@sen1bihtersin_246
|
Annem gülümseyerek Yağız'ı koltuğa oturttu. Baktı ki babamın rahat bırakacağı yok, dedi ben çocuğu oturtayım. Bunu yaparak belki de hayatının en büyük sevabını işlemiş olabilir çünkü Yağız'ın koltuğa oturduğunda rahatladığı her halinden belliydi. Ecel terleri dökmüştü koskoca adam. Babam koltuğa oturduğunda şüpheli biriymiş gibi Yağız'a bakmaya başladı. Ben de ayakta kalmayım diye Yağız'ın yanına oturdum ama keşke oturmasaydım. Babam bana öyle bir bakmıştı ki sanki bunun acısını benden daha sonra çıkaracakmış gibiydi. Neyse, iki yalakalıkla babamın fırçasından kurtulurum ben. "Sofra hazır gençler. Hadi gelin bakalım acıkmışsınızdır." Yağız hemen ayağa kalkıp mutfağa gitti. Babamla birlikte mutfağa giderken babam eğildi. "Bu çocuğu hiç gözüm tutmadı." "Gözünün tutmayacağı hiçbir şey yok baba. İşinde gücünde, edepli alaklı işte. Ne var ki başka?" Ofiste gördük edebi. Şştt. "Bilmiyorum ama içimden bir ses bundan bir hayır çıkmayacağını söylüyor." "İçinde ki sese söyle de yalan yanlış şeyler söyleyerek seni kandırmasın." "Sen yine de çok samimi olma şimdiden." "Baba biz 1 ay sonra evleneceğiz ne samimi olmaması?" Mutfağa girdiğimiz için babam bir şey demedi. Hepimiz masaya oturduğumuzda Yağız eğildi. "Elimi yıkayacağımda lavabo nerede?" "Koridorun sonunda" "Tamam teşekkürler" Masaya döndü. "İzninizle elimi yıkayıp geliyorum." dedi ve kalkıp gitti. O gittikten sonra babam sessizce konuştu. "Lavabonun nerede olduğunu bilmiyor mu? Nasıl olsa 1 ay sonra evleneceksiniz illa ki öğrenmişdir değil mi?" Kaşlarım çatıldı. "Baba bunun 1 ay sonra evlenecek olmamızla ne alakası var?" "Bu çocuk bu eve illa ki geldi." "Demek ki geldiğinde hiç girmemiş baba." "Ne yapıyo bu çocuk içine mi-" Yağız gelince babamın lafı kesildi. Annem Birce ve Oğuz'u çağırıp mutfağa geldi. Az önce burada olsaydı büyük ihtimalle babamı fena halde haşlardı. Babam kaşığını alıp tam çorbasını içeceği sırada annem eline vurdu. "Çocuklar gelsin, bekleyiver iki dakika" Babam kaşığı bırakıp arkasına yaslandıktan sonra hemen Oğuz ve Birce geldi. Birce Yağız'ı görünce masaya otururken gülümseyerek "Hoşgeldin enişte" dedi dalga geçer gibi. Yağız ona denildiğini anlamadığı için peçetesini önüne sermekle uğraşıyordu. Kolunu dürtünce ona denildiğini anladı. O hiç enişte olmamışki nereden anlasın? "Ha, hoşbulduldum. Ne yapıyorsun görüşmeyeli nasılsın?" "İyiyim sen nasılsın?" "Gergi-" öksürerek lafını kestim. "Hadi herkese afiyet olsun" deyip çorbamı içmeye başladım. Babam sanki bu anı bekliyormuş gibi Yağız'ın dediğini umursamayarak kaşığını alıp yemeye başladı. Yemeğimizi yedikten sonra babam Yağız ve Oğuz salona giderken biz ise sofrayı toplamakla uğraşıyorduk. Mutfağı topladıktan sonra salona geçince babamın Yağız'ı sorguya çektiğini fark ettim. "Ee, söyle bakalım kaç yaşındasın işin ne, kızıma bakabilecek misin?" "25 yaşındayım, kızınızın çalıştığı şirketin patronuyum sahibi