@selinsafak
|
Annemin, "Nereye siz böyle? Hay Allah'ım aklıma mukayyet ol. Dışarısı buz gibi delirdin mi oğlum sen nereyeeee?" yakarışına aldırmadan değneğiyle hoplaya zıplaya benimle evden çıktı koca kafalı, ismi lazım değil, sevimsiz, uyuz ve mikrop!
Asansörle aşağı inerken ters ters bakıp nefretimin tüm kuvvetiyle tısladım.
"Adam toplayıp çocuğu dövdürmeye filan kalkmazsın dimi?"
"Yok, ben o kadar tabansız mıyım?"
"Tabanını bilmem de şuan ayaksızsın. Hoş sağlam da olsan Ömer'le dalaşmanı pek tavsiye etmem, karate, judo, kick boks filan yapıyor, Türkiye dereceleri var!"
"Amman ödüm koptu altıma sıçtım korkudan!!!"
"Sen ne zaman bu kadar zorba oldun ya?"
"Asıl sen ne zaman? Bu kadar yüzsüz oldun? Utanmadan bide bana manitasını övüyor! Terbiyesiz!"
"Hiçbir terbiyesizlik yapmadım Murat, üstüne vazife olmayan işler yaparak asıl terbiyesizliği sen yapıyorsun!"
"Seni dövmek lazım seni!"
"Yaparsın yakışır sana!"
"Dil olmuş pabuç kadar lan! Okulda bunları mı öğretiyorlar saygısız!"
"Saçmalama... Yürü gör Ömer'i zaten sen de anlayacaksın ne denyoluk ettiğini!"
"Elimde kalırsın kız, sus bak sinirim tepemde zaten!"
"Pardon yürüme sek! Seksek Murat!"
Asansörden çıkarken tam saçıma asılacaktı ki elinden sıyrılarak koşup uzaklaştım ondan. Tabi yetişemedi! Arkamdan okkalı bir küfür savurdu, nanik yapıp ilerledim.
"Laaan bekleseneeee!"
"Bana ne koş!"
"Seni çok fena yapacam zilli! Üniversiteye adam ol diye yolladık, orospu mu olacan başımıza!"
"Ağzını topla öküz, insan kendi kardeşinin namusu hakkında atıp tutarsa el aleme ne kalmış?!"
Ne Murat'a sözüm geçiyordu ne de öteki sazana... Korkuyu ve telaşı da geride bırakmıştım artık tamamen onların delilik haline uymuştum ben de.
Murat eve geldiğim gece annem ve babamın markete alışverişe gittiği boşluktan istifade beni çağırmıştı.
"Gel bakalım Leyla Hanım!"
Karşısına dikildiğimde konuşup azarlayacak sanırken beni öyle bir tokatladı ki, yanağımda patlayan tokadın acısıyla dünyam sarsıldı. Yanağım kor alev gibi yanmaya benzeyen acıyla sızlarken elimi yüzüme kapatıp "Hiiii!" diyerek bakakaldım.
İşaret parmağını burnumun ucunda salladı. "Sen üniversiteye başlar başlamaz hemen erkeklerle gezmeye başlarsın ha! Bu tokadım sana ilk uyarı! Ya kulağına küpe olur, ayağını denk alır özgür kız tripleriyle İstanbul'da kendini alemin piçlerine meze etmezsin! Ya da elimden çekeceğin var! Anladın mı? Bu tokadı sakın unutma Leyla!"
Cevap bile veremedim. Can acısından değil. Gururum kırılmıştı. Kişiliğim ayaklar altına alınmıştı. Üstelik suçum kabahatim yokken. Hıçkırarak odama koştum ve annemler gelene kadar ağladım. Sonra da yatağa girip karnım ağrıyor deyip bir daha yorgan altından çıkmadım.
Annem gidip gelip "Sizde bir haller var ama hayır olsun bakalım..." deyip durdu. Ona da anlatamazdım, keşke anlayıp teselli edeceğine inansaydım ama herhalde o da başka korku filmi senaryoları yazardı...
Murat beni tokatladıktan sonra da Ömer'i aramış, "Gel bakalım Ömer efendi, gel bir görüşelim senle!" demiş.
