@semaabakar
|
"Eyvah basıldık!" Kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun Tibet ya aç hadi kapıyı. Sizde neden haber vermediniz babaanne kapıda kaldınız." "Kızım sen neden bu adamın kucağındasın?" "İçeri girelim anlatacağım dede." Birlikte içeri girdik üsteğmen beni koltuğa bıraktı. "Seni dinliyoruz Algın?" Dedemin şüpheli bakışları komiğime gitmedi değil. "Önce sakin olacağınıza söz verin." "Bizimle anlaşma yapma Algın!" Huhuv dedem sinirlenmişti bu duruma. "Dede şuan abla boş yere kızıyorsun. Ablam yaralı. Ateşini zor düşürdük." "Tibet bir anda söylenir mi bu!" Dedem hızla yanıma geldi. Babaannemde geldi. "Nerende ne var? Niye bize söylemedin. Gelmesek haberimiz dahi olmayacak." Her yerimi incelemeye başladılar. "Dede sakin olur musunuz. Sadece kolum kesildi bu kadar. Gecede ateşim çıkınca üsteğmen Tibet belini incittiği için beni hastaneye götürmesinde yardım etmiş. Başka bir şey yok." "Hayır var ben kızınıza aşık oldum. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kendime istiyorum. " Bu kadar açık sözlü olmak zorunda mısın! "Yemin ederim seni döverim Altaner!" "Senden önce ben döverim kızım." "Valla dede ben yerimi yapayım da sonra Algın'ımı başkasına vermeye kalkmayın." Öksürük krizine girdim. Tibet su uzattı. "İç iç abla geçer öksürüğün." Koluna vurdum. "Acıttın kız." "Bana dede mi dedi o?" "Valla öyle dedi dede." Umarım evden kovalarsın. Hadi be dedem yap bir güzellik. "Bu oğlan baya ciddi. O zaman bizede hayırlı olsun demek düşer." "Öyleymiş de- ne!" Tüm Siirt benim bağırmamla yankılandı. "Duydun işte ne güzel gözüm arkada kalmaz." Bir de pişmiş pişmiş duydun diyor. Bunlar resmen evde kalkışım muamelesi yapıyor. "Yav siz bir olup beni delirtmek mi istiyorsunuz?" "Öyle deme Algın'ım biz senin yuvanı yapıyoruz." "Yav belki bu adam deli beni öldürecek nereden biliyorsunuz babaanne?" "Teessüf ederim Algın'ım kalbimi kırıyorsun." "Yok ben siciline baktım temiz. Abla adam zaten üsteğmen." "Tibet sen ne ara benim sicilime baktın?" Oda şaşırmıştı bu duruma. "Hastanedeyken sen montunu bana verdiğinde cebinde cüzdanın vardı bende baktım. O kadar ablamın yanına geliyorsun bilelim kim olduğunu." "Sen ondan mı rahat davranıyorsun Tibet?" "Evet abla. Tee ilk okul öğretmenine kadar araştırdım. Maşallah oğlumuz pek zekiymiş." "Şuan senden çok pis tırstım Komiser Tibet Zer " "Alışırsın abi ya da dedemlerde razı olduğunu göre enişte." Dedi ve güldü. Daha fazla yanlarında durmadım. Gidip üzerimi değiştirdim. Sonra da kahvaltıyı hazırlamaya başladım. "Abla ben hallederdim sen neden kendini yoruyorsun." "Sus ve içeri git Tibet!" "Tamam ya kızma gidiyorum." Kahvaltıyı hazırladım. Çayın altını kapatmak için tezgaha geçtim. Sonra geri dedemleri çağırayım diye dönünce üsteğmen ile tezgah arasında kaldım. "Seni ailenden de istediğime göre evlenebiliriz. Hiç zaman kaybetmeye gerek yok." "Çekil kenara beni sinirlendirme." "Çekilmezsem ne yaparsın?" "Üsteğmen sınırlarını aşıyorsun." "Çık daha aşmadım ama her an aşabilirim." "Yav daralıyorum diyorum niye anlamıyorsun!" Onu itip mutfak kapısına yöneldim. Dedem, Tibet ve babaannem resmen film