ise babam olduğu için bir kaç seneye sahibide olucam inşallah. Kızınıza da bakabileceğimi düşünüyorum." Cidden şuan bu sohbet yaşanıyor mu? Babam Yağız'ı sorgularken Oğuz zevk aldığını belli eden bir şekilde onları izliyordu. Yağız beni fark edince bana yalvaran gözlerle bakıyordu. Onu babamdan kurtarmak amaçlı öksürdüm ve gülümseyerek babama baktım. "Ne yapıyorsunuz bakalım?" Oğuz "Baban Yağız'ı sorguya çekt-" dicekken lafını kestim "Yaa demek anlaştınız. O kadar mutlu oldum ki anlatamam. En korktuğum şeylerden biriydi anlaşamamanız. " "Ben anlaştımda babanı bilemem" dedi sessizce Oğuz. Yanına otururken hafifçe cimcikledim. "Eminim konuştukça daha da çok anlaşırsınız." Babam memnuniyetice bakarken Yağız'a döndü tekrar. "Ee oğlum, senin ailen ile ne zaman tanışacağız?" Yağız duyduğu soru ile öksürük krizine girerken ben masada olan sudan bir bardak alıp ona uzattım. Suyunu içtikten sonra bana teşekkür edip babama döndü. "Ee, onlar sürekli çalıştıklar için size kesin bir tarih veremem maalesef." "E biz işsiz miyiz de buraya kadar geldik? İşimizi gücümüzü bırakıp kızımız için memleketten buralara geldik. Ailen senin için bir akşam ayıramıyor mu?" Yağız aldığı cevaba karşı zortlarken biz pür dikkat Yağız'a bakıyorduk. "Ben babamgile söylerim. Müsait oldukları bir zaman olursa ben size bildiririm efendim." "Efendim demene gerek yok oğlum. İşte değilsin. Kemal baba diyebilirsin bana." Babamın bu hareketine Oğuz ile ikimiz şok ile bakarken Yağız mahçup şekilde babama bakıyordu. "Tamam" Annem mutfaktan beni çağırınca koltuktan kalkıp babama üstüne gitmemesi için bir bakış attıktan sonra mutfağa annemin yanına gittim. Çay için anneme yardım ettikten sonra hepimiz salona oturmuştuk. Babam çayını içerken bize baktı. "Nişanı ne zaman yapacaksınız? İstemeyi kınayı bu 1 aya sığdırmanız gerekiyor değil mi? Onun dışında düğün hazırıkları gelinlik davetiye işleri falan da var. Bunları yetiştirebilecek misiniz?" "Ee, babacım biz isteme ve aile arasında sade bir nikah yaparız diye düşündük. Kınayı düğünü falan yapmayacağız yani." Babam kaşlarını çatarak dileşti. "Ne demek olmayacak? Bizim biricik kızımız sade bir nikahla mı evlenecek? Kızım hayatında bir kere evleniyorsun, olmaz öyle." "Olur babacım, bal gibide olur." Bu sefer araya annem girdi. "Olmaz kızım, Baban haklı. Hayatında bir defa evleniyorsun, öyle sade bir nikahla olmaz" Ben tam itiraz edecekken araya Yağız girdi. "Annengil haklı. Sonuçta hayatımızda bir kere evleniyoruz öyle değil mi? Kuru kuruya olmaz. Usulünce yaparız kınamızı düğünümüzü." Şok içinde Yağız'a bakarken babam keyfi yerine gelmişçesine sırıtarak arkasına yaslandı. "Aferin damat. Bu sefer girdin gözüme." Yağız zafer kazanmışçasına gülümserken bana baktı. 'Neydi bu şimdi?' dercesine ona baktım. 