@selinayeda_x
|
CASUS Düşüncelerim beni ele geçirirken çok kısa sürdü. Çok kısa süre içerisinde bir umut ışığı yandı. Gözlerim ışıldadı. Düşüncelerim bulanıklaştı. Ve o an geçmişten gelen bir hatıra olarak aklıma kazındı. Sky! Nasıl unutabilmiştim onu!? Şimdi iyi miydi, ailesi eski meclis üyesiydi ve şimdi yaşıyorlar mıydı? Nina Sky’ı görmüş ve de tanıyordu, avcı olduğunu biliyordu. Nina!.. Sky’a bir şey yapmış olabilir miydi? Kalp atışlarım hızlanmaya başladığında Tyler’ın bakışları bana döndü. O an ‘’Sky…’’ diye fısıldadım. Onda da aynı bakış kendisini hissettirdiğinde gözlerim ufka çekildi. Tek bir yolu vardı öğrenmenin bunun. Ve o da aramak! … İçimde bir umut ışığı doğmuştu, ama aynı zamanda büyük bir riskin de farkındaydım. Şehrin içinde, Nina’nın gözetimi altında bilgi toplamak, ölümcül bir görev olabilirdi. “Sky,” dedim, Tyler’a dönerek. “Onunla iletişime geçmeliyiz. Ben... Onları tamamen unutmuştum. Tyler başını salladı, gözlerinde bir an için beliren umut pırıltısını fark ettim. “Denemeye değer,” dedi. “Ama onu tehlikeye atmış oluruz. Nina çok dikkatli ve acımasız. Onu yakalarsa, sonuçları ağır olur.” Sky’ı riske atmak zorunda olduğumuz gerçeği yüreğimi sıkıştırıyordu, ama başka çaremiz yoktu. Nina’yı durdurmak için her fırsatı değerlendirmeliydik. Tyler’ın onayıyla, eski bir iletişim hattını kullanarak Sky’a ulaştık. Kalbim, onun sesini duyacağım an için hem korku hem de umutla çarpıyordu. Telefonun öbür ucunda Sky’ın tanıdık sesi duyulduğunda, içimdeki gerginlik biraz hafifledi. Hâlâ yaşıyordu. “Adelia,” dedi, sesi her zamanki gibi sakin ve kararlıydı. “Beni aramanı bekliyordum.” “Sky, biz… Yardımına ihtiyacımız var,” dedim, sözlerimi dikkatle seçerek. “Nina bize ihanet etti şimdi de şehirde başkan oldu ve ne yaptığını tam olarak bilmiyoruz. Senin içeriden bilgi toplamanı istiyoruz. Ama bu çok tehlikeli, sadece seni riske atmaya değerse…” Sky’ın sesindeki güven beni biraz rahatlattı. ‘’Haberim var Adelia, merak etme. Nina, bana ve aileme bir şey yapmadı. Biz hala daha şehirdeyiz. Aslında bu son olaylardan sonra gitmeyi düşünmüş iken tam da üstüne aradın. Ben… Bunu halledebilirim. Onun ne yapmaya çalıştığını öğrenebilirim. Sadece dikkatli olmalıyım.” Onun bu kararlılığına hayran kaldım. Sky, her zaman sakin ve stratejik biriydi, ama bu görev çok daha fazlasını gerektiriyordu. “Sky, dikkatli olmanı istiyorum,” dedim. “Eğer en ufak bir tehlike sezersen, hemen geri çekil. Senin güvenliğin her şeyden önemli.” Sky hafifçe güldü, sanki her zamanki gibi karşımdaymış gibi. “Beni merak etme, Adelia. Ben bu işin üstesinden gelirim. Size gerekli bilgileri ulaştıracağım. Ama bunun için biraz zamana ihtiyacım var. Nina çok dikkatli bir düşman, ama ben de öyleyim.” Tyler, konuşmamı dinlerken sessizce başını salladı, gözlerinde derin bir saygı vardı. Sky, bizim için içeriden bilgi toplayacak, Nina’nın planlarını açığa çıkaracaktı. Bu, bizi bir adım öne geçirebilir, ama aynı zamanda Sky’ın hayatını da tehlikeye atabilirdi. "Nina seni tanıyor." Dediğimde Sky bir kez daha güldü. "Daha