Yeni Üyelik
85.
Bölüm

S4B5:

@selinayeda_x

HATIRALAR

Karanlık bir bodrum.

Hiçbir ışık yok.

Kilitli bir kapı, altından ışık bile süzülmeyen.

Dik merdivenler, her bir adımı yankılatan ve üstündeki tozların katmanlaşmış olduğu.

Derin uğultu sesleri, karanlıktaki gölgeler ve fareler...

Burası bir ağırlama odasıydı.

Sıradaki kurbanı ağırlama odası!

Bodrumun dışından üst kattan çığlık sesleri her yeri inletirken kollarındaki zincirleri çekiştirdim.

Zincirler tenimi delip geçerken acılı iniltilerim bir kez daha bodrumun karanlık zeminine çarparak yığıldılar.

Halsizdim, yeni iyileşmiştim zaten.

Ama bu bir engel olmamıştı.

Ailem ve ben...

Bu karanlık anları tatmıştık misline kadar.

... 

Bodrumun karanlık köşelerinde yalnızca dört duvarla çevriliydi. Hava dar, sıkışmış ve havasızdı; her nefeste sanki boğulacak gibiydi. Duvardaki çürük taşlar, gölgelerin içinde saklanarak umutsuzluğumu pekiştiriyordu. Yalnızlık, acı ve çaresizlik içinde, duvarlara vurduğunda her şeyin sona erdiğini düşünmüştüm.

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp zemini ıslatırken artık umut etmekten başka bir seçeneğim kalmamıştı bu umutsuz çığlıkların ortamı doldurmasına rağmen.

... 

Zamanlar geçip gitmişti.

Havanın hangi zamanı gösterdiği bile bilinmezken, gece mi gündüz mü ayırt edilemezken, saatin kaç olduğu tahmin dahi edilemezken...

Üst kattan gelen çığlıklar susmuştu.

Ve aniden...

Bodrumun kapısı tüm gürültüsü ile aniden açıldı.

... 

Gözlerimi araladığımda kendimi karanlıkta bulmamla aniden irkildim.

Huzursuzluğum tüm bünyeme karışırken yerde cenin pozisyonuna gelerek titremeye başladım. Gözyaşlarım soğuk zemine düşerken çığlıklarım ağzımdan firar etti.

Bodrumdaki anılar, çığlıklar, işkenceler peşimi bırakmazken daha sesli bir şekilde çığlık attım.

Çıkmam lazım...

Çıkmam lazım buradan.

Kalamam burada!

Nefesim daralırken ellerimin karıncalanmasıyla sütuna sertçe tutundum.

Birinin omzuma dokunuşu ile irkilmiştim.

Gözlerim, acının ve korkunun içinden yavaşça açıldığında, ilk gördüğüm şey Tyler'ın endişeyle bakışları oldu. O an, korkularımın yavaşça yok olduğunu hissettim. Vücudum, dönüşümün sonunda bir tür huzur arayışıyla sarsılırken, Tyler'ın bana sarılması, bana güven verdi. Onun varlığı, korkularımı ve acılarımı bir nebze olsun hafifletmişti.

 

Tyler, beni nazikçe kucakladı. İçindeki güç, bana güven ve huzur sağlarken, bodrumun soğuk ve karanlık duvarlarından uzaklaştırıldım. Her adımda, dönüşümün getirdiği yüklerden biraz daha arınmış, kendimi daha rahat hissetmeye başlamıştım. Tyler’ın sıkı kucaklaması, benim için hem bir koruma hem de bir teselli kaynağıydı.

Bodrumdan çıkarken, Tyler’ın varlığı bana güven veriyordu. Karanlık duvarların yerine, evin daha sıcak ve güvenli atmosferine adım atarken, içimdeki korkular yavaşça yok oluyordu. Tyler, adımlarını sessiz ve emin bir şekilde atarak, beni en güvenli yer olan odasına taşıdı.

Melezin odasına!

... 

