Merhabalar.
Nasılsınız?
Bir hafta da geldim ancak bölüm yine aynı minimalde. Uzun değil yani.
Arkadaşlar rica etsem herkes elinden geldiğince yorum yapıp, fikrinizi belirtir misiniz? Yorumlarınızı okumak enerji kaynağı resmenn kırmayın beni aşklarım.
Yıldıza basmadan geçmeyelim lütfen <3
Keyifli Okumlar!
Şarkı: Kördüğüm - Halil Kurt
22. KÖRDÜĞÜM
"Her sevincin getirdiği bir de hüzün vardı."
Bizim için düşündüğü kahvaltı yerinde karşılıklı oturuyorduk. Garson elindeki çay bardaklarını masaya bıraktıktan sonra geri çekilip "Başka bir şey ister misiniz?" diye sordu. Korhan'ın bendeki bakışları sorarcasına kısılınca hafifçe tebessüm edip başımı hafifçe iki yana salladım.
"Teşekkür ederiz." Korhan'ın sözlerinden sonra garson yanımızdan ayrıldı ve nihayet yalnız kalabilidik. Derin bir nefes aldım. İçimde garip bir huzur vardı.
Bakışlarını üzerimde hissediyordum. "Afiyet olsun." Bir parça simiti tabağıma aldığımda kahvaltıya başladık. Dudaklarımdaki minik tebessümle bir zeytin attım ağzıma. Karşılıklı güzel bir kahvaltı yaptık. Masa toparlandı, biz bir bardak çayla oturmaya devam ettik.
Bakışlarımı yanımdaki camdan çekip, "Dün..." diye konuya giren Korhan'a çevirdim. Durdurmadım onu. Anlatma demeyecektim, duymak istiyordum çünkü. "Sokakta bir anda karşıma çıktı ve arsızca konuşmaya başladı. Aramızda bir şeylerin yaşandığını fark ettiğini söyledi. Kendi rezilliğini es geçip saçma sapan cümleler kurdu. Görmezden gelebilirdim ama gelemedim çünkü sözlerinin hedefinde sen vardın." Yutkundum, ne söylemişti ki? Gerçekten de ne yüzsüz bir kadındı.
"Senin gördüğün kısım tam da burasıydı. Öfkelendim ve bir daha adını ağzına alırsa onu bütün mahalleye rezil edeceğimi söyledim." Anlatmış olmanın rahatlığıyla geriye yaslandı. "Daha çok şey söylerdim ama malum sonrasında senin peşine düşmek zorunda kaldım." Dudakları kıvrıldı. Gözlerimin içine baktı. "İyi ki de düşmüşüm yoksa bugün böyle karşılıklı oturamazdık değil mi?"
Asya'yla ilgili çok şey söylemek isterdim ancak bu saçma sapan bir durumun içinde kalmamızdan başka hiçbir şeye neden olmazdı. O yüzden bu kısmı es geçtim. Uzun uzun baktım gözlerine. Hâlâ bir rüyada gibi hissediyordum. Sanki onların nişan gecesi uyuyakalmıştım ve bu gördüklerimde bir rüyaydı. Her şey hayal bile edemediğim gibiydi. Onun bana olan hisleri... Bu şekilde karşılıklı oturup bir adım atmamız...
"Ne düşünüyorsun?" diye sordu aramızdaki sessizliği bozarak.
Dudaklarım büküldü bilmiyorum der gibi. "Çok tuhaf..."
"Ne bakımdan?" dedi sol gözünü kırpıp başını hafifçe sallarken.
"Her bakımdan..." dedim yumuşak sesimle. "Bunca zaman seni sevdim ama karşılık beklemeden... Şimdi böyle karşımda olman..." Gülümsedim. "Sen geleli epey oldu evet ama bugün ilk kez gerçek anlamda karşılıklı oturuyoruz. Birbirimize bir adım attık." Duraksadım. "Bunların hepsi çok tuhaf benim için..."
Uzandı ve elimi tuttu. Elimin tersini okşadı başparmağıyla. "İyi ki de atmışız o adımı." dedi ve hemen ardından ekledi. "Şunu da sakın unutma ki sen izin verdikçe yanında durmaya devam edeceğim, benim gitmek gibi bir düşüncem yok."
Gözlerim ıslandı, burnumun ucu yandı. Başımı omzuma doğru hafifçe götürdüm. Mavi gözlerine bakarak "Seni seviyorum. Çok seviyorum." dedim.
