Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Kış Papatyası 12.Bölüm

@semaabakar

Sesizce çekilirsin bir köşeye,

Gündüzlerin peşinden koşarken.

Oysa ufak bir veda gereklidir,

Usulca rüyalara dalabilmek için.

 

Dünyada bir kuytu köhneyim. Ruhunu kaybetmiş bir beden, feneri olmayan bir liman gibiyim. Karanlık bir odada hiç bir çıkışı olmayan boşluktayım.

Kulağıma abimin sesi gelmeye başladı.

"Köz biber sence de artık uyanma zamanın gelemedi mi? Daha ne kadar bizi yokluğunla bertaraf edeceksin. Sensiz geçen yedi gün, yedi ömre bedel oldu.Huzur senin gülüşünmüş güzelim. Tüm bunlara ben sebeb oldum. Ferda'yı yanıma aldığımda senide almalıydım. Ne olur uyan köz biber. Bana istediğin kelimeleri sırala söz seni kovalamayacağım." Bedenime tekrar ağırlık çöktü.

Önü yokuşlarla dolu bir yolda ilerlemeye çalışıyorum. Sonu uçuruma çıkan, her defasında beni bozguna uğratan bu yolda seninle, sensiz bir sürü adım attım.

Bedenim de ağrılar hissetmeye başladım.

"Annesinin prensesi. Dünyalar güzeli Sezen'im. Sensiz kocaman iki hafta geçti. Yoksun ve bu yok oluşun bizleri perişan etti kızım. Meğer senin varlığınmış bizi var eden. Huzur senin saçlarınmış benim prenses kızım. Uyan artık, uyan ki yeniden biz olalım. Bir olalım, aile olalım. Sensiz biz kocaman bir boşluğuz." Gözlerimi açmak istedim ama olmadı.

Pencere arkasından izlenen gökyüzü gibi, araya çekilmiş ince bir set tüm bu telaşımız. Ne kışı ne de baharı görürüz. İşte bu yüzden ki göremediklerimiz kadardır ömrümüz. Ne zaman ki görmeye başlarız, gün o zman başlar bizim için.

Bu sefer kulağıma babamın sesi geldi. Ama herhangi bir tepki veremedim.

"Sezen'im güzel kızım sensiz 3 hafta geçti. Senin olmadığın bir oda, bir ev, bir sokak, bir cadde, bir mahalle, bir şehir ve bir dünya bana huzur vermiyor. Huzur senin kokun güzel kızım. Bir baba olarak seni koruyamadım. Arkamda dağ gibi babam var diyemedin. Mutluluğunu, en çokta üzüntünü benimle paylaşamadın. Gelip dizime yatıp 'saçlarımla oyna baba' derdin. Uyan benim güzel kızım, uyanki sana layık bir baba olayım. Dağ değil arkandaki gökyüzü ben olayım. Mutlu ol güneş açayım, mutsuz ol yağmur yağayım. Kızgın ol rüzgar eseyim, sinirli ol fırtına koparayım. Yeter ki sen uyan ben senin için her şey olmaya razıyım. 3 haftadır kapının önünde uyanmanı bekledim. Buraya gelip elini tutup ben hep yanındayım diyemedim. Affet beni Sezen'im, sen affet beni çünkü ben kendimi affedemiyorum. Böyle büyük bir hatayı nasıl yaptım bilmiyorum. Nasıl böylesenine iğrenç bir adama dostum dedim bilmiyorum." Sonra babamın göz yaşları elime damladı. Bu bana güç verdi. Sanki ellerimde çiçekler açtı.

"Benim dünyalar güzelim aç artık gözlerini, bizi senden mahrum bırakma." Gözlerimi kırpıştırarak açmaya çalıştım.

"Doktor, kızım uyanıyor doktor!" Babamın tüm sevinci sesinden okunuyordu.Bir kaç dakika sonra doktor ve annemler geldi. Bu süre zarfında gözlerimi açtım.

"Merhabalar Sezen hanım beni duyabiliyor musunuz?"

"Evet duyuyorum."

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

"Yorgun."

"Uzun süredir uyku halindesiniz, yorgunluğunuzun nedeni bu."

"Neden böyle bir şey oldu anlamıyorum."

"Sezen hanım kendinize dikkat etmelisiniz. Bu uzun süreli uyku moduna tekrar geçebilirsiniz. Vücudunuzun sizi dış etmenlerden korumak için uykuya aldı. Psikolojik donma olarak adlandırılan bu durum dikkat edilmemesi durumunda tekrar edecektir. Bu süre zarfında uzun süre istirahat etmeniz gerekmektedir. Uzman bir doktordan sizin için psikolojik destek olmasını rica edeceğim."

