Yeni Üyelik
54.
Bölüm

Kış Papatyası 40.Bölüm

@semaabakar

Feza da benimle birlikte ayaklandı.

"Sezen yanlış anladın. Uyuşturucu ticareti yapıyorlarmış. Onun yerini öğrenmemiz gerekiyor. Sana ilaç verdi mi? Ya da yanında bir yerlerden bahsetti mi?"

"Vermedi." Feza'nın benimle gelmesine izin vermeden mutfağa gittim. Su alıp içtim. Masaya geçip oturdum. O günleri hatırlamak boğazımda bir yumru oluşturdu. Bir şeyler anımsıyordum. Gözlerimin önüne bir şeyler geliyor, kulağıma sesler doluyordu. Sanki başkasının hayatını film gibi izliyordum.

"Sezen iyi misin?" Kafamı masadan kaldırıp abimin gözlerinin içine baktım. Endişe gözlerini çepeçevre kuşatmıştı.

"İyiyim."

"Güzelim bana yalan söyleme iyi olmadığını görebiliyorum. Seni böyle bir şeye mecbur bıraktığımız için özür dileriz. Kenan'ın bunları öğrenmesi işleri kolaylaştıracak. O görevini yapıyor."

"Yanındaki adama Çınarlık diye bir kafeden bahsedip duruyordu." Geldi anlımdan öptü.

"Hatırlamışsın."

"Evet biraz zor oldu ama hatırladım."

"Tamam güzelim ben içeri geçeyim. Feza'nın yanına gelmesini ister misin?" Azda olsa onun endişesini almak için yüz ifademi değiştirdim.

"Kocamın ayakları ağrır ben yanına giderim." Bir anda öfkelendi. Bu öfkesinin gerçek olmadığını biliyordum. Tıpkı benim gibi o da aklımı başka şeylere odaklamamı sağlıyordu.

"Sezen! Biliyorsun şu adama gıcık olduğumu yapma."

"Benim kocamın suçu ne abi? Hem sen onu sevdiğin için öyle geliyor sana. Ona olan aşkını görebiliyorum."

"Başlatma kocana!" Öfke küpü her yere saçıla saçıla gitti. Ardından Feza içeri girdi. Anlamaz bir tavırla giden abime baktı.

"Bu neye sinirlendi?"

"Benim kocama sinirlendi." Diyip omuz silktim.

"Kocan?"

"Sensin ya kocacım."

"Sen şirinlik mi yapıyorsun?" Masaya yaklaştı.

"Bu daha çok cilve kocacım."

"Ayağa kalk." Afalladım.

"Ne oldu?"

"Gel kız bir öpeyim seni."

"Az öte dur kocacım misafirlerimiz bizi bekler." Mutfak kapısından çıkarken söylenmesini duydum.

"Hepsini kovacağım."

Bende ona söylendim. "Ayıp olur kocacım." Bri anda hareketlenince içeri resmen koşarak girdim. Abim ve Ferda'nın gözü bana çevrildi.

"Ne oldu abicim?"

"Örümcek, örümcek vardı da ondan korktum." Arkama baktı. Omuz üstünden bende arkama baktım. Feza gelmişti.

"Bu örümcekte baya kalıplıymış."

"Abi!"

"Tamam tamam geç otur hadi. Ben seni o kalıplı örümcekten korurum."

"Benim yüreği güzel abim beni korurmuymuş."

"Hemde canım pahasına."

"Tamam dramaya bağlama. Kenan gitmiş."

"Söylemişti zaten işim var diye. "

"Anladım." Masanın üzerinde duran bilgisayarı almak için uzandım. Abim bilgisayarı alacağımı anlayınca hemen hamle yaptı. Onun bu hamlesi bilgisayarın yere düşmesine neden oldu. Ekranı açıldı. Durdum, dünya da benimle birlikte durdu. "Bu?"

"Sezen hayır şimdi değil." Feza'nın bana sesleniyor olmasını duyuyordum. İlk söylediği şeyden sonra onu bir daha anlamadım. Tek gördüğüm bilgisayarda ki resimdi. Feza gözlerimi kapattı. Bedenim onun bu hamlesini bekliyormuş gibi kendini bir yerlerden aşağıya bıraktı.

Yıllardır yürümeye korktuğum bir yol vardı. Sonra korkumu yendim. O yolda bir yolculuğa çıktım. Ruhumda halen yerini bırakmayan bir sızı taşıyorum. Yolu gittikçe taşar dökülür diye beklediğim bu sızı daha çok artmaya başladı. Yarınları görmeye sabrım yok.

