Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Kış Papatyası 8.Bölüm

@semaabakar

Ne yer yüzü, ne de gökyüzü,

Fırtınalar eşliğinde sürüklenen gelincik yaprağıydık,

Ne gizlenişler bıraktık, ne de bir ses,

Adeta yok olmuştuk.

 

Sabah kalkınca kısa bir duş alıp üzerimi giyindim. Mutfağa geçip kahvaltıyı hazırlamaya başladım.

"Günaydın abisinin güzeli."

"Günaydın abicim."

"Harikalar yaratmış benim güzelim."

"Hiç öyle süslü laflar söyleme abi annem olmadığı için hazırladım. Yoksa bu saatte uyanıpta hazırlamam biliyorsun."

"Bende diyorum kardeşim bana hep böyle kahvaltı hazırlar."

"Nasıl olsa evleniyorsun karın yapsın."

"Sen şimdiden görümce mi oldun."

"Hayır abi ya yok öyle bir şey."

Masaya geçip oturdu. Bende çayları doldurup masaya geçtim.

"Annemler yarın gelecekler. Diyorum ki sen ikna etsende Hafta sonu sözü halletsek nasıl olur."

"Çok kötü olur."

"Neden öyle diyorsun ki?"

"Beni resmen oltaya yem olarak takıyorsun abi."

"Hadi ama Sezen sen ne istersen onu yaparlar."

"Pardon da ben mi evleniyorum. Hem babam sen iste salonun ortasında kurban bile keser."

"Babamı ben hallederim zaten sorun annem. Onu da sen halledeceksin."

"Ne diyeceğim mahalleli laf söz eder mi diyeceğim."

"Aklınla bin yaşa kız zilli."

"Hayır abi öyle söyleyemem."

"Sen ikna edersin."

"Karşılığında ne vereceksin."

"Bir sürü düğün masrafı yapacağım zaten bir da sana para mı vereyim."

"Hayır abi bana para vermeyeceksin sadece bağış yapacaksın."

"Tamam kabul."

"Anlaştık o zaman."

"Hadi kahvaltını bitir birlikte toplayıp işe geçelim."

" Tamam afiyet olsun." İkimizde kahvaltımızı yapmaya koyulduk.

Mutfağı toparladıktan sonra işe gitmek için evden ayrıldık.

Arabama bineceğim sırada çöpün yanında siyah bir kutu gördüm. O gün bana gelen kutuyu andırıyordu. Gidip kutuyu elime aldım. Daha sonra içini açtım. Bu o gün bana gelen kutuydu. İçinde de o gün ki zarf vardı. Hemen abime seslendim.

"Abi"

"Neden oyalanıyorsun Sezen işe geç kalacağız." Elimdeki kutuyu gösterip konuştum.

"Abi bu o kutu." Abim koşarak yanıma geldi.

"Emin misin o kutu olduğuna."

"Evet abi. Bak hatta içinde o zarfta var."

"Zarfı bana ver içine bakayım."

Zarfı alıp içini açtı. Aynı not içinde duruyordu.

"Evet Sezen bu o kutu. İçinde aynı not halen duruyor."

"O zaman gerçekten Nalan hanım verdi."

"Neyi annem verdi."

"Hiç bir şeyi Feza. Abim Ferda ile evleneceğini söyledi. Bende Nalan hanımın izin verip vermediğini sordum. Abim izin verdi diyince şaşırdım."

"Neden şaşırdın."

"Ne kadar soru sordun oğlum. İşe kaç kalacağız sonra görüşürüz." Abim beni çekiştirip arabama bindirdi. Daha sonra kendiside gelip yan koltuğa oturdu.

"Abi evliliğiniz olana kadar bu konuyu hiç kimseye açmayalım."

"Bende seninle aynı düşüncedeyim. Bir an önce evliliği gerçekleştirmeliyim. Bu kutu bende kalsın. Kenan' a verip beklemesini söyleyeyim."

"Tamam abi nasıl istersen. Bu arada Feza bizden şüphelendi. Neden o kadar panik yaptın."

"Feza şimdi hiç bir şeyi bilmiyor ya ondan şaşırdım ne diyeceğimi bilemedim."

"Neyse daha fazla şüphelenmeden gidelim biz. Senide ben bırakayım."

"Tamam güzelim."

Gün boyu aklım hep kutudaydı. Nalan hanım halen bana inanmıyordu. Tüm bu olanlar çok karışık bir durum. Nasıl olurda bir kadın körü körüne birine inanır ki. İsteme, nişan ve düğün işlemlerini hızlı ilerleteceğimiz için çok meşgul olacağız. Bu yüzden de restorantta ki tüm işleri müdüre devredip ayrıldım. Zaten aklımı kurcalayan bu olay yüzünden adapte olamıyorum. En ufak bir şeyi gözden kaçırırsam restorant için büyük zarar olur.

Eve geçtikten sonra odamın balkonuna çıkıp kitap okumaya koyuldum. Hava biraz serindi ama bu daha çok huzur veriyordu.

Yaklaşık bir saattir aralıksız kitap okuyorum. Biraz ara verip kahve yapmaya karar verdim. Kitabı masaya bırakıp ayağa kalktım.

