Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Kış Papatyası 19.Bölüm

@semaabakar

Feza koşup annesinin yanına çöktü. Babası da o sırada merdivenlerden indi.

"Oğlum ben hapiste tekrar yaşayamam yanlışlıkla oldu sende gördün lütfen kimseye bir şey söyleme" Feza ellerine bulaşan annesinin kanına baktı. Bir süre düşündü.

"Sen bir şey yapmadın ayağı kaydı ve düştü." Dedikten sonra bana baktı. Bir cevap bekliyordu. Ama ben o cevabı vermedim. Veremezdim. Babasının bunu bilerek yaptığına emindim.

"Sezen kimseye bir şey söylemeyeceksin." Soru soran gözlerle bakmıştı bana.

Bir insan ölüyordu ve onlar bunu düşünüyordu. Üzerimdeki şoku halen atmış değildim. Gözlerimin önünde, yerde Nalan hanım kanlar içinde yatıyordu.

"Sezen bana cevap ver."

Hiç bir şey söylemedim. Sadece gözlerine baktım. Nasıl olurda bu durumda bunu düşünürdü aklım almıyordu. Tekrar konuşacağı zaman ambulans geldi. Sağlık ekipleri Canan hanımı sedyeye alıp hastaneye götürmek üzere evden ayrıldılar. Feza benden yanıt alamayınca babasını da alıp peşlerinden gitti. Onlarla gitmek istemedim o adamın göz hapsinde olmak çok iğrenç bir şeydi.

O evde kalmak bana eziyetti. Bir saniye bile düşünmeden evden ayrıldım. En başında oraya gitmemeliydim. Neden Feza'yı dinleyip onu takip etmiştim ki. Bilseydim böyle olacağını gider miydim hiç. Annesi ile koparılmaz bağı olan Feza babasını korumuştu. İyi ki diyorum hiç bir şey anlatmadım. Eğer bugün her şeyi anlatsaydım Feza babasına inanırdı. Gözü beni asla görmezdi.

Akşam yemeğini hazırlamış sofraya diziyordum. Kapı çalınca gidip açtım. Abim gelmişti.

"Selam güzelim nasılsın bakalım."

"Hoş geldin abi iyiyim sen nasılsın." Bir yandan ayakkabılarını çıkarıyor bir yandan da bana bakıyordu.

"Ben iyiyim ama Ferda iyi değil."

"Annesi yüzünden olmalı."

"Evet öyle. Annesinin ayağı kaymış merdivenlerden düşmüş ve durumu ağırmış." Yüzüme baktı bildiğimi anlamıştı. "Sen gördün mü?"

Daha fazla içimde tutamazdım. "Abi ben ordaydım ayağı felan kaymadı. O adam karısını bilerek merdivenlerden düşürdü. Biz dışarıda Feza ile konuşurken kavga ettiklerini duyduk. Ben içeri girmek istemedim ama Feza girmemi istedi. Kapıdan girdim ama ileriye gitmedim. Onlar halen kavga etmeye devam ediyorlardı. Sonra birbirlerini itelemeye başladılar ve Nalan hanım düştü."

"Neden bilerek yaptığını düşünüyorsun."

"Feza görmedi ama bana gülüp göz kırptı psikopat adam."

"Ne demek sana göz kırptı Sezen."

"Bilerek yaptı işte. Feza'ya drama yaptı tekrar hapise giremezmiş. Oda buna izin vermem ayağı kaydı deriz dedi."

"Feza öyle mi söyledi gerçekten." Şaşırmış bir hali vardı. İçeri ilerleyip masaya geçtim. Oda gelip karşıma oturdu. Annemler bugün Sinop'a gittiği için evde abim ve ben vardım. Rahat bir şekilde konuşabilirdik.

Boğazımı temizleyip konuştum. "Evet öyle söyledi. Sen neden şaşırdınki bunca yıllık arkadaşını tanımadın mı sen."

"O anın şaşkınlığı ile öyle konuşmuştur. Babasının ne yaptığının farkına varınca pişman olur."

"Bu pek mümkün değil ama neyse."

Abimle birlikte yemeği yedikten sonra masayı topladık. Abim çay demlerken bende bulaşıkları makinaya bıraktım. Masayı silmek için içeri geldiğimde kapı çaldı. Abime seslendim.

"Abi kapıya sen bakar mısın?"

