Yeni Üyelik
159.
Bölüm
@selinayeda_x

Tyler, yoğun bir şekilde Adelia’nın güvenliğini sağlamak ve Nina’nın planlarına karşı koymakla meşguldü. Her şey, Tyler’ın ve Adelia’nın mutlu bir şekilde geçirdiği bir günün ardından, Adelia’nın hamileliğiyle ilgili haberin gelmesiyle alt üst oldu. Bu haberin etkisi, her iki tarafın planlarını ve hareketlerini köklü bir biçimde değiştirdi.

Adelia’nın hamile olduğunu öğrendiğinde Tyler’ın dünyası aniden karardı. Adelia’nın odasında geçirdiği bir akşamın ardından, Tyler, Adelia’nın sağlık durumunu kontrol etmek için yanına gitmişti. Adelia’nın gözlerinde, bir endişe ve bir o kadar da sevinç barındıran bir ifade vardı. Ancak Tyler, Adelia’nın ne kadar endişeli olduğunu fark ettiğinde, içindeki belirsizlikler daha da arttı.

Tyler, Adelia’nın hamilelik haberini aldığı anda, kafasında bir dizi düşünce belirdi. Hamilelik, Adelia’nın güvenliğini tehlikeye atacak ve Nina’nın eline büyük bir koz verecekti. Tyler’ın Adelia’ya olan bağlılığı, artık sadece kendi güvenliğinden değil, bebeklerinin güvenliğinden de sorumlu olduğu anlamına geliyordu.

Tyler, Adelia’nın hamileliği hakkında bilgi aldığında, durumu yönetmek için hemen harekete geçti. Adelia’nın güvenliğini sağlamak ve Nina’nın planlarına karşı koymak için çeşitli önlemler aldı. Tyler, hem kendi hem de Adelia’nın güvenliğini artırmak amacıyla yeni bir strateji geliştirdi.

Hamilelik haberi Tyler ve planlarını derinden sarssa da bu bir son değildi.

Tyler önce bir çıkış yolu buldu ardındansa da yeni bir planın ilk düşüncesini harekete geçirdi.

Planlar her zaman yeniden kurulur ve de baştan yazılabilirdi!

Gece yarısı, uykusuzluğun ve huzursuzluğun ağır baskısı altında uyanmak zorunda kaldım. Gözlerimi açtığımda, odanın karanlık ve sessiz atmosferi beni yalnızlığın kollarına itti. Kocaman bir uykusuzluk hırçınlığı içindeydim; karnımdaki hareketler biraz daha belirginleşmişti ve bu, beni derin bir huzursuzluğa sürüklüyordu.

Karanlık odada gözlerim alıştığında Tyler’ın yokluğu bir kez daha içimi buruklaştırdı.

Karnımda hissettiğim huzursuzluk duygusu geçmiyordu. İçimde bir şeylerin yerinden oynadığını hissediyordum. Bir süre daha yatakta kıpırdanıp durdum, ama rahatsız edici bir huzursuzluk tüm bedenimi sarmıştı. Neyse ki, bu sabah olmasa da bir şeye ihtiyacım olduğunu biliyordum.

Yavaşça yataktan kalktım. Karanlık odada sessizce hareket ederken, odanın soğuk taş zemininde çıplak ayaklarımın hissettiği dokunuş, uykumun tüm kalıntılarını silip süpürdü. Üzerimdeki gecelik, sıcaklığımı korurken, adımlarımın zeminle olan teması huzursuzluğumu artırdı. Hareketsizliği ve sessizliği bozmadan dışarıya adım attım.

Koridorda yürürken, karanlıkta gölgelerle dans eden eşyalar ve odaların kapıları, bana yalnızlık ve karanlık arasında kaybolmuş bir masal gibi geldi. Sıkıntı içinde yürüyerek mutfağa yöneldim. Adımlarım sessizdi, ama içimdeki huzursuzluk fırtına gibi büyüyordu. Sanki içimdeki boşluk, karanlık köşelerde yankılanıyordu.

Mutfağa ulaştığımda, hafif bir aydınlık ve soğuk hava beni karşıladı. O an, sessizliğin içinde bir süre kalıp derin bir nefes aldım. Yavaşça dolapları açıp su dolu bir bardak aldım. Suyun soğukluğu parmaklarımda serin bir his bıraktı. İçmek için bardağı ağzıma götürdüğümde, suyun soğukluğu boğazımda bir rahatlama sağladı ama içimdeki huzursuzluk dinmedi.

Kendimi mutfak masasının kenarına otururken buldum. Bir süre sessizce oturdum, düşüncelerim ve huzursuzluğum arasında gidip geldim. Adımlarımı takip eden sessizlik, mutfağın karanlık duvarlarında yankılanıyordu. İçimde bir yırtılma hissi vardı ve bu duyguyu ne yapacağımı bilmiyordum. Her şeyin düzene girmesi için bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum, ama şu anki belirsizlik ve karanlık içinde, nereye yönelmem gerektiğini kestiremiyordum.

Bir anda, yabancı bir varlığın varlığını hissettim. İçimde bir titreme belirdi; sanki karanlık, üzerime yaklaşan bir tehlike taşıyordu. Korku ve huzursuzluk içimi sardı, gözlerim karanlıkta hareket eden gölgeleri aramaya başladı. Sessizce fısıldadım, adeta karanlıkta yankılanan bir çaresizlik içinde:

“Nina!”

