@sen1bihtersin_246
|
Yağız ile nihayet kahvaltı yapmaya başlamıştık fakat ikimizden de hiç ses çıkmıyordu. Aramızdaki sessizliği bozmak için ne söylesem ne söylesem diye düşünürken aklıma ailesi geldi. O cadı Emine karısı. "Eee, annengile sordun mu tanışmak için müsait olup olmadıklarını?" Sorumu duyan Yağız nedense bir anda öksürmeye başladı. Bu kadar çekiniyor mu ya tanışma meselesinden? "Sormayı unuttum ama akşam sorarım." dedi ve yemeye devam etti. "Hazır aklındayken sorsana. Akşam yine unutursun sen yorgunluktan." Başını kaldırmadan "Unutmam ben merak etme." "E ama sormayı unuttum dedin az önce. Akşam belki yine unutursun. Sen yine de ne olur ne olmaz sor." En son sabredememiş olacakki çatalını masaya fırlatıp arkasına yaslandı. "Ya sen ne olsun istiyorsun ya? Ne meraklıymışsın ailelerimizin tanışmasına." Gözlerimi kısıp öne doğru eğildim. "Sen benden bir şey mi saklıyorsun?" O an nedense telaşlanır gibi oldu. "Yok canım, ben senden ne saklıcam Allah aşkına? İyice delirdin sende." dedi hafif gülerken. Başımı eğip gözlerine baktım. Bu çocukta bir şeyler var ama ne? "Ne var hadi anlat bana. Söz dalga geçmeyeceğim." İlk başta anlatmayacak gibi oldu, sonra derin bir nefes verip ısrar etmekten vazgeçti. "Çekiniyorum." Kaşlarım çatıldı. "Ne? Niye?" Elini yüzüne koyup kısa bir süre bekledi. "Çekiniyorum çünkü annem çok dengesiz bir kadın. Senin ailene yanlış bir şey demesinden korkuyorum. Annem yüzünden anlaşamazlar diye korkuyorum. Benim annem senin annen gibi sıcakkanlı biri değil Asena. Tek bir kelime ile bütün her şeyi mahvedebilecek biri o." Haklı çocuk. Benim de böyle bir annem olsaydı ben de çekinirdim. Sen niye her şeye yorumunu katıyorsun? Katmazsam içimde kalır. Ben tam bir şey diyecekken az önce bittiği için yeniden söylediğim çay geldi. İkimizde bir şey demeden oturuyorduk. Çayıma kattığım şekeri karıştırırken aklıma gelen fikir ile hafif gülümsedim. Kaşığı bardaktan çıkardıktan sonra Yağız'ın eline bastırdım. Yağız bağırmaya başlarken ben kahkaha atıyordum. Sonra bir anda ciddileşip öne doğru eğildim. "Oğlum sen harbi salaksın. İnsan annesinden çekinir mi? Tamam annen biraz şey olabilir," Biraz mı? Kadın utanmasa sivri diliyle seni sokucak Asena, sence gerçekten biraz mı? Haklısın. "Tamam, baya fazla sivri dilli olabilir ama eminim ki çocuğunun mutluluğu her şeyden önemlidir. Unutma Yağız, o bir anne. Ve bir anne her şeyden önce ilk çocuğunu düşünür. Kendinden bile önce." Sıkıntıyla nefes aldı. "Haklısın. Bazen çok aptal oluyorum." Bazen mi? Cebinden telefonu çıkarıp birine mesaj attıktan sonra gülümsedi. "Babama mesaj attım. Cevap verince sana haber veririm." Bu çocuk düzeliyor gibi iç ses ne diyorsun? ... İç ses? ... Her zaman dilin pabuç gibiyken şimdi nereye gittin? ... Yazıklar olsun sana iç ses. Kahvaltımızın geri kalan kısmında Yağız bana sürekli laf atmış, ben de kafasına bir tane geçirip onu susturmuştum. Nihayet mekandan çıktıktan sonra derin bir nefes aldım. Arabaya bindiğimde Yağız dışarıda biriyle konuşuyordu. Konuşması bittikten sonra arabaya bindi. Kemerini takarken "Babam aradı. Eğer müsaitlerse bu akşam tanışalım diyor." dedi "Yaa, dur o zaman ben hemen anneme sorayım." dedikten sonra telefonumu çıkarıp hemen annemi aradım. Bir kaç çalıştan sonra annemin telefonu açınca hemen konuştum. "Alo annecim." "Efendim kızım bir şey mi oldu?" İnsan bir hâl hatır sorar ya. "Anne