@selinayeda_x
|
Yirmi Altı Eylül sabahı. Yirmi bir Ağustos üzerinden geçen bir ay altı gün! Bebeğimizin bir ayı, insanüstü süreçte büyümeye nazaransa üçüncü ayını doldurmuştu. Kusmalar ve mide bulantıları azalmıştı. … Yirmi Altı Eylül sabahıydı. Yirmi bir Ağustos’tan bu yana geçen bir ay ve altı gün... Bu süre boyunca bebeğimiz, insanüstü hızla büyüyor ve üçüncü ayını çoktan doldurmuştu. Karnımdaki hayatın hızla gelişmesi, her anını daha özel kılıyordu. İlk başlardaki kusmalar, mide bulantıları ve bitkinlik yavaş yavaş azalmıştı, ancak büyüyen karnımla birlikte hissettiğim ağırlık giderek daha belirgin hale geliyordu. Karnımı okşarken, Tyler bana sevgi dolu bir bakış attı. “Artık hareketlerini daha sık hissedebiliyor musun?” diye sordu, elini nazikçe benim elimle buluşturarak. “Evet, her geçen gün daha da güçleniyor. İlk başta küçük dalgalanmalar gibi hissediyordum, ama şimdi sanki içimde minik bir kurt varmış gibi.” Gülümseyerek ona baktım. “Bu kadar hızlı büyümesi, her şeyi daha da gerçek kılıyor.” Tyler, gözlerimdeki heyecanı fark etmiş olmalıydı. “Bu hızla giderse, çok kısa bir süre içinde kucağımıza alacağız onu.” İçimi tarifsiz bir mutluluk kapladı. Bu bebek bizim mucizemizdi. Bir yandan onun bu kadar hızlı büyümesi beni şaşırtıyordu ama diğer yandan içimdeki bu yeni hayatın ne kadar özel olduğunu da biliyordum. Her sabah uyandığımda, karnımdaki hareketleri hissediyor ve onun varlığına daha da bağlanıyordum. “Biliyor musun,” dedim Tyler’a, “doktorumuz, bebeğimizin insanüstü büyüme hızıyla üç ayda tamamen doğuma hazır olacağını söylemişti. Şu an neredeyse insan bebeklerinin altı aylık gelişimine ulaşmış durumda. Bu kadar hızlı gelişmesi... hem heyecan verici hem de biraz ürkütücü.” Tyler, elini karnımda gezdirirken gözlerinde sevgi dolu bir pırıltı vardı. “Bu bebek, senin gibi güçlü bir anneye sahip. Ne olursa olsun, onun yanında olacağız.” “Evet,” dedim içimden derin bir nefes alarak. “Onunla birlikte bu süreci güçlü bir şekilde atlatacağız. Onun için sabırsızlanıyorum ama bir yandan da anneliğin ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum.” Tyler, bana doğru eğilerek yanağımdan öpücük kondurdu. “İkimiz de bunu başaracağız, Adelia. Sen harika bir anne olacaksın.” Bu destekleyici sözler içimdeki heyecanı yatıştırdı. Yaklaşan doğumla ilgili endişelerim olsa da, Tyler’ın yanında olması her şeyi kolaylaştırıyordu. Bebek hızla büyüyordu, ben ise her gün onunla ilgili daha fazla şey keşfediyordum. Bebeğimizin cinsiyetini öğrenmemize sadece birkaç hafta kadar kısa bir süre kalmışken heyecandan ölmek üzereydim. Aynı şekilde Tyler da bu tarifsiz hissiyatın içine çekilmişti. Tyler ile balayı günlerimizde bir iddiaya girmiştik. Ve bu iddia her geçen gün sürmekteydi. O kız derken ben de erkek olduğunu düşünmekteydim. Ve şimdi ise öğrenmek için sadece günler saymaktaydık! Kurt sürüleriyle iletişimimiz gelişmiş, düşmanlıklar bozulmuş, ilişkiler artmış iken dirençlerimiz güçlenmişti. Tıpkı Nina’nın da güçlendiği gibi! Ve benden