Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Bölüm 22: Merdiven Altı Dövüş Kulübü

@senaryoyazankiz94

Sahne:1 Batur'un Ailesinin Evi-Salon (İstanbul)/İç/Gece (Devamı):

Meltem, Mehmet'in ayaklarına kapanarak yalvarır.

 

Meltem: Lütfen Mehmet! Yalvarırım.

Mehmet, Meltem'e tekme atmasıyla yere düşürdükten sonra Meltem'i kolundan tuttuğu gibi kaldırır.

 

Mehmet: Yürü!

Mehmet sertçe Meltem'i kolundan tutup sürüklerken Meltem acıyla inler.

Sahne2: Batur'un Ailesinin Evi-Bodrum Odası(İstanbul)/İç/Gece:

Meltem ağlayarak bomboş kapkaranlık odada oturur pozisyondayken Mehmet; Billur ve Bennur'u kollarından tutmuş halde getirir. Sertçe onları oraya itekler. Meltem bir yanına Billur'u diğer yanına Bennur'u alıp sarılır. Üçü de hıçkıra hıçkıra ağlarlar.

 

Mehmet: Bir süre burada kalacaksınız. Kuru ekmek ve su dışında bir şey yiyip içmenizde yasak.

 

Meltem: Ya yalvarırım. Ben çekeyim cezamı lütfen! Kızlarımı bırak.

 

Mehmet: Suç ortaklığı yaptı onlarda. En az senin kadar suçlular.

Mehmet tam çıkmak üzereyken çıkmaktan vazgeçip durur.

 

Mehmet: Ha bir daha benim sözümü çiğnersen bu sefer cezanız daha büyük olur. Bir daha o p..le görüş telefonda bile konuştuğunu duyayım. Boşanma davası açıp Bennur'un velayetini de alırım. Kızını bir daha göremezsin.

Bennur ile Meltem daha çok ağlarlar.

 

Meltem: Hayır yapamazsın bunu.

 

Mehmet: Mesleğim bu yasaları kendi lehime çok rahatta çeviririm. Çocuk oyuncağı olur benim için.

Mehmet arkasını dönüp giderken Meltem kızlarına sarılıp ağlar.

 

Billur: Bu Baturda babamın lafını sözünü dinlese ne olurdu sanki?

 

Bennur: Abimi mi suçluyorsun ya!

 

Billur: Onu suçluyorum tabi. Babamın huyuna suyuna gitse bu halde olmazdık.

 

Bennur: İnanamıyorum sana abla ya! Sırf babam istiyor diye sevmediği işi mi yapsaydı. Sen babamın akıllı uslu kızı oldun da ne oldu sanki? Bak burada sende çekiyorsun ceza bizimle.

 

Billur: Ben size uyduğum için çekiyorum bir kere ceza!

Meltem araya girer.

 

Meltem: Kızlar lütfen! Sizde başlamayın birde.

Sahne:3 Polis Evi-Batur'un Odası(İzmir)/İç/Gece:

Batur, Nisanur'u düşünüp sırıtır.

 

Batur: O kadar güzel ki masal prensesi gibi adeta.

Batur, telefonunu eline alır.

 

Batur: Bir annemi arayayım. Bayadır görüşmüyoruz. Beni merak etmiştir.

Hemen annesinin numarasını çevirir. Fakat "aradığınız numaraya ulaşılamamaktadır" sesi gelir. Batur iyice meraklanır.

 

Batur: Nerelerdesin annem!

Bir kaç kere tekrar tekrar ara ama yine ulaşamaz. İçine sıkıntı doğup cebinden sigara kutusunu çıkartıp bir sigara yakıp en içten şekilde içine çekerek içer.

Sahne:4 Nisanur'un Evi-Nisanur'un Odası/İç/Gece:

Nisanur'da Batur'u düşününce pişmiş kelle gibi sırıtıp içinden konuşur.

 

Nisanur: Ne yakışıklı ya öyle! Hele o üniforma ve motosiklet ile.

Sahne:5 Nisanur'un Evi-Nisanur'un Odasının Önü/İç/Gece:

Nisanur'un annesinin kızının bu halini görünce mutlu olur.

 

Nisanur'un annesi: Sonunda zengin yakışıklı aklını başından alan damat bulu demek ki.