Gülümsedi hafifçe. Elimin tersini nazikçe dudaklarına götürüp öptü. "Bende seni çok seviyorum."
Çaylarımızı içtikten sonra mekândan ayrıldık. Nilüfer'deki sahilde yürümeyi teklif ettim ona. Hava kapalı olmasına rağmen rüzgârlı değildi. Yan yana yürürken ellerimizin tersi birbirlerine sürtünüyordu. "Elini tutabilir miyim?" diye sordu aramızdaki sessizliği bozarak.
Omuzlarımın üstünden dönüp baktım ona. Yüzümdeki gülümse bugün bir an olsun silinmemişti. Yine aynı ifadeyle "Tutabilirsin." dedim.
Aldığı cevapla parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip elimi tuttu sıkıca. "Merak ettiğin, sormak istediğin herhangi bir şey var mı?"
Gözlerine baktım. Belki şu an bunu sormamalıydım ama içimde tuttukça, düşündükçe ilişkimizin ilerlemesine izin veremeyeceğim için sormak istedim merak ettiğim ne varsa. Başımı oynattı yavaşça.
Duraksadı adımlarım. O da durdu ve gözlerinin içine bakarak sordum. "Bana karşı ilk ne zaman bir şeyler hissetmeye başladın? Ne zaman farkına vardın?"
Sanırım eski ilişkisi ile ilgili bir şeyler sormamı bekliyordu, yüz ifadesinde şaşkınlık vardı. O kadına karşı bir hissinin kalmadığını ben zaten biliyordum, bilmediğim şey bir yara bandı olup olmadığımdı. Bunu da yaşamadan öğrenemeyeceğim için kaçmanın artık hiçbir anlamı yoktu.
Baktı gözlerime uzunca. Düşündü, sonrasında araladı dudaklarını. "Buradan gittikten sonra olup olmadık anlarda geldin aklıma. Başlarda bunu normal olduğunu kendime ikna etmeye çalışmıştım, çünkü hislerini duymuştum ve bunu gerçekten de beklemediğim kişiden duymuştum. Senden... Seninle yan yana geldiğim bütün zamanları düşündüm, hislerini nasıl fark edemediğimi..."
Can kulağıyla onu dinlerken ellerinin arasındaki ellerimi okşayarak bir adım attı bana doğru. "Sonraları bunun bu kadar hafif bir nedeni olmadığını anladım, hislerini değil seni nasıl fark edemediğimi düşünürken buldum kendimi."
Boştaki eli yanaklarıma sarıldı. Gözlerim ıslanmıştı. Yanaklarıma inen yaşları sildi başparmağıyla. "Düşündükçe seni düşünmediğim bir anın olmadığını fark ettim. Yavaş ama sinsice girdin zihnime, oradan da kalbime... Anlayamadım bile. Sonra döndüm ve seni gördüm. Gittiğimden bambaşka hislerle bakıyordum sana."
Alnını alnıma yaslayıp "Gerçekten sevmenin olduğunu sen de gördüm ben." diye fısıldadı dudaklarıma doğru. "Seni bütün kalbimle seviyorum." Dudakları dudaklarıma yaslandı.
"Bende..." dedim titreyen sesimle. Dudaklarım dudaklarına sürtündü. Sonrası iki kalbin, iki ruhun birleşimiydi.
🌿🌿🌿
Benim mahalleye bıraktıktan sonra İnci'yi almak için havalimanına gitmişti. Sabahtan beri bana ulaşmaya çalışan İlayda'nın telefonunu yanıtladıktan sonra annemle konuştuğunu anladım, yanına gideceğimi söylememe rağmen yolda milyon tane soru sordu. Neden yalan söylediğimi ve nereye gittiğimi merak ediyordu, Korhan'a bir şans verdiğimden haberi yoktu henüz.
Yanına gittiğimde olan biteni üstün körü anlattım. Sorularının hepsi karşılık bulamasa da söylediklerim onu tatmin etmiş olmalı ki en sonunda beni rahat bırakıp başka dedikodulara geçiş yaptık. Konu dönüp dolaşıp Uğur abiye geldiğinde onun yaptığı gibi ben de ona bir sürü imâlar yapıp sorular sordum.
