@selinayeda_x
|
Araba, geceyi aydınlatan şehir ışıklarının ve dağların arasında ilerlerken, içimde merak ve mutluluğun bir karışımını hissettim. Tyler’ın ne kadar düşünceli ve yaratıcı olabileceğini biliyordum; bu yüzden onun planladığı bu sürprizin ne olacağını tahmin etmeye çalışmak, bir anlamda bu yolculuğun eğlenceli bir parçasıydı. Yol boyunca konuşurken, gözlerim gece gökyüzünü, etrafı saran karanlık ormanları ve yol kenarındaki az sayıdaki ışıkları izlemeye devam ettim. İçerideki lüks otomobilin konforu, kendimi tamamen rahatlamış ve huzurlu hissetmemi sağlıyordu. Tyler’ın her an beni izleyişi ve yanında olma hali, içimdeki mutluluğu artırıyordu. Kısa bir süre sonra, dağların arasından çıkarak kıyıya doğru ilerlemeye başladık. Gözlerimi yola odaklamışken, Tyler’ın yavaş yavaş araba hızını azalttığını ve daha dikkatli bir şekilde ilerlediğini fark ettim. İçimdeki merak, giderek artıyor ve her virajda neyle karşılaşacağımızı düşünmekten kendimi alamıyordum. Sonunda, etrafı saran karanlık yerini yumuşak ve doğal ışıkların aydınlattığı bir manzaraya bıraktı. Araba yavaşça ilerlerken, deniz kenarındaki manzara gözlerimin önüne serildi. Hafif bir deniz esintisi, camdan içeri süzülerek ortamı ferahlatıyordu. Tyler’ın gözleri parlıyordu ve içimdeki heyecanı, bu özel anın başlangıcına dair hissetmeye devam ettim. Araba nihayet bir süre sonra durdu. Tyler kapıyı açıp bana yardımcı olurken, gece karanlığında hafif bir sükunet ve huzur havası içinde kalakalmak, bu anı daha da özel kıldı. Havanın yumuşak ve serin dokusu, adımlarımı daha da hafifletiyor ve içimi huzurla dolduruyordu. Tyler, kapıdan dışarı adım attıktan sonra, elini bana uzatarak “İşte geldik,” dedi ve “Sürprizimizin tam anlamıyla tadını çıkar, çünkü burası senin için özel olarak seçildi,” şeklinde devam etti. Adımlarımı izleyerek Tyler’la birlikte yürüdüm. Her adımda, etrafın daha da belirginleştiğini ve The Sooke Harbour House’un lüks ve huzur dolu atmosferinin içine adım attığımı hissettim. İsmi kapı girişine altın harflerle yazılmıştı. The Sooke Harbour House adı altındaki bu villaya adım attığımızda, kendimizi bambaşka bir dünyada bulduk. Tyler ve ben, günlük kurt hayatından uzak nihayet baş başa ve modern bir şekilde O an, Tyler’ın gözlerindeki ışıltıyı ve mutluluğu fark ettim. Yüzümdeki gülümsemeyi ve içimdeki heyecanı daha da belirginleştiren bir an yaşadım. Gözlerim, etrafı saran doğal güzelliklere odaklanmıştı. Bu özel mekânda huzuru ve mutluluğu bulmak için sabırsızlanıyorduk. Villa, kıyı boyunca uzanan yemyeşil bir arazide yer alıyordu ve geniş bir veranda, zarif bir şekilde döşenmiş bahçesi ile gözleri kamaştırıyordu. Kapıdan içeri girdiğimizde, kendimizi bir masal dünyasının içinde gibi hissettik. Ev, doğal malzemelerle ve rahatlatıcı renk tonlarıyla döşenmişti. Büyük pencereler, denizin ve ormanın görkemli manzarasını odaya taşıyordu, içeriye bolca doğal ışık girmesini sağlıyordu. Tyler, kapıyı açarken ve valizleri içeri taşırken ben de etrafı incelemeye başladım. “Burası inanılmaz,” dedim, gülümseyerek. “Tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey.” Tyler, eşyalarımızı içeri yerleştirirken “Bunu senin için ayarladım,” dedi. “Düğünden sonra baş başa geçireceğimiz bu zaman, her şeyin daha da özel olması için.” Evin içi geniş bir oturma odası, konforlu koltuklar, büyük bir şömine ve açık plan bir mutfak içeriyordu. Duvarlarda, yerel sanatçılara ait tablolar ve doğayla ilgili temalar vardı. Dışarıdaki geniş verandaya açılan kapı, bahçedeki huzurlu atmosferi içeri taşıyordu. Şarap şişeleri, bir şişe şampanya ve çeşitli atıştırmalıklarla dolu bir masa, bizi karşılıyordu. Tyler’ın yanında bir iki valizi boşaltırken, ben de evin her köşesine göz attım. Evin her detayı özenle seçilmişti ve tüm alanlar huzur ve rahatlama hissi veriyordu. Bahçede bir oturma grubu, açık hava şöminesi ve hatta küçük bir yüzme havuzu vardı. Gözlerim