@semaabakar
|
KİTABIMA HOŞ GELDİNİZ💚 OKUDUKTAN SONRA OY VERMEYİ UNUTMAYIN 🤍 🌟 Atlas peşindeki adamlardan kurtulabilmek adına gecenin geç saatinde açık olduğunu gördüğü kitapçıya dalıverdi. Bu sırada kitap raflarını düzenleyerek kahve içmekte olan Kamer, onun bu ani girişi yüzünden elindeki kupayı yere düşürdü. Yere düşen kupa büyük bir gürültü ile kırıldı. Kamer, lise zamanlarında babasının hediye olarak aldığı kupanın kırılmasına sinirlendi. Anın verdiği bir hiddetle yere çöktü. "Buraya neden bu şekilde girdiğinizi anlayamıyorum. Her yerin bir giriş üslûbu olduğunu unutmuş olmalısınız." Ses tonunda ki kızgınlığı gizleyemiyordu lakin gelen kişinin bir müşteri olduğunu unutmamış cümlelerini ona göre seçmişti. Atlas, kendini gün batımını izliyormuş gibi hissetti. Yüzünün güzelliği ses tonuna vuran, üzerine giymiş olduğu siyah elbiseyi bedenine özel bir tasarımmış gibi gözler önüne seren bu kadın, kızıl saçları ile görsel bir şölene davetiye gibiydi. Kamer, dağınık siyah saçları esmer tenini kavuran, gecenin karanlığını andıran adama baktı. Üzerine apar topar geçirilmiş gibi duran siyah tişörtü kaslı bedenini çepeçevre sarmış, onu kalıplı biri haline getirmişti. "Beyfendi sorun ne?" Atlas sesini temizleyip Kamer'in yanına eğildi. Burnuna dolan lavanta kokusu onu bir bedene mahkum etti. Bundan dolayıdır ki sesini tekrar temizleme gereği hissetti. "Kusura bakmayın sizi rahatsız etmek istemedim. Bu saatte açık bir kitapçı görünce heyecanıma yenik düşüp içeri giriverdim. Hadsizlik ettiğim için üzgünüm. İzin verin hatamı telafi edebileyim." İlk defa bu kadar mahcup olmuştu. Elini yerdeki kırık kupa parçalarına uzatmak amacı ile hareket ettirince Kamer eli ile durmasını işaret etti. "Buna gerek yok ben halledebilirim. Lütfen siz dokunmayın." Adamın yüzünü inceledi. Alnından aşağıya sızan terleri fark etti. "Masanın üzerinde peçete olması lazım. Yüzünüzü kurulamanızda fayda var." Düşünceli tavrı Altas'ın bir kez daha etkilenmesine sebebiyet vermişti. "Teşekkür ederim, yüzümü kuruladıktan sonra kitaplarınızı inceleyebilir miyim?" Yerden doğruldu, ona eş değer olarak Kamer kupadan kafasını kaldırdı. Sesini ortamın vermiş olduğu gerginlikten arındırdı ve "elbette, lütfen çekinmeyin" dedi. Karşısında duran adamın mütevaziliği kitaplardan fırlamış gibiydi. Etkilenmemek mümkün değildi. Bir müddet mavi gözleri, alnını kuruladıktan sonra kitapları incelemek için raflara ilerleyen adamı takip etti. Yirmili yaşlarının sonlarında görünen bu adam, ortalama olarak 1.85 boylarında idi. Kaslı fiziği onu çekici bir hale getirmişti. Kamer, kendini toparlayıp bunun doğru olmadığı konusunda ikaz etti. Bu hareketinden rahatsız olabilirdi. Kupanın parçalarını toplamaya devam etti. Atlas, bu durumdan çok hoşlanmıştı. Onun can alıcı mavi gözleri üzerinden hiç eksik olmasın isterdi. Tek elini cebine bırakıp kitaplara bakmaya başladı lakin aklı gün kızılı saçları olan kadın da idi. Kamer, elindeki kupa kırıklarını kapının yanında duran çöpe attı. İçeriye geçip paspas getirdi. Yerleri tek bir kir belirtisi kalmayana kadar temizledi. Paspası tekrar aldığı yere