Yeni Üyelik
143.
Bölüm

S5B20

@selinayeda_x

Sabahın erken saatlerinde, güneşin ilk ışıkları odanın penceresinden içeri süzülürken, etrafa yaydığı hafif bir sıcaklık vardı. Gözlerimi açtığımda, yumuşak güneş ışığı odamı aydınlatıyor ve huzurlu bir atmosfer yaratıyordu. Tyler’ın yanımda huzur içinde uyuduğunu fark ettiğimde, içimi rahatlatan bir gülümseme belirdi. Onun sessiz nefes alışverişleri, bana bu sabahın güzel geçeceğine dair bir işaret gibi görünüyordu.

Odanın kapısı nazikçe açıldığında, Lilith içeri girdi. Elinde sağlıklı malzemelerle dolu bir tepsi vardı. Gözleri, beni endişeyle ama aynı zamanda destek dolu bir şekilde izliyordu. “Günaydın, Adelia,” dedi yumuşak bir sesle, “Güne iyi başlaman için birkaç kahvaltılık hazırladım.”

Lilith, tepsiyi yatağın yanındaki küçük masanın üzerine yerleştirirken, kahvaltılıklar arasındaki renkli meyve dilimleri, taze yoğurt ve tam tahıllı ekmekler dikkatimi çekti. Üzerine birkaç besleyici smoothie ve vitamin takviyeleri de eklenmişti. Lilith, her bir öğünü düzenli bir şekilde buzluğa yerleştirdikten sonra, bana dönerek gülümsedi. “Bu, iyileşmen ve enerji toplaman için gerekli,” dedi. “Özellikle bu dönemde sağlıklı bir diyet çok önemli. Sabahları evde olmanı ve kendine dikkat etmeni istiyorum.”

Lilith’in bu özenli yaklaşımı, içimdeki minnettarlığı arttırmıştı. Ona olan teşekkürlerimi ifade ederken, “Gerçekten çok teşekkür ederim, Lilith,” dedim, sesimde içten bir şükran vardı. “Yardımların ve desteğin için minnettarım. Bu süreçte yanında olduğun için kendimi çok daha iyi hissediyorum.”

Lilith, bu sözlerimi duyduğunda gözlerinde hafif bir sıcaklık belirdi. Başını nazikçe sallayarak, “Her zaman yanındayım, Adelia,” dedi ve odadan ayrıldı.

O an, odanın kapısının kapanmasıyla, Tyler uyanmaya başladı. Yavaşça gözlerini açtı ve bana nazik bir bakışla gülümsedi. “Günaydın,” dedi, sesi hala uykulu ama sıcak bir şekilde. “Nasıl hissediyorsun?”

“Günaydın,” dedim, başımı yukarı kaldırarak. “Daha iyi hissediyorum. Lilith’in hazırladığı kahvaltılıklar gerçekten harika görünüyor. Bu sabah çok ihtiyacım vardı.”

Tyler, başını eğerek, gözleriyle beni izlemeye devam etti. “Güzel,” dedi. “Yavaşça uyan, hazır olduğunda kahvaltını yap. Lilith’in özenli hazırlıkları seni daha da güçlendirecek.”

Kendimi daha iyi hissetmeye başladığımda, yatağımın kenarına oturdum ve Lilith’in hazırladığı kahvaltıya göz gezdirdim. Meyveler ve yoğurt, renkli ve taze görünüyordu. İlk yudumda, yoğurdun kremamsı dokusu ve meyvelerin tatlılığı ağzımda hoş bir uyum sağladı. Kahvaltıyı bitirdikten sonra, kendimi çok daha enerjik ve hafif hissettim.

Yavaşça giyinip, Tyler’ın yanına dönerek, ona teşekkürlerimi ilettim. “Tyler, sana da teşekkür ederim. Bu süreçte bana destek olduğun için minnettarım.”

Tyler, başını nazikçe sallayarak gülümsedi. “Bunu yapmak benim için bir zevk,” dedi. “

Lilith’in özenli kahvaltı hazırlıklarının bana sağladığı enerjiyi hissediyordum. Bu sabahın huzuru ve destekleyici atmosferi, içimdeki endişeleri bir nebze olsun hafifletmişti.

Bir haftalık dinlenme sürecim, yavaş yavaş iyileşmenin ve kendimi toparlamanın bir dönemi oldu. Her gün, sabah güneşinin ilk ışıklarıyla başlıyordu. Güne, Tyler'ın bana getirdiği taze meyve suyu ve Lilith'in özenle hazırladığı kahvaltılarla başlamak, beni hem fiziksel hem de ruhsal olarak yeniden güçlendirdi. Gözlerimi açtığımda, pencerenin ardındaki ağaçların ve çiçeklerin dansı, bana huzur veriyordu. Bahçede kuşların cıvıldaması, dinlenme sürecimin bir parçası haline gelmişti.

Tyler ve Lilith, her gün bana en iyi şekilde bakmak için ellerinden geleni yaptılar. Tyler, genellikle sabahları beni kahvaltıdan önce uyandırarak yanımda oturur, gözlerindeki endişeyi ve sevgiyi hissedebilirdim. Kahvaltıdan sonra, bana sık sık günlük aktivitelerimi nasıl hissettiğimi sorardı. Her bir yanıtımda, endişeli gözleri yavaşça rahatlıyordu. Günün ilerleyen saatlerinde, bahçede yürüyüşler yapmama izin veriliyordu, bu yürüyüşler genellikle Tyler ile olurdu ve onunla konuşmak, içsel huzurumu artırıyordu. Bahçedeki doğanın yeşil tonları ve havanın taze kokusu, her adımda içimdeki stresi bir nebze olsun alıyordu.

