Yeni Üyelik
68.
Bölüm

Kış Papatyası Final

@semaabakar

Dünya bir çığ yığını, bizler ise bu yığının içinde açmayı başarmış çiçekleriz. Fırtınalar kopsada hayata tutunmuş, ne olursa olsun bir şekilde ayakta kalmayı başarabilmiş çiçekleriz.

Ön yargılarımızı bir kenara bırakıp bağlandık bu hayata. Feza benim mutluluğum olurken bende onun heyecanı oldum. Biz hep aynı kutuplardık. Zıt kutuplara rağmen. Onun varlığı huzurdu. Bir ömrüm daha olsa değişmeyeceğim bir huzur. Tüm yaşananlar ne onun suçu idi ne de benim. Sırf olanlar yüzünden zehri yüreğimize yaymaya gerek yoktu.

Bir çığ yığınının karanlığında yok oluyorduk. Sonra biz olduk, bir olduk, en çokta özgür olduk. Birbirimize olan sevgimize tutunduk. Önce yaprak olduk, sonra dal olduk, en nihayetinde ağaç olduk.

Yıllar bir kuşun kanat çırpması kadar hızlı geçiyordu. Koskoca 8 yıl olmuştu. Aile olmayı başarmıştık. Feza oğlumuza çok iyi bir baba, bana da çok iyi bir eş olmuştu. Yıllar sevgimizi bizden hiç eksiltmemiş aksine daha da çoğaltmıştı. Oğlumuzda tıpkı bizim gibi sevgi dolu olmuştu.

Akşam yemeğini hazırladım ardından Feza ve oğlumuz Ertuğ'u yemeğe çağırmak için yukarı kata çıktım. Ertuğ'un odasının önüne geldim. Kapı aralıktı. Baba oğul konuşuyorlardı.

"Baba sence Nil bu hareketime üzülmüşmüdür?" Nil abimin kızıydı. Bu iki kuzen kardeş gibi olmuşlardı.

"Bence üzülmüştür. Kadınlar çok naiftir oğlum. Bizim onları el üstünde tutmamız gerekir." Feza'nın yıllardır yaptığıda buydu.

"Annem gibi mi?"

"Evet, tıpkı annen gibi."

"Baba sence özür dilemelimiyim?" Feza yanına yaklaşıp saçları ile oynamaya başladı.

"Evet oğlum dilemelisin. Ne olursa olsun kızmak yerine önce uyarmalısın."

"Tamam. Baba?"

"Efendim oğlum."

"Annemi çok mu seviyorsun?" Bu sorusu beni dumura uğrattı. İlk defa böyle bir şey soruyordu.

"Evet oğlum çok seviyorum. Annenin kalbi benim evim." Ertuğ biraz düşünür gibi yaptı.

"Dayım da öyle söyledi. Sen hep anneme senin evin benim kalbim diyormuşsun. Sizin hikayenizi anlattı bana. Sen hep annemin peşinden koşmuşsun." Gülümsedim. Birbirinin peşinden koşan olmamıştı. Çiseleyen yağmur eşliğinde gökkuşağının altında sırılsıklam olmuş iki insandık. Biz her zaman birbirimiz için vardık. Bunu anlaması uzun sürmüş olsada.

"Dayın sana eksik anlatmış. İnsanlar bir yerlere yetişmek için koşarlar. Biz zaten birbirimize yetişmiştik sadece bu bağı gün yüzüne çıkarmamız zor oldu." O dünyanın en saf sevgisine sahipti. Bende ona.

"Baba biliyor musun halamın kızı bana dedi ki onun annesinin babası çok kötü olduğu için yılanlar onu kaçırmış ve sonra bir daha gelmemiş. Bu demek oluyor ki senin babanı yılanlar kaçırmış. O çok mu kötü bir insandı?" Feza afalladı. Yıllardır hiç o adamı anmamıştı.

"Bizde unutulmayacak yaralar açtı oğlum. Başka söze gerek yok. Sende çok düşünme." Duygularını örtbas etmede onun üstüne yoktu.

"Ben asla kötü bir insan olmayacağım baba." Ertuğ babasını iyice köşeye sıkıştırmıştı. Artık yanlarına gitsem iyi olacaktı.

"Bey'ler yemekleri hazırladım hadi aşağıya inelim." Ertuğ koşup boynuma atladı. Sonra burnu ile bir şeyi kokluyormuş gibi yaptı.

"Baba kokuyu alıyor musun?"

"Evet alıyorum. Peki sen alıyor musun?" Oda aynı Ertuğ gibi yapmıştı.

"Evet! Annem yine harikalar yaratmış ne dersin?"

"Kurt gibi açım ederim."

"Hadi Baba beni sırtına al uçarak gideceğim."

"Oğlum sen artık büyüdün babanın sırtı ağrır."

"Yok anne ağrımazmış."

"Ağrımazmış?" Sorgular gözlerle ona baktım.

"Babam öyle söyledi. Beni bir ömür boyu sırtında taşıyacak güce sahipmiş."

