Yeni Üyelik
66.
Bölüm

Kış Papatyası 45.Bölüm

@semaabakar

Bir insanın mutlu olduğunu gözlerinden anlardık. Bebeğimizin kalp sesini duyduğu günden beri Feza'nın gözlerinin içi gülüyordu. İşten eve her geldiğinde dizlerime yatıp duymak için bekliyordu. İlk zamanlar bu duruma kızsamda bende artık alışmıştım. İlaçları bırakmak her hangi bir şeye neden olmadı. Erkan bu duruma şaşırsada ben aile olmanın verdiği huzur olarak görüyorum. Sevgi her zorluğu atlatmaya yetermiş bunu Feza ile öğrendim.

Bugün büyük gündü. Feza hiç bir yere sığamıyordu. Bebeğimizin cinsiyetini öğrenecek olmak onu delicesine esen fırtınaya çevirdi. Randevu saatinden iki saat önce hastaneye geldik. Bebeğim dört aylık olduğu için çok yorulmaya başlamıştım. Sürekli uyuyor olmakta bunun cabasıydı. Feza'ya kızmamak için her yolu denedim. Ama başaramadım. Bir de abim vardı. Oda Feza gibi heyecandan yerinde duramıyordu.

Ferda'nın doğumuna çok az kalmıştı. Doktor her an doğurabileceğini söylediği için abim her sancısında hastaneye götürüyordu. Hem Ferda'yı hemde doktorları deli etmişti. Doktor ne kadar yalancı sancılar olduğunu söylese de abim ısrarcı olmakta devam ediyordu. Annemleride korkutuyordu.

"Sezen hanım doktor hanım sizi bekliyor."

"Tamam geliyoruz." İçeriye geçtik. Ardından sedyeye uzandım. Doktor bir süre inceledikten sonra Feza'ya döndü.

"Cinsiyet için bir tahmininiz var mı?"

"Kızım olacak."

"Hayır ben hissediyorum oğlumuz olacak."

"Sezen hanım doğru söylüyor bir oğlunuz olacak." Feza bunu duyunca ağlamaya başladı. İlk defa bu kadar insanın içinde ağlıyordu.

"Feza ne oldu neden ağlıyorsun?" Göz yaşlarını sildi.

"Bir sorun yok hadi artık gidelim. Ben dışarıdayım sen gelirsin." Çıkıp gitti.

"Bebeği istemiyor mu?"

"Hayır doktor hanım o yüzden değil. Babasından dolayı bir oğlu olmasından korkuyordu. Ben bunun farkındaydım o yüzden sorun yok, merak etmeyin."

"Anlıyorum. Umarım bu korkusunu aşar."

"Umarım."

Hastaneden eve geçene kadar hiç konuşmadı. Bu hali beni çok üzmeye başlamıştı. Arabadan inip eve yürüdüm. Üzüldüğüm için karnıma kramp girmeye başladı. Bu sıralar hep oluyordu. Kapıyı açmak için yeltenince daha çok ağrımaya başladı. Refleks olarak ağzımdan "ah!" Yakınması döküldü.

"Sezen iyi misin?" Feza hemen yanıma gelip kucağına aldı. Kapıyı açıp içeriye girdi. Sonra beni oturma odasına götürüp koltuğa bıraktı. " Bekle sana su getireceğim." Su alıp geldi. Bana uzattığı suyu alıp içmedim. "Neden içmiyorsun?"

"Önce bana ne olduğunu anlat."

"Bir şey yok Sezen."

"Korkularını içine atmaktan vazgeçene kadar seninle konuşmayacağım." Yerimden kalktım. Gidecekken kolumdan tuttu.

"Özür dilerim. Benim yüzümden canın yandı. Çok özür dilerim." Yüzünü ellerimin arasına aldım.

"Özür dilemeyi bırak ve bana ne olduğunu anlat." Biliyordum ne olduğunu ama yinede anlatması lazımdı. Sırf ben üzüleceğim, bebeğimiz zarar görecek diye kendini kapatmamalıydı.

"İyi bir baba olamamaktan korkuyorum. Ya benim oğlum birini incitirse?"

"Sırf bu yüzden bir oğlun olmasını istemiyor musun? Bu saçmalık duydun mu beni bu tamamen saçmalık." Ayağa kalkıp evde volta atmaya başladı.

"Kime göre saçmalık?"

"Sana, bana herkese göre saçmalık. Madem istemiyorsun oğlumla birlikte giderim." Bunu söylediğime inanamıyorum. Onun üzerine çok gitmemeliydim. Elbet fark edecekti hatasını. Ama artık çok geçti. İyice sinirlendi. Masanın üzerinde duran her şeyi yere savurdu.

"Hayır, hayır gitmene izin vermem. Gidemezsin. Beni yine yalnız bırakamazsın. Deneyeceğim, iyi bir baba olmayı deneyeceğim. Yalvarırım gitme Sezen." Yanına gittim. İstemeden söylemiş olduğum şeyin işe yaraması iyi oldu.