İlayda'nın söylediklerine göre Uğur abinin kuzeni ayrı eve çıkmıştı. Birkaç günlük bir şeydi ancak İlayda için büyük bir sorundu. Her ne kadar belli etmemeye çalışsa da bozulduğunu hareketlerinden fark edebiliyordum. İstemiyorum artık diyordu ancak bir adım beklediğini görebiliyordum. Uğur abiyi de anlayamıyordum. Eğer aralarında bir şey olmayacağını düşünüyorsa neden her seferinde bir açıklama yapma peşindeydi? Hülya ile karşılaştığımızda da yapmıştı bunu ve bu, İlayda'ya ümit vermekten başka hiçbir şeye neden olmuyordu.
Uğur abi ile bir kez daha konuşmayı aklımın bir köşesine not ettim.
İlayda'nın yanından ayrıldıktan sonra eve geçtim direkt. Annemle babam dayımlardalardı, İnci'yi görmek için gitmişlerdi. Karanlık çöktüğünde abim eve gelip duşa girdi. Telefonum titredi. Gelen bildirim Korhan'dandı.
Korhan Ali: Seni bekliyorum nerede kaldın güzelim?
Ben: Geleceğim birazdan abimi bekliyorum.
Korhan Ali: Evden çıktım şimdi.
Ben: Neden ki?
Ben: Geliriz on dakikaya.
Korhan Ali: Abini bekleme, sen gel konuşmamız gerek. Kapıda bekliyorum.
Ben: Tamam canım, geliyorum.
Mahallede mi yoksa başka bir yerde mi konuşup konuşmayacağımızı bilmediğimden üzerime kalın bir şey alıp çıktım evden. Sokağa attığım ilk adımda gördüm onu, arabanın önünde bekliyordu.
Gülümsedim onu görür görmez. "İyi akşamlar." dedim yanına doğru cilveli cilveli yürürken.
"İyi akşamlar." dedi asık bir suratla.
Kaşlarım çatıldı. "Bir sorun mu var?"
Başı hareketlendi ağır ağır. Derin bir nefes aldı. "Almanya'ya gitmem gerek."
Moralim bozulsa da yansıtmadım ona bunu. "Neden ki?"
"Restoranla ilgili birkaç sorun var." diye açıkladığında başımı hafifçe sallayıp "Ne kadar sürecek peki?" diye sordum.
Bir adım atıp yaklaşacak gibi oldu ancak sokağın ortasında olduğumuzu hatırlayıp durdurdu o adımını. "Bir hafta, on gün kadar. Her şey bu kadar tazeyken gitmek istemezdim ama..."
Gülümseyerek kestim sözünü. "Sorun yok, işini hallettikten sonra dönersin."
Uzun uzun baktı gözlerime. Sonrasında elimden tutup yürümeye başladı. "Korhan ne yapıyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla. Karanlık, dar bir yere girdi. İki ev arasındaki bir boşluktu.
"Korhan sana di..."
Ben daha ne olduğunu anlamadan sırtım duvara, dudakları dudaklarıma yaslandı. Üst dudağımı dudaklarını arasına alıp sertçe öptü. Bir elini boynuma sardı ve başını yana yatırıp hırçınca öpmeye devam etti. Şaşkınlığımdan ötürü havada kalan ellerim pazularına tutunduğunda karşılık vermeye başladım. Deli gibi öpüşmeye devam ederken boştaki eli belime sarıldı, göğsüne doğru yaslandı bedenim.
Öpüşü yavaşladı, durdu ancak uzaklaşmadı. Nefeslerimiz karıştı birbirine. Alnını alnıma yaslayıp "Çok güzelsin." diye mırıldandı bir şeyler, anlayamadım ne söylediğini. Dudaklarının etkisindeydim hâlâ.
Kapalı gözlerim aralandı ve karanlığın içinde simsiyah olan gözlerine tutundu. "Seni çok seviyorum." diye fısıldadı.
"Ne zaman gidiyorsun?" diye sordum nefes alış verişlerimi düzenlemeye çalışırken. Yeri miydi zamanı mıydı bilmiyorum ancak buydu merak ettiğim. Ne zaman gideceği...
"Yarın sabah," dedi ve ardından boynumdan çekip sıkıca sarıldı.
🌿🌿🌿
20.04.2025
Sevgilim: Şimdi indim uçaktan.
Ben: Şimdiden çok özledim seni. İşlerini halledip dön çabucak.
Sevgilim: Bende çok özledim güzelim. Elimden geldiğince çabuk gelmeye çalışacağım.
