Yeni Üyelik
145.
Bölüm

S5B21

@selinayeda_x

Dışarıdaki hava serin ve hafif bir rüzgar esiyordu. Bu temizlik hissi, içimdeki rahatsızlığı hafifletmeye başlamıştı. Adımlarımı yavaşça attım, Tyler’ın yanımda güven verici bir destek olarak kalması, kendimi daha güvende hissetmemi sağlıyordu. O an, her şeyin ne kadar karmaşık olabileceğini ve hayatın ne kadar değişken olduğunu fark ettim.

Tyler’ın bana destek olan omzunu hissetmek, kalbimde sıcak bir his uyandırdı. Her adımda başım biraz daha az dönüyor, midemdeki bulanıklık yavaşça geçiyordu. Tyler, endişeyle bana baktı ve “Bir parkta biraz oturmak ister misin? Burada kendini daha rahat hissedebilirsin,” dedi, sakin bir ses tonuyla.

Başımı sallayarak, “Evet, bir park harika olabilir. Doğanın içinde biraz vakit geçirmek beni rahatlatabilir,” dedim. Tyler’ın yanında olmak, kendimi daha iyi hissetmeme yardımcı oluyordu. İkimiz birlikte parkın yoluna doğru ilerledik. Şehirdeki kalabalıktan uzaklaşmak, rahatlamama yardımcı olacaktı.

Bir süre yürüdükten sonra, küçük bir park bulduk. Parkın doğal güzellikleri ve sessizliği, içimi huzurla doldurdu. Ağaçların gölgeleri, yeşil çimenler ve uzaklardan gelen kuş cıvıltıları, ruhumu sakinleştiriyordu. Tyler, beni bir bankın yanına götürdü ve nazikçe oturmama yardımcı oldu. “Burada oturabiliriz,” dedi, “Eğer kendini daha iyi hissedersen, bir süre burada kalkarız.”

Bankta otururken, başımı gökyüzüne doğru kaldırdım ve derin bir nefes aldım. Temiz hava, midemdeki rahatsızlığı biraz daha hafifletmişti. Tyler, yanı başımda oturarak sessizce bana destek oluyordu. “Bana ne zaman ihtiyaç duyarsan, buradayım,” dedi, endişeli ama rahatlatıcı bir ses tonuyla.

“Teşekkür ederim,” dedim, gözlerimi kapatarak hafifçe başımı eğdim. “Kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Sanırım sadece biraz uzaklaşmam gerekiyordu.”

Tyler, küçük bir gülümseme ile “Bu iyi bir haber. Şimdi nasıl hissediyorsun?” diye sordu.

“Biraz daha iyi hissediyorum. Kokular ve ortamın etkisi azalıyor,” dedim. “Ama hâlâ başımda hafif bir baş dönmesi var. Belki de biraz daha zaman geçirmem gerekiyor.”

Tyler, gülümseyerek “Elbette. Burada bir süre daha durup bekleyebiliriz. Parkta biraz dolaşmak istersen, sana eşlik edebilirim,” dedi, nazikçe. “Beni bu konuda sadece bilgilendirmen yeterli. Kendini nasıl hissediyorsan, ona göre hareket edebiliriz.”

Bankta oturduktan sonra, Tyler küçük bir sohbet başlattı. İçimdeki rahatsızlık hafifledikçe, konuşmak kendimi daha iyi hissettirmeye başladı. Tyler, hafif bir gülümseme ile, “Bu park çok güzelmiş. Şehirden uzaklaşıp burada vakit geçirmek, gerçekten iyi hissettiriyor,” dedi.

“Evet, doğanın içinde olmak harika bir his,” dedim, gözlerimi kapatarak çevremdeki sessizliği dinleyerek. “Sanırım doğa ile iç içe olmak, bazen şehir hayatının karmaşasını unutturuyor.”

Tyler, “Kesinlikle. Doğanın huzuru, bazen karmaşadan kaçış gibi oluyor,” dedi. “Peki, parkta biraz yürüyüş yapmayı düşünür müsün? Hava güzel ve senin için rahatlatıcı olabilir.”

“Evet, biraz yürümek iyi olabilir. Temiz hava almak ve doğanın tadını çıkarmak, kesinlikle kendimi daha iyi hissettirecektir,” dedim, hafifçe gülümseyerek.

Tyler ile birlikte, parkın içindeki patikalarda yürümeye başladık. Her adımda, doğanın sesleri ve yeşil alanın verdiği huzur, içimdeki gerilimi azaltıyordu. Tyler, yanımda sessizce yürürken, zaman zaman bana destek oluyordu.

Bir süre sonra, parkta bir köşede oturup, küçük bir çimenlik alanın keyfini çıkardık.

“Tamam. Burada rahatla ve keyfini çıkar. Her şey yolunda olacak,” dedi Tyler bakışlarındaki her yerden pörtleyen şefkati ile.

Bir süre sessizce oturduktan sonra, Tyler’ın yanımda olması, içimdeki huzuru pekiştirdi. Doğanın huzurunda, bu zor anı daha kolay atlatabiliyordum. Tyler’ın desteği ve anlayışı, bu anı anlamlı kıldı ve içimdeki gerilimin azalmasına yardımcı oldu.

Parkta geçirdiğimiz zamanın ardından, kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım. Tyler ile birlikte yavaş yavaş yürüdük ve rahatlamış olarak eve dönmek üzere yola çıktık. Parkın huzur dolu atmosferi, içimdeki rahatsızlığın azalmasına yardımcı olmuştu ve Tyler’ın yanımda olması, kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu.

Kamp alanına vardığımızda dikkatimi ilk çeken şey ışıklandırmalar olmuştu.

