Yeni Üyelik
75.
Bölüm
@selinayeda_x

AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ

 

Karanlığa atılan bir ilk adım öncesi… Bir avcının avı ve avcının kendisi…

Burada av ve avcı belirsiz iken onlar çoktan harekete geçmişti.

İkili, Adelia’yı aramak için hızlıca hareket etmeye başladılar. Sky, balo salonunun dışına çıkar çıkmaz çevredeki izleri taramaya başladı. İçgüdüleri onu doğrudan çıkış kapısına yönlendirdi. Tyler ise Maya’ya kısa bir emir gönderdi: “Etrafta dikkatli ol. Eğer bir şey hissedersen bana hemen haber ver.” Maya, Tyler’ın sesindeki ciddi tonla titredi ve talimata uyarak aramaya katıldı.

Adelia’nın kaybolması, ikisi arasında eskiye dayanan anlaşmazlıkları geride bırakmalarına neden olmuştu. Sky ve Tyler, aralarındaki eski husumetlerin ötesinde, bu anın ciddiyetine odaklanarak birlikte hareket ettiler. Tyler, Sky’ın neden burada olduğunu merak etse de şimdi asıl mesele, Adelia’nın güvende olup olmadığını öğrenmekti.

Sky’ın aklı ise sürekli Tyler’ın neden burada olduğu sorusuyla meşguldü. Adelia’nın hayatında bu kadar etkili bir figür olan Tyler’ın, ona ne kadar yakın olduğunu görmek Sky’ın içindeki kıskançlık duygusunu tetiklemişti. Ama bu gece, geçmişin izlerini taşımaya değil, Adelia’yı güvende tutmaya odaklanmak zorundaydı. Kendi içindeki öfkeyi kontrol altına almak için derin bir nefes aldı ve dikkatini tamamen kurtarma görevine verdi.

Sky kalbinde derin bir endişe ile ailesinin yanında bir kez daha balo salonunun ortasındaydı.

Sky endişeli bir yüz ifadesiyle hiç düşünmeksizin araba anahtarlarını babasından istediğinde Mike’nin şaşkın bakışları ile karşılaştı. Ama Sky’ın anlatacak vakti yoktu. Anahtarları Mike’nin elinden çekip aldığı gibi yola koyuldu.

Gecenin serin havası, yüzüne çarparken içinde büyüyen korkuyu bastırmaya çalışıyordu. Arabasına hızla bindi, motoru çalıştırdı ve yola koyuldu. Zihninde tek bir düşünce vardı: Adelia’yı kurtarmak.

Sky’ın kalbinde yankılanan bir fısıltı vardı: “Adelia’yı kaybedemezsin.” Direksiyonun başında, nefesi hızla ritmini kaybederken sonunda olay yerine vardı. Arabayı hızla durdurdu ve zaman kaybetmeden bagajı açarak arbaletini ve kazıklarını aldı. Kararlılığı yüzünden okunuyordu. Wilhelm’i durdurmak zorundaydı, her ne pahasına olursa olsun.

Sky, hızla olay yerine vardığında, durumun ciddiyetini hemen anladı. Arabanın motoru durur durmaz kapıyı açıp dışarı fırladı. Arabasının bagajını açtı ve içinden arbaletini ve birkaç kazığı çıkardı. Zihni odaklanmış, elleri titremeden işini yapmaya hazırlanıyordu. O, Adelia’nın tek umuduydu.

Sky, ağaçların gölgeleri arasına saklanarak uygun bir konum buldu. Wilhelm’in dikkati tamamen Tyler’da ve acı içinde kıvranan Adelia’daydı. Sky, nefesini kontrol altında tutarak arbaletini hazırladı. Hedefi belliydi: Wilhelm’in kafası. Nefesini tuttu, kalbi sanki göğsünden fırlayacak gibiydi. Kafasında tek bir düşünce vardı: “Bu işi bitirmek zorundasın.”