Ömer bana mesaj attı. <Yarın Bursa'dayım> dedi. Sazan!
Taksiye binip Murat'ın Ömer'le buluşmak istediği ücra bir kır lokantasına gittik. Ömer ordaydı ve bizi bekliyordu. Murat ve ben kapıdan içeri girince elindeki çayını masaya bırakıp ayağa kalktı. Onu gördüğüme ilk kez mutlu olmadım. Sözümü dinleyip gelmemeliydi. Bu abes teklife uyarak Murattan ne farkı kalmıştı? Hadi abim, abilik sıfatıyla hakkımda atıp tutma, ahkâm kesme hakkını kendinde bulabiliyordu da Ömer Beye ne oluyordu? Ona da öfkeliydim!
Yıllar sonra o gün ki öfkemde çok haklı olduğuma emin olacağım şeyler duyacaktım. Demek ki henüz on sekizini doldurmuş tecrübesiz ve cahil aklımla bile eğriyi doğruyu anlayabilecek kadar olgunmuşum. Sadece biraz daha kendimden emin olmam gerekliymiş. Ama o da zamanla ancak oluştu. Çok zor oldu...
Mekana bizden önce varmıştı. Nefesimi tutup Murat ve Ömer'in tokalaşmasını bekledikten sonra elimi uzattım. Ömer bana güven vermek ister gibi gülümsedi, elimi sıcak avcunda hafifçe sıkarken. Gözlerimi yüzünden kaçırıp, "Hoş geldin" dedim.
"Hoş bulduk. Buyurun."
Oturduk. Murat sinirli sinirli dudaklarını ısırıp, Ömer'e pis pis bakıp duruyordu. Ömer arkasına yaslanıp gayet sakin ve kendinden emin bir şekilde abime takıldı,
"Eee Ekber Gardaş nasılsın?" İlk telefon konuşmalarına atıfta bulunup ortamı yumuşatmak istediği belliydi ama Murat hanzosu ters anladı.
"Dalga mı geçiyorsun?"
"Estağfurullah. Beni iyi işlettin hakkını vereyim."
"Ava giden avlanır ha Ömer gardaş?"
"Öyle oldu. Neyse fena olmadı tanıştık. Geçmiş olsun, nasılsın?"
"Eyvallah."
"Toparlandın mı, iyi gördüm seni?"
"Sana ne konu ben değilim, sen işine bak!"
"Pekâlâ. Seni dinliyorum o halde?" derken sıkıntıyla sırtını dikleştirip masanın üzerinde ellerini birleştirdi.
Murat bana döndü, "Leyla sen dışarda bekle!"
Anlamadım? Şaka mı yapıyor?"
"Ne?"
"Çık dedim, erkek erkeğe konuşacaz Ömer efendiyle!"
"Saçmalama!"
"Çık dedim Leyla döverim seni!"
Göz ucuyla Ömer'e baktım dişlerini sıkmış, kaşları çatılmış halde hayret ve öfkeyle abime bakıyordu.
"Murat?" dedi dişlerinin arasından.
Abim dik dik bakarak "Buyur?"
"Kimi dövüyorsun?"
"Bacımı! Bir diyeceğin mi var? Varsa de hele sen ne sıfatla sözüme karışıyorsun?"
Ayağa fırladım. "Kesin şunu ikinizde!"
Ömer de ayağa kalktı ve "Bir dakika dur Leyla?" derken yüzünde daha önce hiç görmediğim delice bir öfke vardı. İşte şimdi sıçmıştık. Murat da zaten bilerek çocuğu tahrik etmişti sırıtmasından anladığım kadarıyla. Galiba bu iş aile faciasına dönecek, Ömer faciaya dahil olacak ve günümüz karakolda bitecek diye düşündüm. Aylin Ablam da dayımızın oğlu Mete abimi alıp gelecekti güya, nerede kalmışlardı?
Merakla Ömer'e baktım. Murat oturduğu yerde bir sigara yakıp, dumanını arsızca Ömer'e doğru üfleyip sırıtarak bekliyordu.