Hemen kızının odasına girer.

Sahne:6 Nisanur'un Evi-Nisanur'un Odası/İç/Gece:

 

Nisanur'un annesi: Kim bu çocuk bakayım?

 

Nisanur: Neden bahsediyorsun anne?

 

Nisanur'un annesi: Haydi haydi benden kaçmaz. Bak sana demedim mi? Süslenince erkeklerin dikkatini çekersin diye. Okulundan bulmuşsun aklını başından alan zengin yakışıklı bir çocuk.

Nisanur hiçbir şey demeden sadece bakakalır.

 

Nisanur'un annesi: Haydi bana bahset bakalım. Bu çocuk kim neyin nesi? Ailesinin neleri var? Anlat bakalım.

Nisanur ne diyeceğini düşünürken salondan babasının sesi gelir.

 

Nisanur'un babası: Karnım acıktı. Haydi bana yemek getirin artık! Kaç saattir bekliyorum.

 

Nisanur'un annesi: Ben babana döneyim en iyisi son zamanlarda zaten heyheyleri üzerinde.

 

Nisanur: Abimin yaptığı borçlar yüzünden bulduğu her işte çalışıyor adam. Nasıl olabilir ki?

 

Nisanur'un annesi: Bu çocukla beni de kısa zamanda tanıştıracaksın ona göre.

Annesi gittikten sonra Nisanur kara kara düşünür.

 

Nisanur: Of anne ya of! Batur hiç kriterlerine uygun bir damat değil ki.

Sahne:7 Nisanur'un Mahallesi/Dış/Gündüz:

Nisanur mahallede yürürken kiralık yazan ev görünce mutlu olur. Hemen evin resmini ve konum bilgisini Batur'a mesaj olarak atar.

Sahne:8 Büfe/İç/Gündüz:

Batur ile Cansel büfede oturmuş çay ve sigara içerler. Batur, Nisanur'dan gelen mesajı görünce mutlu olur. Cansel de onun bu halini görünce sırıtır.

 

Cansel: Bu Nisanur sanırım kankam?

 

Batur: Yok ya! Ne alaka şimdi?

 

Cansel: Haydi haydi bırak şimdi. Benden kaçmaz. Ama o da senden etkilendi.

 

Batur: Ciddi misin?

 

Cansel: Elbette. Karakoldayken sana nasıl baktığını gördüm.

 

Batur: Bilmiyorum ki?

 

Cansel: Bu diğer kaçamaklardan farklı anladığım kadarıyla.

 

Batur: Farklı tabi ya. Hayatımda gördüğüm en güzel kız adeta.

 

Cansel: Fena yanmışsın kanka belli.

Bu sırada telsizden anons sesi gelir:

 

Anons: Çandarlı da ki tüm ekiplerin dikkatine. Yusuf Kuyumcuda soygun olmuştur. Bir torba dolusu mücverlerle kaçan kar maskeli 180 boylarında iki kişi. Birinin kolunda kırmızı renkte ejderha dövmesi var...

 

Batur: Haydi devrem bakalım bir. Bu kadar oturmak fazla.

Bunun üzerine Cansel ile Batur kalkarlar.

Sahne:9 Sokak/Dış/Gündüz:

Batur motosikletiyle sokaklarda gezinirken marketin önünde motosikletini durdurur.

 

Batur: Bir su alayım boğazım kurudu iyice.

Sahne:10 Market/İç/Gündüz:

Batur markete girer.

 

Batur: Bir su alacaktım.

Satıcı, Batur'a suyu uzatırken Batur da parayı verir.

 

Batur: Eyvallah...

Batur şişeyi kafasına dikerken markete biri girer. Adam elini cebine koyarken kolundaki kırmızı renkteki ejder dövmesini fark edip yanına giderken adam Batur'u fark edince koşarak kaçar. Batur arkasından bağırır.

 

Batur: Dur kaçma!

Sahne:11 Sokak/Dış/Gündüz:

Soyguncu kaçarken Batur peşinden hızla koşmaya devem ederken yetişip omzundan tutar.

 

Batur: Nereye gidiyorsun bakalım?

 

Soyguncu: Ben suçsuzum ya.

 

Batur: Ya demek öyle. O zaman neden kaçıyordun bakalım?

