Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Bunalım

@semaabakar

Arkamızda koca bir enkaz bırakmıştık. Tüm çadırlar yanmıştı. Geriye kalan örgüt üyelerini de etkisiz hale getirdiler.

Üsteğmen ile birlikte birliğin olduğu yere ilerlemeye başladık. Elimdeki kumandayı yere fırlattım. Üsteğmen önce kumandaya sonrada bana baktı.

"Yüzbaşı sen ne yaptın?" Çok şaşırmıştı. Yüz hali komiğime gitmişti. Gülmeye başladım.

"Yapmam gerekeni yaptım Altaner."

"Yok o anlamda sormadım kahve gözlüm. Sen ne ara sistem kurdun?" Gülmeyi bırakıp ciddi bir yüz ifadesi takındım.

"Gece yaptım. Adamların hepsi salak. Gece boyunca çadırların etrafında dolandım biri bile fark etmedi. Birinin telefonunu aldım. Bir diğerinin bıçağını aldım. Zeki insanların bunlarla ne işi olur."

"Seninle gurur duyuyorum." Gülümsedim.

"Bende kendimle gurur duyuyorum."

"Abla abla!" Her yerde beni arıyordu.

"Burdayım Tibet."Koşarak geldi ve sarıldı. Sonra yanaklarımı, anlımı ve saçlarımı durmadan öpmeye başladı.

"İyisin, iyisin abla Allah'ım sana şükürler olsun iyiyisin."Daha çok sarıldı. "Sana bir şey olacak diye çok korktum abla. Lütfen sen hep iyi ol."

"Tibet tamam çok sıkıyorsun. Midem bulanıyor." Benden uzaklaştı.

"Abla iyi misin?" Karanlık olduğu için yüzümün halini görmüyorlardı.

"Kahve gözlüm iyi misin?"

""İyiyim hadi gidelim."

"Altaner abi ya kahve gözlüm demek benim aklıma nasıl gelmedi. Sen nerden buldun bu iltifatı çok güzel."

"Kahve gözlüme bir tek ben öyle derim."

"Tamam be kıskanma bende Köz Biber demeye devam ederim."

"Ablana neden Köz Biber diyorsun?"

"Ha ha ha! Hiç sorma abi ablam biz pikniğe gittiğimizde ateşin üzerindeki biberi ağzına attı. Heyecan yapmıştı. Dili yandı şişti. İki hafta boyunca çok komik konuşuyordu. Hiç unutmam o konuşmasını. O yüzden ona Köz Biber diyorum."

"Çocuktum daha Tibet."

"Tamam Köz Biberim." Gülümsedim. Mide bulantımı gülümseyerek unutmaya çalıştım ama olmadı.

"Siz ilerleyin geliyorum." Dedim.

"Hayır abla seni yalnız bırakmam."

"Tamam o zaman üsteğmen sen git."

"Sorun ne?"

"Hiç bir şey."

"Tamam ben ilerideyim dikkatli olun." Dedi ve gitti.

"Abla sen iyi misin?" Yere çöktüm. Tibet kolumdan tuttu ama ayakta kalmama destek olamadı. "Abla bir şey söyle korkutma beni!" Midemi boşaltmaya çalıştım ama olmadı. Zaten midemde hiç bir şey yoktu. "Tamam sakin ol abla ben yanındayım." Ona sarıldım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. "Abla nolur bir şey söyle neden ağlıyorsun!" Hiç bir şey söyleyemedim. Bunu nasıl söyleyebilirdim ki. Nasıl bana zorla dokunmaya çalıştı diyebilirdim ki? "Tamam konuşma ama lütfen ağlamada." Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Tibet'te benim yüzümden ağlamaya başladı.

"Beni götür buradan."

"Tamam, tamam abla götüreceğim. Nolursun ağlama. Yüreğim parçalanıyor. Bunu bize yapma. Sana bir şey mi yaptılar. Söyle, söyleki hepsinin soyunu tüketeyim." Cevap veremedim. "Hangisi yaptı, hangi şerefsiz yaptı nolur söyle! Susma abla susma söyle!" Konuşmayacağımı anlayınca beni kucağına aldı. Anlıma öpücük kondurdu. "Şimdi evimize gideceğiz. Sakin ol tamam mı. Ben yanındayım kimse sana dokunamaz. Buna asla izin vermem." Kafamı bedenine sakladım. Birliğin yanına ilerledi.

"Algın! O iyi mi sorun ne Tibet!" Üsteğmen hızla yanımıza geldi.