iyi işte." Boş gözlerle Tyler'a bakarken Sky sözlerini devam ettirdi. "Ben onun sizin düşmanı olduğunuzu bilmiyorum. Sadece bunu neden yaptığını anlamaya çalışan birisiyim. Eski bir avcıyım. Belki de huyuna giderim. Halledeceğim." Sky telefonu kapatmak üzereyken söze tamamen sessiz duran Tyler katılmıştı. "Hey! Bekle beni. Harika bir plan dahilinde güzel sonuçlar yaratacağız!" Bekle beni derken!? Gözlerim şaşkınlıkla Tyler'ınkileri bulduğunda o sözlerini sürdürdü. "Bu sefer tuzağı biz kuracağız. Seni hipnoz edeceğim ki Nina buna kalkışırsa başarılı olamasın." İşte zekalılıkla kutsanmış bir plan! Sky "Evdeyim." Diyerek telefonu kapattığınsa Tyler ayağa kalktı. Hızlıca elimi kavramıştım. "Bu kadar hızlı mı?" Diye sorduğumda başını salladı. "Vakit kaybedemeyiz." Ona karşı başımı olumluca salladığımda peşinden bende kalktım. Tyler'ın bana son bir kez baktığı an, gözlerinde beliren kararlılık ve güven, içimdeki huzursuzluğu bir nebze hafifletmişti. Gözlerimi ondan ayırmadan, ona olan güvenimi ve desteğimi ifade eden bir bakışla karşılık verdim. Tyler, birkaç anlığına durdu ve derin bir nefes aldı. "Sana söz veriyorum, her şey yolunda gidecek. Planımızı en iyi şekilde uygulayacağız. Sky’ın yardımıyla, Nina’nın planlarını açığa çıkarıp ona karşı güçlü bir strateji geliştireceğiz," dedi. Sözlerinin ardında güçlü bir azim vardı ve bu azim, bana cesaret vermişti. Tyler ile vedalaşırken içimde bir huzursuzluk vardı, ama aynı zamanda başaracağımıza dair bir inanç da. Hazırlanmadan önce son kez omzuma dokundu ve gözlerimin içine baktı. "Endişelenme yarın akşam buradayım." Bir kez daha Tyler'a karşı başımı salladıktan sonra o çoktan gitme hazırlıklarına başlamıştı. ... Sky’ın casus olarak Nina’nın planlarını açığa çıkarma görevi, savaştaki en kritik hamlelerden biri olacaktı. Bu, bizi Nina’ya karşı belki de en büyük avantajımızı sağlayacak, ama aynı zamanda en zorlu sınavlardan biri olacaktı. İçimde büyüyen savaşın ağırlığını daha da derinden hissederken... Bu mücadele, bizi ya zafere götürecek ya da tamamen yok edecekti. ... Tyler’ın ayrılma zamanı yaklaşırken sadede oturmuş ve izlemiştim. Bir an için gözlerimiz buluştu. O anın derinliğinde, her şey sessizleşti. Tyler’ın gözlerinde gördüğüm sevgi ve kararlılık, bana güç verdi. Bu an, sadece bir veda değil, aynı zamanda geleceğe dair umut ve güven dolu bir sözleşmeydi. Tyler, yavaşça yanıma geldi. Ardından başını eğdi ve alnıma nazikçe bir öpücük kondurdu. Alfred'e rağmen yakınlaşmaktan asla çekinmiyordu. Onun bu öpücüğü küçük ama anlamlı hareket, içimdeki boşluğu biraz olsun doldurdu. Sonra, derin bir nefes alarak adım attı ve yavaşça uzaklaşmaya başladı. Arkasından ise geriye meraklı bakan gözler bırakmıştı. Ben ve diğerleri... O an başarının ışığını da hissediyordum. Tyler’ın belirlediği hedefler ve stratejiler, bu savaşın sonucunu değiştirecek kadar önemliydi. Tyler ve Sky başaracak, Nina ise kurduğu büyük tuzağın ortasına düşecekti. Bunu biz sağlayacaktık işte, her ne kadar zor olsa da... Birlikte başaracaktık! ... Eve, kaldığım