@semaabakar
|
"Evet, bugün öğlen saatlerinde geldi." "Bunca zaman sonra neden bugün" "Ne bileyim kardeşim. O öyle istedi ve geldi." "Doğru ya o ne isterse, aklına ne eserse onu yapar." "Bilmediklerin var Feza." Abim neden öyle söylemişti ki. Feza hiç bir şey bilmiyor muydu. Bunca zaman nasıl öğrenmemişti olanları. "Anlat bileyim o zaman Yıldırım." Bir müddet sessizlik oluştu. Sonra abim boğazını temizleyip konuştu. "Anlatamam." "Eyvallah Yıldırım. Demek ki üretebileciğin herhangi bir bahanen yok. Hadi iyi geceler." "Sakın pişman olacağın şeyler yapma. Sezen halen seni çok seviyor. Sırf bunun için bile gitmesi gerekiyordu." Herkes Feza'ya olan hislerimin farkındaydı. Ama hep susmuşlardı. "Sevmek yetmiyor. Keşke bunu gösterseydi de bu halde olmasaydım." Neyden bahsediyordu. Abim Feza'ya bilmediklerin var derken başka bir şeyden mi bahsediyordu. Her şeyi bilmesine rağmen oda mı beni suçluyordu. Ben bu kadar kötü bir insanmıyım. Hayır, hayır ben kötü değilim ki. Masum bir insan nasıl kötü olur ki. Sesler kesilmişti artık. Üzerim berbat olmuştu. Ellerim ise fena halde kesilmiş yer yer sızlamaya başlamıştı. Dikkate almayıp duşa girdim. Su temizlemiyordu her kiri. Bedenimden sinsice ruhuma işleyen hiç bir kiri temizlemiyordu. Kısa süren duşun ardından üzerimi giyinip yatağa oturdum. Ben istemediğim sürece pansuman yapmaya gelmezlerdi. Daha çok sinirleneceğimi bilirlerdi. Eminim ki şuan odamın kapısının önünde elinde ilk yardım çantası ile abim duruyordu. Yataktan tekrar kalkıp kapıyı açtım. Sonra tekrar yatağa geçip ellerimi abime uzattım. Hiç bir şey söylemeden yaralarımı tek tek sardı. Ardından ellerimin üzerine birer tane öpücük kondurdu. "Hadi güzelim uzan yatağa üzerini örteyim" onu dinleyip yatağa uzandım. Yavaşça üzerimi örtüp tekrar konuştu. "Neden bu kadar sinirlendin anlatmak ister misin güzelim." "Feza neyi bilmiyor." "Hiç bir şeyi, yaşadığın olayları hiç birini bilmiyor." "O zaman neden beni suçladı." "Hayır güzelim sen yanlış anladın. Aslında seni suçlamadı. O sana veda etmeden gittiğin için kızgın ve kırgın." "Neden" "Ne, neden güzelim." "Neden bana kırgın ve kızgın." Bir süre öylece düşündü. Verecek cevap bulamıyordu sanırım. "Hadi hadi çok yoruldun uyu artık." Dedikten sonra odamdan ayrıldı. Bir güne binlerce his sığdırmıştım. Uzun zaman sonra hislerimin benimle olması şaşırtmıştı. Duygularım paslanmış ve körelmişti. Artık eskisi kadar bir şeylere şaşırmıyor veyahut gülmüyordum. Tüm bunların yerine baki kalan tek duygum öfkeydi. Dağı taşı çatlayacak türden bir öfke. Loş ışıkları da kapatıp tamamen karanlık olan oda da bende gözlerimi kapatıp zifiri karanlık yaptım. "Bana geldin." "Hayır, hayır gelme uzak dur." "Beni bırakıp gittiğin yerlere seni alıp gideceğim. Az kaldı bekle. Çok az kaldı." Nefes nefese uyandım. Buraya gelmek bana iyi gelmemişti. Ama artık burada olup bu savaşı vermeliydim. Belki de en başında bu kadar korkak olmamalıydım. Gitmek bir şeyleri düzeltmek için yeterli olmuyormuş. Hava aydınlanmıştı. Komidinin üzerinde duran telefonumun alarmı çalmaya başladı. Demek ki saat 7 idi. Telefonu alıp alarmı kapattım. Ardından hazırlanmaya geçtim. Bugün online olarak görüşme sağladığım restorant sahibi ile görüşme sağlayacaktım. Eğer aksilik olmazsa restorantı bir kaç güne devir alacaktım. Elimdeki çiziklerin sargıya