Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15.İki Arada

@selinsafak

Annem Perşembe günü beni aradı, "Leyloşum dersin yoksa hafta sonu eve gel, pazar kahvaltısına köye anneannenlere gidecez, taş fırında cantık yapacaz, sen çok seversin." dedi.

 

Daha geleli on gün olduğu için tekrar Bursa'ya gitmek istemiyordum. Yolculuk beni yoruyordu. "Kulüp çalışması var bu hafta gelemem" dedim anneme.

 

Sonra zaten Ömer ile sözleştik.

 

Ömer, "Seni bu hafta sonu Çamlıca'ya götüreyim, bence manzarayı çok seversin." diyordu ve bence cantıktan daha iyi teklifti! Ama ikisi de kursağımda kaldı.

 

Murat ertesi gün arayıp ağzıma sıçtı. Bayadır konuşmamıştık, yani sömestrden geldiğimden beri. Annemle konuşunca abimi sorup, selam söyle deyip korkudan onu telefona istemiyordum. Aradığını görür görmez yüreğim hopladı. Tam da beklediğim gibi artık dayanamamış olacak ağzından baklayı çıkardı.

 

"Leyloş? Annem arayıp seni cantık yemeye çağırmış! Tenezzül etmemişsin hayırdır? Öttü dimi senin Havacı, çaktınız dimi manitacılığınızı bildiğimi? Ayağımız sakat diye ölmedik kızım biz! Cuma öğlen otobüse atlayıp geliyorsun yoksa ben gelirim o zaman da çok fena olur! Ha söyle o kasıntı Havacıya O da gelecek! Görecem o zibidiyi karşımda! Boyunun ölçüsünü yüz yüze alacam anladın mı?"

 

"Abi ben gelirim tamam konuşuruz ama o?"

 

"İnkar etmiyorsun tamaaaam! Daha iyi! Gelecek dedim Leyla! Ayağım kırık olmasa ben çoktaaan oraya gelip anasını sikmiştim de, o itoğlu itin! O benim ayağıma gelecek! Yoksa babam duyar haberin olsun!"

 

Yüzüme kapattı. Şok oldum. Bana ettiği tehditlere mi yansam, Ömer'i Bursa'ya çağırmasına mı? Manyak Murat'ın ne yapacağı belli olmazdı... Serserileri toplayıp çocuğu dövdürebilir bile! Zaten aklı iyice gider gelir oldu of ne yapacaktım? Nasıl bu kadar temkinsiz olabilmiştim? Ömer'in tatbikattayım yazdığı o tek mesajını nasıl silmemiştim mesaj kutumdan? Tatbikatta bir kız arkadaş yalanımı tabi ki yememişti Murat!

 

Ağlaya ağlaya Aylin Ablamı aradım. Benim neyime dedim erkek arkadaş filan? Sen kimsin be hey köşe yastığı? Sen kim sevgili bulmak kim? İlk yalanında yakalanırsın işte geri zekâlı! Aptal Leyla! Ah salak Leyla!

 

Aylin Ablam da çok sinirlendi. "Ben gider konuşurum Muratla bişeycik yapamaz korkma" dedi.

 

Çok utansam da çaresiz kabul ettim. Ama ters teper de Aylin Ablamı yolladım diye daha çok öfkelenip anneme babama söylemeye kalkarsa diye ödüm kopuyordu. Ablam beni belki yüz kere telkin etti,

 

"Korkma, öyle bir şey yapmasına ben göz yummam." diye ama içim soğumadı.

 

Ağlaya ağlaya valizimi topladım. Hatta metal dolabımdaki tüm eşyalarıma, ranzama, dört raflı metal kitaplığın bana ait tek rafındaki kitaplarıma bakıp onları son görüşüm olabileceğini bile düşündüm.

 

Tek çare bu işi bitirmekti. Başlamadan sayılırdı aslında? Belki bu Murat'ın gazabını hafifletirdi.

 

Ama bunu düşünmek kalbimin çok fena sıkışmasına ve hıçkırıklara boğulmama sebep oluyordu. Sibel fenalaşacağım diye korktu ücra bir koridorda merdiven köşesine sinmiş o perişan halimi görünce. Beni kaldırıp elimi yüzümü yıkadı. Biraz bahçeye çıkardı hava almam için.

 

"Yeter hasta olacaksın." dedi.

 

Bense ani bir kararla Ömer'e mesaj atayım dedim. Telefonu alıp hızlı hızlı tuşlara basarak ayrılık mesajı yazmaya koyuldum. Tam olarak ne yazdığımı veya kaç kere yazıp sildiğimi hatırlamıyorum. Sibel telefonu elimden aldı. Ekrana bir göz atıp cık cık cık etti beni kınayarak.

 

"Ver Sibel! Mecburum bir daha görüşmeyeceğim!"