Yağız babasıyla falan konuştu. Akşam geliyorlar." "Yaa gerçekten mi? Tamam o zaman ben hazırlıklara başlayım temizlik falan yaparım. Birce'de bugün izinli zaten yardım eder bana." "Tamam annecim kolay gelsin size." "Sağ ol kızım görüşürüz." Telefonu kapatıp çantama koyarken Yağız'da arabayı çalıştırıp gideceğimiz yere doğru sürmeye başladı. "Yağız sana bir şey sorabilir miyim?" Başını salladı bana bakmadan. "Tabikide" "Biz evlendiğimizde aynı evde yaşayacağız doğal olarak değil mi?" Kaşlarını çattı. "Lütfen bana aynı odada kalıcak mıyız diye sorma." "O başka bir konu da ben şuan başka bir şey merak ediyorum." Meraklandığı yüzünden belliydi. "Annengil ile aynı evde kalmayacağız değil mi?" Sorumu duyunca büyük bir kahkaha attı. "Maalesef kalacağız." Allah'ım, ne olursun sonum kızılcık şerbetinde ki Doğa gibi olmasın. Aminnnnn Gelinlikçiye geldiğimizde her ne kadar istemesem de oflaya puflaya arabadan indim. Gelinlikçiye girerken Yağız kulağıma eğildi. "Buradan çıktığımızda yüzük işini de halledelim." Ben niye böyle bir işe bulaştım ki? Gelinlikçiye girdiğimizde bizi gülümseyerek karşılayan çalışanlara gülümseyip içeri girdik. Gelinliklere bakarken Yağız bana oldukça büyük bir gelinlik gösterdi. "Bak bu çok güzel olur. Ama doğru sen bunun içinde kaybolursun kesin. Daha küçük bir şey lazım sana."dedikten sonra sessizce güldü. "Madem öyle sen giy Yağız. Hem ben çok küçüksem ve sen benimle dalga geçiyorsan benden büyüksün demektir. Sen giy öyleyse kaybolmazsın." Benim lafımı duyunca gülüümsemesi soldu. "Saçmalama Asena." Aklıma gelen fikir ile genişçe gülümseyip serçe parmağımı ona uzattım. "Var mısın iddiasına? Eğer bu gelinlik bana olursa sen de giyeceksin." Sinsice gülümsedi ve o da parmağını uzattı. "Ben kazanırsam kalan 48 hakkından 20si iptal olur." "Kabul" Orada ki çalışana döndüm. "Ben bu gelinliği denemek istiyorum." Çalışanlar ile kabine girerken Yağız'a fısıldadım. "Bu gelinliği sana burada giydirmezsem benimde adım Asena değil." Çalışanlar gelinliği giymeme yardımcı olduktan sonra biri konuştu. "Gelinlik size çok yakıştı hanfendi." Genişçe gülümsedim."Eminim ki Yağız'a daha çok yakışacak" dedim sessizce. "Anlamadım." "Önemli bir şey değil. kendi kendime konuşuyorum." Nihayet kabinden çıkınca Yağız'ın telefon ile ilgilendiğini gördüm. "Pişt." Bana baktığında tam başını geri eğecekti ki tekrardan bana baktı. Beni baştan aşağı süzdü. Şaşırdığı her halinden belliydi. Gelinlik prenses model, hafif dekolteli ve kollarından askılıydı. Aşırı simli gibiydi. Çok parlaktı. Cidden çok fazla. Kazandığımı anlayınca gülümsemem çok daha fazla genişledi. Kulağına eğildim. "Sana bu gelinliği giydiririm demiştim." O an iddiayı kaybettiğini fark edince hemen itiraz etmeye başladı. "Hayır ya. Çok kötü olmuş. Çok büyük olmuş. İçinde görünmüyorsun bile." Yanımızda olan çalışanlara döndü. "Haksız mıyım? Çok kötü olmamış mı?" Çalışanlar mahçup bir ifadeyle başlarını salladılar. "Gelinlik gerçekten çok güzel oldu beyefendi. Yani kötü oldu demek haksızlık olur. Gerçekten çok yakıştı." "Eminim Yağızcım bu gelinlik sana da çok yakışacak." Yağız sessizce kendi şansına küfür edip kudururken ben keyif içinde gelinliği çıkarmak için kabine ilerledim. Ben gelinliği çıkardıktan sonra Yağız kabine girdi. Ben elimde telefonun kamerası açık bir şekilde heyecanla bekliyordum. Nihayet kabinden çıkarken ben video kaydını