saklanan gizli toplantıların varlığında söyledikleri gibi. Nina Wayne büyük bir sorun olarak dimdik yolunda devam etmekteydi. Her ne kadar benden saklanan bir toplantı olsa da kısa süre içerisinde Tyler’dan gerekli bilgileri alıyordum. Tyler her zaman bizi düşünüyor triplenip küsmemem için de elinden geleni yaparak toplantı bilgilerini özetliyordu. Nina sorunu giderek artmaktaydı. Şehir çöküşteydi. Bir şey yapılması gerekiyordu artık. Ve bunu da yapacaktık, yapacaklardı yani! … "Artık harekete geçmenin vakti geldi, Adelia," dedi Tyler bir akşam, karnıma hafifçe dokunarak. "Bu mesele daha fazla bekletilemez. Sürüler bir araya gelmeli ve Nina’nın tehditlerini durdurmalıyız. Hem bizim için, hem de bu bebek için.” İçimde bir dalga yükseldi. Bebeğimizin güvenliği her şeyden önemliydi. Tyler’a dönüp kararlı bir şekilde başımı salladım. "Haklısın. Nina’nın gücünün artmasına izin veremeyiz. Eğer onun karşısında duracaksanız, her türlü desteği sağlayacağım." Tyler gülümsedi ve başını eğip beni alnımdan öptü. “Seninle birlikte, her şeyin üstesinden geleceğiz. Şu an hem senin, hem de bebeğimizin güvende olması önemli. Ben Nina’yı ve onun planlarını durdurmaya odaklanacağım, ama seni ve çocuğumuzu her şeyin üstünde tutacağım." Bu kararlılığı hissetmek bana güç verdi. Şehirdeki huzursuzluk ne kadar büyürse büyüsün, Tyler’ın kararlılığı ve liderliği bana güven veriyordu. Nina’yla yüzleşme vakti gelmişti ve bu savaşı kazanmak zorundaydık. Hem kendi geleceğimiz, hem de gelecek nesiller için… Başımı salladım onaylarca, haklıydı. Her zamanki gibi bu sefer de haklıydı. ‘’Bu yüzden gitmelisiniz ve onu durdurmalısınız değil mi?’’ Tyler bir süre gözlerimin içine baktıktan sonra ağır ağır başını salladı. ‘’Sürüleri birleştirip şehri Nina’dan alıp her şeyi normale sokacaksınız.’’ Tyler bir kez daha başını salladığında iç çektim. ‘’Bu bir veda değil ama ayrılık.’’ Dediğimde alnımdan öptü. ‘’Bensiz bir büyük savaş.’’ Diye fısıldadığımda yanağıma ufak bir buse kondurdu. ‘’Ölümlerin ve yaralanmaların olacağı bir süreç…’’ derken Tyler’ın dudakları dudaklarım üstüne kapandı. ‘’Düşünme böyle. Her şey güzel olacak, sapasağlam ve kazanmış bir şekilde geri döneceğiz. Ayrıca hemen şimdi gitmiyoruz Adelim. Gidene kadar yanındayım. Sürüler birleşip savaşa hazır olana kadar, ana plan kurulana kadar yanındayım, yanınızdayım sevgili karım; güzel bebeğim.’’ Tyler’a güler yüzümle gülümserken burnumun ucunu öpüp bana sıkıca sarıldı. O sırada karnımdaki yaşam da kendini belli etmişti. Sevgili kızım ya da oğlum… İçeride bir kez daha anneyi tekmeliyor ve heyecanını, belki de varlığını belli ediyordu. Ufak duraksamamı fark eden Tyler gülümseyerek benden uzaklaştığında eli bir kez daha karnıma gitti. Tyler’ın sıcak kucaklamasında rahatlayarak başımı omzuna yasladım. Onun güven verici sözleri ve nazik dokunuşları, içimdeki endişeyi biraz olsun yatıştırıyordu. Elimle karnıma hafifçe dokunurken, içerideki hareketlenmeler bana bebeğimizin varlığını bir kez daha hatırlatıyordu. Küçük tekmeler ve hareketler, içimdeki minik canlının canlılığını ve heyecanını ortaya koyuyordu. Tyler, yüzünde tatlı bir gülümsemeyle karnımı okşarken ‘’Eira sana destek olacak Lilith ise bizimle savaşta yer alacak. Emin ellerde olacaksın Adelia… Sürü üyelerinin bir kısmını burada senin için bırakacağız.’’ dedi. Sesindeki güven dolu ton ve sözcüklerin sıcaklığı, içimi aydınlattı. Başımı bir kez daha sallarken Tyler’ın bakışları karnıma kaydı. İçimdeki mutluluk ve güvenle, Tyler’ın elleriyle karnımı okşamasına izin verdim. Bebeğimizin hareketleri, dışarıdan gelen tüm endişelere rağmen bana güç ve huzur veriyordu. Tyler’ın kararlılığı ve liderliği, bu zorlu sürecin üstesinden gelmek için bize gereken cesareti sağlıyordu. Tyler, bana son bir kez sıkıca sarıldıktan sonra yavaşça geri çekildi. "Şimdi dinlenmelisin. Savaş hazırlıkları başlamadan önce kendine iyi bakmalısın Her şey yolunda olacak tamam mı bunu böyle bil.’’ Gözlerimi kapatarak, Tyler’ın sözlerinin içimi nasıl rahatlattığını hissettim. Onun desteğiyle, bu zor zamanlarda bile huzur bulabiliyordum. Tyler’ın güven dolu bakışları ve nazik sözleri, savaşın zorlukları karşısında bile umut ışığını korumama yardımcı oluyordu. Tyler yavaşça ayrılırken, sürü üyelerinin kamp alanında yaptıkları hazırlıkları gözlerimle takip ettim. Savaş hazırlıkları devam ederken, Tyler’ın bana ve bebeğimize olan bağlılığı ve sevgisi, bu sürecin en büyük destek kaynağıydı. Gözlerimi karnıma çevirip, içimdeki minik canlının hareketlerini hissetmeye çalışırken, bu savaşın sadece bizim değil, tüm sürülerin geleceğini şekillendireceğini düşündüm. Ancak Tyler’ın güveni ve desteğiyle, her zorluğun üstesinden gelebileceğimize inanıyordum. … Tyler’ın ayrılmasıyla birlikte, kamp alanındaki hareketlilik gözle görülür şekilde arttı. Sürü üyeleri, Tyler’ın liderliğinde bir dizi hazırlık yapıyordu. Kampın merkezi bölgesinde kurulan birkaç büyük tente, toplantı ve strateji oturumları için kullanılıyordu. Sürü üyeleri, her biri belirli bir görev için ayrılmış olan gruplara ayrıldı ve hazırlıklarına hız verdiler. Tyler; Thomas ve Brad ile detaylı bir strateji planı oluşturuyordu. Bu süreçte, her birinin deneyim ve bilgisi büyük bir öneme sahipti. Thomas’ın liderliğinde yapılan toplantılar uzun sürüyor, her bir detay titizlikle değerlendiriliyordu. Savaşın planları, düşman hareketlerinin analizi ve geri çekilme stratejileri üzerinde yoğunlaşılıyor, her şeyin mükemmel şekilde organize edilmesi hedefleniyordu. Tyler, sık sık kamp alanını dolaşıyor, sürü üyeleriyle birebir görüşmeler yapıyordu. Onların moralini yüksek tutmak ve her birinin kendini görevine adamasını sağlamak için çeşitli motivasyon konuşmaları yapıyordu. Ayrıca, gerekli malzemelerin temin edilmesi ve savaş hazırlıkları için gerekli ekipmanların kontrol edilmesi gibi pratik detaylarla da ilgileniyordu. Tyler’ın yanı sıra, Lucas da eğitim ve hazırlık süreçlerinde büyük bir rol oynuyordu. Lucas, savaş stratejileri ve dönüşüm teknikleri hakkında geniş bilgiye sahipti