@sen1bihtersin_246
|
Sabah telefonumun çalması ile sinirle gözlerimi açtım. Bu alarm değil, arama sesiydi. Kim arıyor sabah sabah diye bakınca Yağız'ın aradığını gördüm. Bu adam sabah sabah niye beni arıyor? Tamam nişanlı taklidi falan yapıyoruz da bu fazla değil mi? Telefonu açıp kulağıma götürünce uykulu bir sesle konuştum. "Efendim, ne var yine sabah sabah?" "Kapıdayım" "NE!" Koşarak yataktan fırlayıp kapıya koştum. Kapıyı açtığımda gerçekten de karşımda Yağız vardı. "Sabah sabah senin burada ne işin var?" Ben sorumun yanıtlanmasını beklerken Yağız beni süzüyordu. Bende ne varda süzüyor diye kendime baktığımda yataktan fırladığım gibi geldiğimi, bu yüzden şort ve saçma bir tişörtle olduğumu fark ettim. Saçıma hiç girmiyorum. Orası çok karışık. O an rezil halimle karşısında duramayacağımı düşünüp kapıyı yüzüne kapattım. E kapattımda ne değişti? Üzerimi değiştirecek kadar bekletemem. Geri kapıyı açtığımda çekingen bir şekilde baktım. O ise hiçbir şey anlamamış gibi bana bakıyordu. Azıcık açtığım kapıyı daha çok açıp kollarımı birleştirip üstten üstten konuştum. "50 hakkımdan birini daha kullanmak istiyorum. Lütfen çat kapı gelip durma. Sonra rezil oluyorum." O bu dediğime kahkaha attı. Kahkaha dediğimde zengin kahkahası. Anlamışsınızdır diye düşünüyorum. "Ne gülüyorsun be? Zaten senin yüüznden olan 2 gram özgüvenimde bitti. Hiçbir şey yapamıyorum artık." 'Öyle mi?' dercesine bana baktı. "Yalan söylemiyorum. Cidden öyle." Yalan Sen de iyice yalancı oldun başımıza he Bende diyorum ne eksik. Sen eksikmişsin. "O zaman bugün o 2 gram olan özgüveninin birini kullanmak zorundasın çünkü gelinlik denemeye gideceğiz" "NE?" NE? "Ne gelinliğinden bahsediyorsun sen be!" Benden bıkmışçasına gözlerini devirdi. "Hani biz ay sonra evleneceğiz ya, gelinlik damatlık almamız gerekiyor. Hatta kına içinde bakmamız gerekiyor." Derin bir nefes verdim. "Evlenmekten vazgeçmek için çok mu geç?" Başını salladı. "Evet" "Bence değil." "Sence olmayabilir ama çok geç. Herkesin haberi var. Ayrılırsak olmaz." Annemgilin evde olduğunu hatırlayınca anahtarı alıp dışarı çıktım ve kapıyı kapattım. Yağız ne yaptığımı anlamaya çalışırken sinirle ona döndüm."Salak mısın? Annemgil evde duyacaklar şimdi." "Herneyse, hadi hazırlan da kahvaltı yapıp gelinlik falan bakmaya gidicez." "Tamam." dedikten sonra içeri geçip tam kapıyı kapatacağım sırada kapıyı tuttu. "Beni eve almayacak mısın?" "Seni bu saatte eve alırsam babamdan sağlam bir dayak yersin. O yüzden bence bekle. Hemen gelirim zaten. " "Burada mı bekleyim yoksa arabada mı?" Bu çocuktan çok büyük malık seziyorum. "Burada bekleyip ne yapacaksın, git arabada bekle beni." "Tamam" dedikten sonra merdivenlerden inerken bende kapıyı kapatıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıkıp odama direk koştum. Olabildiğince hızlı olmaya çalışıyordum çünkü birilerini bekletmeyi hiç sevmezdim. Hemen üzerimi giyinip saçımı başımı düzeltip günlük makyajımı yaptım. Ne yazık ki o pürüzsüz mükemmel cilde sahip kızlardan değildim. O kadar şey kullanıyorum neden hiçbir bir işe yaramıyor anlamış değilim. Son olarak parfümümü sıkıp hemen evden çıktım. Koşarak merdivenlerden inmeye başladım. Tam son merdiveni inerken birine çarptım. "Yavaş olun küçük hanım. Bu kadar acele etmenize gerek yok." "Sen niye buradasın ya?" "Baktım binadan tak tak sesler geliyor. Dedim bu düştü herhalde gidipte dalga geçeyim dedim ama ne yazıkki düşmemişsin" dedi sonlara doğru morali bozulmuş gibi sesini düşürerek. "Seni hayal kırıklığına uğrattım için çok sevindim. Artık gidelim mi? Hayır desende gideceğiz çünkü ben çok acıktım." deyip yanından geçtim. Ben arabaya binerken o da peşimden geldi. Kemeri takmaya çalışırken Yağız tam eğilecekti ki kemeri ani bir şekilde çektiğimde elimi gözüne çarptım. O gözünün acısından kıvranırken ben gülmekten kemeri