"Tamam güzelim bakarım." Abim gidip kapıyı açtı. Sonra tekrar salona geldi. Arkasından Feza ve Ferda geldi. Geçip koltuklara oturdular.

Bende 'Hoş geldiniz' diyip karşılarına oturdum.

"Annenizin durumu nasıl Feza." Abim bu soruyu ondan ziyade Ferda'ya bakarak sormuştu.

"Ameliyattan çıktı yoğun bakım ünitesine aldılar. Kırıkları varmış. Durumu iyiymiş."

"Geçmiş olsun. Nasıl oldu bu olay." Abim cevabını biliyordu ama yinede sordu.

"Babam ile kavga ediyorlardı. Birbirlerini itelediler düştü." Gözlerinin içine baktım. Abim haklıydı. Olayın şoku ile öyle konuşmuştu. "Sana orda öyle davrandığım için üzgünüm Sezen şaşkınlıktan ne dediğimi bilemedim."

"So-sorun yok." Şaşkınlığımı fark etmişlerdi. Abim durumu toparlamak için konuştu.

"Çay demlemiştim mutfağa geçelim."

"Yok biz Ferda için geldik. Üzerine değiştirip yanına bir şeyler alacak geri gideceğiz."

"Babanız yanında nasıl olsa kalın biraz. Orda olsanız bile ne yapabilirsiniz ki."

"Ferda abicim kalmak ister misin?"

"Evet abi kalalım kafamız dağılır hem." Geldiğinden beri bana tuhaf gözlerle bakıyordu. Hiç bir şey anlamamıştım. Beni mi suçluyordu annesinin bu durumundan.

"Ferda biz seninle biraz konuşalım öyle geçelim mutfağa." Dedi abim sanırım oda bana olan bakışlarını fark etmişti.

Feza ile birlikte mutfağa geçtik. Çayları doldurup masada karşısına oturdum.

"Sezen biliyorum şuan sana tuhaf geliyorum ama babam bilerek bir şey yapmaz. O yüzden polislere öyle ifade vermek istedim." Gözlerimi gözlerinde sabitleyip konuştum.

"Babana bu kadar çok mu güveniyorsun"

"Evet. Yeniden ondan uzak kalmak istemiyorum"

"Peki ya annen"

"Annemin durumu iyi eminim ki uyandığı zaman oda kaza olduğunu söyleyecektir."

'Kaza olduğuna inanıyor musun gerçekten."

"Evet inanıyorum. Çünkü bu gibi durumlarda annem kavgayı çok abartır ve mutlaka bir kaza çıkar."

"Seni kaza olduğuna iten şey ne Feza"

"Çünkü babama kendimden çok güveniyorum. O kimseye zarar vermez. Annemi çok seviyor."

Bir süre gözlerine baktım. Babasının daha önce annesini aldattığını bildiğini buna rağmen neden böyle düşündüğünü sormak istedim ama vazgeçtim. Onun yerine başka kelimeler döküldü dilimden.

"Güvendiğin limanda tsunami alarmı verileli çok oluyor Feza. Dikkat et sende o tsunamiye kapılma."

Söylediğim şeyi anlamaya çalışıyordu bir hışımla yerinden kalktı. Onun ani hareketi masadaki çayın dökülmesine yol açtı. Haliyle masada duran kolumada dökülmüş oldu.

Çay dökülünce acıdan hemen ayağa kalkıp çeketimi çıkarttım.

Çıkarır çıkarmaz ise bundan pişman oldum. Feza kollarımdaki yaraları gördü. Masanın etrafından dolanıp yanıma geldi. Detaylı şekilde kollarımı incelemesi beni rahatsız etmişti. Tekrar çeketi giyeceğim sırada konuştu.

"Dur." Durdum. Yaralarımı incelemeye devam etti. Elini kaldırıp dokunmak istediği zaman ise ondan uzaklaştım.

"Sen şiddet mi gördün. Kim yaptı bunu."gördüklerinin gerçekliğini sorguluyordu.

"Hiç, hiç kimse. Koluma su tutmam gerek." Yanından uzaklaşıp odama gittim. Banyoya girip kolumu suyun altında tutmaya başladım. Bir kaç dakika sonra banyonun kapısı çaldı.

"Güzelim ben geldim iznin olursa gelip krem sürmek istiyorum."