 

Soyguncu: Ya sadece sen bana doğru gelince korktum öyle ya ondan.

 

Batur: Kes sesini. Diğer arkadaşın çaldığınız mücevherler nerede onları de bana?

 

Soyguncu: Neden bahsettiğin hakkında en ufak bir fikrim yok.

 

Batur: Yapma ya!

 

Soyguncu: Kesinlikle aradığınız ben değilim.

 

Batur: Bana pek öyle gelmedi ama.

 

Soyguncu: Üzerimi de ara istediğin gibi. Aradığınız şeyler bende yok.

 

Batur: Kes sesini!

Batur, soyguncuyu omzundan tuttuğu gibi tenha bir yere çekip üzerini arar. Soyguncudan çıkan silah ve kesici aletleri yere fırlatır.

 

Batur: Madem masumsun bunlar ne o zaman?

 

Soyguncu: Korumak için kendimi abi. Biliyorsun tehlikeli ortam. Kendimizi korumamız gerekir.

 

Batur: Değil mi bilmez miyiz.

Batur arama yapmaya devam ederken soyguncunun eli Batur eğili haldeyken silahına doğru gider. Bunu fark eden Batur sert bir şekilde soyguncunun elini yakalayıp koluyla boğazını sarar. Boğazı sıkılan soyguncu öksürür.

 

Soyguncu: Abi ne yapıyorsun ya?

 

Batur: Elin silahıma doğru gitti.

 

Soyguncu: Yok abim olur mu hiç sen beni yanlış anladın.

Batur koluyla soyguncunun boğazını daha çok sıkar.

 

Batur: Yedin bir halt bari dürüst ol.

Soyguncu öksürük içinde kalır.

 

Soyguncu: Abi öleceğim burada ama.

 

Batur: Şimdi bana de o zaman. Arkadaşın nerede? Çaldığınız mücevherleri ne yapıyorsunuz?

 

Soyguncu: Abi benim cidden o işle alakam yok.

Batur, soyguncunun boğazını iyice sıkar.

 

Batur: Sana konuş dedim. Arkadaşın ve çaldığınız mücevherler nerede?

Soyguncudan ses gelmemesi üzerine Batur soyguncunun boğazını sıkmaya devam eder. Öksürük içinde kalan soyguncu sonunda pes eder.

 

Soyguncu: Tamam abi tamam lütfen! Konuşacağım.

 

Batur: Dinliyorum seni.

 

Soyguncu: Hepsi bu Adem olacak adamın yüzünden beni bu işe o bulaştırdı. Yoksa ben kendi halinde yaşayan saf temiz bir adamdım.

 

Batur: Bana hikaye anlatma. Neler çevirdiğinizi anlatın.

 

Soyguncu: Mahallemizin bir kuyumcusu Ömer vardı. Çalınan Mücevherler hep ona verilir. O da işte insanlara sakallarını verir. İnan ilk defa bu işe bulaştım. Gerçekten çok pişmanım abi. Lütfen bırak beni itiraf ettim işte.

 

Batur: Kes sesini kes!

Soyguncu ağlarken Batur ellerine kelepçeyi geçirip itekler.

 

Batur: Bana adres de vereceksin.

Sahne:12 Sokak/Dış/Gündüz:

Karakol ekipleri mahkumu arabaya indirirken Cansel ile Batur bakarlar. Cansel'in gözü mahkumun boynundaki morluklara takılır.

 

Cansel: Devrem ne yaptın ya öyle?

 

Batur: Bir şey yapmadım ki ben.

 

Cansel: Bu kadar itirafı nasıl aldın diyordum bende. Ah devrem ya yapma böyle ama. Mesleğe başlar başlamaz meslek hayatın biter.

 

Batur: Kendisi kaşındı. Eli silahıma gitti.

 

Cansel: Amirlere de öyle dersin artık.

Sahne:13 Merkez-Amirin Odası/İç/Gece:

 

Amir: Batur... Sen ne yaptığını sanıyorsun?

 

Batur: Amirim adamın üzerini kontrol ederken silahımı almak üzereydi. Buna engel olurken işte.

 

Amir: Buna engel olmuşsun zaten işte. Ama adamın boğazını sıkmak nedir?