havuzun üzerindeki yıldızları izleyen ışıklara takıldı ve deniz manzarasının tadını çıkarmak için sabırsızlandım. Tyler, “Geldik,” diyerek valizleri bir kenara koydu ve yanımıza geldi. “Senin için her şey hazır. Şimdi sadece keyfini çıkar ve bu güzel manzaranın tadını çıkar.” Balkona çıktığımızda, okyanus dalgalarının hafif sesi ve denizin üzerindeki ay ışığının yumuşak parıltısı bizi karşıladı. Bahçedeki oturma grubunda rahatça oturduk, şampanya kadehlerimizi kaldırarak bu özel anı kutladık. Gözlerinde derin bir sevgi ve mutluluk ifadesiyle. “Seninle geçireceğim her an, benim için en değerli an olacak.” Havuz kenarına geçip ay ışığının denizdeki yansımalarını izlerken, içimde derin bir huzur buldum. Düğün gününün tüm telaşını ve yorgunluğunu geride bırakıp, bu sakin ve özel alanda geçireceğimiz zaman, her şeyin ne kadar özel olduğunu daha da anlamama neden oldu. Gece boyunca yıldızların altında, Tyler’la sohbet ederek ve huzurlu atmosferin tadını çıkararak vakit geçirdik. Bahçede bir yürüyüş yaparak, denizin ve doğanın güzelliklerini izledik. Her şey mükemmel görünüyordu; villa, romantik bir kaçış için ideal bir yerdi. Bu tatil süresince, baş başa geçireceğimiz anların ve birlikte yaşadığımız bu özel anların değerini daha iyi anladım. The Sooke Harbour House’tan farklı olarak, kiralık villa veya tatil evi, tamamen özel bir deneyim sundu ve Tyler’la geçirdiğimiz bu anlar, hayatımızın en özel ve unutulmaz anılarından biri olacaktı. … Bahçeden içeriye girip oturma odasında gezinirken, büyük bir şömine dikkatimi çekti. “Bu şömine akşamları sıcak bir ortam yaratacaktır,” dedim, iç çekerek. “Evet, özellikle kışın burası çok güzel olur,” dedi Tyler, eşyaları yerleştirirken. “Ama şu anda en güzel yanı, dışarıdaki manzara. Hadi, dışarı çıkıp deniz kenarında biraz vakit geçirelim.” Tyler’ın bu sözleri ile balkona geri döndüm. Bahçede güzel bir oturma grubu ve havuz vardı. Havuzun kenarında rahatlatıcı bir koltuk grubu ve açık hava şöminesi vardı. Okyanusun hafif sesi, her şeyi daha da huzurlu kılıyordu. “Bu havuzda yüzmek için sabırsızlanıyorum,” dedim, havuza doğru bakarak. Tyler, “Şu anda havuzda yüzmeye gerek yok,” dedi, gülümseyerek. “Önce bir dinlenelim, sonra havuzun tadını çıkarırız.” Başımı Tyler’a salladıktan sonra ona elimi uzattım. ‘’O zaman bahçede ufak bir yürüyüşten zarar gelmez.’’ Tyler elime hafifçe uzanarak tuttuğunda hızlıca kendimizi bahçeye atmıştık. Bahçede küçük bir yürüyüş yaparak, denizin ve doğanın güzelliklerini izledik. Tyler, “Burada dinlenip, keyif yapmak için daha çok zamanımız olacak,” dedi. Sahi kaç günümüz vardı. ‘’Kaç gün mesela?’’ diye bir soru yönelttiğimde sırıttı. ‘’Sen ne kadar durmak istersen ya da herhangi bir sorun çıkana kadar.’’ Başımı Tyler’a bir kez daha mutlulukla salladığımda elini belime dolayarak beni kendisine çekti. Havuz kenarına geçerken, “Havuzun gece ışıkları da çok hoş,” dedim. “Yıldızların altında yüzmek harika olacak.” Dedim. Tabii önce dinlenip yorucu günü atlatmalıydık değil mi? Onu bilmem ama ben hala fazlasıyla yorgundum! Tyler, “Evet, akşamları havuzun keyfini çıkarmak gerçekten güzel olur,” dedi, gülümseyerek. Havuzun kenarında oturup, yıldızların ve denizin altında geçirdiğimiz zamanın tadını çıkardık. Şehirden ve düğün telaşından uzak, tamamen rahatlamış ve huzurlu hissediyorduk. Bu özel gece, sadece düğün günümüzün tamamlayıcısı değil, aynı zamanda birlikte geçireceğimiz tatil sürecinin de harika bir başlangıcıydı. Havuz kenarındaki sessizlik ve yıldızların altında geçirdiğimiz bu an, gerçekten de rüya gibi bir başlangıçtı. Tyler’ın yanımda olması, geceyi daha da anlamlı kılıyordu. Şampanya kadehimizdeki sıvı hafifçe azalmıştı, ama sohbetimiz ve gülüşmelerimiz eksiksiz bir şekilde devam ediyordu. Tyler, havuzun yanındaki rahat koltuklara geçmemizi önerdi. “Hadi, burada oturup biraz daha sohbet edelim,” dedi, elini benimkinin üzerine koyarak. Koltuğa