Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17.Yol

@selinsafak

 

 

 

Valizi bagaja yerleştirdikten sonra utana sıkıla sordum Ömer'e, yüzüne bile bakmaya utanıyordum.

 

"Nasılsın?"

 

"İyiyim. Sen?"

 

"Nasıl olayım? Çok sinirliyim, çok üzgünüm..."

 

"Üzülme, gel." dedi.

 

Takip ettim, birlikte kenarda kıyıda bir masa bulup oturduk, Ömer bana karnın aç mı diye sordu. Hayretle baktım yüzüne misafir olan oydu. Yiyecek halim yoktu, üstelik annem o işi zorla halletmişti evden çıkmadan.

 

"Yok, sağ ol sen?"

 

"Tost yedim seni beklerken."

 

"Şaka gibi dimi? Sen ta İstanbul'dan Bursa'ya gel karnın aç mı diye soran olmasın, bi tost ye git! Ömer kusura bakma, olanlar için çok üzgünüm!"

 

"Canım o yüzden söylemedim, aşkolsun Leylam, misafirliğe gelmediğimin farkındayım. Takma sen de."

 

"Nasıl takmam..." deyip derin bir nefes alıp sustum, devamını getirirsem ağlayacaktım ki Ömer'in karşısında ağlamak istemiyordum. Ama o dikkatlice bana baktığı için gözlerimin dolduğunu fark etti. Dişlerini sıkarak,

 

"Ahh Leyla!" dedi. Biraz su içip ağlamadan konuşabilecek kadar sakinleşmeyi bekledim boşuna. Hele Ömer bana öyle bakarken duygularıma hakim olmam mümkün değildi. Zaten o konuştu çoğunlukla.

 

"Bu haline ben sebep oldum biliyorum, ama pişman mısın dersen değilim! Hiç değilim Leyla! Bana kızdığını biliyorum ama seni bu ilişkiye zorlayan bendim o yüzden abinle ben yüzleşmek zorundaydım."

 

"Zorlamak mı? Saçmalama..."

 

"Biraz öyle oldu."

 

"Ne söyledi sana? Bak onun kafası yerinde değil, zaten pek akıllı değildi, iyice delirdi ne söylediyse takma tamam mı lütfen? Çok üzgünüm."

 

"Biliyorum üzülme sen. Bundan sonra aslında Murat'ın ne dediği değil, benim ona ne söylediğim önemli... Her neyse..."

 

"Anlamadım."

 

"Leyla? Zor olacak. Her adımda hesap vermek zorunda kalacağız. Ama ben buna katlanabilirim. Çünkü seni hayatımda istiyorum."

 

Gözlerimi sıkıca yumdum ve iki damla yaş yanaklarıma yuvarlandı. Ben de!.. Dudaklarımı kemirerek tekrar fısıltıyla sordum,

 

"Ne konuştunuz?"

 

"Hiç. Kimsin neler yaparsın filan... Kendimi anlattım, o da biraz gözdağı verdi. Sorun değil, gerçekten."

 

"Çok saçma!"

 

"Biliyorum ben de alışık değilim böyle ambargolara. Ama halledebiliriz. Sen de istiyorsan? Yüzüme bak ve söyle Leyla sen de istiyor musun? Galiba bu noktada artık bu bir teklif sayılır. Hatta daha açıkça sorayım; Benimle çıkar mısın?"

 

Gülümsüyordu. Üstelik sadece sevimli dudakları ve göz kamaştıran gamzesiyle değil gözlerinin içiyle! Bana gülümsüyordu! Onca şeye rağmen. Parmaklarımla gözlerimi kurulayıp başımı salladım.

 

"Evet."

 

"İyi! Mesele kalmadı öyleyse! Murat sadece seni korumak istiyor. Tarzı epey sert olsa da o senin abin. Bana bir gün sen veya Ahmet Mehmet gider, ben kalırım, diyor. Buna bi şey diyemem. Ama bildiğim bir şey var ben bugün ki aklım ve hislerimle her şeye razıyım."

 

"Ben... Çok şaşkınım... Bu şeyler benim için çok yeni. Hatta ilk! Yani şey..."

 

Güldü, "İlk kez mi biriyle çıkıyorsun?"

 

Başımı salladım yine, parmaklarımla oynadım.

 

Tatlı bir kahkaha attı ve bana sır verir gibi öne doğru eğildi, "Oofff çok fena! Ama o da bişey mi? Ben ilk kez aşık oluyorum!" deyiverdi.

 

Ağzım açık kaldı bu kez. Oha! Ömer napıyorsun? Nasılll? Bütün bu saçmalıklara, şantaja, tehdide zorlamaya rağmen mi? İyi de niye? Beni yani, nasıl yani? Değil mantıklı bir şey söylemek, düşünemiyorum bile. Kalbim duracaktı! Aklım çoktan beni terk etti zaten! Masadaki suya uzanıp biraz içeyim derken titreyen parmaklarımla bardağı devirdim.

