@selinsafak
|
Hafta sonu eve gittiğimde annem eskisi gibi ev işi yaptırmıyordu bana. Abim kadar olmasa da el üstünde tutuluyordum. Valiz dolusu yıkanacak çamaşır getiriyor, her geldiğimde tüm komşular, yakın akrabalar kuzenler bize toplanıyordu beni görmek için. Kalabalıktan zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum. Cuma öğlenden sonra dersim olmadığı için saat ikide otobüse binip Bursa'ya geliyordum, babam akşamüstü otogardan beni alıyordu. Cumartesi günü annem, teyzemler, kuzenler çarşıya çıkıyorduk, sonra hep birlikte bizde akşam yemeği yiyip gece geç saatlere kadar oturup üniversiteden ve ilerisinden söz ediyorduk.
İlerisine dair henüz hala bir fikrim olmadığı gibi pek söz hakkım da yoktu. Hep onlar konuşuyor, ben masa saatinin içindeki turuncu tavuk gibi sistematik olarak başımı sallıyordum.
"Bursa'ya atanmaya bak kızım"
"Aman ha Kpss'yi sıkı tut, en iyisi anne babanın yanı, hem kendi memleketin"
"Sınavdan yüksek alırsan Doğuya atanmazsın"
"Hele tayinci eş filan sakın bulma, tayincilik çok zor, ileride çoluk çocuk, durmadan ev taşımakla ziyan olursun"
"En iyisi tanıdık bildik biriyle evlenip Bursa'da kalman. Kendin gibi üniversite mezunu birini bulursun, bakarsın baba işini yapan hali vakti yerinde biri olur, gül gibi geçinirsiniz"
"Ama sen yine de acele etme bi mezun ol bakalım, aşk meşk boş işler, önemli olan geçim kızım, hele bi mezun ol bakalım, hem ne kısmetlerin çıkacak bi gör, seçenekleri bi değerlendir, sakın öyle erkenden kimseye kapılıp söz verme..."
Bu minvaldeydi gelecek planlarım...
Eskiden olsa alınırdım, sinirlerim bozulurdu bu konuşmalardan. Ama artık kanıksamaya başlamıştım. Zaman hızla akıp geçiyordu. On dört yaşındayken on yedi olmama asırlar var gibi gelirdi. Oysa şimdi dört-beş yıl sonrasının ben daha ne olduğunu anlayamadan gelip çatacağını biliyordum.
Cumartesi gecesi Aylin Ablam bizde kaldı. Fatma'yı annemlerin odasına yollayıp baş başa kız muhabbeti yaptık odamda. Aylin Ablam yirmi beş yaşındaydı ve geçen yıl İşletme bölümünü bitirmişti. Bursa'ya dönüp özel bir bankada işe başlamıştı. Çok arkadaşı vardı ve annesi babası Onu benim kadar sıkmıyordu, daha çok gezip eğleniyordu, birkaç sevgilisi olmuştu hatta. En uzun ilişkisi üniversitede çıktığı Burak Abiydi, Onu çok sevmişti de çocuk ablamı en yakın arkadaşı ile aldatmıştı. Anlattığına göre Burak sürekli yatmak, rahat takılmak istiyordu, ablam erteledikçe oğlan trip atıyordu. En son bir gece eğlenmeye çıktıklarında yanlarında Aylin Ablamın arkadaşları da vardı, gece on bir olunca Aylin yurda dönmüştü, kendi evinde kalan kız arkadaşı Tülay ise ben Buraklarla biraz daha takılıcam demişti. Birkaç gün sonra ortak bir arkadaşları, ablama Tülay ve Burak'ın birlikte olduğunu söylemişti de ablam yıkılmıştı. Aynı anda hem en yakın dostunu, hem sevgilisini kaybetmişti. Bu kalp kırıklığını henüz atlatamamıştı. Hatta bir ay önce evlenmişti Tülay ve Burak. İkimiz de anlam veremiyorduk...
"Tülay'ın dört yıl boyunca yatıp kalkmadığı adam kalmadı, Burak ilk tanıştıklarında bana gezme şu kaşarla iyi bir kız değil diyordu. Ben de salak gibi aslında çok iyi kız, ne zaman bir şeye ihtiyacım olsa hep yanımda, özel hayatı bizi ilgilendirmez diyordum. Zar zor alıştırmıştım onları... Sürekli birlikte takılıyorduk, hiç aklıma gelmezdi. Tülay da Burak için kaba saba, görgüsüz kıronun teki diyordu! İşe bak, evlendiler!" diyordu...