Melezin odası, Tyler’ın odası; dönüşümden sonra benim için adeta bir sığınak olmuştu. Odaya adım atar atmaz, Tyler beni dikkatlice yatağa yerleştirdi. Gözlerim, Tyler’ın huzur verici varlığıyla daha da rahatlamış, dönüşümün etkileri yavaşça azalırken, huzurlu bir uykuya geçiş yapmaya başlamıştım. Tyler, yanımda oturarak, dönüşümümün getirdiği zorunlu dinlenmenin keyfini çıkarmama yardımcı oluyordu.

Sıkıca Tyler’a sarıldım, onun güvenli kucaklaması beni rahatlatıyordu. Vücudum, dönüşümün getirdiği yorgunlukla doluyken, Tyler’ın sakinleştirici varlığı her şeyin daha iyi olacağına dair bir umut ışığı sunuyordu. Tyler’ın kucağında yatarken, gözlerim tekrar kapanmış, dönüşümün acılı aşamalarının ardından nihayet huzurlu bir uykuya dalmaya başlamıştım.

Tyler’ın kucaklayışı ve nazik hareketleri, dönüşümümün getirdiği tüm acıları unutturarak, bana rahat bir uyku sağlamıştı. İçimdeki derin huzur, dönüşümün yarattığı belirsizlikleri ve korkuları yavaşça silerken, Tyler’ın koruyucu varlığıyla kendimi güvende hissediyordum. Yatağın üzerine uzanırken, Tyler’ın yanımda olması, dönüşümün sona erdiğine ve yeni bir başlangıca adım attığıma dair umut veriyordu.

... 

Bodrumun karanlık köşelerinde, bağlandığım sütünde öylece dikilmekteydim. Bodrumun dar havası nefesimi daraltıp nefes alışverişimi yavaşlatırken havadaki mide bulandırıcı koku ruhuma işliyordu.

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp bir kez daha zemini ıslatırken artık yavaş yavaş umudum da kesilmişti.

... 

Zamanlar geçip gitmişti.

Havanın hangi zamanı gösterdiği bile bilinmezken, gece mi gündüz mü ayırt edilemezken, saatin kaç olduğu tahmin dahi edilemezken...

Üst kattan gelen çığlıklar susmuştu.

Ve aniden...

Bodrumun kapısı tüm gürültüsü ile aniden açıldı.

... 

Bodrum'da huzursuzca, gözlerindeki yaşlar tükenmeden ayakta dikilirken kapının aniden açılışı ile korkuyla titredim. Bağlandığım sütün sıkıca sırtımla sarılırken kapıdan tarafa döndüm.

İçeriye loş bir ışık sadece ucundan ucundan süzülürken bakışlarım başka bir tarafa kaydı.

İçeriye giren kişiye gözlerimi odakladığımda bir çift turuncu gözle irkildim. Ellerimi ittirdiğimde zincirler bir kez daha elimi kesti.

Acıyla inlerken iki turuncu göz yaklaşmaya devam ediyordu.

Acıyla son kez inledim. "Dur!" Yoğun nefes alışverişlerim arasından fısıldadım.

"Kimsin sen!?"

Sessizlik bodrumda yankılanırken adım sesleri inletmişti her yeri.

Gözlerim yaşla doluyken anladım.

Sıranın bana geldiğini anladım.

Herkesin işkencesi ve sınanması farklıydı. Beni ise... Bir insanüstüye mi veriyorlardı?

Ellerindeki zinciri çekiştirmeye devam ederken acıdan dizlerimin üstüne çöktüm.

Kısa süre içerisinde turuncu bir çift göz yanımda aniden belirerek benim gibi dizlerinin üstüne çökmüştü. Gözleri normale döndüğünde onun bakışlarında kaybolurken tanıdık geldi her şey.

Kokusu, bakıpları, endişesi...

Turuncu gözler...

Kurt adam ne de vampir...

Melezdi.

"Tyler..." Diye fısıldadım. Onun olduğunu umut etmiyordum, onun olduğuna emin gibi bir şeydim artık.

Onun gelişi, Adelia’nın kalbinde bir umut ışığı yakmışken ellerimdeki zincirler bileklerimden firar ederek tek bir kerede yere düştü.

Zincirden çıkan yüksek selis kulaklarımı çınlatırken ellerimi salladım.

Artık özgürdüm.

“Adel... Buradayım.” Tyler’ın sesi, bodrumun sessizliğinde yankılandı. Tyler gözyaşlarımı silmeye başladığında ona sıkıca sarıldım. Elleri belimi incelikle sararken beni belimden tuttuğu tek bir eliyle kucaklayarak karanlığın içinden aldı.

Çaresiz bir şekilde başımı omzuna yatırıp fısıldadım.

. “Lütfen… Lütfen beni buradan çıkar. Ne olur...”

Tyler, derin bir nefes aldı. Ardından beni merdivenin ucuna bırakmış ve oturtmuştu.

"Tyler?" Sesim buruk çıkmıştı.

Tyler ise bakışlarını kaçırdı.

"Önce..." Dedi ve ardından devam etti.

"Önce babanı kurtarmalıyım!"

Tyler gözlerimin önünden ufak bir karanlık dalgasıyla yok olup gittiğinde titreyerek bacaklarımı kendime çektim ve yüzümü oraya gömdüm.

Kapım açıktı, ellerim çözük.

Eğer çıksam çıkabilirdim. Kalsam kalabilirdim.

Şu an kimse beni engellemezken yavaşça tozlu merdivenin kollarına tutunarak ayağa kalktım.

Babam... Çığlıkları durduğunda... Ve yanıma Tyler geldiğinde...

Babam kurtulabilmiş miydi!?

... 

Ormanın derinlikleri, gece karanlığında bir sessizlik örtüsüyle kaplıydı. Ağaçların arasından sızan ay ışığı, yoğun yaprakların arasında kaybolmuş ince bir gümüş parıltı gibi görünüyordu. Ağaçların gölgeleri, arazinin kıvrımları üzerinde dans ediyordu. Geceye ait sessizlik, arada bir kuşların ötüşüyle bozuluyor, karanlık bir doğanın içindeki huzuru kırıyordu.

Derin bir nefes aldım Göğsüm hızla inip çıkıyordu ve gözlerim çevremdeki gölgelerdeki hareketleri dikkatle izliyordu. Vücudum her adımda sıkıca gerildi. Avın bulunma olasılığı, içindeki her bir kası tetikte tutuyordu. Gözlerim avın ne zaman çıkacağını, ne zaman bir hareketlilik göstereceğini anlamak için, gece karanlığına derinlemesine bakıyordu.

Elimde bir arbalet vardı. Namlusunda ise melez zehri sürülü bir kazık! Kurtboğanlı ve de mine çiçeği tozlu!

Gecenin karanlığına rağmen parlamayan zehir ile karanlık ormanın içinde ilerlemeye devam ettik.

Babam, Başkan Lewis, Mike amca, Sky, ben ve birkaç avcı daha!

Bu benim ilk görevimdi.

Sky ile birlikte en küçük avcılar olarak arasındaydık üyelerin. Bir vampir görülmüştü ormanlık alanda. Ve tespit edildiğinde ise anlaşıldı ki o bir melezdi!

Elimdeki arbalete bu yüzden sıkıca sarılmıştım.

Tek bir hareket ile hedef vurulmaya hazır bir şekilde önümde belirecekti. Sonrasında ise kalbe saplanan bir kazık!

Bu melezi zayıflatan hamle olduğunda bedeninin çürümesi için kurşunlanacaktı, gümüş kurşunlar.

Ve melezin yavaş ölümü böylelikle gerçekleşecekti.

"Adımlarınıza dikkat edin çocuklar." Diye fısıldadı Mike amca.

Burada başkan Lewis'in kabulü ile bulunuyorduk. O bizi beğenirse geleceğin meclis üyeleri bile olabilirdik, tıpkı ailem gibi.

Tıpkı direk tüm vampir avcısı meclis üyeleri gibi!

... 

Ormanın içindeki yavaşça ilerleyiş yerini sessizliğe bırakmıştı. Ortamın rahatlatıcı sesi hedeflerimiz sebebi ile bizi rahatlatmak yerine adımlarımızı kararlaştırmamızı sağlarken gelen hışırtı ile olduğum yerde kaldım.

Rüzgarın uğultusu, yaprakların hışırtısı...

O buradaydı.

Aldığım eğitimler üst düzeydi.

İz sürme yeteneklerim, ve avcılığım!

Her şey yaşıma göre olması gerektiği gibiydi.

Sky'a işaret verdim. Beni onaylamıştı. Ardından da harekete geçtik.

Sky dikkat dağıtma eylemlerine geçtiğinde bende konumumu aldım.

Bir gözümü kıstım. Öbürü ile etrafı hızlıca süzdüm.

Bir hışırtı daha duyuldu.

Tek bir şans tek bir tetik!

Nefesimi vererek tetiği çektim.

Kazık havada süzülerek isabet etmişti dört ağaç ötedeki silüete.

Acılı bir inleme duyulduğunda gülümsedim. Babamlara ve başkan Lewis'e döndüm.

Bana takdir ederek bakan Lewis'e gülümsedim.

İlerlemeye devam ettik.

Karanlık ormandaki karanlık silüetin yanına vardığımızda ise her şey ters gitmişti.

Tyler!?

Vurduğum kişi Tyler olmuştu.

Ormanda deliler gibi koşan melez Tyler mıydı!?

Ürkerek yutkunduğumda silahlar çekildi.

Tyler kazığı üstünden atmış yere yığılmış iken başkan Lewis acımadan tetiği çekti. Mermi göğüs kafesine saplandığında Tyler acıyla inlemişti.

Babama döndüğümde yüzü acı ile parlamıştı. Arbaletimi elimden düşürdüğümde başkan Lewis'in işareti ile meclis üyelerinden bir tanesi elime gümüş mermi sıkan silahı verdi.

"Hadi!" Dedi başkan. "Bunu hak ettin."

Yutkunduğumda tüm gözler beni buldu. Tyler'ın bakışları ile karşılaştığımda başkan Lewis sözlerini sürdürdü.

"Hadi Sky. Sende!"

Biz en küçükleriydik.

Avcılığa kabul edilecek iki genç.

Ve başkan Lewis...

Bunu yapmamızı, avı bitirişimizi bizden istiyordu.

Sky ile aynı anda silahlarımızı doğrulttuğumuzda Sky'a çaresizce baktım.

Ona karanlığın içinden verdiğim olumsuz bir ifade ve ardından harekete geçme işareti ile arkamızı döndük. Aynı anda farklı iki meclis üyesine sıktığımızda babam ve Mike amca ortalığı karıştıran hamleyi yaptılar. Mike amcanın bakışları şaşkınlık içerirken bize uymuşlardı. Etrafta silahlar patladı. Tek bir kurşunluk silahımı yere fırlattığı da savunmasız kalmıştım.

Bakışlarım Tyler'a gittiğinde aldığı onca yaraya rağmen tek bir adımda yanıma gelmiş ve soluğunu zorlukla vererek yere çökmüştü.

Beni korumak istese de başaramadı.

Kendini tuzağa çekmişti.

Başkan Lewis'in aldığı hiza, silahını hedef karşında kaldırması...

Ve hiç düşünmeden tetiği çekişi!

"Tyler!" Diye bağırdım.

Tyler zorlukla nefes alıp verirken ve yarım yamalak bir şekilde ayakta durarken düşüncesizce davranarak kayıtsız şartsız merminin önüne atladım.

O an belki de Tyler'ın kalbine saplanacak olan mermi karnımj deşip geçtiğinde yere yığıldım.

Tyler beni havada tuttuğunda gözlerindeki acı dolu öfkenin parıltılarını hissettim.

Tyler kanından birkaç damla ağzıma bırakmışken beni yavaş bir şekilde ıslak toprağa yatırmıştı. Kuşkusuzca başkan Lewis'e saldıracakken tüm kurşunların hedefi olduğunda gelen destek kuvvet sonucu Tyler gitmek zorunda kaldı.

Bakışlarım Tyler'ın gidişinin arkasında kalakalmış iken Sky yanıma çökmüştü.

Yakınlardan gelen bir çığlık ile bakışlarım çığlığa kaydığında babamı fark ettim.

Bacağına saplanan kazık ile yere çöktüğünde destek kuvvetten gelen avcılar onu sürükleyerek götürdü. Sky'ı yanımdan çekiştirerek aldıklarında başkan Lewis tam da karşıma dikildi. Silahın namlusu üstümde gezinirken gözlerim kapandı. Bir silah sesi patlamış olsa da o silah sesi benim ölümüm için değildi.

"Götürün şunu gözüm görmesin. Çocukları ayrı ayrı kapatın bodrumlara. Babalarıyla birazcık işim var benim!"

Patlayan silah sesiyle vurulan kişi Mike olmuştu, omzundan!

... 

O gün başkan ve adamları tarafından iyileşmenin hemen ardından bodruma katıldığımda sesler durmaksızın içeride yankılandı.

Yaram iyileşene kadar önce sakin bir konuşma geçmişti aralarında. Ardından olaya annelerimiz karıştığında her şey bir ip yumağı kadar karmaşık bir hal aldı.

Babalarımız işkence çekmek üzere odaya götürüldüğünde annelerimiz tıpkı bizler gibi bağlanıp kaldıkları yerde çığlıklara şahitlik etmişti.

Bir hafta boyunca süren ağır işkenceler ve acıların sonunda...

Nihayet!

Bir umut ışığı süzülmüştü her bir aralıktan!

Tyler!

... 

İyileşmiş ve sapasağlam bir şekilde ayaktaydı. Yüzü öfke saçarken bir anlaşma yapmakta kararlı görünüyordu.

Sesleri bodrum kapısından işitirken duyduklarım karşısında şok geçirmiştim.

Ve en kötüsü ise...

Başkan'ın bunu kabul edişi ardından gerçekleşmişti.

O gün tanıştığımda kendisine çekildiğim genç, tanıdığımsa bağlandığım adam!..

Derin bir yara bırakmıştı içimde!

... 

Güneş, evin bahçesindeki ağaçlarca, yapraklarla dans edercesine süzülüp yaprakların üzerinden yavaşça akıyordu. Evin derinliklerinden gelen sporun sesleri ve patırtılar ise Sky ve beni yansıtıyordu. Bahçenin köşesinde, kalın ağaçların gölgesinde bir yabancı, oldukça kasvetli ve düşünceli bir şekilde Victor ile konuşuyordu. Yüzündeki sert ifadeler, işin ciddiyetini belli ediyordu. Gözleri, öteki tarafa dönmüş ve adeta dikkatle bir şeyleri takip ediyordu.

En sonunda antrenmanı bırakarak elimdeki kazığı döndürdüm. Çok uzak değillerdi.

Yavaşça ağaçlar arasında süzüldüm. Konuşmaların yoğunluğu arasında tamamen hissedilemezken şimdi sıra bendeydi işte.

Kendini bir insanüstüye karşı kanıtlama!

Sadece on yedi yaşında olmama rağmen kazandığım çeviklik, vücudum üzerinde akıcı bir şekilde hareket eden saçlarım...

Çelik gibi kaslı yapısı ve kendinden emin duruşu dikkat çekici olan bu insanüstü varlığa meydan okudum.

Babam bir melezin varlığından söz ediyordu durmadan. Vampir olan annesini kurtardığı bir melez. O melez bu ise... Onunla nihayet tanışacak görünüyordum.

... 

Kazığı elimde sıkıca kavradım.

Ve ardından geriye tek bir adım!

Tek bir adım sonucu melezin sırtına atladım. Saçlarına yapışıp kazığı boynunda hissettirdikten hemen sonra bakışlarım babama kaydı.

Altımda sabit kalan şahsiyet sonucu iç çekerek kazığı indirdim.

Karşı koymadığına göre vampir değildi.

Karşı koymadığına göre...

Düşman da değildi!

Melez!

Bakışları bakışlarımı bulduğunda kazığı atıp sırtına yüklendim. Ellerimi sırtıma yüzümü de ellerimin üstüne koyduktan sonra sırıtmıştım.

"Selam!"

