Yeni Üyelik
13.
Bölüm
@selinsafak

 

 

Meyil, kendisinin sebep olduğu kavgayı kuliste başını ellerinin arasında tutmuş dudaklarını kemirerek dinliyordu. Böyle olacağı belliydi ve herhalde böyle olmasını istemişti. Şimdi niye kalbi deli gibi çarpıyordu? Kulise girmeye çalışanlar, Arca ve Nedim ikilisi tarafından kapıda engelleniyordu. Bunlara annesi de dahildi.

 

Arca, Sibel'e, "Siz eve gidin Sibel Hanım, şimdi kızı çıkaramam. Ben Meyil'i eve getiririm merak etmeyin. Şu ortalık yatışsın hele çalışanlarla bir kutlama yapacağız, sözüm vardı." Diyordu.

 

Sibel ve Muarrem peki madem deyip mekandan ayrıldılar. Uyanık Sibel başka yerde olsa Batuhan'ı paralamak için üstüne atılacakken yanından geçerken tanımıyor numarası yaptı.

 

Batuhan, kendisini oradan götürmeye çalışan arkadaşlarına, "Siz gidin ben Meyil'i görücem." Diyordu. Üstelik Sibel'in mekandan Meyil olmadan ayrıldığını görmek sinirlerini daha da bozmuştu.

 

"Göremezsin kardeşim bas git!"

 

Kulise doğru gitmeye çalışan Batuhan'ın yolu güvenlik görevlileri tarafından kesildi.

 

"Ben Meyil'in sevgilisiyim, çekilin lan iki dakika tebrik edicem! Bak o çiçeği ben yolladım, odaya koymamışlar! Benim çiçeğim niye kapıda duruyor?"

 

"Beyefendi giremezsiniz, yasak!"

 

"Ne yasak ulan? Nolacak girersem? Git söyle, Batuhan geldi de, o kendi gelecek zaten! Git hadi söyle!"

 

"Kardeşim hadi çık dışarı, kulise girmek yasak..."

 

Arca koridora doğru yürüdü.

"Noluyor burda?"

 

Güvenlikçiler, "Arkadaş Meyil Hanımın sevgilisiyim, onu görecem diyor. Yasak dedik anlamıyor."

 

Arca, güvenliğin arasından geçip genç adamın karşısına dikildi, elleri cebinde rahat tavırlarla sırıttı.

"Öyy-le miii? Biz de seni bekliyorduk dostum! Hoş geldin! Biz de diyorduk liseli psikopat sevgili gelse de olay çıkarsa!"

 

"Ne diyon sen be? Sen kimsin? O yasak, bu yasak ha siktirin ordan! Çağır hemen Meyil'i görecem."

 

Arca, Batuhan'ın üstüne yürüdü, çok yakınına girdi fakat ona dokunmadığını herkesin göreceği şekilde ellerini kaldırıp aralarında siper etti. Kendini bildi bileli çete kavgalarıyla karakollarda büyüyen, bir avukat kadar ağır ceza hukuku bilen birisi için kavgada hangi hareketin insanı savcılıkta nereye götüreceğine pekala hakimdi.

 

"Bana bak! Sevgilisi değil peygamberi olsan anlamam! Benim mekanımda kimse bas bas bağırarak solisti çıkartamaz! Bas git!"

 

Batuhan adamı göğsünden itti. İlk arbede!

"Ulan seni var ya kıro mafya bozuntusu, sen kim oluyorsun da benimle böyle konuşuyorsun?"

 

O sırada Meyil odadan çıktı.

"Batu napıyorsun git burdan!"

 

Arca hiç bir şey olmamış gibi aralarında dikilip durmaya devam etti.

 

Batuhan bağırdı, "Al işte kız kendi çıktı, çok mu zor yani? Aşşş-kımm!" Deyip abartılı hareketlerle olduğu yerde sallanarak ellerini çırptı ve ıslık çaldı. "Tebrik ederim! Müthişşş şov bee!"

 

Arca, Meyil'e döndü, dişlerini sıkarak "Hemen! İçeri! Gir!" Diye buyurdu.

 

Batuhan'a döndü, "Sen de dışarı çık! Buranın kuralları var, alışsan iyi edersin. Yoksa ben sana öğretirim!"