yerleştiğimizde, Tyler, “Bu villa gerçekten harika bir yer. Dinlenmek için mükemmel bir ortam,” dedi, etrafa bakarak. “Evet, burası gerçekten büyüleyici,” dedim, gözlerim etraftaki detaylara odaklanmışken. “Havuz, bahçe ve deniz manzarası… Her şey harika.” Tyler, başını eğerek, “Ve en güzel kısmı, bu geceyi seninle geçirebileceğim,” dedi. Ona gülümsediğimde bir an sessizliğe büründük, ama bu sessizlik huzur vericiydi. Yıldızlar gökyüzünde parlıyordu ve hafif bir deniz meltemi yüzümüze vuruyordu. “Biliyor musun, bu anı ne kadar özlemişim,” dedim, derin bir nefes alarak. “Düğün öncesi ve sonrası yaşadığımız her şey, bu kadar sessiz ve huzurlu bir anın değerini daha iyi anlamamı sağladı.” Tyler başını salladığında rahatça koltuğa yaslandı. ‘’Gece daha da sessiz olacak. Derin bir uykunun kollarına atabiliriz kendimizi.’’ Tyler’ın bu sözlerinden sonra biraz daha sessizce oturduk. Kulaklarımız sadece etraftaki mekan seslerinde odaklanmıştı ve de kokusunda. Her şey bu denli harika ve sorunsuz iken Tyler, havuzun ışıklarının yanında, yıldızların altında bir dans önerisinde bulundu. “Bu geceyi özel kılmak için küçük bir dans etmeye ne dersin?” dedi, elini bana uzatarak. Gülümseyerek, “Bunu çok isterim,” dedim. Tyler’ın elini tutarak havuz kenarındaki alana geçtik. Hafif bir müzik açtı ve bizim için özel bir dans atmosferi yarattı. Yıldızların altında, hafif bir rüzgarın eşliğinde dans etmek, gerçekten masalsı bir deneyim oldu. Dansımız bitip havuz kenarındaki rahat koltuklara döndüğümüzde, Tyler, “Şimdi biraz daha dinlenelim,” dedi, “Yarın sabah da birlikte güzel bir gün geçireceğiz.” “Haklısın,” dedim, başımı Tyler’ın omzuna yaslayarak. ‘’Bu sadece bir başlangıç.’’ Cevabı ise gecikmedi. ‘’Aynen öyle.’’ Ufak bir sessizliğe bürünüşümüzün ardından Tyler sessizliği delip geçen sesi ile konuştu. Etrafımızdaki bu sessizliği bozan kişi olmuştu. “Sabah güzel bir kahvaltı yapalım ve ardından belki de sahilde biraz yürüyüş yaparız,” dedi. “Burası gerçekten de harika bir yer. Doğayla iç içe olmanın keyfini çıkarabiliriz.” Diyerek sözleri sürdürdü. “Bunu dört gözle bekliyorum,” dedim, “Sahilde yürümek ve bu güzel yerin tadını çıkarmak çok güzel olacak.” Demenin ardındansa ikimiz de el ele koltuklardan kalkarak evin yolunu tutmuştuk. Artık yorucu bir günü ardımızda bırakmanın zamanı gelmişti. Yatak odasına geçerken, gözlerim yorgun ama mutlu bir şekilde parlıyordu. Tyler sadece üstünü çıkarırken benimse hazırlık sürecim biraz uzun sürmüştü. Lacivert siyah dantelleri bulunan şort ve askılı crop geceliğimi giyerek hızlıca yanına döndüğümde uykuya teslim olmaya tamamen hazırdım. O an, Tyler’ın odanın köşesinde bir koltuğa oturduğunu ve hafifçe gülümsediğini gördüm. Yatak odası, sıcak bir atmosferle doluydu. Yatak, büyük ve rahat bir şekilde ortadaydı; başucundaki lambaların yumuşak ışığı, odanın her köşesini nazikçe aydınlatıyordu. Odadaki hafif bir parfüm kokusu, tüm günün yorgunluğunu ve stresini hafifletici bir etki sağlıyordu. Yatak başlığında bir kaç yastık vardı ve yatak, yumuşak bir örtüyle kaplıydı. Tyler’ın yatak başlığındaki yastıkları düzeltip, yastıkların arasına yumuşak bir şekilde oturduğunu gördüm. Yanına otururken, Tyler’ın elleri hafifçe belime doğru kaydı ve beni nazikçe kendine çekti. ‘’Nihayet mutlu, huzurlu… Her an basacak bir Alfred yok, sesimizi duyan sürü de öyle…’’ Tyler’a sırıttığımda dudaklarıma ufak bir öpücük kondurduğunda yatağa uzanmış ve beni de ardından kendisine çekmişti. ‘’Ama bu gece rahat bir uyku çekelim sadece, huzurlu bir şekilde.’’ Kafamı omzuna yasladım ve derin bir nefes aldım. Tyler’ın elini elime aldım, parmaklarının sıcaklığını hissederken, gözlerimdeki mutluluğu ve huzuru daha da belirginleştirdim. Tyler, yanımda uzanırken, kollarını etrafıma sarmıştı. “Artık uyuma vakti,” dedi. “Yarın yeni bir gün ve birlikte geçireceğimiz bir gün olacak.” Gözlerimi kapatmadan önce, Tyler’ın yanında olmanın verdiği rahatlama ve huzur içinde, derin bir nefes aldım. “Evet, uyuyalım ve yarının güzellikleriyle dolu olmasını bekleyelim,” dedim. Yatakta birbirimize daha da yakın bir şekilde uzanırken, odanın sessizliğinde sadece kalp atışlarımızın ve hafif nefes alışverişlerimizin sesi vardı. Bu özel an, düğün günümüzün ve balayımızın harika bir tamamlayıcısıydı. Gözlerimi kapatarak, Tyler’ın yanındaki bu huzurlu anı doya doya yaşadım ve uykuya geçiş yaptım, her şeyin mükemmel bir şekilde devam edeceği umuduyla. … Yatakta birbirimize daha da yakın bir şekilde uzanırken, odanın sessizliğinde sadece kalp atışlarımızın ve hafif nefes alışverişlerimizin sesi vardı. Yavaşça kapanırken gözlerim, uykuya dalmadan önce, bu anın tadını çıkarmak için derin bir nefes aldım. Yatak odası, hafif bir aydınlatma ile karanlık bir huzur içinde parlıyordu. Tyler’ın rahat nefes alışları, beni daha da rahatlatıyordu. . Gözlerimi kapattığımda, birbirimize sarılmış olarak, rahatlamış ve huzurlu bir şekilde uykuya daldım. Uykuya geçişim, yavaş ama derin bir huzur içinde gerçekleşti; tüm günün yorgunluğunu ve heyecanını geride bırakmıştım. … Sabahın ilk ışıkları, odanın perdesi arasından süzülerek odayı nazikçe aydınlattı. Güneşin hafif ışıltıları, yumuşak bir şekilde yatak odasına girdi ve gözlerimi nazikçe açmama neden oldu. Günün ilk ışıkları, Tyler’ın yanında uyanmanın verdiği tatlı bir keyif ile birleşti. Yatakta uyandığımda, huzurlu bir gülümseme yüzüme yayıldı. Hala uykunun etkisi üzerimdeyken, kendimi yorgun ve bitkin hissettim ve midemdeki rahatsızlık, baş dönmesi ve genel kötü ruh hali, güne başlamak için içimde bir ağırlık oluşturuyordu. Yatakta kıpırdanarak, geçirdiğim geceyi anımsamaya çalıştım. Kendimi, melez oluşumun getirdiği bu garip rahatsızlıkların etkisi altında, alışık olduğum düzenin dışına çıkmış gibi hissettim. Mide bulantısı giderek daha da yoğunlaşıyordu ve bu, kendimi oldukça zayıf ve güçsüz hissetmeme neden oluyordu. Güne başlamanın zorluğunu hissettim, adeta içimdeki tüm enerjiyi emen bir karanlık vardı. Sanki… Melez doğam bedenimi ele geçiriyormuş gibi. Sanki… Bünyemin kaldırmadığı bir şeyler oluyormuş gibi. … Yataktan kalkıp banyoya geçerken, her adımda başımın dönmesi ve mide bulantısı yüzünden zorlanıyordum. Sıcak suyun altında biraz rahatlamayı umarak, gözlerimi kapattım ve derin nefesler almaya çalıştım. Bu basit hareket, bir nebze olsun kendimi toparlamama yardımcı oldu ama içimdeki rahatsızlık devam ediyordu. Banyoda geçirdiğim zamanın ardından, gözlerim hala hafifçe suluydu ve kendimi biraz daha iyi hissetmeye başlamıştım. Sıcak suyun etkisi, bedenimdeki gerginliği biraz olsun hafifletmişti. Mide bulantısı ve baş dönmesi, yerini yavaş yavaş geçici bir rahatlamaya bırakmıştı. Ama içimdeki rahatsızlık, günü tamamen keyifle geçirebilmem için engel olmaya devam ediyordu. Banyodan çıktığımda, odanın kapısını araladım ve gözlerim hemen mutfak tarafından yayılan kokulara odaklandı. Tyler, kahvaltı hazırlıklarına hızla girişmişti ve mutfaktan yayılan taze pişmiş ekmek, kahve ve diğer lezzetlerin kokusu, midenin biraz daha huzurlu hissetmesine neden oldu. Masanın üzerine özenle yerleştirilmiş olan kahvaltı, gözlerimde anında bir gülümseme oluşturdu. Tyler’ın yaptığı bu sürpriz, kendimi daha iyi hissetmeme yardım etmişti. Mutfak masası, sabahın ilk ışıkları altında parlıyordu. Tyler’ın özenle hazırladığı kahvaltı masası, taze meyveler, çıtır ekmekler, peynirler ve mükemmel pişirilmiş yumurtalarla doluydu. Her şey düzenli bir şekilde yerleştirilmiş ve dikkatlice hazırlanmıştı. Yavaş adımlarla masanın yanına geçerken, Tyler’ın mutfaktaki enerjisini ve sevgisini hissettim. Onun bu özverili hali, içimdeki rahatsızlıkla başa çıkmamı kolaylaştırdı. Tyler, mutfaktan geldiğinde, masanın etrafında oturduğumda, yüzümdeki gülümsemeyi fark etti ve gülümseyerek konuştu. “Kahvaltını hazır ettim. Umarım biraz daha iyi