@semaabakar
|
O günden sonra daha çok dikkat etmiştim. Bende bebeğimde gayet iyi idik. Altaner de eskisinden daha çok dikkat ediyordu. Albayın emri ile bir hafta görevleri uzaktan kontrol etmiş karargahtan ayrılmamıştım. Tüm hazırlıkları yerine getirmiştik. Bu akşam kına yarın akşamda düğün vardı. Mehru çok heyecanlıydı. Hepimiz sürekli onu sakinleştirmekle uğraşıyorduk. Ben mi? Ben sadece Altaner'in aldığı gelinliği merak ediyordum. Bana halen göstermemiş düğünden önce giymemi istemişti. Reddetmemden korkuyor olmalıydı. "Algın?" Arkamı dönüp ona baktım. "Efendim Mediha?" "Seninle müsait isen biraz konuşmak istiyorum." "Elbette, gel hadi benim buradaki odama geçelim." Birlikte odama gittik. Yatağımın üzerine oturup yan tarafımı işaret ettim. Oda gelip oturdu. "Nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum. Gözlerim hırstan kör olmuş, takıntı haline getirmişim. Aşkın ne olduğunu bilmiyormuşum. Hepsini Barin sayesinde öğrendim. Ben senden çok özür dilerim. Yaptığım hataların bir affı olmasa bile senden özür dilerim." Gerçekten pişman olmuşa benziyordu. "Özür dilemeni gerektirecek bir durum söz konusu değil. Her şey geçmişte kaldı. Barin ile aranız iyiyse sorun yok." Yüzünü eğdi. "Seni tanımadan önce yapmacık olduğunu düşünmüştüm lakin öyle değilmişsin. Sen gerçekten iyi bir insansın Algın. Barin hatalar affedilmek için vardır diye doğru söylemiş. Doğru yolu bulmamda yardımcı olduğun için çok teşekkür ederim." "Rica ederim ne demek. Barin ile ne durumdasınız?" "Evleniyoruz!" Bunu büyük bir neşeyle söylemişti. Asılan yüzünde gülücükler yer edinmişti. "Bu kadar hızlı mı?" "Aslında şey!" Gizlediği bir şey vardı ama ne? Gözlerimi kısarak ona baktım. Sonra bir anda kafama dank etti. "Şaka yapıyorsun!" Sesim biraz yüksek çıkınca eliyle sessiz olmam için işaret yaptı. "Üç haftalık." Şaşkınlığımı gizlemeye çalıştığımı fark etti. "Kazayla oldu." Böyle şeyler kazayla mı oluyormuş? Neyse ne beni ilgilendirmez. "Kazayla?" İlk defa onu bu kadar çok kızarırken görmüştüm. "Neyse canım olan olmuş. Yolun sonunda mutlu olun yeter. Hadi artık gidelim, hazırlanmamız gerekiyor." Çağın gözlemleri iyi olan biriydi. Mediha gerçekten naz yapıyormuş. Haklarında hayırlısı olur umarım. Kına gecesini kızlarla Tibet'in evinde biz bize yapmayı karar kılmıştık. Erkeklerde Altaner'in evinde olacaktı. Oturma odasındaki koltukları Tibet ve Altaner yan odaya bırakmış geniş bir alan sağlamıştı. "Ben çok heyecanlıyım ya!" Üzerinde kaftanı ile yanımda oturan Mehru'ya döndüm. "Şuana kadar bende heyecanlı değildim, ama şuan ellerim bile titriyor." "Aman diyim abla! Sakın doğurma! Daha çok heyecan yaparım." "Mehru daha bebeğim küçük doğmaz merak etme." "İyi bari!" Gülmeye başladık. "Biz neyi bekli-" demeye kalmadan bizim kızlar yapacağını yapmış ellerinde mumlar ve tepsilerle içeri girdiler. Ardından müziğide açmayı unutmadılar. Etrafımızda döndükten sonra mumları bırakıp ışıkları açtılar. "Kaynanalar bu gelinler elini açmıyor." Mehru'ya baktım ve gülümsedim. "İleride masanın üzerinde duruyor. Oradan alıp eline bırak Erna." "Hemen hallediyorum." Altaner'in teyzesi ayaklandı ve yanıma geldi. "Aç bakalım elini güzel gelinim." "Buna gerek yoktu teyze." "Bana anne demeni istiyorum. Bu dünya da anne olamadım. Senin annen olmak