 

"Canım bu kafayla ani karar verilmez, dur hele sabah ola hayrola. Hem seninki uyuyordur yazık sabah ayrılık mesajıyla mı uyansın? Leyla mantıklı ol, çocuk zaten çok zor bir eğitim alıyor, mesleği riskli bunları da düşün? Bacım sen bi subayla görüşmeye başlarken her şeyi enine boyuna düşünmedin mi? Allah korusun ya morali bozulup silahla kendine bir şey yapsa? Ya uçak talimindeyken uçağını düşürse? Böyle mesaj atılır mı?"

 

Hiç böyle düşünmemiştim. Ömer saatlerce aldıkları zorlu eğitimleri anlatmasına rağmen... İyi de kendimi onun gözünde henüz o kadar değerli görmüyordum ki! Daha çıkıyor bile sayılmayız. Yani teklif etmedi, görüşüyoruz ama arkadaşça... Hoşlandığını söyledi gerçi... Of ne salağım!

 

Sibel telefonumdan o mesajı silip kendi hırkasının cebine attı.

 

"Sen Ömer'e bir şey söylemeden yarın eve git, abinle yüz yüze konuş. Nasıl savuşturacaksan öyle konuş, gerekirse inkar et ne bileyim... Pire için yorgan yakacak değil ailen de, korkma kimse seni okuldan filan almaz. Hadi diyelim abin zorbalığa devam etti, ayrılmaya mecbur bıraktı, o zaman da Ömer'le yüz yüze konuşup kararını bildirmen en doğrusu."

 

Hıçkırarak içimi çektim. Tamam dedim bu korkak halimden nefret ederek. İçimde ilk isyan kıvılcımları parladı... Bu acizlikten, kim ne derse yapmaya mecburmuşum gibi çaresizlikten, kişiliksizlikten, korkaklıktan iliğimle kemiğimle nefret ettim! Buna daha ne kadar dayanabilirdim bilmiyordum.

 

Aile baskısı!!! Bu haksızlıktı! Murat Bey daha on bir- on iki yaşından beri kız peşinde gezerken, alemin kızlarını kendime manita yaptım diye böbürlenirken iyiydi! Birinden ayrılıp, öbürüyle çıkarken, geceleri sevgisiyle gezmek için babamdan arabayı alırken, eve hiç gelmezken veya sabaha karşı zil zurna gelirken iyiydi! Kavga edip, belaya karışıp, başından sorun eksik olmazken iyiydi! O erkek evlattı çünkü ona her şey tamamdı!

 

Ah kızacak öyle çok haksızlık vardı ki! Lisedeyken erkek olarak dünyaya gelmediğime isyan ederdim. Kız olmaktan nefret ederdim, keşke bende erkek olsaydım derdim. Şimdiyse bunu düşündüğüm için bile kendimden utanıyordum!

 

Ne münasebet! Onlar riyakar diye kadın olmanın nesinden nefret edecekmişim? İnsan cinsinin yarısı kadındı: Anne, abla, kardeş, sevgili, eş, kız evlat... Bunlarsız yaşam olmayacağını kabul ve idrak edemeyen dar beyinlilerin zulmü neden beni Allah'a isyan ettirecekmiş?..

 

İstediğim çok şey değildi, bir kaç kalp vuruşu kadar özgürlük... Birkaç nefes alış verişi kadar mutluluk...

 

Ağlamaktan gözlerim şişti, acıdı, başım feci halde ağrımaya başladı, zar zor uyuyabildim. Cuma sabahki derse de gitmedim. Kalktığımda gözlerim kan çanağına dönmüştü ve hiç halim yoktu. Aslında Murat'ın, Ömer'i öğrendiğini anladığım ilk dakikadan olacak olan şey; birkaç gün gecikmişti sadece. Ve ben bu arada nasıl hayatıma şuursuzca devam edebilmiştim ki? Ömer le buluşmak için sözleşmiştim bile. Tamamen aklımdan çıkmıştı, şimdi ona ne diyecektim... Aramaya cesaret edemedim mesaj attım

 

<<Ömer ailem Bursa'ya çağırdı, bu hafta sonu yokum. Kusura bakma hoşça kal>>

 

Tabi ki hemen aradı. Ağlamaktan telefonu açamadım.

 

Mesaj attı.

 

<<Leyla hayırdır bir şey mi oldu?>>

 

<<Yok bilmiyorum gitmem lazım.>>

 

<<Nerdesin şuan?>>

 

Cevap yazmadım. Tekrar aradı.

 

<<Konuşamam, yaz.>> dedim.

