@semaabakar
|
Kamer, gelen kişinin kim olduğuna bakmak için kapıyı araladı. Gelen yaklaşık olarak bir aydır sözleri ve tavırları ile onu rahatsız etmekte olan Zafer'di. "İzin verirsen içeri geçeceğim." Şuan bir söyleşi mevcut olduğu için ters davranamaz veyahut onu kovamazdı. Kenara çekilip geçmesine izin verdi. Herkes yerini aldıktan sonra kısık seste bir müzik açtı ve kendisi de yerini aldı. Bunu gelenek haline getirmiş, okurlarının da hoşuna gitmişti. Ses tonunu müzikten dolayı hafif yükseltmiş ve "geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu ay üzerinde konuşacağımız kitapları hepiniz önceden okudunuz. İlk olarak düşüncelerini dile getirmek isteyen var mı ?" Diye sormuştu. "Ben isterim." Kamer, kulaklarına dolan hoş tınıda ki sese yüzünü döndü. Gelen kişi Atlas'tan başkası değildi. Kamer'i izlemesi için bıraktığı adam ona gelen kişiden hoşlanmadığını fakat söyleşi nedeni ile içeri almaya mecbur kaldığını söylemişti. Zaten şirketten onun yanına gitmek için ayrılmıştı. Bundan dolayı çok zaman kaybetmeden soluğu kitapçıda aldı. Kamer Altas'ı karşısında görünce çok şaşırmış üstelik utanmıştı. Aklına dün elinin üzerine bıraktığı o ufak ama yüreğini ısıtan buse gelip duruyordu. "Elbette, lütfen gelip oturun." Tesadüf budur ya, sadece Kamer'in karşısında duran sandalye boştaydı. Oraya yöneldi ve sakin bir şekilde oturdu."Başlamamı istediğiniz bir kitap var mı?" "Hayır, lütfen istediğiniz kitaptan başlayın." Birbirlerine karşı olan ses tonları kimsenin gözünden kaçmamıştı. Buna Zafer de dahildi.Bu durumdan hiç hoşlanmamıştı. Atlas'ın Kamer'e olan bakışları sinirini bozmuştu. Atlas masanın üzerindeki kitaplara baktı. İçinden kitapları daha önce okuduğu için övgüler yağdırdı. Bunlar bilindik kitaplardı. Kitapların arasından gözüne çarpan bir kitabı aldı. "Öncelik olarak rastgele açtığım bir sayfayı sizlere okumak isterim." Bu okurların çok hoşuna gitmişti. Daha önce sadece kitap hakkında konuşmuşlardı. Kimse onun bu isteğine karşı çıkmamış ve onu onaylamışlardı. Atlas açtığı sayfayı okumaya başladı. "Üşüyordum, ellerin ellerimi sarmadığı için üşüyordum. Yaz güneşinin altında, bir banka oturmuş, üşüyordum. Yüreğimi kuşatan bu sevdadan kaçmak mümkün değildi. Artık karşı çıkmıyor, sana olan aşkımı yaşamak için kendimi telkin ediyordum. Seni gördüğüm o ilk gün, karanlık gecem gözlerinde ışık buldu. Meğerse yıllardır bir karanlığın altında ışık arayıp durmuşum. Karanlığın bünyesine sıkışıp kalmış, senden bir habermişim." Devamı gelmemişti çünkü onun sözünü Zafer bölmüştü. "Bu kadar yeterli bence görüşlerini söylersen bizlerde söyleriz." Kamer bu duruma sinirlenmişti. Hem bu güzel sesten mahrum kalması hem de müdahale edilmesi onu rahatsız etmişti. "Bu yaptığınız çok saygısızca Zafer Bey. Eğer okurlarım rahatsız oldukları bir durum olsaydı bunu dile getirmekten geri kalmazlardı. Lütfen bir daha kimsenin sözünü kesmeyin." Dediği gibi de olmuştu. Ondan sonra kimsenin sözünü kesmemişti. Söyleşi her zamankinden daha güzel geçmişti. Kamer, Altas'ın her hareketinden etkilenmişti. Özellikle onu mest eden sesi başka bir boyuttu. "Gelecek ayki söyleşide buluşmak dileğiyle, hepinize geldiğiniz ve bu güzel vakitlere sebebiyet verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum." Gelecek ay olacak söyleşi için üç ayrı birbirinden güzel kitaplar da seçilmişti. Atlas ve Zafer