Sözlerim, mutfağın derin karanlığına doğru yayılırken, bir an sessizlik hâkim oldu. Ardından, karanlıkta bir figür belirdi. Nina, elinde salladığı kazıkla ortaya çıktı. Gözlerinde sinsi bir gülümseme vardı ve adımlarında bir güven, bir tehdit havası taşıyordu. Yavaşça, ama kesinlikle üzerime doğru yürüdü.

Karanlığın içinden gelen bu sinsi figür, içimi kemiren korkuyu daha da büyütüyordu. Nina’nın, karnımdaki bebeği öğrenmek için planlar yapmış olabileceğini düşünüyordum ve bu, içimdeki huzursuzluğu daha da artırıyordu. Nina’nın gülümsemesi, içindeki karanlığı ve amaçlarını yansıtırken, kalbim hızla çarpıyordu.

Korku, bilinmeyenle yüzleşmenin verdiği bu hissiyat, içimde bir yıkılma duygusu yaratıyordu. Nina, her geçen saniyede yaklaşırken, ben de içimdeki korkuyu, bu geceki huzursuzluğun getirdiği endişeyi daha da derin hissediyordum.

Nina’nın karanlık silueti daha da yaklaşırken, içimdeki korku ve öfke birleşip beni harekete geçirdi. Masanın üstündeki bıçağı sıkıca kavrayarak, hızla Nina’nın üzerine doğru fırlattım. Bıçak havada dönerken, Nina’nın omzuna isabet etti ve gözlerinde kısa bir şaşkınlık ifadesi belirdi.

Ancak Nina, bıçağı hızla çekip aldı ve bir hamlede bana doğru fırlattı. Bıçak havada parladı ve içimdeki panik, her geçen saniye büyüyordu. Bıçağı havada izlerken, kendimi bir an kaybettim.

Bıçak parlıyor, havada süzülüyordu. Her şey yavaş çekimde gibi görünüyordu. Son bir hamleyle, bıçağı kucaklamak için ellerimi uzattım, ama bıçak parmaklarımın ucuna değdiğinde, acı bir sızı içimi kapladı. Eliyle sıkıca kavradığımda, bıçak parmaklarımdan kayarak, avuç içimi kesmişti.

Kesen metalin acısı parmaklarımda yoğun bir şekilde hissediliyordu. Bıçak, sonunda elime yerleştiğinde, bıçağın sivri ucu da dertli bir şekilde parmaklarımdan sarkıyordu. Kestiğim yerden kan akarken, bıçağı zorlukla tutmaya devam ettim. Nina’nın alaycı gülümsemesi, acımı daha da derinleştiriyordu.

“Beni burada durduramayacaksın,” dedi Nina, kendinden emin bir şekilde yaklaşarak, “Bu gece senin gecen değil.”

Kendimi toparlamaya çalışırken, bıçağı tutmak ve onu savunmak için çaba sarf ediyordum. Ama elime aldığı acı ve kan, güçsüzlüğümün bir göstergesiydi. Nina’nın gölgeleri, beni çembere almış gibi görünüyordu ve bu geceyi sağ salim geçirebilmek için ne kadar mücadele edebileceğimi kestiremiyordum.

Karanlık mutfakta yalnızdım ve tek başıma Nina’nın karanlık tehdidine karşı koymaya çalışıyordum.

Nina’nın hızı bir gölge gibi arkamda belirdi ve gözlerim karanlıkta ona odaklanmışken, içimdeki korku daha da derinleşti. Bir anlık kaygının ardından, Nina'nın silueti hızla yanımda belirdi. Elinde, ölümcül bir kazık sıkıca kavrayarak bana doğru yükseldi. O an, kalbim hızla çarpıyordu ve içimdeki panik, her geçen saniye büyüyordu.

Nina’nın gözleri, karanlıkta parlayan bir tehdit gibi görünüyordu. Kazığın ucu, neredeyse boynuma değecek kadar yakındı ve derin bir nefes alırken, bu anın sona ermesi için dua ediyordum.

“Beni durdurmak istiyorsun, Adelia?” Nina’nın sesi, soğuk ve tehditkar bir şekilde yankılandı. “Bu kadar cesur olmanı takdir ediyorum, ama bilmelisin ki, senin bu gece burada yapabileceğin tek şey, bana zaman kazandırmak.”

Kazığın ucu, yavaşça boynuma yaklaştı ve içimi kaplayan korku, beni felç etmiş gibiydi. Ellerim kanlı, titreyen bir şekilde kazığı zorla tutmaya çalışıyordum.

Nina’nın alaycı bakışları, kendimi savunmakta ne kadar zorlandığımı ve onun elindeki ölümcül kazığı nasıl rahatlıkla kullanabileceğini gösteriyordu. “Bu gece seni burada bırakmak zorundayım,” dedi, kazığı avuçlarının arasında döndürerek, “ama unutma, adım adım seni izliyorum. Bu geceyi atlatabilsen bile, her şeyin bedelini ödeyeceksin.”

Kazığın soğuk ve keskin ucu, boynumun hemen önünde titrerken, Nina’nın tehditkâr bakışları altında derin bir korku yaşadım. Kalbim, hızla çarpıyor ve Nina’nın sözleri, üzerimdeki baskıyı daha da artırıyordu. Tek dileğim, bu korkunç geceden sağ salim çıkabilmekti, ama Nina’nın gölgeleri, her an beni kuşatmış gibi görünüyordu.