 

<<Derste misin? Okula geliyorum.>>

 

<<Ömer gelme yine ceza yiyeceksin!>>

 

<<Hallederim sen nerdesin?>>

 

<<Ömer lütfen sonra konuşuruz.>>

 

<<Telefonu aç o zaman. Yoksa T-14'le Beyazıt meydanına geliyorum!>>

 

Gözyaşlarımın arasından güldüm. Eğitim uçağından bahsediyordu sanırım. Sorsam acaba o uçakla beni alıp kimselerin olmadığı ıssız bir adaya götürebilir miydi? Ama daha çıkmıyoruz bile! Daha çok iyi tanışmıyoruz ya kavga eder anlaşamazsak sonradan? Offf başak burcu, bir sen eksiktin kulağımın arkasında vızıldama, sus!!!

 

Tekrar aradı. Sesimi düzeltmeye çalışarak açtım.

 

"Leyla noldu?!" dedi panikle.

 

"Yo yok bişey. Annem çağırdı ya, köyde cantık yapacaklarmış. Ben de şeyapamadım, ondan şeyaptım. Öyle..."

 

"Hiçbir şey anlamadım ama bu gidişinin abinle alakalı olduğuna eminim. Bekle, izin alıp yanına gelicem konuşalım."

 

"Gelme!"

 

"Leyla?"

 

"Ömer gelme lütfen!"

 

"Bişey olmuş anlat?"

 

"Bir de sen gelme üstüme nolur... Ömer sorma nolur? Sonra..." deyip tekrar ağlamaya başladım.

 

"Ah..." dedi durdu telefonda. Az sonra sakince tekrar seslendi, "Leylam?"

 

Bu ikinci söyleyişiydi. Yap-maaaa....

 

Yapma Ömer!!!

 

"Eğer abin benimle ilgili bir arıza çıkardıysa bunu tek başına halletmek zorunda değilsin. Mesuliyetin yarısı hatta daha fazlası bende! Ne oldu anlat, bende ne yapabileceksem yapayım? Lütfen Leyla?"

 

Bu kadar tatlı ve bu kadar mantıklı olmak zorunda mıydı? Her an aklımı daha çok başımdan alıp beni kendine daha çok aşık ediyordu.

 

"Leyla orda mısın?"

 

"Evet, şey... Murat aradı... Ağzına geleni söyledi, tehdit etti. Gidip konuşacağım."

 

"Tüh ya benim yüzümden. Babana söyler mi?"

 

"Gelmezsen söylerim dedi."

 

"Öyle dediğine göre bir şart koşacak orda yüz yüze? Korkma, biz yanlış bir şey yapmadık. "

 

"O öküz anlamaz, dinlemez bile!"

 

"Ben konuşayım?"

 

"Ne konuşacaksın?"

 

"Arkadaşça görüştüğümüzü, senden hoşlandığımı, Murat'ı kızdıracak bir şey olmadığını, ne bileyim yamyam olmadığımı filan söylerim."

 

Ağlarken dayanamayıp güldüm.

 

"Aslında... Bişey var ama söylemeye bile utanıyorum, bide senin tepkinden çekiniyorum! Ya o salağın aklına uyarsan?"

 

"Ne söyle?"

 

"Söz ver önce o aptalın aklına uymak yok? Saçmalıyor, ben halledicem. Hatta Aylin ablam çoktan halletmiş bile olabilir."

 

"Bir dakika karıştırma, ne istiyor söyle? Neye uymayacak mışım?"

 

"Seni, görmek."

 

"Tamam, ne var ki bunda?"

 

"Hoppalaaa! Bak işte sende ayrı bir delisin!"

 

"E abinin ayağı kırık? Beni mi Bursa'ya çağırıyor?!" Bir de kahkaha attı.

 

"A a delimisin be?!"

 

"Pardon canım! Ha haa bayadır gitmemiştim vallahi kabul! Ne zaman? Sorduğum kabahat tabi ki birlikte gidiyoruz! Leyla bekle komutana gidip izin almaya çalışacağım. Bekle tamam mı, halledicez."

 

Deyip telefonu yüzüme kapattı. Kendimi tokatladım! Bende kabahat! Murat gibi bir abim varken, üstüne başımı beladan belaya sokacak birde Ömer gibi çatlak sevgiliye ne ihtiyacım vardı sanki?!

 

Sevgili derken o anlamda değil... Henüz değil!

 

Eeeehh yeter be çok oldunuz! Valizimi alıp yurttan çıktım, Laleli'ye kadar yürüyüp tramvaya bindim, Aksaraydan metro ile otogara geçtim. Ömer'e mesaj attım.

 

<< Sana anlattığıma pişman ettin, ben otobüsle gidiyorum sakın sakın sakın gelme, Murat'ı ben halledeceğim, zaten seni hiç ilgilendirmez, peşimden gelirsen bir daha yüzümü göremezsin Ömer!>>

 

*****

Loading...
0%