@semaabakar
|
"Hadi Sezen'im yemek hazır soğutma." Elimdekileri kutuya bırakıp içeri geçtim. "Sabah ki kutuyu kim getirdi." Abim boğazını temizleyip konuştu. "Genç bir çocuk getirdi. Kimden olduğunu sorduk ama söylemedi. Ne varmış içerisinde." "Sen bugün evdemiydin abi." "Evet güzelim evdeydim." "Anladım. İçinde bir tane kuru gül ve zarf var. Zarfta 'az kaldı cehenneme kavuşacaksın.' yazıyor." Abimim telaşla yerinden kalktı. Onun bu hareketi anne ve babamı da germişti. "Sezen, abicim kutuyu ne yaptın." "Oda da masanın üzerinde." Abim hemen odama gitti. Bizde arkasından onu takip ettik. Odaya girdiğimizde kutu masanın üzerinde yoktu. "Emin misin güzelim burda kutu yok." "Daha az önce salona gelmeden açtım daha sonra ise masaya bırakıp geldim." Gözlerindeki endişe anbean okunuyordu. "Eve biri girmiş o zaman. Ben hemen polise haber vereceğim. Seni riske atamam. Ayrıca eve korumada ayarlayacağım." "Hayır abi koruma olmaz. Mahalledeki insanlar rahatsız olurlar." "Sen halen başkalarını mı düşünüyorsun Allah aşkına." "Öyle deme abi. Benim yüzümden onlar neden huzursuz olsun ki." "Koruma ayarlayacağım dedim ve kapandı bu konu tamam mı abicim." "Peki diyelim ayarladın soranlara ne diyecek annem." "Biz hallederiz orasını kızım sen merak etme." Dedi annem konuşmamıza dahil olup. "Siz nasıl isterseniz öyle olsun. Ne desem içiniz rahat etmeyecek." "Restorantın dışınada yerleştirmek istiyorum." "Oraya gerek yok. Dört tane güvenlik var zaten. Hem biz ne için önlem alıyoruz. O adam hapiste değil miydi." "Dışarısı ile irtibat kurmuş olmalı. Ben Kenan ile konuşup bu konuyu takip etmesini isteyeceğim." "Kenan şu senin meşhur polis arkadaşın mı." "Evet o güzelim. İşinde çok iyi bir polis. Eminim ki bu sorunu hemen çözecektir." "Sen öyle diyorsan öyledir abi." Aramızda oluşan sessizliği tekrar ben bozdum. "Bu kapı dışarıdan açılıyor mu baba?" "Evet açılıyor kızım. Yarın değiştireceğim bu kapıyı. Sen bugün abin ile kal." "Abicim bak işimize yaradı bu. Sabahlayalım mı?" Dedim gözlerimde ki ışıltılarla. "Biz annenle uyumaya gidiyoruz çok geçe kalmayın." "Tamam babacım size iyi geceler." İkisininde yanağını öpüp abimin koluna girdim. "Romantik komedi izleyelim." "Hayır aksiyon izleyelim." "Ferda'yı tavlamak istemiyor musun sen." "Ha biraz taktik öğren diyorsun." "Diyorum." Tüm gece abimle film izlemiştik. Sonra abim uyuya kaldığı için etrafı toparlamak bana kalmıştı. Tası tabağı toplayıp mutfağa indim. Tezgahın üzerindekileri makineye yerleştirip üzerimi değiştirmeye odama geçtim. Perdeyi çekmek için cama ilerlediğimde dışarıda birini gördüm. Odadan çıkıp ön kapıya yöneldim. Oradan da çıkıp evin etrafını dolandım. Adımlarımı sessiz atmaya gayret ettim. Feza'ydı bu. Bu saatte burada ne işi vardı ki. Biraz daha ilerleyip arkasında durdum. "Neden buradasın." "Kız Allah seni bildiği gibi yapsın napıyorsun?" "Neden insanların evini gözetliyorsun." "Bir