 

"Sen kime ne öğretiyon ulan zibidi, ben senin ananı avradını sikerim, senin mekanına sokarım! Sen kimsin göt lalesi?"

 

Arca hesabı kitabı boş verip oğlanın üzerine atılacakken Meyil önüne geçip göğsünden tutarak onu durdurdu.

"Napıyorsun ya? Sakın ona dokunayım deme! Batu! Sen de hemen çık dışarı, geri zekalı gibi davranma!"

 

Arca, burnundan soluyarak Nedim'in kollarında geri çekilirken hiç istifini bozmadı, oğlanın üstüne atlamak için bekleyen güvenlikçilere bir baş işaretiyle durmalarını işaret etti. Meyil'e öyle öfkeli bir bakış attı ki kız geri geri çekilerek kendini yeniden kulise kapattı.

 

Arca, hala küfürler ve tehditler savuran Batuhan'ın karşısına geçti, boynunu sağa sola kırdı, sırıtarak eliyle gel gel yaptı.

 

Batuhan gerindi, kavga edecekler sandı.

 

Arca onun kulağına eğildi. Batuhan'ı iyice gazladı.

"Bu yavru senin sevgilin mi? Ohoo sen geç kaldın be koçum, ben onu ayaküstü ayıkladım. Ateşli parça, bende o artık! Anlıyün mü? Bence sen git de boynuzlarını cilala!" Deyip güldü. Arkasını döndü.

 

"Atın şunu dışarı!" Diye adamlarına emir verdi.

 

Geri çekilirken güvenliklerden birinin kulağına fısıldadı.

"Ali, beni iyi dinle koçum: bu lavuğu atın dışarı, bırakın üstünüze gelsin, iyice dayak yeyin, kendinizi yerlere atın, darp izi olsun birazdan polis gelecek, şikayetçi olun. Bırakın kırsın döksün." diye tembihledi.

 

Kulise hışımla dalıp kapıyı çarptı ve Meyil'in karşısına dikildi, işaret parmağını havaya kaldırdı.

"Sen! Bir daha benim önüme öyle dikil! Bir daha benim işime karış! Sevgilin olacak o salağı gözünün önünde yerin dibine gömmezsem bana da Aco demesinler! Sevgilisiymiş! Oldu lan! Her önüne geleni odana alalım, üç gün sonra bize pezevenk desinler! Kızım bir hafta sonra bütün İzmit'in erkekleri kapına dizilecek, hepsi sana aşkım sevgilim diyecek! O zaman napacaz ha? Adın çıkar adın!"

 

Meyil başını eğip hafifçe omzuna dokundu.

"Affedersin, haklısın. Öyle demek istemedim. Sarhoş o, biliyorum. Kıskançlıktan delirmiş ama ona dokunmana izin vermem. Bir daha içeri almayın olsun bitsin."

 

Arca bir sigara yaktı. "Bir daha buralarda görürsem onu parçalarım."

 

"Söylerim, gelmez."

 

"İte bak lan tadımızı kaçırdı." Derken dışarıdan bağırış ve küfürler gelmeye devam ediyordu. Meyil kopan şangırtı sesiyle irkilerek kulaklarını omzuna çekti.

 

"Eyvah." Dedi.

 

Arca gözlerini devirerek bir sandalyeye oturdu.

"Yerinden kıpırdama! Polis çağırdım." Dedi ve deli deli güldü. "Neyse camcı Necati Abiyle ahbap olduk artık o halleder."

 

"Po-polis mi?"

 

"Ne yapsaydım? Şurda saygın bir işadamı gibi düzgün iş tutmaya çalışıyorum, olanlara bak."

 

"Çok üzgünüm, gerçekten."

 

"Ben değilim. Sen de takma kafana. Bir şampanya patlatır, keyfimize bakarız."

 

Meyil yutkundu, aklı Batuhandaydı. "Annem merak eder." Dedi.

 

Arca başını sallayıp sigaranın izmaritini küllüğe bastırdı ve ayağa kalktı.

"Seni bu işe karıştırmadan sulh yoluyla işi çözecem yalnız bir daha bu odadan çıkarsan bu iş başka türlü biter. Anladın mı?"