Kazığın soğuk ucu aniden karnıma kaydı ve derin bir acıyla, keskin bir ağrı hissettim. O an, sanki tüm dünya durdu ve sadece o acı vardı. Çığlığım, mutfağın dört bir yanını inleterek yankılandı, kalbimdeki korku ve acı birleşerek sesi daha da şiddetli kıldı. Gözlerim bu acının etkisiyle bulanırken, çevremdeki her şey karanlık ve çarpıcı bir hızla dönmeye başladı.

Nina’nın alaycı ifadesi, acıyı daha da büyütüyordu. Kazık, karnımda acı verici bir şekilde batarken, kasvetli gözleri derin bir tatminle parlıyordu. Bir an, Nina’nın yanında başka vampirlerin de belirdiğini fark ettim. Karanlık köşelerden çıkan bu vampirler, mutfaktaki karanlıkta birer hayalet gibi hareket ediyorlardı.

Sürünün diğer üyeleri, çığlığımı duyarak uyanmış ve aceleyle harekete geçmişti. Seslerin ve ayak seslerinin hızla yaklaştığını duyarken, içimdeki umudu kaybetmeden direnmeye çalıştım. Ama, acı ve korku arasında, gözlerimi Nina ve diğer vampirlerin üzerimden çekmediğini görmek, moralimi iyice bozdu.

Nina’nın suratında bir zafer ifadesi vardı ve o an her şeyin sona ereceğinden korkuyordum. Çığlığımın yankıları mutfakta yankılanırken, bir yandan da sürü üyelerinin hızla toplandığını ve vampirlere karşı hazırlandıklarını görebiliyordum. Tyler ve diğerlerinin bu geceki savaşın sona ermesini sağlayıp sağlayamayacakları hakkında en küçük bir fikrim yoktu.

Vampirlerin sürü üyelerine karşı acımasızca saldırdığı anı izlerken, kalbim hızla çarpıyordu. Nina’nın soğuk sesi, etrafa yayılırken, "Yaklaşanın sonu aynen böyle olur, isterseniz buyurun gelin," dedi. Sesindeki tehdit, kulaklarımda çınlayarak içimi korkuyla doldurdu. Sürünün üyeleri, cesaretle vampirlere karşı koymaya çalışıyorlardı ama bu acımasız saldırı altında, birçokları hızla yere seriliyordu.

Nina, kazığı karnımdan çıkardı ve acının getirdiği titreme içinde derin bir nefes aldım. Sonra, adımlarını yavaşça benim yanıma yöneltti. Gözlerim, kazığın keskin ucunun karanlıkta parlayan etkisini izlerken, Nina’nın beni sandalyeye oturtmak için nazikçe ittiğini hissettim. Sandalyenin sertliği, karnımda hâlâ bir yanma bırakıyordu, ama en azından artık bu acıyı hafifletmek için bir hareketim olduğunu hissedebiliyordum.

Nina, yüzündeki soğuk ifadeyle bileğimi ısırırken, acı bir çığlık daha kopardı. Dişlerinin, derimde bıraktığı keskin his, içimi titretirken kanım, vampirlerin aç gözlü beklentilerini besliyordu. "Rahat durursan hiçbir sorun çıkmayacak, Adelia," dedi. Sesindeki sarkastik rahatlık, bana karşı korkutucu bir kontrol gücü sağlıyordu.

Kanı içtikten sonra, Nina’nın ifadelerinde bir tatmin ve kontrol arayışı vardı. Diğer vampirler sürü üyelerini bir bir yere sererken, ben de derin bir umutsuzluk ve acı içinde kalakaldım. Bu karanlık gece, bir yandan hayatımın en zor anlarına dönüşürken, diğer yandan sürünün ve Tyler’ın ne zaman yetişeceğini beklemek zorundaydım.

Nina’nın cebinden çıkardığı külü görünce, şaşkınlık içinde gözlerimi kırpıştırdım. Külün koyu ve yoğun yapısı, bana hemen bir tehlike sinyali verdi. Tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışırken, Nina’nın kurnazca yüzüme doğru üflediği kül, gözlerimde karanlık ve bulanık bir dünya oluşturdu.

Gözlerim bulanıklaşırken, etrafımdaki her şey yavaşça silikleşmeye başladı. Külün ölümcül etkisi, beni yavaşça bilincimden uzaklaştırıyordu. Her şey yavaşça kaybolurken, adeta bir boşluğa çekiliyordum. Çığlıklar, savaş sesleri ve hatta Nina’nın soğuk sesi, uzaklardan gelen yankılar gibi duyuluyordu. Karanlık bir örtü gibi üzerime çekilen bu uyuşukluk, tüm vücudumu sarmalayarak, gözlerimi kapalı bir şekilde bırakmama neden oldu.

Bu, ölümcül ağacın külünün bayıltıcı etkisiydi; bilinçli düşüncelerim, yavaşça yok olurken, beni derin bir karanlığa doğru çekiyordu. Son anlarımda, bu karanlığın içine sürüklenirken, aklımda tek bir düşünce vardı: Tyler’ın ve sürünün ne zaman geri döneceği ve bu dehşet verici geceyi sona erdirecekleri umudu.

Nina, karanlık ve sessiz bir akşamda, içsel bir huzursuzlukla oturuyordu. Vampirler arasındaki bilgi akışını kontrol eden bir ağ kurmuştu ve bu ağ üzerinden gelen her bilgi, onun stratejik planları için büyük önem taşıyordu. Yıllardır sürdürdüğü bu ağ sayesinde, vampir dünyasındaki en küçük detayları bile öğrenebiliyordu.