Sky, uygun bir mesafeye geçti, arbaletini dikkatlice kaldırdı ve nişan aldı. Nefesi düzenli, hareketleri kararlıydı. Wilhelm’in dikkatini dağıtmak için en uygun anı kolluyordu. Derin bir nefes aldı, parmağını tetikte hissetti, zaman yavaşladı. Nişan aldığı kazığı serbest bıraktı.

Kazık, havada hızla ilerlerken Wilhelm’in sezgileri devreye girdi. Refleksleriyle kazığın gelişini fark etti ve Adelia’nın vücuduna gömülmüş ellerini hızla geri çekti. Kazık, hedefine ulaşamadı, ama Wilhelm’in dengesini bozmuştu. Wilhelm’in yüzündeki keyif dolu ifade bir an için silindi, yerini şaşkınlık aldı. İşte o an, Tyler için beklediği fırsat doğmuştu.

İşte bu bir avcı ve avının ortaklığı sonucu gelişen bir kurtarma planıydı.

Ve her iki koşulda da iki taraf da bünyesinde iki tarafı da barındırmaktaydı.

Onlar kendileri ve karşısındaki için hem avcı hem de av konumundaydı.

Ve yine her iki koşulda sonuç değişmemişti tabii ki de!

Adelia’yı kurtarma görevi başarısız olmuştu.

Sky arbaleti yere düşürürken iç geçirdi.

‘’Keşke…’’ dedi. ‘’Keşke biraz daha hızlı kullanıp daha erkan varabilseydim…’’

Tam o sırada, Sky’ın yüzünde bir acı belirdi. Maya ve Lucas, olay yerine ulaştıklarında artık her şey için çok geçti. Tyler’ın gözleri dolmuş, Adelia’nın cansız bedenini ellerinde tutuyordu. Sky, acıyla geriye doğru bir adım attı, elleri titrerken gözlerini kapattı.

Tyler, hızla Adelia’nın yanına diz çöküp onu kollarına aldı. Gözlerinde korku ve çaresizlikle ona bakarken, “Hayır, lütfen dayan! Beni bırakma!” diye mırıldandı. Adelia’nın nefesi zayıflıyordu, gözleri yarı kapalıydı ve dudaklarının arasından ince bir kan sızıyordu. Tyler, çaresizce bileğini ısırdı ve kendi kanını Adelia’nın dudaklarına bıraktı. Ancak Adelia’nın bedeni soğumaya başlıyordu; kalbi giderek yavaşlıyor, nefesi kesik kesik oluyordu. Tyler’ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. “Lütfen, Adelia, hayır! Daha söyleyecek çok şeyim var!” diye haykırdı. Fakat her şey için artık çok geçti.

Adelia’nın gözleri son bir defa açıldı, beyaz bir ışık gördü. Bu ışık ona huzuru ve özgürlüğü vadediyordu. Dudakları hafifçe kımıldadı, zar zor duyulabilen bir fısıltıyla, “Hoşça kal, kral…” dedi. Tyler, bu sözleri duyduğunda kalbine saplanan bir bıçak gibi hissetti. Gözlerinden süzülen yaşlar, kızın cansız bedenine damlarken acının derinliği her nefes alışında daha da artıyordu.

O sırada Maya ve Lucas olay yerine vardı. Her ikisi de gördükleri manzara karşısında donup kaldıklarında Maya, elini ağzına kapatarak boğazındaki düğümü bastırmaya çalışırken Lucas, gözlerindeki dehşeti gizleyemiyordu. Tyler, hâlâ Adelia’nın cansız bedenini kollarında tutarken, Wilhelm’in uzakta karanlık gölgelerin arasında kaybolduğunu fark ettiler. Ancak bu zaferin bir bedeli vardı, ve o bedel Adelia’nın hayatıydı. Bahçedeki soğuk rüzgar, kayıp ve acı dolu bir ağıt gibi etrafta dolanıyordu.