 

Meyil çaresizce onayladı, Arca kapıyı onun üstüne kilitleyip dışarı çıktığında polis gelmişti. Tam istediği gibi dışarıda Batuhan ve güvenlikler arasında arbede yaşanmış, iki adamı darp edilmiş halde yerde oturmuş, dış camlardan biri Batuhan tarafından kırılmıştı. Üstelik yerel basın mensupları olayı dakika dakika görüntülemiş, polisler tarafından yaka paça ekip aracına bindirilen genç adamı fotoğraflamaya devam ediyordu.

 

Gelen polis memuruna üzgün bir ifadeyle, "Açılış akşamında olacak şey mi? Dağıttı mekanımı. Daha camların borcu ödenmedi. Şikayetçiyim memur bey." Dedi.

 

İfadesini almak için karakola giderken Ferman ile konuştu.

 

"Helal olsun koçum, tam istediğim gibi oldu. Şimdi karakolda işi yokuşa sür, Mehmet gelene kadar bekle. Sonra geri bas. Yarın gel benden çekini al. Aslansın Aco'm." dedi Ferman.

 

...

 

The Gulf'ün açılış gecesi karakolda bitmiş ertesi gün tüm yerel haberler, kavgayı manşetlerine taşımıştı.

 

"Belediye başkan adayının oğlu bar kavgasında gözaltına alındı!

B.K. İsimli gencin, kız arkadaşını kıskandığı için çıkardığı söylenen kavgada, yeni açılan The Gulf isimli gece kulübünde çalışanlara saldırdığı, güvenlik görevlilerini darp ettiği ve mekana maddi zarar verdiği görüntülendi. Ünlü işadamı ve belediye başkan adayı M.K'nin oğlu B.K.'nin (19) aşırı derecede alkollü olduğu hatta uyuşturucu madde etkisinde ortalığı birbirine kattığı dakikalar, polis ekiplerinin müdahalesi ile karakolda son buldu. İşletmecinin şikayeti üzerine savcılığa sevk edilen B.K., İzmit Adliyesinde tutuksuz yargılanacak.

İşadamı M.K. henüz bir basın açıklamasında bulunmazken parti yetkililerinin olayı kınadığı belirtildi."

 

Arca haberleri gülerek okudu.

"Bar yazmış şerefsizler. Burası yemekli nezih bir gece kulübü." diye hayıflandı.

 

Nedim ona güldü, "Mahalle yanarken bizimki itibar düşünür."

 

Akşamüzeri avukatı arayıp Arca'dan karakola gelmesini istedi. Karakolda Mehmet Karadeniz ve avukatı uzlaşmak için onu bekliyordu. Özel bir görüşme yaptılar. Mehmet Karadeniz çok mahcup olduğunu söyleyip oğlu adına özür diledi, gençlik hatasını hoş görmesini bir baba olarak rica etti ve zararı neyse karşılamak için epey dil döktü. Elbette şikayetini geri almasını istiyordu. Arca biraz gurur meselesinden dem vurdu, ben buraların yabancısıyım diyerek gurbetçilere ırkçı davranıldığından şikayet etti, İzmit'in yeni insanlara iş fırsatı vermediğinden dert yandı, mağdur rolü oynayarak adamı kıvrandırdı.

 

Mehmet sonunda avukatları odadan çıkartıp sadede geldi.

"Bakın Arca Giray Bey, ben bir işadamıyım, siyasetçiyim. Her türlü uzlaşmaya varım. Bir kız meselesi olduğu söyleniyor ama yok öyle bir şey! Ne münasebet! Oğlum bir daha sizin kulübünüzün sokağından bile geçmeyecek! Söz veriyorum. Şikayetinizi geri almanız için üstüme düşeni yapmaya hazırım. Maddi zararınızı misliyle karşılamak için çok rica ediyorum."

 

"Ben şikayetimi geri alırım, sizin gibi saygın bir beyefendi ile bu şekilde tanışmak istemezdim ancak güvenlikçilerim... Darp edilmiş. Ekmek parası için çalışan garibanlar. Yazıktır."

 

"Deli oğlan nasıl yaptı bu işi, hay Allah. Ben güvenlik görevlilerini ikna etmek için size bir çek yazayım, siz özürlerimle beraber kendilerine iletin lütfen."

