@semaabakar
|
Tibet gelince üsteğmen evine geçti. Resmen ona naz yaptığımı düşünüyordu. Bu olacak iş değil! "Abla sana birini soracağım?" "Sor ablacım." Elleriyle oynamaya başlamıştı. "Sizin karargaha geldiğimde gördüm. Kızıl saçları ve mavi gözleri vardı. Ah! İçine düşmek için beni çağıran mavi gözler." Gözleri ışıl ışıldı. "Dur hemen öğreniriz." Üsteğmeni aradım. "Daha yeni yanındaydım hemen özledin mi beni?" Gözlerimi devirdim. "Susar mısın? Sana birini soracağım." "Sor?" "Kızıl saçlı mavi gözlü kim var karargahta?" "Astsubay Mehru Güneş var." "Herkesi de biliyorsun ha! Neyse tamam teşekkür ederim iyi akşamlar." Telefonu yüzüne kapattım. "Astsubay Mehru Güneş varmış." "Abla ben o kızdan çok etkilendim. Lütfen bana yardım et kıza açılacağım." "Ne çabuk?" Şaşırmıştım. "İşler sandığın gibi ilerlemiyor abla. Biz insanlar böyle tanıdıkça aşık oluyoruz. Ayrıca sen az önce Altaner abiye ne dedin?" "Ne dedim ki?" "Adama trip atıp yüzüne kapattın." Gözlerim yerinden çıkacaktı. Tibet haklıydı bildiğin adama trip attım. "Şimdi ne olacak?" Köşeme sinerek sormuştum bunu. "Altaner abi daha çok peşinden koşacak." "İyi zaten koşuyor sorun yok." Sonra kapı çaldı. "Kim bu saatte?" "Kim olacak Altaner abi." "Ne alaka ya!" "Adama trip atarsan kapına gelir. Bekle sen ben kapıyı açacağım." Kız Algın kalk git odana uyu yoksa kaçışın yok. Odama girip kapıyı kilitledim. "Abla neredesin?" Cevap vermedim. "Geç sen içeri abi ben ablamı alıp geliyorum." Odamın kapısını çalıp bekledi. "Abla çık şuradan. Sana kim trip at dedi ki. Gel şuraya." Yine cevap vermedim. "İyi Altaner abinin aldığı erikleri ben yerim." "Erik mi?" Kalbimden vuruldum. "Evet ben sevdiğini söylemiştim almış gelmiş." "İyi be sen git geliyorum." Üzerimi değiştirdikten sonra yanlarına geçtim. Masada ki erikleri alıp mutfağa gittim ve yıkayıp bir kaseye koydum. Sonra geri yanlarına geldim. Dört gözle beni izliyorlardı. "Ee Altaner görüşmeyeli nasılsın?" Adamı öksürük tuttu. Tibet ona suyu uzattı. Bu trip attığımı unuttururdu. Tekli koltuğa oturup eriği yemeye başladım. Tibet ne yaptığımı anlamıştı. Kumandayı ona uzatıp: "Tibet ablacım şuradan bir şey aç izleyeceğim" dedim. "Tamam abla açıyorum." Televizyondan bir şey açıp bana döndü: "Mehru ile yarın görüşmeyi düşünüyorum abla" dedi. Bunu bilerek yapmıştı. Eriği kafasına attım. "Sus be! Geri ver eriğimi!" "Tamam ya kızma veriyorum." "Kardeş mi yoksa düşman mı belli değil!" "Algın?" "Hıı!" "Hı mı! Hı ne Allah aşkına!" "Beğenmiyorsan kapıyı biliyorsun Altaner ya da dur üsteğmen." "Altaner demeni tercih ederim." "Ama ben etmem. Sende kapat şunu beğenmedim!" "Abla sen fazla mı sinirlisin?" "Yok ya az önce odada ayağımı dolaba vurdum. Ondan öyleyim." "Bir şey oldu mu?" "Yok olmadı Tibet. Alt tarafı acısı beynimden çıktı." "Tamam ben sana krem getireyim." "İyi olur." "Algın artık benimle konuşmayı mı denesen?" "Seni dinliyorum. Bu arada ben o kadar aradım bulamadım. Sen eriği nereden buldun?" "Hastaneden ayrıldığımda aslında erik almaya gitmiştim. Bildiğim bir manav var. O da akşam üzeri gelecek demişti. Ondan aldım. Aradığında zaten yoldaydım buraya