"Sorun yok Altaner abi. Sadece yorgun."

"Araç ileride burada işimiz bitti zaten siz geçin ben hemen geliyorum." Tibet ilerlemeye devam etti.

"Ben yanındayım abla bunu unutma." Arabanın yanına gelince beni koltuğa bırakmak için yeltendi.

"Bırakma!"

"Tamam bırakmıyorum abla." Benimle birlikte arabaya bindi. Arabanın ışığını açtı. "Abla! Bu halin ne! Sen nasıl bu duruma geldin!"

"Bakma yüzüme bakma Tibet! Söndür ışığı!"

"Sakin ol söndüreceğim." Işığı söndürdü. "Uykusuzluktan ne hale gelmişsin abla! Lütfen biraz uyumayı dene. Aç mısın bir şeyler yemek ister misin?"

"İstemiyorum. Hiç bir yere gitme."

"Abla sakin ol bir yere gitmiyorum." Elime bir damla düştü. Tibet ağlıyordu. "Sen güçlü olmazsan ben nasıl güçlü olurum abla!"

"Ağlama ben iyiyim sadece"

"Sadece ne abla?"

"Korktum o kadar bir şey yok."

"Yalan söylüyorsun abla. Ben seni tanıyorum sen kolay kolay korkmazsın ki!"

"Her zaman güçlü olamıyorum." Yeniden ağlamaya başladım.

"Özür dilerim tekrar ağlatmak istemedim. Tamam bu sefer ben güçlü olup sana güç vereceğim. Hep senin yaptığın gibi abla." Üsteğmen arabaya bindi. Sonra ışıkları açtı. Yüzümü Tibet'in bedenine iyice sakladım. "Işığı kapat abi ablam uyuyacak."

"Tamam kapatıyorum. Buradan karargaha geçiyoruz." Tibet'in kolunu sıktım.

"Hayır abi sen bizi eve bırak ablam daha sonra karargaha uğrar."

"Albay onu görmek istiyor."

"Ben görmesini istemiyorum abi! Sen dediğimi yap ve bizi eve bırak!"

"Sorun ne? Neden bana bir şey söylemiyorsunuz? Kahve gözlüm sen iyi misin?"

"Lütfen soru sorma abi."

"Bana ne olduğunu söyleyin! Neden kendini benden saklıyorsun?" Konuşmadım.

"Lütfen zorlama abi ben sana daha sonra anlatacağım."

"Tamam öyle yapalım o zaman. Sizi eve bırakacağımı albaya bildirmem gerekiyor. Ardından yola çıkarız. Uzun bir yol olacak. Yanındaki çantada atıştırmalıklar ve içecekler var Algın için aldım. Hiç bir şey yemediğine eminim. Lütfen bir şeyler ye."

"Tamam abi ben ablama veririm."

Yol boyunca Tibet zorla bir şeyler yedirmeye çalışmıştı. Yediğim her lokmayı bir müddet sonra geri çıkarmıştım. Midem hiç bir şeyi almıyordu. Hem Tibet hem de üsteğmen her yolu denemişti ama nafile. Yaşadıklarımı atlatamıyordum. Onlarda benim yüzümden perişan olmuştu. Tibet'i daha fazla yormamak için koltuğa geçip oturmuştum.

Üsteğmen evin önüne geldi. İkiside arabadan indi. Ardından Tibet kapımı açıp bana destek verip arabadan inmeme yardım etti. Birlikte binaya ilerlemeye başladık. Tibet düşmemem için sıkıca tutuyordu. Üsteğmen kapıyı açmak için önden çıktı. Merdivenleri çıkmakta zorlanınca Tibet kucağına aldı. Merdivenleri çıkınca tekrar bıraktı.

Üsteğmen kapıyı açmıştı. Yüzünü bize döndü. Koridorun ışığında yüzümü net görmüştü. Koşarak gelip tuttu.

"Algın! Algın bu ne hal! Sen iyi değilsin! Biz burada ne yapıyoruz Allah aşkına! Yürü hastaneye gidiyoruz seni bu halde bırakmam!" Ellerini kendimden uzaklaştırdım. Hiç bir cevap vermeden eve girdim. Ardından da banyoya geçtim. Kapıyı kilitleyip kapının arkasına çöktüm.

"Abla bunu kendine yapma. Çık oradan. Tek kalmandan korkuyorum lütfen çık!"

"Bana temiz kıyafet getir."

"Tamam abla hemen getiriyorum." Gitti. Sonra geri gelip kapıyı çaldı. "Buraya bıraktım abla."