 

Arca başını salladı. "Olur tabi bir ihtiyaçlarını görürler. Ben sizin adınıza onları ikna ederim Mehmet Bey."

 

Mehmet yüklü bir meblağ yazıp çeki imzaladı ve şikayetler geri alınınca Batuhan serbest kaldı.

 

Arca karakolun arka kapısından çıkıp arabasına binerken Ferman'ı arayıp muhabirlerini arka kapıya göndermesini, çocuğun biraz sonra babası ile birlikte çıkacağını söyledi. Pisi pisine dayak yiyen adamlarına yüklü birer bahşiş verip dinlenmek için evine geçti.

...

 

 

Batuhan gözaltından çıkar çıkmaz babasının hemen eve git, tembihinin aksine soluğu Öyküm'ün yanında aldı. Kızı kendisiyle eskiden devamlı buluştukları kafede buluşması için tehdit etti. Öyküm onun yanına geldiğinde tedirgin fakat öfkeliydi.

 

"Çok vaktim yok, kuzenim bekliyor. Yirmi dakikaya dönmezsem babamı arayacak Batuhan." Dedi.

 

"Ne bu şimdi alengirli işler çevirir gibi?"

 

"Ne diyeceksen de, gitmem gerek diyorum."

 

"Sen Meyil'e ne söyledin de kaç gündür bana soğuk davranıyor? Sevgilime ne söyledin ne aramızı bozdun? Kızım sen mal mısın? Bizim senle aramızdaki her şey bitti bitti! Düş lan artık yakamdan!"

 

"Mal sensin. Ne söyliycem sevgiline be, ben bir şey söylemedim! Kim bilir ne öküzlük yaptın, bana ne sizden."

 

"Öyküm canımı sıkma bak fena olur. Meyil'i o gece tutup saçma sapan hareketlerle götürdün filan zaten tepem atık, bir de aramıza fitne soktuysan yemin ederim seni pişman ederim. Öyle okuldan rapor almakla benden kurtulamazsın."

 

"Ben bir şey yapmadım Batuhan! O gece çok sarhoştu, halini gördüm, başın belaya girmesin diye araya girdim. Kız o gece alkol komasına girseydi senin başın belaya girerdi mal! Düşündün mü?"

 

"Ha sen beni düşündün yani?"

 

"Keşke düşünmeseydim! Ne halin varsa gör be salak!"

 

Gitmeye davranan kızı kolundan tutup durdurdu.

"Öyküm? Meyille konuşacaksın. Beni kıskandığın için saçma sapan davrandığını söyleyeceksin. Sana geldiğimi bilmeyecek ve aramızı düzeltmek için daha önce her ne halt ettiysen düzelteceksin. Yoksa karışmam."

 

Öyküm kollarını göğsünde bağladı be saçlarını savurarak nispet yaptı.

"Haberleri gördüm! Sen o kızı unut Batuhan! Meyil şarkıcı oldu, patronu da kabadayının biri, seni şişler, kebap yapar, çıtır çıtır yer! Oh olsun sana! Hem? Beni neyle tehdit edebilirsin ki? Sen bana daha ne yapabilirsin? Meyil'e neyi söylememden bu kadar korkuyorsan, şimdi geri bas, yoksa şimdiye kadar söylemediklerimi gider Meyil'e değil herkese söylerim."

 

Batuhan kızın kulağına eğilip öyle bir şey söyledi ki, Öyküm donup kaldı. Meyil ile görüşüp daha önce anlattıklarını yalanlayarak Batuhan'ı temize çıkarmayı kabul etti.

 

Öyküm ile konuştuktan sonra bir süre çarşıda başı boş dolaşıp eve gitme zamanını ertelese de hava kararınca bir cigara sarıp derin derin ciğerlerine çekti ve cesaretini toplayıp eve gitti. Annesi perişandı, kadın bütün gün ağlamaktan ve çalan telefonlara, arayan akrabalarına ve eşine dostuna 'iftiradır, damarına basmışlardır, delikanlı işte' diye türlü açıklamalar yapmaktan bitap düşmüştü.