ve bu bilgileri sürü üyeleriyle paylaşıyordu. Özellikle dolunay dışı dönüşüm teknikleri konusunda Tyler’a yardımcı oluyor, bu süreçte sürü üyelerinin en iyi performansı göstermelerini sağlıyordu. Lucas’ın öğretiminde, dönüşümün zorlu süreçlerini aşmaları için sürü üyelerine gerekli bilgiler ve teknikler sunuluyordu. Diğer yandan, Eira, sürü üyelerinin sağlık durumunu izlemekte ve gerektiğinde tıbbi müdahalelerde bulunmaktaydı. Lilith ise savaş sırasında nasıl hareket edecekleri ve hangi stratejileri uygulayacakları konusunda rehberlik ediyordu. Bu iki önemli isim, Tyler’ın strateji planlarının başarıya ulaşması için kritik bir rol oynuyordu. Kampın bir köşesinde, Thomas, Seraphina ile birlikte çalışmalarını sürdürüyordu. Thomas, Thomas’ın Seraphina ve diğer önemli sürü üyeleriyle savaş stratejileri hakkında konuşuyor, aynı zamanda bu süreçte onlara gerekli desteği sunuyordu. Seraphina’nın yardımları, Thomas’ın liderliğinde yapılan bu hazırlıkların önemli bir parçasıydı. Bu süreçte, Thomas ve Seraphina arasındaki bağ güçlenmiş, birbirlerine olan güvenleri daha da artmıştı. Günler geçtikçe, kamp alanı içindeki yoğun hazırlıklar hız kesmeden devam etti. Savaş için gerekli tüm ekipmanlar hazırlandı, stratejiler gözden geçirildi ve her şeyin mükemmel şekilde organize edilmesi sağlandı. Sürünün morali yüksek tutuldu, herkes görevine odaklandı ve savaşın zorluklarına hazırlıklı hale getirildi. Tyler’ın benim için sağladığı destek ve güven, bu zor dönemde bana büyük bir huzur verdi. Kamp alanındaki hazırlıkların ne kadar kapsamlı ve detaylı olduğunu görmek, her şeyin ne kadar ciddi şekilde ele alındığını anlamama yardımcı oldu. Tyler ve diğerleri, hem stratejik hem de pratik açıdan her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüşlerdi. Savaş için yapılan bu kapsamlı hazırlıklar, benim ve bebeğimizin güvenliğini sağlamak için her şeyi göze aldıklarını gösteriyordu. Tyler’ın ve diğerlerinin bu özverisi, her geçen gün daha da büyüyen bir güven ve umut duygusu yaratıyordu. Her şeyin mükemmel şekilde hazırlandığı bu dönemde, içimdeki minik canlının varlığı bana büyük bir güç verdi. Tyler’ın ve diğerlerinin bu zor zamanlarda gösterdiği destek ve kararlılık, her şeyin yolunda gitmesi için gerekli olan cesareti sağlıyordu. Savaşın getireceği zorluklar ne olursa olsun, Tyler’ın liderliğinde ve sürü üyelerinin desteğiyle, her şeyin üstesinden gelebileceğimize olan inancım her geçen gün daha da güçleniyordu. Thomas, Nina Wayne sorunu büyümesi ile alfalığını tamamen bir kenara koymuş ve Tyler’a güvenmişti. Tyler Nina hakkında gerekli bilgilere sahip olan o kişiydi ve savaşın içinde büyümüş o çocuktu. Başlangıcı savaş, büyümesi savaş, yaşantısı savaş, hayatta kalmak için savaş! Tam bebekliğinden bu yana birçok savaş! Annesini kurtarmak için savaş, vampirlerle savaş, avcılarla savaş ve dahası… Bu konuda Tyler Thomas’tan ciddi anlamda daha deneyimliydi! … Thomas, Nina Wayne sorununun büyümesiyle birlikte alfalık rolünü bir kenara bırakmış ve