@semaabakar
|
Atlas girmiş olduğu şoktan çıkıp arabnın kapısını açtı. "Kamer'im, gün kızılım, Allah'ım hayır hayır Allah'ım bu olmaz bu olmaz. Onu benden alma yalvarırım onu benden alma. Daha yeni kavuştum. Hayır hayır alma. Lütfen Allah'ım lütfen alma." Karşılaştığı manzara içler acısıydı. "Allah'ım, bunu yapma. Onu alma, hayır hayır. Yalvarırım aç gözlerini, ah! Bu nasıl acı lan! Nolursun gitme." Kamer'i arabadan çıkardı. Eli yüzü hep kanlar içindeydi. Cem, konumu attıktan sonra adamları alıp gelmişti. "Cem, Cem arabayı çalıştır cem! Yalvarırım hızlı ol! Canı yanıyor nolur, nolur çabuk çabuk olun!" Kamer'i kucağından indirmeden arabaya bindi. "Hızlı sür! Kamer'im, nolursun uyan! Yapma be güzelim, bunu yapma! Sensiz olmaz, olmaz!" Gözlerinden sayısız damlalar döküldü, Kamer'in gözlerine. "Olmaz, gitme Gün Kızılı'm, bizi yok etme, gitme nolursun gitme! Daha bizim kızımız olacak, oğlumuz olacak, nolur gitme!" Atlas'ın bitmek bilmeyen feryatları hastane koridorlarında da devam etmişti. Koridorları durmadan tavaf etmiş, sorduğu sorulara cevap vermeyen hemşireleri azarlamıştı. "Kamer'im, kızım! Kızım nerede!" Anne ve babası da feryat figan hastaneye geldiler. "Kızım nerede Atlas!" Atlas, öyle baktı, söyleyecek tek bir kelimesi dahi yoktu. Namık bey Atlas'ın yanına gitti ve tokatı suratına indirdi. "Bu mu, bu mu kızıma sahip çıkma şeklin! Ne oldu benim kızıma!" Namık bey aşırı üzüntü ve stresten fenalaşınca müşade odasına alınıp sakinleştirici ve serum takıldı. Zeynep Hanım'ın da eşinden farkı yoktu. Bulundukları durum onlar için büyük bir acıydı. Durmadan, yorulmadan dua etmeye devam ediyordu. "Kızım, Kamer'im, iyi ol Kamer'im! Bizi üzme kızım, üzme! Allah'ım sen onu bize bağışla!" Saatler geçmek bilmiyordu. Kamer'e sürekli kan takviyesi yapılıyor, yüzündeki cam parçaları çıkarılmaya çalışılıyordu. Atlas, artık ayakta kalacak gücü kendinde bulamamış ve hastane koridorunda yere çökmüştü. "Ah! Gitme Gün Kızılı'm, beni bırakma! Allah'ım onu ver, beni al! Olmaz, onsuz olmaz!" Namık bey kendine geldikten sonra odada duramamış ve tekrar ameliyathanenin önüne gelmişti. "Kızıma bunu neden yaptın! O sadece seni sevdi! Keşke, keşke seninle hiç karşılaşmasaydı! Ona zarar verdin! Halen de vermeye devam ediyorsun! Koruyacağına söz vermiştin, kızımı sana emanet ettiğim güne lanetler ediyorum! Ciğerimi söktün, ciğerin sökülsün!" Atlas artık onun bu söylemlerine dayanamadı ve ayağa kalkıp karşısına geçti. " Onu bana siz kendi ellerinizle verdiniz! O benim dünyam, o benim her şeyim! Ona bir şey olmasına izin vermeyeceğim! Yeter, yeter sadece sizin içiniz yanmıyor! Ölüyorum ben, görmüyor musunuz! " İkiside bir daha tek kelime edemedi. Izdırap gibi geçen sekiz saatin sonunda Kamer'in ameliyati sonra erdi. Yoğun bakım ünitesine götürmek için