"Bu korkularla bir hayat süremeyiz. Bırakmalısın bu korkuları çünkü korkuların yüzünden hem bana hemde çocuğumuza zarar vereceksin. Sen o adam gibi değilsin aslada olmayacaksın. Bizim çocuğumuz dünyanın en iyi babası ile büyüyecek."

"Ya söylediğin gibi olmazsa?" Yanına iyice yaklaşıp burnunun üzerine buse bıraktım.

"Ben buna eminim Feza. Tam da söylediğim gibi olacak. Yanlışlar yapacak elbette ama sen bu yanlışları doğruya çevireceksin. Sen ona saf sevgini vereceksin ve aynı senin gibi olacak."

"Gerçekten öyle mi olacak?"

"Gel buraya." Ona sarıldım. " Evet gerçekten öyle olacak."

"Sen benim yüzümden mi üzüldün? Gitme olur mu?"

"Hiç bir yere gitmiyorum onu anlık söyledim. Ayrıca hayatım ben zaten bu durumun farkındaydım. Ben yaşadıklarımıza üzüldüm."

"Çok mu belli ettim?"

"Çokta kelimemi hayatım."

"Abartma ya o kadar belli etmiş olamam."

"Daha iyi misin?"

"Korkuyorum ama sen yanımdasın."

"Hep yanında olacağım." Sonra aklıma abimler geldi. "Neyse, abimler nerde? Sen öyle çıkınca hastaneden bende peşinden geldim."

"Hiç bilmiyorum ki!"

"Dur ben bir arayayım." Telefonumu bulup abimi aradım. "Abi?"

"Allah sizin arabanızı bozsunda yolda kalın inşallah. Evinize hırsız girsinde batın inşallah."

"Abi ne oldu neye bu kadar kızdın?"

"Ferda doğuma girdi. Bana sürekli sürekli yalancı sancı dediniz. Kız doğuruyorum dedi inanmadım. Allah'tan hastanedeydik. Hepsi sizin yüzünüzden. Siz öyle gidince Ferda endişelendi. Sonrada zaten doğum başladı."

"Tamam abi olmuş bir kere biz geliyoruz."

"Eve uğrayıp hem annemlere haber verin hemde çantayı getirin."

"Tamam abi görüşürüz."

"Ne oldu?"

"Ferda doğuma girmiş."

"Sonunda ya! Artık yiğenime kavuşacağım." Çok mutlu olmuştu. O dayı bende halâ oluyordum. Garip bir kısır döngü içine girmiştik.

"Hadi gidelim."

"Sen iyi misin?"

"Bir anlık kramptı geçti."

"Tamam hadi gidelim."

Annemlere uğradık. Onlara haber verdikten sonra çantayı alıp hastanenin yolunu tuttuk. Onlarda peşimizden yola koyuldular. Oraya vardığımızda Ferda halen doğumdaydı. Abim ise kapının önüne oturmuş ağlıyordu. Abim ağlıyordu. Doğru görüyorum değil mi abim ağlıyor. Hızla yanına gittim.

"Sezen yavaş ol bir şey olacak ömrümün baharı."

"Sorun yok." Yanına çöktüm. Sonra elini tuttum. "Neden ağlıyorsun."

"Saatlerdir çığlık atıyor, bitmiyor doğum. Ya ona bir şey olursa." Sevgi hayatımızdaki en büyük etkendi. Ne olursa olsun insan sevgisini tek kalemde atamıyordu. Hatalar elbet oluyordu lakin sevgi ağır basınca bir şekilde onu örtbas ediyordu. Abimin Ferda'ya olan sevgisi yıllar sonra fark ettiği bir şeydi. Benim ise en başında fark ettiğim.

"Korkma o ve bebeğin iyi olacak." Yanından kalkıp Feza'ya gittim.

"Yüzün neden düştü güzelim? Zorlada olsa gülümsedim.

"Sorun yok, abime üzüldüm."

"Sen o tatlı canını üzme lütfen. Merak etme elbet her şey yolunu bulur."

"Belki de yol budur. Fazla üstelemenin anlamı yok."

"Benim yolumda yoldaşımda sensin. Seni çok seviyorum karıcım."

"Seni çok seviyorum kocacım." Burnumun üzerine bir tane buse bıraktı.

"Bugün için tekrar özür dilerim. Korkularım yüzünden size zarar verebilirdim."

"Ben seni çok iyi tanıyorum hiç bir şey olmazdı merak etme."

"İyi ki sen karıcım."

"İyi ki sen kocacım."

Hayat bizim istediğimiz doğrultuda ilerliyordu. Kendi seçimlerimiz ve isteklerimiz bize bir yol oluyordu. Bazen cam kırıkları dolu olan bu yol bazen de çiçekler serili oluyordu. Her ne yaşarsak yaşayalım her kim olursak olalım yolun sonunda olmak istediğimiz yere ulaşmak için koşmamız gerekiyordu. Bu bir yarışmayı kazanmak için değildi. Bu, ömrümüzün sonuna kadar yaşayacağımız hayatı, zorlukları ve güzellikleriyle bir başarıya ulaştırmak içindi.

Loading...
0%