@semaabakar
|
Üzerimdeki şoku atlatıp konuştum. "Düştüm." "Hayır bu düşme ile olacak bir şey değil." "Açıklama yapmak zorunda değilim lütfen odamdan çıkar mısınız?" Bana yaklaştı. Yaralarıma iyice baktı. "Sen bu yüzden Feza'dan uzak duruyorsun. O mu yaptı bunu sana?" "Anlamıyorum sizi kimden bahsediyorsunuz?" "Sezen yapma güzelim ikimizde biliyoruz kimden bahsettiğimi." Artık çıkış yolu yoktu. "Bundan Feza'nın haberi olmasın lütfen." "Her şeyi bilmek istiyorum." "Kendime anlatamadığım gerçekleri size anlatamam lütfen zorlamayın." Sweatshirtümü giydim. Badiyi alıp banyodaki sepete bırakıp tekrar içeri geçtim. Hazan hanım halen buradaydı. "Neden gitmediniz?" "Ablam, o her şeyi biliyor değil mi?" "Yaralarımdan bahsediyorsanız hayır bilmiyor. Diğer türlü soruyorsanız evet biliyor hatta bu konuda beni suçluyor." "Nasıl seni suçluyor. Bu saçmalık. Bu kocaman bir saçmalık." "İnsanların olaylara bakış açısı farklıdır. Neyi görmek isterlerse onu kabul görürler." "Aklı başında bir kadın nasıl seni suçlar aklım almıyor." Durdu. Bir şeyleri anlamaya çalışıyordu. "Bunu nasıl söyleyeceğim bilmiyorum. Sana, yani şey-" "Hayır." "Yaraların bunca zamana rağmen nasıl bu kadar kötü olabiliyor?" "Her yara geçmez, geçen her yarada iz bırakmaz." "Sezen, Feza bunu bilmeli." "Hayır bilmemesi onun için en doğrusu. Hayatında en çok güvendiği insanı ondan alamam." "O burda gitmedi. Herkese gittiğimi söyleyin bilmesinler dedi. Sırf bunun içindi değil mi?" Bu nasıl bir çelişki? "Ne demek burada?" "Herkes memlekete gitti sanıyor ama o yazlıkta kalıyor. Hapishane de bunalıma girdiğini yalnız kalmak istediğini söylemiş." Bunu aileme söyleyemezdim zaten benim yüzümden diken üstünde duruyorlar. "Bunu bana neden söylediniz?" "Korkuyorum. Lütfen dikkat et kendine eğer sana bir şey olursa Feza yok olur." "Yani herkesin bir çıkarı var diyorsunuz." "Hayır, hiç bir kadın bunu hak etmez diyorum." "Ama ablanıza göre daha beterini hak ettim." "Ablam nasıl bu kadar kör olur aklım almıyor." Yüz ifadesi ablasına karşı öfke barındırıyordu. "Sezen" abim seslendi. "Artık içeri geçsek iyi olacak. Sizden tek ricam Feza'nın bunlardan haberi olmasın." "Söylemeyeceğim ama sen en kısa zamanda söyleyeceksin. Yoksa bu sırrı çok fazla bünyemde barındıramam." Tehtit vari sözlerini sıralayınca tedirgin oldum. "Bu bir tehtit mi?" "Hayır tehtit değil sadece uyarı. Feza sana inanır. Feza bu hayatta en çok sana inanır." Herkes nasıl bu kadar emin olabiliyordu aklım almıyor. Onların görüpte benim görmediğim neydi? İki yürek bir mi olmuştuk? Ben yanarken O'damı yanmıştı? Aşk bizi bünyesinde köze mi çevirmişti? Sevmek çok yanmakmıydı? Ya sevdasına ölmek bir bedeni yok kılmakmıydı? Gece boyu Hazan hanımın gözleri bende idi. Söylediklerinde kararlıydı. Aslında haklıydı. Feza bunları bilmeliydi. Ama söyleyemem bunca zaman üstesinden gelemediğim şeyin, o üstesinden nasıl gelebilirdi ki. Uyumak için odama geçtim. Yarın saat 10'da psikolog randevum var. Daha sonra ise restoranta uğrayacağım. Kişisel bakım işlerim bittikten sonra yatağıma geçtim. Sana dair kır bahçesi var kalbimde. Güneş açmassan çiçek açmayan, yağmur yağmassan solan bir kır bahçesi. Bir de her şeye rağmen ayakta kalmayı başarmış bir papatya diyarı var. Kışın ayazında çiçek açmış papatya. Feza'nın Kış Papatyası. Sabah kahvaltıdan sonra babam odamı yukarı balkonu olmayan odaya taşıyabileceğimizi söyledi. Artık bir balkonum olsun istemiyordum. Abim gün içerisinde halledeceğini söyledi. Bende gün içerisinde olan randevum için hazırlanıp evden ayrıldım. Hastaneye geldikten sonra Erkan'ın odasına geçtim. İki kere kapıyı tıklattım. Ardından "Gel" sesi ile içeri girdim. "Hoş geldin Sezen, hadi geç otur." "Hoş bulduk Erkan." Onun masasının karşısında duran koltuğa oturdum. "Arayı çok uzattık sanki?" "Olanları biliyormuş gibi davranma huyundan ne zaman vazgeçeceksin acaba?" "Teessüf ederim hiç öyle şeyler yapmıyorum