Öğle saatlerinde, Lilith’in hazırladığı sağlıklı atıştırmalıklar ve öğünlerle besleniyordum. Lilith, her gün yeni tarifler deniyor ve bu tariflerin hem besleyici hem de lezzetli olmasına özen gösteriyordu. İkimizin arasındaki bu dostane sohbetler, bir anlamda moral kaynağım oldu. Lilith’in enerjisi ve desteği, kendimi daha iyi hissetmeme yardımcı oldu. Yemeklerin yanında, Tyler da sıklıkla yanımda olur ve bana rahatlatıcı bir masaj yaparak gerilmeme yardımcı olurdu. Ellerinin rahatlatıcı dokunuşu, kaslarımın gevşemesine ve kendimi daha iyi hissetmeme neden oldu.

Gün boyunca, sıklıkla dinlenme araları verirdim. Yatakta veya koltukta uzanırken genelde vakit öldürecek bir şeyler bulma arayışında geçirirdim. Televizyon izlemek, telefona bakmak ya da kitap okumak.

Bu süreçte, kendime zaman ayırarak, hem bedenimi hem de ruhumu iyileştirmeye çalıştım. Tyler, akşamları yanıma gelir ve bazen bir film izler, bazen ise birlikte sessiz bir akşam yemeği yerken sohbet ederdik. Onunla geçirilen zaman, bana büyük bir huzur verdi.

Gece yatmadan önce, genellikle bir sıcak duş alırdım. Suyun sıcaklığı, kaslarımı gevşetir ve rahatlamama yardımcı olurdu. Yatmadan önce Tyler, bana genellikle bir masal okur veya eski zamanlardan anlatılan hikayeleri paylaşırdı. Bu, hem zihnimi hem de ruhumu dinlendirici bir etki yaratıyordu.

Birkaç gün boyunca, bu rutin, hem fiziksel hem de ruhsal olarak kendimi yeniden toparlamama yardımcı oldu. Dinlenme sürecinin sonunda, kendimi daha güçlü ve daha enerjik hissetmeye başlamıştım. Tyler ve Lilith’in desteği, bu sürecin en önemli parçalarından biri olmuştu. Onların sevgisi ve ilgisi, zorlu geçen günlerin ardından bana güç verdi. Birkaç günlük bu dinlenme süreci, hem fiziksel hem de ruhsal olarak iyileşme yolunda önemli bir adım oldu ve kendimi yeniden toparlamak için gerekli süreyi sağladı.

Yatmadan önce aldığım sıcak duşlar, hem zihnimi hem de bedenimi rahatlatıyordu. Suyun sıcaklığı, kaslarımı gevşetir ve içimdeki gerginliği alıp götürürdü. Tyler’ın bana eski zamanlardan anlatılan hikayeleri veya masalları paylaşması, zihnimin huzur dolu bir yolculuğa çıkmasını sağlardı. Bu, günün yorgunluğunu üzerimden atmamda ve uykuya huzurla dalmamda büyük bir rol oynuyordu.

Ancak son birkaç gündür, vücudumda bir farklılık hissetmeye başlamıştım. O gece, duşumu aldıktan sonra yatağa uzandığımda içimde garip bir rahatsızlık belirdi. Başımı yastığa koyar koymaz midemde hafif bir bulantı hissettim. İlk başta bunu yorgunluğa veya o gün içtiğim bir kan paketine bağlamaya çalıştım, ancak bu his giderek daha belirgin hale geliyordu. Bir süre sonra, mide bulantısı kendini tutamayacağım bir noktaya geldi.

Gece ilerledikçe, bu bulantı kendini tutamayacağım bir noktaya geldi.

Bu birkaç gün boyunca bedenimdeki değişimleri hissederek, her anı derin bir farkındalıkla yaşadım. İlk başta, yorgunluğumu normal bir durum olarak kabul etmiştim.

ve bunun getirdiği fiziksel rahatsızlıklar doğaldı. Ancak zaman geçtikçe, bu hislerin sıradan olmadığını fark etmeye başladım. Her geçen gün daha fazla güçsüzleşiyor, bedenim adeta bana ihanet ediyordu.

İlk belirtiler hafif bir baş dönmesiyle başladı. Gözlerimi açtığımda, dünya bir anlığına bulanıklaşıyor, her şey silikleşiyordu. “Belki de sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım vardır,” diye düşündüm. Ama baş dönmeleri sıklaştıkça, durumun ciddiyetini anlamaya başladım. Mide bulantıları da buna eşlik ediyordu.

Bu bulantılar, sıradan bir yorgunluk belirtisi olmaktan çok daha fazlasıydı; sanki bedenim içten içe çöküyordu.

Bir sabah, uyandığımda her şey daha da kötüleşti. Bedenim o kadar ağır ve halsiz hissediyordu ki, yataktan kalkmak bile bir işkenceye dönmüştü. Tyler’ın yardımı olmadan hareket edemeyecek kadar zayıf hissediyordum

Sabahın erken saatlerinde, aniden yataktan kalktım ve banyoya koştum. Kendimi lavabonun başında buldum, midem allak bullak olmuştu. Kusarken, vücudumun bu ani tepkisi karşısında şaşkına dönmüştüm.

