@semaabakar
|
Atlas, şirketten ayrıldıktan sonra depoya gitti. Sorun çıkaran bir kaç adam olduğu için gitmek zorunda kalmıştı. Yoksa gitmek istediği yer belliydi. "Adamlar içeride abi." Korumanın yüzüne baktı. "Git arabadan kitabımı getir, almayı unuttum." "Derhal abi." Deponun açık kapısından içeri girdi. Adamları sandalyelere bağlamışlardı. Karşılarındaki koltuğuna oturdu. "Neden buradasınız bir bilginiz var mı beyler?" Tehtitkar bir tonda söylemişti. "Abi yemin ederim o kıza elimi sürmedim." Sazan gibi atlamış, kendini ele vermişti. "Abi yemin ederim bende el sürmedim, kız yalan söylüyor." Oysa Atlas onlara kızdan bahsetmemişti. "Kız nerede şuan?"Gözlerindeki keskin bakış ikisinin arasında gidip geldi. "Orman- yani ailesinin yanındadır." Orman lafını duyduktan sonra bir hışımla yerinden kalktı. Oturduğu koltuk geriye yalpaladı. "Ne demek ormanda lan! Eğer kıza bir şey yaptıysanız sizi süründürürüm oğlum!" İçindeki öfke an be an kendini gösteriyordu. Titrek bir nefes aldı."Abi sen yanlış anladın ormanda değil, evinde kız." Atlas, sinirlerine hakim olamayıp seri adımlar eşliğinde yanına gitti ve yumruğu suratına geçirdi. "Kız iyi mi lan!" "Bilmi-" bir yumruk daha indirdi. "Abi valla iyi bir şeyi yok." Bir yumrukta yanındakine indirdi. "Nerede kız!" Sesi tüm depoda yankılandı. Cevap vermeyince aynı anda ikisininde boğazına yapıştı. "Size kız nerede dedim! Sağır mısınız lan!" Sağdaki adam boğuk bir sesle "kulübe" dedi. Son kez boğazlarını sıkıp onları sandalyeleri ile birlikte yere fırlattı. "Cihan! Bahsi geçen yerden alıp kızı evine bırakın!" "Emredersin abi." Elindeki kitabı işaret etti. "Ver kitabımı!" Anında uzattı. Kitabı alıp koltuğuna oturdu. En sevdiği şeylerden biriydi, birileri işkence görürken kitap okumak. "Başlayın!" Adamları işkence uygulamaya başlayınca kitabını açtı. Bugün Nil yüzünden zaten yarım kalmıştı. Kamer, gelen müşterilerini de ilgilenip gönderdikten sonra boş bir yere geçip oturdu. Atlas, ona verdiği sözü tutup gelmemişti. Bu onu çok büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Onu düşünmemek için bu ay ki seçilen son kitabı okumaya koyuldu. Atlas, Kamer'in yazdığı kitabı okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Ta ki Cihan ona seslenene kadar. "Abi kitabının bölünmesine kızıyorsun ama saat dokuz oldu." Saati duyunca kitap elinden düştü. " Ne demek saat dokuz lan! Neden beni uyarmadın!" Cihan kafasını önüne eğdi. "Abi adamlar da daha fazla dayanamadı bayıldılar." Kendini dizginlemeye çalıştı. "Kızı buldunuz mu?" "Evet abi ailesine bıraktılar." Onu arkasında bırakıp seri adımlarla arabasına gidip bindi. Umarım gittiğinde Kamer halen kitapçıyı kapatmamış olurdu. Kamer, Atlas'ın gelmeyeceğini anlayınca kitapçıyı kapatıp evine geçti. Bu hayal kırıklığı nedendi, bilmiyordu. Daha yeni yeni tanımaya başladığı bir yabancı yüzünden hayal kırıklığı yaşamıştı. "Kızım sorun ne, neden bu kadar durgunsun?" Annesinin endişe barındıran sesine karşın yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. "Sorun yok annecim, bugün yeni gelen kitapları yerleştirmek ile uğraştım. Sanırım bu biraz beni yordu." "Kızım yarın işe gitmeyeceğim, eğer iyi değilsen senin yerine ben gidebilirim." Sesinde ki şefkat sevginin en masum haliydi. Babası ve annesi tek çocukları olduğu için onun üzerine fazla titriyorlardı. Yüzündeki en ufak bir hüzün onlar için ölümdü. "İyiyim ben babacım, sen yarın evde dinlen. Zaten mesleğin seni çok yoruyor." Babası yıllardır bir bankada müdürlük yapıyordu. Annesi ise ev hanımıydı. "O halde ben yarın seninle geleceğim." "Lütfen böyle yapmayın, ben iyiyim. Yarın ikiniz güzel bir gün geçirin, ben daha iyi olurum." Yanlarından kalkıp odasına geçti. Atlas, kitapçının önüne geldiğinde kapalı olduğunu gördü. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Çok geç kalmıştı. Gün Kızılı zaten on yedi gün boyunca hiç gelmediği için ona sitem etmişti. Yaşadığı hayal kırıklığı ile evine döndü. Yolda yarın olan tüm toplantı ve randevularını iptal ettirdi. On yedi günü telafi etmesi, ona aşkını göstermesi gerekiyordu. "Oğlum bu saate kadar neredeydin?" Babasının sorusu üzerine çok sinirlendi. "Siz ne zamandan beri benim hayatıma karışır oldunuz!" Yıllardır tek hissettiği sevgisizlikti. Ailesi tüm sevgisini abisi ve kardeşine vermişti. Normalde olsa çoktan evini ayırmıştı. Fakat dedesi ve babaannesi için bu evde kalıyordu. Eğer bu şekilde devam ederlerse evi terk etmesi an meselesiydi. "Babana sesini yükseltme!" Annesi her zaman olduğu gibi onu uyarmıştı. "Ah! Pardon o benim babamdı değil mi! Nasıl unuturum!" Onlar ile alay etmişti. Hiç birinin konuşmasına izin vermeden odasına geçti. İnsan oğlunun tüm telaşı, pencere arkasından izlenen gökyüzü gibi araya çekilmiş ince bir setten ibarettir. Yarınlar hiç olmayacakmış, güneş sadece bugün doğacakmış gibi. Atlas, sabah uyandıktan sonra, önce spor yaptı. Dün zamanında kitapçıda olamadığı için tüm hırsını spor aletlerinden çıkardı. Kahvaltı yapmayı sevmediği için kısa bir duşun ardından evden ayrıldı. Kamer, sabah çok halsiz, yorgun uyanmıştı. Bir şeyi kafasına takıp, çok düşündüğünde hasta olurdu. Ailesine belli etmemek için evden erken çıktı. Dükkan ve evin arası on dakika idi. Zorluklada olsa yolu kat etmeyi başardı. Kitapçısını açıp içeri girdi. Hena saat dokuzda işe geliyordu. Biraz oturup tekrar kalktı. Dün kalan bir kaç kitabı da yerleştirmeye başladı. Üst kısıma kitap koyması gerektiği için içeriden merdiveni getirdi. En üst basamağına çıkıp kitabı yerine bıraktı. Tekrar inmek için hareket ettiğinde ise başı döndü ve yere düştü. Atlas, çiçekçiden bir demet gül aldıktan sonra tekrar yoluna devam etti. Gün Kızılı ile vakit geçirecek olmak ona farklı bir heyecan vermişti. Kitapçının önüne gelince arabasını park etti. Yan koltuğa bıraktığı gülleri alıp arabadan indi. Yüzünde hafif bir gülümseme ile kitapçıdan içeriye girdi. Etrafa bakınıp Kamer'i aramaya başladı. "Gün Kızılı