"Hayır psikolojik destek zaten alıyorum. Başka bir psikologtan tekrar almama gerek yok diye düşünüyorum."

"Peki madem öyle kontrollerinizi yaptıktan sonra çıkabilirsiniz."

"Teşekkürler."

"Sezen bizi çok korkuttun. Seni eşek sudan gelene kadar kovalayacağım."

"Yalancı hani uyanırsam kovalamayacaktın?"

"Sen yanında konuştuklarımızı duydun mu?"

"Evet duydum. Uyanmaya çalıştım ama olmadı. Annemin söylediklerini de duydum. Bugünde babamın söylediklerini duyup uyandım."

"Güzel kızım benim bunu bize bir daha yapma olur mu?"

"Korkma baba uyumak yordu beni bir daha yapmam." Dedikten sonra gülmeye başladım.

"Sezen Allah aşkına 3 haftadır burda yatıyorsun komik olan ne?"

"Sensin komik olan."

"Neyim varmış?"

"Banane senin Ferda'ndan uyurken bile rahat yok."

"Ha! Ben onu ses yaparsam uyanırsın diye düşündüm."

"Yanlış düşünmüssün o zaman."

"Annecim iyisin demi. Doktorlar vitaminlerinin de çok düşük olduğunu söyledi. Kızım sen restorantta yemek yemiyor musun?"

"Vaktim olmuyor."

"Ne demek vaktim olmuyor kızım?"

"Ben şuan çok yorgunum beni yormayın. Eve gitmek istiyorum."

"Bu konudan böyle kaçamazsın Sezen."

"Kaçtım bile. Abi hadi beni kucağına al. Yürümek istemiyorum."

"Bebek misin sende yürümek istemiyorsun?"

"Aslında şey oldu."

"Ne oldu babacım?"

"Ayaklarım çok uyuşuk."

"Ben dedim sana bu kadar uyuma kalk diye."

"Uykumda gözün mü var?"

"Sezen bu uyku değildi zulümdü bir daha yapma."

"Beni kucağında taşırsan neden olmasın ki."

"Tamam başımın belası tamam."

"Ama tatlı."

"Evet tatlı." Hastanede tüm işlemleri hallettikten sonra eve geçmek için hastahaneden çıktık. Bu uzun süreli uyku hali ailem için çok zor geçmiş olmalıydı. Bir bebekten farkım yoktu.

Abimin kucağında olmam hastanedekilerin tuhafına gitmiş olmalıydı. Her gören pizza kulesini taşıyan Seyit Onbaşı görür gibi bakıyordu.

En sonunda dışarı çıktık. Kafamı abimin omzundan kaldırıp etrafa bakındım. Tam kanı tekrar abimin omzuna koyacakken Feza'yı gördüm. Abimde onu gördüğümü fark etti.

"3 haftadır burda hiç gitmedi."

"Yemek yemeye de mi gitmedi?"

"Sezen sorun bu mu şimdi?"

"Ya ne var sanki abi merak etmiş olamaz mıyım?"

"Olursun da bu halde de değil yani. Hem kendisine sor bak geliyor."

"Abi söyle gelmesin. Uyuyor de"

"Sezen abicim sen iyi misin?"

"Evet noldu ki?"

"Sana bir enerji geldi sanki."

"Öyle oldu sanki."

Feza yanımıza geldi. Bir müddet beni inceledi. Annemler bizi bırakıp arabaya geçti.

"Abi hadi indir beni yoruldun. Sen git karını taşı. Hakket karın demişken o nerde?" Abim beni yavaşça kucağından indirdi.

"Evde biraz rahatsız. Bu olanlar onuda yordu."

"Hamilelikten olmasın o."

"Olabilir. Arabadayım ben, sen yürebileceksin demi."

"Evet yürürüm hatta koşarımda."

"Sırf bana eziyet olsun diye kucağına al dedin."

Abime göz kırpıp konuştum." Olur öyle şeyler çok takılma."

"Sen iyileş o zaman görüşeceğiz."

"Görüşelim." Dedikten sonra abim gitti. Feza ise halen beni inceliyordu.

"Bir sorun mu var neden bu kadar çok inceliyorsun beni?"

"Sorun yok mu?"

"Var mı?"

"Yok gibi duruyor."

"Ama var gibide diyorsun."

"Evet Sezen öyle söylüyorum." Birinden uzak olmak onu özlemek miydi? Ya da birini kalbinizde hissedememek hasret miydi? Feza benim için neydi? Neden eskisi gibi kalbimde alevler yoktu. Neydi bu yaşadığım?

 

Loading...
0%