Durum gerçekten bu kadar mı kötüydü?

Lavaboya yaslanıp derin bir nefes aldım. Her zamanki gibi midem allak bullak oldu. Ancak bu sefer, kusarken içimdeki acıyı daha derinden hissettim. Vücudum, beni her geçen saniye daha da terk ediyor gibiydi. Her şey, en küçük hareket bile, beni tüketiyordu.

Bu hislerin ortasında, zihnimde korkunç bir düşünce belirmeye başladı: Ya bu süreç benim sonum olursa? Ya bedenim bu yükü kaldıramazsa? Bir melez olarak güçlü ve dayanıklı olmam gerekiyordu; ama ben her geçen gün çöküyormuş gibi hissediyordum.

Kendi bedenime güvenim sarsılmıştı ve her an ölümün soğuk nefesini hissetmekten korkuyordum.

Kendi bedenime güvenim sarsılmıştı ve her an ölümün soğuk nefesini hissetmekten korkuyordum.

Ve hislerim eğer beni yanıltmıyorsa… Onlaın da benimle aynı şeyi düşündüklerine inanıyordum.

Tüm sürü bana bağlı gibi benimle ilgilenmekteydiler.

O an içimdeki gücü toparlamaya çalıştım. Ama ne kadar çabalarsam çabalayayım, bedenim bana itaat etmiyordu. Güçten düşmüş bir melez olarak, bu zayıflıkla başa çıkamamak, beni içten içe tüketiyordu. Tyler her zaman yanımdaydı, Lilith sürekli olarak bana destek oluyordu ama onların sevgisi bile içimdeki bu çaresizlik hissini yok edemiyordu. Bedenim sanki her an daha da zayıflıyordu.

Bu birkaç gün, benim için hem fiziksel hem de duygusal olarak bir sınavdı. Her gece, uyumadan önce Tyler’ın kollarında kendimi rahatlatmaya çalıştım, ama zihnimde sürekli dönen aynı düşünce vardı: “Ya öleceksem? Ya bu zayıflık beni tamamen ele geçirirse?” Bu düşünce, beni her geçen gün daha da sarstı.

Bu birkaç gün, kendimi ölümle yüz yüze kalmış gibi hissettiğim en zor günler oldu. Bedenimin beni terk ettiğini hissetmek, en büyük korkularımla yüzleşmek zorunda kalmak, bu süreci daha da zorlaştırdı.

Kusmalarımın arasından yavaşça kendime geldikten sonra yatağa döndüm, yarın büyük bir sürpriz beni karşılamadan önce!

 

Alfred ve diğer sürü üyeleri bir hazırlık peşindeydi.

Kendi düğünümün hazırlığı!

Daha birkaç gün olmuştu ayrıca nişanlanalı.

Alfred ve diğer sürü üyelerinin telaşlı koşuşturmaları, kamp alanının her köşesini dolduruyordu. Bir yandan çiçekler düzenleniyor, diğer yandan masa ve sandalyeler yerleştiriliyordu. Evin her yanında hummalı bir hazırlık vardı. Herkesin amacı belliydi: kusursuz bir düğün için her şeyin mükemmel olmasını sağlamak.

Kendi düğünümün hazırlıkları olduğunu fark etmek bir an için kalbimin hızla çarpmasına neden oldu. Bu olayların bu kadar hızlı gelişmesine şaşırmıştım. Daha birkaç gün önce, Tyler’la nişanlanmıştık. O an hala zihnimde tazeydi; Tyler'ın gözlerindeki kararlılık, o anın büyüsü, parmağıma taktığı yüzüğün ağırlığı…

Ancak şimdi, her şey bir peri masalı gibi hızla ilerliyordu. Sanki bir rüyanın içindeydim ve bu rüya hiç bitmesin istiyordum. Alfred, hazırlanmakta olan çiçek düzenlemelerinin üzerinden talimatlar verirken, diğer sürü üyeleri ona uyum sağlamak için ellerinden geleni yapıyordu. Bu karmaşanın ortasında, bir an için kendimi kaybolmuş hissettim. Bu, gerçekten benim düğünüm müydü?

Tyler’ın bana olan bakışlarını hatırladım. O bakışlarda sonsuz bir sevgi ve koruma içgüdüsü vardı. Onunla hayatımızı birleştirecek olmak, bu karmaşanın ortasında bile içimi ısıtan bir düşünceydi. Ama aynı zamanda, bu kadar hızlı ilerleyen olaylar karşısında kendimi biraz ürkek ve belirsiz hissetmemek de elde değildi.

"Adelia, her şey hazır olduğunda burası masallardaki gibi olacak," dedi Alfred, çalışmaları izlerken bana dönüp gülümseyerek. "Tyler senin için en iyisini istiyor, biz de öyle."