Nehrin kenarındaki ışıklar…

Düğün kamp alanının bitişindeki nehir kenarına kurulmuştu. Nehrin kenarındaki manzara, düğün günü için mükemmel bir arka plan oluşturuyordu. Kamp alanının doğayla iç içe olması, Nehrin sakin ve huzurlu atmosferiyle birleşmişti.

Nehrin sularında hafif bir yansıma varmış gibi görünüyordu. Sabahın erken saatlerinden itibaren, güneşin ilk ışıkları nehrin üzerinde parlıyordu. Su, adeta bir ayna gibi çevredeki ağaçların ve gökyüzünün görüntüsünü yansıtıyordu. Nehrin kenarındaki çimenlik alan, zarif bir şekilde düzenlenmişti ve düğün için özel olarak hazırlanmıştı.

Nehir kenarındaki bu muazzam manzara, düğün alanının doğal güzelliğini artırıyordu. Çimenlerin üzerinde kurulmuş olan zarif masalar, beyaz örtülerle kaplanmış ve üzerine şamdanlar, çiçek aranjmanları yerleştirilmişti. Çiçekler, nehrin etrafındaki doğal ortamla uyumlu olarak seçilmişti ve düğün alanına canlılık katıyordu.

Masaların etrafındaki sandalyeler, rahat ve şık bir şekilde düzenlenmişti. Her bir sandalye, zarif bir şekilde örtülmüş ve üzerine küçük çiçek detayları eklenmişti. Nehir kenarındaki ağaçlar, düğün alanını gölgedeki bir cennete dönüştürmüştü. Doğanın sessizliği ve nehrin durgunluğu, bu özel günün huzur dolu bir atmosferde geçmesini sağlıyordu.

Ve anlaşılan… Hazırlıklar da bittiğine göre…

Yarın evliliğe ikinci adımımız olan kurt geleneği düğünüzü gerçekleştirecektik!

Nehir kenarındaki bu doğal güzellik, düğün günü için harika bir ortam sunmuştu. Doğanın içinde, nehrin huzur veren manzarasında gerçekleştirilen bu düğün, her şeyin mükemmel olacağına dair umut veriyordu.

Tyler bana nazikçe sarılıp üstündeki ceketi omuzlarıma bıraktığında bu duruma kahkaha atmıştım.

‘’Tyler!.. Üşümüyorum ki.’’ Omuz silkmişti sadece.

‘’Olsun, belki de miden üşütüyordur olamaz mı, bu yüzden de rahatsız hissediyorsun?’’ Kahkahalarım bir kez daha artarken çoktan bungalovun yolunu tutmuştuk.

Kapının önünde Tyler alnıma usulca bir öpücük bıraktıktan sonra tüm paketleri kapının yanına koyarak bir ke daha bana döndü.

‘’Artık uyu. Yarın düğün anında görüşürüz sevgili nişanlım ve müstakbel eşim! Ah belki de müstakbel gelinim!’’

Tyler’a sırıttığımda ‘’Neden? Kurbağaya dönüşüp gölete mi atlayacaksın? Düğün anına kadar nerelerde ne yapacaksın?’’

Kahkahası kulaklarımda yankılandığında kapı kirişine yaslanıp ellerimi göğsümde birleştirmiştim.

‘’Öpeceksen şehvetle dudaklarımdan sadece kurbağaya değil çirkin ördeğe de dönüşürüm ben.’’ Dediğinde bir kez daha sırıttım.

Gülümsemeye devam ederken, Tyler kapının kenarına yerleştirdiği paketlere göz attı. “Artık gerçekten gitmeliyim. Yarın için her şeyin hazır olduğundan emin olmalıyım,” dedi, hafifçe gülerek. “Sen de dinlenmek için içeri geçmelisin. Yarın düğün günümüz olacak. Bu yüzden seni göremiyorum tatlım. Düğün öncesi uğursuzluk derler unuttun mu?’’

Tyler göz kırptığında ona başımı sallayarak geriye doğru bir adım atarak tam olarak eve girdim.

‘’Öyle olsun, tamam.’’

Tyler’a son kez gülümseyerek kapıya ona doğru ittirdiğimde saniyeler içinde evde yalnız kalmıştım.

Ve yalnız kaldığıma göre…

Artık maskeyi çıkarma vaktiydi!

Gerçekten de bitik bir haldeydim ve ne olup bittiğini bile anlamıyordum.

Yoksa…

Bünyem artık melez oluşu kaldıramıyor ve yavaş yavaş tükeniyor muydum?

Tüm bu yorgunlukla kendimi kanepeye attığımda uykunun beni nasıl ele geçirdiğini de kaç saat uyuduğumu da anlayamamıştım.

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtığımda kendimi kanepede buldum.

İç çekerek yatağıma döndüğümde ise saatin sabah beş olduğunu fark etmiştim.

Sabah ışıkları odanın içine yavaşça sızarken, elbisemin içinde kalan kırışıklıkları düzelttim ve yavaşça yatağa uzandım. Yatakta, gözlerimi kapatarak birkaç dakika dinlenmeye çalıştım. Düğün gününün yaklaştığını ve hazırlıkların hızla devam etmesi gerektiğini bilerek, kendimi biraz toparlamaya çalıştım.

Zaman hızla geçerken, yatağımın yanında duran düğün elbiseme ve hazırlık malzemelerine göz attım. Elbisemin kenarındaki dantel detayları, sabahın huzurunu yansıtırken, düğün için ne kadar özen gösterdiğimi düşündüm. Her şeyin tam yerinde olduğundan emin olmalıydım ve Tyler’ın da her şeyin mükemmel olmasını sağlamak için ne kadar çaba harcadığını unutmamalıydım.

Belki de ölmek üzereydim kim bilir?

Sayılı günlerimi en iyi şekilde değerlendirmek istiyordum!