Bir gün, Nina’nın odasına bir mesaja ihtiyaç duyan bir vampir girdi. Vampirin ellerinde bir mektup vardı. Nina, vampirin gelişini dikkatle izledi. Vampir, Nina’ya yaklaşırken titreyen elleri ve korkulu bakışları, bu mektubun içeriğinin önemini hissettiriyordu.

Nina, vampirin mektubu uzatmasını bekledi. Vampir, mektubu Nina’nın ellerine bıraktıktan sonra, gergin bir şekilde geri çekildi. Nina, mektubu açarak okumaya başladı. Mektubun içeriği, Victoria’daki bilgi ağında bir süredir dolaşan, ama Nina’nın daha önce dikkatini çekmeyen bir detayla ilgiliydi.

“Mektubun içinde ne olduğunu biliyor musun?” diye sordu Nina, gözleri parlayarak. Vampir, başını eğerek sessizce onayladı.

Nina, mektubu dikkatle okuduktan sonra, derin bir düşünceye daldı.

Bu bilgi, Nina için büyük bir sürprizdi ve aynı zamanda büyük bir fırsat olarak görünüyordu.

Bu bilgi, Tyler’ın dikkatini başka bir yöne çekmek ve onun savunmasını zayıflatmak için kullanabileceği bir koz haline gelmişti.

“Mükemmel,” dedi Nina, sinsi bir gülümsemeyle. “Bu bilgi, Tyler ve Adelia’nın zaaflarını daha iyi kullanabilmemi sağlayacak.’’ Dedi.

Ve ekledi. ‘’Adelia’nın hamileliği, onların savunmasız kalmalarına neden olabilir.”

Vampir, Nina’nın bu bilgiyi nasıl değerlendireceğini merak ediyordu. Ancak, Nina’nın sinsi planları karşısında, vampir sadece sessizce beklemek zorunda kaldı. Nina, Adelia’nın hamileliği hakkında daha fazla bilgi edinmek için planlarını hızlandırdı ve bu bilgiyi kendi avantajına çevirmek üzere stratejilerini geliştirmeye başladı.

Nina, bu yeni bilgiyle birlikte, Tyler ve Adelia’yı hedef alacak stratejik hamleler yapmaya karar verdi. Adelia’nın hamileliği, Nina’nın planlarının merkezinde yer alacak ve Tyler’ın zayıf noktalarını kullanarak onu savunmasız bırakmayı amaçlayacaktı.

Nina, vampirin bıraktığı mektubu dikkatle sakladıktan sonra, yeni stratejilerini oluşturmak için karanlık köşelere geri döndü. Adelia’nın hamileliği, Tyler’a karşı yapacağı hamlelerde önemli bir rol oynayacak ve bu bilginin ışığında Nina, kendi planlarını daha da güçlendirecekti.

...

Baygın bedenim havada süzülürken, sanki tüm dünya bir sis tabakasıyla kaplanmıştı. Karanlık ve soğuk, etrafımı sararken, vücudumun her bir hareketi ağır ve yavaş hissediliyordu. Nina’nın külünün etkisi altında, bilincim bir boşluk içinde kaybolmuştu.

Yavaşça, adeta bir rüya gibi, kendimi havada süzülürken hissettim. Ne zaman yere ineceğim veya ne olacak, hiçbir şey anlamıyordum. Gözlerim kapalı, hislerim bulanık, zihnim ise karmaşık ve karışıktı. Ancak derinlerde, bir umut kıvılcımıyla, Tyler’ın ve sürünün geri döneceğine dair bir inanç taşıyordum.

Bu karanlıkta, Nina’nın soğuk, acımasız sesi uzaklardan bir yankı gibi geliyordu. Sonrasında, havada süzülen bedenim, yavaşça yere doğru çekilerek bir sandalyeye oturtuldu. Gözlerimi açamıyordum ama hislerim, Nina’nın beni acımasızca izlediğini ve etrafımdaki her şeyin onun kontrolü altında olduğunu hissettiriyordu.

Küçük bir titreme, ellerimdeki ve vücudumdaki ağırlığı hissederek, baygın ve kontrolsüz bir şekilde kalmaya devam ettim. Her şey bulanık ve uzaktaydı, ama Tyler’ın ve sürünün ne zaman döneceğine dair bir umut ışığıyla, sessizce bekledim.

Gözlerimi yavaşça araladığımda, etrafımda yoğun bir karanlık vardı. Başımda ağır bir baş ağrısı ve vücudumda bir ağrı hissettim. Yavaşça etrafıma bakmaya çalıştım ve gözlerim zincirlerle bağlı olduğumu fark etti. Kendimi büyük bir yatağın üzerinde yatarken buldum, ellerim ve ayaklarım demir zincirlerle bağlanmıştı. Zincirlerin soğukluğu, tenimdeki her hareketi hissedebiliyordum.

Nina'nın beni nasıl buraya getirdiğini hatırlamaya çalışırken, arka planda belirsiz sesler duydum. Çevremde beliren gölgeler, Nina’nın yerleşmiş olduğu karanlık dünyayı yansıtıyordu. Derin bir nefes aldım, başımı hareket ettirerek zincirlerin içindeki hareket alanımı araştırdım. Ancak her hareketimde, zincirlerin soğuk ve sıkı hissini daha da derinden hissettim.