 

O gece, karanlık bahçede yankılanan hüzün ve çaresizlik, uzun bir süre unutulmayacaktı. Adelia’nın kaybı, hepsinin içinde derin bir iz bırakırken, Tyler’ın kalbine kazınan tek şey sonsuz bir pişmanlık ve eksiklik hissiydi. Kral, tahtından bir daha asla aynı güçle kalkamayacaktı.

Karanlık, Adelia’nın soğuyan bedeninin etrafını sararken, Sky ağır adımlarla onlara doğru yaklaşıyordu. Yüzündeki kararlılık, içindeki öfkeyle birleşmişti. Ancak gördüğü manzara, onu beklediğinden daha çok sarsmıştı. Tyler, hâlâ Adelia’nın cansız bedenini kollarında tutuyor, gözlerinde pişmanlık ve hüzünle ona bakıyordu. Sky’ın yaklaşmasıyla birlikte Lucas, içindeki öfkeyi serbest bırakmak için harekete geçti. Gözleri kısılmış, dişleri sıkılıydı; her an saldırmak üzereydi. Tam Wilhelm’in yaptığına karşılık vermek için ileri atılmak üzereyken, Tyler Lucas’ı sıkıca kavrayarak Lucas’ı durdurdu.

“Hayır, Lucas!” Tyler, tüm otoritesiyle bağırdı. Gözlerinde kaybın ve öfkenin izleri vardı, ama daha derinlerde saklı olan sorumluluk duygusu onu kontrol ediyordu.

Maya, Lucas’ın anlık hareketine karşı refleks olarak saldırıya hazırlandığı anda Tyler ona döndü. “Maya, dur!” diye haykırdı. Maya, Tyler’ın seslenişini duyunca anında geri çekildi. Gözleri, Alpha’sına itaat etmeye hazır bir beta gibi onun sözlerini dinledi ve hareketsiz kaldı. İçindeki tedirginlik, yaşadığı kaybın ağırlığıyla birleşince sessizce beklemeye başladı.

Sky, onların karşısına dikildiğinde bir anlığına ortamda keskin bir sessizlik hakim oldu.

O an Maya bir kez daha geçmişe gitmişti. Bakışları tehditkar bir şekilde Sky’ı yerken!

Tyler Maya için gerçek bir alfaydı.

Tyler’a borçlu hissediyor ve ona koşulsuzca verdiği bağlılığını her hareketi ile gözler önüne seriyordu.

Bu bağlılık tam olarak bir buçuk yıl öncesine kadar uzanıyordu.

Maya henüz on sekiz yaşlarında, on dokuzuna girecek iken…

Tyler, bir buçuk yıl önce Kanada’ya geri dönmüş olduğu esnada Maya’yı bir omega saldırısından kurtarmıştı. Maya o zamanlar zayıf, korkmuş ve umutsuzdu. Başka bir sürüye ait olan Maya sürünün ona bağsız oluşuyla bütün her şeyini kaybetmişti.

Maya başka bir kurt sürüsüne aitti.

Maya’ya saldıran kurt adam ise…

Yine aynı sürüden olup Maya yüzüne sürüden atılmış eski bir betaydı!

O gece, ormanın derinliklerinde yapılan acımasız bir kavganın ortasında…

Maya ve Omega, Dustin!

Tyler, pençeleriyle bir omega’yı alt edip Maya’yı kollarına aldığında, Maya’nın gözlerindeki minnettarlık ve teslimiyet ilk defa ortaya çıkmıştı.

“Teşekkür ederim…” diye mırıldanmıştı Maya, titrek bir sesle. O günden sonra Maya, Tyler’a olan sadakatini hiç sorgulamadan sürdürecekti. Onun için Tyler, sadece bir lider değil, aynı zamanda kurtarıcısıydı.

Tyler o anı hatırladığında, içinde o zamandan beri büyüttüğü sorumluluğun ağırlığını yeniden hissetti. Maya’yı korumak, ona verdiği bir sözdü ve bu sadakat bağı, zamanla daha da güçlenmişti. Ancak o zamanki güç ve kontrol, şimdi Adelia’nın ölümünün getirdiği pişmanlıkla yer değiştirmişti.