takamıyordum. En son zar zor taktıktan sonra geriye yaslanıp büyük bir kahkaha attım. O gözünü tutmaya devam ederken ben sakinleşip eğilip gözüne bakmaya çalıştım. "Elini çekte gözüne bakayım." dedim fakat salak hâlâ elini gözünden çekmiyordu. En son dayanamayıp bir tokat attım. "Bir saattir elini çek, gözüne bakayım diyorum çekmiyorsun. Çekecek misin yoksa ben bir tokat daha atayım mı?" O yavaşça elini gözünden çekerken elini tutup geriye ittim ve gözüne baktım. Ay bu adam da iyice çıt kırıldım çıktı. "Hiçbir şey yok gözünde, fazla abartıyorsun" dedim geriye çekilirken. Arabayı çalıştırırken gıcık bir sesle konuştu. "Seni gördüğümden dolayı gözüm kanıyordu. Yine öyle oldu sandımda bir an." şu zengin, düzgün adamı kendine benzettin ya, daha da bir şey demiyorum Asena Onun neresi düzgün be? Saçma salak biriydi ki hâlâda öyle. "Ay lütfen kusura bak. Bakmazsan çok darılırım lütfen bak." "Bakıyorum zaten merak etme." Sessizce "Salak" diyerek cama doğru döndüm. "Anlamadım" dedi arabayı çalıştırırken. Yapmacık şekilde gülümsedim. "Teşekkür ederim dedim" Anladığını belli eden bir şekilde mırıltılar çıkarırken başını sallıyordu. Arabayı sürmeye başlarken bana mesaj geldi. Sabah sabah kim bana mesaj attı acaba? Birce mi? Tam ne mesaj atmış diyecekken beni aradı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Kızım nereye kayboldun sabah sabah?" "Yağız ile gelinlik falan bakmak için dışarı çıktık." Rahatlamış şekilde nefes verdi. "Kızım niye bize haber vermiyorsun? Kemal amcam Yağız'ın seni kaçırdığını zannetti. Sabah sabah niye bizi telaşa sokuyorsun kızım manyak mısın sen? Yüreğimiz ağzımıza geldi." "Ulan sadece Yağız ile gelinlik bakmaya çıktım ev kıyamet alanına dönmüş. Ve ayrıca babam Yağız'ın beni kaçırdığını nereden çıkardı?" Yağız dediğim ile şok içinde bana baktı. "Ne?" "Ay sen dur bi." "Yağız'a güvenemediğindenmiş. Sadece o da değil. Oğuz eski sevgilinin seni kaçırdığını düşünürken Zeynep teyze bizi bırakıp yurt dışına kaçtığını düşündü. Ben her ne kadar işe gitmiştir telaşlanmayın desem de ikna demedim." Oha ama. Hint dizisi çekiyoruz da benim mi haberim yok? "Siz gerçekten hiç iyi değilsiniz." "Onu-" Birce tam konuşacakken annem telefonu aldı. "Kızım ner'desin sen? Ne kadar telaşlandık biz haberin var mı?" "Annecim bir şey sorabilir miyim? Yurt dışına kaçtığımı nereden çıkardın?" "Orasını karıştırma sen. İleride anne olunca anlarsın." Annemin her şeye ileride anne olunca anlarsın demesinden bıktım. "İleride anne olamazsam ne olacak annecim?" "Tövbe de kızım. Ben inanıyorum, Rabbim nasip ederse ileride 5 çocuğun olacak." "Oha anne! 5 çocuk ne?" Yağız bana gülümseyerek baktı. "Neden olmasın canım? Ne güzel evde koştururlar." Yağız'ın omzuna bir tane geçirirken annemin dediği başımdan aşağı kaynar sular döküldü. "Damadım haklı. Ne güzel evinizde ses olur. Sen bir telefonu damadıma versene." "Yazıklar olsun anne. Sen beni, öz evladını bu kadar çabuk sahiplenmedin ya. Ne damat sevgisiymiş arkadaş." "Hadi hadi, uzatmada ver oğluma." Sabır çekerek telefonu Yağız'a uzattım. "Al annem seni istiyor." Yağız telefonu alıp güler yüzlü bir şekilde konuşmaya başladı. "Hayırlı sabahlar annecim. Ben iyiyim siz nasılsınız?" Annem anlayamadığım bir kaç bir şey dedi. "Evet annecim çok haklısınız. Ben de diyorum evde bıcır bıcır gezerler diye ama yok, anlatamıyorum." Yağız annemi ne ara annesi belirledi ya? Benim annem o. Ve Yağız sanki bu sahte evlilik meselesini biraz fazla abarttı. 