Bir süre kendimi toparladıktan sonra, yeniden kendimi yataktan kalkarken buldum. Gözlerim yavaşça açılırken, uyandığımı ve düğün için hazırlanmam gerektiğini fark ettim. Üzerime nazikçe bir sabah kıyafeti giyerek, hazırlıklarımı hızlandırmaya başladım. Yatak odamın kapısını açıp, bungalovun içini gezdim. Her şey yerli yerindeydi; düğün hazırlıkları ve detayları, özel bir gün için gereken her şey özenle hazırlanmıştı.

Düğün alanına gitmek için hazırlık yaparken, düğün gününe özel olan atmosferin daha da güzelleşmesini sağlamak için her şeyi titizlikle kontrol ettim. Çiçekler, süslemeler ve diğer detaylar, her bir parçanın uyum içinde olmasını sağlıyordu.

Tyler’ın beni beklediği bu özel günde, her şeyin mükemmel olacağını bilerek, elbisemin detaylarını gözden geçirdim ve kendime güvenmeye başladım.

Elbisemin zarifliği ve şıklığı, düğün gününün her anına uyum sağlayacaktı.

Ayna karşında yüzüme bakarak öylece sessizce otururken bir kalp atışı sesi işittim.

Ardından çok geçmeden kapının tıklanması ile bakışlarımı o yöne çevirdim.

Nedimelerim Lilith, Maya, Seraphina ve Lydia… Şu an kapının arkasındalardı.

Yavaşça aşağıya inip kapıyı açtıktan sonra beni ellerindeki büyük torbalarla karşıladılar. Anlaşılan yorucu bir hazırlık süreci beni beklemekteydi.

Maya içeriye adım atarak sırıttı.

‘’Saçlar Lilith’den. Makyaj ise Lydia’dan. Seraphina ve be ise yardımcıyız!’’

Maya’ya başımı sallarken herkes içeri geçmişti bile.

Lydia ise gülümseyerek konuştu.

‘’Önce şöyle güzel bir duş alıp rahatla ve kendini ardından bize bırak!’’

Lydia’ya sırıttığımda hızlıca işe koyulmuş ve ardından da dediklerini bir bir yapmıştım hepsinin.

Bugün büyük gün!

Düğünüm var!

Evleniyorum! Demeyi çok isterdim ama maalesef ona resmi açıdan biraz çok var.

Lydia’nın tavsiyesini dinleyerek hızla banyo yapmaya başladım. Sıcak suyun tenimdeki her bir gerginliği ve yorgunluğu yumuşatması beni oldukça rahatlatmıştı. Su damlalarının vücudumdan süzülürken, düşündüğüm her şeyin mükemmel olması gerektiğini fark ettim.

Banyoyu tamamladıktan sonra, rahatlatıcı bir havluyla kendimi sarmış olarak odaya döndüm.

Hazırlıklara başlamadan önce güzel bir kahvaltı yapıp detayları konuşmuştuk.

Ardındansa hazırlıklar süratsizce devam etti.

Maya ve Seraphina, hazırlanmak üzere bana yardım etmeye başlamıştı. Maya, Lilith’in saç tasarımına odaklanırken, Seraphina da küçük detaylarla ilgileniyordu.

Seraphina’nın yardımlarıyla saçlarım, zarif ve şık bir şekilde toplandı. Lilith’in elinden çıkmış olan bu tasarım, düğün günüm için mükemmel bir seçim olmuştu. Saçlarımın zarif ve doğal bir şekilde toplandığını hissetmek, kendimi daha da özel hissettiriyordu.

Lydia, makyajımı yaparken yüzümdeki doğal güzelliği ön plana çıkardı. Yüzümdeki makyaj, doğal bir ışıltı veriyor ve gözlerimi belirginleştiriyordu. Her fırça darbesi ve renk tonları, düğün günümün en güzel hali için titizlikle uygulanmıştı. Lydia’nın elleri, adeta sanatçı gibi çalışıyordu, bu da benim kendimi her zamankinden daha güzel hissetmemi sağlıyordu.

Hazırlıklar sırasında, Maya ve Seraphina arada sohbet ederken, Lydia makyajımı tamamladığında, sonuçlardan oldukça memnun kaldım. Saçlarım ve makyajım, zarif ve şık bir görünüm elde etmişti ve her şey planladığımız gibi gitmişti.

Düğün günü için hazırlıklar tamamlanmıştı ve son dokunuşlar yapılıyordu. Kendimi oldukça özel hissediyordum. Gözlerim, Maya’nın ve diğerlerinin nasıl titizlikle çalıştığını izlerken, öğlenin ne kadar hızla geçtiğini fark ettim.

Hızla giyinip hazırlanırken, her şeyin mükemmel olacağına dair içimde bir güven vardı. Düğün elbisem üzerimdeyken, kendimi zarif ve şık hissettim.

Sadece son rötuşlar kalmıştı.

Lydia yüzümdeki makyaja elindeki simlerle ve parıltılı taşlarla son dokunuşları yaparken, birden belimdeki hafif bir ağrı dikkatimi çekti. Önce bunun düğün stresinden kaynaklandığını düşündüm, ancak ağrı giderek yoğunlaştı ve hafif bir mide bulantısı da eklenince dikkatimi iyice dağıttı. “Sanırım biraz dinlenmeliyim,” dedim, yüzümdeki gülümseme az da olsa solmuştu.

Maya, durumumu fark ederek yaklaştı. “Adelia, iyi misin? Yüzün biraz solmuş görünüyor.” dedi, endişeli bir tonla.

“Evet, sadece biraz yorgunum ve mide bulantım var. Ama sanırım bir süre dinlenmem gerekiyor,” dedim, hafif bir el hareketiyle durumu geçiştirmeye çalıştım.