Tyler’ın ve Maya’nın arasındaki güçlü bağın kökenini öğrenmek, bir bulmacanın eksik parçasını yerine koymak gibiydi. Maya’nın Tyler’a duyduğu derin bağlılık ve itaatkarlığın nedeni tek bir gecede yaşanmışlıklara bağlıydı.

Maya, Tyler’a olan saygısını her fırsatta gösteriyor, onun her sözünü dinliyor ve verdiği her talimatı harfiyen uyguluyordu. Bu bağlılık, Thomas’la olan etkileşimlerinin aksine, açıkça Tyler’a özel bir sadakati işaret ediyordu. Ne yazık ki, bu sadakatin arkasında yatan gerçek, öğrenildiğinde tüm o bağlılığın ardında yatan korkutucu bir geçmişi ortaya koyuyordu.

Tyler, Maya’yı bir omegadan kurtarmıştı; bu, onun hayatını tamamen değiştirmişti. Omega, Maya’nın peşini bırakmamış ve onu sürekli olarak tehdit etmişti. Bir omega, sadece sürünün değil, Maya’nın da hayatını cehenneme çevirmişti. Tyler’ın Maya’yı bu omega’dan kurtarmak için aldığı tek bir hamle, omega’nın ölümüne neden olmuştu. Bu olay, Maya’nın Tyler’a olan bağlılığını derinleştirmiş ve onun hayatını kurtaran kişi olarak gördüğü Tyler’a karşı olan duygularını daha da güçlendirmişti.

Tyler’ın, Maya’nın hayatını tehdit eden bu omega’yı öldürmüş olması, Maya’nın içinde taşıdığı korku ve travmaların derinleşmesine neden olmuştu. Omega’nın ölümünden sonra, Maya’nın hayatı Tyler’ın koruması altında güvenli hale gelmişti. Bu kurtuluş, Maya’nın Tyler’a duyduğu derin minnettarlığı ve bağlılığı pekiştirmişti. Tyler’ın yaptığı bu fedakarlık, Maya’nın gözünde onun bir kahraman olmasını sağlamıştı.

Maya’nın Tyler’a olan derin sadakati ve itaatkarlığı, onun yaşadığı travmaların ve Tyler’ın ona sunduğu güvenliğin bir yansımasıydı. Bu bilgi, Maya’nın Tyler’a olan bağlılığını daha derinden anlamamı sağladı ve Tyler’ın ne kadar önemli bir figür olduğunu kavramama yardımcı oldu. Tyler ve Maya’nın arasındaki bu güçlü bağ, sadece bir kurtarıcı ve kurtarılan arasındaki ilişki değil, aynı zamanda geçmişin karanlık gölgelerinde şekillenen bir güven ve minnettarlık hikayesiydi.

Tyler, Maya’nın hayatında sadece bir lider değil, aynı zamanda bir kurtarıcı olarak yer almıştı. Bu, Maya’nın onun sözlerini dinlemesinin ve her talimatını yerine getirmenin işte tam olarak asıl nedeniydi.

‘’Bırak beni!’’ diyerek ittirdi Maya karşısında duran Dustin’i.

Dustin kendisinden yaşça büyüktü. Yirmi dört yaşındaydı. Maya ailesinin ölümüyle yalnız başına kendini geliştirmeye çalışa bir kurttu. Ailesinin ölümü ve gerçek doğduğu sürüsünün katledilmesi ile bir başına kalmıştı. Onu ormanın derinliklerinde bulan Dustin o zamanlar hala sürüde iken Maya’yı alıp sürüye götürdü. Oy birliği ile Maya’yı kabul eden sürü Maya’ya sadece işlerine geldiği gibi davranmışlardı.

Sürü demek kan bağı demekti, kardeşlik demekti!

Ama Maya bu sürüde iken asla öyle hissetmedi.

Hor görüldü, aşağılandı.

Onu sürüye götüren Dustin ise iyi niyetli birisi bile değildi.

