@semaabakar
|
Bu yol ıssız, karanlık Bu yol soğuk, ayaz Bu yol acı, ızdırap Bu yol sensiz, bu yol kimsesiz
Hastaneden çıkışımın üzerinden bugünle beraber beş gün oldu. Bu beş günlük süre zarfında Feza ile bir çok kez bir araya geldik. Ama halen ona karşı ne hissettiğimi anlayamadım. Abim ve Ferda hastaneden çıktıktan iki gün sonra balayına gittiler. Aslında abim gitmeyi hiç istemedi. Ferda onu buna zorladı. Ben ise kendi kararları olduğu ne yapmak isterlerse onu yapmaları gerektiğini söyleyip olaydan sıyrıldım. Bu beş günde hep evdeydim. Artık dışarı çıkmaya karar verdim. Odamdan çıkıp salona geçtim. "Nereye gidiyorsun Sezen?" "Biraz hava almak istiyorum anne." "Tek gitmeni istemiyorum kızım." "Bahçede olacağım anne merak etme." "Yok hayır yinede bekle babanda seninle gelsin." "Nereye gidiyoruz?" "Bahçeye baba." "Hadi gidelim o halde." Babamla birlikte bahçeye çıktık. Ardından geçip çardağa oturduk. Hayat kendini bizlere mağrur bir kale gibi sunuyor. Bu kaleye sığınmayı bilmeyen ızdırabın kurbanı, gökyüzünün siyahı oluyor. Ben ise bu hayatın ne sığınmayı bileni, ne de gökyüzünün siyahıyım. Sürekli etrafında dönen bir çember, uçmayı öğrenememiş minik bir serçe, gözden kaybolmuş bir yıldız, kimsenin bilmediği bir tenhayım. "Sezen kendini nasıl hissediyorsun kızım." Beş gün boyunca her sorduklarında iyiyim demiştim. İçim közleri barındıran bir okyanusken. "İyi olmaya çalışıyorum baba." "Ben her zaman senin yanındayım. Senin destekçinim söyle ne istersen onu yapalım." "Dizlerinde uyamakta dahil mi?" Babamın yüzünde sıcak bir tebessüm oluştu. "Dizlerimde uyumakta dahil?" Çardakta ileri kayıp babamın dizlerine yattım. "En çok neyi seviyorum biliyor musun?" "Neyi baba?" "Annen ve senin dizlerimde uyumanı." Dünyanın çatısı altında parıldayan gökkuşağıydı babam. Birini mutlu etmek en büyük zafıydı. Tam bir şey söyleyecekken ellerinde çayla annem geldi. "Baba kız beni kıskandırmaya mı çalışıyorsunuz acaba?" "Ya! Hayır anne alt tarafı dizlerine yattım." "Bende sana şaka yaptım birtanem. Solgun yüzün güller açsın diye." Babam kafasını başka tarafa çevirince bende o tarafa baktım. "Feza, oğlum hoş geldin gel otur böyle." "Hoş bulduk efendim. Müsaadeniz olursa Sezen ile beş dakika konuşmak istiyorum." "Konuşsunlar Bey. Hatta beş dakikadan fazla burada kalsan sorun olur mu?" "Neden anne?" "Babanla bir yere gidip gelmemiz gerekiyor seni tek bırakmak istemiyoruz." "Anne ben çocuk değilim. Evde tek kalmaktan korkmam." "Uzatma kızım annen ve ben senin için endişeleniyoruz." "Sorun yok amca ben Sezen'le kalırım." Feza'nın sözü üzerine annemler eve girdi. Yaklaşık on dakika sonra ise evden ayrıldılar. Bu süre zarfında bizde Feza ile çardakta oturduk. "Eğer sorun olmazsa biraz yürüyelim mi?" "Tâbi." Birlikte bahçeden çıktık. "Sezen sen beş yıl önce bana hiç bir şey söylemeden veda bile etmeden gittin. Ben sen giderken hiç bir şey yapamadım. Yağmurun altında izledim gidişini. O yağmur beni saatlerce sırılsıklam etti. Gözlerim defalarca gidişini izledi. Neyi eksik yaptım. Sana geç mi kaldım Sezen. Gelmedin, ben seni o gün saatlerce bekledim. Sezen ben hep bekledim seni. Sen nerdeydin. Ben günlerce kendime gelemedim. Babam hapiste sen yanımda değilsin. Bunun ne kadar zor olduğunu biliyor musun sen." Cevap vermedim. Belki de haklıydı. Ama geç kalan o değildi bendim. Böyle olmak zorundaydı. Ben ona hep geç kalmalıydım. Bu kadar büyük bir yükün altında yıllardır eziliyorum zaten. Bırakayım ömrümün sonuna kadar sırtımda olsun bu yük. "Bak bir cevap dahi veremiyorsun. Herkes bana senin için aynı şeyi söyleyip durdu. 