"İçeri geçin."

"Tamam biz içerideyiz banyodan sonra sende yanımıza gel."

Banyo yaptıktan sonra temiz kıyafetleri giyip çıktım. Tibet hemen yanıma geldi.

"İyisin değil mi abla?"

"İyiyim."

"Altaner abi doktor arkadaşı varmış onu almaya gitti. O gelene kadar saçlarını kurutalım." Odama gidip yatağıma oturdum. Tibet kurutma makinesini alıp geldi. Saçlarımı tarayarak kuruttu. Sonra saçımı öptü. "Bitti hadi gidip sıcak bir şeyler içelim. Midene iyi gelir." Kolundan destek aldım. Birlikte mutfağa gittik. Sandalyeye oturdum. "Kahve mi istersin bitki çayı mı?"

"Kahve."

"Abla ağlamaktan sesin kısılmış. Ne olursa olsun bir daha ağlama ben hep senin yanındayım."

"Biliyorum." Kahveyi yapıp önüme bıraktı. Sadece bir kaç yudum içebilmiştim. Gerisi gelmedi.

"Ver hadi zorlama kendini." Elimden alıp mutfak tezgahına bıraktı. Kapı çaldı. Gidip açtı. Üsteğmen ve bir kadın gelmişti. Mutfağa girdiler. Üsteğmen yanıma gelip önümde diz çöktü. Sonra ellerimin üzerine birer tane buse bıraktı.

"Hadi kahve gözlüm oturma odasına geçelim. Doktor seni muayene edecek ne olduğunu öğreneceğiz." Ayağa kalkıp önden ilerledim. Oturma odasına girince geniş koltuğa oturdum.

"Algın hanım bana ne olduğunu anlatır mısınız?"

"Hiç bir şey olmadı. Sadece günlerdir yemek yemedim ve uykusuz kaldım o yüzden bu haldeyim."

"Görevden yeni geldi. Tutsak etmişlerdi onu." Üsteğmenin gözlerine baktım. O gözlerde endişeyi gördüm.

"Yemek yemeyi denediniz mi?"

"Midem almadı."

"Tamam öncelikli olarak bir serum takalım. Ben sana vitamin takviyesi yazacağım. Kullanım şekillerini sana mesaj atarım Altaner'cim."

"Tamam abla."

"Uzan koluna serum takacağım. Ablacım sende sırtına yastık koy." Tibet sırtıma yastığı yerleştirdikten sonra üzerime pikeyi örttü. Doktor koluma serumu taktı. "Bu bittikten sonra bir tane daha takılması gerekiyor. Sen halledersin Altaner. İlaçları da yazdım nöbetçi eczaneyi sana söylerim beni bırakınca alırsın. Hadi artık çıkalım."

"Tamam abla çıkalım. Ben gelene kadar uyu lütfen kahve gözlüm." Elini elimin üzerine bırakmıştı. Geri çektim. "Tamam, ona da tamam lütfen iyi ol." Tibet onları geçirdi.

"Anlat hadi burada biz bizeyiz kimse yok."

"Ele başlarının oğlu."

"Sana dokundu mu! Öldüreceğim onu! Parçalarına ayırıp kurtlara yem yapacağım!"

"Dokunmadı izin vermedim."

"Sen gerçekten korkmuşsun. Ben yalan söylediğini düşünmüştüm. Özür dilerim abla."

"Davete gittiğimiz akşam üsteğmen beni öptü."

"Ne! Bana hiç söylemedi. Dövdün mü onu?"

"Tokat attım. Sorun o değil."

"Sorun ne?" Yaşadıklarımı kendi içimde halletmeliydim. Güçlü olmak zorundaydım.

"O adam üsteğmenin beni öptüğünü görmüş. Ona izin verdiysen bana da vereceksin dedi. Zorla öpmeye çalıştı. Sonra" sustum.

"Tamam anladım ben anlatma. Altaner abiye o yüzden uzak davranıyorsun. Onun suçu yok abla. O seni çok seviyor. Sen kendine itiraf edemiyorsun ama sende onu seviyorsun. Ben seni tanıyorum eğer zorla öpseydi tokattan daha fazlasını yapardın."

"Sence kalbi kırılmışmıdır?"

"Bu yaşadıklarını onada anlatmalısın emin ol oda tıpkı benim gibi tepki verecektir. Sen banyoya girdiğinde koskoca adam ağladı."

"Altaner ağlamaz ki!"

"Vallahi ağladı. Seni böyle görmek onuda kahrediyor."

