@semaabakar
|
Atlas, odaya geldiğinde Kamer'i yerde ağlarken buldu. "Neden ağlıyorsun sevgilim, sen iyi misin?" Oda Kamer gibi yere oturdu. Kamer, Atlas'ın yanına oturduğunu anlayınca eliyle önce onu buldu, sonra ise sarıldı. "Bundan nefret ediyorum! Yanımdan ayrılma, karanlıkta bırakma beni!" Atlas, kendini aciz hissetti. "Buradayım ben, seni yalnız bırakmayacağım." Elini onun alnına bıraktı. "Mutfağa gidelim, alnın kızarmış. Biraz buz tutar sonrada krem süreriz." Sinan, Atlas oturma odasına gelmeyince merak etmiş ve yatak odasına gelmişti. "Sorun ne?" Kamer, duyduğu sesten sonra duraksadı. Bir yerlerden anımsıyordu. "Atlas, bu kim?" "Cihan, Sinan'ı kurtarmış. Artık bizimle olacak." "Demek arkadaşına kavuştun." "Evet sevgilim, bugün iki tane mucizem oldu." Sinan aralarına girdi. "Bana cevap vermediniz?" "Gözlerim görmediği için kapıya çarptım." "Doğuştan mı?" Atlas, Sinan'a kaç göz işareti yaptı. "Alnı kızarmış, krem süreceğiz. Sen oturma odasın geç dostum." Sinan, verdiği tepkiden sonra mahçup olmuştu. "Tamam, oturma odasındayım. Daha dikkatli ol yenge hanım. Atlas'a seslenirsen kilometrelerce uzakta bile olsa gelir. Vefalıdır benim dostum." "Anlıyorum." Atlas, Kamer'in alnına buz bıraktıktan sonra biraz beklemiş ardından ise krem sürmüştü. Mutfakta işleri bitince oturma odasına geçtiler. "Sinan, Cihan ile konuştum. Zehra birazdan burada olacak." Kamer, arkadaşı Zehra'yı anımsadı. "Zehra mı?" "Evet de, sen tanıyor musun?" "Arkadaşım Zehra var. Bi an o mu diye düşündüm." Sinan, Zehra'nın soyismini hatırlamaya çalıştı. "Zehra Gergin." Kamer'in aklında şimşekler çaktı. "Sen, ben seni hatırlıyorum. Zehra ile kitapçıya gelmiştiniz. Hale'nin babası sensin." Atlas ve Sinan karşılaştıkları tesadüften sonra ne söylemeleri gerektiğini şaşırdılar. En nihayetinde Sinan sesini temizleyip konuştu. "Hale, onu sende tanıyorsun." "Biz kitapçıyı Zehra ile birlikte açtık. Sonra, o ayrılmak zorunda kaldı. Çok ısrar ettim. Fakat içinin rahat olmadığını söyleyip başka işe girdi. Hale'ye üç yaşına kadar annem baktı. Koskoca altı sene, seni öldü olarak bildiği zulüm gibi geçen altı sene. Biliyor musun, o her hafta mutlaka senin mezarına gidiyor. İçindeki sevgi bir gram eksilmedi. Hale, Hale seni gelecek diye biliyor. Onun için çok mutluyum." Sinan'ın yüzünde güller açtı. "Hale benim öldüğümü bilmiyor mu?" "Altı yaşında ki bir çocuğa bunu söylemek haksızlık. Zehra bu konuda çok temkinli. Sizin videolarınız var, Hale hep onları izliyor." Sevinci bir kat daha arttı. "Kızım beni tanıyor. Atlas, kızım beni tanıyor." Atlas, cevap vereceği sırada kapı çaldı. Gidip kapıyı açtı. Zehra ve Hale gelmişti. "Size içeride çok güzel bir sürprizimiz var." "Amca ben sürprize bayılırım, ne iyi ettin bana sürpriz yaparak." "Koş, içeriye bıcırık." Hale, koşarak içeriye girdi. Oturma odasına geldiğinde babasını görünce ağlamaya başladı. "Anne, anne babam gelmiş anne." Koşup Sinan'ın boynuna atladı. "Baba ben seni çok özledim. Bir daha gitme. Annemde seni çok özlüyor." Zehra içeriye girdiğinde Sinan'ı görünce neye uğradığını şaşırdı. "Sen..." Gerisi gelmemişti. Çünkü Zehra yere yığılmıştı. "Baba, anneme ne oldu? Neden yere düştü?" Kamer, Hale'yi sakinleştirmek istedi. "Annene bir şey olmadı tatlım. Biraz yorulduğu için uykusu gelmiş." "Kamer teyze! Sende mi buradaydın. Baba indir beni teyzeme sarılacağım." Sinan onu bırakınca Kamer'in kucağına çıkıp sarıldı. Atlas, Zehra'yı koltuğa bırakmıştı. Sinan onun yanına gidip diz çöktü. "Onu nasıl uyandıracağız." Yüzünü elinin tersiyle okşadı. "Ben kolonya getireyim." Zehra'nın