Sevgilim: Arabaya bineceğim birazdan, arayacağım seni. (10.39)
...
Sevgilim: Aşkım şu İnci'ye söyler misin silsin şu resmi? Delireceğim ben yoksa. (23.28)
Ben: Şu dediğin senin kardeşin oluyor bilmem farkında mısın? (23.31)
Sevgilim: Hadi güzelim. Ben ararsam başka şeylerde söyleyeceğim yoksa. (23.32)
Ben: Ay ama resimde bir şey yok ki. (23.32)
Sevgilim: Daha ne olsun Allah için Dilara? Abin olacak dangalakla buluştuğunu bu kadar belli etmesine ne gerek var? Biliyoruz diye bu kadar da gözüme sokmasın. (23.33)
Ben: Öncelikle abime dangalak demesen sevinirim. Kardeşiyim ya hani ben. (23.34)
Ben: Ve kızın senin bildiğinden haberi yok. Sen bildiğin için anladın yoksa mümkün değil. Hem zaten gidecek zaten birkaç güne biliyorsun. (23.34)
Ben: Ayrıca sende aynı şekilde benimle konuşuyorsun. (23.35)
Sevgilim: Aynı şey mi? (23.35)
Ben: ? (23.36)
Sevgilim: ?? (23.36)
Ben: Farkı nere? (23.36)
Sevgilim: Neyse tamam kapatalım konuyu. Ben ararım şimdi İnci'yi. (23.39)
Ben: Korhan sakın arama yoksa asla konuşmam seninle. (23.40)
🌿🌿🌿
21.04.2025
Sevgilim: Günaydın birtanem. (7.01)
Sevgilim: Görüldü atmışsın. Niye yazmadın? (9.23)
Sevgilim: Dilara açar mısın şu telefonunu? (9.25)
Sevgilim: Dilara hadi bebeğim aç şu telefonu. (9.26)
Sevgilim: Kızım aç şu telefonu delirtme beni! (9.27)
Sevgilim: Güzelim bak endişeleniyorum halamı aramama az kaldı. (9.28)
Ben: Kimseyi aramana gerek yok. (9.29)
Ben: Bugün seninle konuşmayacağım. (9.29)
Sevgilim: Çok şükür iyisin. (9.29)
İleti: Bugün seninle konuşmayacağım.
Sevgilim: Niyeymiş o? (9.30)
Sevgilim: Açar mısın artık telefonu? (9.32)
Sevgilim: Konuşmayacağım dedin madem öyle yazabilirsin. (9.33)
Ben: Abim bilseydi sana yazmamı istemezdi. (9.34)
Sevgilim: Hay dilimi eşek arıları soksaydı da demeseydim bir şey. (9.34)
Ben: Yazma daha, konuşmayacağım bugün seninle. (9.36)
Sevgilim: Yazdıklarımı niye okuyorsun peki? (9.36)
Sevgilim: Sadece bugünlük yani? (9.37)
Sevgilim: Güzelim hadi ama inat etme. (9.38)
Sevgilim adlı kişiyi engellediniz.
🌿🌿🌿
22.04.2025
Sevgilim: Hayırdır kaldırmışsın engeli? (8.19)
Sevgilim: Bugün sana yazabilir miyim hanımefendi? (8.20)
Ben: Evet, yazabilirsin tabii. (8.22)
Sevgilim: Ya sabır! (8.22)
Ben: Günaydın sevgilim. (8.23)
Sevgilim: Ha? (8.23)
Sevgilim: Ne dedin? (8.23)
Ben: Sevgilim dedim. Değil misin? (8.24)
Sevgilim: Öyleyim. Öyleyim tabii. (8.25)
Sevgilim: Kahvaltı yaptın mı güzelim? (8.25)
Ben: Daha değil. Otobüsteyim şimdi bugün derslerim çok yoğun vakit bulabilirsem yapacağım. (8.26)
Sevgilim: Sakın atlama. Önce bir şeyler ye sonra gir derse. (8.27)
🌿🌿🌿
24.04.2025
Sevgilim: Bebeğim müsait bir yere geç arayacağım. (17.44)
Sevgilim: Sesini duyayım. (17.45)
Ben: Müsaitim. (17.49)
🌿🌿🌿
26.04.2025
Sevgilim: Günaydın. (9.09)
Ben: Günaydın. (Kalp emojisi) (9.14)
Sevgilim: Müsait misin güzelim? (9.17)
Ben: Hı hı. Şimdi uyandım. Yatakta uzanıyorum öyle. (9.18)
Sevgilim: Niye kapattın yüzüme? (9.18)
