@semaabakar
|
Zamanın ötesinden izliyorum geleceği Bu kez galip geliyorum Savunmasız kaldığım mağrur kalede Bu kez ben kazanıyorum Defalarca tökezlediğim o limanda
Kahvaltıyı yaptık ama Feza gelmedi. Nereye gitmişti acaba. Hazırlanmak için odama çıkmaya karar verdim. Merdivenleri tırmanırken kapı çaldı. Büyük ihtimalle gelen Feza idi. Annem gidip kapıyı açtı. Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra Feza ellerinde kutular ile salona girdi. "Hayırdır oğlum bunlar ne?" "Bunlar Sezen için Haldun amca." "Ne gerek vardı bunlara?" diye sordum. "Ne demek ne gerek vardı. Sen her şeyin en güzeline layıksın." "Uzatma kızım hadi in aşağı al." "Baba" "Hayır Sezen in aşağıya." Yanlarına indim. Kutuları masaya bıraktı. Küçük kutuyu eline alıp açtı. İçinde yüzükler vardı. "Bunları yıllar önce almıştım. Şimdiki yüzük ölçülerini bilmiyorum. Eğer istersen yeni yüzükler de alırız." Feza birini nasıl mutlu edeceğini çok iyi biliyordu. Gözlerim dolmaya başladı. "Sezen sakın ağlama bak daha yeni sakinleştin." "Sen neden ağladın?" "Önemli bir şey değil." Ellerimi fark etmemesi için ceketimin cebinde saklıyordum. Elindeki yüzüğü bana uzattı. "Bunu parmağına ben takmak istiyorum." Gerçekler suyun dibine batmış yaprak gibiydi. Er yada geç yüzeye çıkıyordu. "Hayır, başka zaman takarsın. Şimdi üzerimi değiştirmeye gideceğim." Feza gözlerime baktı. Bir terslik olduğunu anlamıştı. "Ellerini cebinden çıkartır mısın?" "Ne, neden yapayım böyle bir şeyi. Sonra takarsın dedim işte." "Sezen sen ne yaptın?" "Ben söyleyeyim arkadaşım, kendisi sinir krizi geçirdi." Feza yanıma gelip ellerimi cebimden çıkardı. Parmaklarını sargıların üzerinde gezdirdi. "Arkamı dönmeye gelmiyorsun. Neden yaptın bunu kendine. Daha ne kadar yara alacaksın. Bırak, bırak ki yaralarını sarabilelim. Bizleri bundan mahrum bırakma. Bedenine açtığın her yara benim ruhumda can çekişiyor. Bize umut ol Sezen. Biz sana umut olamıyorsak, sen ol." Ellerime birer tane buse bıraktı. Anne ve babam daha fazla utanmama izin vermemek adına odalarına gitti. Zaten birazdan çıkacaktık. Onlarında hazırlanması gerekiyordu. "Hadi Ferda bizde gidip hazırlanalım." Onlarda gitti. Feza iyice bana yaklaştı. Ardından tıpkı ellerim gibi anlıma da bir buse bıraktı. Anlını anlıma yasladı. "Seni çok seviyorum. Seni ömrümün sonuna kadar da çok seveceğim. Bırak yaraların benim olsun." "Seni seviyorum. Ama yaralarımı sana veremem." Güldüm "Biraz ciddi mi olsan?" "Ama komik oldu." Burnumu sıktı. "Burnumdan ne istiyorsun ya?"Ondan uzaklaştım. "Çok kötüsün Feza" "Sende çok tatlısın Sezen." "Lafı değiştirme! Burnum acıdı." "Öpersem geçer. Gel öpeyim." "Sen tam bir fırsatçısın." "Ne güzel işte." "Ben hazırlanıp geleyim." Diğer kutuları uzattı. "Bunları giymeni istiyorum." İçini açıp elbiseyi elime aldım. Bunu asla giyemezdim. "Hayır bunu giymem." "Benim için giyeceksin. Yaraların umrumda değil. Güzel ya da çirkin olman umrumda değil. Seninde olmasın. Hadi git giy ve gel. Üzerinde görmek istiyorum. Rahat edemezsen değiştirirsin." Onu başımla onayladıktan sonra elbiseyi ve kutuları alıp odama çıktım. Düşünceler sarıyor kafamı. Git gide unutkan bir insan oluyorum. Faydasız tüm bu olanlar. Oldukça kırıyor kalbimi. Bir yanda sabahlara kadar heder olduğum geleceğim bir tarafta sen. Diyorum ya alaşağı ediyor beni. Sağa sola bakmadan yaya geçidinden geçmek gibi bir şey bu. Araba yok ama ben yine de çarpılıyorum. Elbiseyi giyip aynanın karşısına geçtim. Sonra yıllar öncesi gözümde canlandı.