5 çocuk ne? Daha doğrusu çocuk ne? Bu zaten sahte bir evlilik ve sadece bir kaç ay sürecek. "Evet annecim, ben de dedim ona annengile haber ver diye dedi yok gerek yok. Boş yere sizi telaşlandırdı." Şu telefon konuşması bitsin, Yağız'ı gırtlaklayacağım. "Neyse annecim sonra tekrar görüşürüz." dedikten sonra annemin cevap vermesini bekleyip telefonu kapattı. Telefonu aldıktan sonra parçalamamak için kendimi çok zor tutyorum ama bunu almak için çok çalıştım, parçalayamam. Yağız'dan pahalı bu telefon. Ben sakin olmaya çalışıp telefonumu sakince çantama koyarken Yağız arabayı park etti. Ben kapıyı açıp sakince inerken Yağız çoktan inmişti. "Neden hiçbir şey demiyorsun? Yoksa annen ile olan samimiyetim kudurmanamı neden oldu?" Ben bir şey demeyip yürümeye başlarken Yağız hafifçe güldü. "Kuduruyorsun değil mi? Kudurmaya devam et." Ya sabır ya selamet. "Şuan nasıl kızardığını görmen lazım. O kadar çok mu kıskandın? Tamam bir dahaki sefere daha az samimi olurum merak etme. Annecim demek yerine canım annem derim, sen yeter ki kudur." Bu adam eskiden daha mı iyiydi sanki? En son sabredemeyip çantamı kafasına vurmaya başladım. "AA- Vurm- Canım acıy- Manyak mısın kızım se-" En son vurmaktan kolum ağrıyınca sırtına atladım. "Ya kızım manyak mısın sen insene sırtımdan." "Deh dıgıdık dıgıdık. Yürü hadi." Yağız beni sırtından indirmeye çalışıyordu fakat ben kollarımı nasıl ona doladıysam gram yerimden oynamıyordum. En son pes ettiğini göstermek amaçlı ellerini teslim olurmuş gibi yukar kaldırdı. "Tamam, pes ediyorum. Lütfen in artık sırtımdan." "Hmm, belki biraz daha yalvarırsan olabilir." "Asena lütfen uzatma. Herkes bize bakıyor, in sırtımdan." "Hayırdır patron? Patronluk gururun mu incindi?" "Asena rica ediyorum in. Yoksa ben indirmesini bilirim." Kahkaha attım. "Ne yaparsın? Küçük çocuklar gibi kolumu mu ısırırsın?" "Mantıklı." Kaşlarım çatıldı. "Ne?" O an hiç beklemediğim bir şekilde kolumu ısırdı. Kolumu geri çekmemle yere yapışmam bir oldu. "Ya manyak mısın? Küçük çocuk musunda kolumu ısırıyorsun?" Şuan Oğuz'un deyimiyle totom çok acıyordu. Salak bu adam he. "Iyy, tadın çok kötüymüş. Beğenmedim." İnanamaz şekilde ona baktım. "Özür dilerim tadım kötü olduğu için. Sanırım yamyamsın. Yoksa böyle anlaman normal değil." "Evet, ben düzenli olarak insan eti yerim bilmiyor musun?" O an koluma baktığımda kocaman bir iz gördüm. "Oha Yağız. Bune ya? Portreni mi çıkardın mübarek?" Koluma bakınca büyük bir zengin kahkahası attı. "Bundan sonra sırtıma çıkmazsınız artık küçük hanım." Ona göz devirirken ayağa kalktım. "Neyse hadi artık kahvaltı yapalım çünkü ben çok acıktım." Ben kahvaltı yapacağımız yere doğru giderken Yağız arkamdan bir şeyler söyleyerek geliyordu. Ben boş bulduğum masaya otururken Yağız oturmadı. "Salak mısın Cemile otursana." "Asıl sen salak mısın Cemile. Rezervasyonumuz var manzaraya karşı olan masada oraya oturacağız." "E ben varım ya manzara olarak." Bu dediğime göz devirdi. "Hayatımda gördüğüm en egolu ve kötü manzara." Gözlerimi hafifçe kısıp tiksinerek baktım. "Sen çok biliyon." "Evet çok biliyorum hadi kalk." Çantamı masadan alırken derin bir nefes verdim. "Neyse tamam çok yalvardın." Yağız'ın gösterdiği masaya oturmak için sandalyemi çekecekken Yağız sandalyemi çekti. Umarım yere yapışmam diyerek otururken Yağız sandalyeyi dahada geri çekti ve benim düşmeme sebep oldu. Ben sinirle burnumdan solurken Yağız bana gülmekle meşguldu. Etrafa bakarken insanların gülmemek için kendini çok zor tuttuğunu gördüm. Tam masaya tutunup kalkacağım sırada görüş açıma bir el girdi. Tanımadığım bir kadındı bu. "Teşekkürler " diyerek elini tuttum ve ayağa kalktım. Kadın ben kalkınca hiddetle Yağız'a döndü. "Beyefendi afedersiniz ama siz salak mısınız? Bu yaptığınız cidden büyük saygısızlık. Bir kadın için sandalye çekip o kadını yere düşürmek ne demek?" "Hanfendi biz nişanlım ile sürekli böyle şakalaşırız. O da zaten anlayışla karşılayacaktır beni." Bana baktı. "Öyle değil mi hayatım?" Bir aksilik çıkmaması için başımı salladım. "Evet evet. Biz sürekli böyle şakalar yaparız birbirimize." "Yinede bu yaptığınız büyük saygısızlık." dedi ve gitti. Sinirle ona baktım. "Artık kahvaltı yapabilir miyiz?" |
0% |