hissediyorsundur.” Başımı sallayarak, “Evet, biraz daha iyi hissediyorum. Kahvaltı harika görünüyor,” dedim. Tyler’ın bu nazik hareketi, ruh halimi biraz daha iyileştirdi ve güne başlamak için gereken enerjiyi sağlamıştı. Masaya oturduğumda, Tyler’ın yanımda oturması, onun sıcak ve destekleyici varlığı, içimdeki kötü hisleri hafifletmeye başladı. Her bir lokmayı yavaşça ve keyifle yedim. Tyler’la sohbet ederken, onun yanında olmak, bu özel anın tadını çıkarmak için içimdeki rahatsızlıkları bir kenara bırakmamı sağladı. Kahvaltı boyunca Tyler’ın bana olan ilgisi ve nazik tavrı, kendimi daha iyi hissetmeme yardımcı oldu. İçimdeki rahatsızlık ve kötü ruh hali, onun desteğiyle daha katlanılabilir bir hale geldi. Bu sabahın sonunda, kahvaltının keyfini çıkarmış ve Tyler’ın özenli hazırlığıyla günü daha iyi bir şekilde geçirme arzusuyla dolmuştum. Kahvaltı masasının keyfini çıkarırken, Tyler’ın yanımda oluşu bana büyük bir güven verdi. Onunla birlikte geçirdiğimiz bu sabah, daha önce yaşadığım rahatsızlıkların etkisini biraz olsun hafifletmeme yardım etti. Masanın etrafında geçirdiğimiz bu zaman diliminde, hem yemeklerin hem de Tyler’ın sıcak ilgisinin tadını çıkararak, kendimi biraz daha huzurlu ve rahat hissetmeye başladım. Kahvaltı boyunca, Tyler’ın bana olan ilgisi ve her bir detaydaki özeni, yüzümde hafif bir gülümsemeye neden oldu. Yavaşça yemeklerimizi bitirdik, Tyler daima destekleyici bir şekilde bana yardımcı oldu ve bana olan bu ilgisi, içimdeki rahatsızlıkları biraz olsun unutmama sebep oldu. Masadan kalkarken, midemdeki bulantının hâlâ varlığını sürdürdüğünü hissetsem de, Tyler’ın bu sabahki hazırlığı ve ilgisi her şeyi biraz daha katlanılabilir hale getirdi. “Kahvaltı mükemmel bir şekilde hazırlanmış,” dedim, Tyler’a gülümseyerek. “Teşekkür ederim, gerçekten çok naziksin.” Tyler, yüzünde tatmin olmuş bir ifadeyle, “Senin için her şeyi yaparım,” dedi. “Günü daha iyi bir şekilde geçirmek için yapabileceğimiz birçok şey var.’’ Başımı sallayarak, “Evet, kesinlikle yapalım!” dedim. Tyler’ın yüzündeki gülümseme, içimi ısıttı. Masanın etrafında kalan son detayları toparladıktan sonra, Tyler ile birlikte salona geçip köşesindeki kanepeye yerleştik. Tyler, her zaman olduğu gibi, içimi rahatlatan bir huzur kaynağıydı. Onun yanındayken, rahatsızlıklarımı biraz olsun unuturken, aramızdaki bağın ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha hissettim. Dinlenme anımızın ardından, güne devam etmek için hazırlandık. Yoğun bir gün bizi bekliyordu. Önce etrafı keşif ardından okyanus kıyısında yürüyüş… Ve de dahası! Her şey planlanmıştı çoktan ve ben de Tyler’ın bu planlarına uymaktaydım. Yoğun bir günün bizi beklediği belliydi. Sabahın erken saatlerinden itibaren, Tyler ile kanepede otururken planladığımız keşif ve gezintiler için hazırdık. Tyler’ın hazırlıklarını tamamlamasının ardından, ben de günlük kıyafetlerimi seçerek erkenden hazırlandım. Gri, kota yakın bir etek giydim, etek ucunun hafifçe dalgalanması, her adımda bir yumuşaklık hissi uyandırıyordu. Üzerime beyaz, hafif ve rahat bir tişört geçirdim. Tişörtün kumaşı, vücudumu nazikçe saran ve sıcak havada ferahlatan bir dokunuşa sahipti. Kombinim, hem rahat hem de şık görünmemi sağlıyordu. Hafif bir rüzgarın bu tişörtü nazikçe savurması, bana özgürlük hissi veriyordu. Tyler, siyah bir şort ve gri kısa kollu bir gömlek giymişti. Üzerindeki gömlek, şortun renk tonuyla mükemmel bir uyum içerisindeydi. Şortun rahat kesimi, onun hareket ederken serbest hissetmesini sağlıyordu. Üzerindeki gömlek, minimal ama şık bir duruş sergiliyordu. Birbirimizle uyumlu bir şekilde giyinmiş olmamız, gün boyunca ortak bir enerji yaratacak gibiydi. Tıpkı birbirleriyle aynı renkli kombinleyen uyumlu çiftler gibiydik. Odamızın kapısından çıkarken, Tyler’a gülümseyerek, “Hazır mıyız?” diye sordum. Tyler, hafifçe başını sallayarak, “Evet, hazırım,” dedi. O an, Tyler’ın gözlerinde, birlikte