Seraphina hemen bir yastık getirerek kanepede oturmamı önerdi. Oturduğumda, belimdeki ağrı biraz hafifledi ama mide bulantısı devam ediyordu. İçimi dinlendirirken, Maya ve Seraphina, düğün hazırlıklarını tamamlamak için hızlıca işlerini yapmaya devam ettiler.

Lydia, makyajımın son dokunuşlarını yaparken, başımı hafifçe eğerek gözlerimi kapadım. Dışarıdan gelen koku ve etraftaki hareketlilik, mide bulantımı artırıyordu. İçten içe, bu durumun geçici olduğunu umarak, düğün gününün mükemmel geçmesi için kendimi toparlamaya çalıştım.

Sonunda, tüm hazırlıklar tamamlandı ve sadece son rötuşlar kalmıştı. Düğün elbisemin üzerine serilen dantel ve saten detayları, her bir hareketimde zarif bir şekilde dalgalanıyordu. Kendimi zarif ve şık hissettim, ancak mide bulantım yüzünden bu hissiyatı tam anlamıyla yaşayamadım.

“Sanırım biraz daha dinlenmem gerekiyor,” dedim, Maya ve Seraphina’ya son bir kez bakarak. “Ama endişelenmeyin, düğün için her şey hazır ve harika görünüyor. Bu sadece bir geçiş dönemi, değil mi?”

Maya başını sallayarak gülümsedi. “Evet, her şey mükemmel olacak, Adelia. Dinlen ve kendini iyi hisset.”

Son bir kez elbiseme göz attım ve düğün alanına gitmek için hazır hale geldim. İçimdeki heyecanı bastırmak ve düğün gününün tadını çıkarmak için kendime güvenmeye çalıştım. Dışarı adım atarken, belimdeki ağrı ve mide bulantısı hissiyatının düğün günümün sadece küçük bir detayı olduğunu umarak, Tyler’la geçireceğim özel anları beklemeye başladım.

Masamda duran tacımı usulca kafama geçirdikten sonra taçla uyum sağlayan çiçeğimi aldım.

Kapının çalmasıyla gülümsemem yüzümdeki yerini almıştı.

Tyler gelişti işte.

Düğün başlıyor!

Kapıyı açtığımda, Tyler’ın karşısında durduğunu gördüm. Onun varlığı, düğün günü için içimdeki mutluluğu ve heyecanı daha da artırmıştı. Tyler’ın gözlerindeki sevgi ve hayranlık, düğün günümün ne kadar özel olduğunu bir kez daha anlamamı sağladı.

“Tyler!” dedim, içimdeki sevinci bastıramayarak. “Düğünümüz başlıyor, değil mi?”

Tyler’ın gözleri parlıyordu ve bana gülümsüyordu. “Evet, Adelim” dedi, sesi yumuşak ve dolu dolu. “Düğünümüz başlıyor ve her şey mükemmel olacak. Hazır mısın?”

“Hazırım,” dedim, gülümseyerek. “Her şeyin mükemmel olması için sabırsızlanıyorum.”

Tyler’la birlikte düğün alanına doğru yola çıktık. Nehir kenarındaki düğün yeri, kurt geleneklerine uygun olarak özel bir şekilde hazırlanmıştı. Alanda büyük bir döner platform, düğün töreni için hazırlanmıştı ve etrafı doğal çiçeklerle, yapraklarla süslenmişti. Kurt geleneklerinde, doğanın güzelliği ve vahşi yaşamın uyumu, düğün törenlerinin merkezinde yer alırdı.

Platformun etrafında, kurt soylarının simgelerini taşıyan özel bayraklar asılmıştı. Bu bayraklar, düğün töreninin kurt kökenlerini ve geleneklerini simgeliyordu. Ayrıca, platformun üzerinde büyük bir kurt başı heykeli yer alıyordu. Bu heykel, kurtların kudretini ve gücünü temsil ederken, düğün töreninin onurunu da simgeliyordu.

Tyler ve ben, platforma yaklaştıkça, etrafta toplanan konukların ne kadar heyecanlı ve mutlu olduğunu gördüm. Konuklar, düğün töreni için özenle hazırlanmışlardı ve gözlerinde bu özel günün anlamını yansıtan bir ışıltı vardı.

Seremoninin başlamasıyla birlikte, davetliler sıraya girip yerlerini aldı. Tören, kurt geleneklerine uygun olarak başlamıştı. Düğün kıyafetlerimiz, doğal temalarla uyum içinde seçilmişti ve Tyler’ın üzerinde taşıdığı kıyafet, bir kurt liderinin onurunu yansıtıyordu.

Ritüeller, doğal bir uyum içinde ilerliyordu. Düğün töreni sırasında, geleneksel şarkılar ve danslar, ortamın havasını daha da özel kılıyordu. Her bir ritüel, kurtların güçlü ve derin köklerine olan bağlılıklarını simgeliyordu. Özellikle, geleneksel “kurt dansı” sırasında, çiftler çevrelerini sarmış dans eden konuklar arasında yerlerini aldılar.

Ve en sonunda düğün tam anlamıyla Tyler’ın dediği gibi yeni bir ivme kazanmıştı.

Düğün alanındaki atmosfer, büyük bir coşku ve heyecanla doluydu. Kurt geleneklerine uygun olarak, seremoninin en heyecanlı anı yaklaşmaktaydı.

Tyler ve ben, kürsüde buluşmak üzere zırhlı köşelerden yola çıktık. Benim köşemde, zarif bir şekilde adımlarımı attım, elbisem her hareketimde hafifçe dalgalanıyordu. Tyler, kendi köşesinden gurur dolu bir şekilde yürüyerek yanımda belirdi. Her adımda, onun kararlı ve kendinden emin duruşu, içindeki gücü ve liderliği yansıtıyordu.