 

Batur: Konuşturdum amirim işte.

 

Amir: Senin işin sadece şüpheliye kelepçe takmaktı. Sorgu itiraf alma işi sende değil. Sen sadece yakalayacaksın. Sen sorguya da çekmişsin. Onu da geçtim boğazına yapışmışsın resmen ya!

 

Batur: Amirim ama bu sayede itiraf aldım. Olay kısa sürede çözüme ulaştı. Diğer türlü çözüm süreci uzayacaktı. Hatta belki kaçıp kurtaracaktılar kendilerini. Başka yerde bu işe devam edip yakalayamayabilirdik bile.

 

Amir: Bana yaptığını savunma! Kitapta bu şekilde itiraf alma yok. Bunu üstlere rapor etmem gerekiyor normalde ama mesleğinin başında olmanın verdiği heyecana bağlayıp şimdilik basit bir uyarı veriyorum. Bir daha buna benzer bir şey olursa ama bu sefer rapor ederim.

Batur üzgün bir haldedir. Hiçbir şey demeden odayı terk ederken amir arkasından söylenir.

 

Amir: İnsan bir özür diler. Bir daha olmayacak der. Şuna bak ya! Bununla işimiz iş.

Sahne:14 Batur'un Evi/İç/Gece:

Batur, Nisanur ile birlikte evi incelerler. Evin sahibi de oradadır.

 

Batur: Gayet uygun benim içinde. Özellikle eşyalı olması da iyi oldu. Eşya derdim yok böylece.

 

Ev sahibi: O zaman anlaştık.

 

Batur: Anlaştık.

Ev sahibi ile Batur tokalaştıktan sonra Batur sözleşmeyi imzalar. Bir süre sonra ev sahibi gider.

 

Batur: Gerçekten de çok teşekkür ederim. Burayı sayende buldum.

 

Nisanur: Rica ederim. Şey bizimkiler beni merak etmeden gitsem iyi olur ben.

Nisanur gitmek üzereyken Batur onu durdurur.

 

Batur: Nisanur...

Nisanur arkasına dönüp bakar.

 

Nisanur: Efendim...

 

Batur: Şey ben... Yani şey... Uygun olduğun zamanda yarın bir yemek yiyebilir miyiz? Yarınki devriyem geçte gündüz müsaittim.

 

Nisanur: Yarın sabahtan akşama kadar dersim var benimde ama öğle yemeği yiyebiliriz.

 

Batur: Tamamdır.

 

Nisanur: Bizim okulun kafeteryasında yiyelim diyeceğimde fiyatları çok pahalı özel okul malum. İstersen çevredeki mekanlara bakalım. Daha uygun yer bulmaya çalışalım da. Tabi oraları da pahalıdır ama.

 

Batur: Sizin okulun kafeteryası uygun benim için.

 

Nisanur: Tamamdır o zaman.

Nisanur giderken Batur gülümseyerek ona bakar.

Sahne:15 Nisanur'un Evi/İç/Gece:

Nisanur anahtarıyla evine girer. Yorgunluktan bitkin halde kalmış babasına rastlar.

 

Nisanur: Baba...

 

Nisanur'un babası: Nerelerdesin kız?

 

Nisanur: Dersim uzadı ya.

 

Nisanur'un babası: Haydi bana yemek hazırla. Annende temizliğe gitti geç gelecek. Bende birazdan mesaiye gideceğim.

 

Nisanur: Tamam baba dünden kalma nohut vardı. Onu ısıtırım hemen.

 

Nisanur'un babası: Yanına da pilav yap.

 

Nisanur: Biraz zaman alır ama.

 

Nisanur'un babası: Hemen istiyorum.

 

Nisanur: Tamam babacığım.

Sahne:16 Nisanur'un Evi-Mutfak/İç/Gece:

Nisanur söylene söylene pilavı yıkar.

 

Nisanur: Of ya of! Abimin borçları yüzünden stresini bizden çıkartıyor.

Sahne:17 Nisanur'un Evi-Salon/İç/Gece:

Nisanur'un babası pilavı yiyip memnun kalmaz.

 

Nisanur'un babası: Bu ne biçim pilav söyle! Lapa gibi resmen.

 

Nisanur: Biraz aceleye geldi babacığım.