götürüp adımlarını kitaplarını incelemekte olan adamın yanına doğru attı. Adamın yanına yaklaştığında burnuna dolan yağmur kokusunu derince içine çekti. Sesini temizleme ihtiyacı sezdi. "Eğer almak istediğiniz kitapları bulmakta zorluk çekiyor iseniz size yardımcı olabilirim." Atlas kafasını ondan tarafa çevirdi ve gözlerine bakmaya başladı. Aradığı kitabı bilmiyordu. Zaten aradığı bir kitapta yoktu. "Müşterilerinize hangi tür kitaplar öneriyorsunuz?" Kelimeler dilinden habersiz döküldü. "Maalesef kitap önerisinde bulunmuyorum. Gelen müşterilerim daha önceden almak istedikleri kitapları belirleyip buraya gelirler ve bende aradıkları kitabı onlara veririm." Kaşları hafifçe havalandı. Konuşmasında ki sakinlik onu etkilemişti. Bir müddet düşündü. Önündeki kitaba baktı. Bir şekilde işin içinden çıkması gerekiyordu. "Saf aşkı arıyorum." Dilinden dökülen sözcükler Kamer'in zihninde bir amaca ulaşmadı. "Sizi anlamadım?" Raflara dönük olan bedenini ona doğru çevirdi. Ardından siyah gözlerini onun mavi gözlerine sabitledi. "Okuduğum kitap saf aşkı anlatmalı. Okuduğum zaman beni etkilemeli ve duygular ört pas edilmiş değilde direkt gözler önüne serilmiş olmalı." Dedi. Bunun üzerine Kamer dün bitirmiş olduğu kitabı gözünde canlandırdı. Bu adamın okumak istediği kitabı birebir özetliyordu. Gidip masanın üzerinde duran kitabı aldı. Tekrar yerine geldi ve kitabı ona uzattı. "Bahsettiğiniz özelliklere sahip bir kitap." Atlas, kitaba uzanıp aldı. Alırken eli gün kızılı saçları olan kadının eline değdi. Bu bir başlangıcın kıvılcımı oldu. Ses tonunu içindeki heyecandan uzak tutarak "siz bu kitabı daha önce okudunuz mu?" Diye sordu. Sonra ise elindeki kitabın sayfalarını aralayıp göz gezdirmeye başladı. "Yeni bitirmiş olduğum bir kitap. Sevgiyi en saf haliyle okuyucu ile buluşturmuş. Zamanın ötesinden gelen bir kadın ve zaman kavramını unutmuş bir adamın hikayesi." Atlas onun ses tonundan adeta büyülenmişti. Bir ses tonu nasıl bu kadar güzel olabilirdi? "O halde bu kitabı alıyorum." Kamer yüzünde hafif bir gülümseme ile kasayı işaret etti. "Tabii, buyrun kasaya geçelim." Birlikte kasaya geçtiler. Atlas'ın aklı halen gülümseyince çenesinde beliren gamzedeydi. Onu her detayına kadar bilmek isterdi. Kamer, kitabı paket yapıp ona uzattı. Atlas, kitabın ücretini ödeyip teşekkür etti ve çıkışa yöneldi. Bir kaç adım attıktan sonra gün kızılı saçları olan kadına döndü. "İsmini bilmek isterim. Yolumun tekrar bu kitapçıya düşmesini, okuduğun kitapları okumak isterim." Kamer'in bu yabancının söyledikleri yüzünden yanakları al al olmuştu. İlk defa bir müşterisi tarafından böyle bir olaya maruz kalmıştı. Bundan dolayı sessiz kalmayı tercih etti. Atlas, cevap alamayacağını anlayınca adımlarını ona doğru atıp elini uzattı ve tekrar konuştu. "Madem sen söylemeyeceksin o hâlde ben söyleyeyim. Günay, ismim Günay, Gün Kızılı." Yoğun bir ses tonuyla söylemişti bunu. Üstelik yalan söylemişti. Gerçeği söylemekten ilk defa korktuğu için. Kamer, kendisine elini uzatan adamın gözlerine baktı. Elini yavaşça kaldırıp onun eline bıraktı. Atlas hayatında hiç bir kadının