neredesin?" Geri cevap alamayınca içeriye doğru ilerledi. Bir adım daha atacakken gördüğü manzara karşısında şaşkına döndü. "Gün Kızılı!" Sesi tüm şehri salladı. Hızla yanına çöktü. Omuzundan tutup kafasını dizine bıraktı. Telaş ile nabzına baktı. Nabzı çok düşüktü. Kucağına almak için hamle yaptığında başının kanadığını gördü. Zaman kaybetmeden kucağına alıp arabasına götürdü. Daha sonra ise hastanenin yolunu tuttu. Hastaneye geldiğinde arabadan inip hızlı hareketlerle arka kapıyı açtı ve Kamer'i kucağına aldı."Sedye, sedye getirin!" Onun bağışlarını duyan görevliler sedyeyi hazırladılar. Atlas onu sedyeye bırakıp arkasından gitmeye devam etti. "Beyfendi buradan gerisine gelemessiniz." Durup beklemeye başladı. Kamer, kafasına aldığı darbe yüzünden çok kan kaybetmişti. İç kanama riski olduğu için doktorlar acilen tomografiye aldılar. Kan biriminden de onun için kan istediler. Atlas, kapıyı kırıp içeriye girmemek için kendini zor tutuyordu. Hiç bir şey hayalini kurduğu gibi olmamıştı. Sağa sola gidip gelmeye başladı. Aradan bir saat geçmişti. Halen içeriden bir haber alamamıştı. Koşuşturan hemşireler ona bilgi vermemişti. En nihayetinde doktor dışarı çıktı. "O iyi mi durumu nasıl?" "Siz yakını mısınız?" Bir an ne demesi gerektiğini düşündü. "Arkadaşıyım." "Geldiğinde çok kan kaybetmişti. İç kanama riski olduğu için bir çok tetkik yaptık. Sandığımız gibi bir durum söz konusu olmadı. Başına beş tane dikiş attık. Kendine gelmesi uzun sürebilir, ailesine haber vermeyi unutmayın." "Tamam teşekkür ederim." İçine su serpilmişti. Daha kavuşmadan kaybetme korkusu ile burun buruna gelmişti. Cihan'ı arayıp ailesinin bilgilerini araştırıp ona atmasını istedi. Bilgileri öğrendikten sonra ise onları arayıp haber verdi. Namık bey aldığı haberden sonra telefonu elinden düşürdü. Zeynep hanım mutfaktan sesi duyunca hızla geldi. "Noldu Namık?" "Kızımız, kızımız kitapçıda düşmüş. Arkadaşı onu hastaneye götürmüş." "Namık! Yürü yürü kızımıza gidelim." Apar topar evden hastaneye gitmek üzere ayrıldılar. Hastaneye geldiklerinde vezneden yerini öğrenip oraya gittiler. Kapıda bekleyen genç oğlanı görünce duraksadılar. Daha önce Kamer'in böyle bir arkadaşı olduğunu bilmiyorlardı. Hoş Atlas onun arkadaşı da değildi. Atlas onları fark edince yanlarına gitti. "Merhaba efendim ben Günay, Kamer'in okuruyum." Söyleyebileceği tek yalan buydu. "Kitap almak için kitapçıya gitdiğimde yerde yatarken buldum." Soğuk kanlılıkla anlatmıştı. Kendini ele vermeden. Duygularını kalbine gömerek. "Biz teşekkür ederiz. Allah sizden razı olsun. Artık gidebilirsiniz biz kızımızın yanına geldik." Atlas ne diyecekti şimdi, kızlarını çok sevdiğini uyanana kadar gitmeyeceğini mi? Hayır bunu söyleyemezdi. Kamer'i zor duruma düşürürdü. "Bir başkası da olsa aynı şeyi yapardı. Geçmiş olsun." Yanlarından uzaklaştı. Arkasında ise Gün Kızılı sevdiğini bırakmıştı. ... (Not: Oy vermeyi ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayınız 🧡) |
0% |