Yeni Üyelik
45.
Bölüm

Kış Papatyası 34.Bölüm

@semaabakar

Kaderimizin bize hazırladığı uçurum kıyısından kaçamıyorduk.

"Se-senin ne işin var burada?"

"Ne sandın hayatımı mahfedip rahatça yaşayabileceğini mi?"

"Uzak dur benden. Sakın bana yaklaşma duydun mu sakın!"

"Sezen güzelim ne-" babasını görmesi ile yüzünün öfkeye bürünmesi bir oldu. "Sen ne hakla buraya gelirsin adi herif."

"Aşk olsun oğlum sen babanla nasıl konuşuyorsun."

"Sen baba mısın? Sen bir insanın babası olmazsın. Senin gibi aciz bir herif kimsenin babası olamaz duydun mu beni. Sen kocaman bir hiçsin." Cebinden bıçağı çıkardı

"Kırıcı oluyorsun oğlum. Oysa ben son babalık görevimide yapıp bu kızı yok etmeye gelmiştim." Feza korktuğumu anlayınca yanıma gelip beni arkasına çekti.

"Sakın! Sezen'e elini dahi süremezsin." Tüm ailem dışarı çıktı. Korku hepsini çatısı altına almıştı.

"Oho! Sen nerde yaşıyorsun. Ben ona elimi sürdüm. Yoksa sen halen bedeninde açtığım yaraları görmedin mi?" Feza sinirle babasının üzerine yürüdü. Bu hareketi onu korkutmuştu. Bıçağı gelişi güzel Feza'ya salladı. Bıçak onun kolunu sıyırdı. Hızla yanına gidip onu çektim.

"Kolun, kolun kanıyor. Lütfen bırak gitsin. Ne hali varsa görsün. Lütfen yaklaşma ona." Feza'yı zor tutuyordum. Abimde gelip diğer kolundan tuttu.

"Bırak gitsin Feza. Başkaları da zarar görmesin." Öfkesi dinmiyordu.

"Bırakın, bırakında öldüreyim bu adi herifi."

"Bu burda bitmedi. Ailemi benden aldın. Er ya da geç seni kendi ellerimle öldüreceğim." Feza'nın kendisine zarar vereceğini anlayınca koşarak kaçtı.

"Baba hemen polisi ara." Abimin söylediği şey ile babam içeri telefonunu almaya gitti.

"Sen iyi misin?" Bu sefer öfkeyle bakan ben oldum.

"Asıl sen iyi misin? Elinde bıçağı olan adamın üzerine nasıl yürürsün. Ya bıçak başka yerine gelseydi. Sen kafayı mı yedin. Ya ölseydin Feza!"

"Tamam sakin ol bir şey olmadı sıyırdı sadece."

"Sus Feza yürü içeri. Koluna bakacağım."

Feza'nın koluna pansuman yaptık. Allah'tan üzerinde ceketi vardı. Yoksa kolu daha kötü olabilirdi.

"Bu adam buraya kadar nasıl geldi? Bizim korumalar nerde Yıldırım?"

"Ne koruması?"

"Sezen için ayarlamıştık. Baba onlar geceleri dönüşümlü olarak duruyorlar. Takip edip olmadıkları zaman girmiş olmalı. Daha yeni geldi diğer koruma. Ben Kenan ile konuşup geliyorum."

"Tamam oğlum." Abim dışarı çıktı.

"Mutfak berbat halde ben gidip toplayayım."

"Otur kızım ben hallederim."

"Hayır anne benim yüzümden oldu ben temizleyeceğim. Sizide uykunuzdan mahrum bıraktım."

"Daha yeni odalarımıza geçmiştik Sezen."

"Olsun. Ben mutfaktayım." Mutfağı temizlemem yarım saatimi almıştı. Daha sonra geri oturma odasına geçtim. Bu süre zarfında herkes odasına çoktan gitmişti.

"Feza?"

"Efendim."

"Özür dilerim."

"Ne zaman vazgeçeceksin özür dilemekten."

"Ama."

"Aması yok Sezen. Hadi odana geç ve uyu."

"Sende benimle gel. Odamda ki koltukta uyursun."

"Sen korkuyorsun. Bunu nasıl akıl edemedim. Hadi gidelim odana."

Feza odamdaki koltukta bende yatağımda uyumuştum. Onun yanımda olması çok iyi geldi. Tüm gece rahat uyku uyudum. Erken uyandığım için mutfağa anneme kahvaltı hazırlanmasında yardıma indim.

"Rahat uyudun mu kızım?"

"Evet anne uyudum."

"Feza nasıl iyi mi?"

"Halen koltukta uyuyor."

"Anladım. Kahvaltıyı hazırlayalım uyandır."

"Tamam anne."

Kahvaltıyı hazırladıktan sonra hep birlikte masaya oturduk. Kahvaltı bitimine doğru abime telefon geldi. Konuşmak için dışarı çıktı. Dedem, babam ve Feza da arkasından dışarı çıktı. Bizde masayı toparladık. Sonra tekrar içeri geldiler. Annem hemen sordu.

"Kimdi arayan?"

"Kenan."

"Bulmuşlar mı o adamı?"

"Bulmuşlar anne. Gece kaçarken ormana sığınmış. Sonra da ölmüş." Ferda ölmüş lafını duyunca ağlayarak odasına gitti. Ona kim ne diye bilirdi ki.

"Nasıl ölmüş?"

"Yılan sokmuş. Polisler onu bulduğunda cesetine yılan sarılı duruyormuş."