başlatmıştım bile. Yağız kabinden çıktığında onun o halini görür görmez öyle büyük bir kahkaha attım ki kapının önündeki kuş bile uçtu. Yağız utançtan başını kaldıramıyorken ben bu halini görünce daha da fazla gülmeye başladım. Yanımızda gülmemek için zar zor duran çalışanlar en son dayanamayıp gülmeye başladılar. Ben Yağız'ın fotoğrafını çekerken Yağız kabine kaçtı. Bu çocuk her haliyle nasıl bu kadar şapşal olabiliyor ya? Yağız gelinliği çıkarıp kabinden çıkınca gözlerini kısıp bana bakarken bir anda üstüme koşmaya başladı. Ben koşarken Yağız beni kovalıyordu. Bir tane gelinlik ilişti gözüme Yağız'dan kaçarken. Koşmayı bırakıp gelinliğin yanına gidip gelinliği daha da yakından inceledim. Gelinlik hafif kabarık,saten, kolları balon ve kalın kemerli bir şekildeydi. Orada ki çalışana döndüm. "Ben bu gelinliği denemek istiyorum." Yağız yanıma gelip gelinliğe bakacağı sırada gelinliği götürdüler. Hemen kaşlarını çattı. "E ben görmedim gelinliği." Omuz silktim. "Gelinliği giyecek olan benim Yağız. Sen ben giyince görsen de olur." Yağız oflayarak küçük koltuğa otururken ben de kabine girdim. Gelinliği giydiğimde aynadan kendime bakınca cidden çok güzel olduğunu fark ettim. Belki de gelinliği güzel yapan benimdir ha iç ses? Bu ego nereden geliyor Asena? İltifatın için sağ ol iç ses. Şaka bir yana çok güzel oldun he. "Valla mı kız?" "Anlamadım Asena Hanım" Salaksın Asena. Biliyorum iç ses Çalışanlar kabinden çıktıktan sonra ben de çıktım ve bu sefer Yağız direkt bana bakmıştı. Beni baştan aşağı süzdükten sonra beni şaşırtarak "Hakkını yemeyeceğim, gerçekten çok güzel olmuşsun." "Bu olsun o zaman" Çalışanlara döndü. "Biz bu gelinliği alıyoruz." Kaşlarım çatıldı. "Saçmalama Yağız ben bu gelinliği bir kere giyicem. Kiralasak yeterli." "Olsun, sonuçta hayatımızda bir kere evleniyoruz değil mi?" Eğilip kulağına fısıldadım. "İkimizinde tek evliliği olmayacak biliyorsun değil mi Yağız? Hatırlatayım. Biz gerçekten evlenmiyoruz. Sahte evlilik bizimkisi. Bir kaç ay sonra boşanacağız." Morali bozulmuş gibiydi. "Neyse biz o gelinliği alacağız. Şimdi damatlık bakalım." dedi ve damatlıklara bakmak için ilerledi. Ben gelinliği çıkardıktan sonra Yağız'ın yanına gitttiğimde hala damatlıklara baktığını gördüm. "Sence hangisi?" Damatlıklara baktığımda hepsi aynıydı. "Bunların hepsi aynı." Bana göz devirdi. "Saçmalama tabikide hepsi aynı değil." "Aman be. Ben anlamıyorum bunlardan. Sen seç. Ben ayakkabı ve taç bakacağım." dedim ve yanından ayrıldım. Ben ayakkabıları denerken çoktan damatlığını seçip giyinmişti bile. Yanıma gelip "Nasıl olmuş?" diye sordu. E bu her gün işe giyip geldiği takım elbisenin aynısı. Sadece rengi farklı. Birde kravat yerine papyon takması. Ne kadar odunsun. Takım elbise falan değilde old money tarzı Yağız'a daha çok yakışır gibi geliyor. Konumuz şuan o değil Asena. Başımı salladım. "Güzel olmuş." "Gerçekten mi?" dedi gülümseyerek. Onun bu çocuksu heyecanı fark etmeden gülümsememe neden oldu. O an aklıma kapı önündeyken dediği geldi. ' "Mutlaka görüşelim Asena. Çünkü sen, bu lanet hayatımı daha yaşanabilir kılıyorsun. Ve ben bu hayatı çok sevdim." ' Yağız'ın elini gözümün önünde sallaması ile kendime geldim. "Gerçekten çok güzel olmuş." Genişçe gülümsedi. "Tamam o zaman. Biz bunu da alıyoruz." "Diğer modelleri de deneseydin ya." "E sen beğendim dedin. Diğerlerini denemeye ne gerek var?" Dediği ile