Ben: Niye görüntülü arıyorsun? (9.19)
Sevgilim: Müsaitim dedin ya. (9.19)
Ben: Aramasana açamam. (9.19)
Sevgilim: Kızım açsana şu telefonu. Özledim işte. (9.20)
Ben: Tipim müsait olduğunda ara. (9.21)
Sevgilim: Hakkını yeme bu konuda hep müsaitsin. (9.21)
🌿🌿🌿
27.04.2025
Sevgilim: Bir kere de aradığımda açılsın şu telefon. (11.38)
Sevgilim: Dilara! (12.43)
Sevgilim: Hayır bugün pazar, nasıl ulaşamıyorum ben sana? Dersin bile yok! (13.02)
Sevgilim: Halamla konuştum. Biraz hasta dedi iyi misin? (13.18)
Ben: Annemle mi konuştun? Ne dedin ki? (14.32)
Ben: İyiyim ben ya uyuyuyordum, annemin pimpirikliği... Abartmış. (14.33)
Sevgilim: Güzelim sen yine de git bir görün. (14.35)
Ben: Kötü hissedersem giderim. (14.36)
Sevgilim: Bir şeyler yedin mi sen? (14.37)
Ben: Hiç yiyesim yok ki. (14.38)
Sevgilim: Hastasın işte ondandır. (14.38)
Ben: Aç değilim ondan olabilir mi canım sevgilim? (14.39)
Sevgilim: Öğlen oldu sen kahvaltı yapmamana rağmen aç değilim diyorsun. (14.40)
Sevgilim: Dilara uçağa atlayıp gelmemi mi istiyorsun? (14.41)
Ben: Olabilir, çok özledim seni. (14.41)
Sevgilim: Bende çok özledim. İki gün kaldı bebeğim. (14.42)
🌿🌿🌿
Bugün sondu. Korhan bu akşam dönüyordu nihayet. Onu çok özlemiştim. Bu süre itiraf etmem gerekirse ikimiz içinde en iyisi olmuştu. Birbirimize alan ve zaman tanımamız, duygularımızın oturması için çok iyi olmuştu. Ancak yine de özlemiştim işte onu. Hem de çok... Çok fazla...
Sabah annem ne kadar ısrar etse de acelem olduğundan bir şey yemeden çıkmıştım evden. Şu an onu dinlemediğime pişman değilim desem yalan söylemiş olurdum. Birkaç gündür midemi üşütmemden ötürü yaşadığım bulantı bugün epey şiddetlenmişti. Keşke sabah birkaç lokma bir şeyler yiyip ilaç alsaydım.
İlayda'da da rahatsız olduğundan gelmemişti bugün derse, tektim bu yüzden. Pek sosyal biri değildim ancak bu sene son senem olduğundan tanıdığım, konuştuğum birkaç kişi vardı elbet. Onlarla birer kahve içip dağıldık.
Otobüse doğru yürürken midem iyice kötü oldu ve kendimi tutamadım. Bir kenara geçip öğürmeye başladım. Çıkardım ne var ne yoksa. Bir süre durdum öylece. Ardından ağzımdaki iğrenç tatla doğrulup yürümeye başladım ve ne olduysa o an oldu.
Beşinci adımımda başım döndü, gözüm karardı. Tutunacak bir şey aradım. Bulamadım ve düştüm.
"Eyvahlar olsun kız bayıldı." diye uğultulu bir ses duydum.
"Ambulans. Hemen biri ambulansı arasın."
Duyduğum son ses bu oldu ve sonrasında bilincim kapandı.
KORHAN ALİ ATALAY
Günler sonra onu görecektim, içimde garip bir heyecan vardı. Özlemiştim, hem de çok... Çok fazla...
Bakışlarımı kapıdan çekemedim. Önce Bilal amca girdi kapıdan. Ardındaki halam ve Serhat'ın girmesiyle kaşlarım çatıldı. Dilara neredeydi?
Aramalarıma yanıt vermemişti gün içinde ancak mesajlarıma yanıt vermişti. Müsait olmadığını ve derslerinin yoğun olduğunu yazdığından rahatsız etmemiştim. Çünkü akşam göreceğimi düşünmüştüm.