bungalova çekildiğimde; bu yalnızlığımın arasında Tyler’ın planları hakkında düşündüm. Sky’ın casus olarak görevi, Nina’nın planlarını açığa çıkarmak için büyük bir adım olacaktı. Bu görev, belki de savaşın seyrini değiştirecek ve bizi Nina’nın oyunlarına karşı koruyacak bir anahtar olacaktı. İçimdeki savaşın ağırlığı, bu mücadelenin ne kadar önemli olduğunu daha da net bir şekilde hissettiriyordu. Ama bir yandan da bu savaşın zorlukları, hangi yöne gideceğini belirleyecek olan bu hamle, bizi ya zafere götürecek ya da tamamen yok edecekti. İçimdeki bu karmaşık duygularla kalakalmıştım. Bu gece, yarın akşam Tyler’ın dönmesi ve Sky’ın casusluk görevinde başarılı olması için yapılacak her şeyin planını gözden geçirdim. Bu, bizim savaşımızdı ve Sky'ın bu görevi başarıyla tamamlaması, belki de Nina’ya karşı zaferin anahtarı olacaktı. Bu kritik noktada, en iyi sonucu almak için her şeyi yapmalıydık. ... Tyler ve Sky’ın buluşması, savaşın ve stratejilerin gizli kulvarlarında bir dönüm noktasıydı. Tyler, güvenilir bir müttefik olan Sky’ı bilerek ve isteyerek bu kritik göreve dahil etmişti. Her adım, her hareket, hem savaşın geleceğini hem de bu ikilinin arasındaki stratejik bağlılığı etkileyen anlarla doluydu. Tyler, Sky’ın evine geldiğinde, karanlık bir geceye adım atmıştı. Şehir ışıkları, uzaklarda parlayan birer yıldız gibi görünüyordu. Tyler’ın içindeki yoğun kararlılık, bu geceye dair umutları ve planları taşıyordu. Sky, evin kapısını açarken, Tyler’ın gözlerinde, geceye dair tüm hazırlıkların mükemmel şekilde tamamlanmış olduğunu görebiliyordu. Sky, Tyler’ın gelişini ciddiyetle karşıladı. Tyler aşina olduğu eve bir kez daha girdikten sonra vakit kaybetmeye niyeti yokmuşçasına Sky’a döndü. Öyleydi de zaten. Kaybedecek hiç mi hiç vakti yoktu! Tyler. “Senin yardımın ve bilgilerin, bu operasyonun başarısı için kritik. Nina’nın planlarını ortaya çıkararak, ona karşı sağlam bir strateji geliştirmeliyiz.” Sky, Tyler’ın sözlerinin ardından başını sallayarak, ona olan desteğini ve işbirliğini ifade etti. “Tamam, Tyler. Her şey hazır ve planımızı eksiksiz bir şekilde uygulayacağız.’’ Dediği anda Tyler kafasını salladı. ‘’O halde yapıyorum!’’ Tyler’ın bu sözlerinin ardından gözlerin turunculaşıp ardındansa koyulaşması gecikmemişti. Hipnoz! ‘’Benim dışımda kimse tarafından hipnoz edilemeyeceksin seni hipnoz etmek isteyenler benim gücümü geçmek zorundadır ki bu da imkansız! Anlayabiliyor musun?’’ Tyler’ın sorusuna Sky başını sallarken Tyler sırıttı. ‘’O halde gözünü dört aç duyduğun, öğrendiğin ve de hissettiğin şeyleri bana yetiştirmekten çekinme. Nina tatlı insanları sever, gözlerine baktığımda senden de bir şeyler istiyor gibi bir hali vardı zaten. O seni hipnoz etmeye çalıştıkça hipnoz olmuş gibi davransan yeter. Her şeyi sana verecektir. Eğer bir sorun çıkarsa… Merak etme halledeceğim!’’ Tyler’ın sözlerine Sky bir kez daha kafa salladığında Tyler’ın bakışları kapıya yönelmişti. ‘’Şimdi gidiyorum. Ailene selamlar!’’ Tyler’ın gidişiyle Sky salonda bir başına afallamış bir şekilde kalmıştı, hipnozun etkisi! … Tyler, şehrin sessiz ve karanlık sokaklarında ilerlerken her adımında bir tehdit seziliyordu. Gökyüzü bulutlarla kaplıydı, ayın ışığı bile sanki bu karanlık görevden çekiniyormuş gibi silikti. Şehrin dar ve karmaşık sokaklarında dolanırken, etrafındaki her gölgeye, her hışırtıya karşı tetikteydi. O gece, sadece fiziki bir mücadele değil, aynı zamanda bir akıl savaşı da verecekti. Tyler, her zamanki gibi, işini dikkatle yapıyor, ancak bu sefer işlerin çok daha karmaşık olduğunu biliyordu. Görevi, Nina'nın yeni kurduğu vampir yönetimini yakından izlemek, planlarını çözmek ve bir casus ağı oluşturmaktı. Bunun ne kadar tehlikeli ve zor bir görev olduğunu biliyordu. Nina'nın başkan oluşuyla şehirdeki denge tamamen değişmişti. Vampirler artık sadece gölgelerde saklanmıyor, gün ışığında da hüküm sürüyorlardı. Bu, şehirde bir korku dalgası yaratmıştı, ve Tyler bunu hissetmemek için etrafındaki sessizliği derinlemesine dinledi. Tyler planı uğurunda bir bina köşesinden diğerine sessizce süzüldü. Her adımı hesaplanmış, her hareketi incelikle planlanmıştı. Bu geceki hedefi, Nina'nın neler çevirdiğini daha iyi anlayabilmek idi. Ve bunun bulmak için tehlikeli ve riskli yollar denemesi gerekiyordu. Şehrin merkezine yaklaştığında, orada her zamankinden daha fazla vampir hareketliliği olduğunu fark etti. Bu, Nina'nın etkisinin genişlediğinin açık bir işaretiydi. Her yerde devriye gezen vampirler vardı. Onları gözlemledi, her birinin zayıf noktalarını ve hareketlerini hafızasına kazıdı. Nina'nın kurduğu düzen, vampirleri şehrin her yerine yaymış, onları güçlü ve tehlikeli birer muhafız haline getirmişti. … Bu süreçte, Nina’yı çökertme işinde Sky’ın Nina’yla olan bağlantısı, Tyler’ın planında kritik bir rol oynuyordu. Sky, Nina'nın güvenini kazanarak, onun zaaflarını öğrenmek ve Tyler’a bu zaafları kullanabileceği fırsatlar sunmak için ideal bir konumdaydı. Sky, Nina’nın planlarına dair içeriden bilgi sızdırarak Tyler’a büyük bir avantaj sağlayacaktı. Sky, Tyler’ın planının kilit noktalarından biriydi. Onun, Nina’yla olacağı ilişkisi, Tyler’ın onu ne kadar iyi kullanabileceğine bağlıydı. Sky, Nina’ya yaklaşacak ve Tyler’ın yönlendirmesiyle onun zaaflarını bulacak, ardından bu bilgileri Tyler’a aktaracaktı. Tyler, Sky’ı Nina’ya karşı güçlü bir hamle yapmaya hazırdı. … Tyler, şehirdeki görevini başarıyla tamamladıktan sonra, Kanada’ya geri dönme vakti gelmişti. Hipnoz ettiği vampirler ve Sky ile yaptığı plan, Nina’ya karşı yürütülen savaşta büyük bir adım olmuştu. Şehri terk etmeden önce, Tyler son kez etrafına bakındı; her şeyin kontrol altında olduğundan emin olduktan sonra sessizce yoluna devam etti. Kanada’ya doğru yola çıktığında, aklında bir yandan Adelia vardı. Ondan ayrılmak zorunda kalmıştı ama artık geri dönüş yolundaydı. Adelia'nın ona duyduğu güveni boşa çıkarmamış, şehirde gerekli olan adımları atmıştı. Ancak zihninin bir köşesinde, şehirde bıraktığı müridinin Nina’nın eline geçip geçmeyeceği konusunda küçük bir şüphe vardı. Tyler, Kanada’ya vardığında bu