Onun tek derdi Maya olmuşken bu onu sürüden attı.

Maya her ne kadar hor görülen ve aşağılan bir sürü üyesi olsa da… Kurt sürüsünün değişmez bazı kuralları vardı ve Dustin cezasının sürüden atılmak olan bir suçu işlemişti. Maya’ya sarkıntılık yaparken betalıktan omegalık konumuna düştü. Gözlerinin ışıltısı bile kendinden alınmışken onun gözleri soluk bir maviye büründü. İşte bu sönük mavi renkte yanan gözler omegalığın göstergesiydi.

Dustin sürüden atıldığında bu onu daha da öfkelendirmiş daha da isteklendirmiş, Maya’yı takıntı yapacak kadar arzulamaya başlamıştı.

Bu onun için bir aşk değil sadece elde etme çabasıydı, bir tatmin olma uğraşı!

Omega Dutin bir gece yarısı Maya’yı yalnız yakaladığında planları uygulamaya hazır bir şekilde sert bir bomba etkisiyle patladı.

Maya’nın haykırışları gecenin üstüne çökerken Dustin çığlıklara aldırmadan devam etti.

Tek bir amacı vardı ve onu şimdi gerçekleştirmek istiyordu!

‘’Beni özledin mi tatlım!?’’ Dustin’in silüeti karanlıkların ardından çıkıp insan formuna bürünürken Maya irkildi. Gecenin kuşlarının uğultusu, ağustos böceklerinin hıçkırıkları, rüzgar etkisiyle salına salına dans eden çalılar ve yapraklar bu gece için huzurlu olmaktan ziyade acı dolu bir ana tanıklık ederken Maya kaçmaya yeltendi.

Sürü ava çıkmıştı.

Ve sürü, sürü olarak avlanırdı. Maya’yı o sürüye ait hissetmeyen kurtlar Maya’yı yanına almadığında Maya yalnız başınaydı.

Onun bu yalnızlığı çok da uzun sürmemişti, Dustin’in gelişiyle ortalık korku dolu dehşet verici dakikaların kapısını araladı.

‘’Nereye böyle erkenden güzelim!? Daha seninle işim bitmedi!’’ Dustin Maya’nın saçından tutup onu kendisine çektiğinde burnunu Maya’nın boynuna iliştirdi. Maya çığlık atarken elleri ağzına kapanmıştı. Dustin’in güçlü kolları Maya’yı sararken Maya kolunu kurtardığı aralıktan Dustin’e sert bir dirsek atarak onun güçlü kollarından kurtuldu.

Aralarındaki yaş farkı aynı zamanda da bir güç meselesiydi. Maya henüz Dustin ile baş edebilecek olgunlukta değildi.

Maya’nın tek yapabileceği kaçmak iken onu da başaramadı.

Önüne çıkan uzun dik bir yokuşla, yokuşun başından sonuna kadar yuvarlanıp bir ağacın varlığı ile ağaç kavuğuna çarparak durduğunda Maya olabildiğince hızlı kendini toparlamaya çalıştı. Bir kahkaha tüm ormanı inletirken ağaçların üstüne konan kargalar da uçup gitmişti.

Maya toparlanıp sırtını ağaca verdiğindeyse Dustin tam da karşısında bitti.

‘’Kaçabileceğini sanıyor musun gerçekten!? Böyle karşımda aciz kalışın o kadar hoş ki… Bu ana daha da değer biçiyor. Merak etme seninle işim bitse bile her an aklımda kalacaksın, o çığlıkların, inlemelerin ve geceme verdiğin tat!’’

Dustin bir hamleyle Maya’nın üstüne atladığında Maya’nın artık kaçmak için hiçbir şansı kalmamıştı.

Hıçkırıkları sadece omeganın kulaklarına haz dolu iniltiler olarak duyulurken Maya’nın sesi topraktan suya, sudan havaya, ağaçlardan çalılara, kuşlardan ormandaki diğer konuşamayan vahşi doğaya karışıp gidiyordu.