ihtiyacı yoktu. Yağmur zaten her yeri çamur ettiği için gülleri kolaylıkla sökmüştüm. Bu sinir patlaması iyide gelmişti. Hazırlığımı bitirip salona geçtim. "Günaydın güzel kızım." "Günaydın anne." "Ellerin nasıl oldu güzelim acıyorlar mı." "Hayır anne ufak tefek çizik ağrımıyor. Anne evimizin arka tarafında kalan ev kimin. Ben giderken öyle bir ev yoktu sanki." "Feza ve ailesinin evi. Eski evleri zaten kendilerin değildi kiraydı. Mimar olduktan sonra ev yaptı." "Anladım iyi olmuş. Eski eve ne oldu." "Ev sahibi satmak isteyince Feza satın alıp çocuklara park yaptı." "Çok iyi düşünmüş." "Öyle kızım. Sen nereye gidiyorsun böyle bakalım." "Restorant sahibi ile devir işlemlerini halledeceğim." "Abin bugün çalışmıyor istersen onunla beraber git." "Hayır anne belki Ferda ile planları vardır. Ben hiç yormayım onu."konuşmamın ardından abimin sesi duyuldu. "Hayırdır kim niye yoruluyor." "Yok bir şey abicim annem kendini yorma dikkatli git gel diyordu. Neyse ben artık gideyim geç kalacağım." "Kızım kahvaltı yapsaydın bari." "Kahvaltı yapmayı sevmiyorum anne unuttun mu. Öpüyorum sizi güle güle." Ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Daha sonra ise arabaya binip gideceğim konumu ayarlayıp gaza bastım. Restorant sahibi ile uzun süren görüşmenin sonucunda devir işlemleri onun tanıdığı sayesinde bugün halledildi. Artık hayallerini kurduğum restorantı açtım. Çalışan değişikliği yapmak istemiyorum. Sırf sahibi değişti diye onlarca kişi işsiz kalmamalı. Bir müddet gözlem yapar sonucunda yollarımı ayırmak istediklerimi belirlerim. Restorant içerisinde olası kazalar için revir yaptırıp bir tane de hemşire almak istiyorum. Arabama geçip restoranta yol aldım. Yaklaşık yarım saatin sonucunda gelmiştim. Restorantın girişinde bir tane beyefendi vardı. Büyük ihtimalle beni bekliyordu . Uzun uzun bana bakıyordu çünkü. Aracımdan inip yanına yaklaştım. "Merhabalar efendim ben Ceyhun, sizde Sezen hanım olmalısınız." Diyip elini uzattı. Ama o eli sıkmadım. Elimi kalbimin üzerine götürüp kafa selamı verdim. Selamımı alıp eli ile içeriyi gösterdi. Restorantın tezgah kısmına doğru ilerledim. Büyük, iki katlı, teras kısmı olan ferah bir restoranttı. Burayı almamda ki en önemli kriterde buydu. İki katta da mutfak mevcuttu. Alt ve üst kattaki bu mutfaklar birbirine merdiven ile bağlıydı. En alt kat personellerin giyinme odaları, tuvaletler ve soğuk hava depoları vardı. Kiler kısmıda o katta mevcuttu. "Sezen hanım personel arkadaşlarla konuştum çıkışta hemen ayrılmayacaklar sizinle tanışmak için bekleyecekler. " "Tamam Ceyhun iyi yapmışsın. Alt katta revir yapabileceğimiz bir oda var mı?" "Evet var efendim. Ben gerekli tüm malzemeleri ayarlar odayı düzelttiririm." "Bu saydıklarına ek olarak ilan oluştur. Olası kazalar için hemşire bulundurmak istiyorum. Burası büyük bir restorant bizde ona göre hareket etmeliyiz." "Peki efendim ben yarın ilanı oluştururum." "Gelen kişiler ile bizzat ben görüşmek istiyorum. Ayrıca menüde de değişiklikler yapacağım. Aşçılar tek alanda mı tecrübeli yoksa bir çok alanda mı." "Dört tane aşçımız mevcut efendim. Her birisi kendi alanlarında hizmet veriyorlar. Yapacağınız değişikliğe ayak uyduracaklarını sanmıyorum efendim." "Sen bana restorantın menüsünü getir. Gerisini ben halledeceğim. Menü dışında istediğim her şey bir hafta içerisinde