geliyordum." "Sen o manavın numarasını banada ver." "Yok vermem." "Neden?" "İstediğin zaman söyle ben alırım." "Sen kim oluyorsun da bana erik alıyorsun." Sonlara doğru sesim kısıldı. Daha bunu söylerken pişman olmuştum. "Ben öyle söylemek istemedim." "Anladım ben seni. Gitsem iyi olacak." Ayağa kalktı. "Altaner gerçekten öyle söylemek istemedim." "İyi geceler Algın." Dedi ve gitti. Ağzımın üzerine defalarca vurdum. Nasıl böyle bir şey söyledim. "Abla kurtul artık ön yargılarından yoksa onu kaybedeceksin!" "İstemeden söyledim." "Özür mesajı atsan iyi olur " "Tamam öyle yapacağım." Telefonu alıp ona mesaj attım. Mesajı anında gördü ama cevap vermedi. Sonra bir mesaj daha gönderdim ama internetini kapatmıştı. "Cevap vermedi değil mi?" "Gülme Tibet! Üzerime çok geliyorsunuz." "Dayanamaz yazar o sana merak etme." "Ben mi büyüğüm sen mi büyüksün belli değil." "Duyguların yaşı yoktur abla. Sen duygularının farkında değilsin. Ben duygularımın ve getirilerinin farkındayım. Sen tek bir şeye odaklısın ben bir çok şeye." "Gel sarılmak istiyorum." Ona sıkıca sarıldım. "Mehru konusunda ciddi misin?" "Evet abla ciddiyim ama yarın görüşmeyeceğim. Seni köşeye sıkıştırmak için yaptım." "Sen iyice eşek sıpası oldun." "Anama babama laf yok." Güldüm. "Onları çok özlüyorum." "Bende abla. Sen iyileştikten sonra ziyarete gidelim mi?" "Gidelim ablacım." "Hem annem hem babam hemde ablam olduğun için teşekkür ederim. Senin sayende onların yokluğu çok koymuyor." "Senin ağzın mı bozuldu?" "Ay merkezdeki herkes küfür ediyor abla. Ben onların yanında beyefendi gibi dolanıyorum." "Sen beyefendiliğinden ödün verme. Hem Mehru'yu etkilemek istiyorsan yanında kelimelerine dikkat etmelisin." "Ben eminim evleneceğim kız Mehru." "Bunu nasıl anladın acaba." "Onu sürekli görmek istiyorum." "Daha bir kere gördün abartma ablacım." "Yok bir kere görmedim ki. Seni almaya geldiğim günlerde hep gördüm." "Sen benim askerlerimi mi süzüyorsun!" "Sadece Mehru. Onuda şans eseri gördüm." "Neyse canım hadi uyuyalım artık." "Tamam abla iyi geceler." "İyi geceler ablacım." Odama geçip üzerimi değiştirdim ve uyudum. Gözlerimi telefonun sesine açtım. "Hım" uykudan gözlerimi açamıyordum. "Abla daha uyuyor musun sen?" "Saat kaç ki? Ve sen neredesin?" "Abla ben işteyim ve saat şuan on bir." "Ben o kadar uyudum mu ya!" Kafamı yastıktan nasıl kaldırdığımı bilemedim. "Abla ben şimdi kapatıyorum ilaçlarını kullanmayı unutma." "Tamam ablacım görüşürüz." Telefonu kapatıp yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçtim. Kahvaltımı yapıp ilaçlarımı içtim. Sonra tekrar odaya geçip üzerimi değiştirdim. Çantamıda alıp kapının yanına geldim. Ayakkabımı ve ceketimide giyip kapıyı açmaya çalıştım. Çalıştım çünkü kapı kilitliydi. Tibet'i aradım. "Tibet bu kapı neden kilitli?" "Sen dışarıya çıkma diye abla." "Tibet beni delirtme! Anahtar nerede?" İstemeden bağırdım. "İkisi de bende abla. Şimdi kapatıyorum müsait değilim." Telefonu yere fırlattım. Kırılmıştı. Gidip odamdan eski telefonu aldım. Hattı içine takıp çilingiri aradım. Anahtarı kaybettiğimi evin içinde mahsur kaldığımı söyleyip kapattım. Yarım saat