Dustin Maya’yı ağaç gövdesine iyice yaslamış cebinde bulundurduğu urganı sertçe Maya’nın ellerine dolayıp ağacın geniş dalına sabitlediğinde Maya elleri arasında öylece savunmasız kalmıştı.

Hıçkırıklar çığlıklara dönüşürken Dustin sadece sırıtarak iç çekti. Ardından bir adımla Maya’ya daha fazla yaklaşıp onu baştan aşağıya doğru süzdüğünde daha fazla izleyecek vakti kalmamıştı.

Zaman Dustin için işe koyulma vakti iken çalıların arasından gelen bir hışırtı sesi bir kez daha umut olmuştu Maya’ya.

‘’Aciz çırpınışlarını es geçelim de sadede gelelim! Senin iniltilerin umurumda bile olmayacak mesela benim!’’

Tek bir darbe…

Tek bir darbe Dustin’in kalbinden kanlar akmasını sağlarken bir diğeri sadece o kalbi yerinden çıkarıp atmakla görevli olmuştu.

Dustin’in cansız bedeni Maya’nın önünden süzülüp ıslak toprağa düşerken Maya’nın bakışları kahramanıyla kesişti.

‘’Melez!?’’ Maya hayatında ilk defa böyle değişik bir varlık görürken o değişik varlık onu kurtaran kişi olmuştu.

Doğuştan melez! Adının tüm Kanada’da duyurulmasına rağmen kimsenin görünüşünü veya gerçek adını bilmediği melez!

Maya gözyaşlarına boğulduğunda melez onu tek bir el hareketi ile iplerde kurtardı.

Elleri serbest kalan Maya istemsizce kendini melezin kollarına bıraktığında melez onu tek bir kucaklama ile çıkarıp almıştı cansız bir beden ve ağaç arasında kaldığı yerden.

‘’İyi misin?’’

Maya sessizce başını sallarken melezi ittirerek ondan uzaklaştı. Bakışları etrafı tarıyordu.

Ne gidecek bir yeri ne de ona sahip çıkacak birileri vardı.

‘’Omega mısın?’’ diye sordu bu sefer de melez.

Maya ona dönerek hızlıca gözlerini göstermişti.

Melez Maya’nın gözlerini dikkatle bakarken ‘’Pek de değilsin.’’ Dedi. Ve ardından ekledi. ‘’Ama oraya ait olmadığını düşünüyorsun.’’

Maya’nın bu doğru cevaba karşın şaşkınlığı gözlerinden okunurken melez sözlerini sürdürdü.

‘’Sürüdeş, kardeş kurtlar… Yardım çağrısını nerede olursa duyar. Ve ardından koşulsuzca yardıma giderler!’’

Maya başını ayaklarıyla deştiği ıslak toprağa kaydırdığında melez boğazını temizledi.

‘’Başka bir sürü daha var. Yakın ormanlarda… Kardeşliğin, kan bağının önde geldiği, gerçek bir aile olan bir sürü…’’

Maya’nın gözleri büyürken pür dikkat melezi dinlemeye devam etmişti.

‘’Ve alfaları gerçek bir alfa. Doğuştan alfa! Öyle yaşlı alfalardan da değil. Çok genç ve genç nesle alfalık yapmak için sabırsız olduğunu biliyorum. Seni oraya götüreyim ve gerisi kendiliğinden hallolsun.’’

Maya melezin söylediği bu sözlerde umudun kırıntılarına erişim sağlamışken bir anda beyninden vurulmuşa dönüp bir kez daha yüzünü düşürmüştü.

‘’Zaten bir sürüye aitim.’’ Dedi.

Melez ona olumsuzca başını sallamıştı.

‘’Bırakalım da kararı alfalar versin.’’ Ve o günden sonra Maya Thomas’ın sürüsünden bir parça olarak devam etmişti yoluna. Her ne kadar iki sürü arasında işin içinden çıkılamaz nesilsel bir savaş çıksa da!

Loading...
0%