Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. Gizemli Pansiyon

@sematurann

Dikkat! Bu bölüm şiddet ve unsurlarını içermektedir. 18 yaşından küçük olanlar ve mümkünse hassas olanlar okumasın. Hayatınızda bir derdiniz, sıkıntınız olduğunda ailenize yada gerekirse yardım alabileceğiniz kurum ve kuruluşlara danışmayı unutmayın! İyi okumalar şimdiden.

 

~~

Yaşamımız boyunca kontrol edebildiğimiz olayları deneyimlemekle beraber kontrolümüzün dışında olan ve bizi derinden etkileyen olaylara da maruz kalırız.

 

Yaşadığı coğrafya , kültürel ve etnik farklılıklar, olumlu ve olumsuz hayat şartları her insanı derinden etkileyen üzücü olaylara karşı tepkisi bambaşkadır. Önemli olan gerekli ve sağlıklı bir bakış açısıdır.

 

Aysar, kimlik bunalımı ve tramvatik bir kayıp sonrası duygu durum bozukluğu yaşayan bir gençti.

 

Aysar...

Gökyüzünün aydınlanmasıyla ay, yavaş yavaş gözden kayboluyordu. Kendimi bildim bile sakinleşmek için hep ayı izlerdim. Ama oda beni yüz üstü bırakıyordu. Tıpkı İclal ablamın az önce beni yüz üstü bırakıp gitmesi gibi. O kadar öfkeliydi ki gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Onu durmak için koluna asıldığımda tişörtünün beli biraz yukarıya sıyrılmış, silaha benzer demir bi parçası görür gibi olmuştum. Ablamın silah ile ne işi olurdu ki? Bir de kapıları kitlemem için epeyce tembihlemişti. Tehlikede miydik? Yoksa o Ahmet şerefsizi ablamı tehdit mi etmişti?

 

Ayın kaybolmasıyla gökyüzüne doğrulttuğum yüzümü aşağıya indirdim. Sağnak ise yavaş yavaş hızını kaybediyordu. Merdivenlerden evin avlusuna tırmandım. Sırıl sıklam su olmuştum. Bluzumun ve şortumun kenarlarını burarak fazlalık suyu çıkarmaya çalıştım.

 

Evin içerisine adım attığımda duraksadım. Küçükken yağmurda ıslanmayı çok severdim. Annem de asla dışarıya çıkmama izin vermezdi. Çıkarsam sırıl sıklam su olup üşütürüm diye korkardı. Bir gün onu dinlemeyip dışarıya çıkmış sırıl sıklam su olmuş ve dediği de üşütmüştüm. Bulunduğum koridora göz gezdirdim. Bu koridorda burnumu silmek için hep peşimden koştururdu. Acı acı gülümsedim.

 

Her yaz geldiğimizi bu köy evinin içerisinde birçok güzel anımız vardı. Hatırlamak bir yandan güzel hissetirsede bi yandan da acı veriyordu. Yine kendime engel olamayıp gözyaşlarına boğuldum.

 

Üst kata odama doğru yöneldim. Kapıyı örttükten sonra bazanın altında ki alkolü alıp bardağın çeyreğine kadar doldurdum.

 

Yas tutmak çok zor bir şeymiş onu bu süreçte çok iyi anlamıştım. Ama İclal Ablam ve ben sağlıklı bir bir şekilde yas tutamıyorduk sanırım. Ben ağlamaya başladığım an alkole sarılıyor. Ablam ise deli gibi temizlik yapıyordu.

 

Gerçi o kara haberi aldığımızdan beri ablamın bir damla bile gözyaşı döktüğünü görmemiştim. Olmadığı biri gibi davranıyordu ya da belki bu yas onu değiştirmişti. En azında en sağlıklı yası Zümra tutuyordu. Ağlıyor içindekileri dökebiliyordu.

 

Ben yaşadığım kimlik bunalımının üzerine yas eklenince çok farklı düşünceler zihnimde yer edinmeye başlamıştı. Çareyi bir şeyler içerek kendimi uyuşturmakta buldum. Bu fazlasıyla yanlıştı biliyorum. Ama kendime engel olamıyordum. Muhtemelen ablam içtiğimi görürse bana çok kızardı.

Telefonumun zil sesiyle irkildim. Sabahın beşinde telefon araması beklemiyordum. Ekranda tanıdık numarayı görünce gülümseme engel olamamıştım. Haftalar önce görüşmeyi kestiğim Mert arıyordu. Çok bekletmeden aramayı başlattım.