ameliyathaneden çıkartıldı. Yüzünün her yeri sargıda idi, buna gözleride dahil. Namık bey ayaklanıp kızının yanına gitti. "Kamer'im, iyisin birtanem, iyisin meleğim." Elini tutup üzerine bir buse bıraktı. Atlas Kamer'e dokunmak isteyince ona bağırdı. "Sakın! Sakın kızıma dokunma!" Sağlık görevlileri Kamer'i yoğun bakıp ünitesine götürdüler. Hepsi Kamer'in peşinden gitti. Yoğun bakım odasının camından onu izlemeye başladılar. Sonra doktor yanlarına geldi. "Öncelikle hepinize çok geçmiş olsun. Kamer hanımın durumu şuan stabil, önümüzde ki saatlerde ne olacağını kestiremeyiz. Sizlerden tek isteğimiz olası her duruma hazırlıklı olmanız. Tekrardan geçmiş olsun." Doktor gittikten sonra Namık bey ve Zeynep hanım oturağa çöktüler. "Namık, ona bir şey olursa yaşayamam! Namık, bir şey yap!" Namık bey şuan kötü durumda bile olsa karısına güç vermek istedi. "Bizim kızımız güçlüdür Zeynep'im. Bunu da atlatacağız, sen içini ferah tut." Karısına sıkıca sarıldı. Atlas, duyduğu acı ve suçluluk duygusu ile hastaneden dışarıya çıktı. Hiç bir yere sığamıyordu. Ne Kamer'in ne de ailesinin yüzüne bakacak durumda değildi. Elleri ile yüzünü ovuşturdu. Telefonu çalınca cebinden çıkarıp aldı. "Efendim Cem?" "Abi, Ayla hanımın babası kaçırmış Kamer'i." "Ne demek lan bu!" "Kamer hanımın kaçacağını bildikleri için tuzak kurmuşlar, arabanın frenlerini bilerek bozmuşlar." "Nerede lan! Nerede o adam! Çabuk onu bana bul!" "Abi sınır dışına çıkmış, herhangi bir ize ulaşamadık." Atlas duraksadı, arkadaşını öldü sandığı günde aynı şey olmuştu. "Sinan, Sinan'da da aynısı oldu. Tüm bunlar, o mu yaptı! Ulan eğer sensen, yemin ederim kendi ellerimle öldüreceğim! Cem, Halil'in ne kadar adamı varsa hepsini büyük depoya toplayın! Cihan'a haber ver, gözü açık olsun." "Emredersin abi." Atlas, telefonu kapatıp içeriye girdi. Yoğun bakımın önüne geldiğinde hareketlilik olduğunu gördü. "Kamer! O, o iyi mi?" Zeynep hanım heyecanla "uyandı, kızım uyandı. Doktorlar kontrol ediyor, birazdan içeri gierebileceğiz" dedi. Sonra farkına varınca yüzünü ondan içeriye döndü. Atlas, rahat bir nefes verdi. "Sana şükürler olsun Allah'ım. Onu bize bağışladın." Yaklaşık on dakika sonra doktor dışarıya çıktı. Kamer'in tüm kontrolleri yapılmıştı. "Hastamız gayet iyi fakat yüzüne aldığı darbelerden dolayı görme kaybı yaşıyor. Bu süreç ne kadar sürer bilmiyoruz, şuan size kesin bir bilgide veremeyiz. Geçmiş olsun." Doktor gittikten sonra Zeynep hanım yere yığıldı. Namık bey hemşireyle birlikte karısını götürdü. Atlas'ın hiç bir şey umrumda değildi. Onun için Kamer'in yaşıyor olması yeterliydi. Vakit kaybetmeden odaya girdi. Yatağın yanına yaklaşıp oturdu. "Gün Kızılı'm, yeniden hayatıma hoş geldin." Kamer, elini ondan çekip "defol!" diye bağırdı. ... (Not: Oy vermeyi unutmayın 🧡) |
0% |