Düğün töreninin bu özel anı, geleneklerin en önemli parçalarından biriydi. Tyler ve ben, kürsüye ulaştık ve törenin yapılacağı yerin merkezinde buluştuk. Kürsü, büyük bir taş platform üzerindeydi ve etrafında doğal çiçekler ve yapraklarla süslenmişti. Düğün alanı, adeta büyülü bir atmosferle çevriliydi.

Tyler, elini uzatarak benim elimle buluştu. El ele tutuştuk ve etrafımızdaki konuklar, bu özel anı izlemek için dikkat kesilmişti. Ulumalar, geleneksel bir övgü olarak ortamda yankılanırken, düğün alanında heyecanlı alkışlar yükseliyordu. Kurt geleneklerinde, ulumalar ve alkışlar, topluluğun birlikteliğini ve desteklerini simgeliyordu. Bu an, sadece bizim için değil, tüm konuklar için anlamlı bir birlikteliği temsil ediyordu.

Tyler’ın elini tutarken, ellerimiz arasındaki sıcaklık ve bağlılık hissini derinden hissettim. Onun gözlerindeki sevgi dolu bakış, bu düğün gününün ne kadar özel olduğunu bir kez daha anlamama yardımcı oldu. Her şey mükemmel görünüyordu ve bu anın tadını çıkarmak için içimde bir huzur vardı.

Düğün töreninin yemin kısmı yaklaşıyordu. Geleneksel olarak, bu an, çiftlerin birbirlerine olan bağlılıklarını ve sevgilerini resmen ifade ettikleri bir bölüm olarak biliniyordu. Yemin töreninin başlamasıyla birlikte, atmosferdeki yoğun heyecan ve sessizlik, tüm dikkati bu kutsal anın üzerine çekmişti.

Yemin töreni, özellikle kurdun geleneklerine uygun olarak, duygusal ve anlam dolu bir şekilde yapılıyordu. Yeminler, doğal elementlerin ve kurtsal değerlerin simgeleriyle dolu olan kutsal bir şekilde okunuyordu.

Alfred, düğün töreninin en kutsal ve anlamlı anı olan yemin törenini sunmaya başlamıştı. Kendisinin bu önemli rolü üstlenmesi, geleneksel bir onurdu ve onun sesindeki ciddiyet, törenin önemini vurguluyordu. Düğün alanındaki herkes, Alfred’in etrafında toplanmış, sessiz bir şekilde bu kutsal anı izlemek için hazır bulunuyordu.

Alfred, elindeki kutsal metni açtı ve derin bir nefes aldı. Sesindeki derinlik ve titizlik, törenin atmosferini tamamen etkisi altına almıştı. “Sevgili konuklar,” dedi Alfred, sesinin her kelimesi ritmik ve ağır bir şekilde yankılanıyordu. “Bugün, Adelia ve Tyler’ın yaşamlarının en önemli anlarından birine tanıklık edeceğiz. Yemin töreni, yalnızca kişisel bir bağlılık ve sevgi değil, aynı zamanda geleneklerimize ve soyumuza olan derin bağlılığı da simgeler.”

Alfred, metni elinde tutarken, Tyler ve beni işaret etti. Tyler, omuzlarındaki düğün giysileriyle zarif bir şekilde duruyordu ve ben de onun yanında, güzelliğim ve zarafetimle etkileyici bir görünüm sergiliyordum.

“Şimdi,” dedi Alfred, “Adelia ve Tyler, birbirinize olan bağlılık ve sevginizi, kurt geleneklerinin kutsal yeminleriyle ifade edeceksiniz. Bu yeminler, hem birbirinize olan derin sevginizi hem de topluluğumuza olan bağlılığınızı simgeleyecektir.”

Tyler, derin bir nefes alarak yemin etmeye başladı. Sesindeki titizlik ve kararlılık, tüm dikkatleri üzerine çekmişti. “Adelia,” dedi Tyler, gözlerinin içine bakarak. ‘’Sevgilim. En çok da her şeyim, Adel’im…’’ Gözlerim gözlerinin derinliklerinde kaybolurken o elimi öperek devam etti sözlerine.

“Sana olan sevgim, tıpkı kurdun geceki gökyüzündeki yıldızlarıkadar saf ve sonsuzdur. Seninle birlikte her zorluğu aşacağıma, her anında yanında olacağıma ve sana olan sevgimi, bağlılığımı her daim göstereceğime yemin ederim. Seninle, her anı paylaşmak, hayatımızın her bölümünde birlikte olmak ve sana karşı olan sadakatimi hiç eksiltmemek üzere bu kutsal yeminimi ediyorum.”

Tyler’ın yeminini tamamlamasının ardından, herkesin derin bir nefes aldığı anı izlerken, sıra bana gelmişti.

‘’Tyler…’’ dedim gözlerim dolarak.

‘’Seninle olan her an, bana hayatın ne kadar güzel olduğunu hatırlatıyor. Senin yanında, hayatın her zorluğuna karşı birlikte mücadele edebileceğimi hissediyorum ve her anında seninle olmak istiyorum. Sana olan sevgim, tıpkı kurdun gücündeki kararlılık kadar keskin ve sonsuzdur. Bu kutsal törenin önünde, sana olan bağlılığımı ve sevgimi her zaman koruyacağıma yemin ederim.”

Sözlerimi bitirdiğimde, Alfred derin bir nefes aldı ve ritüelin son aşamasına geçmek için hazırlandı. Her iki taraf da yeminlerini tamamlamış, bu kutsal anın ağırlığını içlerinde hissetmişti. Alfred, törenin kutsallığını ve geleneksel değerlerini vurgulamak için son bir kez konuştu.