 

Ben "Ay!" deyip hemen ayağa fırlarken Ömer yine güldü.

 

"Leyla iyi misin? Tamam, bana bırak... Bir şey yok..."

 

"Hay Allah! Sus biraz!"

 

"Susayım mı?"

 

"Öf sus! Kalbime indireceksin! Bugünlük bu kadar yeter!"

 

"Tamam susayım."

 

Masayı bir tomar peçeteyle kuruladık. Ben kalkıp ellerimle yüzüme rüzgar yaparak

 

"Bi elimi yüzümü yıkayım." dedim. Lavaboya koştum. Buz gibi sular çarptım yüzüme. Kıpkırmızı olmuşum. Hem güldüm, hem ağladım. Aynaya baktım, deli deli kendi kendime konuştum

 

"Allah'ım ya! Deli galiba! Çattık!" Derken kabinlerden yaşlı bi teyze çıkıp bana şaşkın şaşkın baktı. Başımla selam verip tekrar yüzüme su çarptım. Lavabodan çıktığımda Ömer kapıdaydı. Otobüs de yolcularını alıp gitmişti. Yol için atıştırmalık kraker ve meyve suyu filan alıp arabaya bindik. Şu alçak arabaya inip binmek de ne zordu! Hala elim ayağım zangır zangır titriyordu. Ömer konuşmadan teybi açtı. Ama arabayı çok hızlı kullanıyordu. Bir aralık baktım da ibre nerdeyse 200'ü gösteriyordu. Koltuğuma yapışmış halde, "Biraz yavaş gider misin?" dedim. Yavaşladı.

 

Birlikte ölmek mi?! Olabilir ama şimdi değil! En az elli sene sonra filan lütfen? Daha çok gencim. Yine konuşmaya başladı.

 

"Ben hızı çok severim. Ama şoförlüğüm iyidir korkma, dokuz yaşımdan beri araba kullanıyorum. Hiç kazam yok."

 

"İyi ama yavaş git biraz ben korkuyorum."

 

"Tamam pardon. Murat annenlere söyledi mi?"

 

"Söylemedi Allahtan ama bana demediğini bırakmadı. Hatta dönem sonunda Uludağ Üniversitesine geçiş yapmamı istiyor. Evden gidip geleymişim!"

 

"İyi de sen İstanbul Üniversitesini kazandın, çok daha iyi bir okul."

 

"Zaten öyle bir şey yapmayacağım!"

 

"Belli. İnadını sevdim! Ama her zaman inatla hareket etme, hata yapmana değmez. Sırf Murat seni tahrik ediyor diye?"

 

"Bilmiyorum. Sakinleşmem zor olacak! Bu hafta sonu çok zor geçti. Ne sanıyor beni! Şuursuz ya da aptal değilim."

 

"Sen yaşından çok olgun bir kızsın, abine de söyledim. Ama daha zorları da olacak. Bir sürü katı geleneğe, bilmem neye katlanmak zorunda kalacağız. Ben her şeyi peşinen kabul ettim. Önemli olan sensin Leyla. Senin ne istediğin. Sadece bana karşı dürüst ol. Tek istediğim bu."

 

"Yalan söyleyemem zaten, beceremem ama... Biraz açılmam için zaman lazım."

 

"Benim zamanım var."

 

"İyi."

 

Ağzından laf alabilmek için tekrar sordum,

 

"Bi an kavga edeceksiniz sandım. Çok sinirlenmiştin?"

 

"Hala sinirliyim aslında. Söylediği şeye kızmamak mümkün değil. Sana el kaldırmaz dimi? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Eğer öyle bir şey yaparsa cidden o elini kırarım! Sonra da ne olursa olsun! Kaçırırım seni!"

 

"Nee?! Deli misin be?"

 

Güldü kendi kendine. "Bilmem hiç bir kız arkadaşımın abisini dövmem gerekmemişti. Ama eğer öyle bir şey olursa herhalde sonrasında seni bırakamam, kaçırmam gerekir? Kaçmaz mısın bana?"

 

"Saçmalama ikimiz de öğrenciyiz!"

 

"Babam ikimize de gül gibi bakar merak etme. Murat sana el kaldıracak olursa benden saklama."

 

"Ah! Kesinlikle saklayacağım!" ve sakladım.

 

"Leylaa?!"

 

Başımı iki yana salladım. "Her neyse ne saçma şeyler konuşuyoruz böyle! Hep o aptalın yüzünden!"

 

"Ben ciddiydim ama neyse... Tabi çok erken... En iyisi Murat'ı kızdırmayalım."

 

"Murat kendi işine baksın!"

 

"Bir dahaki gelişimde Bursa'da Gölyazı'ya filan gidelim? Sen hiç gittin mi?"

 

"Küçükken gitmiştik. Çok güzeldir ama nasıl senle giderim Ömer? Hele Bursa'da?"

 

"Yani uyarsa dedim..."

 

"Gerçekten bu şekilde bana katlanmak zorunda değilsin."