 

Batuhan'ı görür görmez hıçkırarak oğluna sarıldı. Öptü, kokladı.

"Ah oğlum, ah annem sen ne yaptın? Babanın bu kritik zamanında hiç olacak şey mi? Ah be çocuğum derdin neydi? Neyin eksik yavrum?"

 

"Anne yorgunum." Deyip kadının kollarından sıyrılıp üst kata odasına çıkmaya yeltenirken babasının salondan yükselen sesini duydu. İlk merdivende ayağı havada kalakaldı.

 

"Gel bakalım Batuhan efendi! Sen ne haltlar karıştırdın bana bir hesap ver bakalım!" Oğlana sağlı sollu iki tokat asılıp yere yıktı,

 

"Allah seni gibi evladı kahretsin! Neyin eksik ulan hayvan! Yediğin önünde yemediğin arkanda it herif! Ulan ben kaç senedir kimin için çalışıyorum, ne için millete hizmet ediyorum köpek! Seçim önü senin bu yaptığın iş mi?"

 

Belindeki kemeri çıkardı ve karısının feryat ederek kollarına yapışmasına bir küfür savurarak kadını yere itti ve oğlana kemerle girişti. Yerde tortop olmuş vaziyette kollarıyla başını sarmış "Yapma baba, özür dilerim baba!" Diye yalvaran oğlunun sırtına, beline, kalçasına, bacaklarına tüm hiddetiyle kemer darbeleri indirdi. Oğlanı bayıltana kadar dövdü, kendisi de soluk soluğa kan ter içinde kalıp bir koltuğa yığıldı.

 

...

 

 

Mayıs ortasında Körfezde güneşli, parlak ve epey sıcak bir gündü. Meyil açılış akşamının yorgunluğuyla Cumartesi günü ancak öğlende uyanabildi. Uyanınca hemen yatağından çıkmadı, telefonunu eline alıp sosyal medyayı kurcaladı, The Gulf hakkında çıkan haberleri okuyup kendisi hakkında bir şey olup olmadığına baktı fakat haberler ondan hiç bahsetmemişti. Fotoğrafı bile yoktu. Bu duruma biraz bozuldu fakat bunu sözleşme imzalarken konuşmuşlardı, henüz reşit olmadığı için direkt olarak basının önüne çıkmayacaktı. Gecenin sonunun karakolda son bulduğunu biliyordu ve sıkıntıyla yerel gazete haberlerini okudu. Sadece yazılı haber olsa iyiydi, Batuhan'ın küfürler ve tehditler savurarak güvenlikçileri darp ettiği, mekanın camlarını kırdığı video görüntüleri de bazı internet sitelerinde sür manşet yayındaydı.

 

Ece'yi arayıp biraz dertleşti. Sonra hazırlanıp The Gulf'e gitmek üzere minibüse bindi. Yolda annesini arayıp provaya gittiğini haber verdi. Sibel, bir yakınına geçmiş olsun ziyareti için o gün İstanbul'a gidip döneceğini söylemişti. Meyil, ikinci sahne akşamında yalnızdı ve mekandaki tüm masalar yine rezerve edilmişti.

 

The Gulf'e vardığında yine camcıları iş başında yeni camları takarken gördü, gülesi geldi fakat bu kez camları indiren kendisi değildi. Batuhan'ın serbest kaldığını arkadaşlarından öğrenmişti ve bu işin sonunun ne olacağını kestiremiyordu. Prova saati gelene kadar ortalıkta dolaştı, Nedim'e yardım edebileceği bir şey olup olmadığını sordu, adam yok dedi. Kahve içerek prova saatine kadar pineklemeye başladı, daha doğrusu gözü yolda Arca'nın gelmesini bekledi.

 

Arca'yı beklerken Öyküm arayıp buluşmak istedi, kızı The Gulf'e çağırdı. Öyküm yirmi dakika sonra geldi, sarılıp karşılıklı oturdular.

 

"Tebrik ederim canım, sahnen çok iyiymiş, herkes seni konuşuyor. Annemlerle seni dinlemeye gelicez bir akşam."

 

"Beklerim canım. Sağ ol. Nasılsın ne var ne yok?"