“Sevgili Adelia ve Tyler,” dedi Alfred, törenin finaline yaklaşırken. “Yeminleriniz, sadece birbirinize olan bağlılığınızı değil, aynı zamanda topluluğumuza olan derin bağlılığınızı da simgeliyor. Kurt geleneklerinde, yeminler kutsaldır ve her birey için büyük bir anlam taşır. Bu yeminlerin, hem sizin hem de topluluğumuz için sonsuz bir anlam taşımasını dilerim.”

Ulumalar ve alkışlar, yeminlerin tamamlanmasının ardından düğün alanında yankılandı. Herkes, bu kutsal anı coşkuyla kutlarken, Tyler ve ben, birbirimize olan bağlılıklarımızı ve sevgilerimizi daha da güçlendirmiştik. Bu an, düğün günümüzün en özel ve anlamlı anlarından biri olarak hafızalarımızda yer edindi.

Yemin töreninin ardından, tüm düğün alanında coşkulu bir atmosfer hâkim olmuştu. Ulumalar, alkışlar ve neşeli çığlıklar arasındaki sevinç, adeta havayı sarmıştı. Tyler ve ben, bu kutsal anın ardından, bir an olsun rahatlamış ve birbirimize olan bağlılığımızı daha da pekiştirmiştik. Alfred’in yönlendirmesiyle, artık düğün töreninin diğer aşamalarına geçebilirdik.

Konuklarımız, arka planda hazırlanan kutlamalarla ilgili heyecanlı bir şekilde konuşurken, ben ve Tyler, el ele tutuşarak, kürsüden ayrıldık. Gözlerimizdeki mutluluk ve huzur, tüm dikkatleri üzerimize çekiyordu. Geleneksel bir düğün olmasıyla birlikte, bu özel günün her ayrıntısına özen göstermiştik ve şimdi bu emeklerimizin meyvelerini toplamanın gururunu yaşıyorduk.

Tyler, nazik bir şekilde elini omzuma koyarak, konuklarımıza dönüp gülümseyerek konuştu. “Bu anı hepimiz için unutulmaz kılan, siz değerli dostlarımızın burada bizimle birlikte olmasıdır. Hep birlikte yaşadığımız bu özel gün, bizim için sonsuza dek hatırlanacak bir anı olacak.”

Konuklar, Tyler’ın sözlerine coşkuyla karşılık verirken, ben de derin bir nefes aldım ve etrafa bakındım. Gözlerim, düğün alanının güzelliğini ve özenle hazırlanmış detaylarını izlemekten keyif alıyordu. Her şey, en ince ayrıntısına kadar planlandığı gibi gerçekleşmişti. Yılların birikimi ve geleneklerin izlerini taşıyan bu özel gün, herkes için unutulmaz bir anı olarak kalacaktı.

Düğün alanı, çok özel bir şekilde düzenlenmişti. Gökyüzü, akşamın erken saatlerinde hafifçe kararmış, yıldızlar gökyüzünü süslemeye başlamıştı. Alan, çeşitli renklerdeki ışıklarla aydınlatılmış, zarif çiçek aranjmanları ve şık masa düzenlemeleriyle dekore edilmişti. Düğün masası, her zamanki gibi göz alıcı bir şekilde hazırlamıştı ve üzerindeki yemekler, lezzetli kokularıyla davetlileri cezbetmişti.

Yemeklerin ve kutlamaların ardından, dans için hazırlıklar yapılmıştı. İlk dansımız, düğün törenimizin en romantik anlarından biri olarak planlanmıştı. Tyler ve ben, hafif bir heyecan ve mutluluk içinde, dans pistine yöneldik. Müzik başladığında, ilk adımlarımızı atarken gözlerimizin birbirine kenetlendiği o özel anı yaşadık. Müzik, yumuşak ve romantik bir şekilde akarken, adımlarımız uyum içinde ilerliyordu. Her dönüşte, her adımda, aramızdaki bağ daha da güçleniyordu.

Dansın sonunda, misafirlerimiz alkışlarla bizi selamladı ve biz de onlara teşekkürlerimizi sunduk. Her şeyin mükemmel bir şekilde gerçekleştiği bu özel gün, konuklar ve bizim için unutulmaz bir anı olarak kalacaktı.

Tyler’ın elini sıkıca tutarak, gözlerindeki sevgiyi ve mutluluğu hissetmek, bu özel günün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamamı sağladı. Düğünümüz, sadece iki kişinin birleşimi değil, aynı zamanda geleneklerimizin ve topluluğumuzun da bir kutlamasıydı. Hep birlikte yaşadığımız bu anlar, yaşamlarımızda özel bir yer edinmişti ve bu özel günün sonunda, Tyler ile bir ömür boyu sürecek olan yolculuğumuza, mutlu ve umut dolu bir başlangıç yapmıştık.

Tyler’ın elini sıkıca tutarak, gözlerindeki sevgiyi ve mutluluğu hissetmek, bu özel günün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamamı sağladı. Düğünümüz, sadece iki kişinin birleşimi değil, aynı zamanda geleneklerimizin ve topluluğumuzun da bir kutlamasıydı. Hep birlikte yaşadığımız bu anlar, yaşamlarımızda özel bir yer edinmişti ve bu özel günün sonunda, Tyler ile bir ömür boyu sürecek olan yolculuğumuza, mutlu ve umut dolu bir başlangıç yapmıştık.

Gelin ve damat olarak ilk dansımızın ardından, düğün alanında kutlamalar devam etti. Müzik, gece boyunca sürerken, davetliler enerjik ve coşkulu bir şekilde dans etti. Geleneksel kutlamalar, lezzetli yemekler ve tatlılar, konuklar arasında büyük bir keyif yarattı. Her şey mükemmel bir şekilde ilerliyordu.