sonra burada olacağı söylemişti. Kendime kahve yapıp beklemeye başladım. Telefonuma mesaj geldi. Ama umursamadım. Tibet atmıştır. Onunla konuşmayacağım. Kahve bardağımı mutfağa bıraktıktan sonra kapı çaldı. Kapıya gittim. "Abla içeride misin?" "Evet içerideyim." "Tamam ben açıyorum." Biraz uğraştıktan sonra kapıyı açtı. Parasını verdim. "Teşekkür ederim iyi günler." "İçeri almayacak mısın?" "Ne diyorsun sen!" "Beni buraya bunun için çağırdığını biliyorum naz yapma al içeri." "İşte şimdi bitirdim seni. " Adama kafa göz daldım. Komşular dışarı çıktılar. Durdurmaya çalıştılar ama umrumda olmadı. Daha fazla dövmeye başladım. Son tekme mi atacakken havada kaldım. "Algın yapıyorsun sen!" "Üsteğmen tut şunu kaçmasın! Bana ne dedi bilmiyorsun!" "Tamam sen kenarda dur ben onu halledeceğim. Lütfen dur!" Beni kapının yanına bırakıp adamın yanına gitti. "Ne dedi bu sana?" "Söyleyemem. Kötü şeyler söyledi." "Sana ne söyledi Algın?" "Beni içeri almayacak mısın dedi." "Ne dedi ne dedi?" "Duydun işte." Adamın gözüne yumruğu geçirdi. "Ulan şerefsiz! Sen kim oluyorsun da benim olana el sürmeye niyetleniyorsun!" Gözlerimi belerttim. Ben odundum, üsteğmen benden daha odundu. "Sen bunu halledince gelirsin içeriye." Dedim ve içeri geçtim. Üsteğmen görmeden sargımı yenilesem iyi olacaktı. Adama kolumu unutup saldırınca dişlerim patlamamıştı ama kanamıştı. Mutfağa girip ilk yardım çantasını masaya bıraktım. Sonra kolumun sargısını çıkarmaya çalıştım ama olmadı. Sargının bantlı yeri arkada kalıyordu. Kolumu zorlayınca canım yandı. Masanın üzerinde duran ilk yardım çantasını yere savurdum. "Algın!" Üsteğmen hızla içeri geldi. "İyi misin?" "İyiyim!" Sinirime engel olamamıştım. "Bekle sen ben yenileyeceğim sargını." Hiç bir şey söylemedim. Yerdeki malzemeleri toplayıp masaya bıraktı. Daha sonra tekrar gitti. Bir saat boyunca masada boş boş oturdum. Kolumun sızısı geçmişti. Üsteğmen mutfağa girdi. "Gel hadi oturma odasına geçelim sargını orada yenileyelim." Kalkıp oturma odasına gittim. Yanıma oturup sargımı yenilemeye başladı. "Bunu neden yapıyorsun?" "Neyi?" "Bunu işte. Neden burdasın?" "Bunun sebebini söylemiştim." Sargıyı kolumdan kaldırınca canım yandı. Sonra üsteğmenin kolumdaki elini tuttum. "Az kaldı zaten bırak değiştireyim." Elimi geri çektim. Sargıyı değiştirip malzemeleri götürdü. Bant mutfakta kalmıştı. Onu alıp geldi ve sargıyı sabitledi. Tişörtümü koluma örttü. Saçımı kulağımın arkasına bıraktı. Sonra bana yaklaştı. Napıyor lan bu? Hızla ayağa kalktım. "Kapı, kapı bozuldu yeni bir çilingir çağırsam iyi olacak." "Kirpiğin düşmüş sadece onu alacaktım. Sen yanlış anladın." "Hiç bir şey anlamadım ben. Nereden uyduruyorsun bunları. Hem sen neden işe gitmedin?" "İzinliyim de ondan." "Kim izin verdi sana?" "Hani biz aynı birlikteyiz ya seninle Algın. Hani zorlu bir görevden çıktık ya haliyle de izinliyiz. Sadece senin iznin bir hafta uzatıldı." "Ne! Ne dedin sen!" "Şuan sen görev iznini kullanıyorsun. Asıl iznin hafta başında başlıyor." "Saçmalık! Bu resmen saçmalık! Ben evde duramam ki! Duvarlar üstüme üstüme gelir! Olmaz!" Gelip beni durdurdu. "Biraz sakin