Tyler’a güvenmeye başlamıştı. Thomas’ın, Tyler’ın yeteneklerine ve deneyimine duyduğu güven, savaşın ciddiyetini ve karmaşıklığını anlamasıyla derinleşmişti. Tyler, Nina hakkında gerekli bilgilere sahip olan ve savaşın içinde büyümüş bir liderdi. Tyler’ın geçmişi, savaşlarla iç içe geçmişti; çocukluğundan itibaren savaş, onun yaşamının bir parçasıydı. Annesini kurtarmak için savaş, vampirlerle savaş, avcılarla savaş ve daha fazlası, Tyler’ın hayatında sürekli bir mücadeleydi. Tyler’ın bu savaş deneyimi, Thomas’ın ona duyduğu güveni pekiştirdi. Tyler’ın geçmişi, sadece fiziksel savaşlarla değil, aynı zamanda strateji ve liderlik becerileriyle de doluydu. Thomas, Tyler’ın bu deneyimlerini ve stratejik zekasını kullanarak Nina Wayne sorunu ile başa çıkacak en iyi kişi olduğuna inanıyordu. Kamp alanında, Tyler’ın liderliğinde tüm hazırlıklar ve strateji çalışmaları yoğun bir şekilde devam etti. Tyler, Nina Wayne’in güçlü ve tehlikeli bir rakip olduğunu biliyor, bu yüzden her ayrıntıyı titizlikle planlıyordu. Thomas’ın Tyler’a olan güveni, savaşın hazırlık süreçlerinde bir dizi önemli adımın atılmasını sağladı. Tyler, Nina’nın zayıf noktalarını ve güçlü yönlerini analiz ediyor, bu bilgileri sürü üyelerine öğretmek için detaylı eğitimler düzenliyordu. Tyler’ın liderliğinde yapılan bu hazırlıklar, tüm sürü üyeleri tarafından büyük bir ciddiyetle karşılandı. Savaşın getireceği zorluklara karşı hazırlıklı olmak, herkesin öncelikli hedefiydi. Tyler, hem stratejik hem de pratik anlamda tüm hazırlıkları titizlikle yürütüyordu. Bu süreçte, Tyler’ın geçmiş deneyimlerinden elde ettiği bilgiler ve beceriler, savaşa yönelik planların mükemmel bir şekilde uygulanmasını sağlıyordu. Savaş hazırlıkları sırasında, Tyler’ın geçmişte yaşadığı savaş deneyimlerinin ne kadar etkili olduğunu görmek, Thomas’ın ve diğerlerinin güvenini daha da pekiştirdi. Tyler’ın, savaşın içindeki çocukluğundan bu yana kazandığı deneyim, savaş stratejilerini oluştururken büyük bir avantaj sağlıyordu. Tyler’ın liderliğinde, sürü üyeleri savaş için hem fiziksel hem de zihinsel olarak hazırlıklı hale getirildi. Tyler’ın deneyimleri, savaşın karmaşıklığını ve Nina Wayne sorununun büyüklüğünü anlamada büyük bir rehberlik sağladı. Tyler’ın geçmişte yaşadığı savaşlar ve elde ettiği deneyimler, savaşın başarılı bir şekilde yürütülmesi için gerekli olan tüm bilgileri ve stratejileri sağladı. Tyler’ın bu bilgileri, Thomas ve diğer sürü üyeleriyle paylaşıldı ve savaş için gerekli tüm hazırlıklar tamamlandı. Sonuç olarak, Nina Wayne sorununun üstesinden gelmek için gereken tüm adımları atılması başarıyla tamamlanmıştı. Tyler’ın geçmiş savaş deneyimleri ve stratejik zekası, savaşın başarılı bir şekilde yürütülmesi için büyük bir avantaj sağladı. Bu süreçte, Tyler’ın liderliğinde tüm sürü üyeleri, savaşın zorluklarına karşı en iyi şekilde hazırlandılar ve mücadele için hazır hale geldiler. Ve en sonunda ayrılık vakti gelmişti. Tyler ve ben, ayrılığa dakikalar kala, kamp alanındaki sessizliği