Göz kamaştırıcı bir pastanın kesilmesiyle, düğün törenimizin finaline geldik. Pastanın her dilimi, mutluluğumuzu paylaşan konuklarımıza sunuldu ve herkes, bu özel anı kutlamak için bir araya geldi. Tyler ve ben, pastayı birlikte keserken, etrafımızdaki sevgi dolu bakışlar ve alkışlar arasında, bu anın tadını çıkararak gülümsedik. Bu pasta bizim aşkımızın bir tatlısı olmakla birlikte aynı zamanda Gordan, Elena ve Emily’in işçiliğinden geçmiş; harikalar yaratmış bir pastayla. Gerçekten onlara da bu konuda çok minnettardım.

Ve o an anladım ki…

Bütün sürü benim mutluluğum ve huzurum için çalışıyordu.

Tıpkı… Lydia hamileyken tüm sürü onun etrafında dönerken.

Buradaki tek fark ise benim hasta oluşumdu.

Sebebini bilmediğim ve beni yiyip bitiren bir hastalık.

Ve belki de Tyler da bundan haberdardı ama söylemek yerine beni daha iyi hissettirmek için elinden geleni yapıyordu.

Gece ilerledikçe, artık törenin son kısmı gelmişti.

Benden sonraki evlenecek adayı seçme ve çiçeği ona uzatma girişimi.

Aslında bu çok kolay bir seçimdi.

Bütün kızlar önüme toplandığında yavaş adımlarla ilerledim. Sürüdeki bazı kızlar merakla kimisi de umursamazca bakarken gözüme kestirdiğim hedefe doğru ilerledim.

Maya’ya!

Maya elimden aptığı çiçeği hızlıca havada sallamaya başladığında aslında bu bir jest idi.

‘’Gör beni Lucas, evliliğe hazırım!’’ dercesine.

Gecenin ilerleyen saatlerinde seremoni tamamen tamamlanmışken artık sürü yavaşça düğün alanından ayrılmaya başladı. Birbirinden güzel dilekler ve tebrikler eşliğinde, düğünümüzün sonunda Tyler ile baş başa kalmıştık.

Tyler hafifçe gülümseyerek elini tuttuğumda, bir anlık sessizlik içinde bulunduk. Gökyüzü, geceye özgü yıldızlarla doluydu ve hafif bir rüzgar, düğün alanındaki ışıkların ve çiçeklerin kokularını yayarak, bu anı daha da özel kılıyordu.

Tyler, gözlerinin derinliklerinde bir parıltı ve heyecan taşıyan bakışlarla yanıma yaklaştı. Bir an, kendimi gözlerinin içine derinlemesine bakarken buldum. İkimizin de bu özel anı birlikte yaşamanın verdiği huzur ve mutluluk içinde olduğumuzu hissettim. Gözlerim, onun yüzündeki sevgi dolu ifadeyi ve mutluluğu yakından inceledi.

Tam bu sırada, Tyler kulaklarıma nazik bir şekilde fısıldadı. Sesindeki yumuşaklık ve içtenlik, kendini daha da özel hissettiriyordu. “Hazır mısın?” diye sordu, bakışları yumuşak bir şekilde bana yönelmişti. Bu basit ama etkili soru, aklımda birçok düşünceyi canlandırmıştı. Başka bir dünyaya adım atmanın, yeni bir yolculuğa çıkmanın eşiğindeydik.

“Hazır mıyım?” diye karşılık verdim, biraz şaşkın ve meraklı bir şekilde. “Ne için hazır olmalıyım?” Bu soru, içimde bir merak duygusunu tetikledi. Ne tür bir hazırlıktan bahsediyordu? Sürprizlerle dolu bir şeyin arifesinde olduğumuzu hissettim.

Tyler, nazik bir gülümsemeyle gözlerime bakarken, “Balayına” dedi. Bu kelime, içimde bir heyecan dalgası yarattı. Yüzümdeki gülümseme daha da belirginleşti. Yani bu, düğün sonrası romantik bir kaçış anlamına geliyordu. İçimde, bu özel tatil için duyduğum beklenti ve heyecan hızla büyüyordu.

“Balayı mı?” dedim, sesimdeki şaşkınlık ve mutluluğu bastıramayarak. O an, gözlerimden mutluluk ışıldadı ve içimde hafif bir titreme hissettim. Tyler’ın beni bu şekilde şaşırtması, düğün gününün tüm yorgunluğunu ve stresini anında unutturdu.

Tyler’ın bana bakışı, onun düşünceli ve sevgi dolu olduğu kadar, bu özel anı benimle paylaşma isteğini de yansıtıyordu. “Evet, balayına. Sadece sen ve ben, dünyanın geri kalanından uzaklaşarak, baş başa geçireceğimiz bir zaman dilimi.”

Bu sözler, içimi ısıttı ve kalbimi heyecanla çarptırdı. Tyler’ın elleriyle nazikçe yüzümü tuttuğu o an, tüm dünyadan izole bir şekilde sadece ona odaklandım. Kafamda, balayımızın nasıl geçeceğiyle ilgili hayaller ve planlar oluştu. Belki egzotik bir plajda güneşin tadını çıkaracak, belki de dağların arasında sessiz bir kaçış yapacaktık. Ne olursa olsun, bu anın ve bu özel günün devamının, ikimizin de beklentilerini karşılayacak şekilde olacağına dair içimde güçlü bir inanç vardı.

Tyler’ın elini tuttuğumda, gözlerimdeki ışıltı, bu yeni başlangıcın heyecanını ve sevgimizi yansıtıyordu. Birlikte geçireceğimiz bu balayı, düğün günümüzün mükemmel bir tamamlayıcısı olacaktı.

Tyler’ın balayımız hakkında söyledikleri içimi sıcacık bir mutlulukla doldurdu. Onun ellerinin yüzümdeki yumuşak dokunuşunu hissederken, tüm dünya adeta bir kenara çekilmiş gibiydi. Kafamda, balayımızın nasıl geçeceğine dair birçok tatlı hayal ve plan oluştu. Egzotik bir plajda güneşin tadını çıkararak gevşemek mi, yoksa dağların arasında huzurlu bir kaçış yapmak mı? Her ne olursa olsun, bu özel günün sonunda birlikte geçireceğimiz zamanın, tüm hayallerimizin ve beklentilerimizin ötesinde, bizi gerçekten tatmin edeceğine dair içimde güçlü bir inanç vardı.

Tyler’ın elini sıkıca tutarken, gözlerimdeki ışıltının, bu yeni başlangıcın heyecanını ve sevgimizi yansıttığını biliyordum. Tyler’ın yanımda olması ve onunla geçireceğimiz bu balayı, düğün günümüzün mükemmel bir tamamlayıcısı olacaktı. Bu düşüncelerle doluyken, Tyler’ın bana ne zaman hazır olacağımı sormak için yaklaşması, bu anın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hissettirdi.

Tyler, “Artık bungalovuna gitmelisin. Ben de eşyalarımı toparlamak için ana binaya geçeceğim,” dedi. Yüzündeki hafif gülümseme, bu değişikliğin ne kadar doğal ve beklenen bir şey olduğunu vurguluyordu. Gözlerinde, her şeyin yolunda gideceğine dair bir güven vardı.

“Tamam, o zaman,” dedim, “Sen eşyalarını toplarken, ben de bungalova geçip hazır olacağım.” Tyler’ın bu isteğine başımla onay verdim ve hızla düğün alanından ayrıldım.

Bungalova vardığımda, ilk işim düğün elbisemin her bir detayını bir kenara bırakmak oldu. Üzerimdeki zarif ve ağır gelinliği çıkartıp, dolabımda hazırladığım beyaz midi boy kirazlı elbiseyi aldım.

‘’Bugün de amma yemişsin Adelia!’’ diyerek karnımı tutarken sırıttım.

‘’Şu göbeğe bak sanki iki aylık hamile!’’

İç çekerek aldığım elbiseyi üstüme yavaşça geçirdikten sonra hazır sayılırdım. Elbise, vücut hatlarımı güzelce saran, hafif bir kumaştan yapılmıştı. Kiraz desenleri, elbiseye tatlı ve zarif bir hava katıyordu. Giyerken, birden kendimi daha rahat ve özgür hissetmeye başladım.

Ayakkabılarımı da değiştirmeye karar verdim. Beyaz, rahat tabanlı spor ayakkabılar, özellikle düğün sonrası yürüyüşler için mükemmel bir seçimdi. Bu ayakkabılar, elbisemin şıklığını bozmadan, aynı zamanda rahatlık sağlıyordu. Ayakkabılarımı giyip, saçlarımı topladım.

Saçlarımı nazikçe topladım ve bir topuz yaptım. Yüzümdeki hafif makyaj, doğal bir ışıltı sağlıyordu. Her şey hazır olduğunda, bavulumu toparlamaya başladım. Bavulumda, balayımız için gerekli olan her şeyi düzenli bir şekilde yerleştirdim.

Tyler’ı beklemek için salonun köşesine geçtim. O an, hem rahatlamış hem de heyecanlıydım. Düğün sonrası, her şeyin güzel bir şekilde devam edeceğine olan inancım, içimi dolduruyordu. Tyler’ın gelişiyle, bu özel günün sonlarına yaklaşırken, onunla geçireceğimiz zamanın değerini bir kez daha hissettim.

Tyler içeri girdiğinde, giydiğim elbise ve rahat ayakkabılarım hakkında gözlerinde tatlı bir beğeni ifadesi vardı. “Sanırım hazır sayılırız,” dedi, hafifçe gülümsedi.

‘’Artık gitme vakti.’’

dedim, gülümseyerek.

Tyler’ın yanına doğru yürüdüm ve elimi onun koluna iliştirdim. Bütün gece boyunca hissettiğim mutluluğu ve heyecanı, gözlerimdeki ışıltı ile birlikte yansıttım. Tyler, omzuma nazikçe dokunarak, “Hazır mısın?” diye sordu. Başımı sallayarak, “Evet, hazırım,” dedim.

Tyler beni bungalovun önüne kadar getirdi. Bu özel anın tadını çıkararak, yavaşça adımlarımızı attık. Tyler, dikkatle bagajımızı arabaya yerleştirirken, ben de gece boyunca hissettiğimiz coşkuyu hissettiren küçük bir gülümseme ile ona destek oldum.

Bugatti Chiron’a binerken, içimdeki heyecanı ve mutluluğu iyice hissettim. Tyler anahtarları cebinden çıkarıp arabanın kapısını açtı ve beni nazikçe içeri davet etti. İçeri adımımı attığımda, lüks otomobilin iç mekanının zarifliği ve konforu beni etkiledi. Tyler, kapıyı kapattıktan sonra, motoru çalıştırarak yola koyulduk.

Vancouver Dağları’nın eteklerinden aşağı doğru ilerlerken, gece gökyüzünün güzelliği ve şehir ışıklarının parıltısı arasında araç penceresinden dışarı bakarak, içimdeki mutluluğu ve huzuru daha da artırdım. Tyler’ın yanında olmak, bu anı daha da özel kılıyordu.

‘’Peki ya nereye gidiyoruz?’’

Tyler’ın kaşları havalanmış ve yüzünde muzip bir ifade oluşmuştu.

‘’Çok meraklısın müstakbel karım. Biraz bekle. Geldiğimizde göreceksin.’’

Kıkırdamalarım arttığında yol odaklanmıştım.

Kim bilir nereye gidiyorduk.

Müstakbel karım…

Diline de ne güzel yakışmıştı öyle!

Loading...
0%