olmayı dener misin?" Onu kendimden uzaklaştırdım. "Hayır deneyemem! Çek ellerini sürekli sürekli bana temas etme! Yeter ya bırakın beni artık! Yarından tezi yok general ile konuşup izni iptal edeceğim." "Algın fazla abartmıyor musun?" "Ben evde felan duramam! Tibet dışarı çıkmama izin vermiyor. Ben sırf bu yüzden onun bunu bilmemesi daha iyi demişti." "Abla senin kolun görevde olmadı mı?" Yakalandık. "Hayır görevde olmadı. Göreve gitmeden önceki gün sabah evden erken çıkmıştım onda oldu." Artık yalan söyleyemezdim. "Ama Altaner abi bana görevde oldu dedi." Gözlerine baktım. Benim kararlarıma saygı duymuştu. Kabul ediyorum bundan etkilendim. "Duydun işte. Göreve gitmeme bir şekilde engel olacaktın o yüzden bende sana söylemedim." "Bile isteye kendini riske attın. Beni hiç düşünmedin mi?" "Bunu nereden çıkardın şimdi? Bu görev çok önemliydi ve gitmem gerekiyordu gittim. Uçurumdan düşmeseydim açılmazdı dikişlerim." "Ne uçurumu abla ne diyorsun sen Allah aşkına!" Kendi kendimi ele vermiştim. Üsteğmene döndüm. "Hiç bir şey bilmiyor." "Ben neyi bilmiyorum abla?" "Lütfen önce otur." Geçip oturdu. Yerinde duramıyordu. Ona söylemediğim için bana çok sinirlenmişti. "Görevde adamın biri askerime dokunmak istedi bende onun gözlerine biber gazı sıktım. Sonra beni uçurumdan attı." "Sen, sen ne diyorsun abla! Bunu bana nasıl söylemezsin! Tamam, tamam sakin olacağım sonra ne oldu?" "Atlayacağım sırada bir oyuk fark ettim ve oraya atladım. Sonra tekrar yukarı çıkmaya uğraştığım içinde dikişlerim açıldı." Yanıma gelip bana sarıldı. Ardından ise ağlamaya başladı. "Seni kaybetmek istemiyorum abla. Nolursun bunu bana yapma. Hiç kimsem yok. Lütfen sende gitme." "Buradayım ben hadi sil gözyaşlarını. Kocaman herif oldun halen ağlıyorsun. Bak omzumuda mahfettin hep!" Gülmeye başladı. "Bırakta biraz ağlayayım ya!" "Bak gıdıklarım seni." "Tamam ya." Dedikten sonra benden biraz uzağa gitti. "Sen neden erken geldin?" "Evde dosya unutmuşum onu almaya geldim. Sen kapıyla ne yaşadın?" "Çilingir çağırdım." "Ne çilingir ama!" "Yav üsteğmen ben nereden bileyim adamın sapık olduğunu." "Sapık mı?" "Adam ablana beni içeri almayacak mısın demiş." "Nerede bu adam!" "Bilmem emniyete gönderdim ben. Tutanakta tuttum. Ayrıca merak etme ablan adamı bir güzel dövmüş." "Kolun, koluna bir şey oldu mu?" "Yok bir şey olmadı iyiyim." "Tamam kendine dikkat et ben emniyete geçiyorum. O adama da bir yol göstereyim." "Tibet sakın bir şey yapma." "Görürsem söylerim." Dedi ve gitti. "Neden söylemedin?" "Ben sana en başında bilmek onun hakkı demiştim ama kararlarına da saygı duymak istedim. O yüzden görevde oldu dedim." "Teşekkür ederim." "Önemli değil. Hadi uzan kendini yorma." "İyiyim ben sorun yok." "Halletmem gereken işlerim var gerçekten iyiysen gideceğim." "Zamanını benimle harcama git işini hallet." Kapıya kadar gitti. Bende peşinden gittim. Ayakkabısını alıp bana döndü. "Tüm zamanlarımı seninle öldürmek istiyorum." Sahte bir gülüş gönderdim. "Hadi üsteğmen git ve işini hallet." "İşim bitince kapında bekliyor olacağım." "Dikkat et köpekler ısırmasın." "Ederim." Gidince kapıyı kapattım.
|
0% |