'Sen rahat ol, o iş bende' der gibi gözünü kapattı. Sabır dileyerek önüme döndüm ve çayımı içmeye devam ettim. Bu akşam artık bitebilir mi? *** Çok şükür ki bu akşam bitmişti. Yağız'ı uğurladım mı rahatça yatabilirim artık. Annemgil ne kadar ısrar etsede onları evde bırakıp sadece ben inmiştim Yağız'ı uğurlamaya. Taksi çağırdıktan sonra ortada sessizce kaldık. Birkaç saniye sonra aramızdaki sessizliği bozan o oldu. "2 yıl önce yeni arabamı aldıktan sonra ablamla akşam turuna çıkmıtşık. Ben o anın gazıyla hızlı hızlı giderken ablam yavaşlamam için bana bağırıyordu fakat ben müzik sesinden dolayı onu duymamıştım. Bir şeyler dediğini anlıyordum ama umursamıyordum. Ben hızlı hızlı sürerken karşımdan bir araba geldiği için direksiyonu sağ kırmak zorunda kaldım. Ve bunun sonucunda ağaca çarptık. Benim o kazada kolum ve bacağım kırılmıştı.Onlar geçti bir süre sonra fakat ablam o kazadan sonra asla yürüyemedi. O günden beri hız yapmaktan her zaman çekindim. Ablam gezmeyi çok seven biri ama artık benim yüzümden eskisi gibi yürüyemiyor. Yeğenim Doğa onu yakalamasını çok severken artık ondan bunu isteyemiyor. Ablam dans etmeyi de çok sever ama artık edemiyor. Bunların ve diğer bütün şeylerin tek suçlusu benim. Bu yüzden kendimi asla affetmeyeceğim. Ablam sürekli beni affettiğini, artık ondan özür dilememem gerektiğini kendime kızmamamı söylesede ben yapamıyorum. Ablamı hayattan koparttıktan sonra hayatı yaşamak anlamsız geldiği için sadece işe odaklandım. Eskiden çok neşeli biriyken artık çok katı birine dönüştüm. O yüzden şuan şirkette ki hiçbir çalışanım beni sevmiyor. Sen dahil." Acıyla gülümsedi. "Olsun. Alıştım. Zaten ablama bunu yaşattıktan sonra eskisi gibi istesemde olamam. Ablama bu saygısızlığı yapmaktansa sevilmemeyi tercih ederim." Ben dolu gözlerimle ona bakarken o an içimden ona sarılmak geçti ama yapamadım. Zaten o sırada taksi geldi. "Neyse, ben artık gideyim. Başını şişirdim gece gece kusura bakma. Yarın görüşürüz." dedi ve taksiye doğru ilerledi. Tam kapıyı açıp bineceği sırada "Yağız" diye ona seslendim. O bana bakınca koşarak yanına gidip ona sarıldım. "Yanlış düşünüyorsun Yağız" dedim ondan ayrılmadan. "Ben seni seviyorum. Her ne kadar sert olsanda seni seviyorum." O an ne dediğimi fark edince ondan ayrıldım. "Yani şey, o anlamda değil. Evet seviyorum ama o anlamda şey değil işte. Normalde sevm-" beni kendine çekip sarılması ile lafım kesildi. Daha sonra benden ayrıldı. "Görüşürüz" dedim taksiye binerken. "Mutlaka görüşelim Asena. Çünkü sen, bu lanet hayatımı daha yaşanabilir kılıyorsun. Ve ben bu hayatı çok sevdim." O kapıyı kapatıp giderken ben yüzümde aptal bir sırıtışla arkasından bakıyordum. O an ne yaptığımı fark edip kendime bir tokat attım. "Kendine gel Asena. O senin sadece patronun ve sahte nişanlın. Daha fazlası olmayacak. Sadece patronun ve sahte nişanlın. Sadece patronun ve nişanlın..." bunları tekrarlayarak eve gittim. Eve girince üzerimi değiştirip kendimi direk yatağa attım. Ve engel olamadığım sırıtışımla kendimi derin bir uykunun kollarına bıraktım. |
0% |