"Bak Murat kardeş, bana ne söylersen başım gözüm üstüne! Fakat bu kızın önünde seni bir defa uyarıyorum; eğer Leylaya el kaldıracak olursan! Sıfatını, ismini, fiilini alır... Münasip yerine sokarım!"
Murat masaya yumruğunu vurdu, "Çık Leyla!!!" diye böğürdü. Gözü dönmüştü manyağın...
İkisine ayrı ayrı korkuyla baktım. "Bakın ben dışardaki camlı bölmedeyim! Eğer kavga edecek olursanız derhal hem polisi hem babamı arayacağım haberiniz olsun!" deyip çıktım.
Dışarı çıkıp ağlayarak Aylin ablamı aradım.
"Yoldayız canım, jandarma çevirmesine takıldık, ne biçim yer seçmişsiniz? Çarşıda konuşsaydınız ya!"
"Murat'ın işi! Abla çabuk gelin kapışacaklar!"
"Kız daha geldik diye mesaj atalı beş dakika olmadı ,ne kapışması hemen? Mete bas bas!"
"Abla yaa! Murat bana seni söverim diye terslendi, Ömer de ona Leyla'ya el kaldırırsan elini münasip yerine sokarım dedi, çok fena hırlaşıyorlar şuan! Çok korkuyorum hemen gelin!"
Aylin ablam cevap veremedi bir an telefonun karşısında donup kaldı eminim o da benim gibi şaşkınlıktan. "Ohaa... Damada bak hele yürek yemiş... Tamam kuzum sakin ol, az kaldı ordayız."
Buluştuğumuz kır lokantasının üç yanı camekanla çevriliydi ve abimle, Ömer'i görebileceğim bir noktaya oturup tırnaklarımı yiyerek izlemeye başladım. Keşke ne konuştuklarını duyabilseydim. Murat eşşeği sigaraya da ne zaman başlamıştı acaba? Öne doğru eğilmiş elinde sigarasıyla işaret parmağını sallaya sallaya bir şeyler söylüyordu. Ömer'in kısa kısa cevaplar verirken çattığı kaşlarının hiç kalkmadığını ve yüz ifadesinin buz gibi olduğunu fark ettim.
Aylin Ablam ve Mete abim geldi. Benimle ayaküstü konuşup içeri girdiler. "Sen bekle bakalım." Dediler. Onlar bile! Sanki kurban pazarlığı yapılıyordu. Sanki ben alınıp satılacak, şuursuz bir koyundum? Konu benim özel hayatımdı ama söz hakkım değil, ortamda bulunma hakkım bile yoktu. Yerin daha ne kadar dibi vardı acaba ve ben ne kadar daha dibe girebilirdim?! Sinirden ağladım...
Aylin ve Mete'yi de oturtmadı bizim psikopat masaya. Hatta anladığım kadarıyla beni işaret edip Aylin ablamı yanıma yollayıp kendisi oturmak isteyen Mete abimi de eliyle itekleyip, dışarda beklemesini istedi. El kol hareketlerinden ve deli deli gülüşünden çılgınca bir şeyler peşinde olduğunu düşündüm. Son gelenler, yani kendimce bulduğum can simitlerim yanıma döndü.
"Erkek erkeğe konuşacaklarmış. Murat kavga etmeyecem merak etmeyin, diye söz verdi, hatta yemin etti. Korkma otur. Murat bana, 'kırık bacakla kule gibi herife dalacak kadar aptal değilim' bile dedi! Şaka gibi! Geri zekalı!" diye Aylin ablam açıkladı.
Oturduk. Aylin ablam içecek bir şeyler istedi. Mete abim de şaşkınca bana bakıp duruyordu.
"Sen ne ara sevgili yaptın be Leyloş? Hadi yaptın, abine ne diye yakalandın, hadi yakalandın? Çocuğu ne diye Bursa'ya getiriyorsun?" diye beni azarladı. Ataerkil hegemonya, her yerde, demiş miydim?!
"Bir de sen üstüne gitme Mete, Murat'ın manyaklığını bilmiyor musun? Ne ajanlıklar yaptı! Ömer'i de kendisi arayıp illa çağırdı. Oğlan da atlayıp gelmiş, ne yapsın?"
"Ne bileyim ne yapsın? En azından kızın abisine öyle sokmalı mokmalı konuşmasın! Al birini, vur ötekine!"