"Aslında baban doğru söylemiş. O çok güçlü. Hadi bay güçlü uçur bakalım oğlumuzu." Göz kırptım.

"Derhal Kış Papatyam." Dedi ve oda benim gibi göz kırptı. Oğlumuzu sırtına alıp aşağıya indi.

Ferda ve abim ise üçüncü çocuklarını büyütüyorlardı. Abim inat etmiş Ferda'yı da ikna etmişti. Şimdi ise dördüncü çocuğu istiyordu. Lakin Ferda sen değil ben doğuruyorum o yüzden istemiyorum diyip resti çekmişti.

Yemekten sonra çaya geleceklerdi. Bakalım durumu öğrenince abim ne yapacak.

Yemeklerimizi yedik ve masayı topladık. Ertuğ küçük olmasına rağmen sürekli bana yardım ediyordu. Bir çocuk babasından ne görürse onu yaparmış bunu çok iyi anladım.

"Feza ve Ertuğ size bir haberim var."

"Anne hadi söyle merakta bırakma bizi." Yerinde duramaz hale gelmişti.

"Hani sen bir şeyi çok istiyordun ya-" ben daha söylemeden anlamıştı. Kuzenlerinin olduğu gibi kendisininde bir kardeşi olmasını istiyordu.

"Allah be! Kardeşim oluyor." Evin içinde mutluluktan volta atmaya başladı. Yıllar önce aynı Feza'nın verdiği tepkiyi vermişti. Sağ gözümden bir yaş düştü. Feza bunu fark edince yanıma gelip sarıldı.

"Sen haklıydın ona sevgimi en doruklarına kadar verdim ve benim gibi oldu. Şimdi ise bir çocuğumuz daha olacak. Hayırlısı ne ise o olsun ama kızımız olsun. Tıpkı sana benzeyen."

"Seni çok seviyorum."

"Seni çok seviyorum Ömrümün Baharı. Yıllardır olduğu gibi her gün söylemeye devam edeceğim." Kapı çaldı. Ertuğ koşarak kapıyı açtı sonra koşarak tekrar içeri geldi. Arkasından da abimler geldi.

"Dayı, dayı kardeşim oluyor dayı." Abim şoka girmişti. Umarım yine Feza'yı haklamazdı. Bir anda Feza'ya doğru koşmaya başladı. Biz Ferda ile olayı bildiğimiz için koltuğa geçip oturduk.

"Abi dur ne yapıyorsun Allah aşkına!" Feza'ya terlik atmıştı.

"Sen benim kardeşimi nasıl hamile bırakırsın lan! Gel buraya döveceğim seni!"

"Ya o benim karım karım. Hem bu ilk değilki. Bizim birde oğlumuz var. Yav Yıldırım sanane oğlum bizden!" Diğer terliğide ona fırlattı.

"Yok öyle dünya gel buraya diyorum sana!"

"Tabii canım geleyimde döv. Başka emriniz var mı Yıldırım Bey!"

"Hadi gel anlaşalım."

"Yemezler Yıldırım yemezler! İlk çocuğumda dövmüş olabilirsin ama şimdi olmaz. " Alışmıştım artık onların bu haline.

"Anne dayım neden babamı kovalıyor?"

"Oyun oynuyorlar oğlum." Oda yanlarına gitti. Kuzenleride onlara katıldı. Onların kavgası oyuna dönmüştü.

"Bu haberi annemlerede verelim Sezen abla. Çayı bizde içeriz." Ferda'nın söylediği mantıklı gelmişti.

"Olur öyle yapalım." Abim ve Feza ilede konuşup gitmeye karar verdik. Abimler önden gitti. Ardından Feza ve Ertuğ odaya girdiler ama bir türlü çıkmak bilmediler. Sonunda dayanamayıp onlara seslendim.

"Feza hadi hayatım annemlere geç kalacağız."

"Tamam ömrümün baharı geliyoruz." Yaklaşık iki dakika sonra geldiler.

"Sonunda geldiniz. Siz baba oğul ne yaptınız yukarıda. Alt tarafı karşı eve geçeceğiz."

"Olmaz öyle anne ben her zaman yakışıklı olmalıyım." Gülümsedim.

"Sen zaten çok yakışıklısın oğlum."

"Peki ya ben karıcım?"

"Vallahi kocacım oğlumuzun yanında pek bir belli olmuyor."

"Babamda yakışıklı anne."

"Evet oğlum babanda yakışıklı." Birbirimize sarıldık.

Yangına esir olmuş bir ormanda yeni ağaçlar ektik. Büyümeleri yıllar sürdü ama sonuç olarak tekrar bir orman meydana geldi. Tıpkı bizim sevgimizi bünyemizde büyütmemiz gibi.

Mutlu bir son yoktu. İçinde acıların ve kayıpların olduğu bir son zaten mutlu da bitmezdi.

Yaşamın her alanında olduğu gibi sonunda da gidenler vardı. Gidenin olduğu ve kalanın olmadığı bir dünya da en büyük başarımız özgürlüğümüz olsun.

Loading...
0%