hariç tüm konuklar gitmişti. Zafer'in gitmeye niyeti yoktu. Niyeti burada kalıp Kamer ile konuşmaktı. Atlas, bu adamı hiç sevmemişti. İçinden bir ses eğer giderse Gün Kızılı'nı rahatsız edeceğini söyleyip duruyordu. Nitekim öyle de oldu. Atlas, köşedeki masada otururken, Zafer oturduğu masadan kalkıp Kamer'in yanına gitti. "Artık benimle konuşmayı dene!" Şimdi neden sesini yükseltmişti ki? Bu durum Altas'ı germeye yetmişti. "Beyfendi sizi daha önce de uyardım, benim sizinle konuşacağım her hangi bir konu mevcut değil. Lütfen zorluk çıkarmayın ve burayı terk edin." Kamer sakin kalmaya çalışmıştı. "Sana, seni sevdiğimi söylüyorum neden anlamak istemiyorsun!" Sesi kitapçının raflarına çarpıp kulakları tırmaladı. "Eğer biraz daha zorluk çıkarırsanız polisi arayacağım." Kamer, eline telefonu aldı. Bunun üzerine Zafer hızla kolunu tuttu. Ani gelişen bir durum olduğu için çok sert olmuş ve Kamer'in canını yakmıştı. "Buna izin vermiyorum. Sen şimdi benimle geliyorsun!" Atlas, oturduğu sandalyeyi sert bir şekilde geri iteledi ve yerinden doğrulup yanlarına gitti. Ardından hiç vakit kaybetmeden Zafer'in yüzüne yumruğu geçirdi. "Ne yaptığını sanıyorsun! Nasıl ona bu şekilde kaba davranırsın! Ölümünün elimden olmasını istemiyorsan burayı terk edersin!" Güçlü duruşu ve sesinden taviz vermemişti. Zafer ona karşı çıkacağı sırada bileğindeki 'çentik' işaretini gördü. Bu tanınmış bir mafyaydı. Yerinden kalkıp koşarak mekanı terk etti. O gittikten sonra Atlas Kamer'in bileğini tuttu. Kamer, bunun üzerine acı ile sızlandı. Onun hassas ve narin bileği haddini bilmezin biri yüzünden zarar görmüştü. "Ben hemen geliyorum." Atlas kitapçıdan çıkıp adamlarını aradı. Onlardan az önceki adamı depoya götürmelerini ve morluk kremi getirmelerini istedi. Tekrar içeri girip masanın üzerinden duran sürahiden bir bardak su alıp Kamer'e verdi. Kamer, gözlerini kısarak onun yaptıklarını izlemişti. Verdiği suyu içip "Bunu neden yaptın?" Dedi. "Gözümün önünde sana zarar vermesine izin veremezdim Gün Kızılı." Duraksadı, bu kadar hızlı gitmesi onu ürkütebilirdi. "Hiç bir kadının gözlerimin önünde zarar görmesine izin veremem" diye ekledi. Kamer, gülümsemekle yetindi. "Lütfen ayakta kalma, gel şuradaki masada oturalım. Asistanım ile konuştum birazdan bileğin için krem getirecektir." Gözlerine baktı. Onun siyah gözleri Kamer'in gözlerinde aydınlandı. "Teşekkür ederim, buna gerek yoktu." Mahcup olmuştu. Birlikte geçip masaya karşılıklı olarak oturdular. İkiside ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Atlas adamlardan kremi asistanı Bera ile göndermelerini istemişti. Çünkü adamları izbandut gibi, görenlerin korkacağı cinsten adamlardı. Bera onlara nazaran daha iyi görünüyordu. Kamer'in yüzünün her noktasını inceledi. "Bu adam seni ne kadar süredir rahatsız ediyor?" "Bir ay oldu, bir aydır gelip duruyor." Kafasıyla birlikte bedenini de masaya doğru eğip "neden polise şikayette bulunmadın?" Dedi. "Aslında şikâyet ettim, üstelik uzaklaştırma da aldım lakin süresi doldu. Bugün söyleşi olduğu içinde mecbur olarak içeri aldım. Okurlarıma ve müşterilerime yanlış bir izlenim bırakmak istemedim." Atlas ona öfkesini belli etmemek adına kendini telkin etti. "İzniniz olursa bu adamı uyarmak isterim." Zaten uyaracaktı, onun fikrini merak ettiği için dile getirmişti. "Lüzum yok, yarın tekrar uzaklaştırma