"Bugün kahveni ben yaptım."

"Buna gerek yoktu Feza, zahmet etmişsin. "

"Evet zahmet ettim. Sende zahmet ette iç bari." Bir müddet gözlerine baktım. Anlatmak istediği çok şey varmış gibiydi. Onu hayal kırıklığına uğratmamak için elimi uzatıp kahveyi aldım. Ardından tekrar yerime oturdum.

"Sezen"

"Hmm"

"Sen kahve içerken neden kendinden geçiyorsun."

"Sende öylesin."

"Nasılım?"

"Şey gibi ımm"

"Ne gibi?"

"Şey, buldum işte! İlk defa pamuk şeker yiyen çocuk gibi." Bu beni mutlu etmişti.

"Gülünce sol kaşın hafif havaya kalkıyor. Ve bu seni muhteşem bir manzaraya çeviriyor." Gülmeyi bırakıp gözlerimi ondan kaçırdım. "Hey! Gülmeye devam et. Beni bu manzaradan muaf etme." Feza özgürlüktü. Onun yanında uçmak için kanada ihtiyacınız olmazdı.

"Sezen abicim nerdesin." En zor anların kurucusu abim.

"Balkondayız abi."

"Kız kiminle balkondasın. Bak o köpek oradaysa ben gelmem."

"Ulan Yıldırım bir köpek etmediğin kaldı beni." Abim balkona gelip şaşkın şaşkın Feza'ya baktı.

"Kayınço sen burda-"

"Abi kahve ister misin sanada getireyim." Kaş göz işareti yaptım ama abim hiç bir şey anlamadı. Bana öylece baktı.

"Kız kahve ister misin diye soruyor."

"Ha! Kahve, evet evet kahve isterim."

"Yıldırım sen iyi misin?"

"Evet noldu ki?"

"Sen az önce ne söyleyecektin?"

"Feza, en sevdiğin ballı kurabiyelerden yapmıştım dün. İster misin?"

"Ne yani sen ballı kurabiye yaptın ve bana getirmedin mi! Aşk olsun sana Sezen."

"Aşk zaten olmuş başka bir şey iste." Abimin bu sözünün üzerine yüzüm kıpkırmızı oldu. Bir şey söylemeden hemen içeri geçtim. Mutfağa gidecekken durup onları dinlemek istedim. Ya da içimden bir ses bunu yapmamı istedi.

"Yıldırım Sezen'in nesi var?"

"Bir şeyi yok nerden çıkardın."

" Yıldırım bana yalan söylemekten vazgeç artık. Ben görüyorum, kör değilim. Sezen mutlu değil. Gülüşlerini bir perdenin arkasına saklamış gibi. Limanı çökmüş gemi, yağmuru olmayan bulut, baharı gelmeyen kış gibi. O mutlu değil. Neden Yıldırım neden?"

"Feza aslında-"

"Abi kahveni sütlü mü istersin sütsüz mü?"

"Sütsüz latte olması lazım."

"Bulamadım bir bakar mısın sen."

" Tamam hadi gidip bakalım." Mutfağa geçtik.

"Abi sen ne yapıyorsun. Az kalsın her şeyi anlatacaktın."

"Görmüyor musun Sezen. O seni seviyor. Bunca yılda hep sevdi. Bilmek onun en doğal hakkı. Bunu ona yapma. Bırak bilsin. O da senin gibi baş etmeyi öğrenir."

"Abi ben baş edebiliyor muyum. Her gün, her saniye zihnimi çürüten bu gerçeklerle gerçekten baş edebildiğimi mi sanıyorsun. Yıllardır onun özlemiyle köze dönen bu kalbim gerçekleri bilmesini istemiyor mu sanıyorsun. Olmaz abi. Feza gerçekleri öğrenemez. Eğer öğrenirse gider. Bunca yıl ondan uzak olmakmış beni yaralayan. Bırak, bırak ki yaralarım sarılsın."

"Özür dilerim ben olaya sadece kendi açımdan baktım. Sen haklısın abicim. Bir daha böyle bir hataya düşmeyeceğim." Abimle birlikte tekrar balkona geçtik.

"E hani kahve?"

"Kahve mi?"

"Evet kahve."

Abimle aynı anda konuştuk. Ben"Bitmiş" derken abimde "Vazgeçtim." Dedi.

"Karar verin bitmiş mi yoksa vazmıgeçtin."

"İkiside. Yani bittiği için içmekten vazgeçtim." Bizden şüphelenmişti. Yüz ifadesi bunu ayan beyan gösteriyordu.

" Siz iki abi kardeş bana kafayı yedir-"

"Feza, oğlum hadi gel artık. Seninle konuşmak istediklerim var."

"Tamam anne geliyorum. Hadi iyi akşamlar." Feza kalkıp bardakları eline aldı. " Ayrıca bu burada bitmedi. Bu karmaşıklığınızın nedenini bana anlatacaksınız." Abimle birbirimize bakakaldık. Feza ise arka bahçe kapısından çıktı.

"İşte bu sefer kolay sıyrılamayacağız."

"Sana katılıyorum."

​​​​

 

Loading...
0%