istiyorum." "Altaner sizin oğlunuz, bende senin kızınım lütfen üzülme." Altını elime bırakıp sarıldı. "Oğlum çok şanslı." Kınalar yakıldıktan sonra müzikler açılmış, oyunlar oynanmıştı. Son oyunu oynarken bir anda Mediha yere yığıldı. Hemen yanına çöktüm. "Mediha! İyi misin?" Bayılmıştı. "Barin'e haber verin biriniz." Kolonya ve su ile ne kadar çabalarsak çabalayalım uyanmamıştı. Beş dakika sonra Barin koşarak içeriye geldi. "Noldu ona! Ne oldu benim gülüme!" "Hamile olduğu için ken-" cümleyi tamamlamadan Barin yere yığıldı. "Hadi canım! Bilmiyor muydu?" "Mediha hamile mi!" Herkes çok şaşırmıştı. Bu sırada Mediha kendine gelmeye başladı. Yanında baygın yatan Barin'i görünce neye uğradığını şaşırdı. "Barin, Barin iyi mi?" "Merak etme heyecandan bayıldı. Siz hamile olduğun için evlenmiyor muydunuz?" "Hayır ya! Sen yanlış anlamışsın. Barin evlenme teklifi etti, bende hamile olduğum için kabul ettim. Bunu daha ona söylememiştim." "İyi öğrenmiş oldu. Çağın masanın üzerindeki suyu bana ver." Hiç bir şey olmamış gibi davranmıştım. Olayı uzatmaya gerek yoktu. "Hemen yenge." Suyu alınca hiç düşünmeden Barin'in yüzüne boşalttım. "Kalk be! Baba oluyorsun dedik bayıl demedik!" "Ben, ben baba oluyorum! Gülüm anne oluyor! Allah be!" Altaner'e sarıldı. Gözlerimi devirdim. "Kocama değil sevgiline sarılacaksın manyak herif!" Algılaması geç olmuştu. Geri gelip Mediha'ya sarıldı. "Çok teşekkür ederim gülüm." Sonra ayrılıp alnından öptü. "Hadi gidiyoruz." "Nereye?" "Hastaneye gidiyoruz. Sen az önce bayıldın gülüm burada durmamız çok saçma." Günün sonu hastanede bitmese içimiz rahat etmezdi. Onlar gittikten sonra bizde etrafı toparlamış, kıyafetlerimizi değiştirmiştik. Çok kişi olduğumuz için hemen hallolmuştu. Yarın çok yorulacağımız için vakit kaybetmeden uyumuştuk. Yeni güne büyük bir heyecan ile başladım. Her ne kadar istemiyorum desem de ileride çocuklarımıza göstereceğimiz düğün fotoğrafımız olması çok güzel olacaktı. Düğün fotoğrafı çektireceğimiz için Altaner gelinliği erken vermek zorunda kaldı. "Altaner hadi artık getir şu gelinliği yoksa giymem." Tehtit etmem işe yaramıştı. Elinde gelinlikle geldi. "Umarım bu gelinliği benim için giyersin kahve gözlüm." "Kaldır bakalım sen şu gelinliği." Gelinliği kaldırdı ama arkası bana dönüktü. "Gelinliğin önünü çevir." "Çevirmesem daha iyi." "Çevir şunu Altaner!" "Tamam kızma kahve gözlüm." Gelinliğin önünü çevirdi. Gözlerim yuvalarından çıkacaktı. "Lan bu ne! Ben bunu asla giymem Altaner!" "Benim için giysen olmaz mı?" Gözlerimi kapatıp sabır çektim. "İçine bir şey giymeden asla giymem!" "Tamam kabul ediyorum." Gelinliğin içerisine bir şey ayarladıktan sonra üzerime giydim. Makyaj işini hallettirdikten sonra fotoğraf çekimine gittik. Mehru ve Tibet ise bizden yarım saat sonra geldiler. "Komutanım, komutanım beni kucağınıza alsanız birde öyle fotoğrafımız olsa çok güzel olmaz mı?" "Olmaz Çağın, hiç güzel olmaz!" "Kırma çocuğu madem bana bu gelinliği giydirdin bende senden bunu istiyorum." Mecbur kalıp Çağın'ı kuçağına aldı. Bu hali çok komik olmuştu. Ben onlara gülerken de fotoğrafımız çekildi. En güzel düğün fotoğrafımız bu olmuştu. "Hadi aşkım in-" Altaner aşkım lafını duyar duymaz onu yere attı. "Ahh! Komutanım belim kırıldı!" Bir şeyi yoktu numara yapıyordu. "Kalk