benim şok içinde gözlerim açılırken Yağız damatlığını çıkarmak için kabine çoktan girmişti bile. Yağız geldiğinde beraber yüksek topuklu (baya bir yüksek) bir ayakkabı ve klasik bir taç seçip gelinlikçiden sonunda çıkmıştık. "Şimdi yüzük almaya gidiyoruz." Oflayarak kafamı geriye attığımda Yağız kolumdan hafifçe tutup sıkmadan beni çekiştirdi. "Hadi hadi. Söz yüzük aldıktan sonra sana pamuk şeker alıcam." "Ne pamuk şeker mi?" Başını salladı. "Ama ilk önce yüzük almamız gerekiyor." Beraber bir kuyumcuya girip alyanslarımızı aldıktan sonra oradan da çıktık. "Hadi şimdi pamuk şeker alalım." "Çok mu seviyorsun pamuk şekeri?" dedi sokakta pamuk şeker satan abinin yanına giderken. "Aslında dümdüz şeker ama küçükken babam ben bulutları yemek istiyorum diyince bana pamuk şeker almıştı. Ben de o zaman buna inandığım için babamdan sürekli bulut istiyordum. Babamda bulut avına çıkıyorum diyerek gider, bana pamuk şeker alıp gelirdi." O an aklıma gelen şey ile gülümsedim. "Hiç unutmuyorum. Bir keresinde gökyüzünde hiç bulut göremeyince anneme sormuştum. Annem de hepsini sen yedin, o yüzden gökyüzünde bulut kalmadı demişti ve ben bir saat ona ağlamıştım." Yağız o sıra pamuk şekerini almıştı. Bana pembe kendisine mavi almıştı. "Açıkcası küçükken nasıl bir çocuk olduğunu merak etmiyorum değil." Bana döndü. "Hakikaten, sen küçükken nasıl bir kızdın?" "Eee, normal dümdüz kızdım işte. Diğer kız çocukları gibi evcilik falan oynuyordum." "Hadi ama. Senin gibi bir manyağın küçükken evcilik falan oynaması imkansız. Kesin sen yaptığın yemekleri bebeklerin ağızlarına zorla sokup yedirmeye çalışmışsındır." "Saçmalama Yağız. Ben manyak mıyım? Niye bebeklere zorla yemek yedireyim?" Umarım bebeğin yemeğini yemeyince kafasını kopardığını unutmamışsındır Asena. Tabikide unutmadım. Nasıl unuturum onu Pamuk şekerlerimizi yerken Yağız ile normal konulardan sohbet ettik. Ve bu süreçte Yağız'ın aslında hiçte göründüğü gibi katı olmadığını, aksine çok eğlenceli biri olduğunu fark ettim. Bindallı almak için girdiğimiz bir mağazada Yağız sırf çalışan adam 'Eminim bu bindallı sizin fiziğiniz güzel olduğu için üzerinizde çok güzel durucak' dedi diye tartışma çıkardı. Adamlar en sonunda polis çağırırız deyince zar zor Yağız'ı içeriden çıkardım. "Deli misin sen Yağız? Adam mesleği gereği zaten fiziğime bakıyor. Sen benim eşime göz mü diktin ne demek Yağız ya?" "Asena sen de üstüme gelme. Zaten çok gerginim." Elimi omzuna koyup sakince konuştum. "Bak tamam, seni anlıyorum. Ama, mağazayı satın almaya kalkışmak ne? Adam seni sinirlendirdi diye mağazayı alıp adamı kovmaya kalkıştın Yağız. Sence ben burda sana kızmayım da kime kızayım?" Derin bir nefes verip bana döndü. "Ben cidden çok özür dilerim. O an cidden elim ayağım birbirine karıştı. Ne yapacağımı şaşırdım. Biraz fazla üstüne gittim evet ama sen de beni anlamaya çalış Asena. Adam gelmiş benim karıma fiziğin çok güzel diyor. Adama kızmayım da kime kızayım?" İç ses ben mi yanlış duydum yoksa Yağız karım mı dedi? Valla dedi. Senin kulaklarınla duydum. Karım dedi. M ile. Benim karıma dedi. Benimm. "Neyse. Gel seni bi yere götürücem." "E daha bindallı seçmedik." "Bindallılar duruyor orada. Kaçmıyorlar ya." Karşıdan karşıya geçtiğimizde Yağız beni bir oyuncak dükkanının içine soktu. Bana baktı."Bulut toplayacağım bir bebek seçer misin bizim için?" O an nefesimin kesildiğini hissettim. |
0% |