Gözlerime sanki beton dökmüşlerdi. Zorda olsa açmayı başardım. Derin bir beyaz karşıladı.

"Uyandın mı Kış Papatyam." Başımı sağa dönderdim. Feza yanı başımda oturuyordu. "Bu sefer uzun sürmedi. Bizi bekletmedin." Elimi tutup üzerini öptü. Daha sonra ise kaşım ve kirpiğimin arasına bir buse bıraktı. " Gözlerini hiç kapatma olur mu? Sen gözlerini kapatınca tüm renkler siyah oluyor."

"Hiç uyumayayım mı?"

"Bensiz uyuma. Eğer seninle gözlerimi bende kapatacaksam uyu ama diğer türlü uyuma."

"Ne kadar?"

"Ne, ne kadar Kış Papatyam."

"Ne kadardır buradayım?"

"Dört saat oldu. Sensiz geçen dört asır."

"Abartmasan mı?"

"Sensiz geçen her saniye benim için ölümdür Sezen. Sen benim en kıymetli zamanımsın. Sana yıllarımı harcasam gıkım çıkmaz."

"Fazla duygusalsın. Bir sorun mu var?"

"Hatırlamıyor musun?"

"Neyi hatırlamam gerekiyor?"

"Hiç bir şeyi güzelim. Sen bekle ben doktora uyandığını haber vereceğim."

"Tamam." Feza gidip doktor ile geri geldi.

"Merhabalar Sezen hanım kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

""İyiyim. Sadece ayak bileğim çok ağrıyor."

"Ayak bileğinize ne oldu?"

"Düştüğüm için gelmedim mi ben buraya?"

"Evet, evet güzelim düştüğün için geldik. Ayağını burktu doktor bey."

"Sezen hanım en son neyi hatırlıyorsunuz?"

"Merdivenlerden düştüğümü."

"Tamam. Ayağınıza röntgen çektikten sonra çıkabilirsiniz."

"Tamam doktor bey teşekkür ederiz. Güzelim ben hemen geleceğim."

"Tamam." Feza da doktorla gitti. Neden bu kadar tuhaf davranıyordu ki?

Yaklaşık beş dakika sonra hemşire ile geldi. "Röntgen çektikten sonra çıkabilirsiniz."

"Doktor bey söylemişti hemşire hanım."

Röntgenden sonra hastaneden ayrıldık. Feza'nın dışarıda işleri varmış. Beni annemlerin evine bırakıp gitti. Yol boyunca sürekli beni izlemişti. Söylemediği bir şey vardı.

"Sezen abicim aç mısın dışarıdan bir şeyler söyleyelim."

"Feza bana neyi söylemedi?"

"Anlamdım güzelim."

"Hastanede, ben uyandığımdan beri tuhaf davranıyor. Söylemek istediği bir şey var. Ama söylemekten sürekli vazgeçiyor."

"Yanlış anlamışsın güzelim."

"Abi neyi yanlış anlamışım. Yol boyu sözünü yarım kesip durdu."

"Sen gerçekten en son ne olduğunu hatırlamıyor musun?"

"Abi en son merdivenlerden düştüm."

"Hayır en son merdivenlerden düşmedin. Sen başka bir şey yüzünden bayıldın ve bunu hatırlamıyorsun."

"Neden bayıldım?"

"Söyleyemem. Feza beni bu sefer kesin öldürür. Ayrıca ben senin abinim ondan önce seni ben düşünürüm."

"İyi söylemeyin. Nasıl olsa hatırlarım."

"Umarım hatırlamassın." Sessiz söylemişti ama anladım.

"Kötü bir şey mi oldu?"

"Yok güzelim stresten bayıldın o kadar."

"Feza bana söylemedi. Dışarıda ne işi var?"

"İlaçların bitmiş. Onları alacak. Hiç dikkat etmiyorsun."

"İlaçların bitmedi ki."

"Hayır bitmiş.sen fark etmemişsin."

"Öyle diyorsanız öyledir."

"Abicim hadi biraz uzan çok yoruldun."

"Sadece oturuyorum abi neden yorulayım ki?"

"Haklısın. Ben sana içecek bir şeyler getireyim."

"Neden benden kaçıyorsun?"

"Yanlış anladın güzelim kaçmıyorum."

"Tamam abi kaçmıyorsun. Ben eve gideceğim." Ayaklandım.

"Hayır, hayır Feza gelmeden gidemezsin."

"Neden?"

"Ayağın kötü ya düşersin felan bana kızar. Sen en iyisi o gelene kadar otur." Tekrar yerime oturdum. Ne olduğunu er ya da geç öğrenecektim.

 

 

 

​​​​

Loading...
0%