Oysa geleceğimi biliyordu, neden gelmemişti?
Ayağa kalktım ve sırayla sarıldım hepsine. Gülümsedim halama bakarak "Bizim cadı nerede? Gelmeyecek mi?" diye sordum normal bir tonda. Her ne kadar ailelerimiz arkasından iş çevirmek istemesemde her şeyi söylemek için henüz erkendi. Dilara'ya bu konuda söz vermiştim zaten.
"Hâlâ rahatsız biraz. Bir toparlamadı." diyen halamla farkında olmadan çatıldı kaşlarım.
"Hastaneye götürdünüz mü?" diye sordum.
"Yok oğlum gitmek istemedi." diyen Bilal amcamdı. "Toparlamıştı aslında. Bugün yoğundu dersleri, yorulmuştur." Söyledikleriyle başım hareketlendi gayriihtiyari. Sonrasında havadan sudan konuşmaya başladılar. Birkaç kez mesaj attım ona, dönmedi.
Onlar çaylarını içerken lavaboyu bahane ederek ayrıldım yanlarından. Aradım, açmadı. Bir an bile düşünmeden çıktım evden ve karşı eve geçerek zile bastım. Kapı birkaç dakika içinde söylene söylene açıldı. "Şu anahtarını yanına al diye bin defa söyledim abi..."
Karşısında görmeyi beklediği kişi ben olmadığından gözleri açıldı beni görünce. Şaşırdı. Bakışları arkama çevrildi, kısa bir taramanın ardından benimkilerle birleşti tekrardan.
"İyi misin?" diye sordum içeri doğru bir adım atarak.
Bir adım geriye giderek aramızdaki mesafeyi koruduğunda bakışlarım ayaklarına indi. Umursamadım. Kapayı kapattım arkamdan. Tekrardan bir adım attım ona doğru, bu kez geri gitmedi. Yüzünü avuçlarımın arasına alıp gözlerinin içine baktım. "Halam yine kötüleştiğini söyledi iyi misin?"
Başını salladı hafifçe. Bakışlarında garip bir ifade vardı. "Abartılacak bir şey değil sadece yorgunum biraz." dedi bakışlarını kaçırıp. Elleri yanaklarındaki ellerime gitti ve yavaşça aşağı doğru indirip geriye doğru gitti.
Çatık kaşlarımla ağır ağır izledim bütün hareketlerini. Arkasını dönüp holde ilerledi ve salona girdi. Arkasında giderken anlamaya çalıştım bu hareketlerini ancak hiçbir karşılığı yoktu bende. Garipti hareketleri.
"Güzelim bir şey mi oldu?" diye sordum. Arkası dönüktü. Derin bir nefes aldım. "Seni anlayamıyorum." Sakin kalmak için epey çaba sarf ettim.
Ona doğru birkaç adım attım ve kollarımı bedenine sarıp karnının üstüne birleştirdim. Bir an irkildi bedeni. Karnı içe doğru çekildi, elleri ellerimin üstüne gitti. "Benim..." dedim fısıltıyla kulaklarına doğru. Gözlerim kapandı ve derin bir nefes aldım. İçim onunla doldu. Mümkünmüş gibi kollarımı daha da sıkı sardım karnına. Saçlarının arasında sürttüm burnumu. "Özledim..." Bir süre öylece durduk.
Kollarımın arasında döndü yavaşça. Yüz yüze geldik. Gözlerimi gözleriyle birleştirip üzerine doğru eğildim. "Neden soğuksun böyle?" diye sordum anlayışlı bir tonda. "Biri bir şey mi söyledi? Ne oldu?"
Dudakları bükülür gibi oldu. Gözleri çoktan ıslanmıştı bile. Böyle olduğunda içim parçalanıyor gibi hissediyordum. Gözlerindeki yaşların sebebi olduğumu bilmek kendimden nefret etmeme neden oluyordu. Belindeki elimi yanağına çıkarıp tenini okşadım. "Şşş, tamam buradayım." Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Dudaklarım dudaklarına değmek üzereyken işittim sesini. Ancak bunlar duymayı istediğim sözler değildi.
"Yapma," demişti sadece.
Durdum, öpemedim. Kapalı gözlerimle derin bir nefes aldım, bir miktar uzaklaşıp araladım gözlerimi. "Neden böyle davranıyorsun? Bir şey söyle." dedim aynı sakinlikle.
