anlamak ve gözlemlemek onun için yeterli olacaktı.

Dans sona erdiğinde, Adelia gülümseyerek Tyler’ın kolundan ayrıldı ve gecenin ilerleyen saatlerinde onur konuğu olarak konuşmasını yapmak üzere kürsüye doğru ilerledi. Konuşması, odanın her köşesine ulaşan sakin ama güçlü bir sesle başladı. Adelia’nın kelimeleri, geçmişin izlerini, ailesine olan bağlılığını ve geleceğe dair umutlarını dile getirirken dinleyiciler arasında bir sessizlik yayıldı. Sky, o an Adelia’nın ne kadar güçlü bir ruh taşıdığını bir kez daha fark etti.

Konuşması bittiğinde, salonda yankılanan alkışlar, Adelia’nın içindeki bir şeyleri tetikledi. Bakışları kısaca Tyler’ı aradı onu etrafta bulamamasının ardından tekrar Sky’a döndü. Sky, bu bakıştan sonra daha fazla ısrarcı olmamaya karar verdi. Sky, ona bu geceyi mahvetmek istemememişti.

Tyler’ı bulamayan Adelia biraz nefes alıp kalabalıktan uzaklaşmak isterken bir su bardağı için alt katta bulunan pek fazla kişinin kullanmadığı mutfağa girdi.

Veda başlamadan saatler önce.

Adelia sahneden indikten sonra Tyler, Maya’nın sessizce yanına yaklaştığını fark etti. Maya, tam anlamıyla geceye karışmış gibiydi; kalabalığın içinde neredeyse görünmezdi. Tyler’a yaklaşıp gözlerinde ciddiyetle, “Ne yapmamı istersin?” diye sordu. Maya’nın sesi hafif bir tedirginlik taşıyordu, çünkü Tyler’ın bu geceyle ilgili ciddi planları olduğunu biliyordu. Tyler, gözlerini çevrede gezdirdikten sonra ona sert ama nazik bir ifadeyle, “Gözünü ve kulağını dört aç. Bir sorun çıkmasını istemiyorum. Ama aynı zamanda eğlenmeni de unutma. Bu geceyi senin için de bir ödül say,” dedi. Ardından, Adelia’nın etrafta olmadığını fark edince Maya’dan ayrıldı ve onu bulmak için kalabalığa karıştı.

Adelia, etrafta hissedilmiyordu. Tyler’ın içini bir an için hafif bir tedirginlik kapladı. Her zamanki gibi onun varlığını kolayca bulabileceğini düşünmüştü ama bu kez Adelia’nın enerjisi, sanki gecenin içinde kaybolmuştu. Tyler’ın bakışları anında salonun kapısında duran Sky’a çevrildi. Onunla göz göze geldiklerinde ikisi de bir şeylerin ters gittiğini anladı.

Tyler, ağır adımlarla Sky’a yaklaştı. İçindeki sessizlik, geceye hakim olan endişeyle birleşmişti. Sky’ın ifadesinde dikkatli bir iz vardı. “Adelia’yı gördün mü?” diye sordu Tyler, sesi sakin ama içinde bir baskı taşıyordu.

Sky, hafifçe başını salladı. “En son onu balo salonundan çıkarken gördüm. Yalnızdı,” diye yanıtladı. Gözlerinde bir anlığına beliren endişe, Tyler’ın dikkatinden kaçmadı. Sky’ın bakışları, Tyler’ın ne yapacağını anlamaya çalışıyordu ama aynı zamanda içindeki karışıklığı da saklamaya çalışıyordu. Sky için Tyler’ın varlığı, bu geceyi daha karmaşık hale getirmişti; çünkü Adelia’nın üzerinde bu kadar hakimiyet kurmuş biriyle yüzleşmek istemiyordu. Ama durum ciddiydi, bu yüzden işbirliği yapmak zorundaydı.

Tyler, Sky’ın yanıtından sonra derin bir nefes aldı ve gözlerini çevrede dolaştırdı. Bir şeylerin ters gittiğini hissetmek, içindeki koruma içgüdüsünü harekete geçirdi. Gözleri kısılıp, bir anlığına düşüncelerine daldı. “Bu kadar uzun süre yalnız kalmamalıydı,” diye mırıldandı kendi kendine. Sky, onun endişesini fark etti ve bakışları bir anlığına Tyler’ın gözlerine kilitlendi.

 

“Aramamıza gerek var mı?” diye sordu Sky, dikkatlice.

Tyler’ın gözleri bir an için kararsızlıkla buluştu. Sky’a bakarken içinde beliren bir şey, eski bir dostun sesini yankılandırmış gibiydi. Tyler, Sky’a güvenip güvenmemesi gerektiğini düşünse de şu anki durum, geçmişte yaşananlardan daha önemliydi. “Onu bulmalıyız,” diye sertçe yanıtladı.

Bu kanlı veda öncesi ilk ve de son ortaklık olmuştu.

Bir avcı ile avcının karşılıklı ortaklığı!

 

 

Loading...
0%