@senfoniyazar
|
merhaba! sınır dolduğu gibi anında bölüm atacağımı söylemiştim. oy sınır:20 yorum:25 iyi okumalar! .
Acılar ne zaman geçerdi? 1 yıl? 6 ay? Sınırsız yıl? Acılar hafıza kazıldığı zaman asla geçmezdi. Ardahan'nın bende bıraktığı yaralar geçse bile izleri hep kaldı hafızamda. Canım çok yandığı hâlde susup bağırmam, çığlıklarımı içime hapsetmem ve en büyüğü olan konuşmak yasak!... Belki de benden beterleri vardı, ben kendimkine acı diyordum. Bilemezdim. Dün abimler geldikten sonra baya bir konuşmuştuk. Bugün o eve tekrardan gidiyordum. Bu ev bana zehirdi. Benim ailem abilerim ve ikizimdi. Her ne kadar ikizim benden uzak dursa da öyleydi. Düm ki tehditleri yüzünden abimlere bir şey söyleyemiyordum. Susmak zorunda kalıyordum. Sadece onlar içindi. Ardahan doğru söylüyordu. Erdem Sezin kendi karısını acımamış bir adamdı. Beni hiç acımamıştı. Diğerlerine de acımazdı. Yapacağını bile bile abimleri yangının içine atamazdım. O evde de beni istemeyen ve benden artık nefret eden 3 kişi vardı. Cenk Sezin. Aram Sezin Defne Sezin. Evet, annem olacak o kadın Ardahan'a inanıp beni istemiyordu. Bunu da dün, abimlerin ağızlarından zar zor almıştım. Defne hanımı da Cenk gibi ölene denk affetmeyecektim. Halbuki o beni doğuran kadındı. Selin bunca zaman bana zarar verdiğinde bile bana fazla dokunmaz iken Defne hanımın bana inanmamayışı fazla koymuştu. Kan ister istemez çekiyordu birbirimize. Ama annem olması onu affedeceğim anlamına gelmezdi. Bugün günlerden pazar'dı. Yarın şaka gibi okula başlayacaktım. Her şey o kadar hızlı gidiyordu ki hiç bir şeyin hızına yetişemiyorduk, neler yaşandığını anlamıyorduk. Benim evde olmam gerekirdi ama okulda olacaktım işte. Ne ironi ama! Normalde o evde 2 hafta önce yaşamaya devam etseydim de başlayacaktım okula. Okula başlamam garip değildi. Emre bey beni tatilde, kendime gelmeye çalıştığımı sanıyordu. Kaydımı açık okuldan alıp Emre beyin kendi okuluna yazdırmışlardı. Korkum vardı. Okul için içimde bir korku vardı. Nasıl başa çıkacağım bilmiyorum. Düşüncelerimi kafamdan atıp elimdeki beyaz bir t-shirt ve düz siyah pantolonu giyindim. Giyindikten sonra yatağımın üzerine oturup beklemeye başladım. Aşağıya inip onların yüzlerini görmek istemedim. İti an çomağı hazırla derler. Kapı açılmış ve içeriye Ardahan girmişti. Dede bozuntusu ise ortalıkta yokmuş. Ardahan bana bakıp sırıttı. "Hadi iyisin. Abin geldi, aşağıda seni bekliyor. Ama unutma ki bunlar iyi günlerin. Tekrardan karşılaşacağız." Biliyordum. Bu günlerin arkası da vardı. Acı hiç bir zaman bırakmayacaktı peşimi. Ben hiç bir zaman esaretinden kaçamamıştım. Şimdi ise o esaretim daha fazla katlandı. İki kişi ile hemde. Ona susarak cevap verdim. Zira kendisine verecek bir cevabım yoktu. Onu umursamadan ayağa kalktım ve kapıdan çıktım. Ayağım sızlamıştı. Bu sefer beni Selin karşıladı. "Bir daha görüşeceğiz, kızım," dedi. Kusmak istedim. Onu da umursamadan aşağıya indim. Yanımda sadece krem ve sargı vardı o da ne olur ne olmaz diyerekten.Bu evde onlara ait asla bir şey almadım. Kapıdan çıktığımda beni Kaya abim karşıladı. Anında topallaya topallaya ona koşup sarıldım. Ayağım hâlâ aynıydı. O da bana sarıldı. "Güzelim," dedi saçımı okşayıp öperken. "Abim," dedim bende ona karşılık. "Umarım bu iki haftalık tatil sana işe yaramıştır. Unutma o evde ben senin hep yanındayım." "Yaradı, abi. Yaradı," dedim