uyanması yarım saat sürmüştü. Yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Sinan'ı karşısında görünce ağlamaya başladı. Doğrulup ona sarıldı. "Rüya değilsin! Rüya değilsin Sinan!" "Değilim birtanem değilim." "Bu nasıl oldu Sinan, sen-" Sinan onu kendinden uzaklaştırdı. Daha fazla konuşmasına izin vermedi. "Hepsini sonra konuşacağız, kendini yorma birtanem." Zehra'nın gözleri Hale'yi aradı. Onu Kamer'in kucağında görünce aynı Kamer gibi duraksadı. "Kamer, senin burada ne işin var?" "Atlas yani Günay, onunla evliyim." "Atlas aynı zaman da Günay mı?" "Birazda yalancı." "Aa karıcım, darılırım ama!" "Sus be kereste fabrikası! Ay Zehra ben bir de bu adamdan hamileyim." "Ee yuh yani Kamer!" "Anne, yuh demek çok kötü. Bir daha ağzından duymayacağım." Hale'nin bu tepkisi herkesi güldürmüştü, Necla hanım hariç. Necla hanım saatlerdir bir şey söylememek için kendisini zor tutuyordu. "Yeter bu kadar. Hadi Sinan evimize gidiyoruz." Sinan, yerden doğrulup annesinin karşısına geçti. "Ben gelmiyorum anne, burada kardeşim ile kalacağım. Karım ve kızımda aynı şekilde benimle kalacak. Sen evine gitmek istiyorsan gidebilirsin. Bunca yıl karım ve kızımdan ayrı kaldım. Daha fazla kalamam." "O nasıl söz oğlum. Orası seninde evin. Babandan hatıra kalan eve nasıl yabancıymış gibi davranırsın." "Uzatmanın anlamı yok anne. Gitmek istersen sen bilirsin." Necla hanım izinin üzerine dönüp gitti. Onları rahat bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Oğlunu evine götürmek için her yolu deneyecekti. Zehra, Kamer'i izlerken, gözlerinin sabit olduğunu fark etti. "Güzelim, senin gözlerine ne oldu? Bu yüzünde ki izler, sen kaza mı geçirdin? Allah'ım, Hale'nin hastalığı ile ilgilenirken ben seni unuttum. Kamer sana en oldu?" Onun yanına geçip oturdu. Kamer rahat bir tavır sergilemek istedi. "Kaza geçirdim, gözlerim artık görmüyor." Zehra'nın yüreği sızladı. "Aman Allah'ım! Bu nasıl olur?" "Oldu işte, yapacak bir şeyimiz yok. Atlas, tedavi işlemlerini yakında başlatacakmış." "Evet, karım kısa bir süre sonra tekrar görmeye başlayacak." "Kamer teyze ben çok üzüldüm. Çabuk iyileş. Ay, Kamer teyze ben okula başlıyorum. Seninle birlikte ödev yaparız. Biliyor musun ben artık iyileştim. Annem dedi ki Kamer teyzen ile top oynayabilirsin dedi." Kamer, duyduklarına çok sevinmişti. "Kalbi, kalbi düzeldi mi Zehra?" "Evet, yurt dışında ki tedavi işe yaradı. Artık iyileşti. Bu yüzden senden uzak kaldım." Sinan kızının hasta olduğunu duyunca korkmuştu. "Hale'nin nesi var?" "Sakin ol, kalbinde açıklık vardı. Çok tedavi denedik, en sonuncusu yanıt verdi. Sinan, sensiz hayat çok zordu." Sinan içinde yıllar işgence gibi geçmişti. Durumu halen iyi değildi. Karısının ve kızının yanında kriz geçirmek onun için korkunç olurdu. "Artık buradayım, sizinleyim." "Bir daha gidersen seni terlikle kovalarım baba." Hale her baba dediğinde Sinan'ın içinde bir şeyler yanıyordu. "Babayım, ben babayım. Zehra bu çok güzel. Ben, ben ne yapmam gerekiyor bilmiyorum." "Onu çok sev yeter bize. O seni çok seviyor." "Evet ya, babamı çok seviyorum. Ben Allah'a sürekli dua ettim. Babam artık gelsin diye, oda geldi. Allah beni çok seviyor değil mi anne?" "Evet kızım, o bizleri çok seviyor." "Baba biliyor musun ben dua da biliyorum. Annemle birlikte namazda kılıyorum." Sinan kucağını açıp onu bekledi. Hale tekrar ona sarıldı. "Baba, kokun çok güzelmiş. Annem hep senin çok güzel koktuğunu söylüyor." Sinan, yeniden ağlamaya başladı. Her şey bunca yıl yaşadığı zorlukların ödülü gibiydi. Defalarca şükretti. ... (Not: Oy vermeyi unutmayın 🧡) |
0% |