Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.Bölüm "Baskın"

@semaabakar

Atlas, on dakikadır adamı takip ediyordu. Bir türlü önüne geçememişti. Arabayı çok hızlı kullanıyorlardı. Otobana yakın bir yerde ilerliyorlardı. Hızını daha çok artırdı.

"Hadi Allah'ın cezası! Lanet olsun! Bırakmayacaktım, gitmene izin vermeyecektim! Nasıl olurda böyle bir şeye sebebiyet veririm! Ahmak kafam!" Elini direksiyona vura vura parçalamıştı. Zaten toprağa defalarca yumruk attığı için taşlar batmış ve kan gölü olmuştu. Ama onun umurunda olan tek şey sevdiği kızdı. "Öldüreceğim, ona dokunan ellerinizi kangren yapıp leşinizi çürüteceğim! Ah ulan bir elime geçin! Hele bir elime geçin yok edeceğim lan sizi!" Kendiyle dert yakınmasını telefonun çalması böldü.

"Abi Vehbi Han'ın adamları bunlar."

"Ulan Vehbi ulan! Ulan seni diri diri yakacağım lan!" Onun bu halini Kamer görse korkardı. Arabanın gazına körükledi. Adamları geçmek için hamle yaptı fakat boşa gitti hamlesi. Adamlar hızlarını iki katına çıkardı. Eş değer olarak Atlas'ta iki katına çıkardı.

"Abi ileride yol ayrımı var çok hızlı gidiyorsun!"

"Kes lan sesini! Neden engel olmadın! Ne işe yarıyorsun sen!" Suçu yıkacak yer arıyordu ama asıl suçlunun kendisi olduğunun gayette farkındaydı.

Yol ayrımına geldiklerinde hızından dolayı arabayla birlikte farklı yöne savruldu.

"Kahretsin!" Arabayı tekrar çalıştırmayı denedi. Araba bir türlü çalışmadı. "Kahretsin! Nasıl lan nasıl! Seni öldüreceğim Vehbi! Seni öldüreceğim!" Telefon halen açıktı. "Cihan, Cem'i ara Kamer'in telefonunu takip etsin!"

"Tamam abi hemen arıyorum." Yüzüne kapattı.

Arabadan çıkıp tekerleğe defalarca vurdu. Öfkesi ve çaresizliği onu köşeye sıkıştırmıştı.

Elini kalbinin üzerine bıraktı. Belki Gün Kızılı onu hissederdi. "Korkma sevgilim geleceğim, sana söz veriyorum geleceğim! Sana dokunanların leşini çıkaracağım. Korkma sevgilim!" Cihan geldikten sonra adamların gittiği yoldan ilerlemeye devam ettiler.

Dört saat olmuştu, geçmek bilmeyen dört saat. Atlas artık deliye dönmüştü. Ortalığı yakıp kavurmaya başlamıştı. Ne öfkesi diniyordu ne de kederi. Adamlar yolda telefonu fark etmiş ve araçtan atmıştı. Bu yüzden takip edemiyorlardı.

Kamer, gözlerini yavaşça araladı. Başında hissettiği şiddetli ağrı yüzünü ekşitmesine neden oldu. Etrafına bakmaya başladı. Bir deponun ortasına konulmuş sandalyeye bağlıydı. Ağzı bantlanmış, elleri ve ayakları bağlanmıştı. Bir kaç kere yerinde debelendi. Elleri sıkı bağlandığı için canını yakıyordu. Gözlerini kapatıp açtı, bir kaç damla yaş düştü. İçinden umut etmeye başladı.

"Atlas, lütfen bul beni! Söz veriyorum bir daha sana arkamı dönmeyeceğim! Kurtar beni buradan!" Bilseydi Atlas yüzünden burada olduğunu böyle konuşurmuydu.

Birazdan gece olacaktı ve Kamer daha çok korkmaya başlayacaktı. Çünkü o karanlıkta, tek başına bir odada olmaktan çok korkuyordu. En önemlisi kapalı alan korkusu vardı.

Gözlerini kapatıp başka şeyler düşünmeye başladı. Bu sırada deponun kapısı gürültü ile açıldı. Korkuyla gözlerini açtı.

"Bu mu lan kız!"

"Evet abi, Atlas Kıraç'ın yanından aldık."

"Demek yanından aldınız, ne oldu sahip çıkamadı mı?" Alay etmişti.

"Tarşışmışlardı abi fırsattan istifade bizde kızı aldık."

"Kızın ağzında ki bandı aç!" Vehbi'nin emri üzerine adam kızın ağzındaki bandı açtı. "Atlas'ın nesi oluyorsun? Gerçekten sevgili misiniz?" Kamer ona cevap vermedi. "Sana soru sordum!" Umrunda olmadı, yönünü başka tarafa çevirdi. Vehbi bu duruma sinirlenip hızla silahını çıkarıp ona doğrultu. "Konuşşana lan!"

Kamer silahı görünce yutkundu. Lakin yinede konuşmadı. Atlas yüzünden burada olduğunu öğrendiği için ağlamaya başlamıştı. Önce yalan söylediğini öğrendi sonrasında ise kaçırıldı.

"Ağlamayı kes ve bana cevap ver!" Konuşmadı, konuşmaya niyeti de yoktu. Konuşsa dilinden hangi sözcükler dökülecekti ki? "Yemek felan vermeyin buna! Burada kalsın da aklı başına gelsin!" Hepsi çıkıp gitti.