 

"İyiyim nolsun, sınava çalışıyorum. Bunaldım biraz hava almaya çıktım. Ve, şey... Batuhan geldi."

 

"Ne? Ne zaman?"

 

"Valla karakoldan çıkar çıkmaz bizim siteye gelmiş, ben de şok oldum. Annem zaten kıyameti kopardı, görüşmemizi istemiyor, söylemiştim."

 

"Ee derdi neymiş?"

 

"Aranızı bozduğumu düşünüyor Meyil. Hani söylemeyecektin?"

 

"Ben bir şey demedim Öyküm! Yemin ederim, seni ele verir miyim? Hatta o kadar kızgın olmama rağmen ayrılamadım bile. Sana hakaret bile ettim uyanmasın diye, kovdum gitti filan dedim. Bizi kıskanmış pislik dedim. Aynı konuştuğumuz gibi."

 

"Yine de uyanmış çakal. Beni tehdit etti."

 

"Hiç akıllanmamış bu! Ne istiyor?"

 

"Aramızda olanları... Yani çok yakın olduğumuz zamanları ifşa edeceğini söylüyor. İftira attığımı... Babam beni öldürür. Kızlarla ders çalışıcaz diye yalan söyleyip onunla partilere gittim, birlikte kaldık. Kaç kez! Benim canıma okur!"

 

"Of be kızım. Ne yapabilir, saçmalama."

 

"Bilmiyorum Meyil, elinde fotoğraf falan olabilir, bir şey yap! Ayrılığınız benim yüzümden olmasın. Zaten ben... Jinekoloğa gittim. Sizden sonra yani... İdrar yolu enfeksiyonu diye gittim ve gizlice muayene oldum. Bakireymişim. Bana dokunmamış. O geceyi hatırlamıyorum demiştim ya, bir şey olmamış işte. Çok rahatladım."

 

Meyil, arkadaşına sarıldı. Sırtını sıvazladı ve yanaklarından öptü.

"Güzelim, buna ben de sevindim ama bunca zaman sana bu korkuyu yaşatması... O uyuşturucu muhabbetleri... Nasıl sineye çekeyim? Bir de gelmiş tehdit ediyor domuz!"

 

"Meyil, biz çok yakındık. Onu uyuşturucu ile görmedim, yemin ederim! Benimki sadece şüphe belki abartmışımdır! Korkakım ben, öyle her şeyden tırsarım, bilmiyorum. Günahını aldım belki... Lütfen benim yüzümden ayrılmayın."

 

"Ayrılıcaz ama senin yüzünden değil. Seni o salaktan korurum, bana güven. Hiç bir şey yapamaz! Benim kalbimde başkası var."

 

"Aa?"

 

"Yeni biri. Henüz birlikte değiliz ama Batuhan şu sınavını atlatsın, başımdan savacağım. Sınavdan önce şimdi dengesi şaşmasın diye idare ediyorum. Onca yıllık hukukumuz var. Zaten görüşemiyoruz. Sonra bir şekilde koparıp atıcam. Bizden artık olmayacağını anlayacak."

 

"Tamam. Görüştüğümüzü bilmesin. Ben gideyim, test çözmem lazım. Kendine iyi bak."

 

"Tamam kuzum sağ ol. Yine gel."

 

Öyküm'ü yolcu ederken Arca geldi. Kızı, onunla ayak üstü tanıştırıp gönderdi. Arca, Meyil'in bol bir eşıföan ve beli açık salaş tişörtlü kılık kıyafetini yine hoşnutsuz tavırlarla şöyle bir süzdü ve giden kızın arkasından sordu.

"Ne iş?"

 

"Hiç, okuldan arkadaşım. Okuldan havadisleri getirmiş. Herkes beni konuşuyormuş, harika!"

 

"Dinlenebildin mi?"

 

"Ohoo bomba gibiyim patron, ikinci geceye hazırım. Bak birkaç şarkı buldum, repertuvara ekleyelim mi ne dersin?"

 

"Sonra..." deyip elini kaldırarak peşinden gelen kızı durdurup ofisine doğru yürüdü.

 

Meyil peşinden gitti. Arca kapıyı kapatmadan aralıktan başını uzattı.

"Konuşabilir miyiz?"