Onun bu sözleri, içimdeki kötü hisleri iyiye çevirdi, heyecanı biraz daha artırdı. Evet, bu hızla gelişen olaylar beni şaşırtmıştı ama aynı zamanda hayatımın en önemli günlerinden birine doğru hızla ilerliyordum. Tyler’la birlikte geçireceğimiz hayatın başlangıcı…

Bu düşüncelerle yüzümde hafif bir gülümseme belirdi. Kalbimdeki heyecanı kontrol edemiyordum. Her şey mükemmel olmalıydı, çünkü Tyler’la hayatımı birleştirecek, yeni bir başlangıç yapacaktım. Düğün hazırlıkları tüm hızıyla devam ederken, ben de kendimi bu büyülü anın içine tamamen bırakmaya karar verdim.

Hazırlıklar tüm hızıyla devam ederken, düğün günü yaklaştıkça heyecanları da artıyordu. Bahçedeki hareketlilik ve telaş her geçen gün daha da yoğunlaşıyordu. Alfred ve diğer sürü üyeleri, her detayı titizlikle planlıyorlardı

Camın önünde dururken, bahçedeki hazırlıkları izliyordum. Her şeyin mükemmel olması için titizlikle çalışan Alfred ve diğer sürü üyeleri, bahçeyi düğün için adeta bir masal diyarına dönüştürüyordu. Renkli çiçekler, zarif masa örtüleri ve ışıklandırmalar, havada romantik bir hava yaratıyordu. Yüzümde hafif bir gülümseme belirdi, çünkü her şeyin bu kadar güzel olması, düğün gününün yaklaştığını ve tüm hazırlıkların doğru yolda olduğunu hissettiriyordu.

Bir anda, Tyler’ın yumuşak adımlarını duydum. Yanıma yaklaşıp camın kenarına dayandı. Gözlerinde içten bir gülümseme vardı ve bu gülümseme, içimi aydınlatan bir ışık gibi parlıyordu. Göz göze geldiğimizde, onun bakışlarındaki sevgi ve özen, tüm endişelerimi unutturdu.

“Nereden çıktı şimdi bu?” diye sordum, bahçedeki hazırlanmış olan her şeyi işaret ederek. Bu soru, kafamda beliren şaşkınlığı ifade etmeye yetiyordu. Tyler’ın neden böyle bir şey düşündüğünü anlamak istiyordum.

Tyler, gülümseyerek, “Belki uzaklaşırsak iyi hissedersin diye düşündüm, belki bir balayı gibi,” dedi. Onun sesi, bir melodi gibi kulaklarımda çınladı. Bu sözlerin arkasındaki samimiyet ve düşünce, kalbimde derin bir sıcaklık yarattı. Tyler’ın bana olan ilgisi ve özeni, bu özel günün her anını daha da anlamlı kılıyordu.

Camdan dışarı bakarken, bahçedeki her şeyin ne kadar özenle hazırlandığını görebiliyordum. Tyler’ın bu düşünceli davranışı, tüm düğün hazırlıklarının ne kadar anlamlı olduğunu hissettiriyordu. Bir balayı gibi, belki de bu ayrıntılar düğün gününün ne kadar özel olduğunu daha da vurguluyordu. İçimdeki heyecan, Tyler’ın bu sözüyle daha da arttı.

Tyler’ın yanımda olduğunu hissetmek, tüm stres ve endişelerimi unutturdu. Onun yanımda olması, bu sürecin her anını daha da özel kılıyordu. Bahçede devam eden hazırlıkları izlerken, Tyler’ın ellerinin nazikçe elimi tuttuğunu hissettim. İçimi kaplayan huzur ve mutluluk, Tyler’ın bana olan bu sevgi dolu jestiyle daha da güçlendi.

“Bu gerçekten çok güzel bir düşünce,” dedim, içimden gelen samimi bir gülümsemeyle. Tyler’a dönüp bakarken, “Seninle bu özel günü paylaşmak, her şeyin ne kadar özel olduğunu bana hatırlatıyor,” diye ekledim.

Tyler’ın gözlerindeki sevgi dolu bakışlar, bana bu düğünün sadece bir başlangıç değil, aynı zamanda hayatımızın en güzel anlarından biri olduğunu düşündürdü. Bahçedeki hazırlıkların tamamlanmasına birkaç gün kalmıştı ve her şeyin ne kadar mükemmel olduğunu görmek, düğün gününe olan heyecanımı artırıyordu. Tyler’ın bu düşünceli ve sevgi dolu yaklaşımı, bu sürecin her anını daha da anlamlı kılıyordu.

‘’Ee ne dersin peri kızı elbisesine bürünmeye hazır mısın, kasabaya bir kez daha inelim mi?’’ dedi Tyler, gözlerinde hafif bir parıltı ve bir ölçüde çocukça bir heyecan vardı.

Başımı yana eğdim, gülümseyerek “Evet, kesinlikle. Peri kızı elbisemi yine aynı butikten almak harika fikir!’’

Tyler, elini nazikçe omzuma koyarak “O zaman hemen hazırlanalım,” dedi. ‘’Ama önce biraz kan iç ki yorgun hissetme.’’

Tyler’a başımı salladığımda ikimiz de ayaklanıp üst katın yolunu tuttuk.

Gardırobumdan rahat bir siyah tayt şort alıp üstüne de lacivert bir tişört aldım.

Bir paket kan içtikten sonra hızlıca üstümü değiştirmiştim.

Artık bir kez daha kasabaya inmek için hazırdım.

“Tamam, artık hazırım,” dedim, rahat kıyafetlerimi tamamlarken.