lan abartma!" "Tamam komutanım kalktım." Fotoğraf çektirme işimiz bitince düğün salonuna geçtik. Her şey çok güzel ayarlanmıştı. Çiçekler, masalar ve mekan hepsi ayrı ayrı çok güzeldi. Altaner masraftan kaçınmamıştı. Kesin bir yerlerden gömü bulmuştur. Yoksa bu kadar harcama akıl karı değil. Daldığım yerden Altaner sayesinde çıktım. "İlk değil ama bu güzel dansı bana armağan eder misin?" Elimi avucunun içine baktım. "Elbette." Orta kısma geçtik. Diğerleri de yerlerini alınca dans etmeye başladık. "Sen gördüğüm en güzel rüyasın hiç uyanmak istemiyorum kahve gözlüm." "Sende benim en güzel yanımsın." Uzun ve bir o kadarda yorucu bir gece olmuştu. En sonunda evlerimize geçtik. "Bugünü de böyle bitirdik kahve gözlüm." "Evet, bugünü de böyle bitirdik. Daha güzel günlerimiz olsun. Seninle ve bebeğimizle bir ömür daha güzel geçsin." "Benim karım bugün pek bir romantik." "Bu duruma alıştım artık. Eskisi kadar agresif değilim." "Her haline kefilim. Hiç bir halin beni senden ayırmaz." "Bu dünya da bana verilmiş bir lütufsun." "Bana verilmiş en güzel hediyesin." "Seni çok seviyorum Altaner. Bu sevgi hiç bitmesin." "Seni çok seviyorum Algın. Bu sevgi hiç bitmeyecek." Ona sarılıp gözlerimi kapattım. Geleceğin ne getireceğini bilmiyordum. Fakat onu benden götürmesin istiyordum. Sabah uyandıktan sonra üzerimi değiştirip mutfağa girdim. Kahvaltıya misafirlerimiz vardı. "Günaydın kızım erkencisin." "Evet Gül anne. Kahvaltıya misafirlerimiz var o yüzden hazırlık yapıyorum." "Güzel kızım benim, pek hamaratsın." "Teşekkür ederim anne." Ağlamaya başladı. Ona sarıldım. "Lütfen ağlama, bu aralar çok duygusalım bende ağlarım." "Çocuğum olmadığı için çok üzülüyordum. Allah bana iki tane birden verdi." "Hayır üç tane verdi. Sen bebeğimizin annesisin. Bizler bazen yanlış yapacağız sen bize anne olup doğru yolu göstereceksin." "Güzel yüreklim." "Ne diyorum biliyor musun? Sen artık bizimle yaşa. Ankara çok uzak gelip gitmek çok zor olacak. O yüzden bizimle yaşa. Tibet dedemleri ikna etmiş. Onlarda burada yaşayacaklar. Lütfen sende bizimle yaşa." "Ben bilmiyorum ki kızım." "Bilirsin, bilirsin anne. Karım bizimle kalmanı istiyorsa kalmalısın. Özlediğin zamanlarda Ankara'ya gidersin." Altaner'de yanımıza geldi. "Biraz düşünmek istiyorum." "Sonucu olumlu olacaksa neden olmasın." Bizi güldürmeyi başarmıştı. "Neyse kızım ben seni oyalamayayım şimdi misafirlerin gelir. Hayta herif sende yardım et karına." "Emredersiniz kraliçem." Gül teyze içeri gittikten sonra yanağımı öptü. "Seni kazanacak kadar ne iyilik yaptım bilmiyorum." "Belki de ben seni kazanacak iyilik yapmışımdır." "Hımm, olabilir." Birlikte kahvaltıyı hazırlamaya başladık. Altaner'in arada bir öpmeleri ve sarılmaylarıyla biraz zor oldu ama neyse. Kapı çalınca Altaner açmaya gitti. Bende ekmekleri masaya bırakıp arkasından gittim. Hepsi ile tek tek sarıldık. Ardından kahvaltı masasına oturduk. Hepsinin yüzlerine baktım. Daha düne kadar dört kişilik bir aile iken şimdi kocaman bir aile olmuştuk. Benim hikayemde böyleydi. Hayatımızda zorluklar elbet oluyordu, iş bu zorlukları atlatmaktaydı. Zaman neleri değiştirir veyahut ömrümüzden kimi eksiltir bilemezdik. Fakat yarını mutlu geçirmek bizim elimizdeydi. Geçmiş iz bıraksa da geleceğimize yük olmamalıydı. |
0% |