Babası sesini yükseltir.

 

Nisanur'un babası: Kes sesini! Mazeret hep mazeret zaten ya! Altı üstü bir pilav yapacaksın sanki beyin ameliyatı yapıyorsun.

Nisanur sus pus olur.

 

Nisanur: Affedersin babacığım...

 

Nisanur'un babası: Senin yapacağın işe de. Bana şekersiz kahve kahve yap o zaman.

 

Nisanur: Peki babacığım

 

Nisanur'un babası. Onu becerirsin umarım.

 

Nisanur'n babası: Birde birkaç kıyafetim yatağın üzerinde olacak. Onları ütüle hemen.

 

Nisanur: Tamam babacığım...

 

Nisanur'un babası: Bir çizik bile görmeyeceğim ona göre. Yoksa bende seni çizerim. Haydi acele et işe gideceğim.

Nisanur suratı asık bir şekilde gider.

Sahne:18 Nisanur'un Evi-Lavabo/İç/Gece:

Nisanur suratı asık bir şekilde ocaktaki kahveyi beklerken telefonuyla sosyal medyaya bakıp lüks restoranlarda yemek yiyip eğlenen arkadaşlarını görünce isyan eder.

 

Nisanur: Bu ne biçim hayat ya! Millet ne güzel eğleniyor. Bense burada hizmetçilik yapıyorum ya.

Nisanur'un babası içeriden seslenir.

 

Nisanur'un babası: Kız! Nerde kaldın?

 

Nisanur: Geldim baba.

Sahne:19 Nisanur'un Okulu-Kafeterya/İç/Gündüz:

Nisanur ile Batur duvardaki yemekleri incelerler.

 

Nisanur: Demiştim buradaki yemekler pahalıdır diye. İstersen dışarda daha ucuz mekanlara bakabiliriz.

Bu sırada Nisanur ile dalga geçen arkadaş grubu gelir.

 

Kız1: Nisanur... Kimleri görüyorum burada?

 

Kız2: Nisanur hayatım bak üzülme. Biz sana yemeklerimizden birkaç lokma veririz ya yersin.

 

Kız3: Bak benimde yırtılan bir ceketim var artık giymediğim onu sana verecektim.

Batur oldukça kızar.

 

Batur: Ne diyorsunuz siz ya!

Kızlar, Batur'u görünce şaşırırlar.

 

Kız3: Hiç canım sınıf arkadaşımız Nisanur'u görünce öyle bir selam verelim demiştik.

 

Kız1: Kesinlikle canım. Başka amacımız yoktu.

 

Batur: Haydi oradan! Amacınız ne olduğu gayet belli. Siz ancak baba paralarınızla bir yerlere gelirsiniz.

Batur elini Nisanur'un omzuna atarak konuşur.

 

Batur: Oysa Nisanur öyle mi? Tamamen kendi emekleriyle bu okulda. Sizin sorununuz bu zaten kendi emekleriyle bir yerlere gelen insanlara hep alerjiniz var.

 

Kız2: Ya ne alakası var? Sınıf arkadaşımızla şakalaşamayacak mıyız?

 

Batur: Bende sizinle şakalaşırım sizin için hiç iyi olmaz. Şimdi uzayın buradan şimdi.

Kızlar giderken Nisanur mutlu olur

 

Nisanur: Gerçekten de sana ne kadar teşekkür etsem azdır.

Batur, Nisanur'un yanağını severek konuşur.

 

Batur: Haydi seç istediğin yemeği alacağım.

Nisanur çok mutlu olur.

Sahne:20 Büfe/İç/Gece(Bir süre sonra):

Cansel ile Batur büfede oturmuş sigara eşliğinde çay içerlerken Batur cebinden bir kutu çıkarıp Cansel'u uzatır. Cansel kutuyu açıp içerisindeki kolyeyi görür.

 

Cansel: Kim için bu?

 

Batur: Senin için olacak hali yok herhalde.

 

Cansel: Kankam bu kaç para?

 

Batur: Ne yapacaksın?

 

Cansel: Kankam evinde doğal gaz kesildi farkında mısın?

 

Batur: Onu halledeceğim bir şekilde. Merak etme.