acı ile. Kaya abim beni arabanın içine oturttu ve kendisi sürücü koltuğuna geçti. Ardından ise arabayı sürmeye başladı. Cenk şirketi zar zor kurtarmış.Kaya abimin dediğine göre, Kaya abimin bir arkadaşı Cenk için ihalelere girip kazanmış. Kazandığı parayı ise Cenk'e vermiş. Bir nevi bize yardım etmiş. Cenk parayı geri vermek istediğinde ise almamış. Kabul etmemiş. Yardım eden kişi aslında doktormuş. Ama babasının yüzünden şirket ile ilgileniyormuş. Bu yüzden doktorluğu bırakmış. "Senin eşyalarını ben aldım. Okul ile ilgili olanları. Kıyafetleri ise Buğlem ayarladı. Bu konuda için rahat olsun güzelim." Kaya abim bunları dedikten sonra bende onu onaylamıştım. Sonrası ise derin bir sessizlik oluşmuştu. Derin bir nefes verdi arabayı sürerken. "İçim hiç rahat değil, Lavin. Okulda bu ayakla baş edebilcek misin?" "Ederim abi. Hem Karan hem de Mert var. Sıkıntı etme." Biraz şüpheli ama neyse... Eve geldiğimizde araba durmuştu. İster istemez gerilmiştim. Bu evden ayrılışım kabus gibiydi. Gerildiğimi ve korktuğumu anlayan Kaya abim, ellerimi tuttu. "Sakin ol. O zaman maalesef ki seni kurtaramadım. Denedim ama olmadı. Bunun için senden çok ama çok özür dilerim. Artık hep senin yanındayım, abicim. Bunu unutma. Geç bulduğumuz için de senden bin kere özür dilerim." Beni geç bulduğu için özür dileyen bir abim vardı. Onun benim yanımda olduğunu hissetmek dünyalara bedeldi. "İyiki varsın, abi." dedim içtenlikle. "İyiki varsın, güzelim," dedi bana karşılık. Arabadan indiğimizde kapının önüne geldik. Kapının önünde bizi bekleyenler vardı. Emre Sezin. Arda Sezin. Buğlem Sezin. Mert Sezin. Buğlem'in soy adı hâlâ değişmemişti. Defne hanım öyle kalmasını istemişti. Emre bey ise mecburen kabul etmişti. Ben ise yarın okula Lavin Sezin olarak başlayacaktım. Kimliğim önceden gelmişti elime. Emre bey beni görür görmez sarıldı. Saçımın kokusunu çekerek, "Kızım," dedi içli içli. Bende ellerimi aşağıya sarkıttım. Her ne kadar babam olsa da Kaya abim ve Arda abim kadar onlara yakın hissetmiyordum. Emre bey benden ayrılır ayrılmaz Arda abim sarıldı. "Abisinin gülü, hoş geldin evine." Bende kollarımı abime sardım. "Hoşbuldum abim," dedim. Arda abimden de ayrılınca diğer ikili ile göz göze geldim. Buğlem ve Mert. Mert bana bakarken yutkundu. "Hoşgeldin tekrardan," dedi acı çeken sesi ile. Kafamı onaylar şekilde salladım. "Hoşbuldum." Ona kırgın ya da kızgın değildim. İkizim di ne de olsa... Buğlem gelip bir anda bana sarıldı. Ellerim havada kalırken kendisine sarılmada bulunmadım. "Hoş geldin tekrardan evine," dedi sevinçle. Ona bakarken yutkunan ben oldum. "Hoşbuldum," dedim. Buğlem garip bir kızdı ve kendisini asla ama asla anlayamıyordum. Emre bey belimden tutup bu sefer eve doğru gitmeye başladık. İçeriye girince ise bu sefer bana nefretle bakan iki kişi ile karşılaştım. Cenk ve Aram. Defne hanıma baktığımda bana nefretle bakmıyordu ama burada istemediğini belli eden şekilde de bakışlar atıyordu. Karan'a baktığımda ise nötr davrandığını gördüm. Beni sevmiyordu ama suçsuz olduğumu da hissediyordu. Ayağım kendine hatırlatmak ister gibi sızladı. Bu evden gidişim ne de olsa hiç iyi olmamıştı. "Bu eve tekrardan yüzsüz gibi nasıl geldin?" diye soru geldi Aram'dan. Aram'ın bana olan nefreti hiç bir zaman geçmeyecekti galiba. Bu sefer Cenk girdi araya. "Bize bir daha kazık atacak ya, onun