 

"Zorunda olsam katlanmam zaten! Ben kendi isteğimle seninleyim. Ne olursa olsun."

 

"Emin misin?"

 

"Evet. Tamam, ben rahat rahat gezip tozmaya, kız arkadaşlarımla birlikte kalmaya, tatile çıkmaya filan alışığım. Seninle bu şekilde bir ilişki biraz tuhaf, hatta zor olacak ama değeceğini hissediyorum. Zaten benim de eskisi kadar serbest ilişkilerde gözüm yok. Vaktim de yok. Önümüzdeki yıl tez yazacağım dikkatimi dağıtmamam lazım. Sonra da eğer İzmir'de pilotluk eğitimine başlarsam... Dış dünyayı nerdeyse unutmam gerekecek. O zaman belki sen benden sıkılırsın... "

 

Öyle mii? Demek öyle... Biraz içim ezildi. Kız arkadaşlarıyla ilgili söylediği kısım sinir bozucuydu! Yani Murat olmasa ve bende he desem? Tatile filan çıkalım diyebilecek cinste bi adam?! Sinirli bir kahkaha attım ama içimden! Öyleyse benden ne istiyor deli mi ne? Ben zaten Murat faktörü olmasa da onunla yatmam! Herhalde yani şimdiki aklımla! Evlenmeden kimseyle olamam... Fikrim değişmez herhalde? Hele tatil matil çok uç şeyler benim için. Benim öyle bir dünyam yok...

 

Hayır suç değil, isteyen istediği gibi yaşayabilir bana göre. Açık ilişkilere karşı değilim. Ben sadece kendim, ailem, büyüdüğüm kültür ve çevre itibariyle sanırım değişemem. Hatta değişmemeliyim. Kimse özünün zıttı derecede değişmemeli. Sen değişsen de çocukluğunda belletildiğin değerler hep kulağına fısıldar, sen değişsen de annen, baban, teyzen, amcan, babaannen değişmez... Büyük radikal değişiklikler, büyük çatışmalara davetiye çıkarmak demektir. Yeni hevesler uğruna, eskileri kaybetmeye değmez. İnsan kökleriyle toprağa tutunmazsa, dallarıyla göğe uzanamaz...

 

Bir dahaki çay molamızda dinlenme tesisinin ağaçlarının altında yürüyorduk yavaş yavaş. Açıkça konuşmaya karar verdim, epey de sakinleşmiştim.

 

"Dürüst ol demiştin. Düşündüm Ömer, madem sen açıldın... Bende sana kendimi açayım: Birincisi hislerin karşılıksız değil. Zaten farkındasın! Normalde ben masalara bardak deviren pek sakar bi tip değilimdir."

 

Gülerek başını salladı, "Çok hoş! Eee?"

 

"Devamı çok hoş değil, ama dinle... Ben Murat böyle zorbaca kurallar koymasa da zaten... Öyle seninle kalacak, tatile filan gelecek bir kız değilim. Zaten ilk görüştüğüm erkek te sensin. Benim bu yaşımda çıkmaktan anladığım şey buluşup bir kaç saat konuşmak, gezmek birbirimizi tanımak. Bu kadar. Zaman ne gösterir bilmiyorum ama sanırım en tabu olan şeyle ilgili fikrim değişmez. Değişmesini de istemem. Ailemden uzaktayım diye, biranda özgürlüğümü ilan edip yetiştirildiğimden bambaşka birine dönüşürsem sonra özüme yabancılaşırım. Bu çok uçarı geliyor bana? Riskli, gereksiz anlıyor musun? İnsan kökleriyle toprağına tutunmazsa, dallarıyla göğe uzanamaz. "

 

"Anladım, çoktan anladım merak etme. Kabul ederek karşındayım."

 

"Eğer bir gün sıkılırsan söyle. Arkadaşça ayrılırız. Zaten benim şartlarıma göre bu ilişki herhalde arkadaşlığın bir adım üstü gibi bir şey oluyor? Ama kabul etmek zorunda değilsin. Sende benden çok serbest yetişmişsin, sende özünü değiştirmek istemezsen anlarım?"

 

"Beni tesadüflerin ne kadar güzel olabileceğine inandırdın Leyla. Aşkın kanatsız uçmanın başka bir şekli olduğuna? Şimdi sıkılırsan diyorsun? İmkansız."

 

"Büyük konuşma."

 

"Senin kadar büyük konuşmuyorum emin ol cadı! Şu kökler dallar filan? Yazsana bana onu? Tam benlik sözmüş!"

 

"Ufff alay mı ediyorsun?"

 

"Hayır, çok ciddiyim. Tabi yüzüme bakmadığın için sana nasıl tutulduğumu görmüyorsun!"

 

"Tamam Ömer beni sinir ediyorsun! Hadi gidelim. Pazarlık yapmanın sanki ne alemi var! Yaşayıp görelim!"

 

"Yol burda... Nereye götürürse..."

 

                                    *****

Loading...
0%