Tyler, gülümseyerek “Harika, şimdi seni daha iyi hissettirecek bir şeyler yapabiliriz,” dedi. Yüzündeki gülümseme, içimdeki heyecanı daha da artırıyordu. Elini nazikçe omzuma koyarak “Kasabaya gitmek için sabırsızlanıyorum,” dedi.

Evden çıktığımızda, Tyler’ın yanında olmak ve kasabaya gitmek, ruh halimi yükseltti. Arabaya binip kasabaya doğru yola çıktık. Yol boyunca, Tyler’ın elini elime aldım ve başımı omzuna yasladım. Araba içindeki sessizlik ve huzur, dış dünyadan uzaklaşma hissi veriyordu.

Kasabaya vardığımızda, her şey eski canlılığıyla bizi karşıladı. Butiğe girdiğimizde, satıcı bizi tekrar gülümseyerek karşıladı. “Merhaba tekrar! Bugün başka bir şeyler mi arıyorsunuz?” dedi.

Tyler, “Evet, bugün kasabaya son bir ziyaret yapmak istedik. Eğer öneriniz varsa, memnuniyetle dinleriz,” dedi.

Satıcı, “Tabii ki! Bu sezonun en popüler aksesuarları var. Birkaç tane yeni koleksiyon parçasını gösterebilirim,” dedi ve bizi mağazanın yeni koleksiyonlarına yönlendirdi. Mağazanın arka tarafında, göz alıcı çantalar, şapkalar ve takılar sergileniyordu. Tyler ve ben, ürünleri incelerken, kasabada geçirdiğimiz bu keyifli anların tadını çıkardık.

Ardından bakışlarım reyondaki beyaz elbiselere, sade gelinliklere takıldığında o yöne gitmiştik. Tam da aradığımız şey olarak!

Elbiselerin kumaşlarına yavaşça dokunup hepsini teker teker hissederek çevirdim. Hepsinin birbirinden farklı kumaşı ve de tasarımı vardı.

Ama benim aradığım süssüz, sade ve şık olandı. Çünkü bu sadece bir düğündü ve ben evliliğe saklayacaktım süslenmemi!

Bu düğün kır düğünü gibi olacağından da seçerken bunu dikkate almalıydım.

Her bir elbiseyi dikkatle inceledim. Beyazın farklı tonları, hafif danteller, yumuşak kumaşlar… Her biri kendi tarzını yansıtıyordu. Ama içlerinden bir tanesi vardı ki, tam aradığım şeydi: sade, şık ve de zarif.

Bu elbise, hem kır düğününün doğal atmosferiyle uyum sağlıyordu hem de sade tasarımıyla zarif bir şıklık sunuyordu. Kendimi bu elbisenin içinde hayal ettim ve doğru seçimi yaptığımı hissettim.

Elbise, zarafeti ve sadeliği mükemmel bir şekilde bir araya getiriyor. Omuzları tamamen açıkta bırakan bu tasarım, zarif bir şıklık sunuyor. Kolları, ana parçadan bağımsız olarak tasarlanmış, böylece hareket ederken elbiseye özgün bir akışkanlık katıyor. Bu detay, hem modern hem de geleneksel bir dokunuş taşıyor.

Elbisenin derin yırtmacı, cesur ve sofistike bir hava yaratıyor. Yırtmacın iç kısmında yumuşak, hafif bir astar var, böylece hem rahatlık sağlıyor hem de çıplaklığı zarif bir şekilde örtüyor. Düz renk ve süssüz tasarım, elbisenin doğal güzelliğini ön plana çıkarıyor, her bir dikişin ve kumaşın kalitesini vurguluyor. Beyaz rengi, saf ve sade bir zarafet sunarken, ışık altında adeta parlıyor.

Kuyruğu oldukça kısa ve minimalist bir tasarıma sahip. Bu detay, elbisenin hareketli yapısıyla mükemmel bir uyum sağlıyor. Yürürken veya dans ederken, kısa kuyruğu hem şık bir görünüm sunuyor hem de pratiklik kazandırıyor. Elbisenin her bir detayı, mükemmel bir uyum içinde ve beni bir peri masalının içinde gibi hissettiriyor. Bu zarif beyaz gelinlik, sade ama etkileyici bir güzellik sunuyor ve kendimi adeta bir rüyanın içinde gibi hissettiriyor.

Bu yüzden…

İşte tam da aradığım elbise bu idi!

Elbiseyi üzerime geçirdiğimde, kendimi adeta bir peri masalının içinde gibi hissettim. Kumaşı yumuşacık ve hafifti, üzerimde sanki zarif bir örtü gibi yayılıyordu. Derin yırtmacı ve omuzları açıkta bırakan kesimi, hem sade hem de etkileyici bir hava katmıştı. Aynaya baktığımda, sade güzelliğimin tam anlamıyla ön plana çıktığını gördüm. Elbiseyi daha iyi görmek için adımlarımı dikkatlice atarak deneme kabininden çıktım.

Kapıyı açarken derin bir nefes aldım ve dışarı adım attım. Tyler’ın gözleri anında üzerimde gezindi, dikkatlice ve hayranlıkla baktı. İlk bakışında yüzünde beliren şaşkınlık ifadesi, ardından gelen sıcak bir gülümseme, içimde bir kıvılcım yakıyordu. Gözleri, elbisemin her bir detayını, hafifçe dalgalanan kumaşını, derin yırtmacını ve zarif omuz dekoltesini inceliyordu.