 

Cansel: Nasıl halledeceksin? Senin doğalgazının açılması için para biriktirmen gerekirken şu kıza para yedirme derdindesin. Ayrıca henüz kira paranı da denkleştiremedin.

Batur'un sesi yükselir.

 

Batur: Şu kız değil o benim sevdiğim kız kere. Evet yediririm tamam mı? Doğalgazsızda bir süre idare ediyorum işte.

 

Cansel: Kankam gerçekten senin iyiliğin için konuşuyorum. Böyle giderse elektriğinden hatta kirayı ödeyemeyip evden de olacaksın. Ya sen sonuçta fabrikatör veya holdingi olan zengin iş adamı değilsin ya. Mesleğine yeni başlamış bir memursun.

Batur sinirli bir şekilde konuşur.

 

Batur: Seni hiç çekemeyeceğim. Cansel... Ben devriyeye geçiyorum.

 

Cansel: Tamam devrem. Bende kalkarım birazdan. Faturayı hallederim ben merak etme.

Batur gittikten sonra Cansel kendi kendine konuşur.

 

Cansel: Bu Nisanur da holdingler zinciri olan adamın oğluyla falan mı çıktığını sanıyor nedir? Bir Çin restorandı bir Meksika restorandı yok bir bilmem ne kafeler böyle pahalı takılar kıyafetler... Kız resmen Batur'u kullanıyor. Bizim oğlanın da gözü aşktan dönmüş durumda ne desem tersliyor.

Sahne:21 Çağrı'nın (Batur'un eski bir arkadaşının) Evi/İç/Gece:

Evin kapısı çalar. Çağrı kapıyı açar. Karşısında Batur'u görünce şaşırır.

 

Çağrı: Batur...

 

Batur: Merhaba Çağrı. Eski dostunu eve davet etmek yok mu?

 

Çağrı: Buyur abi ya ayıpsın.

Sahne:22 Çağrı'nın-Salon Evi/İç/Gece:

Çağrı ile Batur çay eşliğinde sigara içerler.

 

Çağrı: Görüşmeyeli baya oldu ya Batur...

 

Batur: Aynen kardeşim uzun süre oldu baya.

 

Çağrı: Yunus polisi olmuşsun tebrik ederim.

 

Batur: Çok sağ ol kardo. Eksik olma. Sende ne var ne yok?

 

Çağrı: Bende işte...

Çağrı bir türlü konuşamaz.

 

Batur: Senin hayatında pek bir şey değişmedi desene. Merdiven altı dövüş kulüplerinden devam ediyorsun yani.

 

Çağrı: Yok ya bıraktım o işleri.

 

Batur: Bana masal okuma. Çağrı... Üniversiteye de gitmemişsin. Bir gazinoda garsonluk yaptığın yazıyor kaydında.

Batur evin çevresine bakarak konuşur.

 

Batur: Bir garsona göre bu ev fazla değil mi?

Çağrı ne diyeceğini bilemez.

 

Çağrı: Yok abi şey...

 

Batur: Bak Çağrı benim derdim seninle değil. Sana herhangi bir işlemde yapmayacağım. Merak etme.

 

Çağrı: Benden ne istiyorsun abi o zaman?

 

Batur: Dövüş işine dönmek istiyorum. Merdiven altı yere götür beni de.

 

Çağrı: Batur... Sen ne diyorsun? Sen polissin. Yakalanırsan memuriyet hayatın biter tamamen.

 

Batur: Orasını sen düşünme kardeşim. Mesleğe yeni başladım. Büyük şehir İzmir'de zor biliyorsun. Daha fazla paraya ihtiyacım var.

 

Çağrı: Asla bunu yapamam. Batur... Benden öyle bir şey isteme. Mekana polis getirdiğim kulaklarına giderlerse beni de yaşatmazlar.

 

Batur: Beni eski dövüş camiasından arkadaşım diye tanıştıracaksın zaten. Polis olduğumu sen hariç kimse bilmeyecek.

 

Çağrı: Bir şekilde öğrenirlerse yaşatmaz beni. Kusura bakma. Bunu yapamam. Böyle riske giremem hiç.

 

Batur: Öyle mi kardeşim?

 

Çağrı: Aynen öyle kardeşim üzgünüm.

 

Batur: Peki hala o zaman bende polislik görevimi yapayım. Senin şu dövüş mekanını bulup mühürleteyim.