kere burası insanların evi değil senin evin. Odanın ışığı yanmadığı için merak ettim geldim. Zaten birazdan kapıyı çalacaktım. Abin telefona bakmadı." Ona şüpheci bakışlarımın altında "Neden merak ettin." Dedim. "Sen yanlış anladın beni." "Eğer yanlış anlasaydım böyle karşımda durmazdın." "Hım ne yapardın ki." "Çok mu merak ettin sen." "Evet" "Peki o halde göstereyim." Dedikten sonra yumruğumu yanağına indirdim. "Elinde bayağı ağırmış dudağımı patlattın." Ne yani bu hamlem onu bertaraf etmemişmiydi. "Dudağına vurmadım ki ." "Gel yakından bak istersen." Omzuna vurup konuştum. "Salak herif bi de dalga geçiyor." "Kırıcı oldu bu ama neyse. Hem bak gerçekten dudağımı patlattın." Doğruyu söylüyordu dudağı patlamıştı. "Bekle bir dakika" telefonu açıp abimin numarasını çevirdim. "Abi arka bahçenin dışına gel." "Kızım sen ne ara dışarı çıktın. Yerinde sabit duramıyor musun sen." "Yeni uyandın bu ne hız. Gel hadi." Diyip telefonu kapattım. "Neden abini çağırdın." "Hiç" "Ne zaman vazgeçeceksin hiç demekten." "Bilmiyorum" "Sen eskisi gibi halen Kış Papatyasısın." "Olabilir." Konuşmamızı abim bölmüştü. "Noldu neden beni çağırdınız. Kendi işinizi kendiniz halledin. Beni karıştırmayın." "Feza'nın dudağını patlattım pansuman yap." "Doktor değilim yapamam." "Abi Allah aşkına bizim dişimiz nerde." "Ağzımızda" "O zaman neymiş" "Pansuman yapabilirmişim." "Zeki çocuk çabuk çözüyorsun." "Öyleyim de sen neden yapmadın." Bunu demesi beni dumura uğratmıştı. Yapamazdım. Ben kimseye dokunamazdım. Konuşmadan arkamı dönüp ön kapıya ilerledim. Abim arkamdan sesleniyordu. "Sezen üzgünüm unuttum. Sakın uyuma geliyorum birazdan." Konuşmadan eve girdim. Daha sonra üzerimi değiştirip abimin odasına geçtim. Geçmişimiz peşimizi bırakmadığı sürece geçmiş olmuyordu. Kabuk bağlamayan yara gibiydi bu. Kanamıyordu ama kabukta bağlamıyordu. Bu bir tümördü. Ne kadar alınırsa alınsın yenileme ihtimali olan, hayatı zehir eden bir tümör. Hayatım boyunca bu zehre mecbur edilmiştim. Aradığım tüm çıkış yolları tek tek kapanıyordu. Buraya gelmenin savaşa son vermem de yardımcı olacağını düşünmek belki de bir hataydı. Beni düşüncelerimden ayıran abimin sımsıkı sarılması oldu. "Özür dilerim abicim bunu feza'nın yanında söylememeliydim." "Sordu mu?" "Sordu." "Ne dedin?" "Bu neydi şimdi dedi bende hiç dedim çok sinirlendi. Abi kardeş bana kafayı yedirmek mi istiyorsunuz dedi." "Sen ne dedin." "Bilseydin daha çok kafayı yerdin çünkü biz kafayı yemek üzereyiz dedim. " "Ya yanlış anlarsa neden öyle söyledin ki abi." "Yanlış anlarsa anlasın o zaman gerçeği söylemek daha kolay olur." "Lütfen abi hiç bir şey söyleme. Feza kendi bildiği doğrulara inanır." "Söz veremem. Eğer seni üzerse her şeyi anlatırım bilmiş ol. Ayrıca Feza sana inanır kendi bildiğine değil." Hiç bir şey söylemeden ondan ayrılıp dizine yattım. Abim saçlarımla uğraşırken de uykuya yenik düştüm. |
0% |