 

"Efendim."

 

 

"Alo Aysar! Çok çok üzgünüm yeni öğrendim. Az önce haber sitesinde gördüm. İyi misin?"

 

İç çekip "Olduğu kadarıyla artık.."

 

"Başın sağolsun."

 

Kısık sesle "Sağol"

 

" Ne yapacaksın bundan sonra? Burada ki evi falan.. Dönecek misin buraya? "

 

Göz çukurlarım yanarken ağlamamak için savaş veriyordum. Beni zayif biri olarak bilsin istemezdim. Bardaktan bir yudum daha aldım.

 

"O eve, o şehire bir daha dönemem. Anne, babamın çalıştıığı şirketi aradım, durumu anlattım. Oradaki evi kapatıp eşyaları bir depoya yerleştirecekler. Bende kafamı toparladığımda gelip o eşyaları alacağım." bir çırpıda sözlerimi bitirip nefes verdim.

 

"Anlıyorum. Bak Aysar! Ne kadar ayrı olursak olalım. Başın sıkıştığında ya da paraya ihtiyacın olduğunda hiç çekinme bana söyle." durup cevap vermemi bekledi. Hâlâ cevap vermeyince sözlerine devam etti. "Duydun mu beni?"

 

Geçiştirerk "Duydum. Sağol." Konuyu dağıtmak için "Nasılsın? Neden bu saatte kalktın? "diye sordum.

 

Bir of çekip söze girdi. "Yeni işe başladım. İş yeride epey uzak. Yetişmek için mecburen her sabah beşte kalkıyorum. Şimdiden bu işe girdiğime pişman oldum."

 

"Hımm anlıyorum. Hayırlısı olur senin için."

 

"Sağol teşekkür ederim. Otobüs geldi şimdi, kusura bakma kapatmam lazım. Lütfen ara ara konuşalım. Tamam mı? Senin için bir problem yoksa tabi."

 

Gülümseyerek "Yok tabi, konuşuruz."

Görüşmeyi sonlandırdıktan sonra istemsizce bir hüzün kapladı içimi. Eski dertsiz tasasız günlerime geri dönmeyi çok isterdim. Keşke özel bir gücüm olsa da geçmişe geri dönebilseydim. O zaman bizimkileri asla şehir dışındaki düğüne göndermez ve kaza da yaşanmaz olurdu. Ama üzgünüm ki öyle bir gücüm yoktu.

Duyduğum adım sesleriyle panikle bardaktan kalan son yudumu içip içeceği alıp bazanın altına sakladım. Kapı yavaşça aralandıktan sonra Zümra göründü.

 

"Camdan dışarıya bakınca arabayı göremedim. Ablam bir yere mi gitti?"

 

Oturması için yanımı gösterdim. "Bir işi var galiba." Yanıma otururken sözlerine devam etti. "Ne işi var söylemedi mi sana?"

Olumsuz anlamda başımı sallarken sözlerime devam ettim. "Hayır. Çok acelesi vardı."

 

Korkuyla etrafa bakınmaya başladı. Ve en sonunda bana dönüp "Acaba dün sabah Sosyal Hizmetler'den gelenlerle mi konuşmaya gitti?"

 

"Hayır. Hiç zannetmiyorum. O durumu biz kökünden hallettik. Bence başka bir işi vardı. Boşver şimdi onu gel aşağıya inip çay içelim." daha fazla soru ayrıntıyı öğrenmemesi için konuyu değiştirmek zorunda kaldım.

 

Dün cenazeden önce, erken saatlerde Sosyal Hizmetlerden iki memur gelmişti. Zümra reşit olmadığı için ve artık ebeveynleri yaşamadığı için onu almaya gelmişlerdi.

 

İclal Ablam yolda dakikalarca konuşmuş onları ikna etmeye çalışmıştı. Bende daha fazla dayanamayıp aşağıya yanlarına indim. Yanlarına geldiğimde ablam telefondan çalıştığına dair SGK dökümanlarını falan gösteriyordu. Ama kadın inatla aldığı maaşın geçimine yetmeyeceğini savunuyordu. En sonunda bende lafa dahil olup gerekirse bende çalışabileceğimi söylemiştim.