ben." "Sana geldiğine pişman etme istersen yoksa o yaşlı moruga gitmeye devam ederim." "Aaa bak birde beni tehtit ediyor. Benden iyiyse git canım hiç durma. Feza haklı sana Kış Papatyası demekte. Buz gibisin ama güzelsin." "Karın canına okusun mu istiyorsun?" "Benim karım senin Feza'n kadar kıskanç değil." "Tamam sen bilirsin ben yinede uyarayım hastalarına bu kadar sempatik olma." "Sempatik miyim ben?" "Erkan ben buraya ne için geldim ne konuşuyoruz." "Biraz sohbet iyidir." "Anlaşılan senin bugün başka hastan yok." "Evet başka hastam yok çünkü bugünü sana ayırdım. Biz seninle uzun zamandır arkadaşız Sezen. Sana destek olmak benim için çok önemli." "Hadi oradan. Hastamın işi çıktı gelmiyor demiyorsunda senin için hasta kabul etmedim diyorsun." "Beni çok iyi tanıyorsun bu haksızlık." "Sanki sen beni tanımıyorsun." "Aa evet bende seni tanıyorum. Hadi seansa geçelim de daha iyi tanıyayım." Çekmeceye uzanıp kağıtlar çıkardı. "Ne yapacaksın, bu resimde ne görüyorsun diye mi soracaksın?" Gülmeye başladı. "Yok ya hastane bu belgeleri zorunlu kıldı o yüzden imza atman gerekiyor." "Peki ya atmazsam?" "Canın nasıl istiyorsa öyle yapalım derdim ama maalesef imza atman gerek." "Üzerime kredi çekmeyeceğin ne malum?" "Farkında mısın bilmiyorum ama ben psikoloji uzmanıyım dolandırıcı değil." "Sana dün mesaj yoluyla o adamın gittiğini söylemiştim. Ama gitmemiş." "Ne demek gitmemiş?" "Buradaymış herkese gittiğimi söyleyin demiş." "Sana koruma ayarlayacağım sakın itiraz edeyim deme!" "Koruma ayarladım." "Sen hiç kimse söylemeden kendin için bir şey mi yaptın?" "Feza için yaptım." "Gerçekleri öğrenmesin diye mi?" "Evet" "Bu yanlış öncelikli olarak kendini düşünmelisin. Senin iyi olmadığın bir ortamda başkaları iyiyse bile bir anlamı yoktur. Kendi dünyanın merkezi sensin. Sen istersen iyi olursun, istersen kötü. Başkaları iyi olsun değil sen iyi olmalısın. Ayrıca sen ne kadar Feza için yaptığını söylesende aslında bunu ruhunda var olan korkular için yaptın. Tekrar aynı şeyleri yaşamamak için yaptın. Düşüncelerin ve yaptıkların örtüşmüyor. Benlik kavramında sorunlar yaşıyor olmalısın." "Duygu karmaşası yaşıyorum." "Mutlu olman gereken yerde bile mutsuz oluyorsun. Mutlu olmayı kendine ceza gibi görüyor, kendini çıkmaza sokuyorsun." "Odamı üst kata taşıtıyorum." "Kararsızsın. Olmasını istediğin şeyle olan şey aynı olmadığı için kararsızsın. Bunu ne için yaptığını biliyor musun?" "Feza'nın teyzesi yaralarımı gördü." "Sende odanı değiştirmenin bir kaçış olduğunu düşündün. Hatta üst kattaki odanın balkonuda yok değil mi?" "Evet yok. Bunu nasıl anladın." "Önceki odanın balkonu varken sorun yaşadın. Şimdi ise tekrar aynı şeyleri yaşamamak adına balkonu olmayan odaya geçmeyi tercih ettin. imkanın olsa odanın bir penceresi olmamasını istersin." "Kimse varlığımı bilmesin istiyorum." "Psikolojik donma yaşıyorsun. Hayatta her zaman kaçamazsın. Yaşadığın şeyler ile yüzleşip üstesinden gelmelisin. Kendi gücünün farkına var Sezen. Sen istemediğin sürece bu düşünceler senin kafanda yer edinmeyecek." "Korkuyorum." "Onun sana inanmamasından korkuyorsun. Gerçekleri öğrenirse kaybedersin diye korkuyorsun." "Herkes aynı şeyi söylüyor. Ben ne söylersem o inanırmış." "Herkes aynı şeyi söylüyorsa bunda bir gerçeklik payı yokmudur sence?" "Olsa ne olmasa ne. Bilmedikleri tek şey o ne isterse ona inanır. Herkes tanıdığını düşünüyor ama yanılıyorlar. Feza kendi inanmak istediğine inanır." "Belkide tanımayan sensindir." Seanstan sonra restoranta gitmek için hastaneden ayrıldım. Erkan haklıydı. Belkide tanımayan bendim. Ama belkilerle bir hayat yaşayamazdım. Restoranta gelince arabayı park edip indim. Daha sonra ise restoranta girdim. Bir kaç adım attıktan sonra öylece kalakaldım. Geçmiş gölgesini esirger mi? Çürüyen bir ruh tekrar yaşabilir mi? Solmaya yüz tutmuş bir his tekrar gelir mi? Ya da hayat insanları sürdüğü çıkmaz sokaktan geri alabilir mi?
|
0% |