halledilmiş olsun. Hallettikten sonra bana rapor verirsin. Çünkü iç mimarisinide değiştireceğim. Önceliğimiz daha çok ihtiyacımız olan şeyler olacak. " "Tamam Sezen hanım siz nasıl isterseniz." İş çıkışına kadar restorantın önceki yıllarına ait raporları incelemiş daha sonrada çalışanlar ile kısa bir tanışma faslı atlatmıştım. Mekanın ilerleyişi hakkında da bilgiler almıştım. Restorant çalışma saatleri öğlen on iki ile gece on iki arasıydı. Çalışan personeller saat 9'da iş başı yapıp restorantı yeni güne hazırlıyorlardı. Belirli bir saatten sonra ise çalışanlara mesai ücreti veriliyordu. Bu oldukça rahat bir uygulamaydı. Oldukça yorucu geçen bugünü bitirip eve geçtim. Sabah evden çıkarken annem anahtar vermeyi unutmuştu. Bu saatte uyumuş olmalılar. En iyisi abimi aramak. Numarayı çevirip bekledim. Telefonun sesi bahçeden geliyordu. Kapatıp oraya ilerledim. Bu kadar çabuk pişman olacağımı hiç tahmin etmemiştim. Abimin özel hayatını ben bilmemeliyim. Gözlerimi çardağın köşesine çevirdim. Feza'da abimler ile oturuyordu Bu adam ne zaman bu kadar gevşek olmuştu. Abim resmen kardeşini yiyordu şuan. O ise sakin bir şekilde köşede oturmuş elinde telefon uğraşıyordu. Onları izlemeyi bırakıp arkamı döndüm bir kaç adım attıktan sonra Feza'nın sesini duydum. "Sezen" Şuan kendimi saklambaç oynarken yakalanmış gibi hissediyorum. Allah'tan kızaran kulaklarımı saçlarımın bukleleri kapatıyor. Dünkü kapı arkasından gelen sesine nazaran daha canlı ve net duymam beni başka alemlere götürdü. Kendimi kendi silahım ile vurmuş toy bir asker gibi hissetmeye başladım. Yavaş adımlarla arkamı döndüm. Koyuya çalan yeşil gözleri ile beni inceliyordu. Gittiğim bir kaç adımı tekrar çardağa attım. "Rahatsızlık vermeyeyim ben size." Sözüm üzerine abimin bakışları beni buldu. "Ne rahatsızlığı abicim gel otur hadi." Biraz abimi süzdüm daha sonra Ferda'ya baktım ve konuştum. "Sen benim ne zaman geniş biri olduğumu gördün. Özel hayatını izlemek zorunda değilim. Böyle bir ortamda da bulunmam bunu biliyorsun. Anahtarı ver eve geçeceğim." "Tamam abicim vereyim anahtarı da sen neden sinirlendin şimdi onu anlamadım." "Uzatmanın bir anlamı yok." Uzattığı anahtarı alıp kapıya ilerledim. Arkamdan gelen adım seslerini duyuyordum. Ama dönüp bakmadım. Daha doğrusu bakamadım. Yapamazdım. Onun ile konuşmak benim için ızdıraptan öteye gidemezdi. Anahtarı uzatıp kapıya taktım. "Neden bunca zaman sonra geldin. Ya da şöyle sorayım neden bunca zamandır yoktun?" Ses tonundan acı çektiği o kadar belliydi ki ne diyeceğimi kestiremedim. Herhangi bir cevap vermedim. Ne diyecektim ki. Anlatsam beni anlarmıydı. " Neden herkes bilmediğin şeyler var diyip duruyor. Bilmediğim gerçekler ne Sezen." "Hiçbir şey." "Bu ne şimdi hiç bir şey diyip köşene mi çekileceksin. Ben o gün seni saatlerce bekledim. Geleceğim dedin ama gelmedin. Sana diye-" Sözünü kesip hemen konuştum. "Duymak istemiyorum. İyi geceler." Diyip kendimi eve attım. O gün ona giden yollarıma zift dökülmüştü. Artık ben o yolu yürüyemezdim. Bunu ona yapamazdım. Dün öfkem onu görmemi engellemişti. Bugün ayan beyan görmüştüm. Yıllar ondan sadece siyah gür saçlarını almıştı. Artık saçlarında beyazlar vardı. Yüz hatları yerine oturmuş tüm asiliğini gün yüzüne vuruyordu. Hiç bir zaman çatılmayan kaşlarının yerini ise tam tersi almıştı. |
0% |