paylaşıyorduk. Hava serin ve bulutlar, günün son ışıklarını yavaşça yok ediyordu. Tyler’ın yanına yaklaşıp ona sarıldığımda, karnımdaki bebek bir kez daha hareketlendi, sanki savaşa olan bu uzaklığın kendine ait bir anlamı vardı. Tyler’ın gözlerinde endişe, kararlılık ve biraz da yorgunluk vardı. “Her şey hazır mı?” diye sordum, sesimdeki titremeyi gizlemeye çalışarak. “Her şey hazır,” dedi Tyler, elleriyle nazikçe karnımı sıvazlayarak. “Ama senin ve bebeğimizin güvenliği en önemli önceliğim. Geride her şeyin yerli yerinde olduğundan emin oldum.” Gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan, derin bir nefes aldım. “Sana güveniyorum, Tyler. Birlikte döneceğiz, değil mi?” Tyler, başımı nazikçe öperek beni sıkıca kucakladı. “Evet, Adelia. Her şey yolunda olacak. Savaş zor olabilir, ama en iyi halimle geri döneceğim, söz veriyorum!’’ Gözlerimdeki endişe, onun sözleriyle biraz olsun hafifledi. “Sana güveniyorum, Tyler. Her şeyin yolunda gitmesini umuyorum.” Tyler, beni nazikçe kucakladı ve başımı öptü. “Seni ve bebeğimizi korumak için elimden geleni yapacağım. Onun kucaklayıcı sıcaklığı, içimde bir huzur dalgası yarattı. Ayrılmak zor olsa da, Tyler’ın güçlü ve kararlı duruşu, bu zorlu süreçte bana büyük bir destek sağladı. … Son hazırlıklar tamamlandıktan sonra, Tyler ve savaşçı sürü üyeleri, belirlenen yere doğru yola çıktılar. Onları uğurlarken, kamp alanında kalan sürü üyeleri ve destek ekibi, geride kalan işleri ve güvenliği sağlamak için hazır bekleyeceklerdi. Tyler’ın ayrılmasıyla birlikte, geride kalanlar arasında ben, Eira, sürüden birkaç üye ve de Emily ile Elena kardeşler kalmıştı Gordan ile. Tyler ve sürü üyeleri, uzaklaşırken aralarındaki bağlılık ve kararlılık gözlerinden okunuyordu. Savaş öncesi son görüşmemizde, Tyler’ın her zamanki gibi kararlı ve güçlü duruşu, bana büyük bir güven verdi. Ayrılmalarıyla birlikte, kampın huzurlu atmosferi, bir an için biraz daha sessizleşti. Tyler, yola çıkmadan önce son bir kez geri dönüp bana bakarak, “Her şey yolunda olacak.’’ dedi. Başımı sallayarak ona olan güvenimi ve sevgimi ifade ettim. Tyler, savaşın zorluklarıyla karşılaşmak üzere yola çıkarken, ben de kamp alanında geri kalan görevlerimi ve sorumluluklarımı yerine getirmek için hazırdım. Ve bu zorlu yolculuk başladı. Tyler’ın liderliğindeki savaşçılar, Nina Wayne’in tehlikeli tehdidini ortadan kaldırmak üzere yola çıkarken, ben de karnımdaki bebeğimin sağlığı ve güvenliği için elimden gelenin en iyisini yapma kararlılığıyla doluydum. Savaşın nasıl gelişeceğini bilmesem de, Tyler’ın liderliğine olan güvenimle, her şeyin yoluna gireceğini umut ettim. … Şehrin karanlığı, gecenin bir yarısı sinsi bir şekilde çökmüştü. Sokak lambaları bile bu derin karanlıkta çaresizce titreşiyor, neredeyse şehrin üstüne kabus gibi çöken dehşeti haber veriyordu. Bu, Nina Wayne'in hüküm sürdüğü şehirdi artık. Şehirdeki herkes bunu biliyordu, ama kimse, bu cehennemin ne kadar derin olduğunu hayal edemezdi. Nina, başkanlık binasında, eski başkanın