"Abartma Tibet geldiğinde konuşurum." Güldü. Bunu bilerek söylemişti.

"Kendini daha fazla yorma. Hadi biraz uyu dinlen."

"Yanımdan gitme. Bazen büyüklerde korkar."

"Buradayım Köz Biberim. Hatta bekle koltukları birleştirip yanında yatacağım."

"Sırtını incitme."

"Sorun yok ağır değil zaten." Koltuğu birleştirip yanıma uzandı. "Hadi bakalım Köz Biberim uyku vakti."

"Bir de ninni söyle tam olsun Tibet."

"Söylerdim ama uykun kaçar en iyisi susmak." Gülümseyip gözlerimi kapattım. Serum zaten uykumu getirmişti.

"Sanırım üç gün uyuyacak."

"Yok bence o kadar uyumaz."

"Altaner abi ablamı tanımıyorsun. O bilmediği güvenmediği yerlerde uyumaz. Tahmini iki gündür dağda olduğuna göre en az kırk sekiz saat uyur. Şuan yirmi saat tamamlandı bile. Geriye kaldı yirmi sekiz saat. Bence sen artık evine git. Ablam yarın uyanınca ben sana haber veririm."

"Abartma Tibet alt tarafı geceden beri uyuyor. Birazdan uyanır."

"Var mısın iddiasına!"

"Varım da ablan üzerinden iddiaya girdiğimizi duyarsa bizide patlatır."

"Ablam diye demiyorum Yüzbaşı Algın Zer bir ayrıcalıktır."

"Kesinlikle ablan bir ayrıcalık. Ayrıca uyurkende çok güzel."

"Ablam uyanıkken söyleki etkilensin senden. Bir an önce evlendirelim sizi daha sonrada ben Mehru'mla evleneceğim."

"Ablana böyle şeyler söyleme. Orada ne yaşadığını bilmiyoruz üzerine gitmesek iyi olur. Bana anlattığını söyleme. Ben bunları ondan duymak istiyorum."

"Altaner abi ablam yıllardır bana verdiği sevgisinin karşılığını senden alıyor. Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum."

"Teşekkürlük bir şey yapmıyorum ben. Kalbimin bana verdiği sevgiyi ona veriyorum. Aklımın hep gitmek istediği yere yani ablana geliyorum. O benim eşi benzeri ben olduğum diğer dünyam."

"Siz gerçekten çok benziyorsunuz. Hele ki doğum lekeleriniz. Eğer aynı ilde olmasaydınız bile mutlaka bir araya gelecektiniz."

"Bunun adı nasip. Algın benim nasibimde varmış."

"Altaner abi elini çabuk tutsan iyi edersin çünkü ben sana enişte demek istiyorum ama ablam kızıyor."

"Daha aramızda bir şey yok tabii kızar." Bu kadar dinlemek yeterdi. Gözlerimi açtım. Tibet ve üsteğmen koltuğa kuş gibi çökmüş beni izliyorlardı.

"Siz deli misiniz?"

"Evet nereden bildin?" Gözlerimi devirdim.

"Kukuma kuşları gibi oraya oturmuş ne yapıyorsunuz?"

"Senin güzelliğini izliyoruz kahve gözlüm."

"Evet abla o kadar güzel uyuyorsun ki bizimde uykumuz geldi böyle uyuyalım dedik."

"Zevzekliği bırak Tibet ben çok acıktım."

"Altaner abim çok güzel yemekle yaptı sana. İki saattir uyanırsın diye burada konuşuyoruz uyanmadın."

"Ben sana artık enişte demek istiyorum Altaner abi!"

"Aaa sen bizi mi dinledin ne kadar ayıp! Kocaman kız oldun! Çok ayıp çok!"

"Sus be! Resmen beni başından atmaya çalıştın."

"Hayır abla ben senin mürvetini görmeye çalışıyorum."

"Açım Tibet masayı hazırla yüzümü yıkayıp geleceğim."

"Algın?"

"Efendim Altaner?"

"Bir an beni görmüyorsun sandım kız!" Gülmeye başladım. Verdiği tepki çok komikti. "Boşluğuma geldi. Kız demek istemedim. Şey demek istedim şey"

"Tamam Altaner bir şey demek istemedin. Kalkmama yardımcı olur musun?"

"Elbette yeter ki sen iste." Doğrulmamda yardımcı oldu. Uzun süre yattığım için her yerim tutulmuştu. Ayağa kalktım. Başım dönünce üsteğmene tutundum. Boşluğuna geldiği için birlikte koltuğa düştük.

Loading...
0%