 

"Şu çocuk hakkındaysa, serbest kaldı."

 

"Onu biliyorum, sağ ol. Ee şey, ben, biz konuşuruz biraz diye..."

 

Arca ters ters bakıp eliyle ona çıkmasını işaret etti. Meyil kapının aralığında yutkunarak donup kaldı. Son bir hamlede bulundu.

 

"Bizim seninle konuşmamız gerekiyor!" Derken sesi fazla titrek çıkmıştı. Ağlayacak gibiydi. Kendisine böyle neler olduğunu anlamıyor, anlamadıkça ve üstüne gittikçe bocalıyordu.

 

Arca ona bakmadan bilgisayarını açarken,

"Konuşacak bir şey yok. Biz diye, seninle diye bir şey yok. İşini yap." Dedi.

 

"Emredersin be! Ah! Öyle olsun..."

 

"Çık dışarı."

 

Meyil ayağını öfkeyle yere vurarak geri döndü ve tuvalete gidip elini yüzünü yıkadı, kendi kendine tokat atıp gururunu yerlere düşürdüğü için aynadaki aksiyle kavga etti. Bir gün melek bir gün şeytan olan adamın aklından neler geçtiğini anlamıyordu. Fakat hisleriyle bulduğu yön, adamın akşam olanlardan onu suçladığını, sevgilisinin yaptıklarına bozulmakta haklı olduğunu fısıldıyordu. Haklıydı ama... Kıskanıyor muydu? Kıskanır mıydı? Veya kıskansın mıydı? Ne istiyordu?

 

Özgür ve diğer orkestra ekibi gelince prova için sahneye çıktı. Şarkılarını dalgın ve ruhsuz bir tavırla ezber edip kendisine söylendiği gibi işini yaptı. Kaybettiği hevesini ve neşesini bulmak için haftada iki gece, onar bin liradan üç ayda ne kadar para kazanacağını hesapladı, hayallere daldı. Parayı gecenin sonunda elden nakit olarak alıyordu, yirmi bin liralık cam masrafını da Arca'nın yaptığı zam miktarından taksit taksit iki haftada ödeyecekti.

 

O gün annesi olmadığı için kulise erkenden kapanıp saçlarının maşasını ve makyajını kendisi yaptı. Açılış akşamına göre daha sade bir elbise ve görünümle sahneye çıktı.

 

Bundan sonraki gecelerde Özgürle birlikte sahne alıp çoğunlukla düet şeklinde şarkı söyleyecekler ve sahnede iki saat kalacaklardı. Solo performansları da olacaktı ve hafif pop ile başlayıp ortalarda hareketli pop ve türkülere geçecek, gecenin sonunu arabesk ve ağır pop şarkılarla bitireceklerdi. İkinci gece, The Gulf dün geceki kadar hareketli olmasa da yine tüm masalar doluydu. Meyil, sahnede Özgür'ün desteğiyle daha kolay bir şekilde heyecanını yenip şarkılarını icra etti.

 

Bakışları ara sıra en ön masada tek başına oturup içen yalnız adama takıldı. Çok fazla sigara ve içki içiyordu, bende ülser var, dememiş miydi? Yalan mıydı? Kimdi bu adam? Kimin nesiydi? Yalancı mıydı? Dürüst müydü?

 

Onun karanlık ruhunda kendisi için yanan bir mum alevi görmeyi diledi. Onu tanımak, anlamak, ona ulaşmak için şarkı söylemesinin yettiğini anladı fakat bu şekilde tek taraflı bir iletişim oluyordu. Arca gündüzki soğuk tavrının aksine şarkı söylerken ona dünyadaki tek kadınmış gibi, büyülenmiş gibi, aşık gibi, Mecnun gibi bakıyordu. Meyil şarkılarını ona söylüyor, ona bakıyor, onun için çağlıyordu fakat onu bulamıyordu. Ona giden yollarda kayboluyor, yolun sonunun çıkmaz sokak olduğundan endişeleniyordu. Adamın ruhuna ve kalbine dokunmak, göğüs kafesini açıp içeri sokulmak, oraya kıvrılmak, zihninden geçenleri silip yerine sadece kendisini koymak için çareler arıyor, ararken tükeniyordu.

 

*****

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%