Yavaşça gözlerimi kapadım ve derin bir iç çekişle, bu karanlık ve umutsuz durumun ortasında kendimi toparlamaya çalıştım. Zincirlerin her bir hareketi, vücudumda bir tür gerilim yaratıyordu.

Zincirlerdeki melez zehri her zinciri oynatışımda bedenime işlerken dişlerimi sıktım.

Hareket edemediğim her an, hem fiziksel hem de ruhsal olarak daha fazla zorlanıyordum. Nina’nın bana ne yapacağı, ne zaman geri döneceği hakkında hiçbir fikrim yoktu, ama içimde her şeyin yoluna gireceğine dair bir inanç vardı. Şu anda tek yapmam gereken, bu karanlıkta umut ışığını aramak ve özgürlüğüme kavuşmak için gerekli adımları planlamaktı.

Gözlerim, karanlık odanın derinliklerinde bir hareket görmeye başladı. Karanlıkta beliren silüet, yavaşça şekil almaya başladı ve giderek daha belirginleşti. Nina’nın soğuk ve tehditkar bakışları, ışık yetersizliğinde parlayan bir çift yeşil göz gibi belirdi. Yavaşça yatağımın yanına yaklaştı, adımlarının sessizliği, içimde bir korku yarattı.

Nina, karanlıktan çıkarken elinde bir lamba tutuyordu. Işığın solgun ışığı, yüzündeki sert ifadeyi daha da belirginleştiriyordu. Şimdi, tam karşımdaydık. İçimde bir kıpırtı vardı, ama kendimi sakin ve kontrol altında tutmaya çalışıyordum. Gözlerimi Nina'nın gözlerinden ayıramıyordum, her an bir hareket ya da söz bekliyordum.

Nina, bir an duraksadı ve beni dikkatlice inceledi. Ardından soğuk bir gülümseme belirerek, “Uyanmakta ne kadar uzun sürdüğünü görmek beni gerçekten şaşırttı, Adelia,” dedi. Sesindeki soğukluk ve alaycılık, içimi donduruyordu. Her kelimesi, içimdeki korkuyu daha da artırıyordu.

“Ne istiyorsun benden, Nina?” diye zorla sorduğumda, sesim titriyordu ama kararlıydı. Nina'nın bu durumda ne yapacağı, ne planladığı hakkında bir fikrim yoktu. Elindeki lamba yavaşça eline geçtiğinde, bir süre sessizce beni izledi.

Nina, “Öncelikle, senin bu kadar kolay pes etmeyeceğini biliyordum,” dedi, ellerini kollarında birleştirerek. “Ama bu durumun seni nasıl hissettirdiğini merak ediyorum. Karanlık, zincirler, yalnızlık... Hepsi seni ne kadar kırabilir, bunu görmek istiyorum.”

Kendimi savunmasız hissettim, ama gözlerimdeki öfkeyi ve kararlılığı korumaya çalıştım. “Senin planların asla başarıya ulaşmayacak, Nina. Tyler ve sürü geri dönecek ve seni durduracak.”

Nina'nın yüzündeki gülümseme daha da genişledi. “Bu oldukça cesurca. Ama bu gece, seninle biraz eğleneceğim. Tüm bu oyunlar bitene kadar burada olacağım, Adelia. Ve emin ol, bu geceden çıkmak senin için çok zor olacak.”

Nina, karanlıkta sessizce geri çekilerek, ışığı biraz daha uzaklaştırdı. O an, içimdeki korkunun ve belirsizliğin derinliğini hissettim. Bu yalnızlık ve umutsuzluk içinde, kendimi toparlamak ve bir çıkış yolu bulmak zorundaydım. Her şeyin, bir şekilde değişmesini umut ederek, Nina’nın karanlık ve soğuk bakışlarının ardından, sessizce kendimi toparlamaya çalıştım.

Nina’nın karanlık odanın köşesine çekilmesiyle birlikte, geride bıraktığı soğuk ışık ve sessizlik, içimi daha da daraltıyordu. Zincirlerle bağlı bedenim, hareket etmenin imkansız olduğunu hatırlatıyordu. Kalbim hızlıca atıyor, nefesim giderek derinleşiyordu. İçimdeki endişeyi, kendime bir motivasyon kaynağı olarak kullanmak istiyordum.

Nina’nın daha önceki sözleri aklımda yankılanıyordu. Her ne kadar kendime güvenmeye çalışsam da, bu durumda ne yapabileceğimi bilemiyordum. Kendimi kurtarmak için bir yol bulmalıydım, ama bunun için zamanı iyi değerlendirmeliydim.

O sırada, Nina’nın odada dolaşırken sessiz adımlarını duyabiliyordum. Her adımında, odadaki karanlık daha da derinleşiyor, sessizlik daha da yoğunlaşıyordu. İçimdeki endişe, bir nebze de olsa cesareti kaybetmeme neden oluyordu. İçsel bir savaş veriyordum; kalbimdeki korku ile zihnimdeki umudu dengelemeye çalışıyordum.

Birden, Nina'nın soğuk sesi yeniden duyuldu, “Adelia, beklemenin sonu geldiğinde, senin bu kadar cesur olmanı takdir ediyorum. Ancak, bu kadar cesur olmak seni kurtarmayacak.”