Dayanamadım, "Ha yani Murat beni istediği gibi tokatlasın, dövsün? Annem sussun? Babam zaten hiç bilmesin bile? Sen sus? Ben susayım? Ömer sussun? Susanlardan aldığı haksız cesaretle! Yarın öbürgün namus cinayeti diye çeksin beni vursun?! Üçüncü sayfa haberi olalım ama herkes arkamdan hak etmiştir orospu desin! Düzeniniz batsın Mete Abi!!!"
Mete Abim de kaşları havada şaşkınca ablamla bakıştı, bir şey diyemedi. Ağlamaya devam ettim. Aylin ablam içeriyi izleyip maç spikeri gibi anlattı.
"Ömer bir şeyler anlatıyor. Murat kafasını sallıyor. Sakin görünüyorlar... Çay istediler galiba, iyi... Ay Leyloş nerden buldun bu çocuğu, ne kadar yakışıklı maşallah! Süper model gibi oğlan valla, helal olsun cesur da! Ben isterdim şurada bizim eşşek sıpasını bir güzel pataklasın ama neyse! Yarın öbür gün akraba olurlar belki, husumet olmasın..."
Az önce tek nefeste attığım tiradımdan beri benimle konuşmayan Mete abim dayanamayıp sordu,
"Hava harp okulu öğrencisiymiş öylemi? Pilot mu olacak?"
"Olmak istiyor."
"Ne pilotu?"
"Jetlerden bahsediyor. Liseyi de burada Işıklar'da okumuş, okul puanları çok yüksek, olur herhalde."
"Jet derken? F-16 istiyorsa savaş pilotu olacak, o iş çok sakat iş Leyla! Tamam, çok havalı da düşün ki ileride evlendiniz? Bi kere savaş pilotları kafayı erken tırlatıyor yüksek basınçtan, bir de çok tehlikeli, tayini mayini sıkıntı..."
"Ben nerden bileyim!"
"Niyetiniz ciddi mi?"
"Abi daha yeni tanıştık. Üç-dört kere görüştük sadece."
"Tamam da yani oğlan ciddi mi? Niyeti temiz olan adam bahseder, senin gibi düzgün, iyi aile kızı bulmuş kaçırmasın."
Aylin ablam sinirli bir gülüş attı, "Söylesene Mete!" diye alay etti.
"E söyleyim bari madem buraya kadar gelmişken! Ha ileride özel hava yollarına geçer maaşı katlanır hem daha temiz iş, dur bunu da söyleyeyim! Eniştem pilot damada ne der acaba?"
"Allah desin bi zahmet! Çocuğun babası çeltik zengini!"
"Nereliymiş?"
"Edirneli."
Onların daldığı muhabbet o an bana, cenaze evinde taziye için toplaşan densiz insanların giriştiği duyarsız dedikodu kadar yersiz ve anlamsız geliyordu. Benim gözlerimde an be an cenazem kalkıyordu... Cenaze namazımı kıldıran imama neydi Ömer'in babasının neci olduğundan, mesela!
İçeriden gözlerimi ayırmadan dinlerken "Kalktılar." dedim ve ayağa fırladım.
Murat da zaten bana eliyle, gel gel işareti yapıyordu. Ben önde giderken kuzenlerim beni takip etti. Bir Murat'a, bir Ömer'in asık yüzüne baktım.
Murat, "Anlaştık Leyla. Senle sonra ayrı bi konuşma yapacam zaten ama Ömer de beni gayet anladı, ben de onu anladım o yeterli. Benim kıymetli bacımı üzemeyeceğini, kalbini kıramayacağını, oynayamayacağını, kullanıp atamayacağını falan gayet anladı! Dimi?"
Ömer başını salladı.
"Murat da benim öyle biri olmadığımı anladı."
"Sağ olsun ikna etti." derken Murat pis pis sırıttı.
Ömerse dişlerini sıkıp dışarı baktı.
Ne olmuştu böyle???
Murat elini omzuma bastırıp yüzüme eğildi, herkesin ortasında fiziken beni omzumdan bastırarak değil de manevi olarak gururumu daha da kırarak beni yerin dibine sokmaya devam etti.