Tyler’ın bakışları, adeta içimi okur gibi, gözlerindeki aşk ve hayranlıkla birleşti. Dudaklarının kenarında beliren hafif bir gülümseme, kalbimi hızlandıran bir dokunuş gibi hissettirdi. Gözleri, elbisemin sade zarafetinden etkilenmişti ve bu anın özelliği, Tyler’ın derin duygularını yansıtan bakışlarıydı.

O an, sanki dünya sadece Tyler’ın gözlerinde dönüyordu. Her adımımda, her hareketimde, Tyler’ın bakışları daha da derinleşti. İçimdeki endişe yerini güven dolu bir huzura bıraktı. Tyler’ın gözlerinde gördüğüm sevgi ve hayranlık, bu elbiseyi seçme kararımın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha hissettirdi.

Tyler, gözlerini benden ayırmadan, elbisemin her bir detayını inceledi. İçten bir hayranlık ve gururla dolu bakışları, bu anı özel ve unutulmaz kıldı. Beni bu şekilde görmek, Tyler’ın gözlerinde parlayan o sevgi dolu ışıltı, elbisemin ne kadar doğru bir seçim olduğunu anlamama yardım etti. Elbisemin her bir parçasında, Tyler’ın gözlerindeki aşkın yansımasını bulmak, bu anı hayatımın en özel anlarından biri haline getirdi.

Elbiseyi denedikten sonra, kendimi adeta bir peri masalında gibi hissetmiştim. Ancak, elbisenin mükemmelliğiyle birlikte, düğün günümü tam anlamıyla özel kılacak detayları da tamamlamam gerekiyordu. Tyler’la birlikte alışveriş yapma fikri, bu süreci daha da keyifli hale getirdi. Bu yüzden, şimdiki görevimiz, elbisemin tamamlayıcı parçalarını seçmekti.

İlk olarak, zarif bir ayakkabı arayışına başladık. Elbisenin sade ve zarif tasarımına uyum sağlayacak, hem şık hem de rahat bir ayakkabı bulmak istiyorduk. Bir butik mağazanın kapısını açtık ve içeriye adım attık. Mağaza, ışıklar altında parlayan çeşitli ayakkabılarla doluydu, her biri kendine özgü bir zarafet taşıyordu.

“Bu elbiseyle uyumlu bir ayakkabı bulmalıyız,” dedim Tyler’a, mağazanın içini inceleyerek. “Düz beyaz ya da şeffaf bir ayakkabı olabilir. Hem şık hem de rahat olmalı, çünkü düğün boyunca uzun saatler ayakta olacağım.”

Tyler, vitrinlerdeki ayakkabıları dikkatlice inceledi. “Beyaz klasik bir ayakkabı, elbiseyle uyum sağlayacaktır,” dedi. “Ama şeffaf detaylar da modern bir dokunuş katabilir. Nasıl bir şey düşünüyorsun? Sade ve zarif mi, yoksa biraz daha şık ve ışıltılı mı?”

Benim düşüncem, elbisenin zarif yapısına sadık kalmak yönündeydi. “Sade ve zarif olmalı. Düğün kır düğünü olacağı için, biraz doğanın içinde kaybolacak bir tasarım en uygunu olur.”

Tyler, mağazanın derinliklerine doğru yöneldi ve çeşitli modelleri incelemeye başladı. Gözleri bir çift ayakkabıya takıldı ve bu ayakkabılar, zarif bir beyaz saten kumaşla kaplanmış, ince bir topuklu ve klasik bir kesime sahipti. “Bak bu! Bu ayakkabılar mükemmel görünüyor,” dedi, elindeki ayakkabıları bana uzatarak. “Sade ama zarif, ve topukları da çok yüksek değil. Üzerinde hiç detay yok, ama bu elbiseyle mükemmel uyum sağlar.”

Ayakkabıyı denediğimde, rahatlığını ve şıklığını hemen hissettim. Topukları oldukça rahat, bu da uzun saatler boyunca ayakta kalmayı kolaylaştırıyordu. “Bunu kesinlikle alıyorum,” dedim. “Ayakkabı seçimini hallettik, şimdi takı ve çiçek taçlarına geçebiliriz.”

Tyler başını salladığında çoktan reyonlara yönelmiştik bile.

Takı ve çiçek taçları için göz attığımız reyon öz alıcı mücevherler ve zarif çiçek aksesuarlarıyla doluydu. Renkli ve ışıltılı takılardan, sade ve şık parçalara kadar geniş bir seçenek yelpazesi vardı.

“Takı seti de çok önemli,” dedim Tyler’a. “Elbisenin sade yapısına uyum sağlayacak, ama yine de düğün günümü özel kılacak bir set arıyorum. Ne tür bir tasarım düşündüğünü merak ediyorum.”

Tyler, vitrindeki takı setlerini dikkatlice inceledi. “Belki de sade bir kolye ve kulaklık seti aramalıyız. Parlak taşlarla süslenmiş ama abartısız bir tasarım olabilir. Elbiseye uyum sağlayacak şekilde şeffaf taşlar veya ince altın detaylar hoş olabilir.”