"Gel abi." Yanıma gelip koluma baktı.

"Gel hadi oturalım öyle süreyim." Odama geçip yatağa oturduk. Abim dikkatli bir şekilde kremi sürmeye başladı.

"Nasıl oldu da yandı. Feza seslendi hemen kremi alıp geldim. Sen iyisin demi güzelim."

"İyiyim abi sadece Feza yaralarımı gördü. Acıyla ne yaptığımı fark etmeyip çeketimi çıkardım."

"Demek o yüzden endişeli görünüyordu. Peki ne olduğunu sordumu."

"Evet sordu. Ama hiç bir şey söylemedim. Odaya geldim direkt."

"Nereye kadar saklayacaksın yaralarını. Onlardan utanma ne olursa olsun sen benim kardeşimsin. Herkes yadırgasa bile ben yadırgamam. Hani küçükken hep derdin ya 'abi sen benim en güvenli limanımsın' diye yine öyle olsun. Bana güven saklama yaralarını. Sen onları sakladıkça zarar göreceksin."

"İnsanların acıyarak bakmasındansa saklarım daha iyi. Hem ben sana halen çok güveniyorum. Sen benim en güzel hediyemsin. Üzgün anlarımın en güzel güldürenisin."

"Sezen her şeyi unut ama seni herkesten çok sevdiğimi unutma tamam mı. Ne olursa olsun ben hep senin yanında olacağım."

"Bir ağacın gölgesi gibi mi?"

"Evet bir ağacın gölgesi gibi." Kremi elinden yatağa bırakıp sıkı sıkıya sarıldı. Abim bana sarılınca tüm kötülüklerden korunuyor gibi oluyordum.

"Abi ben içeri gelmek istemiyorum sadece uyumak istiyorum."

"Tamam güzelim sen uyu. Ben Feza ve Ferda'ya yorgun olduğunu ve uyuduğunu söylerim. Zaten onlarda hastaneye geçecekler."

"Teşekkür ederim abi. İyi geceler."

"İyi geceler güzelim"

Abim odadan çıktıktan sonra yatağa uzanıp üzerimi örttüm. Okyanusun dibine düştüm. Daha ne kadar batabilirdim ki. Okyanusun zaten dibinde değil miydim? Nasıl çıkacaktım buradan. Yüzmeyi dahi bilmiyordum. Boğulacaktım. Bu saniyeler sürecekti. Yılların acısı saniyeler içinde akıp gidecekti.

Bir damla yaş düştü yastığıma,

Bu koskoca okyanusta yankı yaptı.

Bir yaş daha düştü yastığıma,

Bu ise koskoca iki dağın arasında sel oldu.

Yavaş yavaş uykuya esir olmaya başlamıştım. O sırada odamın kapısı yavaşça açıldı ve sonra kapandı. Ufak ufak ayak sesleri geldi. Yatağımın kenarında durdu. Hiç bir şey yapmadı öylece bekledi. Yüzüm ona dönük olmadığı için uyuyup uyumadığımı anlayamazdı.

"Ne zaman anlatacaksın yaşadıklarını. Beni bizi bu köhne yerde bırakıp gittiğin gerçekleri ne zaman anlatacaksın. Gerçi ben sana olan sevgimi anlatamadım sen mi anlatacaksın." Kendi kendine konuşuyor bu olanlara veryansın ediyordu. Ses tonundaki çaresizlik anbean kendini gösteriyordu.

"Ben yıllardır sadece seni seviyorum Sezen. Benim bilmek istediğim bir tek sensin. Şu dünya da bir seni bilsem yeter bana." Sustu yavaşça yatağımın kenarına oturup saçlarıma dokundu. Gerilmedim ya da korkmadım. Tıpkı o gün bana sarıldığı gibi kendimi mutlu hissettim. Nazik dokunuşlarla saçlarımı okşamaya devam etti.

"Saçlarının arasında uyumayı çok isterdim. Onların kokusunda boğulmayı. Elini tutup herkese Sezen'i çok seviyorum diye bağırmayı çok isterdim. Bize izin vermiyorsun. Hiç bir gerçek beni senden uzak tutamaz." Tutar demeyi o kadar çok istedim ki. Çıtımı çıkarmadım. Bir müddet daha saçlarımı okşayıp yataktan kalktı. Geldiği gibi sessizce gitti.

Loading...
0%