İşte böyle kendim yaşamasam da etrafımdan çokça ve çeşit çeşit ilişki hikâyeleri dinleyip bilgileniyordum. Aylin Ablam için akrabalar arasında hayırlı kısmet bulma yarışı başlamıştı, her ay birisiyle tanıştırıp sıkboğaz ediyorlardı kızı.
"Evlenmicem! Evde kaldı demeye başladılar daha yirmi beş yaşındayım! Üç sene önceye kadar aman kızım erkeklerle gezme diyenler şimdi evde kaldın birileriyle tanış, evlen artık diyorlar; bu ne ikiyüzlülük! Sanki evde anneme babama fazlalıkmışım gibi geliyor! Yüksek lisans yaparım belki, olmadı başka şehre tayinimi isterim çok sıkıldım bizimkilerden. Sakın mezun olunca eve dönme Leyla! Bak sana abla tavsiyesi! Devlete atanana kadar İstanbul'da bir dershane veya özel okula gir üçe beşe bakma çalış. Az para verirler, canını çıkarırlar belki ama baban mecbur destek olacak! En azından kafan rahat olur" diye ekledi.
Benimse aklım, fikrim, şuurum, tüm kalbim ukala, yakışıklı, özgüven tavan yapmış uzun boylu bir Havacıdaydı... Halimi anladı nihayet...
"Kız sende bir şey var anlat, telefonun elinden düşmüyor bakıp duruyorsun? Biriyle mi tanıştın?"
Başımı salladım düşünceli bir halde. Aylin Ablam hemen yarım uzandığı yatakta doğrulup gözleri parlayarak
"Anlat bakiyim!" dedi.
Derin bir nefes aldım. En başından başladım. Aylin Ablamdan gizlim saklım yoktu, beni anlar, hatta akıl verirdi. Annemler teyzemler gibi darlamazdı hem de...
O ne söylese kural gibi benimserdim.
"Aslında yeni biri değil abla. Şey... Liseye başladığımız ilk gün Merve diye bi kızla tanışmıştık, çok gözü açık fırlama bi kızdı. Havalıydı, popülerdi. Sürekli erkeklerden, çıkmaktan filan bahsederdi. Bizde Büşra ile Merve'nin yanında eziklik hissetmemek için baktığımız bi çocuk olduğunu uydururduk. Yani ben uydururdum. Büşra'yı bilmiyorum, birilerinden bahsederdi ama hiç görmemiştik. Neyse bende Furkan diye hayali bir platonik aşk hikâyesi uydurdum. Aşk dediysem işte çocukça bakışmalar filan... Neyse birkaç ay sonra babamın dükkânında yalnız durmam gerekmişti."
"Eee?!"
"Hani abimi futbolcu seçmelerine götürdüğü gün. O gün dükkâna Işıklar Lisesinden üç oğlan malzeme almaya geldi. Ben malzemeleri verdim, o sırada babam geldi filan bişey olmadı yani. Ama içlerinden biri çok yakışıklıydı! Tam benim uydurduğum Furkan olmalıktı! Bende kızlara Onu Furkan diye anlatmaya başladım. Birkaç kez çarşıda gördüm Onu. O beni görmedi, ben hayal kurdum, hikâyeler uydurdum filan... Son sınıftaydı zaten mezun oldu gitti"
"O kadar mı? Ay bende bişey sandım amele seni!"
"O kadardı... Ne olacak, kapı önünden başka nereye çıkabiliyordum sanki!"
"Tarif et bakayım şu çocuğu? Çok salaksın Leyla! Hayali platonik ha? Hahhaaha!"
"Gülme be! Üff anlatmicam!"
"Anlat anlat hadi cadı... Sonra? Tekrar gördüm deme?"
"Gördüm!"
"Adı da Furkan de düşüp bayılayım şurada? Kızım sen cinli filan mısın?"
"Tövbe de gece gece!"
"Tövbe tövbe! Eee?"
