Yeni Üyelik
23.
Bölüm

Kış Papatyası 17.Bölüm

@semaabakar

Uçurumun kenarındayım atlamamak için can çekişiyorum. Ağaç son yaprağını döktü. Artık kış kapımda. Yazı hasretle bekliyor. Yolculuk seninle, sensiz bir hayata.

Kapıyı çarptıktan sonra kilitledim. Kapıya yaslanıp yere çöktüm. Bitmiştim. Bu hayatı sürdürebilmem için artık bir mucize lazımdı. Dualarım bana güç vermeliydi.

Kafamda sesler yankılanmaya başladı.

"Babasının yaması"

"Acizsin."

"Ayarttın."

"Kendini koruyamazsın."

Tekrar tekrar aynı sesler yankılanmaya devam ediyordu. Ayağa kalkıp iki elimle kafama vurmaya başladım.

"Yeter, yeter duymak istemiyorum yeter. Lütfen, lütfen gidin artık. Ben aciz değilim. Ben ayartmadım. Ben kimsenin yaması değilim. Yeter ölmek istiyorum yeter." Odayı dağıtmaya başladım. Gitmiyordu. Bu sesler kafamın içinden gitmiyordu.

"Sezen aç kapıyı kızım. Haklısın özür dilerim ne olursun aç kapıyı." Gitmiyordu. Bitmiyordu bu ızdırap. Etrafı dağıtmak bağırmak yetmiyordu. Sonra gözüme duvardaki ayna çarptı. Hızla gidip iki elimle yumruğu geçirdim. Ellerim kanlarla doluydu ama zihnimde ki sesler susmuyordu. Köşeye oturup dizlerimi kendime çektim. Bir müddet sonra sesler kesildi.

Gözlerimin önüne 5 yıl öncesi geldi.

Feza'nın babasının bana değişik bakmasından rahatsız olmaya başlamıştım. Sabahta yine aynı şey olunca Nalan hanım ile konuşmaya karar verdim. Kocasını uyarmalıydı.

Evlerine gidip kapılarını çaldım. Bir kaç dakika sonra Nalan hanım kapıyı açtı.

"Hoş geldin kızım gel buyur içeri."

"Hoş bulduk efendim." Dedikten sonra birlikte içeri geçtik. Salondaki tekli koltuğa oturdum.

"Ne içmek istersin kızım."

"Nalan hanım bir şeyler içmek istemiyorum. Sizinle konuşmam gereken bir şey var."

"Tabi ki kızım seni dinliyorum"

"Nalan hanım eşiniz bugün sabah ben okula gidecekken yanıma geldi. Üzerime yürüdü uzak durmasını yoksa bağıracağımı söyleyince şaka yaptığını söyledi. Nalan hanım eşinizden rahatsız oluyorum. Bakışları beni huzursuz ediyor. Lütfen eşinizi uyarın." Nalan hanım sinirle ayağa kalktı. Bir anda yüzüme tokatı indirdi.

"Sen benim kocamı mı ayarttın. Sen nasıl bir kızsın. Sen benim kocamın yamasımı olmaya çalışıyorsun." Hiç bir şey söylemeden ağlayarak eve geçtim. Kimseye anlatamazdım. Herkes aynı şeyi düşünecekti. Nasıl olurda böyle bir köşeye sıkışırım.

İrkilerek kendime geldim. O günde bana inanmamıştı. Bugünde halen bana inanmıyordu.

Ailemin sesi kulağıma net gelmeye başladı.

"Sezen Allah aşkına aç kapıyı." Babamdı. Ağlıyor olmalıydı. Sesi çok cılızdı.

"Sezen abicim aç kapıyı." Ölüme bu kadar yakın olmak ne garip duyguydu.

"Sezen'im güzel kızım aç kapıyı. Kim ne dedi sana söyle, söyle ki gidipte asıl ızdırabı ben ona yaşatayım." Anneler çocukları için her şeyi yapardı. Benim annemde yapar. Bir anda sesler tekrar kulağıma doldu.

"Yeter, yeter gidin artık gidin." Daha ne kadar yeter diye çığlık atacaktım bilmiyorum. Kulaklarımı kapatıp iyice köşeye sindim. Her yer kan olmuştu. Ellerim paramparça idi.

Burada ne kadar zamandır oturuyorum onuda bilmiyorum. Ailemin tüm yalvarmalarına rağmen kapıyı açmadım.

"Sezen aç yoksa kapıyı kıracağım." Feza'nın burada ne işi vardı. Hiç konuşmadım. Sanırım artık sakinleşiyordum. Kulağıma sadece uğultular geliyordu. Kapıyı açmak yerine yatağıma geçip uzandım. Uykum gelmeye başlamışt. Başka şeyler düşünmek istedim. Aklıma Feza ile tanışmamız geldi.

Dut ağacının altında oturmuş kitap okuyordum. Önce abim geldi sonra ise arkasından başka biri geldi.

"Feza sen burada bekle ben gidip kitabı alıp geleyim."

"Tamam hızlı ol." Abim içeri geçti isminin Feza olduğunu öğrendiğim çocuk ise ağacın arka tarafına oturdu. Dut ağacının gövdesi büyük olduğu için beni görmemişlerdi. Bir müddet bekledikten sonra sıkılmış olmalı ki ayağa kalktı.