Ferda'nın doğum günü için hazırlanıyordum. Abim seslendi. "Sezen hadi artık halen hazır değil misin?" "Tamam abi geliyorum." Abimin yanına gittim. "Benim güzelim prensesler gibi olmuş." Yanaklarımı şap şap öptü. "Ay! abi makyajımı bozacaksın." "Nazarlık kolyesi aldım sana hemen takalım yoksa benim güzel kardeşime nazar değecek." Abime sıkıca sarıldım. "Sen yanımdayken kimse bana nazar edemez." "Seni seviyorum abisinin güzeli." "Bende seni seviyorum abi." "Abi kardeş sarılmanız bittiyse geç kalacağız." "Bitti annecim hadi gidelim." Hep birlikte evden ayrıldık. Tüm hazırlığım Feza için. Artık onu ne kadar çok sevdiğimi bilsin istiyorum. Umarım bugün elbisemi de benide beğenir. Kapıyı abim çaldı. Bir kaç dakika sonra Ferda kapıyı açtı. "Hoş geldiniz!" Büyük bir sevinçle söylemişti bunu. Çünkü düne kadar doğum gününü kutlayacağımızdan haberi yoktu. Abim yanlışlıkla ağzından kaçırdı. Tâbi Feza'dan da dayağı yedi. "Hoş bulduk süs bitkisi." Ferda yeşil elbise giydiği için her zaman olduğu gibi abimin diline düştü. O ne zaman yeşil giyinse abim hep bunu söyler. "Sensin o, elma kurdu ne olacak." Onlara gülerken Feza geldi. Gülüşümü ondan sakladım. Çünkü utanmıştım. "Hadi içeri geçelim." İçeri buyur edince abimler içeri geçti. Bende geçmek için yeltendim. "Çok güzel olmuşsun Kış Papatyası." Mutluluğu yakaladım. Onu kalbimde yıllarca mahkum ederim. "Teşekkür ederim." Dedikten sonra içeri geçtim. Utandığım için soğuk davranmıştım. "Harbi Kış Papatyası'sın sen!" Güldüm, güldü ve güldük. Salona doğru ilerledik. Sonra görüş açıma Feza'nın babası girdi. Tepeden tırnağa beni süzdü. Ardından bana göz kıptı. Bundan çok rahatsız oldum. Kimseye belli etmeden abimin yanına oturdum. Ferda'nın doğum gününde sorun çıksın istemedim. Gece boyu beni izlemeye devam edince doğum gününden başım ağrıyor diyip ayrıldım. Tam eve girecekken kolumdan tutuldum. Kolumu kurtarıp ona yüzümü döndüm. "Siz ne yapıyorsunuz?" Üzerime gelmeye başladı. Geri geri gittim. "Feza'dan uzak dur. Yoksa onu öldürürüm. Sen benim olacaksın anladın mı sadece benim." Çığlık attım.
O gün olduğu gibi yine çığlık attım. Ardından yere çöktüm. İstemiyordum. Böyle şeyler giymek istemiyordum. Annem yanıma geldi. "İstemiyorum, istemiyorum bunu giymek istemiyorum. Anne lütfen çıkar bunu. Yalvarırım çıkar bunu." "Tamam, tamam kızım sakin ol ben hemen çıkaracağım bunu." Kapıya gitti. "Siz aşağı inin bir şey yok geliyoruz biz." Dedikten sonra kapıyı kapattı. Ardından da kilitledi. Üzerimi değiştirdi. "Bak çıkardım. İyisin güzelim iyisin. Benim kızım çok iyi." "Onlardan iğreniyorum." "Kimlerden kızım." "Yaralarımdan. Lütfen gitsinler benden. Nolur anne gitsinler. Silinsin hepsi. Giyemedim anne. Feza benim için giy dedi ama ben o elbiseyi bir dakika bile üzerimde tutamadım." "Sorun yok kızım. Feza seni böylede sever. Üzme lütfen kendini. Hadi gidelim geç kalmayalım." "Gelemem ben dışarı anne. Feza giymediğimi görürsen çok üzülür." Annem kalkıp kapıyı açtı ve çıktı. Biraz sonra ise içeri Feza girdi. Yüzümü ondan pencereye çevirdim. "Özür dilerim. O elbiseyi giymeni istediğim için özür dilerim. Ne kadar kötü bir insanım. Seni mutlu etmeyi dahi başaramıyorum. Yaralarına merhem olamıyorum. Seni hep üzüyorum." Tekrar ona döndüm. "Hayır hayır senlik bir şey yok. Sadece" "Sadece yaralarından utanıyorsun." "Onlardan utanmıyorum tam tersi onlardan iğreniyorum. Beni öyle görmelerini istemiyorum." "Başkaları ne düşünürse düşünsün. Ne söylemek isterlerse söylesinler. Ben seni seviyorum. Ruhunu seviyorum. En çokta kalbini seviyorum. Bedenindeki yaralar umrumda dahi değil. Sen benim Kış Papatyamsın." Ayağa kalktım. Yanına gidip elini tuttum. "O zaman gidip evlenelim." "Evlenelim. Ebediyen benim ol." "Ebediyen seninim." |
0% |