'Sezen senin için geri gelecek' dediler. Ben tam senden ümidi kestim. Sabahına geldiğin haberini aldım. Gelirsin 'ben geldim' dersin diye saatlerce bekledim. Bu saatlerin bana karşı düşmanlığı var sanırım. Ne kadar geçerse geçsin bir türlü bitmiyor. Gelmedin Sezen, sen hiç benim için gelmedin. İnsanlar birisi onu sevdiği zaman hissedermiş. Sen benim sevgimi hissetmedin mi? Biliyor musun sen gittiğin için sevginden şühpe ettim. Sonra ben yine kendimden utandım. Çünkü sen gözlerinle bile anlatıyordun sevgini." Bekledi devamını getirmedi. Sadece gözlerime baktı. Bir umut durağı arıyordu. Beklediği zamanlara değsin diye. Ne durak vardı ne de o durağa gelecek bir otobüs. "Allah aşkına konuş benimle, sevdim de, beklemene değdi de, ya ne bileyim bir şey söyle Sezen. Karşımda böyle susma lütfen. Ben gördüm gözlerindeki beni. Sen halen benim Kış Papatyamsın. Bak bende halen senin Kirazınım. Neden buna inanmıyorsun. Neden bize inanmıyorsun." Onun bu yakarışları beni yakıyordu. Belki de artık başkaları susmalı ben konuşmalıydım. "İnanıyorum. Sana, sevgine, bana bakarken ışıl ışıl olan gözlerine her gün inandım. Evet gittim, gittim ama ben senide defterimde götürdüm. Ben bize hep inandım Kirazım." "Sezen ben sana sarılmak istiyorum. Seni sarıp sarmalamak istiyorum buna izin ver. Bize izin ver." "Yapamam. Bunu sana yapamam Feza." "Neden sürekli olumsuz konuşuyorsun. Daha başlamadan bir şeyleri bitirmeye çalışıyorsun. Sen gittiğin için benim seninle bir bağ kurmamam gerek. Ama bak ben burdayım. Ben ne olursa olsun burdayım. Sen ne dersen ben ona inanırım Sezen. Benim bilmediğim herkesin bildiği şey ne. Anlat artık. Anlat ki biz olalım, sen yine benim Kış Papatyam ol." Ses tonundaki çaresizlik büyük bir ikilem yaratıyordu bende. Acı veriyordu bu aşk ikimizede. Ne o vazgeçebiliyordu ne de ben. Savaşmamız mı gerekiyordu. Peki kazanabilecek miydik? Başkalarının köz ettiği bu yolu yeniden çiçek bahçesine çevirebilecekmiydik? "Her şeyi öğrenmeye hazır mısın?" "Dedim ya sen ne dersen ben ona inanırım Sezen." Durdum. Zaman da benimle beraber durdu. Yıllardır içimde alev alev yanan bu gerçekler şimdi dilime nasıl gelecekte kelimeleri bünyesinde barındıracaktı. "Baban" devamı gelmedi. Ne ben devamını getirebildim. Ne de Feza duymak istedi. "Babamla ne alakası var bunun. Baban beni istemedi diyip bunun arkasına sığınamazsın Sezen." İnanmayacaktı. Senin söylediğin her şeye inanırım diyen Feza buna inanmayacaktı. Sustum. Sustuklarım da boğuldum. Yanından uzaklaşıp eve ilerledim. Gelip önüme geçti. "Hayır Sezen gitmene izin vermeyeceğim." Gitmek her zaman kolayı seçmekti. Gitmek, bir ömrü boşlukta talan etmekti. Peki kalmak ne idi? Hayatım boyunca yapmak istediğim o şeyi yaptım. Bir anda kendimi Feza'nın boynuna sarılı halde buldum. Kendi isteğimle, kendi ruhumla onu sıkı sıkıya sarmaladım. Hiç bir şey söylemedi. Öylece bekledi. Daha çok sarıldım. Oda beni sarıp sarmalasın istedim. Tamam ondan ayrılacakken bu sefer o beni sıkı sıkıya sardı. Sevgi artık anlamını bulmuştu. Feza, yıllarca sığınmaktan vazgeçmeyeceğim güvenli bir liman haline gelmişti. |
0% |