"Ben..." dedi titreyen sesiyle. "Ben istemiyorum."
"Neyi istemiyorsun? Bana neler olduğunu anlat lütfen."
"Bunu işte..." dedi bu gece ikinci kez yanaklarındaki elimi uzaklaştırarak. "Bu şekilde gizli saklı buluşmayı... Daha birçok şeyi istemiyorum."
Sağ eli yumruk oldu. Bakışlarımı yüzünün her bir zerresinde gezdirip gözlerinde duraksadım. Uzun uzun baktım gözlerine. "Yine mi döneceğiz başa?"
Sustu, hiçbir şey söylemedi. Göğsüm yükselip alçaldı. "Buradan gittiğimde gayet iyiydik. Her gün konuştuk. Sadece bugün konuşamadık. Bir günde ne olmuş olabilir Allah aşkına Dilara? Söylesene..." Sabrımın sınırındaydım. Onu anlamam için konuşması gerekiyordu. "Neler olduğunu anlat bana."
Yanağına akan yaşa indi bakışlarım. Sildi hızla o yaşı. Yutkundum. "Dilara bak..." dediğimde sertçe böldü lafımı.
"Yeter artık anla işte istemiyorum." Kalakaldım söyleriyle. Ne demişti?
Yanımdan geçip gittiğinde sakin kalamadım. "Derdin ne senin?!" dedim yüksek çıkan sesimle. Arkama döndüm hemen. Söylediklerimi duyduğunda duraksadı adımları. "Bir günde mi karar verdin buna?" Çünkü dün gece bile beni çok sevdiğini yazmıştı. Her ne olduysa gün içinde olmuştu ve bana anlatmıyordu.
Bana doğru döndü. "Evet!" dedi o da benim gibi sertçe. "Bir günde karar verdim. Bizden olmayacığını anladım sonunda."
Burnumdan sertçe nefes alıp vermeye başladığımda elim yumruk olmuştu. Kaşlarım çatıldı. "Dilara... Güzelim..." dedim sakinleşmeye çalışarak. "Biliyorum, beni sinirlendirmek için söylüyorsun bu sözleri." Bir adım attım ona doğru. "Beni sevdiğini biliyorum."
"Bunu reddetmiyorum zaten." dedi hemen. Gözlerimin içine baktı. "Seni seviyorum." Bir adım daha attım. "Ama istemiyorum. Şimdi lütfen git artık biri gelmeden."
Arkasına dönüp gidecekti ki kolundan tutup durdurdum. Gözlerinin içine bakıp konuştum. "Sana o günde söyledim; beni kendine âşık ettirdikten sonra aramızda hiçbir şey olmamış gibi öylece çekip gidemezsin. Hem söylediklerinin hiçbir mantıklı yanı yok, bir şey olmuş olmalı. Beni inandıramazsın." Çaresizce baktı gözlerime. "Gözlerindeki mutluluğu gördüm ben senin."
"Bırak lütfen." dedi ağlamaklı bir ifadeyle.
Yanaklarına yasladım sağ avucumu. Yüzünü geriye götürmeye çalışınca "Gözlerime bak!" dedim sabrım kalmamış gibi. "Bana mantıklı tek bir sebep söyle!"
"Bırak, dedim!"
"Dilara..!"
Devamını getiremedim. Çünkü o konuşmuştu. Bu kez bırak da dememişti. Öfkeyle konuşmuştu. Söyledikleri zihnimin duvarlarına çarpıp yankılandı.
"Hamileyim!"
-BÖLÜM SONU-
(8 Aralık 2024)
Sessizce buradan tüymek isterdim ancak yazdığımdan pişman değilim, aklım hâlâ yazamadıklarım da.... jdjjsjjsk
Nasıldı bölüm?
Birbirlerine bir şans vermişken bunun olacağını düşünenleri şöyle alayım...
Keşke olmasaydı diyenleri şöyle alalım (artık oldu tabii)
İyi ki oldu diyenleri de şöyle alabilirim
(lütfen düşüncelerinizi belirtin)
Sizce neler olacak?
Sormak istediğiniz veya merak ettiğiniz bir şey var mı?
İnstagram'daki ÇSY grubuna katılmak isteyen varsa ylafuguzaf adlı hesaba yazabilirsiniz...
Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın. Allah'a emanet olun.
sosyal medya hesaplarım:
senemeevren , ylafuguzaf
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
45.39k Okunma |
3.18k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |