@selinayeda_x
|
GERÇEKLER İÇİNDE … Tanışmanızn bu denli etkileyici olduğu bu adamla... İşleri bitirişimiz de bir o kadar etkili olmuştu işte! ... "Adelia!" Dedi. "Adelia Winchester!" Yutkunduğumda sözlerini sürdürdü. Gözleri büyüleyici bir şekilde bana bakarken gözlerimi bir saniye bile gözlerinden ayırıp kırpıştıramadım. Gözümden istemsizce bir damla yaş aktığında sözlerini sürdürdü. "Vampir avcısı olduğunu unut. İnsanüstü varlıkları unut. Gördüğün her şeyi ve aldığın eğitimleri unut. Sen normal genç bir kızsın artık. Saf, neşeli, duygusal... Baban sadece avukatlık yapıyor annen ise normal bir kimyacı, aynı zamanda genetikle de uğraşan. Normal bir hayatın oldu sadece. Ne vampirler ne kurtadamlar ne de melezler... Hakkında hiçbir şey bilmiyorsun hiçbirinin. Okuluna devam edecek sonrasına ise üniversite hayatına atılacaksın. Başkan Lewis hepinizi affediyor. Her şeyi, benliğini unuttuğun an serbestsiniz Adelia. Şimdi bak bana. Gözlerimin içine. Ve unut. Gözlerini kapat." Gözlerim sımsıkı yumulduğunda sözlerini sürdürdü. "Ve aç! Unutman gerektiğin her şeyi unutmuş bir şekilde!" … Gözlerimi açtığımda tanıdık bir kokuyla burun buruna geldim. Öfkeden delirmiş bir şekilde burnumdan solurken başımın ağrısı, dişlerimin kaşıntısı gözlerimin yanışı bu eğilimin bir cabası olmuştu. Tyler! Yorganı üstümden fırlatıp attığımda gözlerini araladı. Daha fazla tutamadığımda kendimi onu fırlatıp attım. Tyler savrularak yataktan fırlayıp duvara çarptığında düşünmeden önüne atıldım. İnanılmaz bir hızda onun önünde bittiğimde öfkemi kusarcasına onu bir kez daha dönerek attığım yumruk ile savurdum. Tyler balkon camını kırarak balkonun korkuluklarına çarptığında korkulukların tuzla buz olması ile iki kat aşağıya düşmüştü. Öfkem dinmezken adımlarımı sadece bu duygu kontrol etti. Beni çaresiz bırakan, saf duygularıma yenil düşüren adamdan bir başkası değildi Tyler! Her şeyi unutturdu, benliğimi unutturdu, avcılık genimi tamamen söndürdü! Bir avcı olarak doğup av gibi yaşamıştım dört yıl boyunca! Ama şimdi! Dönüşüm her şeyi hatırlatmıştı bana. Onunla yaşadığımız her şeyi! Wilhelm'i sorun ederken bana ettiği o büyük sözleri!.. Ödetme vaktiydi! Öfke içimde büyürken odadan fırladım. Merdivenlerin önüne tek bir adımla vardığımda korkuluklara tutunup soluklandım. İkinci adımımda alt katta iken duvara zorluklarla tuttundum. Ardından kapıyı hızla açıp bahçeye çıktığımda tam da balkonun altına yöneldim. Tyler'ı aşağı attığım yer! "Bana tüm hayatımı unutturan sensin!" Bu bir avcının çığlığıydı. Öfkeyle ileri doğru atılan benlik ise vampir öfkesinin bir ürünüydü. Ben... Ben şuan bir vampirdim! Dönüşüm bitmemişti ama... Öğrenmem gereken önemli bilgiler kafamda teker teker yer etmeye başlamıştı benim. ... Bir an için zaman durdu ve ben, yeni kazandığım vampir hızlarıyla merdivenlerden aşağıya inmek için ilk adımı attım. Ancak hızımı kontrol etmekte zorlanıyordum. Üç adımda tökezleyip, neredeyse dengesizce kayarak bahçeye vardım. Her şey sanki hızla geçen bir rüyaydı; etrafımda karanlık gölgeler ve bu karmaşanın ortasında benimle savaşan bir figür vardı. Tyler. Bahçede onu tekrar gördüm. İçimdeki öfke ve karmaşa, ona bir kez daha saldırmak istiyordu. Fakat hızımın kontrolü bana çok şey öğretmemişti ve bir adım atarken kendimi neredeyse dengesiz buldum. Tyler’ın bakışları, bir deniz gibi derin ve anlam doluydu. Onun orada durduğunu görmek, içinde bir şeylerin kaybolduğunu fark etmemi sağladı. Öfkemle, Tyler’a doğru atıldım. Ancak onun soğukkanlı ve sakin duruşu, hemen bir denge bulmamı engelledi. Saldırımı engellemek için Tyler, elini hızla havada gezdirdi ve beni durdurdu. Bir anda, elleri kasık hizasında durmuştu, boğazımı ise nazikçe kavradı. Sırtım göğsüne baskı uygularken ellerim serbest başım ise Tyler'ın boynuna yaslıydı. Şaşkınlık ve öfkenin karışımı, içimi sarmıştı ama Tyler’ın hareketleri, bir yumuşaklık ve sakinlik taşıyordu. Kendimi onun elleri arasında, hareketsiz ve neredeyse teslim olmuş buldum. Ona doğru salladığım yumruğı başarılı bir şekilde tutmuş ardından beni döndürüp kendisine yaslamıştı. Eli boğazımı kavradığında da diğer eli kasığımı nazikçe tuttu. Bir süre, göz göze geldik. Onun gözlerinde yorgunluk ve hafif bir üzüntü vardı. Gözlerindeki derinlik, bana çok şey anlatıyordu. Yavaşça, kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Hissettiğim karışık duygular, bir nebze olsun çözülmeye başlamıştı. Tyler’ın tutuşu, sert değil ama bir o kadar da kesin bir şekildeydi. O an, ellerim serbest olmasına rağmen, bu sakinliği koruyarak hiçbir şekilde karşı koymadım. Tyler, sesini alçaltarak konuştu. “Adel, bu hiddet sana hiç yardımcı olmayacak. Ne yaşadığını anlıyorum, ama bu yol seni nereye götürecek, biliyor musun?” Sesi, bir tatlılık ve sakinlik taşıyordu; aynı zamanda bir güvence, bir teselli arıyordu. Onun bu şekilde bana yaklaşması, içimdeki kaosu biraz olsun yatıştırmıştı. Ama yine de, bu içsel savaşın ne kadar uzun süreceğini bilemiyordum. İçimdeki öfke ve acı, Tyler’ın ellerinde adeta hapsedilmiş gibi hissediyordum. “Beni bırak. Beni serbest bırak,” diye fısıldadım, sesimdeki titremeyi gizlemeye çalışarak. “Hala anlamıyorum… neden benimle böylesin? Neden tüm bu gerçekleri benden saklıyorsun?” Tyler, elini boğazımdan çekti, eli boynumdw durduğunda derin bir nefes aldı. “Bunu yapmamın nedeni, seni korumak,” dedi. O an, onun bu sözleri, içimdeki öfkeyi ve karışıklığı biraz olsun yatıştırdı. Tyler’ın elleri, yumuşak ve anlayışlı bir şekilde vücuduma temas ediyordu. İçimdeki tüm hisleri kontrol altında tutabilmek, şimdi daha kolay görünüyordu. Ama hala, bu öfkenin ve karmaşanın geride bıraktığı boşluk, içimde bir yarı açık kapı gibi duruyordu. Tyler’ın gözlerinde, sabırlı bir bekleyiş ve anlayış vardı. Ona karşı koymak yerine, bu anı kendi içsel savaşımı kazanmak için kullanmalıyım. . İçimdeki öfkenin ve karmaşanın bir nebze olsun geçmesi, Tyler’ın bu anki sakinliğiyle mümkün oluyordu. Ellerim serbestti ama bu öfkenin ve hayal kırıklığının yavaşça geçmesi, belki de onun sakinliğine güvenmekten geçiyordu. Tyler’ın bana hissettirdiği güvence, içimdeki bu fırtınayı biraz olsun dindirebiliyordu. Taa ki vampir öfkesi bir kez daha yüzeye çıkana kadar! Ona dirsek attığımda eli bir kez daha boğazını kavradı. Başım bir kez daha geriye yatarken öfkem kendini dışavurarak bitirmek ister gibi Tyler'a karşı koymama sıçradı. Tam önümüzde o an Maya ve Brad belirdiğinde ikisi de ne yapacağını bilememiş gibiydi. ... "Yok bir şey..." Diyerek mırıldandı Tyler o an. Elleri bütün belimi sardı ve yüzü omzuma gömüldü. Dengemi kaybedişim ile bir eli belimden ayrılıp hızlıca elimi tuttu. Açlık! “Tyler,” diye mırıldandım, sesim titrek ve yorulmuş bir şekilde çıkmıştı. İçimdeki öfke ve karmaşanın net bir şekilde iç içe geçmişti. "Neden yaptın ki bunu?" Diye fısıldadım. Burnu yanağıma sürttüğünde o da fısıldadı. "Söyleyecektim... Ama o pislik seni dönüşüme sürükledi. Tyler'ın katlanarak artan öfkesini hissettiğimde yutkundum. Wilhelm... Beni dönüşüme zorlamamıştı. O an... Beni gerçekten öldürmüştü. Beni dönüşüme zorlayıp ardınan da dönüştüren... Tyler'ın ta kendisiydi. Ve bunu sırf geçmişi öğrenmeden hayattan silinmeyeyim diye, daha fazla vicdan azabı çekmemek için yapmıştı. Brad yaklaşmak için yeltenirken Maya onu tuttu. İkisi de uzak bir köşede sadece izlerken kendimi nihayet bir kez daha güçsüzlüğüm ile teslim etmiştim Tyler'a. Öfkem beni terk ettiğinde yine her zamanki gibi güçsüzleşmiştim. Tyler beni kucağıns aldığında bir elim omzunun arkasında sabit kalmış, diğer elim ise yere doğru savrulmuştu. "Burada görülecek bir şey yok!" Tyler'ın bu sözleri ile odaya bir kez daha dönmemiz bir olmuştu. Yatağa nazikçe bırakıldığımda Tyler yanıma eğilip saçlarıma dokundu. O an yapabildiğim tek şey yüzümü ters tarada çevirmek olduğunda Tyler doğrularak benden uzaklaştı. Gözlerim onu derinlemesine bir şekilde izlerken o dolaptan bir kan torbası almıştı. Gözlerimi sıkıca yumduğumda Tyler bana yaklaştı. "Hadi, beslenme vakti." Başımı olumsuzca salladım. Asla! Asla olmazdı. ... Zamanın adeta durduğu bir anı yaşıyordum. Zayıf düşmüş, güçsüz bir halde, içimdeki öfkenin ve umutsuzluğun göğsümü sıkıştırdığı bir anı. Kan içmeyi reddetmiştim; kendi seçimimle kendimi zayıflatıyor, acı çekiyordum. Ama içsel savaşımdan daha güçlü bir gerçek vardı: açlık. Açlık, bana ne kadar direnmeye çalışırsam çalışayım, asla yok olmuyordu. İçsel bir savaşın eşiğindeydim, ama Tyler pes etmemişti. Derin bir nefes aldım. Kan falan istemediğim halde, hele ki insan kanı! Tadı hatıralarımda saklı bir kan dudaklarıma değdiğinde gözlerim tüm parlaklığıyla açıldı. Tyler'ın kolu dudaklarımın arasında iken ne kadar dirensemde karşı koyamadım. Bileğini sıkıca kavradığımda kayıtsız şartsız onun kanını emmeye başladım. Dişlerim arasından süzülüp giden tatlı kan beni mest ederken Tyler'ın alt dudağını dişlediğini gözümün kenarı ile zorlukla fark etmiştim. Doğrulup o kola tamamen sahip olmak istercesine sıkı sıkıya bağlayıp kanın son damlasına kadar tüketmek isterken onunla meselelerin olduğu gerçeğini bile unutmuştum. Canım kan istiyordu, kanını! ... O an her şey bulanık ve bozuk görünüyordu. Melez, bileğini yavaşça dudaklarımın arasına yerleştirdiğinde, içimdeki açlık tüm gücüyle ortaya çıktı. İçimdeki direniş, aniden kırıldı. Bilinçli düşüncelerim kayboldu ve sadece açlığımın sesi kalmıştı. Dudaklarım, melezin kanını emmek için hareket etmeye başladı. Kendimi onun kanını içmeye kaptırmışken, gözlerim tüm bu süre boyunca gri bir boşlukta kalıyordu. Karanlık ve bulanık bir atmosferde, sadece melezin kanının tadı vardı. Her yudumda, acının ve zayıflığın yerine gelen bir huzur hissettim. Kanı, adeta içimde bir ateş gibi yanıyordu; bedenim onu almak için yalvarıyordu. Melez, bileğini dudaklarımın arasında tutarken, kendimi her yudumda daha da fazla kaptırıyordum. Kanının her damlası, beni adeta bir rahatlama ve tatmin hissine sürüklüyordu. Hızla akan bir su gibi, kanı içimde dolaşıyor, her damla bedenimi yeniden canlandırıyordu. İçimdeki açlık, her yudumda biraz daha azalıyordu, ama aynı zamanda bu durum, benim için bir tür teslimiyet anlamına geliyordu. Gözlerim, bu süre boyunca gri bir bulut gibi kalmıştı; ne tam anlamıyla açık ne de tamamen kapalıydı. İçimdeki bu karışıklık ve açlık, melezin kanının etkisiyle biraz olsun sakinleşiyordu. Yavaş yavaş, bedenimdeki güçsüzlük ve zayıflık yerini, onun kanının sağladığı huzura bırakıyordu. Melez, bileğini çekmeden önce, gözleriyle bana bir tür anlayış ve güven veriyordu. Kanının tadı, onun bana sunduğu destek ve bağlılıkla birleşiyordu. Her damlada, içimdeki boşluk ve acı, biraz daha azalıyordu. Bu bağlılık, vampirler arasında kökleşmiş bir gelenek gibi görünüyordu, ama benim için, o an, sadece bir ihtiyaç ve kurtuluş anlamına geliyordu. Kendimi melezin kanının etkisi altında, yavaşça rahatlamaya bıraktım. Her yudum, benim için bir tür yenilenme ve huzur getirdi. Gözlerim, gri bir bulanıklıkta kaldı, ama içimdeki açlık, adeta onun kanı tarafından dindiriliyordu. İçsel savaşım, biraz olsun yatıştı. Sonunda, melezin kanı, bana geçici bir huzur ve rahatlık sunmuştu, ama aynı zamanda, vampirler arasında bir bağlılık ve ritüelin de bir parçasıydı. Bu an, içimdeki acıyı ve zayıflığı geçici olarak yatıştırmıştı. Tyler'ın dudakları arasından ufak bir inilti kaçtığında onu daha da arzuladım. Dişlerim tenime sertçe battığında bana daha fazla sokularak fısıldadı. "Adel..." "Adel... Bana sadece ailem Adel der." Bu cümle geçmişlerden bir yerden aklımın ucunda yer etmişken sinirli ısırığım Tyler'ın tenini yaktı. "Yeter bu kadar!" Dedi Tyler. Ama sözleri umurumda bile olmamıştı. Sadece kanını derinlemesine bu kadar çok isterken tırnaklarım tenine battı. Tyler kolunu dudaklarım arasından sertçe çektiğinde dişlerimin sızlaması ile hafifçe inledim. Ağzımdan etrafa damlayan kanlara baktığımda Tyler'ın bakışları üstümdeydi. Kontrol edememiştim kendimi, doymamıştım da! ... Tyler dudaklarım arasındaki kanı silerken istemsizce elini yakaladım. O ise elimi tek hamlede benden önce kavramıştı. Gözlerimin içine baktığında bağırdı. İşte o am kendime gelmiştim. ‘’Yeter dedim sana!’ sözleri beni kendime getirirken elimi hızla çekip yataktan fırladım. ‘’Senin kanını isteyen yok!’’ Kendimi tek bir adımda odanın ortasında bulduğumda dengemi kaybettim. Bu olay her hızlı bir şey yapmak istediğimde devreye mi girecekti böyle? ‘’Sakin ol Adel.’’ Diyerek yanıma geldi Tyler. Onu öfkeyle ittirdim. Bunu bekliyormuş gibi karşılık vermişti bedeniyle. Sadece bir iki adım geriledi yerinden. Ondan uzaklaşmak için bir hışımda aşağıya indiğimde delirecek gibi oldum. Birsürü kalp atışı… Dönüşüm hala devam ediyordu. Ben hala acı çekiyordum! … Kendimi salona attığımda gördüklerimle şok geçirmiştim. Jonas ve kucağındaki bebek Martina! Nefes alışverişlerim hızlanırken arkamda bir ses işittim. ‘’Adel!’’ diye bağırıyordu. İleriye doğru bir adam atacaktım ki omzumdan tutulmamla durdurulmam bir oldu. Ve her şey bebek Martina’nın gözleri önünde yaşanmıştı! … Bir anda dünya kararıyor… Acının keskinliği, beni yoğun bir şekilde sarmışken, gözlerimi açmakta zorlanık bir şekilde kalakaldığımda içimde bir tür karmaşa vardı. Derin bir rahatsızlık ve korkunun yanına acı eklenmiş durumda kalakaldığımda nefesim kesildi. Bir şeyler oluyor ama beynim bunları anlamakta zorlanıyordu. Aniden, keskin bir acı karnımda patlak verdiğinde bakışlarım kaynıma kaydı. Pençelerin keskinliği, etimi parçalayarak içimi yakıyorken bakışlarım yukarıya kalktı. Gözlerimi kaldırdığımda Elliot’ı karnıma doğru hareket eden pençeleriyle görmüştüm. Dişleriyle ısırmak üzere boynuma doğru eğilmişken, acı içinde çığlık atmak isteyip bunu başaramamıştım. Yere yığılmış bir şekilde kalakalmışken Elliot üzerimde kendi hakimiyetini kurmuştu. ‘’Bakalım ne kadar melezmişsin, kurt zehrine de aşina mısın!?’’ Tam ısırmak için üzerime atıldığında olanlar bir daha olmuştu. … Salondan içeriye adım atacağım esnada Elliot beni durdurup yere fırlatmıştı. Acı içinde yere düştüğümde kalkmak için bir hamle yaptım. Kalkıp Elliot’a karşılık verecektim ama Elliot benden önce davrandığında bir kez daha yere yığıldım. Kurt pençeleri karnımı deşerken acıyla inledim. Sırtım soğuk mermere değerken Elliot üzerime eğildi. Isırmak için ileriye doğru bir hamle yaptığında Tyler’ın bir hışımda merdivenlerden inişini gördüm. Verdiğim nefes ile Elliot üstümden fırlayıp gittiğinde Elliot’un bedeni sertçe duvara çarpmıştı. Acı iniltileri koridorda yankılanırken duvar titredi. Tyler hızını alamayıp bahçeye açılan evin çelik kapısına gözünü kestirdiğinde kapı o an ardına kadar dışarıdan içeriye girmek için hamle yapmak üzere olan Maya tarafından açılmıştı ki Tyler Elliot’u yakasından tuttuğu gibi dışarı fırlatıp arkasınca gitti. Yerde yığılı kaldığımda hareket edemedim. Hani ölümcül olmadığında vampir yaraları hızlı bir şekilde iyileşirdi? Yaramda hiçbir iyileşme belirtisi yoktu. Doğrulmaya çalışırken karnıma giren acıyla çığlık attım. Sırtım bir kez daha soğuk mermere çarptığımda olduğum yerde öylece yatmaya karar vermiştim. Bahçede kavga sesleri yükselirken yanıma Lydia eğilmişti. ‘’Adelia!’’ Karnımdaki kan gölüne dehşetle bakarken ağzımı araladım. Boğazımda düğümlenmiş kanlar öksürüğümle dışarı firar ettiğinde Jonas Lydia’ya döndü. Onu benden uzaklaştırdı. ‘’Yok bir şey Lydia. Korkulacak, üzülecek hiçbir şey yok. O bize geliyordu, bebeğimizi istiyordu. Elliot da onu durdurdu!’’ Büyüyen gözlerim Jonas’a bakarken bahçede bir kükreme sesi duyuldu. Thomas! … Kavga sesleri bahçede yankılanıyordu. Gözlerim büyülenmişçesine açıldı ve Jonas'a bakındı. Ciddiydi, gerçekten ciddiydi. Nasıl inanmıştı buna!? Ben... Tyler'a öfkemden uzaklaşmak için aşağı indiğimde... Gözlerimin parlaklığını öldürme iç güdüsü olarak düşünmüştü. Ben... Kendimi parçalara ayırır yine de o bebeğe zarar vermezdim! Lydia gözleri büyümüş hızla ayağa kalktığında bebeğini Jonas'ın kucağından aldı. Bahçedeki kavganın sesleri koridoru inletirken bebek Martina daha da sarılmıştı annesine. "Yok bir şey canım..." Lydia bebek Martina'yı kucağında sallaya sallaya sakinleştirdiğinde Jonas'ın sözleri üzerine üst katın yolunu tuttu ardından. "Üst kata çıkın siz Lydia." Koridorun ortasında başımda sadece Jonas kalmışken başımın kalabalıklaşması kaçınılmaz bir şekilde saniyeler içinde gerçekleşti. Önce Lilith sonra ise Brad. Ardından bahçeden içeriye giren Maya ve Lucas. Maya ve Lucas kavgayı ayırmak için kalmışlardı bahçede. Ama nafile... Kavga durmak bilmedi ve giderek üçüncü kişinin de olaya dahil olması ile arttı. Thomas! ... İki karşı taraf. Thomas ve Tyler. Eski iki dost. Şimdi ise… Karşı karşıyaydılar! ‘’Sana betalarımı dokunmayacaksın dedim!’’ Thomas’ın öfkesi hem bahçeyi hem de bütün evi inletirken Brad’in yanıma çöküşü ile gözlerim ona kaydı. ‘’Kan içmelisin.’’ Dedi tek bir nefeste. O an başımı çevirmiştim. ‘’Hadi ama iyileşmen gerekiyor!’’ Maya’nın seslenişine karşın ona döndüğümde kolunu bana uzattı. Tüm bu acılarımın arasından ona tip tip bakarken Brad onun kolunu ittirdi. ‘’Senin kanın hiçbir işe yaramaz. Ama benimki yarayabilir.’’ Brad’in gözleri parlamış bir şekilde bana döndü. ‘’Evet benimki işe yarayabilir! Bende melezim. Melez kanı… Seni kolay iyileştirir.’’ Bu sefer Brad kolunu uzattığında gözlerimi tavana diktim. ‘’O itin bir daha Adel’e yaklaşmayacak!’’ Tyler’ın kükremesi kulaklarımda yankılandığında Elliot değil şimdi Tyler ve Thomas arasında bir kavga oluyordu. Yerimden doğrulmaya çalıştığımda midemden kalkan yoğun kan ile yere kustum. Nefes alışverişlerim derinleşirken bir elim karnımda ve diğer elim yerde yumruk bir şekilde yere tutunuyordu. Brad bileğini ısırıp bir anda ağzına tuttuğunda elimle kolunu tuttum. ‘’Bana!..’’ dedim kısık bir sesle. ‘’Tyler’ı getir!’’ Maya aceleyle kavgaya dönerken Brad anlamsızca bakıyordu. Lilith Brad’in yanına yanıma çöktüğünde eli omzumu sıvazlıyordu. ‘’Geçecek.’’ Dedi. Gözlerim sımsıkı yumulurken Jonas’ın oflayarak doğrulması bir oldu. ‘’Ailemin yanına dönüyorum!’’ Jonas üst katın yolunu tırmandığında Lilith başımı bacaklarına yatırdı. ‘’Kalkma Adelia.’’ Dedi. Lilith’in bakışları Brad’i bulduğunda Brad kolunu bir kez daha ısırmak için hamle yaptığında Tyler’ın silüeti önümüzden uçup yere fırlamıştı. Tyler ile gözlerimiz kesiştiğinde Thomas eve ağır adımlarla arkasında sinsi gülümsemelerle gülen Elliot girdi. Tyler yerden doğrulmaya çalışırken Thomas Lilith’e seslendi. ‘’Bir sorun yok değil mi?’’ Lilith başıyla onu onayladığında Thomas gözlerini salona dikti. ‘’Kalk o halde, takip et beni. Eminim onlar kendi başının çaresine bakar!’’ Thomas, Elliot ve Lilith salona gittiklerinde Tyler ayağa kalkarak yanıma geldi. Brad hemen ayaklanmıştı. ‘’Kan içmeyi reddediyor!’’ Tyler başını sallayarak yanıma çöktüğünde ‘’Biliyorum.’’ Diyerek cevap verdi Brad’e. Ardından bileğini ısırdığında bana döndü. ‘’Gel bakalım buraya.’’ Başımı kucağına yatırdığı gibi kolunu dudaklarımın arasına bir kez daha bırakmıştı. Kan ağzımdan akıp giderken yavaşça bileğini kavradım. ‘’Bu sefer ağır ol.’’ Dişlerim yavaşça ısırdığı yere battığında yavaşça kanını emmeye başladım. Brad şaşkınca bunu nasıl bu kadar hızlı kabul ettiğimi düşünürken Tyler’ın kanından içmeye devam etmiştim. … Salondaki sesler ise hala kulaklarıma ilişiyordu. ‘’Akşam konseyin var! Ceza alıp almayacağını karar vereceğiz Elliot!’’ Elliot homurdanıp itiraz etmeye çalışsa da Thomas gayet netti. Ve o an salondan sesi yankılandı. ‘’Herkes duysun! Bugün konsey var. Akşam bahçede olun. Elliot’un ceza alıp almayacağını, ne ceza alacağını konuşacağız. Brad, Tyler, Adelia… Seyirci olarak katılabilirsiniz.’’ Ve bu tavrı ile… Thomas Brad’i sürüden reddetmişti! Maya’nın bakışları Brad’i bulduğunda Brad’in gerildiğini iliklerime kadar hissetmiştim. O an dudaklarım arasından hücum eden kan bile tat vermediğinde Tyler’ın elini ittirdim. Beni koltuk altlarımdan kaldırıp göğsüne yasladığında Brad ayağa kalkmıştı. Ardından boğazını temizledi. ‘’Ben gidiyorum, bir şey lazım olursa… Seslenirsiniz!’’ Brad evin çıkış kapısından doğru çekip gittiğinde Jessica ve Fernando içeriye şaşkınlıkla girmişlerdi, ellerinde bir tavşan ile. ‘’Gittik geldik ne olmuş!?’’ Jessica’nın iç çekişi ve sözleri ev halkının her biri tarafından duyulmuşken Fernando’nun elindeki tavşanı alarak mutfağa yöneldi. Tavşandan akan tek bir kan bakışlarımı çektiğinde doğrulmak istedim. Hayvan kanından akan damlalar zemini ıslatırken Tyler gülerek omzumu sıktı. ‘’Şaka yapıyor olmalısın Adel. Hayvan kanının hiçbir yararı yok bizlere.’’ Gözlerimi kapattığımda yüzümü Tyler’ın kokusuna gömmüştüm. ‘’Durmuyor, akıyor…’’ Tam o an Tyler’ın dudakları yanağıma sürttüğünde zaman o an benim için durdu. Kana susamamıştım ki bu sadece zevk içindi. Zevk için istemek. Ve neyse ki arzumu susturmayı başardım. Ama kana susamış iken ne olabileceğinin farkında bile değildim kendimin! … ‘’Gidelim mi?’’ diye fısıldadığında zorlukla başımı salladım. Tyler beni yavaşça ayağa kaldırdıktan sonra elimi omzuna atmıştı. ‘’Üzgünüm, kucaklayamadığım için…’’ diyerek beni merdivenlere kadar yürüttüğünde o an tek düşündüğüm bana karşı hisleri olmuştu. Her halükarda beni düşünmesi. Benim için göze aldığı şeyler. Kral benim için o pisliğin önünde eğilmişti! Ve kralın tahtı şu an baya sarsılıyor gibi görünüyordu.. Merdivenleri yavaş yavaş çıktıktan sonra ağzımdan çıkan iniltiler artmıştı. Tyler beni sıkıca tutarken söylendi. ‘’Sana insan kanı içmen gerektiğini söylemiştim!’’ Tyler bıkkınlıkla solurken odasına da geçmiştik. Üstümde ise kanlı bir gecelikle kalakaldığımı fark etmiştim o an. Tyler beni yavaşça yatağa koyduğunda elleri karnıma giderek eğildi. Ne yaptığını algılamaya çalışırken pençe izlerinden doğru geceliğin karın bölgesini yırtmıştı. ‘’Sadece iyileşme sürecini takip edeceğim!’’ dediğinde sadece onu izledim. ‘’İyileşiyor…’’ diye fısıldadığında bakışları gözlerime kaydı. ‘’Ama yavaş!’’ Gözlerimi devirerek kendimi yatağa attığımda Tyler da doğrulmuştu. Tüm eşyalarım Tyler’ın evindeydi, tüm kıyafetlerim… Ve ben üstünde bir başkasına ait olan şeyleri giymekteydim sürekli. Tyler benim için rahat bir şort ve beyaz crop tişört getirdiğinde ellerinden çekip aldım. Şortu yavaşça elbise tarzı geceliğimin altından bacaklarıma geçirdiğim gibi sırtımı Tyler’a dönerek geceliği üstümden alttan doğru kıvırarak yavaşça attım. Tişörtü saniyesinde üstüme geçirdiğimde Tyler’a döndüm. Bakışları zaten başka bir yere odaklıydı. Ona döndüğümde geceliği kendisine fırlattığım gibi yatağa bir kez daha oturdum. ‘’Değiştirdim üstümü utanma bakabilirsin!’’ Sözlerime karşılık başını yana yatırıp sırıttığında bir adım ile yaklaştı. ‘’Emin ol utanmıyorum. Sana alan tanımakla utanmak arasında derin farklar var küçük hanım!’’ Küçük hanım! Ve o an bir kez daha hatırladım. "Geldiğin yerde misafire böyle mi davranıyorlar küçük hanım?" ‘’Hoş çocukmuşsun aslında…’’ Yutkundum. Ardından Tyler geri çekilip odadaki mini buzdolabına yönelmişti. İçinden bir paket çıkardığında bakışlarımı ondan ayırmadım. Bana yaklaşıp yanıma oturduğunda tek yaptığım ona dik dik bakmak olmuşken sanki canımı çektirmek istercesine tıpayı eliyle çöküp atmış ve gözlerimin içine bakarak ilk yudumu almıştı. Gözlerimi devirip bakışlarımı kaçırdığımda ‘’İster misin?’’ diye sordu. O an bir kez daha anılara gittim. Başkan Lewis… Arkamdan bin bir türlü oyunlar oynamıştı. Babama işkence etmişti! Ve hiçbir şey olmamış gibi yüzüme sırıtmaya devam etti. ‘’İyi ki!’’ iyi ki dedi içimdeki ses. ‘’İyi ki o konuşmayı yapıp gecesini mahvettim!’’ Ve dahası da var! İntikamım sadece baloda yaptığımla sınırlı olmayacak! ‘’Adel?’’ diye fısıldadı bir ses koluma dokunarak Gözlerim gözlerine yoğunlaştığında elini elimle ittirdim. ‘’Adel değil. Adelia! Ben… Adelia demeni istiyorum. Gerekirse sana Melez diye seslenirim yine ama bana Adel deme. İsmim Adelia benim. Ben… Şu an istemiyorum!’’ Ardından bakışlarımı kaçırıp hızlıca kalktığımda yürüyerek yatağın sol köşesine gidip uca doğru kıvrıldım. Tyler da ayağa kalktığında yatağa çıktı. Sırtım yatak başlığına yaslıyken yanımda oturmaya başlamıştı. ‘’Bana adımla seslen. Artık bir önemi kalmadı.’’ Tyler derin bir iç çektiğinde şaşkınca ona baktım. ‘’Çoktan ifşa oldu bile.’’ Ah tabii ya. Wilhelm yaydı kesin! ‘’Benim yüzüme.’’ Diye düşünürken başını olumsuzca sallamıştı. ‘’Alakası bile yok! Thomas… O haykırdı çoktan bütün sürüye.’’ Thomas mı!? ‘’Thomas derken!?’’ Thomas da mı biliyordu yani!? Bu nasıl bir geçmiş bağıntısıydı böyle!? ‘’İlk tanıştığımız günden beridir biliyordu. Sadece ona bana seslenirken Melez diye hitap etmesini istediğimde beni kırmadı, bugüne kadar! Öfkelendi ve eski bağları çiğnediğini açıkça belli etti.’’ Sözlerinden hiçbir şey anlamasam da… Burukluğu yüzünden okunuyordu. Yavaşça omzuna dokunacakken bana döndü. Ardından yavaşça yaklaştı. ‘’Uyuman lazım artık.’’ Diyerek omuzlarımdan ittirirken iç çekerek yatağın içine girdim. Yarın yeni bir gün olacaktı, ne yaşanacağından emin olamayacağım! … Tyler üstümü örttüğünde kendisi yorganın dışında kalmıştı. Ve hala oturur pozisyonda iken düşüncelere dalmış bir şekilde kalakalmıştı. İç çekerek bakışlarımı tavana diktiğimde bana döndü. ‘’Dönüşümünü tamamlaman lazım!’’ dedi bir hışımda. Bakışlarım ona döndüğünde sözlerini sürdürdü. ‘’Sadece vampir tarafın aktifleşti. Ama içinde bekleyen bir kurt var. Onu aktif edene kadar dönüşüm bitmeyecek; uykusuzluk, yorgunluk, halsizlik, ağız kuruluğu, göz yanması, baş ağrıları, dişlerin kaşıntısı, boğazda acı hissiyat ve vücuda giren kramplar… Devam edecek taa ki bünyenin kaldıramayacağı raddeye gelene kadar. ‘’ Şaşkın gözlerim gözlerini delip geçerken uzandı yanıma hala yorganın üstünde iken. ‘’Her dakika tükeneceksin Adelia… Ve sonunda… Hiçbir intikamını alamadan vampir olarak öleceksin. Bunu istemiyorsun değil mi?’’ Söylediklerine duyduğum rahatsızlıktan yanaklarımı şişirirken ondan tarafa döndüm. ‘’O yorganı…’’ diyerek söze girdim. ‘’Adam akıllı serbest bırakmazsan!.. Bozuşacağız!’’ Tyler sadece tebessüm etmişti. Bıkmışlık sezdiriyordu içinde. Ardından bir hışımla yorganın içine girdiğinde gözleri bana kaydı. ‘’Oldu mu!?’’ Başımı salladığında Tyler’ın gereğinden fazla çıkan yüksek sesiyle karşı karşıyaydım. ‘’Olaylara pembe renkte yaklaşmayı kes artık. Dönüşmen gerekiyor! Dönüşmen için her şeyi yaparım. Seni olabildiğince tahrik edebilirim. Adelia… Sen doğuştan bir avcısın, her daim avcıydın vampir, kurt adam, vampir avcılığı… Her koşulda avcı konumunda doğdun. Ve bu yeni doğan… Hiçbir şey değiştirmeyecek. Sana sorun da getirmeyecek. Aksine daha güçlü olacaksın. Ve geçmişten intikamımızı alacağız.’’ Adelia… Adel ismine karşı çıkışımın hemen ardından gelen iki sesleniş! Sanki hep bu anı beklemiş gibi rahatlıkla söylemişti. Bakışlarımı gözleri hizasında kaldırdığımda gözlerindeki ifadeyi de tam olarak algıladım. Yeni vampir dönüşümüm ile bazı şeylerin daha da farkına varabilmiştim. Sky’a karşı aslında hiç olmamış hislerimin! Wilhelm için hiçbir an gerçek olmayan hislerimin! Tyler’a her daim koşulsuz güvenim ve başım beladayken ona sığınışım… Tyler… Aslında her zaman ‘’hayatına hayat katan anlamlı kadın’’ın yanındaydı. Benim yanımda! … Gözlerimi kapattığımda yorgunluğumun verdiği kolaylıkla hızlıca uyumuştum. Gözlerim gecenin karanlığıyla mideme giren yoğun kramplar ile bir kez daha aralandığında zorlukla nefes aldım. Bu neydi böyle!? Elim karnıma gittiğinde hiçbir yara izi yoktu. Saate baktığımda ise saat bire yaklaşıyordu. Ben saatlerdir bilinçsizce uyuyordum. Daha öğlen bile olmamışken yaşanılanların ardından gece yarısına kadar tam on iki- on üç saat boyunca uyumuştum. Üstümdeki yorganı atıp kalktığımda kan arzum giderek arttı. Evde beni çeken tek bir damar atımı varken o güzeller güzeli, gülücükler saçan, ufacık, minik kurt Martina idi! Elliot… Jonas… Haklıydı! Haklı sebeplerden Elliot bana saldırmıştı. Şimdi ise aşağıda konsey oluyordu. Konsey hazırlıkları başlamış iken kendimi hızla yataktan attım. Hayır! Vampir avcıları adı üstünde vampir avlar! Savaş! Ve vampirler ise sadece insan! O küçük bir kurt! O daha ne insan ne de kurt! O sadece bebek! Dişlerimi koluma geçirdiğinde canımın yanması ile dizlerimin üstüne çöktüm. Dönüşümümden bu yana bir kere bile ağzıma insan kanı değmediğinden oluyordu bu. Her uyandığımda gelen yoğun kan arzusu! Ayaklarım istemsizce kapıya yönelirken sıkı sıkıya tutundum. Yeter artık! Ellerim titrerken dizlerimin üstüne bir kez daha çöktüm. Bu iç güdü… Çok güçlüydü. İradem nereye kadar dayanabilirdi? Ben… Gerçekten dönüşürsem eğer… Başarabilecek miydim kontrolü? Brad başarmış mıydı? Bakışlarım buzdolabına kaydı. İnsan kanı içersem kan arzulamam geçer miydi_ Hayır! Daha da fazla isteyecektim! Odanın kapısından hızlıca fırlayacakken son bir refleks ile kendimi kapının sağ tarafındaki pervazına kendimi attığımda yediğim darbe ile yere yığıldım. Acı insanlaştırır değil mi? Başım dönerken artık tek düşündüğüm kendim olmuştum. Yavaşça ayağa kalktığımda tam da karşımda Tyler’ı fark ettim. Gözlerinde şaşkınlık vardı. ‘’Gerçekten…’’ diyerek söze girdi. ‘’Önünü de mi göremez oldun sen?’’ Sırıttığımda elimi ona uzattım. Beni tek hamlede elimden kavrayarak kendine çekmişti. Artık ayaklandığıma göre… Konseye inme vaktiydi. … Merdivenlerden Tyler’ın yönlendirmesiyle tökezlemeden hızımı kullanıp indiğimde bahçeye çıkmak için ana giriş kapısına yöneldik. Tam o sırada Tyler elimden çekerek beni durdurmuştu. ‘’Bu ne!?’’ Bakışlarım baktığı yere yöneldiğinde elimi hızla çekip sakladım. ‘’Yok bir şey! Açlıktan kendimi kemiriyordum.’’ Sırıttığında yutmuş olduğunu fark ettim. ‘’Deseydin ya, ben beslerdim seni.’’ İç çektiğimde bahçedeki sesler artmıştı. ‘’Başlıyorlar, gidelim!’’ diyerekten konuyu dağıttığımda Tyler’ın beni başı ile onaylaması ile bahçeye çıktık. Ve burada… Elliot için bir karar verilecekti diğer betalar tarafından! … Elliot, kan ter içinde, suratı öfke ve yenilginin izlerini taşıyarak betaların arasında duruyordu. Thomas konseyi yönetircesine ortada durdu. Ardından konseyi başlatan sesi duyuldu. “Elliot, sürüye karşı işlediğin suçların ve başkalarının güvenliğini tehlikeye atmanın hesabını vermek zorundasın. Kendi menfaatlerin uğruna sürü düzenini bozarak melezlerle anlaşmazlık çıkardığın için de öyle!’’ Elliot, başını kaldırıp Thomas’a bakmaya çalıştı ama Thomas’ın öfke dolu bakışı altında bir kez daha düşmüştü. Tyler’ın yüzü öfkeli ama bir o kadar da soğukkanlı bir şekilde konseyin kararını bekliyordu. Thomas, konuşmasını sürdürdü: “Konsey, senin cezayı ne olacağını belirlemek için toplandı. Ortamdaki sessizlik saniyeler içinde bir kez daha Thomas’ın boğaz temizlemesi ile bozuldu. ‘’Gelelim karar aşamasına! Betalarım… Artık düşüncelerinizi bildirme vakti.’’ Thomas sözlerini bitirir bitirmez Maya bağırmıştı. Aralarında en küçük olmasına rağmen. ‘’Ceza almalı, sürüden atılmalı! O her şeyi mahvediyor!’’ Lucas onu kollarından tutup omuzlarını sıvazladığında Maya daha fazla devam etmedi. Ardından Lucas konuşmuştu. ‘’Ceza almalı.’ Dedi kısaca. Lucas’ın Maya’ya bu koşulsuz kabulü nereden geliyordu böyle? … Kar yağışı, Kanada’nın ormanlarına ağır bir sessizlik indiriyor. Soğuk, nefesleri beyaz bir buhara dönüştürürken ağaçların dallarına ince bir örtü gibi seriliyordu. Kurt Evi’nin önündeki açık alanda, beyazın içine hapsolmuş birkaç figür beliriyordu. Thomas’ın önderliğinde dövüş antrenmanları yapan kurt adamlar! Kurt Evi onların kalıplaşmış genel ismiydi. Kanada’daki evleri, Kurt Evi! Bu karlı havada sürüye bir ziyaret yapılmıştı. Eski tanıdık bir dost tarafından! Tyler, adımlarını kararlı ve sessizce atıyor, yanında Maya adındaki genç kız yürüyordu. Maya, ince ama dik duruşuyla çevresine güçlü bir enerji yayıyorken Tyler’ın bakışları sert ve soğukkanlı; liderin sorumluluğunu taşıyan biri gibiydi. Fakat gözlerinde bir parıltı vardı, Maya’nın yanında yürürken gurur dolu bir bakış atıyor. Ona güveniyordu. Maya bu sürüye kabul edildiğinde çok daha iyi yerlere geleceğini çok iyi biliyordu! Tyler’ı gören Thomas antrenmanı izlemeyi bırakıp onların yanına gittiğinde gözleri kurt kıza takılmıştı. Tyler’ın yanında sessizce duran kız. Tyler, Thomas ve Maya konuştuğu esnada ise onları izleyen başka bir çift göz vardı, Lucas. Lucas Maya’yı işte ilk o zaman görmüştü. Lucas antrenmanı sonrası zaten dinlenme aşamasındayken birkaç adımla yanlarına yaklaştı o an konuşmalar çok net ve tatsızdı. Maya’nın uğradığı saldırı, Maya’nın eski sürüsünün katledilişi ve Maya’nın yeni sürüsündeki köleliği. Thomas başını salladı. Gerçek bir alfaydı. Gerçek bir sürü alfası! Doğuştan Alfa! Bu Maya’yı kabul ettiği anlamına gelmekteydi. Maya’nın gözleri ışık saçarken Tyler gülümsedi. Thomas ise Tyler’a döndü. ‘’O halde akşama kamp ateşi var. Katılmanı beklerim.’’ Tyler başını salladığında bu onun kabul ettiği anlamına gelmişti. Maya lideri Thomas ile tanıştığı an geriye bir adım atıp yerine dönmüştü ki o an birisiyle gözleri keşişti, o an zaten onu izleyen birisi ile, Lucas ile! O an zaman her ikisi için de dururken Lucas gülümseyip elini kaldırıp selam vermişti ki Maya bir hışımda önüne döndü. Bu tatsız selamlaşmada yaşadığı saldırının da büyük bir rolü vardı tabii. Ve Lucas bunu bildiğinden asla sorun etmemiş aksine gülümsemişti. Her şeye rağmen dimdik durmaya çalışan bir kız. Sürüye yeni kabul edilmiş bir kız. Açık kahverengi saçları ve kehribar gözleriyle adeta ışık saçan bir kız! … |
0% |