Bir an, sessizliğin ardından, Nina’nın elindeki lamba hafifçe parladı ve odanın köşelerinde gölgeler dans etmeye başladı. O an, Nina'nın elinde tuttuğu bir dizi alet, odanın derinliklerinden görünüyor ve her biri ayrı bir tehdit olarak görünüyordu. Hepsinin amacı, beni zayıflatmak ve korkutmak gibiydi.

Nina, yaklaşırken elindeki aletlerden bazılarını masanın üzerine yerleştirdi ve ardından bana doğru döndü. “Şimdi, seni çok daha yakından tanımanın zamanı geldi. Bu süreçte, ne kadar dayanabileceğini görmek istiyorum. Ve bu da, sana kendini savunma şansı vermek anlamına gelmiyor.”

Sözleri, içimdeki karanlık korkuyu daha da artırıyordu. Gözlerim, Nina’nın karanlık, tehditkar bakışlarını izlerken, zincirlerin üzerindeki baskıyı ve kısıtlamayı hissettim. O an, içimde bir umut ışığı yanıyordu, ama bu ışığın ne kadar parlak olabileceği konusunda belirsizlikler vardı.

Nina, bir adım daha yaklaşıp önümdeki sandalyeye oturdu. “Şimdi biraz daha konuşalım,” dedi. “Seni buraya getirmekle ne başardığımı düşünüyorsun? Senin Tyler ve kurt sürüsüyle olan bu büyük oyunun neresindesin?”

Bu sorular, içimdeki belirsizliği artırıyor, kendime bir çıkış yolu bulma çabamı daha da zorlaştırıyordu. Her bir kelime, zihnimde karmaşaya neden oluyordu. Ama bir şekilde, kendimi toparlamalı ve bu karanlık oyundan bir çıkış yolu bulmalıydım.

Nina, bu süreçte bana yönelik tavırlarını sürdürerek, her anı bir tehdit haline getiriyordu. Ama içimdeki cesareti kaybetmemek ve Tyler ile diğerlerinin geri dönmesini beklemek, bu karanlık ve tehditkar ortamda bana güç veriyordu.

Nina’nın karanlık bakışları, içimdeki karanlık korkunun bir yansıması gibi görünüyordu. Gözleri, bir avın ruhunu sindirmeye kararlı bir şekilde parlıyordu. Konuşması, odanın sessizliğinde yankılanıyor ve her kelime, zincirlerin ağırlığıyla birlikte üzerime çöküyordu.

“Nina,” dedim, sesim titrek olsa da kararlı olmaya çalışıyordum. “Ne yapmak istiyorsun? Tyler ve diğerlerini durdurmayı mı planlıyorsun?”

Nina’nın soğuk gülümsemesi, bir anlığına odanın karanlığını aydınlattı. “Tyler ve diğerleri, seni bu durumda görmeyi hiç beklemiyorlardı değil mi Adelia? İşte senin burada olman, benim için büyük bir avantaj sağlayacak!”

Yüzündeki ifade, beni daha da endişelendirdi. Elindeki aletlerin ne olduğunu ve nasıl kullanılacağını bilmiyordum, ama bunların hepsi, benim zayıflığımı ve çaresizliğimi daha da derinleştirmek için tasarlanmış gibiydi. İçimdeki korku, bedenimin her köşesine yayılıyordu.

Nina, bir anlık sessizliğin ardından, “Seninle daha fazla konuşmak istemiyorum,” dedi. “Senin üzerindeki bu zincirler, sana olan üstünlüğümü göstermek için. Ama ne yazık ki, bu bağlılık sana yetmeyecek! Şimdi, seni daha fazla nasıl zayıflatabileceğimizi göreceğiz.”

Nina, masanın üzerinde bulunan bir dizi aleti seçmeye başladı. Elindeki her bir alet, içindeki korkuyu daha da artırıyor, zihninde bir çıkış yolu bulma çabalarını zorluyordu. Nina, belirli bir aleti seçerken, sanki bir plan doğrultusunda hareket ediyordu.

Korkuyla beklerken, Nina’nın ellerindeki aletleri dikkatlice izledim. Elindeki aletlerden biri, acı verici bir şekilde şekillendirilmişti. Ama en çok dikkatimi çeken, bir tür özel sıvının bulunduğu küçük bir şişeydi. Bu sıvının ne olduğunu bilmiyordum, ama kötü niyetli bir amaca hizmet edeceğini hissetmiştim.

Nina, yavaşça önümdeki sandalyeye doğru yaklaştı ve elindeki sıvı şişesini yanıma koydu. “Bu, seni daha da güçsüz hale getirecek,” dedi. “Ama önce, seni nasıl bir acının beklediğini anlamalısın.”

Zihnim, bu durumun nasıl gelişeceğini kestirememekle birlikte, kendimi savunmaya çalışmanın ötesinde bir seçeneğim yoktu. İçimdeki cesaret, bu karanlık ortama rağmen devam etmeye çalışıyordu. Ama Nina’nın amansız tehditleri ve planları, bu cesareti test ediyordu.

Nina, aletlerin ve sıvının düzenini tamamladıktan sonra, bana daha da yaklaştı. “Şimdi, seni nasıl daha da zayıflatabileceğim bi bakayım!” dedi.

Kendimi, Nina’nın bu karanlık planının bir parçası olarak hissettim. Ama içimdeki umut ve cesaret, her durumda bir yol bulmam gerektiğini hatırlatıyordu. Tyler ve diğerlerinin geri dönmesini beklerken, bu karanlık ve tehditkar ortamda hayatta kalma mücadelesi veriyordum.