geçireceğimiz bu özel gün için bir heyecan ve neşe görüyordum. Etrafı keşfe çıkmadan önce, otelimizin etrafındaki yeşil alanları bir gözden geçirdik. Doğanın kalbinde bir yerlerde olduğumuzu hissettiren bu çevre, bizi adeta çağırıyordu. Ağaçların arasından süzülen güneş ışınları, yaprakların üzerinde parlıyor ve etrafa yumuşak bir ışık yayıyordu. Tyler’ın elini tuttuğumda gülümsedim. Artık bu elleri her an tutabiliyor olma hissi tüm bedenimde galip gelmişti. Artık Alfred’in karışmaya lüksü yoktu! … Okyanus kıyısına doğru yürürken, denizin tuzlu havası, cildime hafifçe çarpıyordu. Ayaklarım, kumların üzerinde hafif bir iz bırakıyordu ve bu yumuşak dokunuş, her adımda rahatlamama neden oluyordu. Okyanus, derin ve sakin bir mavi renkteydi, denizin kenarındaki dalgaların hafifçe kıyıya vurması, huzur verici bir melodi gibi kulağımda çınlıyordu. Tyler ile yan yana yürürken, denizin kenarında bıraktığımız izlerin, adımlarımızın uyumunu simgeliyor gibi olduğunu düşündüm. İkimiz de bu anın tadını çıkarırken, okyanusun huzur veren görüntüsü ve serinletici havası, içimi ferahlatıyor ve bu anın özelliğini arttırıyordu. Keşfe çıktığımız bu gün, ikimiz için de yeni anılar biriktireceğimiz, dolu dolu geçireceğimiz bir gün olacaktı. Planlarımız doğrultusunda her adımda biraz daha yakınlaşacak, birlikte geçirdiğimiz zamanı en iyi şekilde değerlendirecektik. Tyler’ın yanındaki bu anlar, gelecekteki anılarımıza ekleyeceğimiz özel anılardan biri olacaktı ve her adımda, birlikte yaşadığımız bu özel günü daha da güzelleştiriyordu. Tyler ile yürüyüşümüze devam ederken, etrafımızdaki doğanın güzelliği, günün harika geçeceğini hissettiriyordu. Okyanus kenarındaki kumsalda yürürken, derin bir nefes aldım ve tuzlu havayı ciğerlerime çektim. Bu temiz hava, bedenimi ve zihnimi canlandırıyordu. Kumların üzerinde ilerlerken, denizden gelen serin bir esinti, üzerimizdeki sıcaklığı hafifçe alıyordu. Ellerimiz arasındaki temas, adeta bir bağ kuruyordu. Denizin kenarına yaklaşırken, dalgaların yumuşakça kumların üzerinde oluşturduğu desenleri izlemek, beni büyülüyordu. Tyler, denizin kenarındaki kayalıkları işaret ederek, “Şu kayalıklar, denizin en güzel manzarasına sahip yerlerinden biri. Gel, oraya gidelim.” dedi. Onun önerisini memnuniyetle kabul ettim. Kayalıklara yöneldiğimizde, denizin derin maviliği ile kayalıkların gri ve kahverengi tonlarının oluşturduğu kontrast, göz alıcı bir manzara sunuyordu. Kayaların üzerinde yürüyerek, denizle olan bu yakın teması daha da yakından hissettik. Bazen kayaların üzerinde dengede durmak zor olsa da, Tyler her zaman destek oluyordu. Kayalıkların en yüksek noktasına ulaştığımızda, etrafı 360 derece görebildik. O an, denizin sonsuzluğunu ve ufkun ne kadar uzak olduğunu görmek gerçekten etkileyiciydi. Tyler, bu manzaranın tadını çıkarmamız için bana dönerek ‘’İşte asla akıldan çıkmayacak bir manzara!’’ dedi. ‘’Kesinlikle öyle…’’ diyerek karşılık verdiğimde manzaranın tadını çıkarmaya başlamıştık bile çoktan. Manzaranın tadını çıkardıktan sonra, biraz dinlenmek için kayalıkların üzerinde oturduk. Tyler, yanındaki çantasından bir örtü çıkarıp yere serdi. Üzerine oturduğumuzda, örtünün rahatlığı, günün ilerleyen saatlerinde konforlu bir mola vermemizi sağlıyordu. Biraz dinlendikten sonra, yanımıza getirdiğimiz piknik sepetini açtık. İçinde taze meyveler, sandviçler ve bir şişe soğuk içecek vardı. Tyler, içecekleri açıp bardaklara dökerken, “Günün bu noktasında biraz enerji depolamak iyi olacak,” dedi. Ben de onun önerisini memnuniyetle kabul ederek, yiyeceklerin tadını çıkardım. Piknikten sonra, Tyler’la denize girme fikrini konuşurken, içimde bir heyecan oluştu. “Suyu test edelim mi?” dedim. Tyler, “Evet, harika bir fikir,” dedi ve ikimiz de denize doğru yöneldik. Su, serin ama canlandırıcıydı. Dalgalarda yüzmek ve suyun içinde zaman geçirmek, adeta ruhumu yeniliyordu. Denizde geçirdiğimiz zamanın ardından, güneşin