koltuğunda oturuyordu. Bu koltuk, onun soğuk ve acımasız kişiliğine zıt bir şekilde yumuşak kadife kaplıydı. Ancak koltuğun sıcaklığı, Nina'nın içinde taşıdığı dondurucu buzdan zerre kadar eritemiyordu. O, tam anlamıyla duygusuzdu, ama bu duygusuzluk onu her zamankinden daha güçlü ve tehlikeli kılıyordu. Başkanlık seçimlerini kazanmak için her yolu mubah gören Nina, kendine has yöntemlerle şehri tamamen ele geçirmişti. İlk olarak, hipnoz gücünü kullanarak şehirdeki önemli kişilerden destek topladı. Belediye başkan yardımcısından medya patronlarına kadar herkes, Nina'nın kontrolü altına girmişti. Onun bakışları, derin ve karanlık bir kuyunun içine çeker gibi, karşısındaki herkesi kontrolü altına alıyordu. İnsanlar, gözlerini ondan alamıyor, hipnotize olmuşçasına onun emirlerine itaat ediyordu. Meclis üyeleri ise tamamen vampirlerden seçilmişti. Eski meclis üyeleri, Nina'nın karşısında birer birer diz çökmüş, ardından ya öldürülmüş ya da hipnoz edilerek şehri terk etmeye zorlanmıştı. Yerlerine getirilen vampirler, Nina'nın sadık köleleri gibi hareket ediyordu. Her biri, Nina'nın emirlerini sorgusuz sualsiz yerine getirmeye hazırdı. Şehir artık onların oyun alanıydı. Nina'nın ilk başkanlık konuşması, gece yarısı büyük bir miting alanında gerçekleşti. Şehirde kalan son insan kalabalığı, vampirlerin zorlamasıyla oraya toplanmıştı. Çoğu, ne olacağını bilmeden, içlerinde beliren belirsiz korkuyla titreyerek oradaydı. Nina, büyük bir sahneye çıkarak şehri selamladı. Gözlerinde soğukkanlı bir ifade vardı; ses tonu ise tüyler ürpertici bir dinginlikle yankılandı. "Sevgili vatandaşlar," diye başladı Nina, alaycı bir gülümsemeyle. "Yeni bir döneme, şehrimiz için eşi görülmemiş bir çağa adım atıyoruz. Eski düzenin çürümüş kalıntılarını geride bıraktık. Artık, daha güçlü, daha dirençli ve daha birleşik bir toplum olacağız." Kalabalık, ne Nina'nın ne demek istediğini anlayabiliyor ne de tepki verebiliyordu. Vampirler, kalabalığın arasında dolaşıyor, gözlerini pür dikkat dinleyen insanlara dikiyordu. Nina'nın konuşması devam ederken, vampirler birer birer insanları hipnoz etmeye başladı. Hipnoz edilenler, yüzlerinde ifadesiz bir maske ile Nina'ya bakıyordu. Direnenler ise acımasızca cezalandırıldı; bazıları anında öldürüldü, bazıları ise yerlerde sürüklenerek meydandan çıkarıldı. "Her biriniz, bu şehirde bir yer bulacaksınız," diye devam etti Nina. "Her biriniz, bize hizmet edeceksiniz. Her vampir, kendine bir insan seçerek onu koruyacak ve ondan beslenecek. Bu, sizin yeni yaşam tarzınız olacak. Uyumsuzlar ise… ortadan kaldırılacak." Bu sözler, meydanda donuk bir sessizliğe neden oldu. İnsanlar, dehşet içinde birbirlerine bakarken, vampirler birer birer avlarını seçmeye başladı. Her vampir, bir insanı zorla hipnoz ediyor, ardından o insanı "ayaklı kan torbası" olarak yanına alıyordu. Şehir yavaş yavaş dehşeti yaşamaya başlamıştı. Eski özgürlükler, eski hayatlar artık sadece birer anıydı. Artık bu şehirde, vampirlerin iradesi hüküm sürüyordu. Nina'nın