"Geçen hafta Kulüp Hocamız bizi anket yapmak için Taksim'e yolladı. Üşüyünce bir pizzacıya girdik, orda herkes öğrenciydi zaten anketleri doldurturken biraz ısınırız dedik... Sonra... ...."
Pizzacıda olanları da tüm detaylarıyla saydım döktüm. Bu arada burun buruna en alçak fısıltımızla hatta şifreli bir şekilde konuşuyorduk, annemin kapıya kulağını dayama ihtimaline karşı. Yapardı çünkü paralel telefondan ve kapıdan kız sohbetimizi dinlemişliği yok değildi. Eskiden günlüklerimi ve şiir defterlerimi de gizli gizli karıştırırdı.
Ben anlattım, Aylin ablam renkten renge girip dizlerine vura vura, kahkaha atmamak için elleriyle ağzını kapatarak dinledi.
"Öyle işte... Numaramı verdim ama çok pişmanım! Ararsa napıcam? Of... Acaba hattımı mı değiştirsem? Annemlere bir yalan uydururum... Daha hesaplı öğrenci hattı buldum filan derim?"
"Manyak mısın be!"
"Ya ararsa?"
"E arasııın!"
"Ablaaa?!!!"
"Ah Leyloşuuuumm... Saf kızııım! Gel bakiyim bir öpiyim seni! Bak anlatırken bile nasıl kızarıyor garip kuşum!"
Beni yanaklarımdan öpüp ellerimi tuttu
"Bana bak! Ararsa hemen buluşuyorsun oğlanla! Kezbanlık etme! Tabi görüşeceksin birileriyle safım benim! Kimseyle çıkmadan nasıl tanıyacaksın bu hayatı? Hoşlanacaksın, seveceksin, belki kalbin kırılacak, acı çekeceksin, sonra başkası olacak... Böyle böyle büyüyeceksin! Annene bakma sen, cahil onlar ne görmüş! Onların devri kapandı kızım, yok öyle ilk bulduğun adamla cahil cahil apışmak, bir ömür aptallığının ceremesini çekmek! Neyse bu mevzu çok derin, sen dediğimi yap! Buluş bir kere! Ayy Havacı oğlan bulmuş bunuyor manyak! Çok havalısın kızıııım!"
"Çok yakışıklı abla bir görsen, ne konuşucam ben onunla? Tutulup kalıyorum zaten!"
"O açar muhabbet sende açılırsın yavaş yavaş işte... Bak şimdi şöyle yap kuzum; dediğin gibi oğlan hovarda olabilir? Bu tipler tehlikeli olur sen kendini bildikten sonra hiç korkma bişeycik olmaz. Buluşmak için merkezi yerler seçeceksin. Öyle eve çağırmalar, arabayla gezmeler, gece barlara filan gitmeler yok! Daha oralarda kendini toparlayacak kadar dişli değilsin sen, Allah muhafaza canın yanmasın... Çok safsın kıyamam. Beyefendinin işine gelirse kafede, sokakta gezin dolaşın, konuşun bol bol. Hesabını ödetme, bir kere o öderse diğerinde sen öde, ikiniz de öğrencisiniz öyle parasını yer gibi olmaz, eyvallahın olmasın. Bütçenize göre yerlere gidin. Baktın çocuğun niyeti temiz, ne güzel ilişkin olur! Benim çok arkadaşım var ta lisede tanışıp sekiz, on sene çıkıp evlenen? Ha baktın çocuk eğlenme, yatma kalkma peşinde, ondan hayır gelmez! Daha küçüksün salla gitsin, daha neler çıkar karşına, hepsi sana tecrübe olur? Tamam?"
Dudaklarımı ısırarak düşündüm, başımı salladım. Çok mantıklı şeyler söylüyordu aslında. Ama hala emin değildim. Ay utanırım ben!
Aylin ablam son olarak
"Seni arayınca dediğim gibi ulu orta bir yerde randevu ver, geç saate de kalma. Öyle ilk buluşmada sırnaşık hareketler yaparsa müsaade etme. El tutmak, sarılmak öpmek için sinemaya gitmek isterler, gitme. Bana da her şeyi anlat!" Dedi.
"Tamam abla. Zaten belki de aramaz." dedim hala araması için bir neden göremiyordum ve aramasından ödüm kopuyordu!
*** |
0% |