Kamer'in ağlaması şiddetlendi. "Seni asla affetmeyeceğim! Duydun mu beni asla!"

Kamer, daha ne kadar ağlayacağını bilmiyordu. Havada artık kararmaya başlamıştı. İçindeki korku her an harlamaya başlayacak bir köz gibiydi. Eğer deponun penceresi olmasaydı çoktan kendini bırakmıştı.

"Bana bunu nasıl yaparsın! Beni kandırdın! Beni nasıl bu duruma düşürürsün! Aptalım ki sevgine inandım! Ölsen bile seni affetmeyeceğim! Artık senden nefret ediyorum Atlas! İnsan nefret ederken sever mi! Senden nefret ediyorum!" Yakarışları işe yaramıyordu.

Atlas, her yolu denemiş lakin bir sonuca ulaşamamıştı. Eli kolu bağlı kalmaktansa Vehbi'nin evini basmaya karar vermişti.

Vehbi'nin evinin önüne adamları ile geldi. "Aç lan kapıyı!" Bahçedeki tüm korumalar ona silah doğrulttu. Eş zamanlı olarak onun adamlarıda silahlarına davrandı.

"Buraya bu şekilde giremezsiniz."

"Sordum mu lan! Nereye nasıl gireceğime ben karar veririm bir başkası değil! Şimdi ya kapıyı açarsın ya da seni ve adamlarını hiç acımam öldürürüm!"

"Vehbi beye haber vereceğim." Telefonunu çıkarıp aradı. İleriye gidip konuştu, ardından tekrar yerine geldi. "Vehbi bey sizi içeride bekliyor, adamlarınız olmadan."

"Korkak herif! Burada kalın, sakın gözünüzü bu embesil heriflerden ayırmayın!" Ettiği hakaretten sonra adamlar birbirlerine baka kaldılar. Daha önce kimse böyle bir kelime duymamıştı.

Bahçeyi geçip villa görünümlü eve girdi. Evin salonuna doğru kendinden emin adımlar attı. "Neredesin lan korkak herif! Ne zamandan beri başkasının olanı kaçırır oldun ulan haysiyetsiz!"

"Ağır ol Atlas bey!" Salondaki koltukta yayılarak oturmuştu.

"Başlatma lan beyine! Nerede lan benim kızım!" Tam bir maço erkeği olmuştu.

"Ne kızından bahsediyorsun?" Bıyık altından sırıtarak bilmiyorum ayaklarına yatmıştı.

"Bana saf ayakları yapma lan! Senin ciğerini bilirim ben, beş para etmez adamın tekisin! İçinde, dışında pislik içinde! Nerede benim kızım!" Vehbi karşısında kendinden bu kadar emin bir adam görmeyi beklemiyordu. Hafiften içi ürpermeye başlamıştı. Fakat duruşundan taviz vermedi.

"Önce zararımı karşıla, sonra kızı alırsın."

"Sen benimle pazarlık yapacak adam mısın lan!"

"Kızı unut o zaman. Ben sana fırsatını sundum, seçim senin ya zararımı karşılarsın ya da kız ölür." Öfkeyle silahını belinden çıkardı ve Vehbi'ye doğrulttu. Bunun üzerine Vehbi bir kaç adım geriledi.

"Eğer ona zarar ver, seni doğduğuna doğacağına pişman ederim lan!"

"Öldür lan! Öldürmessen adam değilsin!" Atlas'ı kışkırtmaya başladı. "Baban ne ki sen ne olasın! İkiniz de acizsiniz! Dediğimi yapmadığın sürece sana kız mız yok lan!" Atlas hiç düşünmeden onu dizinden yaraladı. Acı içinde yerde kıvranmaya başladı. "Asla, duydun mu asla kızın yerini öğrenemeyeceksin!" Yerde yatan Vehbi'nin üzerine çıkıp yumrukları yüzünde patlatmaya başladı.

"Öldürürüm lan seni! Gebertirim lan! Nerede benim kızım! Eğer ona dokunduysan seni lime lime yaparım lan!" Kendine hakim olamamış onu dövmekten bayıltmıştı. "Cihan! Gel al şu adamı! Diğerlerine söyle evi arasınlar, en ufak ipucunu dahi gözden kaçırmasınlar."

"Emredersin abi!"

Kamer'in annesi ve babası saatlerdir ondan haber alamadıkları için endişelenmeye başlamışlardı. Her yere herkese sorduktan sonra bir çözüm yolu bulamadılar. Polise ihbar etmeye karar verdiler. Kızları, korkacaklarını bildiği için asla onları habersiz bırakmazdı.

Kamer artık ağlamaktan bitap düşmüştü. Annesi ve babası kim bilir şuan ne durumdaydı. Ondan bir saat haber alamasalar ortalığı ayağa kaldırırlardı. Kamer bunu çok iyi bildiği için onları asla habersiz bırakmazdı.

Atlas, evi yerle bir etmiş en nihayetinde deponun yerini öğrenmişti. Adamlarını geri de bırakıp son sürat depoya doğru yol aldı.

Deponun önüne geldiğinde etrafta hiç kimse yoktu. Bunda bir terslik olduğunu anladığı için dikkatlice deponun girişine kadar gitti. Kapıyı itti ama açılmadı. Ayağıyla tekme atıp açtı. Lakin içerisi boştu.

"Ulan ben senin gelmişini geçmişini!" Bağırışı depoda yankılandı.

...

(Not; Oy vermeyi unutmayın 💜)

Loading...
0%