izler gibi bizi izliyordu. İşte bu sefer basıldık. "Şey, kahvaltı hazır ben çayları doldurayım." Tekrar üsteğmene döndüm. Ona kaşlarımı çatıp çay bardaklarını indirdim. "Sen otur ben hallederim." Sesimi çıkarmadım madem öyle yapsın. Geçip masaya oturdum. Oda çayları doldurup oturdu. "Ellerine sağlık kızım." "Afiyet olsun babaanne." "Dede ben kahvaltıdan sonra işe gideceğim." Ben evde tıkılı kalırken onlar işe gidecekti. Allah'tan dedemler gelmişti. "Bende işe gideceğim efendim. Sizlerle tanışmak benim için şerefti." "İznin bitmedi ki?" "Binbaşı izinleri iptal etti o yüzden bugün başlıyoruz biz. Sende iyileşince başlarsın Algın." "Neden iptal etti. Sen benim birliğimdesin bana sormadan nasıl böyle bir şey yapabiliyor." Bu duruma sinirlenmiştim. "Birliğim değişti. Artık binbaşının birliğindeyim." "Ne demek binbaşının birliğindesin. Ben burada neyim? Neden bana sorulmadan böyle bir şey yapılıyor?" "Binbaşı general ile konuşup birlikleri yeniden düzenlemiş." "Aman ne güzel yakında nikahınada alır seni!" Sinirlenmiştim. "Ne dedin sen?" "Ne var bunda dön önüne kahvaltını yap." "Kızım biraz nazik mi olsan." "Ah! Babaanne binbaşı bana üsteğmenin ondan anladığını söyledi. Bende o yüzden öyle davranıyorum." "Ablam Altaner abiyi şuan bildiğiniz kıskanıyor." Zeytini Tibet'in kafasına attım. "Abla çarpılacaksın nimetle oyun mu olur!" "Al onu yerden! Kalk sende nereye gidiyorsan git." "Valla abi kahvaltın bittiyse git yoksa sırada ki şey bardak." "Daha çok gencim ben gitsem iyi olacak." Pis pis gülüyor birde. Gelde buna sinirlenme! "Git git bekletme binbaşını nememağlum ayağını burkar taşıman gerekir hiç durma yazık kadına." "Kendinize dikkat edin." Dedi ve gitti. Tibet'te arkasından gitti. "Kızım sen nazik bir insansın neden böyle davrandın?" "Beni eve kilitlediler yetmedi sürekli dır dır bende insanım. Onu yapma bunu yapma sıkıldım yav!" "Oğlan da boylu posluymuş. Gül ablan çok üzülecek." "Babaanne ben daha evlenmiyorum." "Böyle efendi çocuğu bulmuşsun kızım. Biz artık yaşlandık senin mürvetini görmek istiyoruz. Yıllardır bizimle uğraşıyorsun artık kendi hayatına yön vermelisin." "Sizler benim ailemsiniz dede ne uğraşması Allah aşkına. Ömrümün sonuna dek sizleri mutlu etmek için yaşayacağım." "Olsun sen yinede bu oğlanı kaçırma." Dedi ve güldü. Dedem üsteğmeni sevmişti. Keza babaannem de sevmişti. "Siz içeri geçin ben buraları toparlayıp geliyorum." Mutfağı toparlayıp bulaşıkları bulaşık makinesine bıraktım. Bu sırada çay ısınmıştı. Birer bardak doldurup yanlarına geçtim. "Neden haber vermeden geldiniz siz? Biz sizi karşılardık." "Tibet'in haberi vardı. Hatta onun arkadaşı getirdi bizi kızım." "Bana hiç söylemedi." "Sana sürpriz yapmak istedik. Babaannen sizsiz durmadı oralarda. Bizde kalkıp geldik." "O zaman bir ay buradasınız gitmek yok." "Yok kızım iki hafta kalıp gideceğiz." "Dede kabul edin burada yaşayalım birlikte." "Herkesin evi kendine kızım olmaz öyle şey." "Siz nasıl isterseniz." Tüm gün sohbet etmiş burada neler yaptığımı görevlerimi anlatmıştım. İkiside üsteğmeni daha yakından tanımak istediklerini söyleyince ona mesaj atmıştım. Bana 'sürekli