Nina’nın ellerindeki aletler, ışık altında parlıyor ve her biri, yaşadığım korkuyu daha da derinleştiriyordu. Zincirlerle bağlı bedenim, her hareket ettikçe acı veriyordu, ama bu acının ötesinde, Nina’nın bana vereceği zararla ilgili ne yapacağına dair bir belirsizlik vardı.

Nina, sıvının bulunduğu şişeyi dikkatlice açtı ve içeriğini küçük bir kaba döktü. Sıvının koyu rengi, içimde bir ürperti yarattı. “Bu sıvı, güçlü bir uyuşturucu ve ağrı kesici bir etkisi var. Ama aynı zamanda seni, gerçekleri görmekten alıkoyacak.”

Bir anlığına, Nina’nın planını anlamaya çalıştım. İçimde bir şeylerin yanlış olduğunu hissettim ama şu anda yaşadığım korku, düşüncelerimi toparlamamı zorlaştırıyordu. Nina, şişeden bir miktar sıvıyı bir iğneye çekti ve gözleri bir anlığına şiddetli bir kararlılıkla parladı.

“Bu iğneyi sana geçireceğim,” dedi Nina, sesi soğuk ve kararlıydı. “Bu, seni daha fazla zayıflatacak ve ben de sana daha fazla acı vermek için gereken her şeyi yapacağım.”

Nina’nın elindeki iğne, sanki bir kâbusun içine saplanmış gibi görünüyordu. Kafamda hızla geçiş yapan düşünceler, bu anın bana neler getireceğini kestirmeme engel oluyordu. İçimde bir umut kırıntısı vardı ama bu umut, Nina’nın amansız planları karşısında giderek zayıflıyordu.

Nina, iğneyi yavaşça önümdeki masanın üzerine koydu ve bana bir kez daha baktı. “Bu sıvıyı sana enjekte ettikten sonra, içindeki korkular ve endişeler daha da derinleşecek. Senin Tyler ve sürüye olan bağlılığını test edene kadar bu acıyı sürdüreceğim.”

Nina’nın sözleri, içimdeki korkuyu daha da derinleştiriyordu. İçimdeki cesaret ve umut, bu karanlık ortamda var olma mücadelesi veriyordu. Ancak, Nina’nın uygulayacağı yöntemler, bu mücadelenin çok daha zor olacağını gösteriyordu.

Nina, iğneyi yavaşça yaklaştırırken, gözlerimdeki korku ve endişe arttı. Ama bir an önce bu durumdan kurtulmam gerektiğini biliyordum. İçimdeki cesaret, bu karanlıkta hayatta kalmak için gerekli olan tek şeydi.

Nina’nın elindeki iğne, nihayet cildime batarken, bir acı dalgası içimi sardı. Ama bu acı, bana umut ve kurtuluş için bir yol bulma gerekliliğini hatırlatıyordu. İçimdeki cesaret ve kararlılık, bu karanlık ortamda hayatta kalma mücadelesinde en büyük güvencemdi.

Nina, iğneyi çekerken, gözlerindeki karanlık ve amansız bakışlar, içimdeki umut kırıntılarını daha da küçültüyordu. Ama bu durumda bile, Tyler’ın ve diğerlerinin geri dönmesini beklerken, içimdeki cesaret ve umut, beni bu karanlıkta hayatta tutmaya devam ediyordu.

İlk başta, acı az ama yoğun bir şekilde hissettim, sonra ise içimi kaplayan bir uyuşukluk ve boşluk hissettim. Sıvının etkisi, vücudumda yavaşça yayılırken, her şey bulanıklaşıyordu. Sanki zaman yavaşlıyor ve her şey, bir sisin ardında gizleniyordu.

Bir an, gözlerim kapanmak üzereydi, ama içimdeki cesaret, bu karanlıkta kendime bir yol bulma umudunu korumama yardım ediyordu. Nina’nın yüzündeki karanlık ifadeler, beni daha da korkutuyordu, ama içimdeki cesaret ve umut, bu anı atlatmak için en büyük güvencemdi.

Dışarıdaki sesler ve uğultular, bu karanlıkta içimdeki mücadeleyi hissettiriyordu. Her şey, bir sisin arkasında kaybolmuş gibiydi ve vücudumdaki uyuşukluk, beni bu karanlıkta daha da yalnız hissettiriyordu. Ancak, içimdeki cesaret ve umut, bu zor durumla başa çıkmam için gerekli olan güçtü. Nina’nın amansız planlarına rağmen, bu karanlıkta hayatta kalmak için mücadele etmeye devam edecektim.

Bu durumda bile, Tyler ve diğerlerinin geri dönmesini beklerken içimdeki cesaret, beni bu karanlık ve acı dolu ortamda hayatta tutmaya devam ediyordu.

Nina’nın karanlık, derin gözleri, beni titretmek için yeterliydi. Karanlıkta belirdiğinde, tüylerim ürperdi ve içimi bir korku kapladı. Zincirlerle bağlı olduğum yatağın köşesinde, omuzlarım düşmüş ve nefesim hızlanmıştı. Nina’nın etrafındaki karanlık, bana kaçış yolumu göstermeyen bir tür hapis gibi hissettiriyordu.