endişeyi Adelia’ya anlatmayı düşündü; birlikte daha güçlü bir plan geliştirebilirlerdi. Yolculuk uzun ve sessizdi, ama Tyler’ın içindeki huzur, şehirde yaptığı işin başarısıyla dolup taşıyordu. Şehre döndüğünde, Adelia’nın karşısına bir kez daha güçlü bir şekilde çıkacaktı. Tyler, bu savaşın henüz bitmediğini biliyordu; Nina’nın karşı hamlesini bekliyordu ve buna karşılık verecek gücü Adelia ile birlikte bulacaktı. Kanada’ya vardığında, gece çoktan çökmüştü. Hava soğuktu, ama Tyler’ı rahatsız etmiyordu; zihin olarak zaten başka bir yere, Adelia’nın yanına dönmüştü. Adelia’ya olan özlemi, ona güç veriyordu ve bu güç, onu bir kez daha harekete geçmeye hazırlıyordu. Tyler, geri dönüp Adelia’ya sarıldığında, her şeyin bir kez daha doğru yönde ilerlediğini hissetti. Bu savaş, onların birlikte verecekleri son büyük savaş olacaktı ve Tyler, dostları ile birlikte bu savaşı kazanmaya bir kez daha hazırdı. …
Tyler’ın döneceğini bildiğim halde, kalbimdeki o huzursuzluk bir türlü geçmiyordu. Onun her zamanki gibi başarılı olacağına inanıyordum ama içimde büyüyen o endişe… Sanki her an bir şeyler ters gidecekmiş gibi bir his vardı içimde. Her ne kadar kendime sakin olmam gerektiğini söylesem de, Tyler’ın dönüşünü beklemek, bana saatlerin yüzyıllar gibi gelmesine neden oluyordu. Gece ilerledikçe, pencereden dışarıya bakarak Tyler’ın yolunu gözlemeye başladım. Ayın ışığı, karanlığın içine ince bir huzme gibi sızarken, gözlerim yol boyunca onun siluetini aradı. Tam o anda, derin bir nefes alıp içimi rahatlatmaya çalışırken, uzakta bir gölge belirdi. Kalbim hızlandı, tüm endişelerim bir an için unutuldu. Bu siluet, bir başkasının değil, sadece onun olabilirdi. Tyler’ın adımlarını tanırdım. Adımlarının her biri güçlü, kararlıydı; tıpkı onun gibi. Kapıya yaklaştıkça, nefesimi tutmaya başladım. Ve kapı açıldığında, oradaydı. Tyler, yüzünde her zamanki sakin ifadesiyle bana bakıyordu. Ancak, gözlerinin derinliklerinde hafif bir yorgunluk ve aynı zamanda bir zafer ışığı vardı. Hiç tereddüt etmeden, ona doğru koştum. Onun kollarına kendimi bıraktığımda, kalbimdeki tüm endişeler yerini büyük bir rahatlamaya bıraktı. Tyler’ın sıcaklığı, onun güven verici kokusu ve sarılışı... Tüm bunlar bana, sonunda her şeyin yolunda olduğunu hissettirdi. “Başardın,” diye fısıldadım boynuna sarılırken. “Sana güvendim ve sen… Yine beni yanıltmadın.” Tyler’ın kolları biraz daha sıkılaştı, başını hafifçe benimkine yasladı. "Sana geri dönmekten başka bir şey düşünmedim," dedi yumuşak bir sesle. O an tereddüt ederek sırıttım. ‘’Bir yerlerinde kazık iziyle gelirsin diye düşünüyordum o son olaylardan sonra.’’ Sözlerim ile Tyler’ın kahkahası ortamda yankılandığında yanağımı sıktı. ‘’Beni ölümcül kazıkla kazıklayabilecek kişi daha benimle düşman değil!’’ Yalnız o söz öyle değildi sanki? ‘’Anasının karnından doğmamış olması gerekmiyor muydu?’’ diye sorarken bir kez daha güldü. ‘’Doğdu ama.’’ Gözleri kısıldığında kimden bahsettiğini anlamıştım tabii ki. Ardından ekledi. ‘’İyi ki doğdu.’’ Ve bir kez daha. ‘’İyi ki doğdun.’’ Ona gülümserken çoktan dudaklarını dudaklarıma kapaması bir olmuştu. Ellerim sımsıkı boynuna sarılmışken belimi güçlü kolları ile bir kez daha kavradı. Öpüşleri arasında huzur bulurken dudaklarından dudaklarımı çekmem saniyelerimi aldı. ‘’ "Hallettin mi?" diye sordum, gözlerimde hala o belirsizlikle karışık endişe. Tyler’ın sessizce yüzüme bakışı, kelimelerinden önce geldi. Bir an için duraksadı, sanki bana doğru sözleri seçmeye çalışıyormuş gibi. Sonra başını hafifçe eğip gözlerimin içine baktı. "Hallettim," dedi, sesinde kararlı ve sakin bir ton vardı, ama altında yatan yorgunluğu hissedebiliyordum. Onun bu sözü, içimdeki tüm o karmaşayı bir anda durdurdu. Derin bir nefes aldım, bu iki kelime bütün ağırlığıyla havada asılı kaldı. Tyler’ın söyledikleri bana, onun ne kadar büyük bir çaba sarf ettiğini ve her şeyi benim için, bizim için yaptığını gösterdi. Bir adım daha yaklaştım ona, ellerimi omuzlarına koydum. “Nasıl geçti?” diye sordum, ama biliyordum ki aslında her şeyi ayrıntısıyla anlatmasına gerek yoktu. Tyler, bakışlarıyla tüm süreci anlatıyordu zaten. “Biraz zorlayıcıydı,” diye itiraf etti, bakışlarını benden kaçırmadan. “Ama plan tıkır tıkır işledi.’’ İçimde hafif bir huzur dalgası yayıldı. Tyler her zamanki gibi bir adım önde düşünmüştü. "Sen de iyisin, değil mi?" diye ekledim, onun gözlerinin içine bakarak. “Seninleyken her zaman iyiyim,” dedi Tyler, ve o an, ne kadar yorgun olsa da bana bir gülümseme hediye etti. Bu gülümseme, bütün dünyanın ağırlığını bir anlığına unutturabilecek güçteydi. ‘’Açsındır öyleyse?’’ diye gülümsediğimde başını olumsuzca salladı. ‘’Ne arzuladığını anladım, ama olmaz.’’ Diyerek benden bir adım öteye çekildiğinde gözlerimi devirdim. ‘’Lanet olasıca çok temiz seviyorsun!’’ Sitemime dişlerini göstererek sırıttığında bir kez daha yanına adımladım. ‘’Ama çok dişliyimdir unutma!’’ Tyler başını olumluca salladığımda bileğimi yüzü hizasında uzattım. ‘’Buradan da bir sorun çıkmaz herhalde ne diyorsun?’’ Tyler iç çektiğinde bileğimi kavramıştı. ‘’Kendini borçlu falan mı hissediyorsun? Çünkü ben sana sırf istediğimden sundum kanımı.’’ O an gülümsedim işte bir kez daha. ‘’Sen de dedin ya! İstek. Isırıklarından gayet memnunum, canımı da yakmıyorlar ayrıca.’’ Tyler bir kez daha başını salladığında gözleri etrafı taradı. ‘’Oturalım mı, konuşacaklarım da var?’’ Demek konuyu saptırıyorsun… Öyle olsun. ‘’Otur sen geliyorum ben hemen!’’ diyerek hızlı bir şekilde kan dolabımdan iki paket getirerek yanına geçtim. Bu sadece birkaç saniyemi almıştı benim. Elimdeki paketi gülümseyerek aldığında yanına oturmuştum. Paketteki kanı ağır ağır tüketirken Oturduğumuz kanepenin arkasına rahatça yaslanmışken onu beklemiştim. Üstümde siyah bir gecelik takımı vardı. Küçük, ince, vücudumu örten şeyi dışarı koşturduğum için giymiştim ki artık evde de olduğuma göre çıkarabilirdim. Üstümdeki şeyi usulca çıkardığımda geriye sadece dantelli geceliğimle kalmıştım. Üstümden çıkarttığım şeyi bacaklarıma örttükten sonra bir kez daha yaslandım. O an Tyler birinci paketi bitirmiş ikincisine uzanacakken bana dönüşü ile ufak bir şok dalgasına tabi olmuştu. Aslında elbise tarzında sadece dekoltesi bulunan ince askılı bir şeydi o kadar. Tyler’ın gözleri gözlerimi bulduğunda ‘’Ne yapıyorsun?’’ diye sorarak yutkundu. Sırıtmıştım. ‘’Ne yapıyormuşum?’’ Elimdeki kanı uzatırken. Tyler’ın gözleri, bana odaklanmıştı. Kendi içindeki şaşkınlıkla karışık bir heyecanı gizlemekte zorlanıyordu. Yutkunarak, gözlerini yeniden pakete çevirdi ve kanın geri kalanını alıp içmeye devam etti. Ben ise sadece ona bakarak, bu anın tadını çıkarmak istiyordum. "Sanırım sadece rahatlamaya çalışıyorum," dedim, gözlerimle onunkini yakalayarak. Yavaşça, gülümseyerek, paketi elinden alıp karnıma dayadım ve "Yani, seninle vakit geçirmek istiyorum," dedim. Gözleri üzerimde gezindi. Kafasını hafifçe eğerek, "Seninle vakit geçirmek her zaman keyifli," dedi ve ardından gözlerini kaçırdı. ‘’Sky’ın hipnoz işi tamamlandı. Yetinmeyip biraz da kendim gözlemledim!’’ Tyler’ın bir anda ve tek bir nefeste söylediği bu şey karşısında şaşırdığımda elimdeki kanı alıp hızlıca tüketmeye başlamıştı. Tyler’ın bu ani itirafı, içimdeki şaşkınlığı bir anlığına uyandırmıştı. Gözlerimi ona dikmişken, onun elindeki kan paketini hızlıca tüketmesi, bu işin ciddiyetini ve düşünceli yaklaşımını bir kez daha gözler önüne seriyordu. “Nasıl yani?” diye sordum, endişe ve merak karışımı bir ses tonuyla. ‘’Ne yapmayı planlıyorsun?” Tyler’ın açıklamaları beni hem heyecanlandırmış hem de biraz endişelendirmişti. Tyler, paketi bitirip boş olanı masanın üzerine koyduktan sonra, bana döndü. “Bir şey yapmadım daha. Sadece sokaklara ve vampirlere baktım.’’ dedi, gözleri derin bir ciddiyetle parlıyordu. ‘’Ama bu yapmayacağın anlamına girmez.’’ Diyerek söze girdiğimde de sadece kafasını salladı. ‘’Aynen öyle, ama zamanı gelince.’’ Dediğinde onu onayladım. Ardından sessiz kalmıştı. Sözleri ise beni düşündürmeye başlamıştı. Artık sadece yeni bir güne adım atıp planın ikinci aşamasına geçmek istiyordum. Müttefik arayışına! bulunmak, bana hem güven hem de huzur veriyordu. Bu an, aramızdaki bağın ne kadar güçlü olduğunu ve her şeyin ne kadar Her şeyin yoluna girmesi için birlikte çalışmalıydık. Evet… Yarın büyük bir gün olacak gibi duruyordu! … Tyler hala kanepede otururken ayağa kalkmış ve masadaki bitmiş kan paketlerine doğru eğilmiştim. Tyler’ın bıkkınlıkla verdiği nefesi kulağıma ilişirken sırıttım. Boş torbaları masadan alıp çöpün yolunu tuttuğumda Tyler da arkamdan kalkmıştı. ‘’Gideyim ben, dinlen tamam mı? Yarın bu casusluk işi hallolduğuna göre büyük ihtimalle müttefik arayışına çıkarız. Yorucu günler bizi bekliyor, kurt sürüleri ile anlaşmaya varmak zor olacak.’’ Paketleri çöpe atıp Tyler’a döndüğümde ağır adımlarla kapıya yönelmişti. Kapının önünde iken Tyler’ın bakışları bir kez daha beni bulduğunda gülümsedim. ‘’Brad ile güzel geceler.’’ Diyerek göz kırptıktan sonra üst kattaki yatağımın merdivenlerini tırmanmaya başlamıştım. Tyler ise evden çıkmış ve ana binanın yolunu tutmuştu. Yarın büyük bir gündü, olsun bakalım! … |
0% |