​​Sonra evi gezdirip yaşadığımız ortamı gösterdik. Ailemiz zamanında bizim için epey yatırım yapmıştı. Maddi durumumuz gayet iyi olduğunu anlaşılınca ancak ikna olabilimişlerdi. Onlar gittikten sonra ablam avukatı arayıp Vasi işlemlerine hemen başlatılıp detaylica takip edilmesi için tembihledi.

 

Yaptığım çayı Zümra'ya uzattıktan sonra kendi çayımı alıp masaya oturmak için sandalyeyi çektim. Bu sırada dış kapının kilit açılma sesini işitince oturmadan ayakta dikili kaldım.

 

İclal Ablam mutfağın kapısından içeriye girince ne Zümra ne ben hiçbir şey diyememiştik. Çünkü üstü başı çamur içinde gözleri ise kıpkırmızıydı. Sanırım günler sonra ilk defa ağlamış içindekileri dökebilmişti.

 

Zümra "Abla neredeydin?"

 

Sandalyeyi çekip masaya oturdu. Sanırım söyleyecekleri vardı. Bende kendi sandalyeme oturup söyleyeceği şeyleri merakla beklemeye koyuldum.

 

Yüzümüze bakamıyor gözlerini gizliyor gibiydi. "Mezarlıktaydım."

 

Nefes verip sözlerine devam etti. " İhtiyacınız olabilecek herşeyi toplayın ve bir valiz yapın. Bu şehirden taşınıyoruz."

 

Dakikalarca Zümra ile bağırdık çağırdık ama ablamın fikri asla değişmedi. Mecburen istemeye istemeye valizlerimizi hazırlamaya başladık. Hazırlandıktan sonra arabaya binmeden uzun uzun birçok anımız olduğu o eve bakındık.

Ben ve Zümra ailemizle veda etmek için son kez mezarlığa uğradık. Kasabadan çıkmadan Ablam arabayı yaptırdığı tamirhaneye uğrayıp kendi yaşlarında ki kişiye parmak sallayarak sinirle bir şeyler söyledi. Daha sonra şehirde uğradığımız son yer ise ablamın çalıştığı şirketti. Elinde zarf ile içeriye girdi. Muhtemelen istifa mektubuydu.

Yarım saat sonra Şirketten çıkarken çalışma arkadaşları ve patronuda peşinden çıkıp uzun uzun sarılıp vedalaşmışlardı. Ablam arabaya bindiğinde patronu cama yaklaşıp takım elbisesinin iç cebinden başka bir zarf uzattı. CV'nin içerisine koyması içinde uzun uzun tembihledi. Anladığım kadarıyla referans mektubuydu.

 

Ve nereye gideceğimizi bilmeden saatlerce sürecek o yola koyulduk.

 

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Akşam saat 22.00 'ı gösterdiğinde sadece bir gece kalacağımız pansiyonun önünde durduk. Biz arabada küçük bir çanta yaparken ablam oda kiralamak için içeriye girdi.

 

Zümra "Aysar sence hangi şehire taşınıyoruz?"

 

Bir yandan sırt çantasını yüklenirken" Bilmiyorum ki ama umarım denizi olan bir şehire taşınıyoruzdur. "

 

Ablam elinde anahtarla gelirken" Hazır mısınız kızlar? "

Zümra" Evet hazırız. "

 

Pansiyona doğru yürürken duraksayıp binayı bir gözden geçirdim. Alışıla gelmiş otel ve pansiyonlardan çok farklıydı ve tıpkı Amerikan motellerine benziyordu.

 

Bınanın dışındaki merdivenlerden üst kata çıkmaya başladık. Şimdi de geriye dönüp araziye bakındım. İleride üç beş tane TIR parkedilmişti. Bu yer bana hiç güven vermemiş ve fazlasıyla güvensiz hissettirmişti.

 

Ablam duraksadığımı farkedince "Üzgünüm kızlar ama paramızı çarçur etmemeliyiz. Bu gecelik idare edin.." Olumlu anlamda başımı sallarken kiraladığımız odaya girdik.

 

İçeride iki yatak ve iki tekli koltuğun ortasında da bir masa vardı. Yatak örtüleri aynı zamanda perdeler ve tekli koltuklarda aynı renk yani yeşildi. Sanirim pansiyon sahibi yeşil rengini çok seviyordu. Hiç yoktan iyidir diye düşünüp kendimi teselli ettim.