"Ulan Yıldırım şu ağaç bile senden daha hayırlı hiç değilse bir işe yarıyor. Görende para verip alıyorsun sanar. Alt tarafı odandan kitap alıp geleceksin." Kendi kendine konuşması komiğime gitmişti kahkahalarla gülmeye başladım. Sesimi duymuş olmalı ki yanıma geldi.

"Neden gülüyorsun sen." Çatık kaşları ile bana bakıyordu. Gülmeyi zar zor bırakıp konuştum.

"Bu yakınmalarını abim gelince yapman daha doğru olmaz mı. Kendi kendine konuşuyorsun. Hayır yani ağaçlar canlı türüne giriyor ama sana cevap veremezler ki."

"Sen verirsin o zaman."

"Anlamadım."

"Şöyle ki-" sözünü abim kesmişti.

"Hadi Feza geldim, gidelim artık geç kalacağız." Bana göz kırpıp abim ile gitti. O gün orada Feza'nın gözleri benim dünyam olmuştu.

"Sezen sana diyorum aç kapıyı." Yerimden bile kıpırdamadım. Eğer şimdi kapıyı açarsam onu sevdiğimi daha iyi anlardı. Aileme bile açmadığım kapıyı ona açamazdım.

Aniden gelişen kapı kırılma sesine dahi tepki veremedim.

"Sezen sen ne yaptın?" Herkes odama girmişti. Artık daha acınası haldeydim.

"Şimdi bana acıyan gözlerle bakabilirsiniz. Ben aciz kızın tekiyim." Feza hızla gelip yanıma çöktü. Ardından ellerimi tuttu. Elleri bana güç vermedi. Benimcin anlamı güven olan Feza bu sefer güç vermedi.

"Sana bunları kim söyledi. Bu saçmalık. Benim Kış Papatyam çok güçlü. Aciz olan diğer insanlar. Hadi kalk yataktan." Ellerimin üzerine buse bıraktı. Kanlı olması onun umrunda bile değildi. "Hadi gel hastaneye gidelim, yaralarına baksınlar."

"İstemiyorum." Zorlukla çıkmıştı sesim

"Hadi ama bu kadar inatçı olma. Hem bak kalkmazsan seni kucağıma alırım." Acılarımı bilmeden unutturmaya çalışıyordu.

"İstemiyorum alma."

"Kalk o zaman Nazlı Çiçek." Kafamı yastıktan kaldırdım. Bu iltifat hoşuma gitmemişti.

"Kış Papatyası daha güzel."

"Tamam Kış Papatyam kalk artık." Yatakta doğruldum. Ardından ayağa kalktım. Biraz sendeledim ama sonra tekrar kendimi düzelttim. "Neden bunu kendine yaptın. Şu haline bak. Kızmayacağım diyorum ama hak ediyorsun." Beni tutmasına izin vermedim. Abime yöneldim.

"Abi"

"Söyle güzelim, söyle birtanem."

"Bana sarılır mısın?" Hiç kimse böyle bir tepki beklemiyor olacakki şaşkınlık içerisinde bana bakıyorlardı. Abim yanıma gelip sıkıca sarıldı. Saçlarıma buseler bıraktı.

"Ben her zaman sarılırım sana yeter ki sen iste."

"Abi?"

"Söyle güzelim."

"Saçlarımı kesmek istiyorum."

"Keselim sen her halinle güzel olursun."

"Abi?"

"Söyle abisinin canı."

"Ben kötü bir insan mıyım?"

"Hayır, hayır sen kötü bir insan değilsin. Sen bu dünyada ki en iyi en masum insansın." Sonra diğerlerine döndü. "Hepiniz çıkın odadan."

"Hayır, diğerleri çıkabilir ama ben burada kalacağım. Onu bu durumda yalnız bırakamam."

"Git" Feza bana öylece baktı. Bu sözüm onu dumura uğratmış olmalıydı. "Git, beni böyle görmeni istemiyorum."

"Kapının önünde bekliyor olacağım." Arkasını dönüp gitti. Ardından ise kapıyı kapattı.

"Abi?"

"Söyle gözbebeğim."

"Beni her şeye rağmen seviyor musunuz?"

Darmadağın olmuş bir bulutun üzerindeyim. Rüzgar esse düşek haldeyim. Bulutun yaralarını sarmaya bağ gerek. Peki ya benim yaralarımı ne saracak?

"Seni seviyoruz. Seni çok seviyoruz Sezen. Sakın kendini yalnız hissetme. Biz her zaman senin yanındayız. Söyle abicim neden kendine bunu yaptın?"

"Ferda"

"Ne söyledi sana."

"Önce babasını sonra ise abisini ayarttığımı söyledi. Sonra Hazan hanım."

"O ne söyledi."

"Tüm bunları hak ettiğimi ve Feza'nın babasının yaması ile bir olmayacağını söyledi. Abi ben bir şey yapmadım. Ben o adamla konuşmadım. Nolur söyle onlara ben kötü bir şey yapmadım."

"Ah! Benim güzelim. Sen bu dünyadaki en masum insansın nasıl kötü bir şey yapabilirsin. Onlar senin yaralarını bilmiyor. Biz sana inanıyoruz. Biz neyin ne olduğunu gördük. Lütfen böyle yapıp kendini üzme. "

"Abi ben-" devamı gelmedi. Zaten yorgun olan bedenim daha da yorgun düştü. Kendimi abimin kollarına bıraktım.

 

Loading...
0%