için gelmiştir. Ne o," dedi ve sargılı ayağıma baktı. "Diğer ayağına da aynısını yapmamı mı istiyorsun. Ne güzel tatildeydin. Kalsaydın ya orada." Emre beyden derin nefes alma sesini işittim. "Kes sesini, Cenk," dedi. "Bu kıza yaptıklarınız yeter. Sevmiyorsanız bile saygı duyun artık." "Tamam," dedi Cenk bir anda. "Hadi saygı duyduk, bunun yüzünden kaybedeceğimiz şirket ne olacak? Aybars bize yardım etmeseydi o aile şirketimiz elimizden gitmişti. Aybars olmasaydı bizim sonumuzu biliyorsun baba! Hepsinin suçu da bu kız! Nasıl olanları olmamış gibi görmemizi istersin! Nasıl? " Aybars diye bahsettikleri kişi onlara yardım eden doktordu. Emre bey tekrardan lafa girecek iken ben girdim. "Yemin ederim ki kendimi inandırmaya çalışmaktan yoruldum," diye söze başladım. İçimde tuttuklarım bana fazlasıyla yük yapıyordu. "Ben yapmadım. Bunu her ne kadar desem de sen bana inanmayacaksın ama yemin ederim ki ben yapmadım. Benim suçsuz olduğumu öğrendiğin zaman çok geç kalmış olacaksın. O zaman da pişman olma, bu sözlerin arkasında dur olurmu?" dedim ve Aram'a da baktım. "Durun." Sözüm ikisine geçerliydi. Defne hanıma diyecek tek kelimem bile yoktu. O bana inansa ne yazardı artık inanmasa. "Pişman olmam," dedi Cenk. "Pişman olmam ama bu sözlerini de aklıma kazıyorum. Ne de olsa hiç bir zaman gerçekleşmeyecek." O sırada Ayşe abla içeriye girdi. "Yemek hazır, Emre bey," dedi. Herkes başı ile onaylarken Cenk ile benim konuşmam evdeki son konuşma olmuştu. Yemek salonuna geçmiş ve yemekleri sessiz sedasız yemiştik. Yemekten sonra ise ben odama geçmiştim. Biraz kitap okusam zararı olmazdı. Odaya girdğimde yatağımın üzerinde forma gördüm. Bu yarın gideceğim okulun formasıydı. Sezin koleji. Her zenginin birer okulu olması gibi. Formayı umursamadan kitaplıkta olan kitabı aldım. Bilinmeyen bir kadının mektubu. Uzun zamandır okumak istiyordum ve şimdi de okuyordum. Yatağın üzerindeki pormayı aldım ve askıyla beraber giyinme odasına gidip dolaba astım. Geri geldiğimde ise yatağa oturdum sırtımı da yatak başlığına dayadım. Ayaklarımı ise uzatmıştım. Okumaya başladığımda bir alıntı çok hoşuma gitmişti. Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için? Ne güzel söylemişti öyle. Bende sonsuz bir bekleyişin içindeydim. Cenk ne zaman inanacaktı bana? Aram ne zaman nefretle bakmayı kesecekti? Annem olacak kadın ne zaman anlayacaktı benim onun kızı olduğuma? Erdem Sezin ne zaman bırakacaktı peşimi? Bu intikam nasıl bitecekti? Ne zaman bitecekti? Bekliyorduk işte. Sadece koca bir bekleyişin içindeydik. Gelen geçen eziyordu aciz bedenimi. Hiç kimse benim bakış açımdan bakmıyordu. Derin bir nefes aldım ve kitabın kapağını kapattım. Kitap okudukça sorular aklımda dolanıp duruyordu. Makyaj malzemeleri aklıma gelince çantasından çıkardım ve makyaj masama yerleştirmeye başladım. Sona gelince yine de ne olur olmaz diyerek çantanın içine baktım. İçinde ise bir kağıt karşıladı beni. Kaşlarım anında çatılır iken katlanmış kağıda baktım. Merak duygum ağır basınca kağıdı açıp baktım. İçinde bir not vardı ve o not, beni fazlasıyla ağır düşüncelere sürüklemişti. Kurtaracağım seni. Canım pahasına. Söz, söz... Bu da kimdi böyle? . Hellooo. Kitap nasıl gidiyor. Yani olayların akış hızı falan? Saçma gidiyor mu? Notu bırakan kim sizce? Bölüm hakkında düşünceleriniz neler? Diğer bölümde görüşmek üzereeee. |
0% |