 

Çantaları yatağa atarken ablam "Acıkmışsınızdır şimdi. İleride büfe vardı gidip bir şeyler alıp geleyim. Ardımdan kapıyı kitleyin ve sesimi duymadan açmayın tamam mı?" Cevap bekler bir şekilde otoriter bir surat ifadesi takındı. Yüzünde gülücükler eksik olmayan sakin ablam gitmiş otoriter bir kadın gelmişti adeta.

 

 

Dayanamayıp "Tamam kilitlerim." Ablam odadan çıktıktan sonra ardın kapıyı sonuna kadar kilitledim.

 

Zümra üstünü değiştirirken "Söylesene Aysar sence de ablam son zamanlarda epey paronayaklaşmadı mı? Yok telefonunuz açık olsun, bir yere gidicekseniz önceden haberi verin ben götürürüm, tanımadığınız numara ararsa hemen engelleyin falan filan.. "

 

Bir of çekip yatağa oturdum. "Bilmiyorum ki belki de yas bu şekilde onu etkiliyordur." Olumsuz düşünceleri kafamdan uzaklaştırmak için omzumu silktim. Yanımda ki çantama uzanıp yüz temizleyici, nemlendirici ve c vitamini serumunu elime aldım. "Neyse kafamı dağıtmak için bonya girip bakım yapacağım."

 

Banyoya geldiğimde lavabonun önünde dikildim. Aynanın öndünde ki rafa sıra sıra malzemeleri sıraladım. Yüzümü ıslattıktan sonra temizleyici jeli elime sıktım. Yerine rafa koyduğumda dikkatımı bir şey çekti. Jelle ayna bitişik ve arada boşluk yoktu. Daha iyi anlamak için parmağımı aynanın üzerine koyup yandan baktım. Arada hiçbir boşluk yok ve parmağımla ayna bitişikti.

 

Geçenlerde izlediğim bir film geldi aklıma. Filmde adam kadını rahatça izleyebilmek için fake bir ayna yaptırıp taktırmıştı. Ve tam camın arkasında bulunan bir odada canı istediği zaman kadını mahrem olduğu zamanlarda izleyebiliyordu. O film beni fazlasıyla etkilemişti. İstemeden de olsa bunu düşünüp kendimi germiştim. Saçmalık. Ablam gibi paronayak olmuştum galiba. Daha fazla umursamamaya çalışıp işime koyuldum.

 

Su çok ziyan olmasın diye kısık bir şekilde açtım. Yavaş yavaş yüzümü yıkarken kapı açılma ve kapanma sesi duyar gibi oldum. Bir anlığına duraksasamda işimi yapmaya devam ettim. O seslerin peşinden sanki biri oturmak için sandalyeyi çekiyor gibi sürtünme sesleri işittim. Ve bir iki homurdanma sesleri daha duyar gibi oldum. Yüzümü temziledikten sonra musluğu kapadım. Ama o an duyduğum bütün sesler kesildi.

 

Gaipten sesler duyuyordum sanırım. Ne kadar umursamamaya çalışsamda çoktan gerilmiştim. Elimde ki kalıntıları temizlemek için tekrar musluğu açınca yine aynı sesleri işitmeye başladım. Bu defa birisi kıtır kıtır bir şeyler yiyor gibiydi. Daha iyi duyabilmek için odaklandım.

 

"Off gencecik kız... Bu akşam... şölen var desene.." gibi şeyler duydum ama şundan emindim ki bu ses bir erkeğe aitti.

 

Diğer ürünleri yüzüme sürmeden banyodan çıktım. Çünkü fazlasıyla gerilmiştim. Zümra beni bekliyordu ve ablam çoktan gelmişti.

 

Zümra "Çıktıysan bende bir duşa gireyim. "

 

Bir anda" Hayır! " diye çıkıştım. Anlamaz bakışlarla beni süzüyordu. Ablam da verdiğim tepkiye anlam verememişti.

 

Biraz çekinsemde içimde tutamadım. Yavaşça fısıldadım." Sanırım biri bizi izliyor. " Lafımı bitirir bitirmez ablam tekli koltuktan ayağa fırladı.

 

" Kim izliyor?" diye benim gibi fısıldadı.

 

Az önce banyoda yaşadıklarımı en ince ayrıntısına kadar bir çırpıda anlattım. Ben nefes verip yatağa otururken Zümra "Geçen haftalarda birlikte izlediğimiz bir filme benziyor. Etkilenmişsin bence ya öyle şeyler filmlerde olur." Ablam ise bir tepki vermemiş düşüncelere dalmıştı.