Nina, soğuk bir gülümsemeyle yanımda belirdi ve konuşmaya başladı. Sesindeki tehditkâr tını, kalbimi sıkıştırıyordu. “Adelia,” dedi, “seninle uzun zamandır konuşmak istiyordum. Sadece Tyler’ın, ve onun etrafındakilerin değil, tüm düzenlerinin sarsılmasını sağlamak benim görevim. Sana neden burada olduğumu ve bu kadar karanlık bir plana nasıl girdiğimi anlatmalıyım.”

Gözlerimden korku ve öfke yansısa da, Nina'nın bakışları her şeyden daha güçlüydü. O konuşurken, sesi adeta içimde yankılanıyordu. “Tyler’ı ve onun etrafındakileri bir şekilde etkisiz hale getirmeyi başardım, ama bu yalnızca bir başlangıç. Planlarım, Tyler’ın düşüşüyle sınırlı değil. Bütün sürüler, bütün güçler, tüm vampirler bu plana dahil.”

Nina, derin bir nefes alarak devam etti. “Tyler ve ekibi, ne kadar güçlü görünse de, onların da kırılgan noktaları var. Ve ben bu noktaları bulup, onları hedefe koyarak onların bütünlüğünü parçalamaya kararlıyım. Bu süreçte, seninle olan işbirliğimiz de önemli bir rol oynuyor. Sen, onların içindeki en değerli parçalardan birisin, ve senin üzerindeki etkiler, planlarımı daha da ileriye taşıyacak.”

Karanlıkta onun sesine odaklanmak zorundaydı. Her bir kelimesi, içindeki kötülüğün bir parçası gibiydi.

‘’Ben benden alınanın intikamını alıyorum. Wilhelm ise… O bambaşka bir vukuattı Adelia!’’ Wilhelm’den bahsedişi beni daha da şaşkına uğratırken Nina sözlerini sürdürdü.

‘’O en başından beri tek bir şey planlıyordu. Ve ne yazık ki bunları yapamadan da gitti. Ve ne biliyor musun? Bunu bana açıklamıştı.’’ Gözlerim kapanmamak için kendini zorlarken Nina sözlerini sürdürdü.

Nina’nın her bir kelimesi, içimi bir soğuk korku ve belirsizlikle dolduruyordu. Karanlık planlarının derinliği ve kapsamı, adeta üstüme çöküyordu. İçimde bir umudu korumak istesem de, onun anlattıkları beni daha da umutsuz bırakıyordu. Sözleri, her şeyin sonunun geldiğini hissettiren bir işaret gibi yankılanıyordu.

Nina, konuşmasını tamamladıktan sonra, elindeki kazığı ve külü gözlerimin önünde sallayarak, planlarının ne kadar detaylı ve kapsamlı olduğunu bir kez daha vurguladı. İçimdeki korku ve çaresizlik, onun karanlık planlarının büyüklüğünü anlamama yardımcı oluyordu. Bu gece, her şeyin değişeceğini ve Tyler’ın karşısında yeni bir tehdidin belirdiğini hissedebiliyordum.

Nina, sessizliğimi bozan ve kalbimi korkuyla sıkan detaylı açıklamalar yaparken, her kelimesi derin bir anlam taşıyordu. Dinlerken, içimde oluşan bu soğuk ve karanlık hisler, onun söylediklerinin ne kadar ciddi olduğunu anlamama yardımcı oldu.

Nina’nın gözleri, kelimelerini daha da keskinleştirdi. “Wilhelm’’ dedi. “senin hiç bilmediğin bir sır daha var. Seninle olan durum, sadece senden kaynaklanmıyor. Wilhelm’in kinini Tyler’a karşı tetikleyen asıl sebep, geçmişte yaşanan bir olaydır. Tyler’ın annesi, Wilhelm’in annesini ciddi şekilde yaralamıştı. Bu olay, Wilhelm’in içindeki öfkenin fitilini ateşledi.”

Nina’nın yüzündeki ifade, bu bilgilerin ne kadar derin olduğunu anlatıyordu. “Wilhelm, Tyler’ın her hareketini izlemek için adeta gölgelerde bekledi. Tyler şehirde ilk kez adım attığında, Wilhelm’in her hareketini gözlemledi. Tyler’ın şehirdeki varlığı, Wilhelm’in intikam planlarını daha da körükledi.

Nina, derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti. “Wilhelm’in senin üzerinde kurduğu planlar, Tyler’ın düşüşünü sağlayacak şekilde tasarlandı. Adelia, senin varlığın, onun planlarının bir parçası. Seninle olan etkileşimlerin, aslında Wilhelm’in öfkesinin bir sonucudur. Wilhelm, Tyler’a karşı bu intikam planını gerçekleştirmek için seni bir araç olarak kullandı. Kanına değil, intikamına daha çok odaklanmış durumdaydı.”

Karanlıkta, Nina’nın söyledikleri adeta içimi dondurdu. Wilhelm’in, Tyler’a karşı beslediği öfkenin, kişisel bir hesaplaşmadan kaynaklandığını ve bu yüzden Tyler’ın düşüşü için bu kadar kararlı olduğunu anladım. Wilhelm’in, Tyler’ın şehirdeki her adımını izlemesi ve bu süreçte benim üzerimden planlarını gerçekleştirmesi, tüm bu olayların ne kadar tehlikeli ve kişisel olduğunu gösteriyordu.

Wilhelm benim kanıma arzulu bir vampir olarak değil Tyler’a düşman ve intikam isteyen bir vampir olarak başlamış ve öyle de ölmüştü!

Loading...
0%