 

Çağrı: Abi saçmalama ya!

 

Batur: Hatta senin ihbar ettiğini derim. Sana bilenirler.

 

Çağrı: Abi lütfen saçmalama ya!

 

Batur: İstediğimi yapacak mısın?

 

Çağrı: Of! Tamam ya tamam...

Sahne:23 Merdiven Altı Dövüş Kulübü/İç/Gece:

Çağrı, Batur'u dövüş kulübüne getirir.

 

Çağrı: Abi sana telefonda bahsettiğim arkadaşım. Batur... Dövüş camiasından arkadaşım.

İlhan (mekanın patronu) Batur'u şöyle bir inceler.

 

İlhan: Baya sağlam bir delikanlıya benziyorsun. MMAci misin sende Çağrı gibi.

 

Batur: Aynen...

 

İlhan: Olimpiyatlara da katılmışsın birkaç kere duyduğum kadarıyla.

 

Batur: Katıldım aynen. Madalyalarım bile var ama maalesef ki...

 

İlhan: Bilmez miyim kardeşim... Üç kuruş para anca kazanıyorsun değil mi? Ne kadar başarılı olsan da yurtdışına gitme olanağın yoksa kıymeti yok o işlerin.

 

Batur: Zamanında pederden de destek göremedik.

 

İlhan: Ama gücünü bize kanıtladın mı emin ol darphane olur senin için de. Arkadaşın Çağrı'ya bak şimdi paraya para demiyor. Buraya geldiğinde sefalet içindeydi. Öyle zengin müşterilerimiz var ki bahislerini araba hatta ev parası kadar yatırıyorlar.

Çağrı'ya işaret ederek konuşur.

 

İlhan: Çağrı haydi arkadaşına hazırlanmada yardımcı ol bakalım. Arkadaşını birde kafeste görelim.

Çağrı ile Batur birlikte yürürler.

 

Batur: Çağrı... Buranın üst katındaki müzikli mekanda ne var?

 

Çağrı: Orası gazino işte. Kumar oynatılıyor.

 

Batur: Alt katı merdiven altı dövüş üst katı kumarhane vay be nasıl iş kurmuşlar böyle.

 

Çağrı: Gözünü seveyim Batur... Rahat dur. Korkudan ödüm kopuyor zaten.

 

Batur: Tamam rahat ol ya.

 

Çağrı: Ayrıca burada kural yok her şey serbest. Yani kesici alettir sopadır gibi şeyler dışında.

 

Batur: Biliyoruz oğlum. İlk merdiven altı spor deneyiyim değil. Biliyorsun. Ama orası küçük merdiven altı bir yerdir. Burada iyi tezgah kurmuşlar üst kat kumarhane alt kalt dövüş falan.

 

Çağrı: Neyse gel seni hazırlayalım.

Sahne:24 Merdiven Altı Dövüş Kulübü-Kafes/İç/Gece:

Batur kafestedir. Dövüşürken İlhan memnuniyetle performansını izler.

 

İlhan: Baya yaman adammış ya beygir gibide güçlüymüş.

 

Adam1: Valla bizim diğer dövüşçüler eline su bile dökemezler. Hepsini sinek gibi de ezer.

 

İlhan: Refleksleri de oldukça gelişmiş. Daha önce bu kadar refleksleri olan birini görmedim. Kişinin yapacağı hamleyi önceden anlayıp ona göre karşılık veriyor.

 

Adam1: Batur çok iyi para kazandıracak bize desene.

İlhan'ın iki adamı gelir.

 

Adam2: İlhan Bey affedersiniz.

 

İlhan: Ne vardı?

 

Adam2: Numan vardı ya...

 

İlhan: Şu kenar mahallesindeki kumarbaz mı?

 

Adam3: Yine gazinonun kapısına dadanmış durumda.

 

İlhan: Ulan o.... çocuğu. Daha borcunu ödemedi. Hala ne diye dadanıyor.

İlhan sinirle elini yumruk yaparak konuşur.

 

İlhan: Her şey sizin suçunuz. Size kaç kere zengin olmayanı gazinoya almayın dedim beni dinlemediniz.

 

Adam2: Özür dileriz İlhan Bey...

Loading...
0%