 

En sonun da bana döndü. Tam bir şey diyecekken kaşları çatıldı. Hızlıca üzerime doğru geldi "Sen alkol mü kullanıyorsun?" elini çantama uzattı.

 

Yakalandığımı anlayınca görmemesi için kollarına asıldım. "Hayır meyve suyu o." diye direttim. Aramızda hengame yaşanırken bluzumun kolları yukarıya sıyrılmış ve bileklerimdeki yaraları görünmüştü.

 

Panikle bluzumun kollarını düzeltip arkama götürdüm. "Kollarında ki yaralar ne? Aysar neler oluyor?" Korkusu ve hayâl kırıklığını yüzünde görebiliyordum.

 

 

"Aysar bana cevap ver!"

 

Gözyaşlarına boğulmuş cevap veremiyordum. Kekeleyerek " Sa - sa- dece acım geçsin istedim"

 

"Kendini uyuşturarak yada canını yakarak mı acının geçmesini bekliyorsun?" Ellerini kollarıma koyup beni sarstı. "Kendine gel!" ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

"Ölenle ölünmüyor hayat devam ediyor. Korkak gibi pes etmek ya da kaçmak yok. Kendin için sonra Zümra için, benim için sonuna kadar savaşacak, hayatta kalacaksın. Tamam mı? Yıkılana kadar değil yok edilene kadar dik duracaksın." Parmağını yüzüme doğru sallayarak" Acın sırtında yük değil güç olsun. " daha sonra salladığı parmağını Zümra'ya yöneltti." Zümra dediklerimi duydun mu? Aynı şey senin içinde geçerli. "

 

Haykırışları bittikten sonra çantamda ki alkol ve falçatayı alıp kapıya yöneldi. Tam çıkmadan duraksayıp geri döndü. Gözleri kıpkırmızıydı. "Ben gelene kadar elinize, yüzünüze, üstünüze çeki düzen verin!"

 

Kapıyı sertçe kapattıktan sonra içimde tuttuğum hıçkırıklarım gözyaşlarıma dahil oldu. Benim gibi Zümra da gözyaşlarına boğulmuştu. Gelip bana sıkıca sarıldı. "Lütfen bir daha kendine zarar verme! Sana ihtiyacımız var. Ben ve ablam, ailemizin yokluğu ile sınanırken sende kendi yokluğun ile bizi sınama. Tamam mı?"

 

" Tamam." sesimin titremesine engel olamamıştım.

 

Yatağa uzanıp uzunca bir süre ağlaşıp durduk. En sonunda uyuya kaldığımızda hâlâ ablam odaya gelmemişti. Onu görmeye ve sarılmaya ihtiyacım vardı.

 

~~~~

 

Saat 03.40

 

İstemsizce tıkırtı seslerine ayıldım ama o kadar çok ağlamıştım ki göz kapaklarımı açamıyordum. Odaya belki biri girmiştir korkusuyla göz kapaklarımı güçlükle aralamaya gayret ettim.

 

Siyah kapüşonlu birini görünce zorla açılan gözlerim fal taşı gibi açılıverdi. Kalbim ağzımda atarken haraketsiz bir şekilde kalıp ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.

 

Oda o kadar karanlıktı ki tam anlamıyla ayırt edemiyordum ama gözlerim yavaş yavaş karanlığa alışıyordu. Sabırla bekledim. Saniyeler sonra gözlerim karanlığa alışınca az öncekinden daha net görüyordum.

 

Yere eğilmiş elinde ki beyaz tşörtü siyah bir poşetin içine koyuyordu. Üzerinde ki kan lekelerini görünce kalp atışlarım artık delicesine atıyordu. Ablamın giydiği o beyaz tişörttü.

 

Kanlar... Yoksa ablamın kanı mıydı ? Yoksa sahte camın arkasında ki adam ona bir şey mi yapmıştı?

 

Korkudan bedenim yatakta kas katı kesilmiş yanımda uyuyan Zümra'yı bile dürtemiyordum. Saniyeler sonra Siyah Kapüşonlu elinde ki poşeti sıkıca bağlayıp ayağa doğruldu.

 

O tanıdık yüzü görünce gerilen kaslarım gevşemiş ve kalp atışlarım normale dönmüştü. Çünkü Siyah Kapüşonlu kişinin kendisi..

 

Ablamdı.

 

 

Loading...
0%