elini öpmemişti. Fakat artık hayatına her an elini öpmek isteyeceği bir kadın gelmişti. İçindeki dürtülere engel olamamış ve Kamer'in elinin üzerini öpmüştü. "Seni tanımak, ömrüme baharı getirir Gün Kızılı." Kamer, telaşla elini onun elinden çekti. Bu yabancı duygularını gizlemiyor, her şeyi gün yüzünde tutuyordu. Bu durum hoşuna gitmiş olsada doğru değildi. Kafasını önüne eğip bir kaç adım geri gitti. Atlas, onun bu haline gülümsedi ve daha fazla utandırmadan kitapçıdan ayrıldı. Nasıl olsa artık burayı biliyordu. Peşinde olan adamlara izini de kaybettirmişti. Şoförünü arayıp arabayı getirmesini istedi. Arabası gelene kadar ise kitapçının karşısında duran banka oturdu. Kamer, az önce yaşadıklarını düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Önce kokusundan sonra ise öpmesinden etkilenmişti. Yüzünü düşünmek istemiyordu, eğer düşünürse kendini bu adama kaptırabilirdi. Atlas, ilk günden yalan söylediği için kendini suçlu hissetmişti. İçinde engel olamadığı bir korku belirmeye başlamıştı. "Abi biz geldik." Karşısına geçen korumayı eliyle kenara itti. "Gelmiş olman manzara mı kapatacağın anlamına mı geliyor lan!" Anlık bile olsa onu göremediği için sinirlenmişti. "Geriye kalan adamların işini bitirdiniz mi?" "Bitirdik abi. Tekrar ihaleye hile karıştıracaklarını sanmıyorum." "Peşimde ki adamlar ne alemde?" "Onlar bizi fark edince kaçtılar abi, yakalayamadık." Ellerinden kaçırmış olmaları umrunda olmamıştı. Şuan hayatında gördüğü en güzel gün batımını izliyordu. "Polise ihbarı verdin mi?" "Verdim abi, adamları aldılar." Kamer'in dışarı çıktığını görünce oradan uzaklaştılar. Onun kendisinden korkması en son isteyeceği şey bile olamazdı. İnsan hayatı zaman ve mekan olmadan da ilerler. İki ayrı hayat bir dünya çatası altında yıllarca ömürlerini sürdürür. Sonra yol onları birbirlerine emanet eder. Tüm zorluklar ve tüm engeller aşıldığında ise artık bir ev olurlar. Bir hayat, bir dünya. Ertesi gün olduğunda Kamer yeni gelen kitaplarının depoya taşınması ile uğraştığı için kitapçıyı geç açmak durumunda kaldı. Kitapçının önüne geldiğinde kapıda duran kırmızı antoryum çiçeğini fark etti. Üzerinde ise bir not vardı. Notla birlikte çiçeği de aldı. 'Seninle bir yol var edip koşmak isterim. Düşmek gözümde olmadan.'
Günay'dan Gün Kızılı'na Notu okuduktan sonra dudakları kıvrıldı. Onunla aynı anda dudakları kıvrılan birinin olduğundan habersiz. Kapıyı açıp çiçekle birlikte içeri girdi. Atlas ise o girdikten sonra biraz daha bekleyip, arabasını çalıştırdı ve işine gitti. Kalbindeki kalma duygusunu bastırmak zorunda kalmıştı. Kamer, her ay olduğu gibi bu ayda kitapçısın da söyleşi düzenleyecekti. Bu söyleşiler sayesinde kitapçısı tanınır hale gelmişti. Bugün söyleşinin yapılacağı gündü. O yüzden söyleşi saatine kadar kitapçının kitap okumak için olan bölümünü düzenlemekle uğraştı. Çok iyi iş çıkarmıştı. Saatler 17.00'ı gösterdiğinde katılımcılar tek tek gelmeye başlamıştı. Beklediği herkes gelince kapıyı kapatmak istedi fakat buna bir el mani oldu. ... (Not: Oy vermeyi ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayınız 🧡) |
0% |