Bir vitrin dikkatimi çekti. İnce bir altın zincir, sade bir kolye ve uyumlu bir küpe seti vardı. Kolye, oldukça zarif ve ince bir şekilde tasarlanmıştı, küçük taşlarla süslenmişti ama asla abartılı değildi. “Bunu denemeliyim,” dedim Tyler’a. “Kolye ve küpe seti, elbisemin zarif detaylarıyla mükemmel uyum sağlıyor.”

Kolye ve küpe setini denediğimde, gerçekten de elbiseyle muhteşem bir uyum sağladığını fark ettim. “Bu takılar kesinlikle harika. Sade ama zarif, elbiseye uyum sağlıyor. Bunu da alalım,” dedim, Tyler’a gülümseyerek. “Şimdi çiçek taçlarını incelemeliyiz. Düğünüm kır düğünü gibi olacağı için, doğal bir dokunuş ve zarif bir tasarım arıyorum.”

Çiçek taçlarının bulunduğu bölüme geçtik. Burada, çeşitli çiçeklerle yapılmış taçlar, zarif detaylarla süslenmişti. Doğal, pastel renklerde çiçekler, hem hafif hem de zarif bir hava taşıyordu. Çiçek taçları, kıyafetin tamamlayıcı bir parçası olarak harika bir seçenek gibi görünüyordu.

Tyler, çiçek taçlarını incelerken, birkaçını denememe yardımcı oldu. “Şu pastel tonlarda olan çiçekler, elbisenle çok uyumlu olabilir. Doğal bir hava katıyorlar ve kır düğününün doğasına uygun. Ayrıca, çok fazla dikkat çekmiyorlar, sadece zarif bir dokunuş sağlıyorlar.”

Bir çiçek tacını denediğimde, gerçekten de elbisemin zarif yapısıyla mükemmel uyum sağladığını fark ettim. Pastel renklerdeki çiçekler, hem doğal bir güzellik sunuyordu hem de elbisemin sade yapısını destekliyordu. “Bu taç kesinlikle tam aradığım şey,” dedim Tyler’a. “Hem sade hem de doğal, elbisemin tamamlayıcısı olacak.”

Tyler, gülümseyerek, “Mükemmel bir seçim oldu.

Başımı bir kez daha Tyler’a gülümseyerek salladığımda sırada faturasını kesmek vardı.

Neyse ki bu sefer Alfred’den torpilliydik!

Her şey bedavaya gelmişti, o ve güzellikleri sayesinde.

Her şeyi tamamladıktan sonra, Tyler’la birlikte mağazanın kapısını kapatırken, kendimi mutlu ve huzurlu hissettim. Tüm detaylar, elbisemin zarif yapısıyla mükemmel bir uyum içinde olacak şekilde seçilmişti. Bu, düğün günümün özel ve unutulmaz olmasını sağlayacak her parçayı bulduğumuz anlamına geliyordu. Ve şimdiyse geriye kalan şey… Oturup biraz dinlenmekti.

Meydandaki parktan geçerken bakışlarım banka kaymıştı. Hatıralarımdaki yaşlı adam bir kez daha kendi belli ederken gülümsedim. Bu sefer burada değildi. Aynı yerde oturup yine içli içli düşüncelere dalmış değildi.

Onu görmemek beni gerçekten de mutlu etmişti.

Tyler ile adımlarımız yavaşladığında etrafa bakınmaya başlamıştım.

Kasabadaki sokaklar, güneş ışığı altında parlıyordu ve her köşe başında yeni bir keşif bizi bekliyordu. Birden, önümüze çıkan şirin bir kafe dikkatimizi çekti. Kafe, sıcak ve davetkar bir atmosfer sunuyordu; dışarıdaki sandalyeler ve masalar, gölgeli bir örtüyle kaplanmıştı.

Bir kafenin önüne gelmiştik.

Bir kafede oturma kararı aldığımızda gerçekten de çok mutlu olmuştum.

İçeriye adım attığımızda, rahat bir ortamın bizi beklediğini hissettik.

“Burada oturalım mı?” dedim Tyler’a, kafedeki huzurlu atmosferi göz önüne alarak. “Biraz dinlenmek ve bir şeyler atıştırmak iyi olabilir.”

Tyler, gülümseyerek onayladı. “Harika bir fikir. Biraz soluklanmak, alışverişten sonra rahatlamak iyi olacak.”

Masaya oturduk ve garson yaklaşıp siparişlerimizi almaya başladı. İçerideki rahat koltuklarda oturmak, alışverişin yorgunluğunu üzerimizden atmamıza yardımcı oldu. Tyler, menüyü inceledikten sonra bana döndü. “Ne sipariş vermek istersin? Alkol ya da meyve suyu belki?’’

Menüyü gözden geçirirken, içimden gelen bir tatlı arzusuyla ‘’Belki meyveli bir şampanya ve de orman meyveli bir tatlı?’’

Tyler gülümsedi. ‘’Ah, nereden buluyorsun böyle zevkleri!?’’ Sırıttığımda çoktan garsonu ufak bir el hareketi ile çağırmıştı bile.

‘’Sözleriniz emirdir kraliçem!’’

Siparişlerimizi verdikten sonra, rahatça oturduk ve etrafa bakınarak sohbet etmeye başladık. Tyler ile konuşmak, alışverişin ardından güzel bir mola verdi. Gülümsemeler ve tatlı sohbetler arasında, siparişlerimiz kısa süre içinde masaya geldi.