"Seni sonsuza dek kafese kapatıp tüm erkeklerden saklayamam, illaki birileri olacak. Ama baştan öğrendiğim iyi oldu. Ailemi korumak için neler yapabileceğimi anlattım arkadaşa. Ömer kardeş sözünde delikanlı, mert adama benziyor. İcraatta görücez. Gezin, dolaşın, iyice bi tanışın bakalım. Yalnız; ne zaman nereye gidilecek hepsini bana haber vereceksin Leyla! Ömer'in arabası varmış, binmek yok! Sen de öyle yapmışsın aferin! Gece gezmeleri yok, içki yok, bar kulüp ortamı falan asla yok! Ev buluşması asla yok!"
"Abi tamam yeter ben zaten..."
"Şşşt dinle!"
"Kes şunu beni küçük düşürdüğün yeter!"
"Peki öyle olsun küçük kuş! Sen yuvadan uçana kadar elim yakanda haberin olsun. Senin de Ömer! "
Ömer elleri belinde sıkılmış halde tavana filan baktı, "Eyvallah. Bitti mi?" dedi.
"Bitmedi. Ama sen git..."
"Murat arabamla geldim bu seferlik bari Leyla'yı götürmeme izin ver. Yurduna bırakır, seni ararım?"
"Yoook, sen git koçum. Leyla otobüsle döner."
Ömer hayretle bakıp sinirli bir gülüş attı.
"Metro turizmden ve Esenler otogarından daha güvenilir olduğum kesin ama sen bilirsin! Görüşürüz Leyla." deyip cevap beklemeden ve diğerlerine bile tek kelime etmeden hızlıca çıkıp gitti Ömer. Ardından, Muratla daha fazla yüz göz olmadan ben de çıktım. Mete abimin arabasına binip şehre döndük. Dönerken Aylin Ablam, Murat'ı bolca azarladı, akıl verdi, kızdı.
"Ödümüzü kopardın manyak!" dedi.
"Neden ödünüz koptu vuracam filan mı sandınız? Hah, ben o kadar salak mıyım? Daha feci bir şey yaptım! Gördünüz mü kasıntı Havacının suratı mosmor oldu! Adamı böyle morartırlar gördün mü Leyla Hanım? Yakında zaten bi bahane uydurup sallar seni görürsün... Çok sürmez topuklayacak! Sende fazla Havalı hülyalara dalma Leyla... Adamın ağzından bir kere bile niyetim ciddi lafı çıkmadı! Geliriz isteriz, söz keseriz, nişan yaparız, adını koyarız demez mi delikanlı olan? Ne boka buraya kadar gelmiş bilmem! Çok Avrupai beyimiz! Sikerler! Yok Leyla isterse görüşürmüş, Leyla istediği sürece ayrılmazmış, kararı Leyla verirmiş!"
Karnıma yumruk yemiş gibi sarsıldım. Neden sarsıldım üstelik? Murat'ın bahsettiği şeyleri ben de istemiyordum ki! Daha yeni tanıştık. Neden nişanlanmaktan filan bahsetsin? Hele ben! Daha on sekiz yaşındayım, evlilik ihtimalleri benim için yaşlılık bunaması kadar uzak! Üstelik ilk gördüğüm adamla evlenecek kadar şuursuz olamam herhalde? Neyse ne...
Evden valizimi almaya gittim annemle ve kardeşlerimle vedalaştım ve babam beni otogara bıraktı. Hareket eder etmez Ömer'i aradım.
"Leyla ilk mola yerinde bekliyorum." dedi.
Ben de ilk mola yerinde otobüsten inip muavinden valizimi de aldım ve Ömer'in çift kapılı siyah alçak spor arabasının yanına gittim. İleride bir masada düşünceli halde otururken beni görünce ayağa kalktı, arabasının yanında valizimi görünce ise asık suratı birden yumuşadı. Başını sağa sola sallayarak inanamaz halde güldü ve ağır adımlarla yanıma geldi.
"Napıyorsun?" dedi sanki sarhoş ya da deliymişim gibi.
"Her şeye baştan başlıyorum. Bagajı açar mısın?"
***** |
0% |