"İlahi adalet tecelli bulmuş." Feza öylece tek bir noktaya bakıyordu. Dayanamayıp yanına gittim. Onunda ağlaması gerekiyordu. Bunun bir yolunu bulmalıydım.

"Feza benimle gelir misin?" Elini tuttum.

"Nereye?"

"Sorgulama gel işte." Birlikte odama çıktık. Kapıyı kilitledim. "Bağır."

"Anlamıyorum."

"Sana yalvarırım içinde tutma. Bağır çağır hatta kır dök ama yalvarırım içinde tutma. Bak ben çok kırdım döktüm. Sıra sende. Ne varsa at içinden." Yanıma gelip yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Sezen, Sezen'im, Kış Papatyam. Sakın bir daha birine yalvardığını duymayacağım. Bu ben bile olsam asla." Onu başımla onayladım.

"Lütfen yaşadıklarını içinde tutma."

"Ne yapmamı istiyorsun?"

"Benim yaptığımı." Dedikten sonra masanın üzerini yere savurdum.

"Sezen napıyorsun?"

"İçimdeki tüm sorunları dışarı yansıtıyorum. Hadi sıra sende." Bir müddet ciddi olup olmadığımı sorguladı. Sonra komidinin üzerindeki her şeyi yere savurdu. "Anlat. İçine attığın ne varsa anlat. Ölene kadar dinlerim seni." Gözlerime baktı.

"Ben istemedim. Böyle olsun ben istemedim. O adamın babam olmasını ben istemedim. Keşke kendi ellerimle öldürebilseydim onu." Odanın köşesine geçtim.

"Devam et. Dağıt, kır, dök, parçala." Dağıtmaya devam etti. Her yer paramparça olmuştu. Sonra yere çöktü. Bende gidip yanına oturdum. "İyi misin?"

"Değilim."

"Sarılmak ister misin?" Cevap vermeden bana sarıldı. "Konuşmak ister misin?"

"Hayır sadece senin yaptığın gibi kalbinin sesini dinlemek istiyorum." Sonra kapı çaldı.

"Sezen, abicim iyi misiniz? Feza iyi mi?" Güldüm.

"Sorun yok abi."

"Tamam ama sorun olursa seslen bana."

"Tamam abi."

"Sen odayı rahatlamak için mi kırıp döküyorsun?"

"Hem evet hem hayır. Beni boşver. Nasıl işe yarıyormuymuş?"

"Çok. Baksana her yer darma dağın. Senin odana o yüzden mi ayna bırakmamakta kararlılar."

"Aynen öyle. İki kere aynaya yumruk atınca yasak geldi."

"Sezen?"

"Efendim."

"Ben o-"

"Sus Feza. Ne diyeceğini biliyorum. Sakın o kelimeleri ağzından dökme. Yeterince kırık olan kalbini bir de ben kırarım."

"O adamın oğlu olduğum için özür dilerim."

"Feza ben sana sus demedim mi?"

"Dedin ama."

"Aması yok Feza. Artık bu konu kapandı gitti. Biz hayatımıza bakacağız anlaştık mı?"

"Ama-"

"Bak hala ama diyor. Abim haklı olmaya başladı."

"Sen!" Gülmeye başladım. "Hep böyle gül olur mu? Yıllardır bugünü iple çekmişimde haberim yokmuş."

"Hadi merak etmesinler aşağıya inelim." Ayağa kalktık. Ayağım yere düşen abaşura takıldı ve düştüm. Ben düştüm düşmesine ama Feza birden ağlamaya başladı.

"Seni koruyamıyorum. Sana hep zarar veriyorum. Nasıl bir insanım ben. Bu kötü fikirdi. Neden odayı dağıttırdın ki bana." Hiç sesimi çıkarmadım. Eğilip ayağıma baktı. Biraz kızarmıştı sadece. Hemde ağlamaya devam ediyordu. Sırtını yatağa verip yüzünü kapattı.

"Ağlayacağını bilseydim daha önce düşerdim." Ellerini yüzünden çekti. Bu söylediğime şaşırmıştı.

"Nasıl yani?"

"Ben odayı dağıtırken ağlarsın diye düşünmüştüm ama sen ben düşünce ağladın."

"Sen sırf ben ağlayayım diye odayı mı dağıttırdın?"

"Evet öyle yaptım."

"Sen iyice psikopat mı oldun?"

"Ne alakası var?"

"Beni bilerek ağlatmaya çalıştın."

"Sende her şeyi içine atmasaydın. Allah Allah adama bak ya yaranamıyoruz. Kal burda topla odayı aklın başına gelsin." Kalkıp odadan çıktım. Merdivenleri inip oturma odasına girdim. Herkesin gözleri bana çevrildi.

"Feza nerde kızım?"

"Dağıttığı gibi odayı topluyor dede."

"Sen dağıtınca topluyor musun Sezen?"

"Hayır ama o beni sinirlendirdi. Bende ona ceza verdim baba."

"Çok ayıp kızım." Omuz silktim.

"Napayım. O da beni sinir etmeseydi. Hepiniz bir olup üzerime gelmeyin."

"Önce çocuğa odayı dağıttır sonrada toplat. Oda iyiymiş."

"Abi karışma yoksa senide Feza'nın yanına gönderirim."

"Tamam be karışmıyorum."

"Ferda nerde?"

"Odasında, ağlayarak uyuya kaldı."

"Anladım." Hayat zorluklarla doluydu. Bu zorlukların üstesinden gelmekte meşakkatli bir yoldu. Yolun sonu ne olursa olsun her zaman fethi gerçekleşmiş mağrur bir kale oluyorduk.

Loading...
0%