sana zaman ayıramam" yazmıştı. Neden böyle bir şey söylediğini anlamadım. Alt tarafı dedemlerin onu yakından tanımak istediğini söylemiştim. Sabah gülerek giden adamdan böyle mesaj almak üzmüştü. Demek ki Mediha'sı onunla ilgileniyordu. "Ben geldim!" "Hoş geldin Tibet oğlum gel yanımıza." "Napıyorsunuz bensiz?" "Valla akşama kadar o koltuk senin bu koltuk benim yattık Tibet sende çalıştın değil mi?" Dedim ve güldüm. "Gıcıklık yapma abla." "Ablaya gıcık denmez şekerim." "Abla git üzerini değiştir sen Altaner abide gelecek. Böyle gezmen hoşuna gitmiyor biliyorsun." "Onu nereden çıkardın?" "Gece biz seni hastaneye götürdük ya Altaner abi ben geliyorum sen ablanın üzerine müsait bir şey ayarla dedi." "Çokta edepli bir çocuk maşallah." "Ne demezsiniz. Ben böyle oturacağım umrumda değil. Ayrıca geleceğinide sanmıyorum." "Az önce konuştum ben yoldaydı. Dedemlerle daha yakından tanışmak istediğini söyledi." "Ben ona mesaj attım. Bana 'sürekli sana zaman ayıramam' dedi." "Ne mesajı abla. Altaner abi bugün seninle hiç konuşmadığını söyledi." "Başkası mı attı mesajı?" "Onun telefonuna kim dokunacak ki?" "Sende ki hangi numarası?" "İki numarası mı var?" "Evet birini iş için birinide normal kullanıyormuş. Ben iş için kullandığı telefona mesaj attım." "Bilmiyorum abla Altaner abi gelince öğreniriz." "Ben gidip üzerimi değiştireyim." Aradan geçen yarım saatin ardından üsteğmen gelmişti. Tibet gidip kapıyı açtı. Elinde çiçekler ile oturma odasına geldi. "Abla Altaner abi çikolatayı unutmuş ben bir gidip alayım." Pişmiş pişmiş sırıtıyordu. "Canım kardeşim biraz susmayı dener misin?" Sakin olmama şaşırmıştı. "Abla sen iyi misin?" "Evet ablacım gayet iyiyim. Ben o çiçekleri vazoya bırakayım." Yanına geçip çiçekleri aldım. "Teşekkür ederim." Dedim ve yanından ayrıldım. Tibet peşimden geldi. "Abla dur bakacağım ateşin var mı yok mu?" "Hayır ablacım ateşim yok. Günlerdir beni darlayıp durdunuz. Bugün sakin bir gün geçirdim. O yüzden de sakin kalmaya devam etmek istiyorum." "Peki. Kolun nasıl ağrıyor mu?" "Sorun yok ablacım kolumda bende iyiyim hadi içeri geç." "Seni çok seviyorum abla." Ona sarıldım. "Bende seni çok seviyorum ablacım." Yanağını öpüp mutfaktan gönderdim. Masayı hazırlamaya koyuldum. "Algın?" "Efendim üsteğmen." "Bekle ben ellerimi yıkayıp geliyorum sana yardım edeceğim." "Peki sen nasıl istersen. Banyonun yerini biliyorsun." Dedikten sonra yaptığım işe devam ettim. Üsteğmen telefonu tezgaha bırakmıştı. Sürekli mesaj gelince tezgahtan alıp dolabın üzerine bıraktım. Mesajlara bakmak gibi bir niyetim olmadı. Ellerini yıkadıktan sonra bana yardım etti. Masa hazır olunca hep birlikte yemeğimizi yemeye başladık. Üsteğmenin telefonuna yine mesaj geldi. "Telefonum nerede? Sesini duyuyorum ama kendisi yok." "Ellerini yıkamak için gittiğinde kırılmasın diye tezgahtan alıp dolabın üzerine bıraktım." "Anladım iyi yapmışsın." Kalkıp telefonu aldı. Tekrar gelip masaya oturdu. Gelen mesajları açtı. Sonra göz göze geldik. Gördüğüm şey ile elimdeki bardakta düştü ve kırıldı. "Yanlış anladın bunu açıklayabilirim." "Kalkmayın ben burayı halledeceğim." Kalkıp elektrikli