Melezin şaşkın bakışları gözlerimde gezinirken eller bacaklarımı tutmuş ve bir kere hoplamıştı. Bedenim sırtında daha yüksek bir konuma çıktığında babam göz devirdi.

"İn aşağıya Adel! Misafirlere böyle mi davranılır?"

Melez'n bacaklarımı bırakmasıyla kendimi yere attığında gözlerimi devirdim.

Melez ise sırıtıyordu.

"Geldiğin yerde misafire böyle mi davranıyorlar küçük hanım?"

Fısıltısı kulaklarıma dolduğunda olduğum yerde kaldım. Ardından babamın bizden birkaç adım uzaklaşması ile harekete geçtim.

"Melezsin demek! Seninle tanışmak büyük bir onur." Diyerek elimi uzattım. Bekleyiş anında bu süre zarfında onu baştan aşağıya süzmüştüm.

"Hoş çocukmuşsun aslında!"

Gözleri kısıldığında onun o dağınık saçlarına, boyuna, posuna, kaslarına, gözlerine bir kez daha baktım. Üstündeki beyaz gömleğe ise sırıtmıştım.

"Bu kadar resmiyete gerek yoktu. Beni istemeye gelmiyorsun sonuçta."

O an gözlerim açıldı.

"Yani!.." diyerek kaldım olduğun yerde.

"Gelmiyorsun değil mi!? Beni de melezin gelini yapmayacaksın!?" Sırıttığında rahat bir nefes verdim.

Bu sırıtış kesinlikle alaydı!

Elimi sıktığında ondan memnuniyet cümleleri beklerken elimden çekerek beni kendisine çekmişti.

O an gözleri içinde kayıp giderken üstüme eğildi.

Ne yapıyor bu çocuk!?

Karşı koymak isterken kulağıma fısıltısı duyuldu.

"Tyler."

Tyler...

Ve ardından ekledi.

"Bende memnunum Adel, tanıştığımıza."

İsmi Tyler idi.

Babam bile ondan melez olarak bahsederken ismini bayan söyleme cömertliği mi göstermişti o!?

Yani şimdi ben babam bile bilmezken... Karşımdaki melezin adını mı bilmekteydim!?

Şaşkın bakışlarım üstümde gezinirken elini çekti, nefesi kulağımdan ayrıldı ve kuru öksürükleri kulağıma ilişti.

Evet babam geliyor!

Babamın yanımıza bir kez daha gelişiyle Tyler'ın omzuna yumruk attım usulca.

"Özelliklerini duymak için sabırsızlanıyorum melez! Bu kesin beni diğer avcılardan daha bir üst bilgi mertebesine taşır."

Tyler'a göz kırptığımda usulca gülümsedi.

İkimizin de bakışları babama döndüğünde babam sözlerinde kararlıydı.

"Hadi Adelia eğitimine dön, Sky ağaç oldu seni beklerken!"

Bakışlarımız Tyler ile aynı anda Sky"ı bulduğunda babama dönüp bir kez daha başımı salladım.

Babam bana genelde Adel derdi.

Ama eğer ciddi bir mevzu varsa ya da kendisi ciddi ise işte o zaman anlardım. Bana o zamanlar "Adelia." Derdi.

Tyler'a gülümseyip attığım kazığı yerden aldıktan sonra Sky ile çalıştığımız mindere yöneldim.

Bakışları hala üstümdeydi.

Bakışları ben Sky ile antrenmanlara başladığımda da üzerimdeydi!

Tüm bu süreç boyunca beni izlerken Sky'a döndüm ve odaklandım.

"Şimdi kendini kanıtlama vakti kızım!" Derin bir nefes aldım. Ve ardından işe koyuldum. Sky ile dövüşmeye başladım.

Tyler'ın etkilenmiş, etkileyici bakışları üzerimdeyken soğukkanlılığımı korudum ve olabildiğince odaklandım.

... 

Nihayet büyük bir beceri ile Sky'ı mata serdiğimde heyecanla döndüm.

Babam Victor ağacın gövdesine yaslanmış bir şekilde beni izliyordu.

Ve Tyler...

Ondan hiç mi hiç...

Hiçbir iz yoktu!

... 

Loading...
0%