alacağım." Atlas, bir müddet düşündü. "Madem öyle darp raporu da almalısın." Kamer'e mantıklı gelmişti. Fakat rahatsız olduğu için "bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum" dedi. Rahatsız olduğunun oda farkındaydı. Onu, yaşadığı bu durumdan biraz uzak tutmak için çareyi sorular yöneltmekte buldu. "Kitapçının adı neden Hemdem?" Sorusu İlk başta Kamer'i afallatmıştı. "Anlamı; samimi dost, en yakın arkadaş demek. Burayı arkadaşım ile birlikte açtığımız için ismini "Hemdem" bırakmak istedik." "Anladım, bu çok güzelmiş. Peki asıl mesleğin ne?" Gerçekten hoşuma gitmişti. "Ben edebiyat fakültesi mezunuyum." Atlas buna şaşırmış, bunu gizleyememişti. "O halde neden öğretmenlik yapmıyorsun?" "Hedefim öğretmen olmak değil yazar olmaktı. Üniversite mezunu olmak istediğim içinde bana en yakın olan edebiyat bölümünü bitirdim." "Yazar?" Bu onu az önceye kıyasla daha çok şaşırttı. "Evet, şuan yazmış olduğum roman ve şiir kitabım mevcut." Atlas, meraklanmıştı. "Okumak isterim, hepsini okuyup seni daha yakından tanımak isterim." Kamer'in yanakları hafiften kızarmaya başlamıştı. "Adın dilimde vuku bulsun isterim Gün Kızılı" diye eklemeyi de unutmadı. Kamer utançtan kızaran yanaklarını gizleyemedi. Bu durum Atlas'ın hoşuna gitmiş, bıyık altından gülümsemişti. "Kamer, Kamer Nemli." Heyecandan soy ismini unutma derecesine gelmişti. "Kamer, ay kadar güzel, güneşe benzeyen kadın. Adın artık dilimde mesken." Büyülü bir ses tonu ile söylemişti. Kamer, utançtan daha çok kızarmıştı. Bugün daha ne kadar utanırdı, bilmiyordu. Ayağa kalkacağı sırada Atlas'ın iş ortağı kitapçıya girdi. Nil, adımlarını Atlas'a doğru salına salına atmıştı. "Tatlım burada olduğunu öğrenince yanına geldim. Bu kremi asistanından aldım. Bir yerinde sorun yok değil mi?" Nazik konuşacağım diye kırılmak üzere olan bu kadın hem Atlas'ı hem de Kamer'i rahatsız etmişti. Gün Kızılı yanlış anlamasın diye kalkıp kadının yanına gitti. "Buraya kadar zahmet etmişsin Nil. Ayak işlerimi asistanım zaten yerine getiriyor." Kremi elinden alıp geri döndü. Kamer, nedenini bilmediği bir şekilde bu duruma sırıttı. Nil, onun sırıttığını görmüştü. Ayaklarını yere vura vura geldiği yolu tekrar gitti. "Uzat lütfen elini, daha fazla canın yansın istemeyiz." Uzatmadı, uzatmadı çünkü bu yabancı ona daha fazla yakın olsun istemedi. Onun ne niyetle yaklaştığını bilemezdi. "Buna gerek yok, düşünceniz için teşekkür ederim. Gerisini ben halledeceğim." Masadan kalkıp mutfak bölümüne geçti. Kalbi bu günlerde çok şiddetli atmaya, onu korkutmaya başlamıştı. O içeri geçtikten sonra Atlas'ın telefonu titredi. Adamları Zafer'i depoya götürdüklerini mesaj yoluyla iletmişti. Hemen ayaklandı ve mutfak bölümüne girmek istedi fakat aklına onun utandığı gelince kasadan kağıt ve kalem alıp ona not bıraktı. Kamer, biraz oyalandıktan sonra kremi bileğine sürüp tekrar ön kısıma geldi. Etrafa bakındı lakin Atlas'ı hiç bir yerde göremedi. Tam kasaya geçecek iken onun oturduğu masaya bırakılmış notu fark etti. Adımlarını oraya yönlendirdi. Masaya yaklaştıktan sonra eğilip notu eline aldı. "Seni utandırmak istemezdim kusuruma bakma. Şimdi çok acil gitmeliyim çünkü işim çıktı. Daha fazla kalıp seninle zaman geçirmeyi çok isterdim. Yine geleceğim, kendine iyi bak Gün Kızılı." ... (Not: Oy vermeyi ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayınız🧡) |
0% |