Şampanyanın üzerindeki meyveler, renk renk ve canlı bir görünüm sunuyordu; tatlı ise özenle hazırlanmış, taze meyvelerle süslenmişti. Hızla masamıza yerleşen tatlılar, görünümleriyle adeta birer sanat eseriydi.

İlk yudumlarımı aldım, meyveli şampanyanın hafifçe köpürmesi ve meyvelerin lezzeti, damağımda hoş bir his bıraktı. Tyler, tatlı tatlı gözlerimi izlerken, sohbetimiz devam etti. Bir yandan tatlının bir dilimini alıp yavaşça çiğnedim, tatlı ve çikolatanın mükemmel birleşimi ağzımda dağıldı.

Ama bir süre sonra, içeceğimin ve tatlının tadı hoşuma gitmemeye başladı.

İçeceğimin ilk yudumundan sonra, midemde hafif bir rahatsızlık hissetmeye başladım. Bu rahatsızlık, giderek yoğunlaşıyordu ve ortamdaki koku, burnuma garip bir şekilde gelmeye başladı. Kafe atmosferi oldukça hoş ve temiz görünüyordu, ama midemdeki bu garip his, bir şeylerin ters gittiğini hissettiriyordu.

O an midemin ani bulanışı ile bardağı masaya hızlı bir şekilde bırakırken diğer elimle de ağzımı tuttum.

İçimi kötü bir his kaplamıştı ve gözlerim kararmaya başlamıştı. Başımı öne eğip derin bir nefes almaya çalışırken, Tyler hemen fark etti. Endişeyle üzerime eğildi ve “Adel, iyi misin?” diye sordu, gözleri kaygıyla dolmuştu. “Başın mı dönüyor? Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?”

Kafamda dönen düşünceler arasında kendimi toparlamaya çalışarak. ‘’Kokulara bir duyarlaştım gibi… Sence de kökü kokmuyor mu?’’

Tyler başını olumsuzca sallarken midemin artan bulanışı ile sandalyemi geri çektim.

‘’Gidelim buradan bir an önce!’’

Ayağa kalkarken, başımda bir baş dönmesi yaşadım ve gözlerim karardı. Masaya zorlukla tutunurken Tyler kısa sürede yanıma gelmişti.

‘’Ne oluyor sana!?’’ panik içinde gözlerini gözlerime dikti. “Başın mı dönüyor? Kendini nasıl hissediyorsun?”

Başımı kaldırmaya çalışırken, “Evet, başım dönüyor. Görüşüm bulanıklaşıyor. Bir an önce buradan çıkmalıyız,” dedim, kendimi toparlamaya çalışarak. Tyler, omzuma destek olurken, “Hadi, yavaşça dışarı çıkalım. Sana yardımcı olabilmem için kendini toparlamana yardım edeceğim,” dedi.

Tyler’ın desteğiyle yavaşça hareket ettik. Ayağımın altındaki zemin, sanki kayıyormuş gibi hissettirdi ve baş dönmem daha da kötüleşti. Tyler, bana dikkatle destek olurken, kafede kalan diğer müşteriler dikkatlice bize bakıyordu. Gözlerim hala kararmıştı ama Tyler’ın güven verici sesi ve desteği, bir şekilde huzur bulmamı sağlıyordu.

“Bir adım daha…” dedi Tyler, sakin bir ses tonuyla. “Lütfen yavaş ol. Temiz hava almak seni rahatlatacaktır.”

Tyler’ın desteğiyle, kapıya doğru yöneldik. Her adımda başımda bir baş dönmesi yaşadım ve dengeyi sağlamakta zorluk çektim. Kapı yaklaştıkça, dışarıdaki serin hava biraz olsun rahatlama sağlamış gibi hissettirdi. Tyler, kapıyı açarak bana öncülük etti ve dışarı adım attığımızda, soğuk hava yüzümde bir nebze iyileşme sağladı.

Dışarı çıkınca derin bir nefes aldım. Temiz hava, midemdeki bulanıklığı hafifletmeye başlamıştı. Tyler, hemen yanı başımda durarak, “Kendini nasıl hissediyorsun? Daha iyi misin?” diye sordu, endişeli gözleriyle bana bakarak.

Kendimi biraz daha toparlamıştım. “Evet, biraz daha iyi hissediyorum. Belki de sadece bu ortamın kokusu beni etkiledi,” dedim, titreyen sesimle. “Ama hâlâ biraz başım dönüyor. Biraz daha vakit geçirebilirsek, sanırım kendimi daha iyi hissedeceğim.”

Tyler, rahatlamış görünüyordu. “Tamam, buradan biraz uzaklaşalım. Şehirde biraz dolaşmak ya da belki de bir parkta oturmak sana iyi gelebilir,” dedi, nazikçe. “Hadi, yavaşça yürüyelim. Kendini nasıl hissettiğini bana bildir, tamam mı?”

Tyler’ın yanımda olması, bu zor anı daha da yönetilebilir kılıyordu. Temiz hava ve Tyler’ın desteğiyle, kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım. Yavaşça yürümeye başladık ve Tyler’la birlikte biraz dolaşarak rahatlamaya çalıştım. İçimdeki rahatsızlık yavaş yavaş geçerken, Tyler’ın koruyucu tavrı ve anlayışı bu anı daha anlamlı hale getirmişti.

Loading...
0%