yanında, sadık hizmetkarları Astrid, Dimitri ve Vesper da duruyordu. Her biri, Nina'nın emirlerini yerine getirmek için hazırdı. Astrid, şehrin medyasını kontrol altında tutuyordu, şehirdeki her türlü bilgi akışı onun denetimindeydi. Dimitri, vampir ordusunun başında, şehirdeki direnişin izlerini silmekle meşguldü. Vesper ise Nina'nın sağ kolu olarak hareket ediyor, her türlü tehlikeye karşı tetikte bekliyordu. Meydanın en uzak köşesinde, Sky tüm bu olanları izliyordu. Gözlerinde, derin bir hüzün ve çaresizlik vardı. Ancak Sky, dışarıdan ne kadar güçsüz görünürse görünsün, içinde fırtınalar kopuyordu. Olan biteni izlemek zorunda kalmak, onun için tarifsiz bir acıydı. Ama bu acıyı saklamak zorundaydı, çünkü Nina'nın dikkatini çekmemesi gerekiyordu. Kafasında tek bir plan vardı: Doğru zamanı bulup Nina'nın yanına gitmek ve ona hizmet eder gibi yaparak bilgi toplamaya devam etmek. Sky, meydandan ayrıldığında, kalbi ağır bir yük altında eziliyordu. Ama yapması gerekeni yapmaya kararlıydı. Nihayet, birkaç saat sonra Nina'nın yanına gitti. Nina, başkanlık köşkünün soğuk ve geniş salonunda oturuyordu. Sky, Nina'nın karşısına geçtiğinde, Nina ona soğuk bir bakış attı. "Sky, demek buradasın," dedi Nina, sesi buz gibi. "Neden bu kadar geç geldin?" Sky, derin bir nefes aldı ve sessizce cevap verdi. "Efendim, şehirdeki işleri kontrol etmekle meşguldüm. Sizin için her şeyin yolunda gittiğinden emin olmalıydım." Nina, bir an durakladı, ardından Sky'ın yüzüne daha dikkatli baktı. "Sadık bir hizmetkar olduğundan eminim. Ancak, sadakatini test etmek istiyorum." Bu sözler üzerine, Sky'ın kalbi hızla çarpmaya başladı ama yüzüne en ufak bir endişe belirtisi bile yansıtmadı. "Tabii ki, ne isterseniz." Nina, yavaşça yerinden kalktı ve Sky'a yaklaştı. Gözlerini onun gözlerine dikti, derin ve delici bir bakışla. Hipnoz gücünü kullanarak Sky'ın iradesini kırmaya çalıştı, ama Sky içten içe bu güce karşı direndi. Yine de, dışarıdan tamamen hipnotize olmuş gibi görünmeyi başardı. Nina, memnun bir gülümsemeyle geri çekildi. "Artık benim hizmetimde olacaksın," dedi Nina, sesinde zafer dolu bir tonla. "Sadece benim için var olacaksın." Sky, içten içe yanan bir öfkeyi bastırarak başını eğdi. "Evet, efendim." Nina, Sky'ı kendi "ayaklı kan torbası" olarak belirledi ve onu yanına aldı. Sky, görünürde tamamen boyun eğmiş gibiydi, ama içinde, bu kabustan kurtulmanın bir yolunu arıyordu. Nina'nın konuşması sona erdiğinde, vampirler kalabalığı birer birer dağıldı. Üç katlı vampir binasına gidenler, sıradan vampirler ve onların köleleriydi. Ancak Nina, önemli meclis üyeleri ve sadık vampirler başkanlık köşküne yerleşti. Şehirde, soğuk ve karanlık bir gece daha başlamıştı. İnsanlar korkuyla sarsılırken, vampirler ise yeni düzenlerinin tadını çıkarıyordu. Bu, Nina Wayne'in şehriydi artık. Ve bu şehir, onun ellerinde kanla yazılmış bir tarihe doğru sürükleniyordu. Ancak Sky gibi direnişin gizli tohumları, bu karanlık dönemde bile umut ışığını korumaya kararlıydı. …
|
0% |