batışını izlemek için plajın en güzel yerine geldik. Güneş, ufukta yavaşça batarken, gökyüzünü turuncu ve pembe renklere boyuyordu. Bu doğal gösteri, günün en romantik anlarından biriydi. Tyler’ın yanında, bu muazzam manzarayı paylaşmak, günün son saatlerini daha da anlamlı kılıyordu. Gün boyunca yaşadığımız bu anlar, bizim için unutulmaz birer anı haline gelmişti. … Güneş yavaşça batarken, kumsalda geçirdiğimiz bu özel anların ardından, akşam yemeği için bir restoran arayışına girdik. Plajın hemen arkasında, deniz manzaralı ve oldukça şirin bir restoran göze çarptı. Restoran, yerel deniz ürünleriyle ünlüydü ve akşam saatlerinde ışıklarla aydınlanmış, sıcak bir atmosfere sahipti. Restoranın içi, zarif bir şekilde dekore edilmişti. Loş ışıklar, romantik bir hava yaratıyor, odanın köşelerinde yanmakta olan mumlar, yumuşak bir ışık yayarak her şeyi daha da büyüleyici kılıyordu. Masamızın üzerindeki beyaz örtü, mum ışığı ve şamdanlarla birlikte, özel bir akşam yemeği atmosferi sunuyordu. Dışarıda oturabileceğimiz bir masa rezervasyonu yapılmıştı. Masamız, denize nazır bir köşede konumlanmıştı ve etrafı hafif ışıklandırmalar ve mumlarla süslenmişti. O an, akşam yemeği için oldukça romantik bir ortam oluşmuştu. Garsonlar, masamızın düzenini özenle hazırlarken, menüyü inceledik. Deniz ürünleri, taze salatalar ve çeşitli yerel lezzetler arasında karar vermekte zorlanmadık. Tyler, “Burada deniz ürünlerinin taze olduğunu duydum. İstersen bir başlangıç olarak deniz kabuklularını deneyebiliriz,” dedi. Ben de onun önerisini kabul ettim ve başlangıç olarak karides kokteyli sipariş ettik. Ana yemek olarak, her ikimiz de yerel bir spesiyalite olan ızgara somon tercih ettik. Siparişlerimiz masaya gelirken, garsonlar yemeğin hazırlanma süresi hakkında bilgi verdi ve biz de bu süreçte sohbet ederek dinlenmeye başladık. Karides kokteyli, oldukça lezzetli gözükmekteydi ve deniz ürünlerinin tazeliğini gerçekten hissettirdi. Ana yemek olarak gelen ızgara somon, yanında taze sebzelerle servis edilmişti Yemeklerimiz masaya servis edildiğinde, iştahımın genellikle açık olmadığı bu dönemde, tabaktaki lezzetler gözümüze çarptı. Ancak midemdeki rahatsızlık ve baş dönmesi, yemekleri tatma konusunda beni zorluyordu. Tyler, durumumu fark ettiğinde endişeli bir şekilde bana baktı. “Yemek yiyeceksin, değil mi?” diye sordu, sesinde nazik bir ton vardı. “Biraz zorlanıyorum,” dedim, mide bulantısının etkisiyle masanın kenarına yaslanarak. “Ama yapabileceğim bir şey yok gibi görünüyor. Yine de deneyeceğim.” Yemekleri bir bir denemeye çalışırken, baş dönmem ve mide bulantım sürekli olarak artıyordu. Tyler, yemeğimi bitirememiş olmama rağmen dikkatlice tabağımı temizleyerek, benimle ilgilenmekten vazgeçmedi. “Belki biraz dışarıda temiz hava almak iyi gelir,” dedi, hafifçe gülümseyerek. “Sonra tatlımızı burada alırız.” Restoranın kapısından çıkarken, hafif bir akşam rüzgarı yüzüme çarptı ve birkaç adım yürüdükten sonra biraz daha rahatlamış hissettim. Tyler, elini nazikçe belime koyarak, bana destek oldu. “Daha iyi misin?” diye sordu, endişeli bir ifadeyle. “Biraz,” dedim, derin bir nefes alarak. “Ama dışarıda olmak biraz yardımcı oldu.” Akşam yürüyüşü, günün yorgunluğunu hafifletmek için güzel bir fırsat sunmuştu. Okyanus kıyısındaki yürüyüşümüz sırasında, kendimi biraz daha iyi hissetmeye başladım. Deniz havası ve ay ışığının etkisi, ruh halimi biraz da olsa iyileştirmişti. Yürüyüşümüz sırasında, Tyler’ın yanımda olması ve nazik desteği, kendimi güvende ve rahat hissetmeme yardımcı oldu. Eve dönerken, yüzümde bir rahatlama ifadesi vardı ama mide bulantım ve baş dönmem hâlâ devam ediyordu. Tyler, beni eve getirdiğinde, endişeli gözleriyle dikkatlice hareket etti. İçeri girdiğimizde, kendimi yorgun ve bitkin hissettim. Gözlerim dolu dolu, enerjim neredeyse tükenmişti. Yatak odası kapısında gözlerim tamamen kararırken Tyler’ın sesleri boğuk boğuk gelmişti. ‘’Hey dikkatli ol!’’ Bedenim boşluğa düşmeden Tyler tarafından kucaklandığımda gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Tyler’a sıkıca sarılmaya çalışırken bedenim yavaşça yatağın yumuşak zemini ile buluşmak üzereydi. “Tyler, kendimi gerçekten çok kötü hissediyorum,” dedim, sesim titrek ve üzgün bir şekilde. “Bir şeyler gerçekten yanlış gidiyor! Neden böyle hissediyorum?” Tyler, beni nazikçe yatakta tutarak, başımı ellerinin arasına aldı. “Sakin olmalısın,” dedi, sesinde bir teselli vardı. “Bu geçici bir durum olabilir. Sadece dinlenmen gerekiyor.” ‘’Hayır!’’ diye mırıldandım. ‘’Berbat hissediyorum! Ah hayır ölüyorum ben! Ölüyorum sen de biliyorsun hatta bilip saklıyor herkes, huzurlu öleyim diye mi yapıyorsunuz bunları, bünyem kaldırmıyor çünkü bu formumu dimi!? Ah güçlenmek isterken bedenimi mahvettim dimi!?’’ ‘’Şşt sakin ol…’’ Dudakları nazikçe alnıma dokunurken bir eli nazikçe karnımdaki elime dokunmuştu. ‘’Gel biraz kan iç bakalım.’’ Gözlerimdeki yaşlar hızla akarken, kendimi tamamen tükenmiş ve çaresiz hissettim. Tyler’ın sakinleştirici sesi ve elinin karnımda nazikçe gezmesi içimdeki panik dalgalarını biraz olsun dindirmeye yardımcı oldu. Ancak, hâlâ kendimi kötü hissetmekten alamıyordum ve bu durumun çözümünü bulamıyordum. “Hayır!’’ diye mırıldandım bir kez daha. Sesim, umutsuzluk ve çaresizlikle titriyordu yine. Bu anın garipliğine rağmen, Tyler’ın kararlı bakışları ve sakinliği, bir nebze de olsa dayanma sebebi veriyordu. Başta bu durumu anlamaya çalışırken, Tyler’ın damarlarından akan kanın ağzıma yaklaşmasıyla, dilim kanın tadını hissetti. İçgüdüsel bir şekilde, onu kabul etmeye ve içmeye başladım. Tyler’ın gözleri, endişe ve şefkatle doluydu, benimse bu garip ve beklenmedik içme eylemi sırasında kendimi biraz daha rahat hissetmemi sağlıyordu. Kanı içtikten sonra, midemdeki bulantı ve baş dönmem bir nebze olsun azaldı. Ama gerginlik bu sefer de Tyler’ın yüzüne yansımıştı. Tyler bileğini dudaklarımın arasından çektikten sonra gözlerindeki o ifade ile kalakalmıştım. Kalp atışlarım hızlanırken bir kez daha stres oldum. ‘’Ah hayır hayır hayır! Sende hissediyorsun artık dimi, ölüyor…’’ Tyler işaret parmağını dudaklarımın arasına koyduğunda susmak zorunda kalmıştım. ‘’Sessiz ol birtanem…’’ Gözlerim şaşkınlıkla açılmışken Tyler’ın sesi titreyerek çıkmıştı. Tyler karnımın üstündeki elimi ittirerek biraz daha ilişti yanıma. Sadece onun dokunuşlarını bedenimde hissederken sessizce beklemeye başladım. “Tyler…” diye fısıldadım, sesim titrek ve hafifçe boğuk. “Neler oluyor? Yani, ne yapıyorsun?” O an Tyler bir kez daha beni susturmuştu. ‘’Duymaya çalışıyorum.’’ Şaşkınlıkla Tyler’a bakarken yaptıkları şey karşısında şok geçirmiştim. Neyi duymaya çalışıyorsun? Sesinde, ciddi bir dikkat ve odaklanma vardı. Ellerinin nazikçe karnımdan aşağı kayması, içimdeki her hareketi hissetmemi sağlıyordu. Gözlerimdeki şaşkınlık, Tyler’ın bu hareketlerinin ne anlama geldiğini kavramaya çalışırken artıyordu. Bir süre sonra, Tyler’ın yüzündeki ifade değişti. Gözleri, derin bir konsantrasyonla dolmuştu. Elleri, karnımın üstünde nazikçe gezinirken, yüzünde bir tür aydınlanma ve rahatlama ifadesi belirdi. İçimdeki o sessiz hareketlenme, Tyler’ın elleriyle bir araya gelmişti. Tyler, derin bir nefes alarak, gözlerini kapattı ve bir süre sessiz kaldı. O an, Tyler’ın ellerinin dokunuşlarıyla birlikte, içimde bir şeylerin hareket ettiğini hissedebildim. Bebeğin varlığını, Tyler’ın elleriyle birleşen sıcaklık ve hafifçe belirginleşen hareketlerle algılamıştım. Bu his, hem karmaşık hem de derin bir rahatlama sağlıyordu. Tyler’ın gözlerinde, hissettikleriyle ilgili bir tür aydınlanma vardı. Tyler’ın elleri, karnımdaki hareketlere odaklanırken, yüzündeki endişe ifadesi yavaşça yerini rahatlamaya bıraktı. “Adel…” dedi, sesi şaşkınlık ve gerginlik barındırarak. ‘’Sen ölmüyorsun… Sen… Hamilesin sen!’’ Ne!? ... |
0% |