süpürgeyi almaya gittim. Tekrar gelip bardağın parçalarını süpürdüm. Ardından süpürgeyi tekrar götürdüm. "Kızım noldu bir anda?" "Bir şey olmadı babaanne bardak elimden kaydı sadece." "İyisin değil mi?" "İyiyim dede sorun yok." "Abla yemeklerimiz bitti burayı ben hallederim sen içeri geç dinlen." "Hayır Tibet tüm gün yoruldun. Hemen hallederim ben. Lütfen siz içeri geçin." Üsteğmen yüzüme dahi bakamıyordu. Tibet'ten gece olanları dinledikten sonra bunu görmek beni şaşkına çevirdi. Mediha binbaşı bildiğin adama ev halini atmıştı. Bir insan nasıl bu kadar alçalırdı ki? Bana söylese aradan zaten çekilirdim. Kendimi aldatılmış gibi hissediyordum. "Algın ondan böyle bir şeyi ben istemedim." Cevap vermedim. İstememiş olabilirdi ama bu fırsatı ona vermişti. "Lütfen susma bir şey söyle." Onu hiç umursamadan işimi bitirdim sonrada çayları doldurup içeri geçtim. Oda içeri gelip oturdu. "Sen kaç yaşındasın oğlum?" "27 yaşındayım efendim." "Nerelisin?" "Ankaralı'yım." "Sende bizim memleketlisin. Annen baban ne yapıyor Ankara'dalar mı tanışırdık?" "İkiside sizlere ömür efendim." "Allah rahmet eylesin oğlum." "Teşekkür ederim efendim." "Bana dede diyebilirsin oğlum. Dudağının kenarındaki iz bizim kızda da var." "Evet dede ilk tanıştığımızda dikkatimi ilk o çekmişti." "Doğum lekesi mi?" "Evet doğum lekesi." "Kaç yıldır buradasın?" "Altı ay önce geldim." Dedem ona daha bir sürü soru sormuştu. Hepsini cevaplamış sonra da dedemin askerlik maceralarını dinlemişti. "Ben artık kalkayım dede saat çok geç oldu." "Tamam oğlum Algın seni geçirsin." Ayağa kalkıp kapıya gittim. Daha sonra kapıyı açıp bekledim. "Böyle bir şeyle seni karşı karşıya bırakmak istemezdim. Bunun için çok üzgünüm. Sadece şunu bil bunu ondan ben istemedim. Emin ol gerekli tepkiyi vereceğim." "İyi günler üsteğmen." Üzülmüştü ama yapabileceğim bir şey yoktu. Ona karşı olan duvarlarıma yenileri eklenmişti. Gidince kapıyı kapatıp dedemlerin yanına geçtim. "Maşallah çok efendi çocuk. Hiç saygısızlık yapmıyor ben çok sevgim bu oğlanı." "Evet bende çok sevdim. Tam kızımıza göre. Artık biz uyuyalım hanım saat geç oldu yoldan geldik." "Ben odanızı hazırladım dede." "Tamam kızım sizde çok geçe kalmadan uyuyun." "Tamam dedecim iyi geceler." Odalarına kadar eşlik edip tekrar yerime gelip oturdum. "Abla sorun ne? Neden tüm gece hiç konuşmadın? Ayrıca Altaner abi neyden dolayı mahcup oldu?" "Binbaşı ile mesajlarını gördüm." "Ne var bunda abla?" "Ne mi var Tibet! Binbaşı resmen ev halini üsteğmene atmıştı. Bunda ne mi var?" "Ne dedin sen?" Gözleri yuvalarından fırlayacaktı. "Duydun işte dediğim gibi oldu. Bir de dün için teşekkür ederim diye mesaj atmıştı." "Dün nolmuş ki?" "Ben ne bileyim Tibet!" "Tamam kızma abla. Bence Altaner abinin bu durumdan haberi yok. Telefonu elinde bile değildi istemiş olamaz. Ayrıca o çok edepli biri." "Ben gördüklerime inanırım Tibet. Bundan sonra üsteğmenin lafını duymak istemiyorum. Söyle ona artık gelmesin. Bu uygun olmaz. Ben dedemlere görevde olduğunu söylerim." "Abla böyle kestirip atmasan mı?" Yerimden kalktım. "Başkasının sevdiğini ben sevemem Tibet!" Odama geçtim. |
0% |